Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/351 E. 2020/815 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/351 Esas
KARAR NO :2020/815

DAVA:Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:17/07/2020
KARAR TARİHİ:17/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili firma tarafından dava dışı … A.Ş. lehine keşide edilen … seri numaralı 66.690,09-TL bedelli … şubesine ait 03/11/2020 keşide tarihi çekin müvekkilinin, keşide tarihinin 03/11/2020 olarak düzenlenmesi gerekirken sehven 03/10/2020 yazmış ve hatayı fark etmesi üzerine üzerini karalamadan veya çizmeden doğrudan ay üzerinde düzeltme yaparak 10 sayısını 11 olarak düzelttiğini, düzeltilen kısmın hemen altına paraf imza attığını ve bu hususun çek üzerinde basit bir gözlem ile açıkça görüldüğünü, müvekkilinin ticari ilişkisinin bulunduğu lehtar … A.Ş’ye çeki … vasıtasıyla yolladığını, ancak kargonun zayi olduğunu, banka tarafında çeke karşılıksızdır kaydı düşüldüğünü, çekin lehtarın ciro imzası olmaksızın arka yüzü boş olarak çalındığını, bu sebeple ilk cironun sahte olduğunu, öteki cirantaların da çeki açıkça kötü niyetli olarak iktisap ettiklerini, yine çeki kötü niyetle iktisap edenlerin paraf imzanın soluna gelecek şekilde 14/07/2020 olarak yeni keşide tarihi girildiği, çekin vadesinden önce tahsile verilmesinin amaçlandığını, paraf imzası soluna girilen keşide tarihi olarak yazılan 14/07/2020 tarihi müvekkil firma yetkilisinin eli ürünü olmadığını, hırsızlık suretiyle ele geçirilen, keşide tarihi tahrif edilen, lehtarın kaşe ve ciro imzası sahte olarak üretilerek piyasaya sürülen çalıntı çekle ilgili 2004 Sayılı İİK’nın 72/2. maddesi gereğince alacağın %15’i tutarında teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve davalılara borçlu olmadıklarının tespitini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı yana yükletilmesini talep etmiştir.
Davalı … .. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın çekin çalınmış olduğu iddiasıyla borçlu olmadıklarının tespitini talep ettiğini ancak davacının çekteki imzasına da itiraz etmediğini bu nedenle çekten doğan sorumluluklarının devam ettiğini, müvekkilinin çeki iktisap ettiği tarihte çek üzerinde herhangi bir ödeme yasağı bulunmadığını, yerleşmiş Yargıtay kararlarına göre bırakın ödeme yasağını çek için verilen iptal kararı davaya taraf olmayan müvekkilini bağlamayacağı gibi onun bu çeki icra takibine koymasına da mani olmadığını, çekteki ciro silsilesine bakıldığında müvekkilinin TTK. 702. maddesine göre yetkili ve yasal hamil olduğunu, takip konusu çekte ciro silsilesinde bir kopukluk bulunmadığına göre müvekkilinin yetkili ve meşru hamil olduğunu, çekteki lehtar imzasının şirket yetkililerine ait olmaması ve imzaların istiklali gereği ciro silsilesini bozmayacağından müvekkilini kötüniyetli hale getirmeyeceğini, dava dışı bir şirketin çeki kaybettiği gerekçesiyle borçtan kurtulmaya çalışmasının iyi niyetli bir davranış sayılamayacağını, işbu nedenlerle davanın reddi ile %20 tazminatın davacıdan tahsilini, mahkeme masrafı ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
Taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup; … .. Ltd. Şti. için … Ticaret Odası kurum bilgileri, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 10/08/2020 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin istinaf talep dilekçesi, Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından verilen 26/11/2020 tarihli istinaf istemi red kararı Mahkememiz dosyası arasına alınmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; menfi tespit davasıdır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Davaya konu olan çekte davacı keşideci, diğer davalılar …. Ltd. Şti., ….. Ltd. Şti cirantalar, …. Ltd. Şti hamil konumundadır. … A.Ş ise lehtar olup, lehtara karşı dava yöneltilmemiştir. Davacı keşideci, çekteki ciro imzasının lehtara ait olmadığını, cironun şirket yetkilisine ait olmadığını, çekin kargoda çalındığını, bu sebeple lehtar ciro imzasının sahte olduğunu, keşide tarihinde de tahrifat yapıldığını, davalıların çeki kötü niyetle iktisap ettiklerini ileri sürerek menfi tespit isteminde bulunmuştur.
Dava konusu çek davacı keşideci tarafından keşide edilip, dava dışı lehtar … A.Ş. cirosu, davalılara ait 2 ayrı cirodan sonra davalı hamil eline geçmiş olduğu anlaşılmıştır. Davacı davaya konu çekin lehdarı olan dava dışı … A.Ş’nin çekin arkasındaki cirosunun sahte olduğunu beyan etmiştir. Yani davacı keşideci kendi imzasını inkar etmemekte, lehtarın imzasının sahteliğini ileri sürmektedir. 6102 sayılı TTK’nın 589. maddesinde; ”Bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kimselerin imzasını, sahte imzaları, mevhum şahısların imzalarını yahut imzalayan veya namlarına imzalanmış olan şahısları herhangi bir sebep dolayısiyle ilzam etmiyen imzaları taşırsa, diğer imzaların sıhhatine bu yüzden halel gelmez.” düzenlemesi mevcuttur. Bu doğrultuda imzaların bağımsızlığı ilkesi gereği lehtar imzasının sahteliği keşidecinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Senedi şeklen düzüğün silsile ile ele geçiren hamilin son cirodan önceki cirolardaki imzaların sahte olduğunu bilmesi mümkün olmadığı gibi böyle bir sorumluluğu da yoktur. Senet borçlusu ile senet alacaklısı arasındaki kişisel itiraz ve savunmalar senedi şeklen düzgün ciro silsilesi ile ele geçiren iyi niyetli hamile ve cirantalara karşı ileri sürelemeyecektir. Davaya konu çekin keşidecisinin davacı olduğu, keşideci olan davacının kendi imzasını inkar etmemesi dikkate alınarak mevcut dosyada yargılamanın uzamaması prensibi gereği lehtarın imzasının sahte olup olmadığına yönelik inceleme yapılması keşidecinin sorumluluğunu etkilemeyeceğinden imza incelemesi yapılmamıştır. Kaldı ki imzasının sahte olduğu ileri sürülen lehtar eldeki davanın tarafı dahi değildir.
Davaya konu çekin dava dilekçesine ekli fotokopisi incelendiğinde; üstte yazılan keşide tarihi olan 03/11/2020’de 11 rakamının düzeltildiği açıkça gözükmekle paraflanmış olup altında yazan ve davacı keşideci tarafından yazılmadığı iddia edilen 14/07/2020 tarihindeki değişiklik olup, davacı taraf, parafın ilk tarihteki 10 sayısının 11 olarak düzeltildiğini ve parafın kendisi tarafından atıldığını, diğer tarih olan 14/07/2020’nin kendisi tarafından yazılmadığını iddia etmiştir. Diğer bir deyişle ilk tarihteki değişikliğin ve altındaki parafın bu tarihe (03/11/2020) ait olduğunu beyan etmiştir. Bu sebeple düzenleme tarihindeki değişikliğe yönelik parafın kendisi tarafından atılmadığına yönelik herhangi itirazı olmadığından, parafın davacıya ait olup olmadığı yönünden uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmış bu hususta bilirkişi incelemesine gerek kalmamıştır. Davacının çekteki keşide tarihinin 14/07/2020 olmadığı, bu tarihin sonradan atıldığına yönelik itirazı mevcuttur. Davaya konu olan çekin bütün yasal unsurları mevcut olup, ciro silsilesinin kopuk olmadığı anlaşılmakla, keşide tarihindeki tahrifat da çekin kambiyo senedi olma vasfına zeval getirmeyeceği açıktır. Davacının ileri sürmüş olduğu gibi keşide tarihinde tahrifatın olması durumunda tahrifattan önceki tarihe göre işlem yapılması gerekmektedir. Önceki tarihe göre işlem yapılması durumunda yani keşide tarihinin 03/11/2020 tarihinde olduğunun kabulü halinde dahi 14/07/2020 tarihleri arasındaki vadede keşideci tarafından erken ödeme yapılmış olması nedeniyle keşidecinin uğrayacağı iskonto, faiz zararı, finansman giderleri vs. erken ödemeden kaynaklı zararları talep edebilecektir. 6102 Sayılı TTK 732/1. Fıkrasında; ” Zamanaşımı sebebiyle veya poliçeden doğan hakların korunması için gerekli olan işlemlerin yapılmasının ihmal edilmiş olması dolayısıyla, düzenleyenin veya kabul edenin poliçeden doğan yükümlülükleri düşmüş bile olsa, bunlar poliçenin hamiline karşı, onun zararına zenginleşmiş olabilecekleri kadar borçlu kalırlar.” Ancak eldeki davada davacı keşideci ödeme yaptığına dair herhangi bir bilgi belge sunmadığı gibi böyle bir talebi de yoktur. Öte yandan açılan dava, menfi tespit davasıdır ve çekin dava dışı lehtara karşı olan borçtan dolayı kargo aracılığıyla gönderildiği belirtilmiştir. Davacının çekin keşide tarihinde tahrifat yapıldığına dair iddiaları yönünden ayrıca bir inceleme yapılması davayı aydınlatma bakımından önem arz etmeyeceği, tahrifat olsa dahi bu çekin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı, tahrifatın varlığı halinde önceki keşide tarihinin dikkate alınacağı, kambiyo senedi olma vasfını etkilemeyeceği ve davanın menfi tespit davası olduğu, davacının vadesinden önce çekin ödenmesi yüzünden zararına yönelik olmadığı, çekin ödendiğine yönelik bir beyanı ya da zarara ilişkin bir talebinin de olmadığı anlaşıldığından tahrifata yönelik inceleme keşidecinin çekten dolayı sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağından mahkememizce bu yönde bir inceleme yapılmamıştır. Belirtilen bu nedenlerle bizzat davacının keşideci olduğu, kendi imzasına yönelik itirazının bulunmadığı, imzaların istiklali prensibi gereği davacı şirketin çekteki kendi imzasından TTK 732.maddesi ve 687.maddeleri uyarınca davalılara karşı sorumlu olduğu anlaşıldığından davacının açmış olduğu davanın reddi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
(1)Davacının davasının REDDİNE,
(2)Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 54,40TL karar harcının peşin olarak alınan 1.138,91 TL’den mahsubu ile fazla alınan 1.084,51 TL’ nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
(3)Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince; 9.469,71 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine,
(4)Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
(5)Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/12/2020

Katip …
✍e-imzalıdır.

Hakim …
✍e-imzalıdır.