Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/424 E. 2021/152 K. 23.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/424 Esas
KARAR NO:2021/152

DAVA:Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
DAVA TARİHİ:24/12/2015
KARAR TARİHİ:23/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile, davacının ve davalı arasında 12/11/2010 tarihinde acentelik sözleşmesinin imzalandığını, söz konusu acentelik sözleşmesinin davalı tarafından 04/02/2015 tarihinde davacı acenteye,..Noterliğinin … yevmiye nolu ihtarnamenin çekilmesi suretiyle haklı sebep gösterilmeksizin fesh edildiğini, davalı şirketin bahsedilen ihtarname ile davacı ile aralarındaki acentelik sözleşmesinin 27.maddesinde ön görülen 3 aylık ihbar süresine uymuş olsa da herhangi bir haklı sebep olmaksızın sözleşmeyi tek taraflı feshettiğini, sözleşmenin 01/05/2015 tarihi itibari ile fesh olduğunu, davalının acentelik sözleşmesini tek taraflı olarak fesh ettikten sonra, davacı acentenin yapılmasına aracılık ettiği sigorta sözleşmeleri ile davalı şirkete indirdiği müşterilerine bildirimde bulunup, söz konusu acentelik ilişkisinin son bulduğunu poliçelerin yenilenmesini talep etmeleri hususunda kendilerine başvurmaları gerektiğin beyan ettiklerini, davacının, yaptığı çalışmalar ile sigorta şirketine yeni müşteri topluluğu kazandırdığını, acentelik sözleşmesinin sona ermiş olsa dahi bu sebeple, sigorta şirketi ile acente ilişkisinin devam edeceğini, bu sebeple davacı acenteye bir karşılık ödenmesi gerektiğini, söz konusu hükümde bahsedilen denkleştirme tazminatı yada Yüksek Yargıtay uygulamasında portföy tazminatı olarak da adlandırılmış bedelin, sigorta acentesinin davalı şirkete kazandığı veya çevresini genişlettiğinin müşteriler sebebi ile verilmesi gerektiğini, davalı ile davacı arasında yapılan acente sözleşmesinin 01/05/2015 tarihinde fesh olunduğunu, söz konusu tarihler arasında süren faaliyet sırasında alınan yıllık komisyon ve diğer ödemelerin ortalaması alınmak suretiyle, davacı acenteye uygun denkleştirme tazminatının ödenmesi gerektiğini beyanla, faaliyet dönemi sırasında alınan komisyonların ortalaması olan toplam 10.000TLnin belirsiz alacak davası olarak sözleşme fesih tarihinden itibaren ticari faiziyle birlikte fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak ve davacı lehine denkleştirme tazminatı olarak hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili mahkememize vermiş olduğu cevap dilekçesi ile, davacı ile davalı arasında 12/11/2010 tarihinde acentelik sözleşmesi imzalandığını, acentelik sözleşmesinin sürekli borç ilişkisi doğuran bir sözleşme olduğunu, bu tür sözleşmelerde feshin olağan ve olağan üstü olmak üzere iki şekilde yapılabildiğini, sözleşmenin 27.maddesine göre acentelik sözleşmesinin 12/11/2010 tarihinden itibaren süresiz olarak yapıldığını, taraflardan her birinin, 3 ay evvel noter aracılığıyla veya iadeli taahhütlü bir mektup ile feshi ihbar etmek kaydıyla sözleşmeyi her zaman fesih edebileceğini, davalı şirketçe acentelik sözleşmesinin, kanundan doğan kanuni hak ve acentelik sözleşmesinden doğan sözleşmesel hak kapsamında 3 aylık ihbar mehiline uyularak fesih edildiğini, nitekim davacıya gönderilen ihtarname ile acenteye 3 aylık mehil verildiğini, işbu mehlin bitmesine müteakip ihtarname ile acentelik sözleşmesinin fesih edildiğini, sözleşmenin haklı nedenle fesih edildiğini, davacıya yüklenen yükümlülüklerden en önemlisinin portföyü geliştirme borcu adı altında 11.maddenin düzenlendiğini, davacıya gönderilen 17/06/2013 tarihli yazı ile prim üretimi ile teknik karın arttırılmasının ihtar edildiğini, 2011, 2012, 2013, 2014 ve 2015 yılı üretimlerine bakıldığında davacı acentenin ortalamanın çok altında seyrettiğini, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte ,bir an için davacının portföy tazminatı talep hakkı olduğu düşünülse dahi, davacının davalı şirkete kazandırdığı müşterilerin biten sigorta sözleşmelerini yenilemeye devam ettirdiklerini ve söz konusu müşterileri davacının kendi çabası ile kazandırdığını davacının ispat etmek zorunda olduğunu, bunun yanında dava dilekçesinde de belirtildiği gibi, sigortalılara gönderilen yazılarda, poliçelerin yenilenip yenilenmemesinin kendilerinin insiyatifinde olduğunun belirtildiğini, poliçeler sistemsel olarak müşterilerin herhangi bir hak kaybına uğramamaları için otomatik olarak yenilendiğini, davacının iddialarını ispatlaması gerektiğini, koşulsuz ve şartsız 1 yıllık komisyonunun davacı şirketçe hiçbir menfaat elde edilmediği halde davacı acenteye verilmesinin sebepsiz zenginleşme durumu yaratacağını, yine portföy tazminatı talep edilebilmesi için hem TTK hem de Sigortacılık Kanunun belirlenen şartların bir arada bulunması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Mahkememizin 2015/… esas 2018/… karar sayılı 05/04/2018 tarihli kararı ile davanın kabulüne, 59.264,60TLnin dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği, karara karşı davalı tarafça istinaf talebinde bulunulduğu, BAM …Hukuk Dairesinin 2018/… esas 2019/… karar sayılı 29/05/2019 tarihli kararı ile, mahkememiz kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkememize gönderildiği ve dosyanın mahkememizin 2019/424 esas sırasına kaydı yapıldığı görülmüştür.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, BAM ..Hukuk Dairesinin 2018/… esas … karar sayılı 29/05/2019 tarihli kararı alınarak dosya Sigortacılık Uzmanı … ve Mali Müşavir … tarafından tanzim olunan bilirkişi raporunda; haklı bir neden olmaksızın sözleşmenin feshi dolayısıyla uğranılan portföy zararının yasal ile de güvence altına alınmış olması karışsında fesihten sonra da poliçe yenilenmesi de yapılmış olduğundan, 120 adet sigorta şirketince karşılanması gerekip gerekmediği hususunda takdirin mahkemeye ait olduğunu, taraflarca yenilenen poliçeler dışında daha önce poliçe yaptıran sigortalının fesihten sonra başka bir tür poliçe yaptırıp yaptırmadığının belli olmadığını, diğer yandan acentelik ilişkisinin devam ettiği süreçte acentenin, çabası veya katkısı neticesinde gerçekleşen işlemler ve tekel hakkı sebebiyle ücrete hak kazanacağını, dosya içeriği belgelerden davacının taraflar arasında münakit acentelik sözleşmesine aykırı davrandığını gösterir bir belge bulunmadığını, bu halde davalı … şirketinin dayandığını iddia ettiği haklı feshin nedenini ispat edebilmiş olmadığını, haklı bir neden olmaksızın sözleşmenin feshi dolayısıyla uğranılan portföy zararının yasa ile de güvence altına alınmış olması karşısında sigorta şirketince karşılanıp karşılanmayacağı, tazminata hükmedilmesi halinde hakkaniyete indirim yapılıp yapılmayacağı ve miktarı hususunda takdirin mahkemeye ait olduğunu belirtmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, rapora karşı beyan ve itirazlar dosyaya ibraz edilmiştir.
Dava, sigorta acente ilişkisinden kaynaklı portföy tazminatına ilişkindir.
Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Genel olarak portföy tazminatı, acentelik sözleşmesi sona erdikten sonra, bu ilişki devamı boyunca acentenin kişisel gayretiyle yarattığı müşteri çevresinden akidinin halen yararlanması, acentenin ise yararlanmaması nedeniyle uğradığı kaybın karşılığıdır. Somut olaydan sonra yargılama sırasında yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nın 122. maddesinde açıkça “denkleştirme istemi” olarak tanımlanan, doktrinde de “müşteri tazminatı”, “portföy tazminatı”, “portföy akçesi” olarak da ifade edilen bu tür tazminat, dava konusu uyuşmazlığa uygulanan mülga 6762 sayılı TTK’nın sigorta hükümlerinde açıkça düzenlenmemiştir. Ancak, anılan Kanun’un 134. maddesinde muhik bir sebep olmadan ve üç aylık ihbar müddetine riayet etmeksizin akdi fesheden tarafın, başlanmış işlerin tamamlanmaması yüzünden diğer tarafın uğradığı zararı tazmine mecbur olduğu, müvekkilin veya acentenin iflas veya ölümü yahut hacir altına alınması sebebiyle acentelik mukavelesi sona ererse, işlerin tamamen görülmesi halinde acenteye verilmesi gereken ücret miktarına nispetle tayin olunacak münasip bir tazminatın acenteye yahut yukarıdaki hallere göre onun yerine geçenlere verileceği hükme bağlanmıştır. Fesihten sonraki tazminat alacağı bu şekilde belirlenmiştir. Ayrıca, fesih tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve uyuşmazlığa uygulanması gereken 5684 sayılı Sigorta Kanunu’nun 23/16. maddesi uyarınca sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilecektir. Buna göre portföy tazminatının şartlarından biri de sigortacının acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaat elde etmesi, acentenin aracılık ettiği veya akdettiği sözleşmeler dolayısıyla acentelik ilişkisinin sona ermesinden sonra da prim elde etmeye devam etmesidir.
Mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelmesine göre davacı tarafından fesihten önceki yıl düzenlenmiş olan poliçe sayısının 1284 olduğu, fesihten sonra bunlardan 120 adedinin yenilendiği, bu poliçelerden 16 adedinin kasko, 81 adedinin ZMMS poliçesi olduğu görülmüştür. Fesihten sonra yenilen poliçe adedinin miktarı dikkate alındığında davalının önemli bir menfaat sağladığının söylenemeyeceği anlaşılmakla ispat edilemeyen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verişmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 59,30TL karar ve ilam harcının peşin olarak alınan 170,78TLnin mahsubu ile fazla alınan 111,48TLnin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Mahkememizin 2015/1276 esas 2018/462 karar sayılı 2018/290 harç numaralı harç tahsil müzekkeresi ile 3.306,27TL bakiye karar harcının davalıdan tahsil edilmiş olması halinde, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
3-Davalı vekil ile temsil edildiğinden, AAÜT gereğince takdir olunan 4.080,00TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan 152,63TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/02/2021

Katip …
e-imzalı

Hakim …
e-imzalı