Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/451 E. 2019/986 K. 11.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/451 Esas
KARAR NO : 2019/986

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 26/04/2007
KARAR TARİHİ : 11/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin hazır beton üretimi işi ile iştigal etmekte olduğunu ve bu üretimin faaliyeti için ham madde olarak mıcır kullandığını, taraflar arasında ypaılan sözleşmeler gereği davacı ile davalı şirket arasında mıcır alım satımı konusunda anlaşma yapıldığını ve satın alınacak mıcır bedelinin davalıya ödendiğini, davalının teslimatı geciktirdiğini ve temerrüde düştüğünü, sözleşmeye uygun olarak yapılmakta olan teslimatı geciktiren davalıya 26.12.2006 tarihinde ihtarname göndererek teslimata devam etmesinin istendiğini, ancak davalının ihtarlara verdiği cevapta bakiye malzeme borçlarının 1.258.244 ton olduğu şeklinde bahanelerle ihtardaki talepleri kabul etmediğini beyan ettiğini, davalının, 3.şahıs … Şti’ne ait olduğu tartışmasız olan makinelerin davacı şirketin ortağı ve vekili tarafından tahrip edildiğini iddia ettiğni, oysaki 3.şahıs … Şti’ne ait olan makinelerin taraflar arasındaki sözleşmeden kaynaklanan borcun ifası ile hiçbir ilgisi bulunmadığı gibi … Şti’nce yapılan bakım çalışmasının bahane edildiğini, davalının bu cevabı karşısında gönderdikleri 22.02.2007 tarihli telgrafta tüzel kişilerle şirketlerin karıştırılmamasının gerektiğinin, sözleşme ile alakasız hususlardan bahisle borcu ödemeyi geciktirdiklerini bildirdiklerini, yine davalının temerrüten sonra olan borcun aynı zamanda 3.şahıs … Şti’nin borcu olduğunu iddia ettiğini, oysaki davalının kabulunden de anlaşıldığı gibi borcun kendisine ait olduğunu, davalının ihtarnameden sonra dahi teslimat hususunda hiçbir çaba göstermediğini, aksine dolaylı olarak tehditlerle piyasa değeri 6.70YTL olan mıcırı 1.70YTL’den alarak aradaki fiyat farkının nasıl beyan edildiğini ve vergisinin nasıl ödendiğinin incelemeye alınmasını talep edeceklerini beyan ettiklerini, bu beyanın dahi borcunu yerine getirmekten kaçınan davalının nasıl kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, davalının teslimatta gecikmesinin davacının 3.şahıslardan daha yüksek bedelle mıcır almaya zorladığını, müsbet zararına yol açtığını, davacı şirketin davalının teslimatta gecikmesi üzerine piyasadaki başka üreticilerden daha yüksek bedellerle mıcır almak zorunda kaldığı gibi, davalının kusuru sonucunda 3.şahıslara ödemek zorunda kaldığı fazla bedel kadar da finansman sıkıntısına düştüğünü ve kredi kullanmak zorunda kaldığını beyanla, ihtara cevap tarihi olan 12.01.2007 tarihi ile dava tarihi arasında teslim edilmeyen mıcıra mahsuben şimdilik 10.000ton mıcırın aynen teslimine, davacı şirketin 12.01.2007 tarihinden sonra satın aldığı mıcırlar karşılığı fazladan ödediği bedellere mahsuben şimdilik 5.000,00YTL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davacı şirketin 12.01.2007 tarihinden dava tarihine kadar kullandığı krediler sebebiyle ödediği faizlere mahsuben şimdilik 5.000,00YTLnin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı ile hiçbir hukuki ilgisi bulunmayan işbu davanın öncelikle husumet yönünden reddini talep ettiklerini, davacı ile davalı …olarak iki şirket arasında işbu davya konu yapılan karşılıklı imzalanmış hiçbir “mıcır alım satım sözleşmesi” bulunmadığını, şayet böyle bir sözleşme olsaydı esasen davacının işbu davayı açarken mahkemeye ibraz etmesi gerektiğini, ayrıca böyle bir sözleşme olmadığı için davacı tarafından davalı şirkete “parası peşin olarak ödenmiş bir mıcır bedeli”nin de olmadığını, davalının da ne banka hesaplarında ne de ticari kayıtlarında davacı şirketle dava konusu ile ilgili böyle bir tahsilatın kayıtlı olmadığı gibi, dava konusu ile ilgili olarak tanzim edilmiş hiçbir mıcır faturasının da olmadığını, bu nedenle davacının “sözleşmeye uygun olarak yapılmakta olan teslimatı geciktiren davalıya…” ifadesinin doğru olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin davacı tarafa karşı herhangi bir gecikmiş teslimatı ve temerrüdünün bahis konusu olmadığını, çünkü davalı şirket ile davacı şirket arasında böyle bir ticari münasebet olmadığını, davacı tarafın delil olarak ibraz ettiği ve 04/04/2005 tarihli sözleşme dediği belgenin davanın tarafları ile hiçbir ilgisi bulunmayan protokol başlığını taşıyan konusu ve tarafları çok farklı bir belge olduğunu, sözleşme diye takdim edilen protokolün 3.madde C bendinde “Maytaş tarafından Varol Betona yapılacak olan borcun malla geri ödeme teslimatlarına 2.148.668 tonluk borç dolana kadar 1.70YTL+KDV bedelden fatura kesilecek geri kalan 268.823 tonluk kısım bu borç dolana kadar 3.30YTL + KDV bedelden fatura edilmiş olacaktır” denildiğini, protokolde zikredilen Maytaş’ın davalı …ile uzaktan yakından ilgisi bulunmadığını beyanla, davanın hem husumet yönünden hem de esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.

BOZMADAN ÖNCE DELİLLER VE GEREKÇE:
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, taraf vekilleri duruşmalarda dosya içerisindeki beyanlarını tekrar etmiş, delil listelerini ve delillerini ibraz etmiş, ticaret sicil kayıtları, …Noterliğinin 21.02.1995 taih ve… yevmiye numaralı imza tasdik beyannamesi aslı celp edilmiştir. 26/05/2005 tarihli 3.5sayfadan ibaret tarafları … ortakları …, …, …arasında … ve …ın…ve … Şirketine olan borçlarını tasfiyesi konulu protokol ile tarafların ve dava dışı Maytaş’ın ticari defterleri getirtilmiştir.
Davalı yanın taahhütnamesinin geçersiz olduğu yönündeki savunmaları mahkememizce değerlendirilmiş, davalı … ve dava dışı … Şirketleri, davacı… Beton şirketine borçlu olduklarını (davacı … Beton şirketini alacaklı tayin ettiklerini) açıkça kabul ve taahhüt ederek müteselsilen borç altına girmişlerdir. Söz konusu protokol davacı şirket adına şirket yetkilisi …, davalı …adına ortakları … ve … ile dava dışı … Şti adına … arasında imzalanmıştır. Borç altına girenin imzası yazılı şeklin gerçekleşmesi için yeterlidir. Şirketlerin, şirket adına ve hesabına hareket eden yetkili temsilcilerince imzalanan protokol yasanın ön gördüğü şekil şartlarına uygundur ve tarafları bağlar.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosyada toplanan deliller nazara alınarak, taahhütname adlı belge üzerindeki imzanın davalı şirket yetkili …’a ait olup olmadığı konusunda dosyada bulunan imzalarla mukayese edilerek rapor tanzimi için dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, bilirkişiler Adli Tıp Kurumu Başkanı …, Emniyet Müdürü Grafoloji ve Sahtecilik Uzmanı … ve Prof Dr … tarafından tanzim olunan 13/02/2012 havale tarihli bilirkişi raporunda; taahhütname üzerinde yapılan inceleme sonucunda, …/…Şti antetli Taahhütname başlıklı 04.11.2005 tarihli belgenin sağ alt bölümünde basılı bulunan …/…Şti ibareli kaşe basım izi altında bulunan imza ile … isimli şahsın mukayeseye esas el yazısı imzalarnın laboratuvar ortamında optik cihazlar altında analizleri yapılmak suretiyle incelendiğini, sonuç olarak incelemeye konu belge altındaki imzanın … isimli şahsın eli mahsulu olduğu kanaatine vardıklarını belirtmişlerdir.
Dosyada toplanan deliller ve tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılarak rapor tanzim edilmesine karar verilmiş olup, bilirkişiler YMM Öğr Üyesi Prof Dr …, İnşaat Fakültesi Öğr Üyesi Prof …, Maden Fakültesi Öğr Üyesi Prof Dr …, Hukuk Fakültesi Öğr Üyesi Doç Dr …ve Mali Uzman … tarafından tanzim olunan 10/10/2013 tarihli bilirkişi raporunda; davacının alacaklılarının tasfiyesini teminen davacı şirketin, davalı şirket ve dava dışı … Şti tüzel kişilikleri arasında değil davalı şirket ve davadışı şirketin dava dışı (3) ortaığının şahısları arasında akdedilen ve taraflarına karşılıklı olarak yükümlülükler getiren 04.04.2005 tarihli protokol ile davalı şirketin dava dışı … Şti’ne vermiş bulunduğu 04.11.2005 tarihli taahhütnameye istinaden davalı şirketten kar kaybından mütevellit zararının tazminini talep edemeyeceğini, davacının işbu protokol ve taahhütnamede öngörülen taahhüdün eksik ifası nedenine dayanarak müspet zararının tazminini talep edebileceği hususunun benimsenmesi ihtimaline binaen davacının davalıdan talep edebileceği müspet zarar tutarının 5.244.563,84TL olarak hesaplandığı sonuç ve kanaatine vardıklarını belirtmişler, bilirkişi heyetinden borçlar hukuk uzmanı Öğr üyesi Doç Dr… tarafından sunulan farklı görüş başlıklı raporunda ise; davacının beyanlarının incelendiğinde, davalı/borçlu tarafından teslim edilmeyen taahhütname konusu 1.700.000ton mıcırın bir kısmını davacının başka firmalardan satın aldığını ve bu yüzden zarara uğradığını ve bu zararın şimdilik 5.000TLlik kısmının tazminini talep ettiğinin anlaşıldığını, davacının 12.01.2007 tarihinden sonra başka firmalardan satın aldığı mıcır dolayısıyla uğradığı fiyat farkı zararının tazminini talep ettiğinin anlaşıldığını, davacının bu talebinin hukuken yerinde olup, bu talebe hak kazandığını, ne varki davacının, davalının mıcırları teslim etmemesi yüzünden ne miktarda kredi almak zorunda kaldığı ve ne miktarda kredi faizi ödemek zorunda kaldığının tesbit edilemediğini belirtmiştir.
Rapor taraflara tebliğ edilmiş olup, bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlar dosyaya sunulmuş, bilirkişi raporuna karşı beyan ve itirazlar doğrultusunda dosyanın yeni bilirkişi heyetine tevdiine karar vermiş olmakla, bilirkişiler hukukçu Prof Dr …, Maden Mühendisi Prof Dr…, Muhasebe Finans Uzmanı Prof Dr …, İnşaat Mühendisi … ve SMMM … tarafından tanzim olunan 20/05/2014 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların ticari defter ve kayıtlarının usulune uygun tutulmuş olduğunu, davalının davacıya karşı mıcır teslim taahhüdünü yerine getirmemesi nedeniyle davacının müspet zararının tazminini talep edebileceğini, mıcır teslim taahhüdünün 1.700.000ton olarak benimsenmesi halinde davacının 9.350.000TL maddi zarar talep edebileceğini, bu yorumun kabul edilmemesi halinde davalının 12.01.2007 tarihli ihtarnamesinde teslim borcnu kabul ve ikrar ettiği 1.258.244 ton tutarındaki mıcır ediminin yerine getirilmemesi nedeniyle davacının 6.920.342TL maddi zarar talep edebileceği sonuç ve kanaatine vardıklarını, ancak davacının dava dilekçesinde talep ettiği miktarla bağlılık söz konusu olduğunu belirtmişlerdir.
