Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/308 E. 2021/426 K. 31.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/308
KARAR NO : 2021/426

DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/04/2015
KARAR TARİHİ : 31/05/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin …bebe ve … gibi markalar ile piyasada bebek ürünleri konusunda gerek Türkiye gerek yurtışında 20’den fazla ülkede ticari faaliyet gösterdiğini, davalı … ve Gıda … Ltd. Şti’nin çalışanı olan diğer davalı …’ın müvekkil şirketin yetkilisi olan …’ın akrabası olduğu ve …’ın şirketin çeşitli işlerinde görevlendirildiği ancak 2007 yılına gelindiğinde davalının şirketin üst kademelerinde görev almaya başlaması ve bu çerçevede şirketin tüm ticari sırlarını üretim yöntemlerini müşteri portföyünü öğrendiğini, davacı ile davalı arasında ticari işletmenin sırlarını 3. Kişilerle paşlaşmayacağına haksız rekabet eylemlerinde bulunmayacağına dair 28/08/2007 tarihinde protokol imzalandığını, davalı …’ın müvekkili şirketten hiçbir sebep belirtmeden ayrıldıktan sonra bazı rakip şirketlerde işe girerek müvekkilinin sırlarını vermesi sonucu kendisine ve davalı … Ltd. Şti’ne ihtarname çekildiği ancak davalıların haksız rekabet oluşturan eylemlerine devam etmesi nedeniyle işbu davayı açma mecburiyetlerinin doğduğunu beyanla şimdilik 10.000,00-TL maddi ve 30.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsili istemiyle huzurdaki davayı ikame etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı firma ile … arasında 28/08/2007 tarihinde ticari işletme sırlarının 3. Kişilerle paylaşılmayacağına ve haksız rekabet eylemlerinde bulunulmayacağına ilişkin bir protokol imzalandığını, bu protokolde rekabet yasağına ilişkin şartlar ve bu şartların ihlali durumunda uygulanacak yaptırım olarak 100.000,00-USD cezai şart belirlendiğini, imzalanan protokol incelendiğinde tarafların bu protokolü herhangi bir süreye bağlı kılmadan süresiz olarak yaptıklarının görüldüğünü, Borçlar Kanununun 445. Maddesinin “Rekabet yasağı işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.” şeklinde olduğunu, buna göre taraflar arasında kurulmuş olan rekabet yasağı sözleşmesinin geçersiz bir sözleşme olduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, rekabet yasağı sözleşmesine aykırılığa dayalı ve haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonunda 17/05/2018 tarihinde; davanın davacının her iki davalıya yönelik maddi manevi tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiş; davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
BAM 13. Hukuk Dairesinin 2018/1858 Esas , 2020/569 Karar sayılı 04/06/2020 tarihli ilamı ile, “.. her ne kadar davacı ile davalı … arasındaki rekabet yasağı hükmünü içeren protokol 28/08/2007 tarihli olsa da, protokolde iş akdinin sona ermesinden sonrası içinde rekabet yasağının düzenlenmiş olması nedeniyle, iş akdinin sona erdiği 21/09/2012 ve davalı …’ın diğer davalı şirkette işe başladığı 01/03/2013 tarihi itibariyle somut uyuşmazlıkta 6098 sayılı TBK’nın rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin 444 ve devamı maddelerinin uygulanması gerekmektedir…… Bu durumda TBK.444/2 hükmü uyarınca öncelikle davacı tarafça dosya kapsamına ibraz edilen deliller değerlendirilerek rekabet yasağı düzenlemesinin geçerli olup olmadığı değerlendirilmeli ve şayet geçerli olduğuna kanaat getirildiği takdirde, davalının davacı şirket zararına yol açacak şekilde rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunup bulunmadığının tespiti ve 6098 sayılı TBK’nun 445/2. maddesi değerlendirilerek sonuca varılması gerekirken, mahkemece 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümleri esas alınarak sözleşmenin yer ve zaman sınırlamalarına yer vermediği bu nedenle geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun değildir. (Yargıtay 11 HD 2018/1961 E, 2019/7515 K.; 2019/508 E., 2019/7805 K.) Somut olayda mahkemece alınan bilirkişi raporunda hem davalı …’ın protokol hükümlerine aykırı davrandığı, hem de davalı şirketin Ramazan’ı işe aldıktan sonra davacı şirketin müşterileri ile ticari ilişkilerinde azalma olduğu, buna karşın davalı şirketin ise aynı müşterilerle ticari ilişkilerinde artış olduğu belirtilmiş olmasına rağmen davanın reddine karar verilmiş, bilirkişi raporundaki bu somut tespitlere neden itibar edilmediği açıklanmadığı gibi yeni bir bilirkişi raporu da alınmamıştır.” denilerek belirtilen şekilde inceleme ve değerlendirme yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmek ve alınan bilirkişi raporuna, bilirkişi raporunda yer alan somut verilere neden itibar edilmediğine ilişkin gerekçe yazılmak üzere hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce yeniden yapılan yargılama ile ilgili vergi dairelerinden davacı ve davalı şirketlerin 2012-2017 yıllarına ilişkin kurumlar vergi beyannamelerinin birer örneği celp edilmiştir.
Dosya bir mali müşavir , bir sektör uzmanı ve Haksız Rekabet Uzmanından oluşan bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, düzenlenen 19.04.2021 tarihli raporda; davalı – işçi …’ın davacı şirketteki çalışmaları sırasındaki elde ettiği bir kısım mesleki bilgilerini davalı şirket nezdindeki çalışmaları sırasında …Torna Operatörü ( usta ) sıfatıyla plastik ve/veya …enjeksiyon makinelerinin kullanılmasının davacının iddia ettiği şekilde bir … -… oluşturmadığı, dolayısıyla davalı şirket nezdinde çalışmalarında söz konusu bilgileri kullanmasının ticari sırların ifşası olarak nitelendirilmeyeceği, davalı işçi … ve davacı işveren şirket arasında akdedilen 28/08/2007 tarihli rekabet yasağı anlaşmasının kanunun getirmiş olduğu sınırlar çerçevesinde düzenlenmiş olmadığının tespit edildiği, rapor içeriğinde ayrıntılı olarak sunulan nedenlerle davalılar aleyhine iddia olunan davalılar tarafından davacı şirket aleyhine haksız rekabet yaratıldığı hususunun tespit edilemediği belirtilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu, BAM ilamı ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;
6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.
Rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işveren tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedilmiş olması veya ayrılan işçi tarafından haksız olarak feshedilmemiş olması, davalı işçinin iş akdinin devamı sırasında işyerinin önemli müşteri çevresi veya üretim yönünden ticari sırlarına vakıf olabilecek bir pozisyonda çalışmış ve ayrıldıktan sonra yasaklı süre içerisinde rakip bir işyerinde çalışmaya başlaması veya kendisinin bu tür bir faaliyeti icra etmesi, önceki işyerinde edindiği bilgileri yeni işyerinde kullanmasının önceki işverene önemli zarar verebilme ihtimalinin varlığı yeterlidir. Yani, rekabet yasağı kaydı karşısında, işverenin somut bir zarara uğraması gerekmemekte olup, işçinin yaptığı iş nedeniyle edindiği bilgileri, çalışmaya başladığı başka bir rakip işletmede kullanarak davacı işverene önemli ölçüde zarar verme ihtimalinin bulunması aranmaktadır.
Somut uyuşmazlıkta, getirtilen SGK kayıtlarına göre davalı …’ın davacı şirkette 24/02/2001 tarihinde …olarak çalışmaya başladığı, 05/04/2012 tarihinde işten ayrıldığı ve 01/07/2013 tarihinde davalı şirkette… İşlemeci olarak çalışmaya başladığı, sigortalı işten ayrılış kodunun -04 “Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi” şeklinde bildirildiği anlaşılmıştır.
Davacı tarafça davalı şirketin davacıya ait malları davacı portföyünde mevcut müşterilerine daha ucuz fiyata verdiği, davacının ürünlerini kötülemek ve müşterilerini yanıltmak suretiyle dürüstlük kurallarına aykırı davranışlarda bulunarak haksız rekabet yarattığı iddia edilmiştir. Mahkememizce alınan denetime elverişli, yeterli izahatı içerir 19/04/2021 tarihli bilirkişi raporu ile de ortaya konduğu gibi iddiasını ispatla yükümlü olan davacı iddialarını destekler herhangi bir somut bilgi ve belge dosyaya sunabilmiş değildir. Taraf şirketlerin getirtilen kurumlar vergisi beyannamelerine göre yapılan mali inceleme ile, davalının mali gücünün davacıdan daha yüksek olduğu, davacının yıllar itibarı ile net satışları davalıdan çok daha yüksek olmasına karşılık davacının faaliyet karlılığının davalıdan daha düşük olduğu, tarafların ortak müşterilerine uyguladıkları fiyatlar mukayese edildiğinde, davalının uyguladığı adet/TL birim fiyatlarının davacı iddialarının aksine davacının fiyatlarından daha yüksek olduğu, yani iddia edildiği gibi davalının fiyat kırmasının söz konusu olmadığı, davacı tarafından 2012 yılı muavin defteri ibraz edilmediğinden 2012 yılı satışlarına bakılarak 2013 yılında artış veya azalış bulunduğu hususunun tespit edilemediği, 2013 yılı ve sonraki yıllarda ortak alıcılara yapılan satışlara ait fatura, irsaliye, satış sözleşmesi vb.belgeler dosyaya ibraz edilmediği için satılan malın cinsi, miktarı ve birim fiyatının ortak müşteri cari hesapları üzerinden tespitinin mümkün olamadığı belirtilmiştir. Davacı tarafça aynı zamanda davalı …’ın davacı şirket yanında eğitim/uygulama sonucu öğrenmiş olduğu rotasyon teknolojisine ait know-how’u davalı şirkete taşıyarak haksız rekabete yol açmış olduğu iddia edilmiş ise de, teknik bilirkişinin de tespitleri ile davalının diğer davalı şirkette çalışmaya başladıktan sonra davacı nezdinde edindiği mesleki bilgi ve tecrübelerini kullanmasının davalı şirkete rekabet avantajı sağlayan ticari sırların ifşası olarak nitelendirilemez. Yine davacı tarafça davalı işçinin davalı şirkette 2007 yılında şirketin üst kademelerinde görev almaya başladığı, bu itibarla şirketin tüm ticari sırlarını, üretim yöntemlerini, müşteri portföyünü öğrendiği iddia edilmiş ise de, SGK kayıtlarına göre davalı … her iki şirkette de plastik mamüller imal işçisi olarak çalışmıştır. Yine, SGK kayıtlarına göre sigortalı işten ayrılış kodunun -04 “Belirsiz süreli iş sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirilmeden feshi” şeklinde bildirildiği, bu bildirimin işvereni bağladığı, dosyada davalının iş akdinin haklı nedenle feshedildiğine ya da davalı tarafından iş akdinin haksız olarak feshedildiğine dair somut delil bulunmamaktadır. Davalı işçinin davacı şirkette pazarlama/satış/dağıtım müdürü, üretim yönetimi müdürlüğü vb.bir görevlendirmesi olduğuna ilişkin dosyaya ibraz edilmiş herhangi bir belge yoktur. Dosyada dinlenen davacı tanığı …’ın 13.04.2017 tarihli duruşmada alınan beyanında davalının üretim montaj hattında çalıştığı, satış ve pazarlama alanında çalışmadığı, diğer davacı tanığı …’in beyanında da malların giriş çıkışlarının, müşterilerle ilgili işlemlerin Selahattin Arıkan’dan sonra …’da olduğu, başkada bir firmada çalıştığının sağdan soldan duyduğunu, müşterilerin azalmasının nedeninin bu olduğunu düşündüğünü ifade ettiği anlaşılmakla tanık beyanlarının birbiriyle çelişik ve duyuma dayalı soyut beyanlardan ibaret olduğu anlaşılmıştır. Davalı işçinin davacı şirketteki konumu itibarı ile şirketin ticari sırlarını bilebilecek pozisyonda olmadığı, öte yandan taraflar arasındaki 28/08/2007 tarihli protokolde davacı tarafından herhangi bir karşı edim üstlenilmediği, protokolde öngörülen cezai şart tazminatının davalı işçinin aylık ücret tutarından oldukça fazla olup TBK m 445 hükmüne aykırı olarak bir menfaat dengesizliğinin mevcut olduğu, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin TBK.m 44/I hükmünde öngörülen geçerlilik koşullarını taşımadığı gibi TBK. M.444/II hükmünde belirtilen haklılık koşullarını da taşımadığı anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 683,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 623,80 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, AAÜT 13-4 uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
5-Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, davacı vekili ile davacı şirket yetkilisinin yüzüne karşı davalı tarafların yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 31/05/2021

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır