Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/100 E. 2020/35 K. 16.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2019/100
KARAR NO : 2020/35

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 18/06/2003
KARAR TARİHİ : 16/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin …’da uluslararası kalite standartlarına uygun mal ve hizmetlerin temin edilmesi amacıyla “…” …A.Ş. olan şirketi kurduğunu, genel müdür olarak 08/02/2000 tarihli yönetim kurulunun 2 no’lu kararıyla borçlu davalı …’ın atandığını, … A.Ş. tarafından …’da ki işlerin geliştirilmesi için kurulan … sahibinin alacaklı şirket olduğunu, tüm faturaların …A.Ş. tarafından düzenlendiğini davalıya ücretinin yine … tarafından ödendiğini, davalının göreviyle ilgili şirketten makbuzlarla paralar çektiğini ve bu paraları iade etmediğini, hakkında Kadıköy … İcra Müd.’nün … E. sayılı takip dosyası ile iade edilmeyen bu paraların tahsili için icra takibi başlatıldığını, adresinin bulunamadığını, ilanen tebligat yapıldığını, Antalya ticaret sicilinde kayıtlı…A.Ş. nezdinde ki hissenini tespit edildiğini Antalya … İcra Müd.’nün … Esas sayılı dosyasıyla gecikmiş itiraz da bulunulduğunu, bu itirazın kabul edilerek İstanbul… İcra Müd.’ne gönderildiğini, bu nedenle de İstanbul … İcra Müd.’nün… E. sayılı dosyasından davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının bu takibe itiraz ettiğini belirterek davalının yukarıda belirtildiği gibi haksız olarak almış olduğu ancak iade etmediği 32.369 USD alacağın takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca faiz uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine açılan davayı kabul etmediğini, müvekkilinin hiçbir zaman davacının çalışanı olmadığını, davacının yurt dışında bulunan ve tüzel kişiliğe haiz olan şirket adına talepte bulunduğunu, bunun hukuki dayanağı olmadığını, bu nedenle davacılık sıfatının da bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

(II) ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
(1)Taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup; İstanbul … İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takip dosyası, … Ticaret Sicil Memurluğu’nun müzekkere cevabı ekinde davacı … . A.Ş.’ne ilişkin kayıtlar Mahkememiz dosyası arasına alınmıştır.
Mahkememizin … E. – … K. Sayılı ilamı ile davanın reddine dair vermiş olduğu karar; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2009/5134 E. -2010/11350 K. Sayılı ilamı ile,”… davacının dayandığı belgelerin aslının davalı asile gösterilip imzaların ona ait olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, yukarıda açıklanan hususları da kapsar şekilde bilirkişi kurulundan denetime uygun ek rapor alınması veya yeniden uzman bilirkişi incelemesi yaptırılması ve tüm kanıtlar birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozularak iade olunmuş, mahkememizce yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizin … E. – … K. Sayılı ilamı ile davanın reddine dair vermiş olduğu karar; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/16839 E. -2014/13740 K. Sayılı ilamı ile,
“… Mahkemece bozmaya uyulmasına rağmen artık tek ortaklı şirket kurulmasının 6102 Sayılı Yeni TTK uyarınca mümkün olduğu gerekçesiyle MÖHUK hükümleri tartışılmaksızın ve uygulanacak hukuk kesin şekilde belirlenmeksizin TTK hükümlerine göre karar verilmesi doğru olmamıştır. Ayrıca, Rus Hukukunun uygulanacağının belirlenmesi halinde davacının, dava konusu edilen dolaylı zararı kendi adına isteyip isteyemeyeceği ve bu anlamda aktif dava ehliyetinin olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğinden anılan hususlar yönünden eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporları esas alınarak karar tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabul şekli bakımından da dosya içerisinde bulunan ve Rus makamlarından alındığı ve davacının tek sahibi olduğunu iddia ettiği Rusya’da kurulu şirketle ilgili olduğu anlaşılan belgelerin içeriği gerekçede yeterince tartışılarak temyiz incelemesine elverişli şekilde hüküm tesisi gerekirken, davacının yurt dışındaki Time Travel şirketinin, davacı şirketin şubesi, yan kuruluşu veya acentesi olduğunun ispatlanamadığı yönünde karar tesisi de doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle bozularak iade olunmuş, mahkememizce yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizin … E. – … K. Sayılı ilamı ile davanın kısmen kabul kısmen reddine dair vermiş olduğu karar; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2015/14484 E. -2016/9091 K. Sayılı ilamı ile,
“Dava, görevini ve yetkilerini kötüye kullanan davalının davacı şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davacının iddiası ve dosyaya sunduğu deliller değerlendirildiğinde davacı anonim şirketin, Rusya Federasyonu’nda faaliyet göstermek üzere bu yer hukukuna göre kurulan ‘000 Time Travel’ unvanlı şirketin tek ortağı bulunduğu, davalının da bu şirketin müdürü olarak tayin edildiği anlaşıldığından davacı ile davalı arasındaki ilişkinin 6762 sayılı TTK’nın 342. ve devamı maddeleri hükümlerine tabi olduğu, böylece davanın sorumluluk davası olduğu hususu Dairemiz bozma ilamlarına uyulmasıyla da usulü kazanılmış haklar gözetildiğinde belirlenmiş olduğu halde, taraflar arasındaki olayın hukuki tanımının haksız fiil ilişkisi olarak değerlendirilmesi doğru olmamıştır. Uyuşmazlık, Rusya Federasyonu Hukukuna göre kurulmuş, orada faaliyet gösteren ve tek ortaklı yapıya sahip dava dışı şirket ile ilgili olup, davacı, bu şirketin tek ortağı, davalı ise anılan şirketin müdürü konumunda olduğundan dava konusu olaya uygulanacak hukuk bakımından MÖHUK’un 9/4. maddesi de gözetilerek bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Oysa ki mahkemece Dairemiz bozma ilamına uyulduğu halde taraflar arasındaki hukuki ilişkinin haksız fiil niteliğinde bulunduğu, davacının Rusya’da kurulan Travel şirketinin tek paydaşı olduğundan doğrudan kendi adına şirketi zarara uğrattığı iddiasıyla müdüre karşı zarar ziyan davası açabileceği, bu nedenle tarafların hak ve yükümlülüklerinin Türk maddi hukuku hükümlerine göre belirleneceği gibi bir gerekçeyle, MÖHUK hükümleri tartışılmaksızın ve uygulanacak hukuk kesin şekilde belirlenmeksizin karar verilmiştir. Bu suretle MÖHUK hükümleri de dikkate alınarak davacının aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının değerlendirilmemesi doğru olmamıştır.
Türk Hukukunda zarar gören ortakların da yöneticiler ve denetçiler aleyhine dava açma hakkı bulunmakta olup, ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir. Yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve anasözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Zira, bu tür tasarruflar payları oranında ortakları etkiler. Başka bir anlatımla, ortaklığın doğrudan doğruya zarar görmesi, ortakların dolaylı zararı olarak sonuç doğurur. Ancak, ortak dolaylı zarar nedeniyle açtığı davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil, ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabilir. MÖHUK hükümlerinin değerlendirilmesiyle, Türk hukukunun uygulanacağının belirlenmesi halinde davacı ortağın dava konusu edilen dolaylı zarar nedeniyle açtığı işbu davada hükmedilecek tazminatı kendisi adına değil ortaklığa verilmesi yönünde talepte bulunabileceğinden, aktif dava ehliyetinin bulunmadığı nazara alınarak bir karar verilmesi gerekecektir. Rus Hukukunun uygulanacağının belirlenmesi halinde ise, davacının, dava konusu edilen dolaylı zararı kendi adına isteyip isteyemeyeceği ve bu anlamda aktif dava ehliyetinin olup olmadığının da böylece değerlendirilmesi gerektiğinden anılan hususlar yönünden eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuş davacının yapmış olduğu karar düzeltme talebi ise dairenin 2017/1145 Esas 2019/213 Karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.

(III) DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; tazminat istemine ilişkindir.
Bozma ilamına uyulmuş olmakla yargılamaya bu minvalde devam edilmiştir.
İlamda özellikle üzerinde durulan husus; somut olaydaki yabancılık unsurunun ve MOHÜK hükümlerinin tartışılmak suretiyle uygulanacak hukukun tespit edilmesi gerektiği, Türk Hukuku nazara alınacak ise de dava konusu tazmin isteminin doğrudan davacı ortak adına değil ortaklık adına talep edilmesi gerektiği gözetilerek aktif husumet ehliyetinin olmadığının kabulü gerektiği yönündedir.
5718 Sayılı MOHÜK 9-(4) maddesi uyarınca; Tüzel kişilerin veya kişi veya mal topluluklarının hak ve fiil ehliyetleri, statülerindeki idare merkezi hukukuna tâbidir. Ancak fiilî idare merkezinin Türkiye’de olması hâlinde Türk hukuku uygulanabilir.
Söz konusu amir yasa hükmünden yola çıkılacak olursa; dava dilekçesinde ifade edilen Rusya’da kurulu “…” adlı firmanın tüm hisselerinin davacı firmaya ait olup davacının Türk menşeili bir firma olması, idare merkezinin Türkiye’de bulunması, keza davalının da Türk vatandaşı olup somut olay dahilinde firmanın Rusya’da kurulu olması dışında başkaca yabancılık unsuruna rastlanmaması sebebiyle uyuşmazlık konusu hadiseye uygulanması gereken hukukun Türk Hukuku olması gerektiği kanaatine ulaşılmıştır.
Bu bağlamda bozma ilamında da ifade edildiği üzere; yasal mevzuatımız nazarında davacı ortağın dolaylı zarar iddiası kapsamında açtığı söz konusu zarar tazmin istemini doğrudan kendisi adına değil ortaklık adına verilmesini talep edebileceğinden ancak davadaki talep ortaklık adına değil doğrudan şirket ortağı olan davacı firma adına talep edildiğinden husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.

(IV) HÜKÜM SONUCU :
(1)Davanın aktif husumet yokluğundan REDDİNE,
(2)Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 618,76 TL harçtan mahsubu ile bakiye 564,36 TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacı tarafa iadesine,
(3)Davalı taraf duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
(4)Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
(5)Davalı tarafından yapılan 105,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,
(6)Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK. yönetmeliğinin 47/1. maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle Yargıtay nezdinde temyiz yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Katip …
✍e-imzalıdır.

Hakim …
✍e-imzalıdır.

“5070 Sayılı Kanun hükümlerince bu belge elektronik imza ile imzalanmıştır. “