Rapor taraflara tebliğ edilmiş olup, davacı vekili tarafından 12.06.2014 tarihinde ıslah harcı yatırılarak, dava dilekçeleri ve ıslah talepleri dikkate alınarak bilirkişi raporunda tespit edilen 9.350.000TLnin temerrüt tarihi olan 12.01.2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili ise rapora karşı itirazlarını dosya içerisinde sunmuştur.
Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna beyan ve itirazları doğrultusunda dosya ek rapor tanzimi için bilirkişi kuruluna yeniden tevdi edilmekle; bilirkişi kurulunun 16/02/2015 tarihli bilirkişi ek raporunda; davalı şirketin gerek yazılı ikrarları ve gerekse raporda ayrıntılı olarak belirtilen hukuki değerlendirmeler ışığında kök rapordaki kanaatlerinde bir değişiklik olmayıp, hukuki tavsif ve değerlendirmenin mahkemeye ait olduğunu belirtmişlerdir.
Dosya kapsamındaki her iki rapor, her ne kadar rapordaki hukukçu bilirkişilerin birbirini doğruluyor gibi değerlendirilse bile, alacağın miktarına yönelik olarak raporlar arasında farklılıklar bulunduğu, ibraz edilen ek raporla bu farklılılığı giderilmemiş bulunduğu anlaşıldığından, çelişkilerin giderilmesi için dosya yeni bilirkişi heyetine tevdi edilmiş, bilirkişiler SMMM …, Hukukçu Öğr Grv… ve İnşaat Mühendisi … tarafından tanzim olunan 13.07.2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacı yanın davalı yandan alacaklı olduğunun benimsenmesinin gündeme gelebileceği sonucuna vardıklarını belirtmişlerdir.
Rapor taraf vekillerine ayrı ayrı usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davacı vekili, rapora bir itirazlarının olmadığını davanın ıslah talebi doğrultusunda kabulüne karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili ise önceki beyanlarını aynen tekrarla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
22/12/2014 tarihli oturumda 6100 sayılı HMK’nun 184. Maddesi uyarınca tahkikatın bitirildiği taraf vekillerine bildirilmiş, tahkikatın tümüne yönelik olarak diyecekleri ayrı ayrı sorulmuş, taraf vekilleri tahkikatın tümüne yönelik bir itirazları olmadıklarını beyan etmişlerdir. 6100 sayılı HMK’nun 186. Maddesi uyarınca sözlü yargılamaya geçilmiş, sözlü yargılamaya ilişkin diyecekleri ve son diyecekleri taraf vekillerinden ayrı ayrı sorulmuş; davacı vekili, önceki beyanlarını aynen tekrarla davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili ise, önceki beyanlarını aynen tekrarla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Tüm bu anlatımlardan anlaşılacağı üzere, Taraflar arasında yapılan sözleşme gereği, davacının satın aldığı mıcırın parasını peşin ödediği, parası peşin ödenmesine rağmen 1.700.000ton mıcırın davalı tarafından teslim edilmediği, bu durumun davalıya 26.12.2006 tarihli ihtarname ile bildirildiği ve teslimata devam edilmesinin istendiği, davalının cevabi ihtarname ile bakiye malzeme borcunun 1.258.244 ton olduğunun bildirildiği hususlarında herhangi bir çekişme yoktur. Davalı yan sözleşmenin kendilerini bağlamadığını, bu nedenle teslim borcunun olmadığını yargılama safahatinde iddia etmiş, ancak yapılan imza incelemesi ile protokoldeki imzanın şirket yetkilisine ait olduğu ve protokole göre mıcır teslimi yapıldığı ve protokole uygun ifanın zaman zaman söz konusu olduğundan söz konusu protokolün davalıyı bağladığı, dosya kapsamında mevcut uzman görüşleri ve bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde mahkememizce de kabule şayan bulunmuştur.
Davalı …nin dava dışı … Şti’ne tek yanlı olarak vermiş bulunduğu 04/11/2005 tarihli taahhütnamede “bedeli tahsil edilmiş olan 2.417.491ton mıcır teslim borcunun 1.700.000tonluk kısmı şirketimiz …Şti tarafından hergün asgari 4500ton olmak üzere en geç 12 ay içinde ihtara gerek olmaksızın temin ve teslim edilecektir” şeklinde taahhütte bulunduğu, bu durumun tarafların ticari defterleri ile de teyit edildiği gibi teslim edilmeyen mıcır miktarının 1.700.000ton olduğu, davalının davacıya karşı mıcır teslim taahhüdünü yerine getirmemesi nedeniyle davacının müsbet zararının tazminini talep edebileceği, mıcır teslim taahhüdünün 1.700.000ton olması nedeniyle davacının 9.350.000TL maddi zararı talep edebileceği anlaşılmıştır. Bu durum dosya kapsamında mevcut 20.05.2014 tarihli ve 17.05.2015 tarihli birbirini doğrulayan bilirkişiler kurulu raporlarıyla da tesbit edilmiştir.
Davacı vekili davasını 11.06.2014 tarihli dilekçesiyle ve ıslah harcının 12.06.2014 tarihinde yatırarak rapor doğrultusunda ıslah etmiştir. Öyleyse davacının teslim edilmeyen mıcır miktarı alacağına yönelik davasının ıslah talebi doğrultusunda kabulu ile toplam 9.350.000TLnin 75.000TLsi dava tarihinden itibaren 9.275.000TLsi ise ıslah harcının yatırıldığı 12.06.2014 tarihinden itibaren davanın konusuna ve tarafların sıfatına göre ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Davacının bir diğer talebi de, bedelini peşin ödediği mıcırlar için davalının edimini yerine getirmemesinden dolayı, dava dışı firmalardan mal alımı yapmak için kredi kullandığı ve bundan dolayı da zarara uğradığı olup, davacının mali verilerine bakıldığında banka kredilerinin mevcut olduğu görülmektedir.Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliğine göre kullanılan mali krediler- banka kredileri (kısa vadeli) olması durumunda…nolu hesap altında, bir yıldan uzun vadeli olması durumunda ise 400 nolu hesap gurub altında takip edilirler. Bazen işletmeler öz varlıkları sağlam olmasına rağmen, öngörülmez durumlarda kullanmak için, yada firma çok karlı olduğundan, elindeki nakdi kullanmak istemeyebilir ve banka kredi kullanarak, kredi faizlerini de gider yazar. Mahkememizce bankalara yazılan yazılara gelen cevapta (kredi sözleşmelerine ve hesap ekstrelerine) bakıldığında, davacının pek çok bankayla (…bank-…, …, … Bank) kredi kullanımının mevcut olduğu görülmektedir. Ancak kullanılan kredilerin direkt olarak iddia edilen olayla alakalı olup olmadığını, dosya mevcudundan tesbit etmek mümkün olmadığı gibi defterlerden de bunu tesbit etmek pek mümkün değildir. Çünkü, defterlere, “mıcır alımı için kullanılan kredi” gibi bir açıklama yazılmaz. Diğer yandan davacı yanca dosyanın gelinen bu aşamasına kadar, bedelini peşin ödediği mıcırlar için davalının edimini yerine getirmemesinden dolayı, dava dışı firmalardan mal alımı yapmak için kullandığını iddia ettiği gerek krediler ve gerekse bu krediler için ne kadar faiz ödediğine yönelik net ve anlaşılır bir açıklama sunulmadığı, davasının bu konudaki taleplerini karşılar başkaca kayıt, belge veya dekont ibraz edemediği anlaşılmakla, davacının bu taleplerinin ayrı ayrı ispat edilemediğinden reddine dair mahkememizin… Esas …Karar ve 14/10/2015 tarihli karar ile davanın teslim edilmeyen mıcır miktarı alacağına yönelik ıslah talebi doğrultusunda kabulü ile, toplam 9.350.000,00 TL’nin, 75.000,00 TL’si dava tarihinden itibaren 9.275.000,00 TL’si ıslah harcının yatırıldığı 12/06/2014 tarihinden itibaren davanın konusuna ve tarafların sıfatına göre ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının, 12/01/2007 tarihinden sonra başkasından satın almak zorunda kaldığı miktar karşılığı fazladan ödediğini iddia ettiği bedel ile 12/01/2007 tarihinden dava tarihine kadar kullandığı krediler sebebi ile fazladan ödenmek zorunda kalınan faizlere ilişkin istemlerinin ispat edilemediğinden ayrı ayrı kabule şayan bulunmadığından reddine karar verilmiştir.

YARGITAY BOZMA İLAMI:
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/6576 Esas 2016/14240 Karar ve 14/10/2015 tarihli ilamı ile; dava tarihinden önce 26/10/2006 tarihinde BK’nun 101. maddesi uyarınca davalı tarafın ihtarname ile temerrüde düşürüldüğü, ancak davacının, dava dilekçesinde dava tarihinden itibaren faiz işletilmesini istediği, mahkemece hükmedilen alacak için dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmediği, ayrıca kabul edilen miktar üzerinden davacı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hükmedilecek vekalet ücretinin 158.150,00 TL olması gerekirken eksik hesaplama ile 101.000,00 TL’ye hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçeleri ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay bozma ilamı taraf vekillerine tebliğ edilmiş, dosyanın mahkememizin yukarıdaki esasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/6576 Esas 2016/14240 Karar ve 14/10/2015 tarihli bozma ilamının usul ve yasaya uygun bulunarak uyulmasına karar verilmiş olup, yapılan yargılama, tüm dosya kapsamı ile Yargıtay bozma ilamı dikkate alındığında; mahkememiz dosyasında bozmadan önce verilen hükmün Yargıtay 19.Hukuk Dairesi tarafından sadece faiz ve hükmedilen vekalet ücreti bakımından bozulduğu, bu itibarla dosyanın incelenmesinde davacının dava dilekçesi ile “şimdilik 5.000,00YTL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yine davacı şirketin 12.01.2007 tarihinden dava tarihine kadar kullandığı krediler sebebiyle ödediği faizlere mahsuben şimdilik 5.000,00YTL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesi”nin talep edildiği, bu nedenle mahkememizce önceki kararında dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi uygun olmadığından uyulmasına karar verilen bozma ilamı doğrultusunda davacının davasının kısmen kabul kısmen reddi ile 9.350.000,00 TL’nin dava tarihi olan 26/04/2007 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2. Maddesi uyarınca işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya (temlik alan … Şti) verilmesine, kalan kısımlar yönünden davanın reddine karar vermek gerekmiş, yine karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince davacı yararına aşağıdaki şekilde vekalet ücretine hükmedilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-KISMEN KABUL / KISMEN REDDİ ile, 9.350.000,00 TL’nin dava tarihi olan 26/04/2007 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2.maddesi uyarınca işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya (temlik alan… Şti) verilmesine,
2-Kalan kısımlar yönünden davanın REDDİNE,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereği alınması gereken 638.698,50 TL nispi karar ve ilam harcının, peşin olarak alınan 158.125,50 TL’den (1.012,50 TL peşin harç + 157.113,00 TL ıslah harcı) mahsubu ile 480.573,00TL’nin davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 158.125,50 TL’nin (1.012,50 TL peşin harç + 157.113,00 TL ıslah harcı) davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği kabul ve ret oranına göre hesap ve takdir olunan 158.700,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği kabul ve ret oranına göre hesap ve takdir olunan 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 7.622,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde YARGITAY’a yasa yolu yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır