Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/397 E. 2023/324 K. 17.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/397
KARAR NO : 2023/324

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/09/2019
KARAR TARİHİ : 17/05/2023

Bakırköy …ATM… esas, 2019/1107 karar sayılı 25/11/2019 tarihli yetkisizlik kararı üzerine mahkememize gönderilen ve mahkememi yukarıda yazılı esas sırasına kaydı yapılan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında davalı tarafa ait ürünlerin pazarlanması ve satışı konusunda 2015 yılının Mayıs ayından itibaren İç Anadolu Bölgesinin tek satıcı bayisi olarak bayilik sözleşmesi bulunduğunu, taraflar arasındaki ilk sözleşmenin 2016 yılına ait olup sözleşme bedelinin 500.000 TL olarak belirlendiğini, 2017 yılına ait sözleşmenin 750.000 TL, 2018 yılına ait sözleşmenin 2.520.000 TL, taraflar arasındaki son sözleşme olan 2019 yılına ait sözleşmenin bedelinin ise 3.210.000 TL olduğunu, bu sözleşmeye istinaden davalıya 2.350.000 TL miktarında keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan çekler verildiğini, davalının üretici olarak bayi olan davacıya vermek zorunda olduğu malları zamanında vermediğini, davalı tarafın sözleşme gereği her ay vermek zorunda olduğu malları teslim etmeyerek, davacının işyerini ve elemanlarını alarak davacının batmasına, işyerinin kapatılmasına ve ticari hayatının sona ermesine sebebiyet verdiğini, TBK 125 maddesi gereğince borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiklerini bildirerek borcun ifa edilmemesinden doğan zararların tazmini açısından Hatay …Noterliğinin 24/07/2019 tarih … yevmiye numarası ile davalıya ihtarname keşide edildiğini, ihtarnamenin davalıya 31/07/2019 tarihinde tebliğ edildiğini, davacı tarafın işlerini idare ettiği işyeri, bütün elemanları, bütün ticari portföyünün davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı bir şekilde ele
geçirilmiş olduğunu, davalının söz konusu faaliyetlerinin TTK m.54 vd.hükümleri çerçevesinde haksız rekabet kurallarına da aykırılık teşkil ettiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin ifasının bu şartlar çerçevesinde mümkün olmadığı dikkate alındığında sözleşme çerçevesinde akdedilmiş bulunan ve hiçbir karşılığı kalmayan çeklerin de iadesini talep etme zorunluluğu doğduğunu, söz konusu çeklerden 31/04/2019 keşide 267.500 TL ile 31/05/2019 keşide 267.500 TL olmak üzere toplam 535.000 TL’lik çeklerden hariç hepsinin davalı tarafından iade edildiğini, söz konusu iki çekin davacı tarafından Ankara …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icraya konulduğunu, bu nedenlerle davacı firma açısından sözleşmenin ifasının herhangi bir yararı kalmadığından borcun ifa
edilmemesinden doğan zararlarının karşılanması açısından ihtarname tebliğ tarihi olan 31/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 500.000 TL’lik tazminata, 200.000 TL portföy tazminatına, davalı tarafın ticari faaliyetleri TTK hükümlerine aykırılık teşkil ettiğinden bu hükümler çerçevesinde 50.000 TL manevi tazminatın 31/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, 50.000 TL maddi tazminatın 31/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, işbu bayilik sözleşmesine istinaden verilmiş olan ve diğer çeklerle iade edilmeyen 30/04/2019 tarih 267.500 TL ile 31/05/2019 tarih ve 267.500 TL olan toplam 535.000 TL’lik iki adet çekin davacıya iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça eksik harç yatırıldığını, davacının sözleşmeye uygun davranmadığını, haklarını sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle kaybettiğini, davacının sözleşme uyarınca, “taraflardan birinin edimini yerine getirmemesi veya sözleşmenin ihlali halinde taraflardan herhangi biri tarafından feshedilebilir. Şu kadar ki; sözleşmeyi feshetmek isteyen taraf karşı tarafa söz konusu ihlalin giderilmesi veya edimin yerine getirilmesi amacıyla 15 günlük süre vermek zorundadır.”hükmüne aykırı davrandığını, davacı tarafın 24/07/2019 tarihinde keşide ettiği ihtarnamenin sözleşme gereği varsa bir ihlal giderilmesi talebini ve bu iş için verilmesi gereken 15 günlük süreyi taşımadığını, taraflar arasındaki sözleşmelerde yer alan ortak hükme göre “bayi işbu sözleşmenin her ne suretle olursa olsun sona ermesi veya feshi halinde, şirketin mallarını tanıttığı, pazar yarattığı, artı değer oluşturduğu ve benzeri iddialarla şirketten hiçbir hak ve tazminat talep edemez.” denilmekte olup davacının işbu maddeleri 3 sene arka arkaya imzaladığına ve bayinin bu şartlara ihtirazi kayıt koymadığı hususları göz önüne alındığında davacının denkleştirme talebinden feragatinin kanuna aykırılık teşkil etmediğini, davalı şirketin her ay düzenli olarak mal vermek zorunda olmadığını, böyle bir yükümlülüğün olmadığının sözleşmenin 3.1 maddesi ile vücut bulduğunu, bayinin siparişlerini teslim edilmesini istediği tarihten 7 gün önce yazılı olarak malzeme talep formu ile şirkete bildirmek zorunda olduğunu, sözleşmelerde her sene bayi alım taahhütleri artırılmış olsa dahi satılan rakamların sözleşmedeki taahhütlerin altında kaldığını, ödemelerin aksadığını, çeklerin temdit edildiğini veyahut bankada karşılıksız işlemine maruz kaldığını, sözleşmenin fiilen sona ermesinin sadece bayinin kusurundan dolayı olduğunu, davacı firmanın gayrifaal olup işçilerini işten çıkardığını ve işletmesini kapattığını, borcunu ödemeyecek durumda ve aciz halinde olduğunu, davacının borcunu ödemediği ve talep etmediği mallar nedeniyle tazminat talep etmesinin hakkaniyet ile bağdaşmadığını, davalının hiçbir şekilde temerrüde düşmediğini, bayiinin malları talep etmemesinin nedeninin mevcut borcunu ödeyememesi, işletmesini aciz hali nedeniyle kapatıyor olması olduğunu, sözleşmenin feshinde kusurlu olan veya haksız şekilde sözleşmeyi fesheden tarafın tazminat alamayacağının Yargıtay içtihatları ile sabit hale geldiğini, taraflar arasında haksız rekabet teşkil eden bir durum bulunmadığını, işçilerinin ücret ve hakkedişlerini ödemeyen, iş yerini davalı şirkete devredenin davacı olduğunu, davacı ile haksız rekabete girilebilmesi için davacının ticarete fiilen devam ediyor olması gerektiğini, davacının taleplerinin aynı konuda farklı hukuki dayanaklarla ileri sürüldüğünü, müşteri tazminatı, sözleşmesel tazminat, haksız rekabet tazminatı aynı anda ayrı ayrı talep edilemeyeceği gibi talep sahibinin kusursuz olması gerektiğini, davacının ürün tanıtımı için yaptığı bir çalışma ve etkinlik bulunmadığını, davacının müşterilerinden yararlanılmasının söz konusu olmadığını, davacının müşteri ilişkilerini artırmak bir yana elde edilecek kazanımları kötü davranış ve işinin başında durmaması nedeni ile azaltmak üzere iken işini tasfiye ettiğini, davaya konu çeklerin teminat amacıyla verilmediğini, alınacak ve alınmış malların ve ödenmediği için iade edilen çeklerin karşılığı olarak teslim edildiğini, aldığı, sattığı ve karşılığını tükettiği malların bedeli ve işlemiş faizi kadar takibe uğrayan davacı şirketin bu konuya ilişkin dava harçlarını da yatırmadığını, davalının, davacıdan alacaklı olduğunu, fatura karşılığı mal satımına ilişkin
olmayan fazla çeklerin iade edildiğini, takibin kesinleştiğini ve davacının takibe itiraz etmediğini, sözleşmesel faiz oranı alacakları bakımından %2.5 olup bayii borçlarının hesabında temerrüt tarihlerinde itibaren aylık %2.5 faiz işletilmesini talep ettiklerini, bu nedenlerle davanın reddine, aksi halde icra takibindeki alacaklarından borçlarının mahsubuna karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, bayilik sözleşmeleri, Hatay …Noterliğinin 24/07/2019 tarih … yevmiye sayılı ihtarnamesi, Ankara …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası, kira kontratları, davacı çalışanlarına ait işe giriş ve çıkış bordroları, muhasebe kayıtları, bilançolar, müşteri kayıt listesi, vergi kayıtları, cari hesap ekstresi,
Ankara …Asliye Ticaret Mahkemesinin … talimat sayısı ile beyanları alınan davalı tanığı …, “Ben … akademi şirketinin muhasebe elemanı olarak çalışıyordum, dört sene burada çalıştım, davacı şirketin sahibi olan Kürşat bey daha önce davalının bayiliğini yapıyordu, ödemelerini aksattığı için tekrar birlikte çalışırız diye düşünerek aralarında anlaşma yaptılar, biz çalışanların tamamı tarafların anlaşması sonucunda farmina şirketine
geçtik, bütün haklarımızda buraya devredildi, ben 2 yıldır farmina şirketinde çalışıyorum, iş yeri aynı adreste faaliyet gösteriyordu, ancak kirayı ödeyemediğimiz için kısa bir süre farklı bir yerde çalıştık, sonrasında farmina olarak aynı adrese geri döndük, tarafların devir hususunda karşılıklı anlaştıklarını biliyorum, ancak sonrasında çıkan uyuşmazlığa dair bilgim yoktur, Murat bey devirden sonra Kürşat beyi satış da çalışması için çağırmıştı.”; tanık …, ” Ben hala farmina şirketinde çalışırım, depo görevlisi olarak daha önce … akademide çalışıyordum, tarafların anlaşası üzerine tazminatlarımız dahil tüm haklarımızla birlikte farmina şirketine geçtik, sigorta çıkışlarımızı yaptılar, doğrudan farminaya geçiş yaptık, taraflar arasındaki devrin ayrıntılarına dair bilgim yoktur, bildiğim kadarıyla son zamanlarda … akademinin maaş ödemelerinde zorlanması nedeniyle taraflar anlaşarak devir gerçekleşmiştir, biz … akademiden çıktığımızda başka bir depoda çalıştık, sonrasında yine … akademinin bir dönem faaliyet gösterdiği aynı adreste farmina olarak çalışmaya devam ettik, aynı adreste çalışma Murat ve Kürşat beyin o rtak anlaşması sonucudur, devir sırasında maaşlarımız geç ödendiği için davalı şirkete geçmeyi bizde talep ettik, devirden önce … akademinin yazılmış çekleri vardı, ürünleri aynı yerden alıyoruz ve ürünler kendini satabilecek kadar kaliteli ürünlerdir.” şeklinde, Ankara … ATM… talimat sayısı ile beyanı alınan davalı tanığı …, ” ben daha öncesinde davacı şirkette satış müdürü olarak çalışırdım, davacı şirketin sahibi Kürşat beydi, çalışmış olduğum şirket davalı şirketin bayisiydi, çek karşılığında mal satın alınırdı ve bu malların pazarlama ve satışı yapılırdı, davacı şirketin işlerinin kötü gitmesi üzerine şirketin toparlanabilmesi amacıyla davacı ve davalı şirket anlaşarak ortak bir iş birliğine girerek davacı şirketin işleri ve çalışmakta olan personeli olduğu gibi davalı şirkete devredildi, devirden sonra Kürşat beyin yoğun isteği üzerine ben de davalı şirkette çalışmaya devam ettim, halen daha çalışırım, devirden önce işçilerin ücretleri kısmen ödenebiliyordu, ekonomik olarak davacı şirket zor günler geçiriyordu, devirden sonra yaklaşık 25 gün kadar davacı ve davalı şirket işi birlikte davalı şirket bünyesinde devam ettirdi, ardından sebebini bilmediğim bir şekilde Kürşat bey davalı şirket ile sürtüşmeler yaşadı, sebeplerini bilmiyorum, bu süreçten sonra ben ve diğer çalışma arkadaşlarım davalı şirket bünyesinde çalışmaya devam ettik, çeklerin ödenmeme sebebi davacı şirketin yaşamış olduğu ekonomik kriz ve Kürşat beyin gece hayatıdır.” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Ankara … Ticaret Mahkemesine talimat yazılarak tüm dosya kapsamı ile davacı ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir, sektör bilirkişisi ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyeti aracılığı ile inceleme yapılarak rapor tanzimi istenmiş, Ankara …ATM …talimat sayısı ile alınan 13/05/2022 tarihli raporda; davacının, Ocak/2019 ayından sonra sözleşmede öngörüler tutarda herhangi bir ürün alımı yapmadığı gibi satışlarının da bu tarihten sonra cüzi miktarda olduğu ve Temmuz ayından sonra da tamamen durmuş olduğu, davacının, ürünlerini pazarladığı işyeri kira kontratının, 2019 yılı sonuna kadar kendi üzerinde devam etmekte olduğu, taraflar arasında işyerinin devri konusunda farklı herhangi bir belge bulunmadığı, 25. Eylül 2019 terihinde; Ankara …İcra Müdürlüğünce yapılan tespite göre işyerinin boş ve kapalı olduğu ve üzerinde kiralık levhasının bulunduğu, haksız rekabetten oluşacak maddi ve manevi zaranın oluşmadığı, davalı tarafından, davacıya ait müşteri çevresinin kullanıldığına ilişkir somut bilgiler bulunmadığı, davalının portföy tazminalı talebinin yerinde olmadığı, 2018 ve 2019 yılı başımda üç çalışanı olan davacının, satış sorumlusu …’ın 31.01.2019
tarihinde, … ile …’nun ise 28.02.2019 tarihinde davacıyı ile ibralaşmak suretiyle, istifaen ayrılmış oldukları ve bu tarihten sonra davacının herhangi bir elemanının bulunmadığı, sözleşmenin fesih tarihi itibariyle davacının davalıya 485.161,80 TL borçlu bulunduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ olunmuş, taraf vekillerince rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri dosyaya ibraz edilmiştir.
Dosya mali müşavir, finans uzmanı ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, düzenlenen 20/03/2023 tarihli raporda; davalı ticari defter kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu, delil vasfının bulunduğu, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan belgeli
485.161,50 TL alacağının olduğu , alacağının kaynağının mal alımından kaynaklanan
faturalardan oluştuğu ve tarafların mutabık olduğu, cari hesap 485.161,27 TL borç bakiyesinin sözleşmenin 5.2 maddesi gereği dava
tarihine kadar, hesaplanan faiz tutarı 16.576,35 TL olduğu, dosyadaki verilerden davacının feshinin haklı
nedenle gerçekleştiği sonucuna ulaşılamadığı, nihai takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacının portföy tazminatı isteme koşullarının
gerçekleşmediğinin düşünüldüğü, feshin haklı olarak görülmesi durumunda da davalının davacının bulduğu müşteriler
sayesinde sözleşme sonrasında önemli menfaatler elde edip etmediğinin sektörden bir
bilirkişi aracılığıyla değerlendirilebileceği, Mahkemece davacının portföy tazminatı isteyebileceği sonucuna varılması
durumunda istenebilecek tazminat tutarı ; Sözleşmenin 3.2 maddesi gereği 327.252,81
TL (faiz dahil) , Yoksun kalınan kardan dolayı 509.739,58 TL(faiz dahil) olarak
hesaplandığı belirtilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız feshi sebebiyle davacının uğramış olduğu iddia edilen borcun ifa edilmemesinden kaynaklı zarar, portföy tazminatı, haksız rekabetten kaynaklı maddi ve manevi tazminat ile davacı tarafından davalı şirkete verilen ve bedelsiz kalmış 30/04/2019 tarih 267.500 TL’lik ve 31/05/2019

tarih 267.500 TL’lik toplam 535.000 TL’lik 2 adet çekin istirdadına ilişkin iade davasıdır.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Taraflar arasında ilki 01/02/2016 tarihinde olmak üzere bayilik sözleşmesi akdedildiği, sözleşmede “işbu sözleşme bir yıl için akdedilmiş olup, süresinin bitiminden 1 ay önce ihbar edilmezse her seferinde bir yıl için aynı koşullarla otomatik olarak yenilenmiş sayılacaktır” dendiği, akabinde rakamsal değerler güncellenerek 2017 yılı ve 2018 yılında 26/12/2017 tarihinde yeni sözleşmeler düzenlendiği, aynı şekilde en son 2019 yılını kapsamak üzere rakamlar güncellenerek yeni bir sözleşme akdedildiği, davacının Hatay 6.Noterliğinin 24/07/2019 tarih 27057 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile davalı ile yapmış oldukları sözleşmeyi feshettiği, ihtarnamede sözleşmeye istinaden her ay üretici firma olarak bayi olan davacı firmaya toplam vermek zorunda oldukları malları vermedikleri, bayi olarak ürünleri pazarlamakta oldukları işyerini kötü niyetle kiralamış oldukları, ayrıca bütün firma çalışanlarını bünyesine aldıkları, bu nedenle pazarlama ve satış işlemlerinin davacı firma tarafından yerine getirme olanağı kalmadığı, davacı firma açısından sözleşmenin ifasının herhangi bir yararı kalmadığı, TBK 125.maddesi gereğince borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme haklarından vazgeçtiklerini, borcun ifa edilmemesinden kaynaklı zararların tazmini için 500.000 TL, 200.000 TL portföy tazminatı, sözleşme gereği verilen ve artık hiçbir karşılığı bulunmayan çeklerin iadesi, TTK madde 54 vd.hükümleri çerçevesinde haksız rekabet kurallarına aykırılık nedeniyle 50.000 manevi, 50.000 maddi tazminat talep ettikleri ihtar edilmiştir.
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde; ihtilaf konusu 2019 yılı kapsayan sözleşmede davacının alabileceği ürün miktarı, ilk 6 ayın her bir ayı için 235.000 TL, ikinci 6 aylık dönemin her bir ayı için 225.000 TL ve yıllık toplam 3.260.000 TL olarak belirlendiği, davacının 2019 yılı Ocak ayında almış olduğu ürün tutarının KDV dahil 183.735,93 TL olduğu, bu aydan sonra ürün almadığı, neden ürün almadığına dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığı, ürünlerin pazarlanması amacıyla kiralanan işyerinin kira kontratının 2019 yılı sonuna kadar davacı üzerinde olduğu, taraflar arasında işyerinin devri konusunda herhangi bir belge bulunmadığı, davalı tarafça davacı aleyhinde Ankara …İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası ile 30/04/2019 tarihli ve 31/05/2019 tarihli toplam 535.000 TL tutarlı çekler yönünden takip başlatıldığı, 25/09/2019 tarihinde Ankara Batı İcra Müdürlüğünce yapılan hacizde işyerinin boş ve kapalı olduğu, üzerinde kiralık levhasının bulunduğunun tutanak altına alındığı, 3 çalışanı olan davacının satış sorumlusu …’ın 31/01/2019 tarihinde, … ile
…’nun ise 28/02/2019 tarihinde davacı ile ibralaşarak istifaen ayrılmış oldukları, bu tarihten sonra işyerinde herhangi bir eleman çalıştırılmadığı, 2019 yılı Nisan ayından sonra davacının BA-BS formlarını boş verdiği, bu durumun 5.000 TL’yi aşan herhangi bir alış ve satışın bulunmadığını gösterdiği, Davacının 2019 yılı Mart ayından sonraki aylık satışları incelendiğinde satış tutarlarının 2018 yılı aylık satış tutarlarıyla karşılaştırılamayacak düzeyde düşük olduğu, davacının ticari defter kayıtlarına göre davalıya sözleşmenin feshi itibarı ile 485.161,50 TL borçlu olduğu, davalı ticari defter kayıtlarına göre ise 31/12/2019 tarihi itibarı ile davacıdan 485.161,27 TL alacaklı olduğu, borç bakiyesinin sözleşmenin 5.2 maddesi gereği dava tarihine kadar hesaplanan faiz tutarının 16.576,35 TL olduğu, davalının, davacıya ait 30/04/2019 ve 31/05/2019 vadeli 267.500 TL tutarlı toplam 535.000 TL bedelli iki adet çeki uhdesinde bulundurduğu tespit edilmiştir.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacının 2019 yılı Ocak ayından sonra sözleşme ile belirlenen ürün alım tutarlarına ulaşamadığı gibi mali yapısının bozulduğu, satışlarının cüzi miktarda olduğu ve Temmuz ayından sonra da tamamen durduğu ve nihayetinde işyerini kapattığı, her ne kadar davacı mal tedarik edilmemesi nedeniyle tazminat isteminde bulunmuş ise de, taraflar arasında akdedilen 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait sözleşmelerde “Bayi, siparişlerini teslim edilmesini istediği tarihten en az 7 gün önceden yazılı olarak Malzeme Talep Formu ile şirkete bildirecektir. Bayi tarafından verilecek siparişler ancak şirket tarafından yazılı olarak kabul edildiği taktirde geçerli olacaktır.” şeklinde hüküm altına alındığı, 2019 yılını kapsayan sözleşmede siparişlerin nasıl geçileceği düzenlenmemiş olmakla birlikte önceki sözleşmelerde yer alan bu hükümle taraflar arasında yerleşmiş bir uygulama olduğu, ayrıca son sözleşmede sipariş geçilmeksizin mal gönderileceğine dair bir hüküm bulunmadığı, dosya kapsamında davacının sipariş geçtiğine dair herhangi bir belge bulunmamakta olup davalının mal tesliminde temerrüde düştüğünden bahsedilemeyeceğinden tazminat koşullarının oluşmadığı değerlendirilmiştir.
TTK 54 vd. maddelerinde haksız rekabet düzenlenmiştir. TTK 54. Maddede haksız rekabetin amacı ve ilkeleri açıklanmış : ” Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. ”
TTK 54 vd. hükümlerinin amacının dürüstlük kurallarına uygun davranmayarak ekonomik düzenin bozulmasına sebebiyet veren fiillerin engellenmesi olduğu, davacı vekili davacı şirketin bütün çalışanlarının davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak istihdam edildiğinden bahisle TTK 54 ve 56 maddeleri gereği haksız
rekabet kurallarının ihlal edildiğinden bahsetmiş ise de; haksız rekabetten bahsedebilmek için öncelikle haksız ve hukuka aykırı bir eylemin varlığı gerekmektedir. Davacı şirketin 2018 ve 2019 yılı başında 3 çalışanı bulunduğu, mahkememizce talimat vasıtası ile tanık olarak da dinlenen davacı çalışanlarından …’ın 31/01/2019 tarihinde, … ve …’nun ise 28/02/2019 tarihinde davacı şirket ile ibralaşmak suretiyle istifaen ayrılmış oldukları ve davalı şirket bünyesinde çalışmaya başladıkları, davacı çalışanlarının davalı şirket bünyesine geçmiş olmasının başlı başına haksız rekabetin varlığı için yeterli olmadığı, TTK 54 vd. Maddelerinde düzenlenen haksız rekabetin koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Denkleştirme talebi (portföy tazminatı) ise TTK madde 122.’de hüküm altına alınmıştır. Buna göre; TTKnun 122.maddesinde ” (1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri
sürülmesi gerekir. (5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” denilmektedir.
Bağımsız tacir yardımcılarından olan acente, bayi ve münhasır bayi üstlendikleri görev dolayısıyla satış ve sürümü artırmak için çalışıp bunun sonucunda da bir müşteri çevresi oluştururlar. Bayinin, sağlayıcının ürünlerinin daha büyük kitlelere ulaşmasını sağlaması ve emek vermesi sonucunda oluşan müşteri çevresinin bir değeri bulunmaktadır. TTK 122/5 hükmüne göre acenteye ve tek satıcılık ve benzeri tekel hakkı veren sürekli sözleşmelerin sona ermesi durumunda müşteri çevresinin değeri gön önüne alınarak denkleştirme talep edilebilir. Ancak Yargıtay içtihatlarına ve kanuni düzenlemeye göre taraflar bayilik sözleşmesinde bayinin denkleştirme talebine ilişkin bir hüküm kararlaştırmamışlar ise artık münhasır bayilik sözleşmesindeki gibi bir tekel hakkı söz konusu olmayan bayilik sözleşmesinin sona ermesi durumunda bayinin denkleştirmeye ilişkin talebi kabul görmeyecektir. Taraflar arasında imzalanan sözleşmelerin incelenmesinde; taraflar bayilik sözleşmesinde bayinin denkleştirme talebine ilişkin bir hüküm kararlaştırmadıkları ve münhasır bayilik sözleşmesindeki gibi bir tekel hakkının söz konusu olmadığı, bu bağlamda anılan madde hükmü uyarınca davacının denkleştirmeye ilişkin (portföy tazminatı) talebinin yerinde olmadığı, yine TTK m.12/3 hükmüne göre müvekkilin feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse acente denkleştirme isteminde bulunamaz. Davacının denkleştirme tazminatı isteyebilmesi için sözleşmeyi feshinin haklı bir nedenle gerçekleşmiş olması gerektiği, ancak yukarıda da belirtildiği üzere davacının fesih tarihinden önce sipariş geçtiği ve siparişin karşılanmadığı ispat edilemediğinden davacının feshinin haksız olduğu anlaşılmakla, davacının portföy tazminatı talep şartlarının da oluşmadığı değerlendirilmiştir. Ayrıca sözleşmenin davacı tarafından feshinden önce davacının işyerini kapattığı, çalışanların iş akitlerini feshettiği, ticari işletmesini de davalıya devrettiği, davacının işyerine ve işçilerine el konulduğuna yönelik iddiasının tacir olan davacı yönünden hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu hususun dinlenen tanık beyanlarıyla da doğrulandığı, dolayısıyla taraflar arasındaki ticari ilişkinin sözleşmenin feshinden çok önce davacının ekonomik durumunun bozulması sebebiyle gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Öte yandan davacı tarafça davalı şirkete verilen ve bedelsiz kalmış 30/04/2019 tarih 267.500 TL’lik ve 31/05/2019 tarih 267.500 TL’lik toplam 535.000 TL’lik 2 adet çekin istirdadı talep edilmiş ise de, her iki tarafında incelenen ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıya 485.161,50 TL borçlu olduğu, Kaldı ki söz konusu çeklerin henüz ödemesi yapılmadan davacı tarafın ticari defterlerine ödeme gibi girildiği, bu kapsamda esasen davalının çek bedellerinden daha fazla alacaklı olduğu, davalı şirket tarafından söz konusu çekler yönünden icra takibi başlatıldığı, davalı tarafça zaten mal satımına ilişkin olmayan fazla çeklerin iade edildiği anlaşılmakla davacının davasının sübut bulmadığından reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının sübut bulmadığından REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 179,90 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 13.662,00 TL + 9.136,46 TL tamamlama harcı olmak üzere toplam 22.798,46 TL harçtan mahsubu ile bakiye 22.618,56 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,

3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından sarf edilen 380,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Manevi tazminat yönünden; davalı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden avukatlık asgari ücret tarifesi 10/3 uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6-Maddi tazminat talepleri yönünden; davalı duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden avukatlık asgari ücret tarifesi uyarınca yapılan hesaplama neticesinde 150.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
8-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsiliyle Hazine adına gelir kaydına,
Dair, davalı vekilinin yüzüne karşı, davacının yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/05/2023

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır
İşbu evrak, 5070 Sayılı Elektronik İmza Yasası kapsamında imzalanmıştır.