Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/1 E. 2023/377 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/1 Esas
KARAR NO : 2023/377
DAVA : Alacak (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/01/2020
KARAR TARİHİ : 25/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı …’in davalı şirket nezdinde kurucu intifa senedi sahibi bulunan … … …’dan 27 adet kurucu intifa senedini tüm haklarıyla birlikte devraldığını, senetlerin devrolduğuna ilişkin davalı şirkete bildirim yapılarak, intifa senetlerinin şirkete teslim edildiğini, işbu intifa senetlerine ilişkin, gerek şirket esas sözleşmesinden gerekse de TTK m. 348’den doğan alacak hakkı bulunduğunu, davalı şirkete TTK m. 5/A uyarınca arabulucu vasıtasıyla talepte bulunulduğunu, davalı şirketin herhangi bir ödeme yapmayacağını belirtmesi üzerine arabuluculuk görüşmelerinin neticelenemediğini, davacının geçmişe dair tüm haklarıyla devraldığı 27 adet senede 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yılları için doğmuş ancak ödemesi yapılmayan kâr payı alacak hakları için işbu davayı açma zorunluluğunun doğduğunu, şirket esas sözleşmesi ve TTK m. 348 gereği kurucu intifa senetleri sahiplerinin kâr payı alacak hakkı bulunduğunu, bu hakkın şirketin tek taraflı iradesi ile genel kurulca kâr dağıtılmamasına karar verilse dahi kısıtlanamayacağını, davalı …’in kuruluşu sırasında sarf edilen emeğe karşılık olarak şirket esas sözleşmesinde 2000 adet nama yazılı kurucu intifa senedi ihdas edildiğini, Madde 13: Kurucu Hisseleri: Yalınız kara katılma hakkı veren, bedelsiz 2000 adet nama yazılı Kurucu İntifa Senedi ihdas olunmuştur. Kurucu Senetleri, Kurucular arasında, ister (A) ister (B) grubu olsun taahhüt ettikleri beger hisseye bir kurucu senedi olmak üzere tevzi edilir. Holding’in yıllık kazancından TTK m. 466’da yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için ödenmiş sermayelerinin %5’i oranında birinci tertip temettü hissesi ayrıldıktan sonra kalanın 1/10’u kurucu hisselerine tahsis edilmiştir. Holding ileride sermaye artırımında başkaca kurucu senedi çıkaramaz. Kurucu senetleri nama yazılıdır. Ahara devredilebilir, miras yolu ile intikal eder.” hükümlerinin bulunduğunu, Türk Ticaret Kanunu gereğince ise, kurucu intifa senetleri sahipleri, şirket genel kurulunca kâr dağıtılmamasına karar verilse dahi, şirket esas sözleşmesindeki öngörülen kar payı dağıtılmak zorunda olduğunu, kurucu intifa senetleri sahipleri ile davalı şirket arasında sözleşmesel bir ilişki bulunduğunu, sözleşmesel ilişkinin tek taraflı irade ile sınırlandırılamayacağını, davalı şirket’e kar payı alacakları için …. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/… e., 2015/… k., (birleşen …. asliye ticaret mahkemesi 2008/… e. ve …. asliye ticaret mahkemesi 2010/… e.) sayılı dava açıldığını ve kesinleşen ilam neticesinde davacının eşi … ‘nin kâr payı alacağına hak kazandığını, işbu davada talep edilen yıllara ilişkin şirket bilançolarının incelenmesi gerektiğini, davalı şirketin kâr edip etmediğinin incelenmesi gerektiğini, her yıl yapılan sermaye artırımlarında kurucu intifa senedi sahibi olarak davacının hakkı bulunduğunu, son 10 yıl içerisinde 2.300.000.000,00 TL (ikimilyarüçyüzmilyontürklirası) sermaye artışı yapıldığını ancak hiçbir zaman kâr dağıtımı yapılmadığını, şirket kurucu intifa senedi sahiplerinin, şirket ortakları olmadığı gibi kâr dağıtılmasına karar verilmemesine ilişkin Genel Kurul’a itiraz hakları da bulunmadığını, dolayısıyla, sözleşmesel hakların aşikar bir şekilde sınırlandığını ve mağduriyet yaratıldığını belirterek davacının … A.Ş. nezdinde sahip olduğu kurucu intifa senetlerine ait 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yılları için HMK m. 107 uyarınca bilirkişi incelemesi sonrası belirlenebilecek olması sebebiyle, şimdilik toplam 11.000 TL’nin (her yıl için 1.000’er olacak şekilde); arabuluculuk görüşmesi tarihi olan 15.11.2019 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle, davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İntifa senetlerinin sahibine sadece malvarlıksal haklar sağlayan, pay senetlerinin aksine şirkette herhangi bir payı temsil etmeyen, pay sahipliği hakkı tanımayan senetler olduğunu, kurucu intifa senedi sahipleri ile anonim ortaklık arasındaki ilişkinin ortaksal değil, sözleşmesel nitelikte bir ilişki olduğunu diğer bir deyişle, anonim ortaklıkta kurucu intifa senedi sahipliği ile pay sahipliği sıfatları tamamen farklı iki kurum olduğunu, davacının dava dilekçesi ekinde sahip olduğu kurucu intifa senetlerini eklemediğini ve böylece senetten ayrı dermeyan edilmesi mümkün olmayan hak sahipliğini tevsik etmediğini, senet ibraz edilmeksizin senede bağlı hakla ilgili işbu huzurdaki davanın dinlenmesinin mümkün olmadığını, bu sebeple, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, kayıtların tetkiki neticesinde, kurucu intifa senedi sahibinin mirasçıları olarak …, … … ve … … …’nın, murislerinden kendilerine intikal eden kurucu intifa senetlerini halen davalı şirketten teslim almadıklarını, adı geçen bu kişilere ait kurucu intifa senetlerinin fiziki olarak halen şirket nezdinde bulunduğunu, daha mirasçılar …, … … ve … … …’ya teslimi gerçekleşmemiş ve fiziki olarak şirket merkezinde bulunan 27 adet kurucu intifa senedinin hukuken geçerli bir devre konu olmasının mümkün olmadığını, davacının, gerek arabuluculuk başvuru tarihi gerekse dava tarihi itibariyle kurucu intifa senedi sahibi olmadığından aktif husumeti bulunmadığını, BK.m.146 gereğince huzurdaki davada davacının taleplerinin 10 (on) yıllık zaman aşımına tabi olduğunu bu sebeple, davacının dava tarihi itibariyle geriye doğru 10 yıl öncesine ait tüm taleplerinin zaman aşımına uğradığını belirterek davacının zaman aşımına uğramış dönemlere yönelik taleplerinin reddedilmesi gerektiğini, … (…)’na 31.07.2003 tarihinden bu yana borç ödeyen ve halen bu kuruma borçlu olan davalı şirketin kar dağıtmasının mümkün olmadığını, davalı şirket kar payı talep edilen yıllar boyunca ve halen de süregeldiği gibi net olarak borç ödemek zorunda olduğundan kar dağıtımı yapmak bir yana tam aksine bedelli sermaye artışı yoluyla ortaklarından kaynak temin etmek zorunda olduğunu, davalı şirket ana sözleşmesi’nin 23/6. maddesi uyarınca kar payı dağıtılmasına karar verilmeyerek, karın tamamının olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına karar verilebileceğini, TTK’nın 348/3 maddesindeki düzenleme gereğince “şirkette dağıtılabilecek bir kârın mevcut olduğu” durumlarda, kurucu intifa senedi sahipleri esas sözleşmede öngörülen kâr payını talep edilebileceğini, kâr payı istenen yıllarda şirket zararda ise kar payı talebinin yersiz olacağını, dava dilekçesinde iddia edilenin aksine, davalı şirketin yaptığı sermaye artışlarının iç kaynaklardan ve ortaklar tarafından kârşılandığını, yeniden değerleme değer artış fonu (…), iştiraklerden gelen …, enflasyon düzeltmesi fonu, gayrimenkul ve iştirak hissesi satış kârı, emisyon primi gibi şirketlerin dışa dönük ticari faaliyetinden doğan ticari kazancıyla ilgili olmayan ve yasal hükümler gereğince oluşturulan düzenleyici mahiyetteki hesaplarda yer alan kârlar ve fonlar, TTK.’nın 348. maddesi kapsamında ticari kâr niteliğinde olmadığından, bu unsurlar üzerinden kurucu senet sahiplerinin kâr payı istemesinin de mümkün olmayacağını, ayrıca, yeniden değerleme değer artış fonu (yddaf), iştiraklerden gelen yddaf, enflasyon düzeltmesi fonu gibi şirketlerin ticari kazancıyla ilgili olmayan ve yasal hükümler gereğince oluşturulan düzenleyici mahiyetteki hesaplarda yer alan kârların dağıtılmasının ilgili yasa maddeleri gereğince yasaklandığını, daha önce davalı şirket aleyhine açılan benzer nitelikteki davalarla başka şirketler aleyhine açılan davalar sonucu verilen ve Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşen kararlarda; şirket iç kaynaklarının değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan parasal tutarların, intifa senedi sahiplerine dağıtılması gereken kazanç olmadığı kabul edildiğini, davalı şirketin 23/10/1998 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında; “kâr payı dağıtılmasına karar verildiği takdirde dağıtılacak safi kârın en son kâr dağıtılan 1993 yılındaki 300 milyar eski tl sermayenin dağıtım tarihindeki sermayeye oranlanması suretiyle hesaplanacak miktardan kurucu senetlere kâr payı dağıtılacağına” karar verilerek, kurucu senetlere kâr payı dağıtımının sınırlandırıldığını, davalı şirket ana sözleşmesinin 23/b maddesinde de aynı düzenlemeye yer verilmiş olup, anılan düzenleme kurucu intifa senedi sahiplerini de bağlayıcı olduğunu, davacının bu karara rağmen 1998 ve takip eden yıllardaki arttırılmış sermaye üzerinden kâr payı istemesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek davanın usulden ve esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
(1)Taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup; davalı şirkete ait ticaret sicil kayıtları ile …. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/… Esas sayılı doyası dosyamız arasına alınmıştır.
(2)Tüm dosya kapsamı, tarafların talep ve savunmaları ile birlikte tomar halinde dosyamız bilirkişi … , … ve … ‘e tevdii ile tarafları arasındaki uyuşmazlık konusunun tespiti yönünden bilirkişi raporu alınmasına karar verilerek dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişilerin gerekçeli ve ayrıntılı, denetime elverişli raporları ile, davalı şirketin yeni TTK hükümleri çerçevesinde tadil edildiği anlaşılan esas sözleşmesinin ilgili hükmünün “safi kârdan %5 kanuni yedek akçe ayrıldıktan, hisse senetleri bedellerinin ödenmiş kısmına %5 oranında I. Tertip temerrüt hissesi ayrıldıktan sonra geriye kalan safi kârın %10’unun esas sözleşmede bahsi geçen kurucu senetlerine dağıtılması” şeklinde olduğu, davalı şirketçe ibraz edilen 2008 – 2018 yıllarına ait finansal tabloları üzerindeki tespit, analiz ve hesaplamalarla hareketle dava konusu bu yıllar ile ilgili olarak davacı tarafça talep edilebilecek temettü tutarlarından söz edilemeyeceği tespit edilmiştir. Bilirkişi raporu taraf vekillerine ayrı ayrı tebliğ edilmiş, davacı vekili; 2008, 2010 ve 2018 yıllarına ilişkin davacı alacağına dair hesaplama yapılmasını, daha sonra ise bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılmasını talep etmiş, davalı vekili ise; dağıtılabilir bir kârın oluşmadığı ve kurucu intifa senedi sahiplerine dağıtılabilir bir kâr payı bulunmadığının bilirkişi raporuyla da sabit olduğunu bu nedenlerle davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Taraf vekillerinin rapora itiraz ve beyan dilekçelerinin tek tek irdelenerek itirazlara ilişkin değerlendirme yapılması bakımından dosya ek rapor tanzim edilmek üzere yeniden bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, bilirkişi heyetinin gerekçeli ve ayrıntılı, denetime elverişli ek raporları ile; kök raporda sunulan tespit ve değerlendirmelerde herhangi bir değişikliğin söz konusu olmadığını, davalı vekillerince 07.01.2021 Uyap gönderme tarihli dilekçeleri ekinde yer alan belgelere, dava dışı … … …, … … … ve … …’ya nama yazılı kurucu ilmühaberlerin fiilen teslim tarihinin 20.02.2020, dolayısıyla da dava tarihi olan 02.02.2020 tarihinden sonra olduğunun görüldüğü; Diğer yandan dava dilekçesi ekinde sunulu ve davacı tarafından davalı şirkete … Noterliği kanalıyla gönderilmiş durumda görünen 08.11.2019 tarihli ve … sayılı ihtarnamede ise devir aldığı dava konusu hisselerin şirket pay defterine işlenmesinin talep edildiği ve ihtarname ekinde “Devir Tutanağı” olarak belirtilen belgeye yer verildiğinin de anlaşıldığını, dava tarihinin 02.01.2020 olduğu ve temel finansal tabloların bir sonraki yılda gerçekleşen genel kurul toplantısında onaylanarak kesinleşecekleri dikkate alındığında, dava konusu talebe konu yıllardan sadece 2008 yılı ile ilgili olarak 10 yıllık sürenin geçmiş olduğundan söz edilebileceği tespit edilmiştir. Bilirkişi ek raporu taraf vekillerine ayrı ayrı tebliğ edilmiş, davacı vekili; bilirkişi ek raporunu kabul etmediklerini, itirazları doğrultusunda dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdinine karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili ise ek rapora yönelik yazılı bir beyanda bulunmamıştır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; kurucu intifa senetleri nedeniyle kâr payı alacak haklarına ilişkindir.
Yapılan yargılama tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporları, toplanan deliller ile birlikte tüm dosya değerlendirildiğinde; davacı iş bu davada davalı şirket nezdinde kurucu intifa senedi sahibi bulunan … … …’dan 27 adet kurucu intifa senedini devraldığını, devre ilişkin davalı şirkete bildirim yaptığını intifa senetlerini şirkete teslim ettiğini, 27 adet senedi 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015, 2016, 2017, 2018 yılları içi doğmuş ancak ödemesi yapılmayan kâr payı alacağı için eldeki davayı ikame ettiği anlaşılmıştır.
TTK 348/1’inci maddesinde “Şirketi kurdukları sırada harcadıkları emeğe karşılık olarak kuruculara, para ve bedelsiz pay senedi vermek gibi şirket sermayesinin azalması sonucunu doğurabilecek bir menfaat tanınamaz. Bu hükme aykırı esas sözleşme hükümleri geçersizdir. Ancak, dağıtılabilir kârdan 519 uncu maddenin birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın en çok onda biri intifa senetleri bağlamında kuruculara ödenir.”, TTK 348/3’üncü maddesinde “Dağıtılabilecek kâr mevcut ise şirket kârın dağıtılmamasını kararlaştırmış olsa bile kurucu intifa sahipleri esas sözleşmede öngörülen kâr paylarını alırlar.” şeklinde düzenlemeler mevcuttur. Şirket esas ana sözleşmesi incelendiğinde şirket kuruluş sözleşmesi 36/A maddesinde “safî kârdan TTK gereğince %5 kanunî yedek akçe ayrıldıktan ve kurumlar vergisi ve diğer yasal yükümlülükler yerine getirildikten sonra hisse senetlerinin bedelleri ödenmiş kısmına %5 oranında 1. tertip temettü hissesi tevzi edilir.” düzenlemesinin bulunduğu görülmüştür. Mahkememizce uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen kök rapor ve ek rapor uyarınca davacının talepte bulunduğu 2008-2018 yılları arasında davalı şirketin finansal tabloları çerçevesinde talepleri incelenmiş ve sonuç itibariyle her bir yılda davalı şirketçe raporlanan dönem net zararı söz konusu olduğu için dava konusu temettü hesabına esas alınacak bir tutarın bulunmadığından dava konusu yıllar ile ilgili davacı tarafça talep edilebilecek temettü tutarının bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalının zaman aşımı itirazına yönelik yapılan değerlendirmede dava tarihinin 02/01/2020 tarihi olduğu, herhangi bir yıla ait gelir ve bilanço tablolarının ise yönetim tarafından onaylandığı genel kurul tarihlerinden itibaren kesinleşeceği, davalı tarafça sunulan dosyada mevcut teslim/tesellüm tutanağı başlıklı belgede dava dışı kurucu hissedarlar olarak görünen … … …, … … … ve … …’ya nama yazılı kurucu ilmuhaberlerin fiilen teslim tarihinin 20/02/2020 olduğu, diğer yandan davacı tarafından dilekçe ekinde sunulan … Noterliğinin 08/11/2019 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesinde devir almış olduğu … A.Ş.’ye ait 27 adet kurucu senedin pay defterine işlenmesi ve 2009 yılından itibaren var olan temettülerin 3 iş günü içerisinde bildirilmesini talep edildiği dikkate alındığında TBK 146’ncı maddesi gereğince on yıllık zaman aşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolmadığı anlaşıldığından davalının zaman aşımına yönelik itirazlarının reddine karar verilmiştir. Belirtilen bu sebeplerle TTK 348’inci maddesi ve şirket ana sözleşmesi gereği dağıtılabilecek kâr mevcut ise kurucu intifa sahiplerinin esas sözleşmede ön görülen kâr paylarını alabileceği ancak davalı şirketin talep edilen 2008 ilâ 2018 yılları arasında zarar ettiği ve temettü hesabına esas alınabilecek tutar bulunmadığından davacı tarafça kâr payı alacağından söz edilemeyeceğinden davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı taraf vekil ile temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 9.200,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
3-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 179,90TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 187,86TL nin mahsubu ile fazla alınan 7,96TLnin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00-TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazine adına gelir kaydına,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle … Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
25/05/2023

Katip …
✍e-imzalıdır.

Hakim …
✍e-imzalıdır.