Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/16 E. 2022/771 K. 30.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2020/16 Esas
KARAR NO :2022/771

DAVA:Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:08/01/2020
KARAR TARİHİ:30/11/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili vermiş olduğu dava dilekçesi ile, davacının davalı ile olan ticari ilişkisinin 1997 yılında, 1992 yılından beri bayilik ilişkisi içinde olduğu… şirketinin davalı tarafından satın alınması ile başladığını, davacının ve dolayısıyla davalının temel iştigal konusu biyokimya cihazları ve kitlerinin satışı ile satış sonrasında satışın devamını sağlamak amacıyla satın alınan ürünün teslimi, kullanımının gösterilmesi, bakım -onarım ve yedek parça sağlanması ile müşteri şikayetlerinin çözümlenmesi, keza cihazların arıza tespiti, bakımı, işleyiş problemleri, veri yorumlamalarından ibaret olduğunu, bu kapsamda davacı tarafından davalıya ait Türkiye’deki tek yetkili distribütorü olduğu … ürünün yanı sıra başka cihazları da kapsadığını, cihazların temel amacının kan, idrar ve hormon testleri yapmak olduğunu, davacının anlaşma imzalayacağı tüm hastanelerin bilgisini davalıya bildirmekte, onay almakta ve cihazların kiralama veya satış bedelini öğrenmekte, akabinde bu cihazlar aracılığıyla yapılacak her bir test için bir fiyat listesi almakta, ilgili fiyatların üzerine hem kiralama hem kit karşılığı bir kar marjı ekleyerek nihai sözleşme bedeline ilişkin onay alarak müşteri ile sözleşme imzalamakta ve bahsi geçen sözleşmenin … tarafından onaylanması ve sistemi açması sonrası sözleşme konusu edimini ifa etmekte olduğunu, bahsedilen cihazların kapalı sitem cihazlar olup, uyumlu kitlerin yalnızca davalı …’den tedarik edilebildiğini, davacının …’e ait cihazın Türkiye’deki tek yetkili satıcısı konumunda olduğunu, davacının hiçbir müşterisine ve davalıya karşı herhangi bir yükümlülüğünü aksatmadığını, edimlerinin ifasında hiçbir zaman temerrüde düşmediğini, Şubat Mart 2019 döneminde tüm alımların çek ile teminat altına alınmasına karşın … tarafından toplamda 5.000.000TL tutarında bir nakdi teminat mektubu talebinde bulunulduğunu, davacının bu talebi kabul etmeyerek cevabi ihtarnamesi ile davalıya bildirdiğini, bunun akabinde davalının taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkinin sona erdiği yönündeki beyanı ile ödeme planlamasının yapılabilmesi için davacıyı toplantıya çağırdığını, ilgili toplantıda davacı şirket hisselerinin bedelleri karşılığında İstanbul bölgesinde görev yapan diğer iki bayiden birine satılmasının teklif edildiğini, bu kapsamda davacı şirketin tüm finansal tabloları ve değerlemede esas alınabilecek mali verilerinin talep edildiğini ve davacının ilgili bayilerin teklifini beklemesinin istenildiğini, davalının bu talebinden önce davacı şirketin hisselerinin üçüncü kişilere devredilmesi teklifi yapıldığını, ancak bu teklifin davalı tarafından kayıtsız şartsız reddedildiğini, anılan bekleme süresinde davalıdan talep edilmesine rağmen hiçbir sevkiyat yapılmadığını, bu bekleyişin davalının davacı şirket hisselerinin bayiler tarafından satın alınmayacağının bildirilmesi ile son bulduğunu, ancak davacı ile olan ticari ilişkinin tam olarak sonlanmamasına karşın davalının davacı portföyünü hiçbir surette davacının icazetini almadan diğer iki bayi ve davalı arasında bölüştürüldüğünün öğrenildiğini, davacıya ait tüm çeklerin davalı tarafından yazdırıldığını, davacının müşteri çevresine davalı ve diğer bayiler tarafından el konulduğunu, söz konusu durumun öğrenilmesinden sonra davacı tarafından davalılardan maddi ve manevi tazminat talep edildiğini, ancak tazminat taleplerinin yerine getirilmediğini, davada portföy tazminatı, maddi ve manevi tazminat şartlarının oluştuğunu beyanla, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 27/07/2019 tarihli ihtarnamede tanınan vadenin dolduğu tarihten (temerrüt) itibaren işleyecek en yüksek faiz ile birlikte 1.000.000,00TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faiziyle birlikte 100.000TL maddi ve 100.000TL portföy tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH : Davacı vekil vermiş olduğu 02/11/2022 tarihli dilekçesi ile davalarını ıslah ederek, portföy tazminatı yönünden 3.793.694,09TL, maddi tazminat yönünden 3.089.542,86TL ve manevi tazminat yönünden 1.000.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmenin, sözleşme süresinin bitmesi nedeniyle kendiliğinden sona erdiğini, somut olayda haksız bir feshin söz konusu olmadığını, bu nedenle maddi tazminat talebinin yasal dayanağının olmadığını, sözleşmenin 4.maddesinde sözleşmenin 01/04/2018 tarihinde yürürlüğe gireceği ve 31/03/2019 tarihinde kendiliğinden sona ereceğinin kararlaştırıldığını ve anılan sürenin bitiminde kendiliğinden sona erdiğini, bu hususun davacı şirkete ihtarname ile de hatırlatıldığını, davacıya sözleşmenin bir sonraki yıl için uzatılacağı hususunda davalı tarafından davacıya güven telkininin kesinlikle söz konusu olmadığını, davacının kendi borcunun davalıya nasıl ödeneceğinin görüşüldüğü bu durumunun “hukuki ilişkinin devam ettiği ve kendisine güven verildiği” şeklinde yorumlanmasının zorlama olduğunu, davacının kendi müşterileriyle yaptığı 3 yıllık sözleşmelere davalının onay vermesinin de, davacı ve davalı arasındaki sözleşmenin uzatılacağı yönünde güven verdiği şeklinde yorumlanamayacağını, davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin 1 yıl süreli olup, davacının 1 yıllık sürenin sona ermesine bir hafta kala dahi tamamlanması 3 yıl sürecek bir ihaleyi … ürünleri ile kazanmış olabileceğini, davalının, davacı tarafından kazanılmış olan ihaleler ile sınırlı olarak davacıya ürün vermesi, sözleşme süresince kazanılmış bu ihalelerden doğan teslimatların tamamlanabilmesi amacına hizmet etmekte olduğunu, yani sözleşme süresince kazanılmış olan ihalelerin, sözleşmenin sona ermesi ertesine sarkan ürün teslimleri olduğunu, ayrıca davacının sözleşmenin sona ermesinden sonra yapılması gereken bir teslimatı için …’un teslimat garantisi vermediğini bilerek bu sözleşmeyi imzaladığını, daha da önemlisi davacının sözleşme ilişkisi içerisinde de ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeyerek temerrüde düştüğünü, davacının portföy tazminatı talebi yönünden hak düşürücü süre/zaman aşımı süresinin dolduğunu, somut olayda portföy tazminatının şartlarının da oluşmadığını, zira sözleşmede davacıya tekel hakkı tanınmadığını, davacının kişilik haklarına da bir saldırının söz konusu olmadığını, bu nedenle manevi tazminat talebinin de haksız olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, ürün tedarik sözleşmesi, bayilik sözleşmesi, ihtarnameler, protokol, hizmet alım sözleşmeleri, kurumlar vergisi beyannameleri, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi, ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası sureti, ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası sureti, uzman görüşü ticari defter ve kayıtlar celp olunmuştur.
….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı … … … AŞ tarafından borçlular … Tıbbi Ürünler San ve Tic AŞ, … aleyhine takip yapıldığı, borçluların takibe itiraz dilekçesi sunduğu görülmüştür.
….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı … … … AŞ, … Tıbbi Ürünler San ve Tic AŞ aleyhine 608.706,85TLnin tahsili talebiyle kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile 30/07/2019 tarihinde başlatılan icra takibinde ödeme emrinin 1/07/2019 tarihinde borçlu şirkete tebliğ edildiği, icra takibine itiraz edilmediğinden takibin 08/08/2019 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; Alacaklı … AŞ tarafından … Tıbbi Ürünler San ve Tic AŞ aleyhine 549.721,45TLnin tahsili talebiyle kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile başlatılan icra takibinde ödeme emrinin borçluya tebliğ edildiği ve icra takibine itiraz edilmediğinden takibin 11/02/2021 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.
….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklı … AŞ tarafından … Tıbbi Tic AŞ aleyhine başlatılan icra takibinde ödeme emrinin borçluya 07/10/2019 tarihinde tebliğ edildiği ve takibin kesinleştiği görülmüştür.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyada toplanan deliller nazara alınarak dosya bilirkişiye tevdi edilmiş olup, bilirkişi Mali Müşavir …, Nitelikli Hesaplama Uzmanı Dr Öğr Üyesi… ve Sektör Uzmanı … tarafından tanzim olunan 12/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda;
Davalı ile davacı arasındaki ilişkinin uzun yıllara dayandığını, davalı yanın davacıya 30/04/2018 tarihli tedarik sözleşmesi haricindeki evvelce düzenlenmiş bayilik sözleşmeleri mucibi belirli bir bölge ve müşteri grubuna ilişkin münhasırlık verdiğini, bayilik sözleşmesinde geçerli olan hükümleri ürün tedarik sözleşmesinde münhasırlığı ortadan kaldıran eni hükümler eklenmiş olmakla beraber, sözleşme içeriğinin aynı müşteri grubu ve aynı ürün gruplarını kapsadığı, tedarik sözleşmesinin bitim tarihi sonrasına denk gelen alt sözleşmelere (davacı … firmasının kendi müşterileri ile akdettiği sözleşmeler) davalı … firması tarafından onay verildiğini, yapılan incelemelerde özellikle Koagülasyon grubunda yer alan cihazlarla ilgili olarak davalı tarafından yalnızca davacıya fatura düzenlendiği hususlarının birlikte değerlendirildiğinde, davacının bahsi geçen ürün grubu bakımından tek yetkili olduğunu, ürün tedarik sözleşmesi ekinde yer alan müşteri grupları ve ürün grupları bakımından da davacı firmanın münhasıran yetkili olduğu, davalı firma ile davacı arasında akdedilen sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilmesinde, hukuki takdirin mahkemeye ait olmak üzere, belirtilen şartların gerçekleşmesi ve davacı tarafından ispatının mümkün olması halinde, davalı tarafın feshinin haksız olduğunun değerlendirilebileceğini, mahkemece feshin haksız olduğu sonucuna varıldığı takdirde, davacının maddi tazminat ve TTKnun 122 ve devamı maddelerinde düzenlenen portföy tazminatı talep etme koşullarının oluştuğunun değerlendirilebileceğini, buna göre, davacı yanın davalı yandan talep edebileceği portföy tazminatı tutarının 2.972.985,25TL olabileceğini, davacının uğradığı maddi zararın sektör değerlendirmeleri neticesinde brüt kar kaybının 11.837.358,69TL olarak hesaplandığını, ancak şirketin geçmiş yıl 5 yıllık ortalama faaliyet giderleri dikkate alındığında, şirketin ortalama 5 yıllık faaliyet giderleri0net satışları oranının %95,83 olarak tespit edildiğini, davacının bir önceki maddede hesaplanan 11.837.358,69TL brüt kar kaybına faaliyet giderleri payı uygulandığında şirketin esas faaliyet yönünden kar kaybının 493.659,56TL olarak hesaplandığını, davacının manevi zarara uğradığı yönünde bir sonuca varılması halinde hükmedilecek tazminat tutarına ilişkin tüm hukuki takdirin mahkemeye ait olduğunu belirtmişlerdir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup rapora karşı beyanlar dosyaya ibraz edilmiş, itirazlar doğrultusunda tanzim olunan 19/10/2022 tarihli ek raporda ise; davacı firmanın bahsi geçen ürün grubu bakımından tek yetkili olduğunu, ürün tedarik sözleşmesi ekinde yer alan müşteri grupları ve ürün grupları bakımından da davacı firmanın mühnasıran yetkili olduğunu, davalı firma ile davacı firma arasında akdedilen sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilmesinde, hukuki takdirin mahkemeye ait olmak üzere belirtilen şartların gerçekleşmesi ve davacı tarafından ispatının mümkün olması halinde, davalı tarafından feshinin haksız olduğunun değerlendirilebileceğini, mahkemece feshin haksız olduğu sonucuna varıldığı takdirde davacının maddi tazminat ve portföy tazminatı talep etme koşullarının oluştuğunun değerlendirilebileceğini, buna göre, davacının davalıdan talep edebileceği portföy tazminatı tutarının; 1.alternatif olarak: kök raporda yapılan hesaplamalar çerçevesinde (davacının sözleşme dışı ürünleri içermeyen diğer gelir ve giderlerinin dahil edilmediği) portföy tazminat tutarının 2.972.985,25TL olarak hesaplandığını, 2.Alternatif olarak, davacının sözleşme dışı ürünleri içermeyen diğer gelirlerini de içeren brüt karlılığı dikkate alınmak suretiyle yapılan hesaplamalarda portföy tazminatı tutarının 3.793.694,09TL olarak hesaplandığını, davacının uğradığı maddi zararın sektör değerlendirmeleri neticesinde brüt kar kaybının 11.837.358,69TL olarak hesaplandığını, ancak şirketin geçmiş 5 yıllık ortalama faaliyet giderleri dikkate alındığında şirketin ortalama 5 yıllık faaliyet gideri/net satışları oranının %95,83 olarak tespit edildiğini, davacının bir önceki maddede hesaplanan 11.837.358,69TL brüt kar kaybına faaliyet giderleri payı uygulandığında şirketin esas faaliyet yönünden kar kaybının 493.659,56TL olarak hesaplandığını, davacının itirazlarının değerlendirildiğinde, sektörel değerlendirme ve davacı tarafça incelemeye ibraz edilen belgeler çerçevesinde sözleşme feshi nedeniyle bir kısım giderlerin yapılmaya devam edilmek durumunda kalındığı, bu giderlerden derhal kurtulmasının mümkün olmadığını, ancak bu süreçte davacının satışlarının da bulunduğu değerlendirildiğinde, davacının fesih sonrasındaki süreçte meydana gelen toplam 2.595.883,30TL tutarındaki zararının davalıdan talep edip edemeyeceği hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu, davalı tarafça talep edilen cari hesap alacağı yönünden yapılan değerlendirmelerde, tarafların yasal defter kayıtlarının davacı tarafça davalıya verilen çeklerin taraflarca farklı zamanlarda kaydedilmesi ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin en başından itibaren yasal defter kayıtlarının incelenememesi nedeniyle taraflar arasındaki borç alacak ilişkisinin tespit edilemediğini, buna karşın davalı tarafça yapılan ve mahkemeye sunulan uzman görüşünde de belirtilen icra takip dosyalarının kesinleştiğine dair dosyada herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmaması nedeniyle bu aşamada davalının davacıdan alacaklı olduğu tutarın net olarak tespit edilemediğini belirtmişlerdir.
Dava, taraflar arasında imzalandığı iddia edilen sözleşmenin haksız olarak feshi nedeniyle portföy tazminatı, yine sözleşmenin haksız feshinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, icra takip dosyası, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında 01/04/2018 tarihinde ürün tedarik sözleşmesinin imzalandığı, işbu sözleşme ile müşterilere ürün satış ve/veya kiralaması gerçekleştirilmek üzere davalı tarafından davacıya ürün tedarikinin sağlanması ile bu hususta tarafların hak ve yükümlülüklerinin belirlendiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği belirtilerek, haksız fesih nedeniyle davacının oluştuğu belirtilen maddi ve manevi zararının ve portföy tazminatının davalıdan tahsili noktasında toplandığı, davalının 27 Mart 2019 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmenin süresinin sona erdiği gerekçesiyle hukuki ilişkinin sona erdiğini beyan ettiği tespit edilmiştir.
Taraflar arasında akdedilen 01/04/2018 tarihinde yürürlüğe giren ürün tedarik sözleşmesinin incelenmesinde; bu sözleşmenin 31/03/2019 tarihinde herhangi bir işlem yapmaya yada bildirimde bulunmaya gerek kalmaksızın kendiliğinden yürürlükten kalkacağı, sözleşmenin Münhasır Yetki başlıklı 5.14.maddesinde; …’nin, işbu sözleşme ile kendisine herhangi bölge ve/veya müşteri grubuna yönelik olarak münhasır bir hak ve/veya yetki tanınmamış olduğu, bu konuda herhangi bir itiraz hakkı bulunmadığını peşinen kabul ve taahhüt ettiği, 6.6 Fesih/Sona Erme Sonrası Ürün Tedariki başlıklı maddede ise, …’nin …’nin sözleşme süresince kazandığı ihalelerdeki ürün miktarları ile sınırlı olmak üzere ve fesih/sona erme ertesine sarkan yükümlülükleriyle ilgili işbu sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere, …’ye tedarik öncesi sunacağı Liste Fiyatlardan Ürün tedarik etmeyi kabul ettiği, ancak şartname altında enflasyon yada döviz bazında yıllık revizyon yapma hakkının …’ye sağlanmış olması durumunda, …’nin …’ye en az 15 gün önce yazılı olarak bildirmek koşuluyla, herhangi bir zamanda liste fiyatlarını değiştirebileceği, Sözleşmenin feshi veya sona ermesi halinde ödeme planına ilişkin 14.7.1.maddesine göre, sözleşmenin … tarafından feshi veya sona ermesi halinde, ifa uğruna çek yada sair kambiyo senedi teslim edilmiş olanlar da dahil olmak üzere …’nin muaccel borçları için, fesih/sona erme tarihinden itibaren 7 gün içinde tarafların bir ödeme planlaması konusunda anlaşmaya varacaklarının düzenlendiği görülmüştür.
Bayilik sözleşmesinin sona erme hususları incelendiğinde; sözleşmenin süresinin dolması nedeniyle, ölüm, ehliyet kaybı, iflas ve diğer sebeplerle sona erme, fesih ile sona erdirmede bayilik sözleşmesinin sona erme nedenleridir. Sürekli borç ilişkilerinde belirli veya belirsiz süreli olduğunda bakılmaksızın sözleşme, olağanüstü fesih ile süresinden önce ileriye etkili olarak sona erdirilebilir. Belirli veya belirsiz süreli olan bayilik sözleşmeleri de haklı nedeler oluştuğu takdirde sözleşme süresine bakılmaksızın ihbar süresi verilmeden ve ileriye etkili olarak feshedilebilir. Haklı nedenle feshin gerçekleşmesi için, tarafların sözleşmeyi feshe götüren davranışları belirli bir ağırlık taşımalı, ortaya çıkan olaylara dayalı iyi niyet kurallarına göre de sözleşmeye devam etmenin taraflardan beklenememesi gerekmektedir. Tarafların sözleşmeyi haklı nedenle feshe götürecek davranışlar olarak bir tarafın diğerine veya üçüncü kişilere karşı hileli davranışları, kötü ünlendirme gibi güveni temelden sarsacak sözleşmenin devam ettirilmesini olanaksız hale getirmesi, yine taraflardan birinin sözleşmeden doğan esaslı yükümlülüklerini kusurlu olarak yerine getirmemesi sayılabilir. Sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerde taraflar arasında bulunan güven ilişkisi bir tarafın kusuru nedeniyle çökerse diğer taraftan bu ilişkiyi sürdürmesi beklenemez. Bayilik sözleşmesinin temelini karşılıklı kurulan güven ilişkisi oluşturduğu göz önüne alındığında, taraflar arasındaki bu güvenin sarsılması veya güvenin ortadan kalkması durumları önemli ve haklı bir neden olarak kabul edilmektedir.
Denkleştirme talebi (portföy tazminatı) ise TTK madde 122.’de hüküm altına alınmıştır. Buna göre; TTKnun 122.maddesinde ” (1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir. (2) Tazminat, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmişse, faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (3) Müvekkilin, feshi haklı gösterecek bir eylemi olmadan, acente sözleşmeyi feshetmişse veya acentenin kusuru sebebiyle sözleşme müvekkil tarafından haklı sebeplerle feshedilmişse, acente denkleştirme isteminde bulunamaz. (4) Denkleştirme isteminden önceden vazgeçilemez. Denkleştirme istem hakkının sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıl içinde ileri sürülmesi gerekir. (5) Bu hüküm, hakkaniyete aykırı düşmedikçe, tek satıcılık ile benzeri diğer tekel hakkı veren sürekli sözleşme ilişkilerinin sona ermesi hâlinde de uygulanır.” denilmektedir.
Bağımsız tacir yardımcılarından olan acente, bayi ve münhasır bayi üstlendikleri görev dolayısıyla satış ve sürümü artırmak için çalışıp bunun sonucunda da bir müşteri çevresi oluştururlar. Bayinin, sağlayıcının ürünlerinin daha büyük kitlelere ulaşmasını sağlaması ve emek vermesi sonucunda oluşan müşteri çevresinin bir değeri bulunmaktadır. TTK 122/5 hükmüne göre acenteye ve tek satıcılık ve benzeri tekel hakkı veren sürekli sözleşmelerin sona ermesi durumunda müşteri çevresinin değeri gön önüne alınarak denkleştirme talep edilebilir. Ancak Yargıtay içtihatlarına ve kanuni düzenlemeye göre taraflar bayilik sözleşmesinde bayinin denkleştirme talebine ilişkin bir hüküm kararlaştırmamışlar ise artık münhasır bayilik sözleşmesindeki gibi bir tekel hakkı söz konusu olmayan bayilik sözleşmesinin sona ermesi durumunda bayinin denkleştirmeye ilişkin talebi kabul görmeyecektir. Taraflar arasında imzalanan ürün tedarik sözleşmesinin incelenmesinde; taraflar bayilik sözleşmesinde bayinin denkleştirme talebine ilişkin bir hüküm kararlaştırmadıkları ve münhasır bayilik sözleşmesindeki gibi bir tekel hakkının söz konusu olmadığı, bu bağlamda anılan madde hükmü uyarınca davacının denkleştirmeye ilişkin (portföy tazminatı) talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla, davacının portföy tazminatı talebine ilişkin davasının reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacının maddi ve manevi tazminat davası yönünden yapılan tespitlerde; davacı tarafça davalı ile arasındaki bayilik ilişkisinin davacının sözleşmenin devam edeceğine dair inancı korunmasına karşın haksız olarak sona erdirildiği, hastanelerin davacıya yöneltebileceği olası tazminat taleplerine ilişkin rücu etme hakları saklı kalmak kaydıyla, hastanelerle akdedilen sözleşmelerin geçerli olacağı süre boyunca hastanelerce taahhüt olunan ve fakat kullanılamayan asgari yıllık test tüketimi miktarlarının dikkate alınarak yoksun kalınan kazancın davalıdan tahsilini, yine davacının hizmetin görülmesi için gerekli kit temin edilmemesine karşın cihazların kiralama bedellerinin de davacıya yansıtılmaya devam edildiği belirtilerek, 1 Nisan 2019 tarihinden 1 temmuz 2019 tarihine kadar davacıya yansıtılan kira bedellerinin iadesini talep ettiği, yine davacının manevi olarak zarara uğradığı belirtilerek manevi tazminata hükmedilmesinin talep edildiği görülmüştür.
Davacı ile davalı arasında 1997 yılından itibaren tek satıcılık bayilik ilişkisinin bulunduğu, taraflar arasında imzalanan, uzatılan bu sözleşmelerle davacının, davalının tek satıcılığını bayiliğini üstlendiği, davacıya tek satıcılık ve münhasırlık veren bu sözleşmelerden en sonuncusunun 01/04/2016 tarihinde imzalandığı, sözleşmenin 15.1 maddesine göre sözleşme süresinin 1 yıl olduğu, sürenin bitiminden 1 ay öncesinde taraflarca sözleşmenin sona erdirileceğinin ihtar edilmemesi halinde 1 yıl süre ile uzayacağının düzenlendiği, bu hüküm gereğince sözleşmenin 01/04/2017 tarihinden itibaren 1 yıl uzadığı, davalı tarafından davacıya çekilen … 18.Noterliği’nin 26/02/2018 … yevmiye nolu ihbarnamesi ile sözleşmenin 01/04/2018 tarihinden itibaren uzatılmayacağının ihtar edildiği görülmüştür. Davacı ile davalı arasında 1997 yılından itibaren devam eden bayilik ilişkisinde ve bayilik sözleşmelerinde davacıya tek satıcılık ve münhasırlık yetkisinin verildiği, kural olarak davacının 01/04/2018 tarihinde imzalanan ürün tedarik sözleşmesinden önce 01/04/2016 tarihinde imzalanan bu bayilik sözleşmesine göre portföy tazminatı isteme hakkının bulunduğu, ancak bu sözleşmenin 01/04/2018 tarihinde sona erdiği ve bu sözleşme kapsamında davacının portföy tazminatı talebinin 1 yıl sonra 01/04/2019 tarihinde hak düşürücü süreye uğradığı, taraflar arasında tekel satıcılık münhasırlık yetkisi veren 01/04/2016 başlangıç ( 1 yıl uzatılmakla bitiş tarihi 01/04/2018 olan) sözleşmenin 01/04/2018 tarihinde sona ermesinden sonra bu defa taraflar arasında her iki tarafında rızasıyla 01/04/2018 başlangıç tarihli Ürün Tedarik Sözleşmesinin düzenlendiği görülmüştür. Ürün Tedarik Sözleşmesinin 5.14 maddesinde “… işbu sözleşme ile kendisine herhangi bir bölge ve/veya müşteri grubuna yönelik olarak münhasır bir hak ve/veya yetki tanınmamış olduğunu, kabul ve taahhüt eder.” hükmünün bulunduğu, ayrıca sözleşmenin 4.maddesinde de sözleşme süresinin 01/04/2018 tarihinde yürürlüğe girdiği ve 31/03/2019 tarihinde herhangi bir işlem yapmaya yada bildirimde bulunmaya gerek kalmaksızın kendiliğinden yürürlükten kalkacağının düzenlendiği görülmüştür.
Görüldüğü üzere davacıya tek satıcılık/münhasırlık yetkisi veren bayilik sözleşmelerinin 01/04/2018 tarihinde sona ermesi davacı tarafın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde bu sözleşmeye dayanarak talepte bulunmaması, daha sonra bu sözleşmelerin yerini alan 01/04/2018 başlangıç tarihli Ürün Tedarik Sözleşmesinde de davacıya tek satıcılık ve münhasırlık yetkisinin verilmediği, basiretli bir tacir olan davacının önceki sözleşmelerde kendisine tanınan tek satıcılık/münhasırlık veren sözleşmelerdeki haklarından vazgeçerek bu hakların yer almadığı Ürün Tedarik Sözleşmesini imzaladığı, bu nedenle artık bu son sözleşmeye göre de portföy tazminatı isteyemeyeceği, yine davacı tarafından bayilik ilişkisinin devam edeceği inancıyla hastanelerle imzalanan sözleşmelerin geçerli olacağı süre boyunca asgari yıllık test tüketim miktarları dikkate alınarak hesaplanacak kar kaybı yönünden de sözleşmenin süresinin 01/04/2019 tarihine dolacağının sözleşmede kararlaştırılmış oluşu, önceki sözleşmelerin aksine sözleşmede, sözleşmenin uzatılacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması, bu kapsamda basiretli bir tacir olan davacının sözleşmenin bu tarihte sona ereceğini bilebilecek konumda olması sebebiyle kar kaybına yönelik istemde bulanamayacağı değerlendirilmiştir.
Yine manevi tazminat davası yönünden de davacının sözleşmenin sona ermesi sebebiyle ne gibi bir manevi zarara uğradığı ispatlanamadığı gibi sözleşmenin ne zaman sona ereceğinin sözleşmede açıkça düzenlenmesi ve bu tarihte taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona ermiş olması sebebiyle davacının manevi tazminat isteminin de reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre;
1-Davacının davasının sübut bulmadığından REDDİNE,
2-Davalı vekil ile temsil edildiğinden;
a-Maddi tazminat davası yönünden; Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 306.832,37 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
b-Manevi tazminat davası yönünden; karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 80,70TL karar ve ilam harcının peşin olarak alınan (dava açılırken 20.493,00TL +114.132,98TLıslah ile) 134.625,98TLden mahsubu ile fazla alınan 134.545,28TLnin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/11/2022

Başkan …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Üye …
E-İMZALI
Katip …
E-İMZALI