Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/201 E. 2021/797 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/201 Esas
KARAR NO:2021/797

DAVA:Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:03/07/2018
KARAR TARİHİ:14/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan menfi tespit davasının yapılan açık yargılaması sonunda aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı asil dava dilekçesinde özetle; Kendisinin …ve San. Ltd. Şti’nin hissedarı olduğunu, 2008 yılında firmanın tekstil işi ile iştigal ettiğini, davalı … Tic. Ltd. Şti’den satın aldıkları kumaş sebebi ile …ve San. Ltd. Şti’nin davalı firmaya borçlandığını, o dönemde işlerin kötü gitmesi sebebi ile davalıya ödeme yapamadıklarını, 13/11/2008 tarihinde kolon kanseri olan eşinin yanında refakatçi olarak kaldığını, dinlenmek amacı ile annesinin evine gittiği bir gün … Dış Tic. Ltd. Şti. firmasının yetkilisi olduğunu söyleyen şahısların şirketin alacaklarını tahsil edemedikleri için geldiklerini, akabinde apar topar arabaya bindirilerek birlikte şirket binasına gittiklerini, bu esnada şirket avukatı …’un da şirkette bulunduğunu, kendisine bono imzalatmak istediklerini ancak hazır bono bulunmadığı için A4 kağıda bono hazırladıklarını ve ” buradan çıkamazsın, bu bonoyu imzalayacaksın, bunu imzalamazsan seni yaşatmayız ” gibi laflar ederek baskı altında zorlama ile bonoyu imzalattıklarını, bonoda alacaklının davalı … olduğunu, zorla imzalattırılan bonodan kaynaklı olarak kendisi aleyhine …. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, … CBS.’na giderek şikayette de bulunduğunu, o dönemde hissedarı olduğu şirketin davalı firmaya borcunun bulunduğunu, ancak kendisinin herhangi bir borcunun bulunmadığının belirterek başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespitini, %20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak kendisine verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde davalıya işlerin kötüye gitmesi sebebiyle borçlarını ödeyemediği ve senedin bu borca ilişkin imzalandığını ikrar etmesi sebebiyle davanın esastan reddi gerektiğini, bu durumun firma ticari defterlerinin incelenmesi durumunda da açıklığa kavuşabileceğini, borcun açıkça kabul edildiği işbu davada menfi tespit yani borçlu olunmadığı hususu tezat oluşturmakla davanın aslında konusuz kaldığını, zorla imzalatıldığı iddia edilen senetin borcun tahsiline ilişkin iyi niyetli sulh görüşmeleri sonucunda … Dış Ticaret .. ve Likar Tekstil .. yetkilisi olan davacı borçlu tarafından bizzat düzenlendiğini, davacının iddialarını ispatlamakla yükümlü olduğunu, öte yandan kabul anlamına gelmemekle birlikte iddia edildiği gibi eğer zorla tehdit edilerek senet imzalatma durumu varsa buna ilişkin dava açılması gerektiğini ancak olayın üzerinden 10 yıl geçmesi sebebiyle şikayet zamanaşımı süresinin de dolduğunu, arz edilen nedenlerle davacı borçlu tarafından açılan menfi tespit davasının ve kötü niyet tazminatına ilişkin taleplerinin reddini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
(1)…. Asliye Hukuk Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı 21/01/2020 tarihli görevsizlik kararı üzerine dosya mahkememize tevzi edilmiş ve taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup; … Cumhuriyet Başsavcılığının 06/09/2021 tarihli müzekkeresi ekinde …/… Sor. – …/… KYOK. sayılı dosya örneği ve …/… Sor. – …/… KYOK. sayılı dosya örneği (uyap üzerinden), … 25. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/10/2020 tarihli müzekkere cevabı ile …/… Esas sayılı dosyası (uyap üzerinden), … 25. İcra Hukuk Mahkemesinin 27/10/2020 tarihli müzekkere cevabı ile … Esas sayılı dosyası (uyap üzerinden) Mahkememiz dosyası arasına alınmıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; korkutma ve tehdit nedeniyle düzenlenen bonodan dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, tarafların iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde; davacı taraf, davalı tarafından …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı icra takip dosyasına esas olan 13/11/2008 tanzim, 14/11/2008 vade tarihli 49.880,00 ytl bedelli bononun kendisine korkutma ve tehdit yoluyla zorla imzalatıldığından bahisle ilgili bonodan ve yapılan icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine yönelik açılan davadır. Davacı taraf dava dilekçesinde; korkutma ve tehdit yoluyla zorla imzalandığını iddia ettiği, bonodan kaynaklı davalılara şahsen borcunun olmadığını ancak bononun tanzim tarihinde hissedarı olduğu …ve San. Ltd. Şti’nin davalı şirkete borcunun olduğu belirtilmiştir. Ayrıca davacı, takibe konu olan bonodaki imzanın kendisine ait olmadığına yönelik itirazda bulunmamış, ilgili senedin tehdit ve baskı yoluyla alındığını ileri sürmüştür. Bu durumda uyuşmazlık, takibe ve davaya konu senedin iradeyi sakatlayan sebeplerle düzenlenip düzenlenmediği, davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının tayini hususlarına ilişkindir.
İkrah (korkutma), Türk Borçlar Kanunu 37, 38 ve 39. maddelerinde belirtildiği üzere bir kimsenin başka bir surette yapmayacak olduğu bir hukuki muameleyi, bir kötülüğün başına geleceği korkusuyla yapmak zorunda bırakılmasıdır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 37. maddesine göre, bir kimse karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz. TBK’nin 38. maddesinde belirtildiği gibi, korkutmadan söz edilebilmesi için, korkutmanın sözleşmeyi yapan kimsenin veya yakınlarının kişilik haklarına veya mal varlıklarına yönelik olması, korkutmaya maruz kalanın sübjektif durumuna göre ağır ve derhal meydana gelebilecek nitelik taşıması, haksız sayılması, illiyet bağının bulunması yani sözleşmenin korkunun yarattığı etki sonucu yapılması zorunludur. Bu koşulların varlığı halinde iradesi sakatlanan taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir. Somut olayda davacı tarafça açılan davada dilekçesinde belirttiği; ‘ buradan çıkamazsın, bu bonoyu imzalayacaksın, bunu imzalamazsan seni yaşatmayız ” gibi sözlerle bonoyu imzalattıklarına yönelik iddiaları başına bir kötülüğün geleceği korkusuyla senedin imzalanmak zorunda bırakıldığı, yani korkutma, tehdit yoluyla senedin imzalandığı ve iradesinin sakatlandığını beyan etmiştir.
TBK.nun 39.maddesine göre,“Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” denilmek suretiyle korkutulanın korkutma etkisi ortadan kalktıktan sonra 1 yıl içerisinde sözleşmeden dönebileceği hüküm altına alınmış olup korkutma hak düşürücü süreye tabidir. İptal hakkı için bir yıllık süre, iradeyi sakatlayan sebeplerin öğrenilmesi veya korkunun etkisinin ortadan kalkmasıyla başlar. Somut olayda senedin tanzim tarihi 2008 yılı olmasına rağmen davanın 2018 yılında açıldığı, davacının beyan ettiği ve mahkememizce de celp edilen … CBS 2010/2634 Sor. Numaralı dosyasında işbu dosya davacısının 2010 yılında şikayetçi olduğu ve soruşturma aşamasında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği anlaşılmıştır. Dosya davacısının 13/11/2018 tarihinde gerçekleşen olayda korkunun ortadan kalktığı tarih olarak kabul edilebilecek olan 2010 yılından 1 yıl içerisinde iptal davası açmadığı, yine davalı tarafça kendisine icra takibi yapıldıktan sonra da iptal davası açmadığı, senet nedeniyle borçsuzluğun tespitine ilişkin davayı ise olayın gerçekleşmesinden, senedin tanzim tarihinden 10 yıl sonra açtığı anlaşılmaktadır. Belirtilen bu sebeplerle davacının davaya konu senette imzayı inkar etmediği, hissedarı olduğu şirketin karşı tarafa borcunun olduğunu kabul ettiği ancak kendisinin bizzat borçlu olmadığı ve davaya konu senette korkutma yoluyla senet imzalatıldığından bahisle borçsuzluğun tespitine yönelik açtığı davayı TBK’nun 39. Maddesi gereğince hak düşürücü süre içerisinde açmadığı (19.Hukuk Dairesi: 2015/11959Esas, 2016/5583 Karar 04.04.2016 tarih, 2015/12271Esas, 2016/3131 Karar, 25.02.2016 tarih) anlaşılmakla davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
(1)Davanın hak düşürücü süre nedeniyle REDDİNE,
(2)Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 59,30-TL karar harcının peşin olarak alınan 854,22-TL’den mahsubu ile fazla alınan 794,92-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
(3)Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
(4)Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına,
(5)Davalılar duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, AAÜT 7/2 maddesi uyarınca 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
(6)Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 14/10/2021

Katip …
✍e-imzalıdır.

Hakim …
✍e-imzalıdır.