Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/327 E. 2020/409 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2020/327 Esas
KARAR NO: 2020/409

DAVA: Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/11/2017
KARAR TARİHİ: 13/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Mahkememizin … Esas … Karar sayılı dosyasında
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının restoran devri amacı ile davalı tarafa davaya konu 30/11/2017 keşide tarihli ve 650.000,00 TL bedelli çeki verdiğini, davacının ilgili çekte yazan bedeli vadesi gelmeden önce davalıya ödediğini, davalının çeke ilişkin hiçbir alacağı kalmadığını, ancak çeki vade tarihinden önce tahsil eden davalının kötü niyetli bir şekilde çeki davacıya vermeyerek mükerrer ödeme yapılma tehdidi altında bıraktığını, davalının çeki bulamadığını, bu nedenle de davacıya teslim edemeyeceğini söyleyerek davaya konu çekin kendisine ödendiğine ilişkin ibraname imzaladığını, davacının edimini yerine getirdiğini, ancak davalı tarafından çekin davacıya iade edilmemesi sebebiyle herhangi bir borcu bulunmayan davacının mağduriyet yaşadığını, anılan nedenlerle davalının haksız bir şekilde elinde bulundurduğu 30/11/2017 keşide tarihli … ve 650.000,00 TL bedelli çekten dolayı davacının borçlu olmadığının tespitine ve çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; her ne kadar davacı tarafından davalıya karşı herhangi bir borcunun bulunmadığını iddia etmiş ise de davacı aleyhine başlatılan ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü icra takibinin tedbiren durdurulmasını talep ettiğini, davacı tarafın kötüniyetli davranarak borcu ödeme gücü olduğu halde zaman kazanmaya çalıştığını ve borcu ötelediğini, icra takibine konu edilen çekin 750.000,00 TL bedelli olduğunu, ancak davacı tarafından davalıya 65.000,00 TL’lik ödeme yapıldığını, bu ödeme düşüldüğünde icra takibinde bakiye alacak miktarının 585.000,00 TL olduğunu, davacının dava dilekçesinde bahsettiği ibranamenin davalı tarafından davacıya 65.000,00 TL üzerinden verildiğini, ancak davacının sunduğu ibranamenin incelendiğinde 65.000,00 TL’nin yanına sonradan 0 (sıfır) eklendiğini, dolayısıyla ibraname üzerinde davacı tarafından tahrifat yada yeniden düzenlenerek sahtecilik yapıldığını düşündüklerini, davacı tarafından ibraname üzerinde değişiklikler yapıldığını, bu nedenle ibraname üzerinde uzman bilirkişiler tarafından inceleme yapılması gerektiğini, anılan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucu; her ne kadar davacı tarafça davaya konu edilen 30/11/2017 keşide tarihli ve 650.000,00 TL bedelli çekin davalıya ödendiği ve ödendiğine ilişkin davalı tarafından ibraname verildiği, bu nedenle dava konusu çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş ise de; mahkememizce ibraname üzerinde Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’ne yaptırılan inceleme neticesinde, söz konusu belgede “650” ibaresindeki “0” rakamının baskı derecesi, ebat, konum, sıkışıklık, satır hizası ve mürekkep renk tonu bakımından farklılıklar gösterdiğinden bulunduğu yere sonradan yazılmış olduğu ve aynı kalemle “b” ve “n” harfleri üzerinden gidilmiş olduğu tespit edilmiş olmakla, Adli Tıp Kurumu raporu karşısında davacı tarafıdan ibraz edilen ibraname üzerinde tahrifat yapıldığı, aslında ibraname olduğu ileri sürülen belgenin kısmi tahsilat makbuzu niteliğinde bulunduğu, çek fotokopisi altında ıslak yazı ve imza ile “Bu çeke mahsuben …’de 65.(0) bin TL nakit elden aldım” ibaresinin bulunduğu, 65 rakamı ile bin yazısı arasına sıfır (0) konulmak suretiyle Altmışbeş bin rakamının Altıyüzelli bin (650 bin) rakamına değiştirildiği, anlatım kısmında çeke mahsuben alındığı ibaresi gözönüne alındığında da söz konusu ödemenin tamamının yapılmadığı, toplam bedel içinde bir kısmının ödendiği ve bu ödemenin tüm borçtan mahsuben yapıldığının belirtildiği, tüm borcun tamamen ödenmiş olması halinde mahsuben yerine borcun tamamının ödendiğinin yazması gerektiği, davacı tarafça borcun tamamının ödendiğinin yazılı delille ispatlanamadığı, her ne kadar yargılama aşamasında davacı tarafça dava dışı 3.şahıs … sahibi …’ın davalıya olan borcu sebebiyle 3.şahıs tarafından davacıya kesilen faturalara karşılık ödeme yaptığını iddia etmiş ve bu hususta tanık dinletmek istemiş ise de, gerek senetle ispat kuralı gereği, gerekse söz konusu delillerin delil sunma aşamasından sonra sunulması ve davalı vekilinin iddia ve savunmanın genişletildiği iddiası ve buna muvafakatinin bulunmadığını bildirmesi, ayrıca ödemelerin davalıya değil 3.şahısa yapılması ve 3.şahsa yapılan bu ödemeler için davalının muvafakatinin bulunmaması dikkate alındığında davacının bu iddialarına değer verilmemiş ve bu konudaki deliller toplanmamıştır. Ayrıca davalı tarafından başlatılan icra takibinde de 650.000,00 TL’lik (altıyüzelli bin) çek alacağına ilişkin davacı tarafından yapılan 65.000,00 TL’lik (altmışbeş bin) ödeme düşüldüğünden ve takibin 585.000,00 TL üzerinden başlatıldığından mevcut delillerle davanın reddi gerektiğinin görülmesi üzerine ve davacı tarafın delil dilekçesinde açıkça yemin deliline dayanmış oluşu da gözönüne alınarak kesin delil niteliğindeki yemin deliline başvurmak isteyip istemedikleri davacı vekiline sorulmuş ve yemin deliline dayanmak istiyorlarsa yemin metnini hazırlaması için süre verilmiş, davacı tarafça yemin deliline dayanmak istemediklerini belirttiğinden davacının davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İLAMI:
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin 2019/1583 Esas 2019/1189 Karar ve 30/09/2019 tarihli karar ile; davacı vekilinin ön inceleme duruşmasından sonra verdiği 21.11.2018 tarihli dilekçesi ile dava dışı 3.şahıs tarafından düzenlenen faturalar ve ödeme ve araç devir belgelerini dosyaya ibraz ederek senedin teminat senedi olduğunu iddia etmiş, 07.03.2019 tarihli dilekçesi ile de sunduğu bu delillerinin incelenmesini istemiş olup, HMK’nın 119/l-(f) hükmü uyarınca, gerek yazılı gerekse basit yargılama usulünde, iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin, dava dilekçesinde belirtilmesi, ayrıca HMK’nun 121 hükmü uyarınca dava dilekçesinde gösterilen ve tarafın elinde bulunan belgelerin dilekçeye eklenerek mahkemeye sunulması, başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer almasının zorunlu olduğu, dava dilekçesinde yer almayan delillere sonra ki aşamada dayanılamayacağı gözetildiğinde ve ibranamede ki “0” ibaresinin sonradan eklendiği belirlendiğinden davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
YARGITAY İLAMI:
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2019/3579 Esas 2020/856 Karar ve 05/06/2020 tarihli karar ile; davacı vekilinin 12/03/2020 tarihli dilekçe ile davadan feragat ettiğini bildirdiği, vekaletnamesinin incelenmesinde feragate yetkisi olduğu anlaşıldığından feragat nedeni ile bir karar verilmek üzere mahkememiz hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Dava dosyamız Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2019/3579 Esas 2020/856 Karar ve 05/06/2020 tarihli ilamı ile mahkememize gelmiş olmakla, yukarıdaki esasa kaydı yapılarak yargılamaya devam olunmuştur.
Dosyanın tetkikinde davacı vekili ve davalı vekilinin 12/03/2020 tarihli ortak dilekçeleri ile davadan feragat ve feragati kabul ettikleri, yargılama gideri ve vekalet ücreti talepleri bulunmadığını beyan etmiş oldukları, incelenen vekaletnamelerde yetkilerinin bulunduğu görülmüştür.
Davadan feragat 6100 sayılı HMK’nun 307 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre feragat, davacının talep sonucunda kısmen veya tamamen vazgeçmesi diye tanımlanmıştır. Feragatin kayıtsız ve şartsız olacağı, dilekçe ile veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılabileceği belirtildikten sonra hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı açıkça belirtilmiştir. Davacı vekilinin vekaletnamesinin incelenmesinde feragate yetkili olduğu, davalılar vekillerinin ayrı ayrı vekaletnamesinin incelenmesinde feragati kabule yetkilerinin olduğu görülmekle; davacı tarafın davasından feragati nedeniyle HMK 307. ve 311.maddeleri uyarınca feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurduğundan karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının feragat nedeniyle HMK 307 ve 311 maddeleri uyarınca feragat kesin hüküm gibi sonuç doğurduğundan KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA
2-Taraflarca ücreti vekalet ve yargılama gideri talepleri bulunmadığından bu hususta ayrıca KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereği alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 11.100,38 TL’den mahsubu ile bakiye 11.045,98 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yokluğunda kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Yargıtay’a yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.13/07/2020

Başkan …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Üye …
e-imzalıdır

Katip …
e-imzalıdır