Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/347 E. 2020/657 K. 09.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2019/347
KARAR NO:2020/657

DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:12/06/2019
KARAR TARİHİ:09/11/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalının haksız bir şekilde borca itiraz ederek takibin durmasını sağladığını, davacının daha önce ortağı olduğu ve hakkında 6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun çerçevesinde aleyhine icra takibine geçilen davalı şirketin borçlarından dolayı davacı adına kayıtlı bulunan ve haciz şerhi işlenmiş olan … ili, … ilçesi, … Mah. … Mevkii, … ada, …. parselde kayıtlı tarla vasıflı taşınmazı … Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünce 05/12/2017 tarihinde düzenlenen ihale ile …’a 47.000 TL bedelle satıldığını, davacının şirketin 24/04/2015 tarihli Ortaklar Kurulu Toplantısı ile kendisine ait olan şirket hisselerini …’e devrettiğini ve davacının şirket ortaklığı ve şirket müdürlüğü görevinin sona erdiğini, bu kararın … Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tescil ve ilan edildiğini, davalı şirketin amme borçları nedeniyle davacının mal varlığı elinden çıktığı için davalı şirkete rücu etme hakkının bulunduğunu, zira bu borcun davacının şahsi borcu olmayıp davalı şirketin amme borcu olduğunu, bu nedenlerle davanın kabulü ile itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Dava dilekçesi davalı şirkete usulüne uygun olarak tebliğ olunmuş, süresi içinde davaya cevap verilmemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Dava itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının celp ve incelenmesinde; davacı tarafından, davalı şirket aleyhine 47.000 TL asıl alacak ve 4.403,84 TL faiz olmak üzere toplam 51.403,84 TL’nin tahsili amacıyla takip başlatıldığı, başlatılan takibe davalı şirketçe itiraz edildiği, itiraz üzerine takibin durduğu, esas davanın ise yasal süre içinde açıldığı anlaşılmıştır.
… Ticaret Sicil Müdürlüğünden davalı şirketin 2015 yılından itibaren ticaret sicil kayıtlarının (ortaklar kurulu, şirket hisse devir sözleşmeleri, yetkililerinin imza sirküleri v.b tüm evraklar) getirtilmiştir.
… Merkezinin 02/01/2020 tarihli cevabi yazısı ile davalının borçlarına istinaden şirket yetkilisi … adına kayıtlı … ili, … ilçesi … Mah. … ada, … parselde bulunan tarla vasıflı taşınmazın satışının 05/12/2017 tarihinde yapılmış olup 13/12/2017 tarihinde kesinleştiği bildirilerek taşınmazın satışına ilişkin takip dosyası gönderilmiştir.
Dosya mali müşavir bilirkişiye tevdi olunmuş, düzenlenen 21/02/2020 havale tarihli rapor ile, Davacı …’ın 05.12.2012 tarihinde %67 pay 33.350,00 TL sermaye ile ortak olduğu, 05.03.2013 tarihinde %100 pay 50.000,00 TL sermaye ile tamamen sorumlu olduğu davalı şirketten sermaye payını aynı bedel karşılığı …. Noterliği 20 Nisan 2015 ve … sayılı devir temlik sözleşmesi ile davalı şirketin yetkilisi …’e devir ederek ortaklıktan ayrıldığı, davalı şirketin 26 Mart 2019 tarihinde … Limited Şirketi unvanını değiştirerek … Ltd. Şti. unvanını kullanmaya başladığı, … Merkezi ödeme emri icra takibine konu 147.994,95 TL tutarında borcun …. Şti.nin o dönemdeki merkezi olan … Mah. … Cad. No:… Kat:… D:… … adresine muhatap … … Ltd. Şti. için tebliğ edildiği, TTK. Limited şirketlerin… olan borçları hakkında 6183 sayılı Kanunun “Limited şirketlerin amme borçları” başlıklı 35. maddeye göre “limited şirket ortaklan, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar”. Buna göre davacı …’ın tebliğ edilen sigorta cezasının 68.006,13 TL tutarından sorumlu olduğu, davacının ortağı olduğu dönemi de kapsayan Sigorta prim borcunun 19.08.2013 tarihinde davalı şirkete tebliğ edilen … Sigorta prim borcuna karşılık Davacı … adına kayıtlı taşınmazın 13.12.2017 tarihinde açık arttırma usulü 55.460,00 TL tutar ile Dava Dışı …’a satış yapıldığı, Davacı …’ın huzurdaki davasına yönelik hisse devir sözleşmesinde özel hüküm olması durumunda rücu davası açabileceği ancak dosya kapsamında hisse devrine yönelik özel bir madde ve düzenleme tespit edilemediğinden talebin yerinde olup olmadığı hususunda takdirin mahkemeye ait olduğu belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ olunmuş, davacı vekili ve davalı şirket yetkilisi tarafından rapora karşı beyan ve itiraz dilekçeleri dosyaya sunulmuştur.
Davacı vekiline hisse devir sözleşmesini sunması için iki haftalık kesin süre verilmiş davacı vekili tarafından süresi içinde hisse devir sözleşmesi dosyaya sunulmuştur.
Bilindiği üzere, bir sermaye şirketi türü olan limited şirketlerde ortaklar açısından sınırlı sorumluluk ilkesi geçerlidir. Ortağın asıl borcu, taahhüt ettiği sermayeyi ödemektir. Sermaye borcunu tam olarak yerine getiren ortağın sorumluluğu sona ermektedir. Türk Hukukunda ortaklar, limited şirketin borçlarından şahsen sorumlu değildirler. Başka bir ifade ile limited şirket, iki veya daha fazla gerçek ve tüzel kişi tarafından bir ticaret ünvanı altında kurulup, iktisadi konularda faaliyet gösteren, ortaklık borçlarından sadece ortaklığın malvarlığı ile sınırlı olarak sorumlu bulunduğu, esas sermayesi muayyen ve bu sermaye ortakların sermaye paylarının toplamına eşit olan ortaklıktır. Ortakların sorumluluğu sadece ortaklığa karşıdır ve esas sermaye payı ile sınırlıdır. İlke olarak kanun, ortaklarla limited şirket alacaklıları arasında bir ilişki kurmamış, alacaklılara gereğinde ortaklara başvurma imkanını tanımamıştır. Bu ilkenin üç istisnası vardır. Birincisi, TTK.nun 532/f.3 maddesindeki açığı kapama yükümü, ikincisi selef sıfatıyla sorumluluk (TTK.529, 530 ve 531 maddeleri) ve üçüncüsü ise kamu borçlarından ortakların sorumluluğudur.
Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun’un 4369 sayılı Yasa ile değişik 35.maddesi, limited şirket ortaklarının, şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olacağını ve bu Kanun hükmüne göre takibe tabi tutulacağını hükme bağlamıştır. Ortağın anılan bu borcu, onun limited şirkete karşı taahhüt ettiği veya ödediği sermaye borcundan ayrı, bağımsız bir borçtur. Sorumluluk, sermaye payı oranıyla sınırlıdır.
Kamu borcunu ödeyen ortağın rücu hakkı açısından AATUHK’de bir düzenleme yapılmamıştır. Buna karşın, ortak, ödediği borcun tamamı için şirkete başvurabilecektir. Zira kamu alacağının asıl borçlusu limited şirkettir. Pay devri hâlinde, devredenin ortak sıfatını kaybetmesi, onun şirkete rücu imkânını ortadan kaldırmaz; çünkü payı devreden ortak şirketin borcunu ödemiştir. Bununla birlikte, ortakların sorumluluğu sermaye payı oranında olduğu için, şayet bu orandan fazla ödemişse, ödemiş olduğu fazla kısım için diğer ortaklara rücu edebilecektir.
Şayet payı devreden ile devralan arasında kamu borcundan doğan sorumluluğa ilişkin bir sözleşme yapılmamış ise payı devredenin veya devralanın birbirine rücu imkânı, müteselsil borçluluk esaslarına göre çözülecektir. Zira payı devreden ve devralan kişiler devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur (AATUHK m. 35/2). Müteselsil sorumlulukta aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar (TBK m. 167/1). Dolayısıyla payı devreden ve devralan birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Buna karşın kamu borcunu ödeyen, kendi payından fazlasını ödemedikçe diğerine rücu edemez. Zira TBK m. 167/2 uyarınca kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir.
Somut olayda; tarafların iddia ve savunmaları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; her ne kadar davacı eski ortağı olduğu davalı şirketin … olan prim borçlarından/cezalarından dolayı maliki olduğu taşınmazın açık artırma usulü ile dava dışı …’a satıldığını, şirket hisselerini devir ederek şirketten ayrıldığından borcun şahsi borcu olmayıp şirketin borcu olduğunu, bu nedenle davalıya rücu hakkı bulunduğunu iddia etmekte ise de, …’nın icra takibine konu borcu ile ilgili ödeme emrinin şirketin o dönemdeki merkezi olan adreste muhatap … … Ltd.Şti. için tebliğ edildiği, bahse konu borçların 2012-2013 yılına ait olduğu, davacının 05/12/2012 tarihinde % 67 pay 33.350 TL sermaye ile ortak olduğu, 05/03/2013 tarihinde %100 pay 50.000 TL sermaye ile tamamen sorumlu olduğu, sermaye payını aynı bedel karşılığı ….Noterliğinin 20/04/2015 ve … sayılı devir temlik sözleşmesi ile davalı şirketin yetkilisi …’e devir ederek ortaklıktan ayrıldığı, 6183 Sayılı Kanunun limited şirketlerin amme borçları başlıklı 35.maddesi ile limited şirket ortaklarının şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu oldukları ve bu kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulacaklarının hüküm altına alındığı, hisse devir sözleşmesinde özel bir düzenleme ve madde olmadığından davacının sigorta cezasının hissesi oranındaki 68.006,13 TL tutarından sorumlu olduğu diğer bir deyişle bu oranda rücu imkanının bulunmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 620,83 TL harçtan mahsubu ile bakiye 566,43 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafça sarf edilen yargılama gideri bulunmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına,
6-Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
7-6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A-(11)-(13) maddesi ve Arabuluculuk Kanunu Yönetmeliği tarife hükümleri uyarınca Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenen 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsiliyle Hazine adına gelir kaydına,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/11/2020

Katip …
e-imzalıdır

Hakim …
e-imzalıdır