Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/804 E. 2018/1016 K. 21.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARARIDIR
ESAS NO : 2018/447
KARAR NO : 2018/940
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 23/05/2018
KARAR TARİHİ : 07/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; icra takibine konu senedi okuma ve yazma bilmeyen davacının parmak izi ve mühür atılmak suretiyle değil davalı tarafın davacıya hile ile teminat amaçlı imzalattığını, ancak söz konusu senedin HMK.206 gereğince resmi şekilde tanzim edilmediğinden kambiyo senedi vasfına haiz olmadığını, bu nedenle de davacının takibe konu senetten doğan bir borcu olmadığı bu yönüyle de kabul görülmesi gerektiğinden takibe konu senedin ispat vasfını yitirdiğinden ve imzanın geçersiz olması nedeniyle iptali gerektiğini, davacı …’ün abisi aracılığı ile davalıdan 30/10/2015 tarihinde …plakalı aracı 52.100 TL bedelle satın aldığını ve yine aynı aracı davalı yana altı ay sonra yani 04/02/2016 tarihinde 45.000 TL.ye geri sattığını, davalının 45.000 TL.nin 25.000 TL.sinin 5.000 TL.sini elden verdiğini, kalan 20.000 TL.yi de davacının banka hesabına EFT yaptığını, geriye kalan 20.000 TL.sini de davacıya 04/02/2016 tarihinde 70.000 TL.ye yeni sattığı aracın peşinatına saydığını, kalan 50.000 TL araç bedelini 8.000 TL faizi ile toplamda 57.500 TL bedelle vadeli olarak sattığını, işbu araç satış bedeli borca karşılıkta davalının haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine konulan 04/02/2016 keşide, 20/09/2016 vade tarihli 57.500 TL bedelli senedi diğer davacı …’ın kefil olması ile okuma yazması olmayan davacıya imzalatarak teminat olarak aldığını, davacı tarafından yaklaşık 7 ay araç kullanıldıktan sonra işlerinin kötü gitmesi nedeniyle taraflar kendi arasında anlaşarak verilen 20.000 TL peşinatın %50.sinin davalıya araç kullanım bedeli olarak bırakılması ve kalan 10.000 TL.ninde davacıya iade edilmesi ve davacının aracı davalıya iade etmesi üzerine anlaştıklarını ve en son alınan aracın davacı tarafından noterden satışı yapılarak kendilerine iade edildiğini, davalının davacı tarafından verilen peşinatın tamamını aldığı gibi aracını da iade aldığı halde davacı, davalıya ait işyerine gidip aracın yedek anahtarını verip senedini talep ettiğinde davalının davacıdan haksız olarak 21.500 TL daha talep ettiğini, davacı bunu kabul etmeyince de davacıya imzalatmış olduğu senedi iade etmeyerek haksız kazanç elde etmek için İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, davacıların tüm mal varlığına ve maaşına haciz konulduğunu, bir an için takibe konu senedin davacı tarafından teminat olarak verilmediği kablu edildiğinde dahi 18/10/2016 tarihli araç satım sözlemesinde görüldüğü üzere davacı tarafından davalıya aracın satıldığını, o zaman davalı tarafından davacıya satış sözleşmesinde belirtilen 48.000 TL bedelin ödenmiş olması gerektiğini, aynı zamanda Vergi Usul Kanunu m.257 ve Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği madde 4/1 gereğince de tevsik etmesi ve 7.000 TL.yi aşan tutarı da banka kanalıyla davacıya ödemesi gerektiğini, ancak davalının ticari defter ve banka hesapları incelendiğinde belirtilen araç alım tarihi olan 18/10/2016 tarihinde davacıya hiçbir araç alım bedeli ödenmediğinin görüleceğini, TTK.da ve ve BK.da kıymetli evrak niteliği taşıyan belgeler arasında yer almayan teminat senedinin sözleşme güvencesi çerçevesinde iş ve hukuk hayatında yaşam bulan önemli bir ticari, hukuki belge olduğunu, ve borç senetlerinden farklı olarak kambiyo senetlerine özgü takibe konu edilemeyeceklerini, bu nedenlerle öncelikle telafisi güç ve imkansız zararlara sebebiyet vermemek için davalının davacı …’ın taşınmazlarına uygulamış olduğu haczin dava sonuna kadar teminatsız yada makul bir teminat karşılığında kaldırılmasına, davacı …’ün maaş kesintilerinin davalıya ödenmemesi için icra dosyasının tedbiren durdurulmasına, okuma yazması olmayan davacıya imzalatılan senetteki imzanın hükümsüzlüğüne ve senedin iptaline, icra dosyası ile haksız olarka takibe konu senet nedeniyle davacıların davalıya borçlu olmadıklarının tespitine ve takibin iptaline, davalının senede dayanarak davacıdan hiçbir alacağı olmamasına rağmen tahsil etmiş olduğu tüm maşa kesintisi toplamı olan 13.000 TL.nin davacıya iade edilmesine, davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu davanın konusu ve tarafları gereği Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olmadığını, görevli Mahkemenin Tüketici Mahkemesi olduğunu, davacılara ödeme emri tebliğ edildiği tarihten yaklaşık 2 yıl sonra işbu davanın açıldığını, İİK.nun 72/VII.maddesine göre menfi tespit davası açılması için kanunun öngördüğü hak düşürücü süre geçmiş olup, ayrıca kanunun öngördüğü zaman aşımı süresi içinde davanın açılmadığını, hak düşürücü süre ve zaman aşımı itirazında bulunduklarını, davacının okuma yazma bildiğini, bunun noter belgesi ile sabit olduğunu, davacının… Müdürlüğünde çalışmakta olup … doğumlu olduğunu, … Müdürlüğünde çalışan birinin okuma yazma bilmemesinin imkansız olduğunu, çalıştığı yer ve yaşı itibarı ile okur yazar olmadığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının araç alım sözleşmesini noter huzurunda imzaladığını, aynı gün senet keşide ettiğini, davanın konusu menfi tespit olup senede şekil yönünden yapılan itirazlara bakmaya görevli mahkemelerin İcra Mahkemeleri olduğunu, ayrıca senet geçersiz olsa dahi bu hususun davacının borcu olmadığı anlamına gelmediğini, davacı …’ün … plaka sayılı aracı satın almak istediğini ancak parası olmadığını, hayvan yetiştiriciliği yaptığını, kurban bayramı sonrası hayvan satışlarından elde edeceği gelir ile araç bedelini ödeyebileceğini bu şartlarda aracın kendisine satılmasını istediğini, tarafların araç bedelinin yaklaşık 8 ay sonra kurban bayramından sonra 20/09/2016 tarihinde 57.500 TL olarak ödenmesi konusunda anlaştıklarını, diğer davacının kefil olduğunu ve işbu davaya konu senedin düzenlendiğini, 04/02/2016 tarihinde aracın Bakırköy ….Noterliğinin 04/02/2016 tarih…yevmiye sayılı araç satış sözleşmesi ile davacıya satıldığını ve teslim edildiğini, bu satışa ilişkin irsaliyeli fatura düzenlendiğini, senedin vadesinde yani 20/09/2016 tarihinde ödenmemesi üzerine 06/10/2016 tarihinde icra takibine geçildiğini, davacının iddia ettiği gibi senedin teminat senedi olmadığını, davacının iddiasının ispata muhtaç olduğunu, davacının iddiasını destekler herhangi bir makbuz, dekont vb.belge sunmadığını, davacıların dilekçesinde aracın 57.500 TL bedele satın alındığını kabul ettiklerini, fakat araç bedeli olan senedi nasıl ödedikleri konusunda herhangi bir belge sunmadıklarını, icra takibinden sonra aracı 18/10/2016 tarihinde iade ettiğini beyan ettiklerini, aracın hasarlı ve arızalı olarak trafik cezası borcu ile motorlu taşıtlar vergi borcu ile birlikte davalı şirkete iade edildiğini, davalı tarafından karşılanan vergi borçları, trafik cezaları ve onarım bedelinin davacıdan talep edildiğini ancak ödeme yapılmadığını, bu nedenlerle öncelikle ilk itirazları değerlendirilerek devamla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dava niteliği itibariyle tüketici işlemi kapsamında teminat amaçlı olarak alındığı iddia olunan ve takibe konu edilen bonodan kaynaklı borçlu olunmadığının tespitine yönelik Menfi tespit davasıdır.
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde tüketici, “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiler” olarak tarif edilmiş, Kanunun 73/1. maddesinde “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri”nin görevli olduğu belirtilmiş; 83/2. maddesinde ise “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” hükmüne yer verilmiştir.
HMK’nun 114/(1)-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartı olduğundan HMK’nun 115.maddesine göre dava şartlarının mevcut olup olmadığı mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılabilir.
Somut olayda; davacılar tacir olmayıp 6502 sayılı Kanunun 3/1-k maddesi uyarınca tüketicidir ve menfi tespite konu ve teminat amaçlı verildiği iddia olunan bono da tüketici işlemi kapsamında düzenlenmiştir. Bu haliyle uyuşmazlığın, anılan Kanunun 73/1 ve 83/2. maddeleri uyarınca, tüketici mahkemesi tarafından çözüme kavuşturulması gerektiğinden mahkememizin görevsizliğine ilişkin neticeden aşağıdaki karar tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın görev yönünden reddi ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, talep halinde dosyanın görevli mahkeme olan İstanbul Nöbetçi Tüketici Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK 20. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içersinde taraflardan biri tarafından görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmesi halinde dosyanın İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, taraflarca süresi içersinde gönderme talebinde bulunulmadığı takdirde davanın açılmamış sayılabileceğinin ihtarına,
3-Yargılama, harç ve masrafların görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …
¸