Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/706 E. 2020/839 K. 23.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/706 Esas
KARAR NO :2020/839

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:14/02/2012
KARAR TARİHİ:23/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile, davalı … ile müvekkili arasında geçmişde iş akdi bulunduğunu, daha sonra akdin sonlanmasıyla davalının husumet içerisinde davacı aleyhine yazılar yazdığını, davacının davalılardan … tarafından 08/06/2011 tarihli … gazetesinde yayınlanan yazıda “… …” ifadeleri ile hedef aldığını, … Dergisinin Kasım 2011 sayısında “…” başlıklı, Aralık 2011 sayısında “…” başlıklı, Şubat 2012 sayısında “… …” başlıklı yazı ile yine davacıyı hedef alan ve haksız rekabet teşkil eden ifadeler kullanıldığını, bu yazılarda müvekkili şirketin ismi doğrudan kullanılmasa da, “…” ibaresinin,… gibi sektörde doğrudan kendilerinin anlaşıldığı ifadelere yer verildiğini, aynı derginin Ocak 2012 sayfasında bu seer müvekkili şirketin yetkisi … ve … imtiyaz sahibi … Şti’ye yönelik gerçek olmayan karalama ve küçük düşürme amaçlı yazıların yayınlandığını, tüm bu davranışların haksız rekabet ve haksız fiil ierdiğini beyanla, haksız rekabet ve haksız fiil teşkil ettiğinin tesbiti ile haksız rekabet ve haksız fiilleri nedeniyle 1.000.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile, ….Asliye Hukuk Mahkemesi Hakimliğinin … esas nolu dosyasını ileri sürerek derdestlik ve zaman aşımı itirazlarında bulunmuş, müvekkillerinin yazılarında herhangi bir şekilde davacıyı hedef alan bir ibare kullanmadığını, bunun yanında davacıyla rekabet içinde de bulunmadığını, bu nedenle haksız rekabet teşkil edecek bir davranış olamayacağını, davaya sunulan davacı şirkete ait reklam sayfalarının ve maillerinin delil niteliğinde olmadığını, hatta maillerin delil yaratma amacıyla bilerek oluşturulduğunu, müvekkillinin davacı şirkete karşı herhangi bir husumetinin bulunmadığını, nitekim iş akdinin sona ermesinden sonra müvekkilinin davacı şirketin tanıtımının da yapıldığı bir röportajda yer aldığını, manevi zararın ne olduğu ve nasıl oluştuğunun ispatlanamadığını, nitekim davacının çok da bilinen bir asistanlık şirketi de olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Mahkememizin … esas … karar sayılı 02/12/2015 tarihli kararı ile; dava konusu yazıların hiçbirinde davalıların isminin açıkça belirtilmediği, bizzat davacı hedef alınarak kaleme alınmadığı, aksine yazıların tümü birlikte değerlendirildiğinde, davacının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte, sırf ona yönelik bir yayın olmadığı, sektörel bazı sorunların yansız olarak yazıldığı, basının haber verme, yorum ve eleştiri hakkı şeklindeki hukuka uygunluk nedeni kapsamında yer aldığı, yansıma yoluyla manevi tazminat talep edilemeyeceği, dava konusu köşe yazılarında kullanılan ifadelerin hukuka uygun olduğu, haksız rekabet oluşturmasının mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, kararı, davacı vekili temyiz etmiş, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2016/12221 Esas 2018/407 karar sayılı 18/01/2018 tarihli ilamı ile;
” Dava, haksız rekabetin tespiti ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, 6762 sayılı TTK’nın 56. maddesinde haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimali olarak tanımlanmış, TTK’nın 57/1 maddesinde de, başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek hüsnüniyet kurallarına aykırı hareket olarak kabul edilmiştir. Somut olayda, davacı şirketin ” Müşteri memnuniyetinin sırrı satış sonrası hizmettir” başlıklı tanıtım ilanlarının bir çok gazetede yayınlanmasından sonra, dava konusu 2011 Haziran tarihli yazıda, ” …” başlığı altında ”…….”, 2011 Kasım tarihli, ”…” başlıklı yazıda ”……. … ile ”…’ ……”, 2011 Aralık tarihli, ” …” başlıklı yazıda, ”… 1… ” …” … ” …” demeye başlamışlar…” ve yine, 2012 yılı Şubat tarihli, ”… …” başlıklı yazıda, ”… … !” şeklindeki ifadeleri içeren yazılar ile bir asistans şirketi olan davacının ”müşteri memnuniyeti” başlıklı reklam ilanlarından sonra ve bu ilanlara gönderme yapılarak, piyasada sınırlı sayıda asistans şirketi olması nedeniyle de davacı şirketin kastedildiğinin ve bu anlamda matufiyet unsurunun gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, eleştiri sınırının ötesinde, gereksiz yere incitici mahiyet arz eden işbu yazıların haksız rekabet oluşturduğunun kabulü ile sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. ” gerekçesiyle bozma kararı verilmiş, davalılar vekilince karar düzeltme isteminde bulunulmuş, yine aynı dairenin 29/11/2019 tarihli 2018/2445 esas 2019/7645 karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmekle, dosya mahkememize gelerek mahkememizin 2019/706 esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş, davacı vekili Yargıtay bozma ilamına uyulmasını talep etmiş, davalılar vekili ise mahkememizin … esas sayılı dosyasında her ne kadar davacı farklı olsa da davalıları ilgilendiren kısımların olayla örtüştüğünü, bu dosyada davanın reddine karar verildiğini ve dosyanın onandığını, bu nedenle önceki kararda direnilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin … Esas … karar sayılı dosyası incelenmiş olup, davacı … Şti, … tarafından davalılar … Ltd Şti, … aleyhine açılmış olup, davanın, davalıların basın yoluyla davacıya yönelik gerçek dışı, haraketamiz, küçümseyici ve bu surette kişilik haklarına ağır surette saldırı oluşturan yapılarının haksız rekabet ve haksız fiil teşkil ettiğinin tesbiti, haksız rekabet ve haksız fiil nedeniyle 500.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talebine ilişkin olduğu, mahkememizin işbu kararının da davacılar vekilince temyiz edildiği, Yargıtay 11.Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda 09/01/2018 tarihli 2016/12222 esas … karar sayılı ilamı ile “Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılmayan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir” gerekçesiyle mahkememiz kararının onanmasına karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce yapılan yargılama, tarafların iddia ve savunmaları, dosyada toplanan deliller, tanzim olunan bilirkişi raporu, ibraz olunan hukuki mütalaalar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, davalıların basın yoluyla davacıya yönelik gerçek dışı, haraketamiz, küçümseyici ve bu surette kişilik haklarına ağır surette saldırı oluşturan yapılarının haksız rekabet ve haksız fiil teşkil ettiğinin tesbiti, haksız rekabet ve haksız fiil nedeniyle 1.000.000TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili talebine ilişkindir.
Haksız rekabet 6762 sayılı TTKnun 56. 6102 sayılı TTKnun 57.maddesi ile iktisadi rekabetin kötüye kullanımı olarak tanımlanmış ve haksız rekabet halleri örnek olarak sayılmıştır. 6102 sayılı TTKnun 57/1 maddesine göre, başkalarının veya anılan emtiaların, iş mahkemelerini veya ticari işlemini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanla kötülemek, yine başkasının ahlaki veya mali iktidarı hakkında gerçeğe aykırı bilgi vermek haksız rekabet halleri olarak sayılmıştır. Şayet haksız rekabet basın yoluyla işlenmişse davanın yazı sahibi veya ilan veren aleyhine açılabileceği de (6102 sayılı TTKnun 58/1-a, b, c) mad ile belirlenmiştir.
Haksız fiil Eski 818 sayılı BKnun 41.vd maddelerinde, 6098 sayılı TBKnun 49.vd.maddeleri ile düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBKnun 49.maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. Dolayısıyla haksız fiil nedeniyle sorumlulukta dört unsur olan hukuka aykırılık, zarar, kusur ve illiyet bağının bulunması gerekir. Haksız fiil ile bir başkasına zarar veren kimse ancak kusurlu ise bu zararı tazmin ile yükümlüdür.
Manevi tazminat, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı TMKnun 24.maddesi ile “Hukuka aykırı olarak kişilik hakları saldırıya uğrayan kimsenin hakimden saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebileceği, kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikli özel ve kamusal yarar yada kanunun verdiği yetkisinin kullanılması sebeplerinden biriyle hakkı kullanmadıkça kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır” denilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Handyside kararında “Düşünce özgürlüğü 10.maddesinin sınırları içerisinde sadece lehe olduğu kabul edilen veya zararsız veya ilgilenmeye değmez görülen haber ve düşünceler için değil ayrıca devletin yada nüfusun bir bölümünün aleyhine olan, olanlara çarpıcı gelen, onları rahatsız eden haber ve düşünceler içinde uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir” ve yine Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 21/03/1980 gün 1980/1302 Esas- 3719 karar sayılı kararında ” Yayının verdiği haber yönünden doğru olduğu, ölçülü, dengeli uygun bir amaç, araç ilişkisi içerisinde kaldığı, meşru bir amaca yönelik bulunduğu takdirde bu yayından dolaylı olarak bazı özel yada tüzel kişilerin kişilik hakları haleldar olsa dahi haber ve yayın hukuka aykırı sayılmayacaktır.
Dava konusu bu olayda tanzim olunan bilirkişi raporundaki tespitlerde de belirtildiği gibi, dava konusu olan yazıların hiç birisinde davalıların ismi açıkça belirtilmemiş, bizzat davacı hedef alınarak yazılar kaleme alınmamıştır. Bunun aksine yazıların tümü ile birlikte değerlendirildiğinde, normal düzeyde bir insanın davacının kişilik haklarına bir saldırı teşkil eder nitelikte, sırf ona yönelik bir yayın olmadığı, sektörel bazı sorunların yansız olarak yazıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenlerle, yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri, dosya kapsamındaki raporların haksız rekabet teşkil ettiği yönündeki beyanlarına mahkememizce itibar edilmemiş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ve Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatları çerçevesinde basının haber verme, yorum ve eleştiri hakkı şeklindeki hukuka uygunluk nedeni kapsamında yer aldığı, yansıma yoluyla manevi tazminat talep edilemeyeceği, dava konusu köşe yazılarında kullanılan ifadelerin hukuka uygun olduğu, haksız rekabet oluşturmasının mümkün olmadığı, bu doğrultuda mahkememizin … Esas … Karar sayılı 02/12/2015 tarihli ilk kararındaki tespitlerin değişmediği, yine aynı mahiyetteki mahkememizin … Esas sayılı haksız rekabet ve haksız fiil teşkil ettiğinin tesbiti, haksız rekabet ve haksız fiil nedeniyle manevi tazminatın davalılardan tahsili talebine ilişkin davasında mahkememizce verilen davanın reddine ilişkin kararın Yargıtay aşamasından geçerek onanmasına karar verildiği, bu dosyanında mahkememizdeki davaya konu teşkil eden aynı yazılara yönelik olduğu, her iki davaya konu yazılarında aynı yazılar olduğu, davalı tarafların aynı taraflar olduğu, sadece davacı tarafın farklı olduğu, aynı yazılardan kaynaklı mahkememizce verilen her iki kararında aynı yönde red niteliğinde bulunduğu, bu kararlardan birinin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/12222 Esas, … Karar sayılı, hükmüyle mahkememiz red kararının onandığı (Mahkememizin … Esas sayılı dosyası), aynı nitelikteki Mahkememizin … Esas sayılı dosyasının, Yüksek Mahkeme tarafından önce onandığı ancak karar düzeltmede bozulduğu, hukuk güvenliği ilkesi dikkate alındığında aynı olay sebebiyle farklı iki kararın hukuk güvenliği ilkesine de aykırılık teşkil edeceği, bu bağlamda, usul ve yasaya aykırı görülen Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2016/12221 esas 2018/407 karar sayılı ilamına karşı direnilmesine ve davacının davasının subut bulmadığından reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre;
1-Usul ve yasaya aykırı görülen Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/12221 Esas 2018/407 Karar sayılı ilamına karşı direnilmesine,
2-Sübut bulmayan davanın REDDİNE,
3-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 54,40TL karar harcının peşin alınan 14.850,00TLnin mahsubu ile 14.795,60TLnin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 4.080,00TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil ettiren davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan toplam 2.246,50TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine,
6-Taraflarca tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider/delil avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde YARGITAY GENEL KURULUNA YASA YOLU açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/12/2020

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı