Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/186 E. 2021/124 K. 16.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2018/720 Esas
KARAR NO:2021/59

DAVA:Alacak
DAVA TARİHİ:14/11/2005
KARAR TARİHİ:27/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile, … (…)’nun 13.02.2004 tarih ve 13 sayılı. 09.02.2004 tarih ve 51 sayılı kararları ile ,,,’na’ ait şirketlerin ortaklarının temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimine … tarafından el konulduğunu, davacı … Tic. A.Ş. Fon tarafından yönetim ve denetimine el konulan … adet medya grubu şirketinden bir tanesi bulunduğunu, fon kurulu tarafından göreve getirilen yeni ,,, Yönetimince söz konusu grup şirketlerinin muhasebe kayıtları incelemeye alınmış, bu inceleme neticesinde; kasada olması gereken nakit ve çek tutarları ile, mevcutlar arasında fahiş farklar bulunduğu tespit edildiğini, ilk etapta mevcut kasa açığı miktarı tespit edildikten sonra yeni şirket Denetim Kurulu tarafından şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılmış ve mevcut kasa açığının hangi iş ve işlemlerden kaynaklandığı hususunda Denetim Kurulu Raporu tanzim edildiğini, tanzim edilen Denetim Kurulu Raporu uyarınca şirket kasasında mevcut açığın, fiili olarak şirket kasasına ödenmemekle birlikte fiktif olarak ödenmiş gibi gösterilen … ödemelerinden kaynaklandığı tespit edildiğini, bu tespit yapılırken aynı zamanda şirketin ortağı olarak resmi kayıtlarda gözükmemelerine rağmen şirket yönetiminin belirli bir grup tarafından yürütüldüğü (hakim ortaklar) resmi kayıtlarda yer alan şirket ortaklarının ise (figüran ortaklar) göstermelik ve muvazaalı bir şekilde ortak sıfatını taşıdıkları tespit edildiğini, gerek şirketleri temsil ve ilzama yetkili kişiler tarafından hakim ortaklar lehine verilen umumi vekaletnameler gerekse yine aynı kişiler tarafından hakim ortakların kontrol ve organizasyonu içerisinde olan ve üst yönetici olarak tabir edilen: İcra Kurulu Üyesi, Genel Müdür, Executive Director, Koordinatör, Başkan Danışmanı ünvanına haiz şahıslara verilen genel/özel vekaletnameler, bununla birlikte figüran ortaklarca umumi vekil tayin edilen hakim ortaklar tarafından üst yönetici olarak tabir edilen şahıslar lehine verilen genel/özel vekaletnameler şirket yöneticisi konumunda olan kişilerin esasen figüran ortaklar olmakla birlikte şirketin hakim ortakları ile birlikte hareket ettiklerini ve oluşan şirket zararından sorumlu olduklarını gösterdiğini, bu itibarla Denetim Kurulu Raporunda da açıkça belirtildiği üzere şirketin hakim ortakları ve bu kişilerin sorumlu oldukları şirket zararını oluşturan toplam 405.000,00 TL … ödemesi aslında şirket kasasına ödenmemekle birlikte tamamen tiktif olarak ödenmiş gibi gösterildiğini, TTK 306 maddesi uyarınca … yükümlülüğü yerine getirilmemiş iken getirilmiş gibi gösterilmesi usulsüzlüğüne karışarak yönetimi/denetiminde bulundukları … A.Ş.’ye karşı kusurlu davranan, TTK.’nun kendilerine yüklediği görevleri ihmal eden/yerine getirmeyen, bu eylemleri sonucunda muvazaalı iş ve işlemleri işleyen/işlemlere iştirak eden ve şirketi zarara uğratan, … ödemesinin yapılmadığını ancak fiktif olarak yapılmış gibi kayıt tutulduğunu bilen/bilebilecek durumda olan/bilmek yükümlülüğündeki yönetim ve denetim kurulu üyeleri şirketin tüm zararından müşterek ve müteselsil sorumlu olduklarını belirterek fazlaya ilişkin tüm hak ve alacaklarımız saklı kalmak üzere şimdilik toplam 181.000 TL’nin faizi, harç, masraf ve vekalet ücreti ile birlikte davalılardan tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 19/09/2006 havale tarihli dilekçesi ile davasını 405.000,00TL olarak ıslah etmiştir.
CEVAP:Açılan davaya davalı vekilleri ve asiller tarafından verilen davaya cevap ve değişik tarihli dilekçelerinde; davacı şirket, delil niteliği taşımayan, kendi iç mekanizmasının ürünü, içeriğinin doğruluğu dahi ciddi biçimde tartışmaya açık “Teftiş Kurulu ve Denetim Kurulu Raporu” adı altında bir belgeye dayanarak, bunun dışında kabul edilebilir nitelikte, kesin ve tartışmasız hiçbir delil ortaya koyamadığını, bu durumda davacının davasını öncelikle ispat etmesi gerektiğini, yeni yönetim, şirket kasasını resmi bir yolla teslim almadığını, davacı tarafın dava dilekçesinde, tahsil talebi ve sorumlu olduğunu iddia ettiği kişiler hariç, ne sorumluluk nedeni, ne sorumluluk dönemi, ne de sorumluluk miktarını ayrıntıları ile hangi davalıdan ne miktarda talep ettiğini belirtmediğini, dava dilekçesinde talep edilen zarardan sorumluluğun oluşması için, her şeyden önce yükümlülüğün ihlali nedeniyle bir zarar doğması, yani, oluşan zararın yükümlülüğün ihlalinden kaynaklandığının davacı tarafından ispatı gerektiğini, aksi takdirde, bu kişiler aleyhine hukuki bir sorumluluk yükletilemeyeceğini, davanın zamanaşımına uğradığını, 2000-2001 yıllarına ait faaliyet dönemleri ile ilgili iş ve işlemlerinden dolayı ibra edildiklerini, dava dilekçesinin açık olmadığını, zamanaşımı def’i, yapılan temliğin geçerli olmadığını, ıslahın kötüniyetli olarak yapıldığını, muaccel bir alacağın bulunmadığını, temlik ve ıslah ile ilgili harcın yatırılması gerektiğini, davalıların kanuna aykırı ve kusurlu bir işlemi olmadığını, husumet itirazında bulunduğunu, zararın ispat edilmesi gerektiğini, … tarafından görevlerinden alınmaları sebebiyle kendileri tarafından hazırlanmayan 2003 yılına ait Bilanço ve Gelir-Tablosu Hesaplarına istinaden haklarında sorumluluk davası açılamayacağını, … tarafından atanan Yönetim Kurulu Üyesi ve Denetçilerin TTK. yönünden ayrıcalıklı bir konumda olmadığını öne sürerek; haksız açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davacı şirkette, “Gizli (Hakim) Ortak”, “Personel ve Yönetici” “gruba dahil şirketlerde görev yapmış eski yönetici veya personel” konumunda olduklarından kasada olması gereken paraların (… ödemeleri) mevcut olmamasından sorumlu oldukları iddia edilen diğer davalılar ise davaya cevap dilekçelerinde özetle: zamanaşımı def’i, zararın ve illiyet bağının ispat edilmesi gerektiğini, husumet itirazlarının bulunduğunu, dava dilekçesinin açık olmadığını, geçerli bir temlik sözleşmesinin bulunmadığını, ıslahın geçersiz olduğunu, HUMK m. 186’nın uygulanması gerektiğini, ispat külfetinin davacı şirkete ait bulunduğu, yolunda yaptıkları savunmaları müteakip haksız açılan davanın reddini talep etmişlerdir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Mahkememizin (Kapatılan …Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas … karar sayılı 06/01/2012 tarihli kararı ile; … tarafından ticaret sicilinden 22/02/2007 tarihinde sicil kaydı resen terkin (fesih) edilen davacı şirket tüzel kişiliğini yitirmiş olmakla, Bankacılık Kanunu yönünden sicilden resen terkin sebebiyle ihya kabiliyetinin de ortadan kalktığı, davalıların zararlandırıcı işlem ve eylemlerinden dolayı ortaya çıktığı ileri sürülen şirket zararının kanıtlanamadığı, davalıların şirket zararına sebebiyet verdiği ileri sürülen işlem ve eylemlerden dolayı herhangi bir kusurlarının tespit edilemediği, dolayısıyla herhangi bir sorumluluklarından da bahsedilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar temlik alan … tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2016/2880 esas 2016/6868 karar sayılı 21/06/2016 tarihli ilamı ile;
“(1) Mahkemece verilen karar davacı tarafça temyiz edilmiş ise de, 11/11/2015 havale tarihli dilekçe ile davalılardan … ve … hakkındaki temyiz isteminden feragat edildiği ve dilekçe ekinde bulunan kimlik tespiti uyarınca dilekçenin kararı temyiz eden davacı vekili tarafından verildiği, davacı vekilinin vekaletnamesinde HMK’nın 74. maddesine uygun şekilde temyizden feragata yetki verildiği anlaşılmıştır. Feragat, HMK’nın 307. maddesi uyarınca istemde bulunanın talep sonucundan vazgeçmesidir. Bu itibarla, feragat nedeniyle davalılardan … ve … hakkındaki temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
(2) Dava, fiili olarak şirket kasasına ödenmemekle birlikte fiktif olarak ödenmiş olarak gösterilen … borcu sebebiyle şirketin uğradığı zararın, zarar sorumlusu bulunan yönetim kurulu üyeleri, denetçilerden ve yetkili şirket çalışanlarından tahsiline ilişkin olarak açılmış sorumluluk davasıdır.
Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, öğretideki baskın görüşe göre, TTK’nun 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olurlar. Yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için ispat yükü ters çevrilmiş kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul etmiştir (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, s:1941, 1942, 1999). Nitekim TTK’nun 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat edemedikleri takdirde zarardan sorumlu oldukları düzenlenmiştir. Yine TTK.’nun 337. maddesinde, yeni seçilen veya tayin olunan yönetim kurulu üyelerinin, seleflerinin belli olan yolsuz muamelelerini murakıplara bildirmeğe mecbur oldukları, aksi halde seleflerinin sorumluluklarına iştirak edecekleri belirtilmiştir. Denetim kurulu üyelerinin de kusursuz olduklarını ispat etmedikçe zarardan sorumlu bulundukları, TTK’nun 359. maddesinde düzenlenmiştir.
Davalıların eski yöneticisi oldukları şirket, bir sermaye şirketi olup, faaliyetlerini ortaklardan aldığı sermaye payları ile bundan elde ettiği kazançlarla yürütür. Hayatın olağan koşulları gereğince de sermaye payının zamanında tahsil edilmemesinin şirketi zarara uğratacağı tabiidir. Statüleri gereği basiretli bir tacir gibi hareket etmek durumunda olan davalı yönetim kurulu üyelerinin (E-TTK’nın 320/1. md.), bunları zamanında tahsil etmemesi, bu yönde herhangi bir faaliyette bulunmaması zarar oluşturduğu gibi, davalılar yönünden de kusur teşkil eder. Keza, bunları denetlemeyen denetçiler açısından da kusur oluşturur. Ayrıca, şirket zararının oluşması için, öncelikle sermaye taahhüt eden ortaklar aleyhine takipte bulunulmasına veya dava açılmasına da gerek yoktur. Zamanında tahsil edilmeyen … borcu, şirket için zarar oluşturduğundan tahsilde tekerrür olmamak üzere şirket, kusursuzluklarını kanıtlayamaması halinde, bunu davalılardan isteyebilir. Mahkemece, bu hususlar nazara alınarak bir hüküm kurmak gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış kararın bu nedenlerle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
(3) Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.” gerekçesiyle bozularak gelmiş, karar düzeltme talebi üzerine dosya Yargıtay 11.Hukuk Dairesine gönderilmekle, 08/06/2018 tarihli 2017/4749 esas 2018/4428 karar sayılı ilamı ile;
“Bu kez davalı … ile davalı … vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davalı … ile davalı … vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.” gerekçesiyle karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiş ve mahkememizin 2018/720 esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizin 2018/720 esas 07/02/2019 tarihli ara kararı ile, 10/10/2006 tarihli eski ….Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı ve davalı … yönünden 225.000TL ile sınırlı olmak üzere menkul ve gayrimenkul mallar ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının borca yeter miktarda tahsilde tekerrür olmamak üzere ihtiyati tedbir zımnında ihtiyati haciz konulmasına dair kararın mürtefi olduğundan kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizin 10/04/2019 tarihli celsesi 3 nolu ara kararı ile davalılar …, …, …, …, …,…, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında açılan davaların bu dosyadan tefriki ile mahkememizin ayrı bir esasına kaydına karar verilmiştir. (Bu davalılar yönünden tefrik edilen dosya üzerinden karar verilmiştir, burada bilgi mahiyetinde gerekçeye eklenmiştir)
Mahkememizce toplanan deliller ve Yargıtay bozma ilamı nazara alınarak, dosya rapor tanzimi için bilirkişi heyetine tevdi edilmiş olup, bilirkişiler SMMM …, SMMM … ve Hukukçu Dr …tarafından tanzim olunan 10/01/2020 tarihli bilirkişi raporunda; somut olayda uyuşmazlık konusu olan … borçların, 21.12.2000, 30.04.2002, 24.07.2003, tarihlerinde doğduğunu, yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerinin 1999, 2000, 2001 faaliyet yıllarına ilişkin olarak oy birliği ile ibra edildiğini, sorumluluk davası açılmasına ilişkin olarak … temsilcisinin davalıların aleyhine sonuç doğurmasına karşın vekaleten tek tip oy kullanmasının hukuki yorum gerektirmesi neticesinin mahkemenin kanaatinde olduğunu, şirketin üst düzey yöneticilerinin iş akitlerinin kapsamının, aldıkları ücretlerin piyasa koşullarında olup olmadığının, burdan hareketle şirket içinde ifa ettikleri görevlerin sorumlulukları ile orantıları ve bu durumun gerçeği yansıtıp yansıtmadığının bilirkişi heyetinin uzmanlık alanı dışında kalması sebebiyle bu kişilerin sorumluluklarının bulunup bulunmadığına ilişkin bir tespit gerçekleştirilemediğini, bunun dışındaki tespitlerin (8) numaralı başlık altında tablo üzerinden açıklandığını, buna göre, denetim kurulu raporunda şirketin hakim ortaklarının …, …, …, …, …, … ve … olarak tespit edildiğinin davacı tarafın kabulünde olduğunu, huzurdaki uyuşmazlığa ilişkin olarak denetçilerin sorumluluğunun 6762 sayılı TTK uyarınca şu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini, denetçinin üç aydan ziyade ara verilmesi caiz olmamak üzere sık sık ve ansızın şirket veznesini teftiş etmesinin gerektiğini, somut olayda uyuşmazlığın konusu olan … borçlarının 21/12/2000, 30/04/2002, 24/07/2003 tarihlerinde doğduğunu, bununla birlikte davalı yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerinin 1999, 2000, 2001 faaliyet yıllarına ilişkin olarak oy birliği ile ibra edildiklerini, şirketin üst düzey yöneticilerinin iş akitlerinin kapsamının, aldıkları ücretlerin piyasa koşullarında olup olmadığı, buradan hareketle şirket içinde ifa ettikleri görevlerin sorumlulukları ile orantıları ve bu durumun gerçeği yansıtıp yansıtmadığının ise bilirkişi heyetinin uzmanlık alanı dışında kaldığı için bu kişilerin sorumluluklarının bulunup bulunmadığına ilişkin bir tespit gerçekleştirilemediğini, bununla birlikte Yargıtay ilamı kapsamında somut olaydaki uyuşmazlığın denetçi ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarına ilişkin olarak açılmış bir dava olarak değerlendirilmesi gerektiğini, şirketin hakim ortakları oldukları denetim raporunda tespit edilen kişilerin sorumluluğuna ilişkin olarak davacının söz konusu denetim raporuna dayanıp dayanamayacağına ilişkin hususun takdirinin mahkemeye ait olduğunu, huzurdaki davanın hukuki mahiyetinin yüksek mahkeme tarafından denetçilerin ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarından kaynaklı olduğu tespit edildiğinden ilgili … tahsilatına ilişkin olarak kendi içerisinde müteselsil sorumluluğun değerlendirilmesi gerektiğini, göreve geliş ve görev sürelerine göre sermaye taahhüdünün ödenmesinin yerine getirilip getirilmediği hususunda şirketin … borcundan doğan zararına ilişkin yıllık ve toplam tutarların tek tek hesaplandığını, davalılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,…, …, yönünden sorumluluk tespit edilemediğini, davalılar … …, …, …, …, …, … yönünden sorumluluklara ilişkin tespitler yapıldığını, …’in, …, …, …, …, …’ın … tahsilatlarından sorumlu olabileceğini, tespit edilen tutarların müteselsil sorumluluk kapsamında paylaştırılması gerektiğini, bununla birlikte hakim ortak sıfatını haiz kişilerin (…, …, …, …, …, … ve …) sorumluluklarının bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceğinin takdirinin Mahkemede olduğunu belirtmiştir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Dava, fiili olarak şirket kasasına ödenmemekle birlikte fiktif olarak ödenmiş olarak gösterilen … borcu sebebiyle şirketin uğradığı zararın, zarar sorumlusu bulunan yönetim kurulu üyeleri, denetçilerden ve yetkili şirket çalışanlarından tahsiline ilişkin olarak açılmış sorumluluk davasıdır.
Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalılarının beyanları, tanzim olunan bilirkişi raporları, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; açılan davada davalıların hukuki durumları ve sorumluluklarına ilişkin değerlendirme davalıların davalı şirketteki sıfatlarına göre yapılmıştır. Davalılardan bir kısmı davacı şirketin hissedarı olup … borçlarından doğrudan doğruya sorumludurlar. Bir kısmı ise yönetim kurulu üyeleri ve denetim kurulu üyeleri sıfatlarıyla davada yer almakta olup bunlar da ödenmeyen … borçlarının tahsilini sağlamamaları sebebiyle yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin sorumlulukları esasına dayanılarak sorumlu tutulmuşlardır. Bir kısım davalı ise davacı şirkette çalışmayıp davacı şirketin grup şirketleri olduğu iddia edilen şirketler çalışan yada davacı şirkette vasıfsız eleman olarak çalışan kişilerdir. Bir kısım davalılar ise davacı şirkette pay sahibi olmadıkları gibi yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeliği bulunmamakta ayrıca davacı şirkette de çalışmamaktadırlar. Bu grup şahıslar Uzan soyisimli şahıslar olup söz konusu şahısların gerçekte davacı şirketin sahibi oldukları iddiasıyla dava açılmıştır. Bu genel açıklama uyarınca her bir davalı grubuna göre sorumluluk miktarları ve dava kabul veya reddi aşağıda ayrı ayrı değerlendirilmiştir.
Davalı … yönünden; açılan dava taraflarca takip edilmediğinden bu davalı yönünden açılan davanın HMK 150/5. Maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
Davalılar …, …, …, …, … ve … hakkında açılan davalar yönünden; davalılardan …, …, Filiz Sarıaltıok’un davalı şirkette aynı zamanda hissedar olarak bulundukları, bu nedenle … borçlarından hissedar sıfatıyla da sorumlu oldukları, ayın zamanda bu şahısların yönetim kurulu ve denetim kurulu üyesi sıfatlarında bulunduğu, yani bu şahıslar yönünden hem hissedar sıfatıyla … borçlarından sorumluluğunun esas olduğu, hem de yönetim ve denetim kurulu üyesi sıfatıyla sorumluluklarının bulunduğu, bunlar dışında kalan ve yukarıda isimleri yazılı bulunan … ve … ile …’ın ise yönetim ve denetim kurulu üyeliği sıfatıyla sorumluluklarının bulunduğu, davacı şirketin 16/10/2000 tarihli 5153 sayılı ticaret sicil gazetesinde sermayesinin 100.000,00 TL olduğu, sermaye arttırım kararı ile 500.000,00 TL’lik sermaye arttırımı yapıldığı, arttırılan sermayenin 1/4’ünün tescil tarihinden itibaren en geç 3 ay içerisinde kalanın ise 20/09/2003 tarihinde ödeneceğinin düzenlendiği, bu 500.000,00 TL’lik sermaye arttırımında 125.000,00 TL’nin ödendiği, şirketin ödenmemiş sermaye hesabında 31/12/2004 tarihi itibariyle 150.000,00 TL’lik ödenmemiş sermaye borcunun gözüktüğü, yine ödenmiş gözüken 350.000,00 TL’lik sermaye borcunun ise 100 kasa hesabı ile kapatıldığı, gerek hissedarlar tarafından gerekse yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeleri tarafından kasa hesabı ile kapatılan ödenmemiş sermaye kısımlarına ilişkin herhangi bir makbuz yada belge ibraz edilememiş olduğu, ödenmemiş sermaye toplamının mahkememizce kabul gören bilirkişi raporuna göre de 375.000,00 TL olduğu, bunun 50.000,00 TL’sinin 30/04/2002 tarihine kadar ödenmesi gereken, 175.000,00 TL’sinin 24/07/2003 tarihine kadar ödenmesi gereken kısım olduğu, daha doğrusu bu tarihlerde fiktıf şekilde bu kısımlar ödenmiş olarak gösterildiği, ayrıca 150.000,00 TL’nin de 20/09/2003 tarihine kadar ödenmesi gerekirken ödenmemiş sermaye bulunduğu, toplam ödenmeyen yada fiktif olarak ödenen toplam sermaye miktarının 375.000,00 TL olduğu 2000 – 2001 – 2002 ve 2003 yıllarına ait genel kurullarda her ne kadar bir kısım davalılar tarafından ibra edildiklerinden bahisle haklarında sorumluluk davası açılamayacağı ileri sürülmüş ise de davacı şirketin belirtilen tarihlerde yapılan genel kurullarındaki faaliyet raporları ve bilançoların tartışılması sırasında bu hususların açıkça değerlendirilip tartışılmadan ibra kararının verildiği, bu kapsamda verilen ibra kararının sorumluluk davası açılmasına engel oluşturmayacağı, bu nedenle yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin genel kurulda ibra edilmiş olsalar dahi fiktif olarak ödenmiş gözüken yada ödenmeyen sermaye borçlarından sorumlu oldukları, davalıların bir kısmının 1999 tarihinde davacı şirkete el konulan 13/02/2004 tarihine kadar yönetim ve denetim kurulu üyeleri olarak görev yaptıkları, bir kısmının ise (… 20/06/2003 – 13/02/2004, … 20/09/2001 – 14/02/2004 gibi) yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeliği yaptıkları, 1999 tarihinden 2004 tarihine kadar yönetim kurulu ve denetim kurulu üyeliği yapan davalıların 30/04/2002 – 24/07/2003 – 20/09/2003 tarihlerine kadar fiktif şekilde ödenmiş yada hiç ödenmemiş sermaye borçlarından sorumluluğunun bulunduğu, daha sonradan yönetim kurulu üyesi seçilen … yönünden de her ne kadar söz konusu davalı 20/06/2003 tarihinde yönetim kurulu başkanı sıfatı kazanmış ise de ve bunun döneminde 24/07/2003 tarihindeki fiktif ödeme olan 175.000,00 TL ve 20/09/2003 tarihine kadar ödenmesi gereken 150.000,00 TL’lik ödemeden sorumlu olduğu yönünde yani toplam 325.000,00 TL yönünden sorumlu olduğu yönünde bilirkişi raporunda tespit yer almakta ise de 20/06/2003 tarihinde seçilen yönetim kurulu üyesinin aynı zamanda daha önce ödenmeyen 50.000,00 TL’lik fiktif ödeme yapılan 30/04/2002 tarihli ödemeden de geçmiş döneme ilişkin yapılan ödemelerin gerçeğe uygun olup olmadığı noktasında kontrol yükümlülüğünü yerine getirmemesi sebebiyle bu miktar için de sorumluluğunun bulunduğu anlaşıldığından tüm bu davalılar yönünden fiktif olarak ödenmiş yada hiç ödenmemiş sermaye borcu olan toplam 375.000,00 TL’nin 50.000,00 TL’sinin 30/04/2002 tarihli fiktif ödeme tarihinden itibaren, 175.000,00 TL’sinin fiktif ödeme tarihi olan 24/07/2003 tarihinden itibaren ve 20/09/2003 tarihine kadar ödenme yükümlülüğü bulunan 150.000,00 TL’den ise bu tarihlerden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan tahsilde mükerrer olmamak şartıyla müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar vermek gerekmiş, kalan kısımlar yönünden ise bu davalılar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Haklarında sorumluluk tespit edilemeyen davalılar, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,…, …, …, …, … yönünden yapılan eğerlendirmede ise bu davalıların davacı şirkette çalışmadıkları gibi grup şirketlerin başında bulunan icra kurulu başkanı, icra kurulu üyeleri, murahhas aza, üst yönetim danışmanı, direktör, icra kurulu başkanı, hissedar yöneticisi, finans koordinatörü, operasyon koordinatörü, finans koordinatörü, finans müdürü, finansman müdür yardımcısı, muhasebe müdürü, muhasebe şefi, veznedar gibi sıfatlarla yer aldıkları, bunların gerek bulundukları statü, gerek davacı şirkette çalışmamaları, davacı şirkette çalıştığı ileri sürülen bir kısım şahısların ise maaşlı çalışan olduğu, … borçlarının ödenmesi yada fiktif ödenmesi sebebiyle herhangi bir sorumluluklarının bulunmadığı, bu nedenle bu davalılar yönünden davanın reddi gerektiği görülmüştür.
Davalılar …, …, …, …, … ve … yönünden açılan davanın, bu davalıların davacı şirkette Yönetim Kurulu Başkanı, Vekili, Yönetim Kurulu Üyesi ve Denetim Kurulu Üyesi olmadıkları, ayrıca şirket ortağı da olmadıkları bu kapsamda … borçlarının da bulunmadığı, her ne kadar davacı tarafından bu şahısların grup şirketleri ni yöneten perde arkasındaki şahıslar olduğu, bu nedenle davacı şirketin ödenmemiş … borçlarından ve fiktif yapılan ödemelerden sorumlu olduğu iddia edilmiş ise de bu davalılar yönünden davacı şirketin ortağı, yöneticileri, yada denetim kurulu üyesi olduklarına ilişkin delil ve belgeler sunulmamış olduğundan bu davalılar yönünden açılan davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre;
1-Davalı … yönünden açılan davanın taraflarca takip edilmediğinden bu davalı yönünden açılan davanın HMK 150/5. Maddesi uyarınca AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
a-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.080,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
2-Yönetim Kurulu Başkanı, Vekili ve Yönetim Kurulu Üyesi, Denetim Kurulu Üyesi olan davalılar …, …, …, …, … ve … yönünden açılan davanın KISMEN KABUL – KISMEN REDDİ ile, 375.000,00 TL’nin, 50.000,00 TL’sinin 30/04/2002. 175.000,00 TL’sinin 24/07/2003 ve 150.000,00 TL’sinin 20/09/2003 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte bu davalılardan tahsilde mükerrer olmamak şartıyla, müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısımlar yönünden davanın REDDİNE,
a-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 34.700,00TL vekalet ücretinin davalılar …, …, …, …, … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 4.500,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil eden davalı …’ye verilmesine,
3-Haklarında sorumluluk tespit edilemeyen davalılar, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,…, …, …, …, … yönünden açılan davanın REDDİNE,
a-Davalılar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …,… vekil ile temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 36.800,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil eden bu davalılara verilmesine,
4-Davalılar …, …, …, …, … ve … yönünden açılan davanın, bu davalıların Yönetim Kurulu Başkanı, Vekili, Yönetim Kurulu Üyesi ve Denetim Kurulu Üyesi olmadıkları, ayrıca şirket ortağı da olmadıkları bu kapsamda … borçlarının da bulunmadığı, sorumluluklarına dair delil ve belgelerin sunulmamış olduğu anlaşılmakla bu davalılar yönünden açılan davanın REDDİNE,
a-Davalılar …, …, …, …, … ve … vekil ile temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 36.800,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendini vekil ile temsil eden bu davalılara verilmesine,
5-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 25.616,00TL karar ve ilam harcından peşin olarak alınan 2.443,50TLnin mahsubu ile bakiye 23.172,75TLnin davalılar …, …, …, …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazine’ye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 7.806,20TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen red oranına (0,92) göre hesaplanan 7.181,70TLsinin davalılar …, …, …, …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine,
Ayrıca davacı tarafından dava açılırken yatırılan 2.443,50TL peşin harcın davalılar …, …, …, …, … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı … tarafından yapılan 100,00TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar ve vekillerinin yokluğunda, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Yargıtay’a TEMYİZ YOLU açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/01/2021

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …