Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/248 E. 2022/619 K. 17.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/248
KARAR NO :2022/619

DAVA:Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:12/11/2012
KARAR TARİHİ:17/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında … ili … ilçesi … köyü … gürü mevkinde bulunan 6487 parselde bulunan taşınmaz üzerinde akaryakıt satış ve servis istasyonu için bir kısım sözleşmelerin imzalandığını, söz konusu sözleşmeler kapsamında …, davalı …’e bayilik hakkı verecek ve söz konusu taşınmaz üzerindeki akaryakıt istasyonu ve bayi lehine yatırım yapacak, istasyonun malikleri de bu taşınmaz üzerinde … lehine 10 yıl süreli intifa hakkını vereceğinin kararlaştırıldığını, kararlaştırılan yükümlülükler kapsamında …, davalı … ve taşınmaz lehine olmak üzere 154.879,00 USD tutarında yatırımı gerçekleştirdiğini, ve 10 yıl süreli intifa hakkının tesis edildiğini, akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren davacı şirket ile … arasındaki bayilik ilişkisinin 4054 sayılı rekabetin korunması hakkındaki kanun kapsamında dikey ilişki olarak tanımlandığını, bu kanunun 4. Maddesinin rekabeti sınırlayıcı amaçlı ve rekabeti sınırlamayı sağlayacak etkiyi doğurabilecek olan dikey anlaşmaları yasakladığını, aynı yasanın 5. Maddesi ile de 2002/2 numaralı dikey anlaşmalara ilişkin gurup muafiyeti tebliğini yayımladığını, tebliğ ile akaryakıt dağıtım şirketleri ile bayiler arasında imzalanan akaryakıt bayilik sözleşmelerinin yasanın 4. Maddesinin uygulanmasından muaf tutulduğunu, sözleşmelere gurup muafiyetinin tanımladığını, ve 5. Maddesi ile bu muafiyet süresinin 5 yıl ile sınırlandırıldığını belirterek müvekkili şirket tarafından ödenen kurumsal kimlik yatırımı için 28.648,00 USD demirbaş yatırımı için 40.507,00 USD bayilik hizmeti bedeli /şerefiye bedeli 85.724,00 USD olmak üzere toplam 154.879,00 USD ‘nin söz konusu sözleşmeye konu akaryakıt istasyonu üzerinde bayilik sözleşmesi ve intifa hakkı süresince yani 10 yıl süre ile … markası ve kurumsal kimliği altında taahhüt edilen miktarlarda benzin, motorin satışı yapılacağı inancı ile belirlendiğini ve ödendiğini, ancak davalının 18/09/2010 tarihinden sonra … bayiliğini bırakıp … bayisi olduğunu, taraflar arasındaki bayilik intifa ilişkisinin rekabet mevzuatı gereği ve davalıların yeniden anlaşma yapmayacaklarını ihtar etmeleri üzerine ön görülen süreden önce sona erdiğini, bayilik ve intifa sözleşmesinin 18/09/2010 tarihinden sonraki kısmının grup muafiyetinden yararlanılamaz hale geldiğini, 07/07/2003 – 04/11/2003 tarihlerinde taraflar arasındaki bayilik / intifa ilişkisi 10 yıl süreceği inancı ile davalı bayiye 127.485,79 TL ürün olarak ödendiğini, ancak davalılar ve istasyon lehine 10 yıllık bayilik / intifa ilişkisi için yapılan yatırımın … tarafından kullanılamayan süresinin 2 yıl 8 ay 12 güne tekabül ettiğini, toplam yatırım miktarı dikkate alındığında bakiye 34.421,16 TL ‘nin geriye kaldığını, bu miktarın ödenme tarihi olan 07/07/2003 – 04/11/2003 tarihlerinden itibaren faiz yürütülmek suretiyle toplam 137.679,36 TL ‘nin reaskont faizi ile birlikte dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalı aleyhine açılan davayı kabul etmediğini, taraflar arasında yapılan 10/06/2003 tarihli sözleşmeyi dayanak göstererek sebepsiz zenginleşme iddiası ile davacının alacak talebinde bulunduğunu, söz konusu sözleşmenin Rekabet Kurulunun 18/09/2003 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 2003/3 sayılı tebliğin Geçici 3. Maddesi gereğince 18/09/2005 tarihinde sona erdiğini, davanın bu tarihinden itibaren 1.Yıllık zaman aşımı süresi içerisinde açılması gerektiğini, bu nedenle davanın öncelikle zaman aşımı yönünden reddine karar verilmesini talep etmiş, usül ve esasa ilişkin olarak da davacının sebepsiz zenginleşme iddiasını esas aldığı 10/06/2003 tarihli akaryakıt bayilik sözleşmesi rekabet kurulunun 2003/3 sayılı tebliğinin geçici 3. Maddesi gereğince sözleşme tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde rekabet kuruluna ait 2002/2 sayılı tebliğe uygunluğu sağlanarak sözleşme yenilenmediğinden bu sözleşmenin geçerliliğinin 18/09/2005 tarih den itibaren kalmadığını, hukuksal geçerliliği olmayan sözleşmeye dayanılarak sebepsiz zenginleşme iddiasında bulunulmasının mümkün olmadığını, sözleşmenin hangi şartlarla hangi karşılıklı edime istinaden yapıldığı, ne şekilde sebepsiz zenginleşmenin meydana geldiğinin anlaşılamadığını, 127.485,79 TL’nin 2 yıl 8 ay 12 güne tekabül ettiği iddia edilen 34.421,16 TL ‘nin 2 defa ödenen KDV ‘nin eklenmesinin ayrıca ne şekilde sebepsiz zenginleşme olduğunun açıklanmadığını, buna faiz yürütülerek ekleme yapılmak suretiyle 137.679,36 TL miktarında taleple bulunulmasının hukuksal dayanağının olmadığını, dava dilekçesinde bu miktara yönelik sebepsiz zenginleşme iddiasında bulunulduğunu, 10 yıl süreli faiz işletildiğini, işletilen faize de yeniden faiz talebinde bulunulduğunu, oysa ki faize faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, taraflar arasındaki ilişkinin mevzuat gereği sözleşmenin 5 yıl süre ile genel anlamda sınırlı olması, davacı tarafın yaptığı ödemenin karşılığı bayilik süresinin 5 yıl olarak esas alındığı, bunun objektif ticari kriteri olduğunu, mevzuatın 5 yıl olarak belirlediği süreyi aşabilmek için yapılan tek taraflı üstünlük içerisindeki genel işlem niteliğindeki sözleşmede dahi sözleşme karşılığı ödendiği belirtilmeyen hizmet bedeli ödendisi iddiasının objektif iyi niyet kuralları ile bağdaşmadığını, sebepsiz zenginleşme ve fakirleşme iddialarının doğru olmadığını, davalı tarafın elinde sözleşmenin sonlanması neticesinde kalan sebepsiz zenginleşmeye esas herhangi bir malın mevcut olmadığını, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasındaki bayilik/intifa ilişkisinin Rekabet Kurulu kararı nedeniyle süresinden önce sona ermesi nedeniyle bakiye süreye isabet eden kurumsal kimlik yatırım bedeli, demirbaş yatırım bedeli ve bayilik hizmet bedeli/şerefiye bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkememiz 2012/302 esas, 2014/48 karar sayılı 24/03/2014 tarihli kararı ile davacı şirketin Rekabet Kurulu kararları uyarınca intifa hakkının sona erdiği 18.09.2010 tarihi itibariyle bakiye süreye isabet eden güncellenmiş intifa bedeli alacağının 49.861,76 TL olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile 49.861,76 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 12.05.2015 tarih ve 2014/10056 Esas – 2015/7009 Karar sayılı ilamı ile “Davacı vekilinin talebi kurumsal kimlik yatırım bedeli, demirbaş yatırım bedeli ve bayilik hizmet bedeline ilişkindir. Başka bir anlatımla, davacı vekilinin bakiye intifa bedeline ilişkin bir talebi bulunmamaktadır. 6100 sayılı HMK’nın 26. maddesi uyarınca hakim taleple bağlı olup, talep dışında hüküm veremez. Bu durumda mahkemece, taleple bağlılık kuralı olarak adlandırılan bu yasa hükmü gözetilerek araştırma ve inceleme yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeksizin eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. ” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bozmaya uyularak yapılan yargılamaya neticesinde; 2016/119 esas, 2017/96 karar sayılı 06/02/2017 tarihli karar ile, davacı tarafça davalıya kurumsal kimlik yatırımı, demirbaş yatırımı ve bayilik hizmet bedeli (şerefiye bedeli) adları altında ödendiği iddia edilen bedelin bakiye süreye tekabül eden kısmının talep edildiği, oysa söz konusu hizmet bedellerinin intifa süresi ile bağlı olarak verildiğine ilişkin bir kayıt bulunmadığı gibi bu bedellerin intifa karşılığı verildiğine ilişkin de taraflar arasında herhangi bir sözleşme ya da düzenleme bulunmadığı, dolayısıyla davacı tarafça verilen bedelin tamamen taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulabilmesi için verilmiş olduğu, nitekim taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu ve sözleşme sonuna kadar da davalının üzerine düşen edimlerini yerine getirdiği, davacı tarafça sözleşme başlangıcında davalıya ödenen bu bedelin sözleşme ilişkisi ile sınırlı olduğu, sözleşmenin süre gereği dolmasından itibaren artık davacının bakiye intifa bedelini gerekçe göstererek söz konusu sözleşme bedelini isteyemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2017/2988 esas, 2019/2702 karar sayılı 18/04/2019 tarihli ilamı ile; “Davacı, dava konusu istasyona yapmış olduğu kalıcı yatırım ( örneğin; akaryakıt tankı, istasyon inşaatı yapımı vb. ) bedellerini koşulları olması halinde sebepsiz zenginleşme nedeniyle talep edebilir. bakiye süreye tekabül eden kısmını isteyebilir. Bu durumda istasyon üzerinde keşif yapılarak davacı tarafından yaptırıldığı sabit olup halen davalı tarafından kullanılıp fayda temin edilen yukarıda bahsi geçen kalemlerle ilgili alacak tutarının bilirkişi marifetiyle tespit edilerek, varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken dosya kapsamıyla bağdaşmayan gerekçeye istinaden yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkememize Yargıtay bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama ile bozma ilamı doğrultusunda … … Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak davaya konu akaryakıt satış ve servis istasyonunda akaryakıt sektör uzmanı, nitelikli hesaplama uzmanı ve mali müşavir bilirkişi eşliğinde keşif yapılarak rapor tanzimi istenmiş, … 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/95 talimat sayılı dosyası ile 18/12/2020 tarihinde mahallinde keşif yapılmış, 02/02/2021 tarihli raporda; taşınmazda akaryakıt satış istasyonu olarak hizmet vermeye yönelik yapı ve donatılar inşa edildiği, tespit ve incelemesi yapılan yapı ve donatıların tamamının taşınmaz mülk niteliğinde olduğu, fakat taşınmazda yer alan ve tespiti yapılan yapı ve donatıların davacı veya davalı tarafların hangisinin tasarrufu dahilinde inşa edildiği, ilgili yapı ve donatıların inşaat maliyetlerinin kim tarafından karşılanmış olduğu, işletme esnasında oluşması muhtemel bakım, onarım ve işletme maliyetlerinin kim tarafından karşılandığının tespit edilemediği, tespit ve incelemesi yapılan yapı ve donatıların keşif tarihi itibariyle değerinin 997.150 TL olarak tespit edildiği, davacının faturalandırdığı ve davalının halen kullandığı makine ve ekipmanların keşif tarihi itibarı ile değerlerinin ise toplam 8.000,00 TL olduğu, davalı … Malları San. ve Tic. Ltd. Şti. nin 2010-2012 ve 2020 yılları ticari defterlerinde ve mizanlarında tespit edilen makine ve cihazların tek tek kaydının olmadığı, 2010 yılında; 253.02 Tesis, Makine Ve Cihazlar hesabını Sosyal Tesis (1)hesabının toplam kaydının 289.266,79 TL olduğu, toplu şekilde işlendiği, 8.000 TL değerindeki makine ve cihazların ticari kayıtlarında toplu kayıt edilmesi nedeniyle tespit edilemediği, yine tespit edilen yapıların da ticari defter kayıtlarında bulunmadığı, ayrıca ticari defterde …A.Ş adına kayıtlı bir değer ve bilginin bulunmadığı belirtilmiştir.
Dosya mali müşavir, akaryakıt sektör uzmanı ve nitelikli hesaplama uzmanı bilirkişiden oluşan bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, düzenlenen 20/02/2022 tarihli raporda; incelemenin Yargıtay’ın varsa kalıcı yatırımların tespiti ve bunlar üzerinden sebepsiz zenginleşme talebinde bulunulabileceği kararından hareketle bu yönde yapıldığı, dava konusu akaryakıt istasyonunda davacı tarafından kalıcı yatırım sınıfına giren bir yatırımın yapılmağı gerek sözleşmeler gerekse sunulan faturalardan bunun tespit edildiği, davacı firmanın kalıcı yatırım yaptığına dair bir iddiasının / talebinin olmadığı , makine mühendisleri tarafından keşfi yapılan eski ariyet malzemelerinin hurda değerinin 8.000TL olarak belirlendiği fakat bu malzemelerin kalıcı yatırım değil ariyet malzemesi olduğu, dava konusu ihtilafın konusu ariyet iade konusu olmadığı, davalı firmanın ariyet iadesini eksiksiz yaptığını bildirdiği, davacı firmanın ariyet iadesiyle ilgili bir talebi olmadığı , bunlardan hareketle sektörel değerlendirme ile Yargıtay’ın bahsettiği kalıcı yatırım ibaresinden yola çıkarak davacı firmanın kalan süreye istinaden herhangi bir yatırım talebi olamayacağı belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ olunmuş, taraf vekilleri tarafından rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri dosyaya ibraz edilmiş olup dosya yeniden bilirkişiye heyetine tevdii edilerek davacı tarafın itirazlarını irdeler şekilde ek rapor tanzimi istenmiş, düzenlenen 20/05/2022 tarihli ek raporda; kök rapordaki diğer görüşleri korunmuş olmakla birlikte davacı … firmasının talebinin hizmet bedeli olarak ödenen bedelin intifa süresine oranla sebepsiz zenginleşme
konusu olduğu ve bu bedelin 18.09.2010 tarihinden sonraki çalışılmayan süreye oranla iade edilmesi gerektiği yönünde olduğu, genel olarak sektörde istasyonlara yapılan yatırımların sözleşme/intifa bedellerine paralel olarak ödendiği ve sektörel uygulamaların bu yönde olduğundan bahsedildiği, dava konusu olayda davacı …’in sektörel uygulamaları baz alarak bu şekilde değerlendirme yapmasının anlamlı olmasının yanında bu hareket tarzını destekleyecek sözleşme ve kayıtların oluşmadığı, bu nedenle bu yatırımın 10 yıl süre için yapıldığını söylemenin mümkün olmayacağının sektörel açıdan değerlendirildiği, ödenen tutarın gerek o dönemki tutarı gerekse güncel değeri göz önünde bulundurulduğunda bu tutarın ödemesinin sözleşme süresine atıfta bulunmadan yapılması veya bu tutarın 10 yıl için ödendiğinin fatura açıklamasına ekletilmemesi tutarın sözleşme süresinden bağımsız olarak verildiği yönünde sektörel kanaat oluşmasına neden olduğu, Mahkemenin farklı bir karar vermesi ihtimaline karşılık çalışılmayan süreye denk gelen anapara tutarı ayrıca hesaplanmış olup Mahkemenin ödenen hizmet bedeli faturasının 10 yıllık intifa ve sözleşme süresiyle bağdaştırması durumunda kalan süre için hesaplanan faiz hariç, KDV dahil tutarın 34.376TL olduğu, bunlardan hareketle sektörel değerlendirme ile gerek Yargıtay’ın bahsettiği kalıcı yatırım ibaresinden yola çıkarak gerekse hizmet bedelinin 10 yıllık süre için ödendiğine dair sözleşme protokol olmamasına dayanarak davacı firmanın kalan süreye istinaden herhangi bir yatırım talebi olamayacağının sektörel olarak değerlendirildiği belirtilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, Yargıtay ilamı, alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde;
Yargıtay bozma ile belirtildiği üzere, davacı, dava konusu istasyona yapmış olduğu kalıcı yatırım bedellerini koşulları olması halinde sebepsiz zenginleşme nedeniyle talep edebilir. Bozma ilamı doğrultusunda yaptırılan bilirkişi incelemesi ile, davacı firma tarafından sunulan ariyet fatura listesi ve ariyet malzeme listesindeki ekipmanların birbiriyle uyumlu olduğu, kurumsal kimlik, jeneratör, 6 akaryakıt pompası, 6 adet dalgıç pompa, 1 adet hava su saati ve 1 adet kompresör olarak tespit edilen bu ariyet/ödünç verilen malzemeler dışında gerek davacı tarafından ibraz edilen faturalarda gerekse taraflar arasındaki sözleşmelerde istasyonda kalıcı yatırımların yapıldığına dair bilgi ve belge bulunmadığı gibi davacının bu yönde bir talebinin/iddiasının da bulunmadığı, dosyada yer alan söküm tutanağında kurumsal kimlik ekipmanlarının söküldüğü, davalı tarafça davacıya gönderilen faks ile de jeneratör, 6 akaryakıt pompası, 6 adet dalgıç pompa, ve 1 adet kompresörün satın alındığının bildirildiği, bu faks evrağına karşı davacı tarafça herhangi bir iddia ve karşı belge sunulmadığı tespit edilmiştir.
Her ne kadar davacı, davalı firmaya ödenen hizmet bedelinin 10 yıllık intifa ve sözleşme süresiyle ilişkilendirilerek bu bedelin kıst esasına göre kalan kısmının iade edilmesini talep etmiş ise de, davacının bu bedeli 10 yıl için verdiğini destekleyecek bir kanıt, protokol veya kayıt bulunmamaktadır. Fatura açıklamasında da 10 yıllık hizmet bedeli şeklinde bir düzenleme olmadığı gibi faturaya bu şekilde bir kayıt da düşülmediği görülmektedir. Kaldı ki; söz konusu hizmet bedellerinin intifa süresi ile bağlı olarak verildiğine ilişkin bir kayıt bulunmadığı gibi bu bedellerin intifa karşılığı verildiğine ilişkin de taraflar arasında herhangi bir sözleşme ya da düzenleme bulunmadığı, davacı tarafça sözleşme başlangıcında davalıya ödenen bu bedelin sözleşme ilişkisi ile sınırlı olduğu, sözleşmenin süre gereği dolmasından itibaren artık davacının bakiye intifa bedelini gerekçe göstererek söz konusu sözleşme bedelini isteyemeyeceği, davacı tarafın bu yöndeki talebinin sektörel uygulamalarla desteklenmediği gibi bu yönde Yargıtay ilamında da bir tespite yer verilmediği anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda gerekçeleri açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 80,70 TL karar harcının peşin olarak alınan 2.044,55 TL’den mahsubu ile fazla alınan 1.963,85 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 21.651,90 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından bozma öncesi yapılan 93,50 TL, bozma sonrası yapılan 127,60 TL olmak üzere toplam 221,10 TL yargılama giderinin tahsilde tekerrür olmamak üzere davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, HMK 342.maddesine uygun olarak düzenlenmiş dilekçenin, HMK 343.maddesi gereğince Mahkememize ve Mahkememize gönderilmek üzere başka yer Asliye Ticaret Mahkemesine verilmesi ve HMK 344.maddesinde belirtilen harç ve giderlerin yatırılması sureti ile Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar tefhim edildi, usulen anlatıldı. 17/10/2022

Katip …
e-imza

Hakim …
e-imza