Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/694 E. 2018/1319 K. 12.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/694 Esas
KARAR NO : 2018/1319
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 28/12/2007
KARAR TARİHİ: 12/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan … A.Ş nin diğer davalı …Ş nin acentesi olduğunu, davacıya ait iş yerinin … tarihleri arası için yangın poliçesi ile sigortalandığını, davacı işyerinin depoları arasındaki emtia değişkenliği nedeniyle iki depodaki emtia değerinin yükseltilmesi amacıyl davalı …ne başvurularak zeyilname talep edildiğini, 29/07/2007 tarihindeki sigortalı iş yerinde çıkan yangın sonucunda emtia ve demirbaşların yanarak zarar gördüğünü, bu nedenle de davalı acentenin zeyilname düzenlenmemiş olduğunu fark ettiklerini, iş yerinde 29/07/2007 tarihinde çıkan yangın nedeniyle işyerinde meydana gelmiş olan 355.712.18.-TL hasar tutarını davalılardan dava tarihinden itibaren dava ve talep etmiştir.
CEVAP:Davalı …vekili cevap dilekçesinde; davacının sigorta primini ödememiş olduğunu ve sorumluluklarının TTK nun 1282 ve 1295. Maddeleri gereğince primin ödenmesi ile başlayacağını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …Ş vekili 21/04/2008 tarihli cevap dilekçesi ile; Yangın olayı neticesinde İtfaiye Müdürlüğü’nce tutulan yangın raporunda, yangına sebebiyet veren kimyasal hızlandırıcı niteliğinde bulgulara rastlanmış ve bu yola yangının kasten çıkarıldığı sonucuna ulaşıldığını, yangın neticesinde şüpheliler hakkında taksirle yangına neden olan suçundan Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldığını, müvekkil şirketin poliçe limiti ile sınırlı sorumlu olmak koşuluyla davacının uğradığı gerçek zararı tazminle yükümlü olduğunu, davacının tanzim edildiğini iddia ettiği zeyilnamenin geçersiz olduğunu, icra inkar tazminatının yasal koşullarının oluşmadığını, uyuşmazlık konusu tazminat miktarı yargılamayı gerekli kıldığından davacı tarafın icra inkar tazminatı talebinin reddi gerektiğini beyanla davanın esas bakımından reddini, davanın reddedilen kısmı açısıdan yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLER:Poliçeler, yangın raporu, Eyüp …Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.iş sayılı dosyası, olay yeri inceleme raporu, kriminal rapor, hasar dosyası, bilirkişi raporları ve dosya kapsamından ibarettir.
GEREKÇE:Dava, zamamında zeyilname yapılarak teslim edilmemesi nedeniyle fazla zararın TTK m. 1267 maddesi hükme gereği tazminini ve kâr kaybı-munzam zararın tazminine ilişkindir.
Mahkemece toplanan deliller, iddia, savunma ve bilirkişi raporu doğrultusunda;
29.07.2007 tarih ve M.34.0.18.71.309.03/ YS 921/134S Sayılı yangın raporunda özetle; “…Yangına ne ile müdahale edildi ve Miktarı bölümünde; 200ton su, 180lt. Sen. K, 700lt. A tipi K kullanılmış halbuki yangının dumanlı yanışından dolayı depodaki ipliklerin ana hammaddesinin petrol türevi olduğu bu nedenle de sudan çok KKT(kuru kimyevi toz veya ABC türü yangın söndürücülerle müdahale edilmeliydi…”
Müdahaleden önce yangının durumu bölümünde; 2 bodrum üzeri 3 katlı kâgir binanın giriş kat iplik deposu dâhilinde yoğun duman çıktığı görüldü.
Yanan şeyin son durumu bölümünde; 2 bodrum üzeri zemin +2 normal toplamı 5 katlı binanın 1. bodrum kat elektrik tesisatı, dâhili kısmen yanmak, büro bölümü ve eşyalar ısıdan kavrulmak giriş kat depo dâhilinde bulunan muhtelif iplikler kısman yanmak, binanın arka duvarı tarafımızdan kırılmak, 1. ve 2. kat çorap imalatı yapılan atölyeler dahilindeki makineler, yanmak, kavrulmak, binanın elektrik tesisatı yanmak, sıvası hararetten dökülmek camları kırılmak, teras katta bulunan kompresör makinesinin kumanda paneli erimek bina ıslanmak, islenmek suretiyle zarar görmüştür.
Olayın çıkış sebebi nedir? Bölümünde;
İtfaiye müdürlüğünün 29.07.2007 tarihli raporunda yangının … TEKSTİLE ait deponun girişe göre binanın arka cephesine bakan yerde yoğun olarak istiflenmiş iplik çuvallarının arka duvara yaklaşık 2 metre mesafede ki bölümünde alevli bir şekilde ve yüzeyden başladığı bina terasına kadar ulaşan havalandırma/aydınlatma boşluğundan diğer katlara sirayet ettiği yangın yükü ve oluşan yüksek hararetin etkisi ile doğru orantılı olarak diğer katlara zarar verdiği ve ıslanan ipliklerin ağırlaşması nedeni ite çökmelerin olduğu ipliklerin yanmak, islenmek ve ıslanmak nedeniyle zarar gördüğü belirtilmiştir.
Raporun sonuç kısmında yapılan araştırma ve incelemelerden iplik deposunda ki yanrna olayında müdahale esnasında plastik bir kap içerisinde olduğu için yanma sonucu oluşan aşırı hararet ve genleşme sonucunda içersinde bulunduğu kabın hacimsel patlamasına ve içerisindeki hızlandırıcı sıvının ve sıvının gaza dönüşmüş bölümünün aniden parlayarak noktasal serpinti ve partikülleri ile …’ nun vücudunun açıkta olan bölümlerinin yanarak yaralanmasına sebep olan sıvı türü hızlandırıcı kimyasalın varlığı da göz önüne alındığında mevcut yangın olayının binanın giriş Katında bulunan … TEKSTİL firmasına ait iplik deposunda (tiner, benzin, solvent ) sıvı türü bir kimyasal hızlandırıcı yardımıyla kasten çıkartıldığı ve yukarıda detaylandırıldığı biçimde gelişerek adı geçen binada faaliyet gösteren diğer iş yerlerine sirayet ettiği tahmin edilmektedir. (KASIT) denilmiştir.
29.07.2007 tarih ve … İfade Tutanağından özetle; 29.07.2007 günü saat 11:00 sıralarında işyeri ortağının kendisini arayarak işyerinde yangın çıktığını söylemesi üzerine iplik deposuna geldiğinde itfaiye görevlilerinin yangını söndürmüş olduklarını ve soğutma çalışmalarını sürdürdüklerini, bu adresi sadece mal alımı ve bırakılması için kullandıklarını ve depodan her çıkışlarında elektrik şalterini kapatarak çıktıklarını en son 28.07.2007 günü saat 08:30 sıralarında deponun kullanıldığını aynı gün yine çıkışta elektrik şalterini kapatarak işyerinden çıkıldığın, yangın sonrasında yaptığı kontrollerde yaklaşık 400.000- YTL tutarında ipliğin yanmış olduğunu yangının çıkış nedenini bilmediğini beyan etmiştir.
29.07.2007 tarih ve… İfade Tutanağından özetle; 29.07.2007 günü saat 07:10 sıralarında işyerine giderken işyerinin bulunduğu sokak üzerinde 5 sayılı binanın bacasından dumanların çıktığını gördüğünü, çevrede çalışan diğer komşu işyeri çalışanları ile birlikte binaya girdiklerini en üst katın kapısının kilitii olması nedeniyle 2. kata inerek kapıyı açtıklarını ve bir çuvalın yeni tutuşmuş olduğunu gördüklerini ve yangını hemen söndürdüklerini, ancak bir alt katta bulunan iplik deposunun havalandırma boşluğundan alevlerin gelmeye devam ettiğini, bu arada itfaiye araçlarının geldiğini ve yangına müdahale ettiklerini ve kendilerinin binadan ayrıldıklarını ifade etmiştir.
21.08.2007 tarih ve … nolu … Üniversitesi Anali:z Raporundan özetle; Eyüp …Sulh Hukuk Mahkemesinin … D.İŞ dosyasına sunulmuş olan yangın artıkları analiz sonuçlarının özetine göre yangından sonra kalan artıklardan değişik yerlerden alındığı belirtilen, yanmış materyallerden oluşan siyahlaşmış bakır, iplik ve taş parçası gibi yangın artıklarından yapılan gözle ve duysal muayenede farklı yanma hızı nedeni ile karbonize olarak siyahlaşmış iz ve yanık kokusu mevcuttur.
a- yapılan gaz Kromatografik ve analitik analiz yöntemlerin sonucunda yangın başaltıcı ve ya hızlandırıcı olarak bir yanıcı veya patlayıcı etki yapacak bir petrol ürünlerini veya Molotof kokteyli bileşenleri yanıcı, parlayıcı solventler ile nitrat, klora!:, selüloz gibi patlayıcı ham maddesi veya yardımcı ham maddesi olan kimyasal madde bileşenlerine rastlanılmamıştır.
b- artıklarda bulunan bakır tel ve kablo içi tel parçalarının yangından tahribat olmuş ve siyahlaşmış olması nedeniyle bunlar üzerinde yapılan incelemede kontakta ilişkin emare görülmemiştir denilmektedir.
05.07.2007 tarihli Prof. Dr. … ve Dr. … imzalı Teknik İnceleme Raporunda özetle; Raporlarının sonunda dosya kapsamında verilen mevcut bilgi ve belgeler ile görsel kayıtları inceleyen, yanıcı ve patlayıcı maddeler ile yangın ve olay yeri inceleme konusunda uzman olan heyetimiz olay yerinde yaptığı keşifte söz konusu yangının eşyalara ve binaya verdiği yapısal hasarları da göz önüne alarak elde ettiği bulgulardan, yangın çıkış sebebinin ekte ki resimlerde görüldüğü üzere binanın arka cephesinde kalan korunmasız ızgaralı havalandırma bölümüne dışarıdan ve iç katlardan atılabilecek sönmemiş sigara izmariti kibrit çöpü vesaire gibi yakıcı bir unsur olabileceği kanaatindedir denmiştir.
11.08.2007 tarihli Polis Kriminal Raporunda özetle; Ekspere verilen eşya bölümünde, Görevlilerce yürütülmekte olan bir tahkikatla ilgili olarak laboratuarımıza teslim edilen cam kavanoz içinde yanmış iplik parçalarına fiziksel incelemeler ve GC(Gaz Kramotofisi),yapılan bu test ve analizler neticesinde inceleme konusu üzerinde yanıcı ve yangın başlatıcı özelliğe sahip herhangi bir madde artığına rastlanılmamıştır. Benzin, gaz yağı, tiner vb. yanıcı ve yangın başlatıcı madde uçucu özellikleri nedeniyle kolayca buharlaşıp ortamdan uzaklaştıklarından tespit edilemeyebilir denmiştir.
29.08.2007 tarihli …’ a ait Bilirkişi raporunda özetle; Aydınlatma ve binaya ait havalandırma boşluğunun … Tekstil’ e ait iplik deposunun arka kısmında ekteki resimlerde görüldüğü gibi pencerenin olduğu yerde son bulması nedeniyle havalandırma boşluğuna atılmış olan kâğıt bez parçaları vb. gibi maddelerin zemin de birikmesi sonucu herhangi bir açık ateş kaynağı ile buluşması sonucunda alevli yanmaya dönüştüğü ve çoğu petrol türevinden oluşmuş sentetik ipliklerin alev almasıyla birlikte havalandırma boşluğunun da baca görevi yaparak alev dillerinin üst kata sirayet ettiği kanaati belirtilmiştir. Ayrıca rapor ekinde sunulan olay yeri resimlerinin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere iplik deposunun ön cephesinde yanmanın olmadığı görülmektedir.
31.08.2007 tarihli Bilirkişi … Raporunda özetle; Raporunun sonuç bölümünde yangının meydana gelmesinde havalandırma boşluğu ile diğer katlarda mesai yapan işçilerin veya ziyarete gelenlerin ya da sağlıklı olmayan arka cepheden Bimekan takımı tarafından atılan sigara izmariti ile yangının oluştuğu kanaati hâsıl olmuştur denmektedir.
11.08.2008 tarihli … ve … imzalı Bilirkişi Raporunda özetle; Raporun sonuç kısmında Belirsiz kişi ya da kişilerce havalandırma boşluğu içinde atık durumdaki yanıcı maddeler üzerine söndürülmemiş sigara ya da kibrit çöpü atılarak yanma hadisesinin başladığı, yanmanın büyüyerek etrafa dağılıp yangına dönüştüğü ve üst katlarda bulunan işyerlerine de zarar verdiği ve yangın nedeniyle …’un kusurunun bulunmadığı ve taksir durumunun oluşmadığı görüş ve kanaatine vardıklarını belirtmişlerdir.
9.Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.11.2009 tarihli celsesinde dinleneın davacı tanığı …’un ifade tutanağından özetle; Ben davacı şirkete pazarlamacı olarak çalışıyordum 29.07.2007 günü meydana gelen yangını depocu … bana telefon ile bildirdi. Deponun bulunduğu hana geldiğimde han yanıyordu depoda hanın giriş katında idi itfaiye deponun caddeye bakan kapısından müdahale ediyordu 5 -6 kadar çuvalı arkadaşlarla dışarı çıkardık duman üzerimize gelince dışarı çıktık. İtfaiye önce arkaya geçemedi sonra arka duvarı kırarak müdahale ettiler itfaiyenin söylediğine göre yangın arka tarafta ki havalandırma boşluğundan çıkmış diyerek ifadesini imzalamıştır.
9 Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.11.2009 tarihli celsesinde dinlenen davacı tanığı …’nın ifade tutanağından özetle; Ben bir gün önce sabah saat 7-8 arası depoya iplik boşalttım. Ertesi gün yani 29.07.2007 günü bizimle çalışan hamal yangını görmüş, ve beni telefon ile aradı bende şirketin sahibi VİTALİ KÜTİEL xe haber verdim olay mahalline geldiğimde depo yanıyordu. İtfaiye ön kapıyı kırmış ve söndürme çalışmaları başlamıştı arka tarafa ulaşamıyorlardı zira yangın arkadan çıkmıştı. Kapıyı kırdıkları önden 4-5 çuvalı dışarı aldık sonunda arka duvarı yıkarak yangın yerine ulaştılar. Ben depo sorumlusu olduğum için gelen malların hangi depoya konulacağına ben karar veriyorum çünkü hangi deponun müsait olduğunu da ben biliyorum diyerek ifadesini imzalamıştır.
9 Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.11.2009 tarihli celsesinde dinlenen davacı tanığı …’nin ifade tutanağından özetle; Cumartesi günü depo sorumlusu … ile depoya sabah 7 de geldik mal boşalttık ve 8 de iş bitti ayrıldık. Yeğenim Nuri AKŞAHİN deponun bulunduğu hanın 2 han ötesinde bekçi olarak görev yaptığı için yangını görmüş ve beni aradı bende depocu … ‘y1 aradım handa yangın çıkmış ve gidiyorum dedim ve hemen hemen aynı anda yangın yerine geldiğimizde deponun bulunduğu bölge yanıyordu. İtfaiye gelmiş ve müdahale ediyordu. Yangın hava boşluğunda arka tarafta çıkmış itfaiye arka duvarı kırmış ve yangını tamamen söndürdüler. O gün geldiğimde ön kapıdan 4-5 iplik çuvalını da dışarı çıkardım diyerek ifadesini imzalamıştır.
29.01.2010 …, … ve … Raporundan özetle; Dosyada yangının çıkış nedenine ait kanaat ve tahmini görüşler olmakla birlikte herhangi bir kesin bulgu ve delil olmadığı görülmüştür, kesin bir delil ve kanıt olmadığından yangının çıkış nedeli ile ilgili herhangi bir kimseye herhangi bir kusurun izafe edilemeyeceği görülmüştür. Binada bulunan ve binayı ticari amaçla kullanan işletme ve mal sahipleri binada yeterli ve gerekli yangın güvenliği ve tedbirleri almadığından bu konuda sorumlu oldukları kanaatine varılmıştır denilmektedir.
İstanbul Ticaret Odası kaydı aşağıdaki gibidir; Sicil numarası … ana sözleşmenin tescil tarihi 18.07.1995 oda kayıt 04.08.1995 meslek grubu 29-bilumum iplik (Her cins iplik ticareti )
Hasar gören iplik cinsleri aşağıdaki gibidir; …ve …(akrilik elit), Petrol türevi olan akrilik elyafından üretilmiş sentetik (tam yapay) ipliklerdir. …(akrilik polyamıd: bu ipliğin %76’ı akrilik %13’ü …(PBT=polibutılenterefelant bu termoplastik bir polietilen lifidir, yapısında uzama özelliği mevcuttur. Petrol yan ürünü olarak elde edilmekte, kolay yanan bir maddedir. Buniar genelliklede kontinü flament ipliklerdir. Bu ipliklerin ana ham maddesi de petrolün yan ürünleridir. Viskon, Likra, Kaşmir cinsi senteıik ipliklerdir.
Bu özelliklerinden dolayı da yanan depoda bulunan bu iplikler petrol türevi ham maddelerden elde edilen ve öncelikle isli daha sonra hızlı alevlenme şeklinde yanarlar ve bu tür yangınlarda su sadece soğutucu olarak kullanılır. Yangını ise KKT(Kuru kimyevi toz) veya köpüklü yangın söndürücülerle söndürülmelidir.
Ayrıca iplik hasarı ile ilgili olarak … Ltd. Şti’nin ipliklerini satın aldığı … A.Ş. den … imzalı 01.08.2007 tarihli yazıda özetle;
Kurtarılan ipliklerin aşağıdaki sebeplerden dolayı l.veya 2.ci kalite olarak satılması zordur.
Yangında yüksek ısı oluşmasından dolayı bu ipliklerde kullanılan(Javel, Mopa, Mopak vb.) PBT(Poli butilen tereftalat) karışımı 100C° ısıdan sonra özelliğini kaybeder ve bu da kumaşta arzu edilen yumuşaklık, efekt ve çekim özelliği sağlamaz.
Yangında oluşan yanık kokusu iplik içerisine nüfuz ettiği için giysi olarak üretilmesi mümkün değildir. Yıkama ile de çıkmaz.
Yangın kurtarma çalışmasında sirayet eden su, is ve lekeler de malın kullanımına engeldir.
Sonuç olarak bu mallar, yukarıda belirtilen sebeplerden dolayı, bu sektörde 3.cü sınıf tabir ettiğimiz türden mallardır ki maddi bir değer ifade etmez.
Hasar gören ve maddi değeri olmayan bu ipliklerin toplamı 41.169,80Kğ.olup, toplam değeri 297.414,49$ dır ve olay günkü 1,3104TL. kur karşılığı toplam 389.731,95 YTL. olduğu tespit edilmiştir. Çünkü dosyada mevcut …A.Ş.’ye ait 01.07.2007 tarihli peşin fiyat listesinin not kısmında; Ödemeler peşindir. Vadeli satışımız yoktur. Tüm ürünlerimizde 20cent optik beyaz farkı uygulanır. Ödemesi yapılan siparişler öncelikli oiarak gönderilir denmektedir.
Dosyada mevcut Karan Tekstile ait yazıda Müşterimiz…şti’nin isteği üzerine 2006 yılında KDV hariç 2.654.938,86 \TL.Iik ve 2007 yılında ise KDV hariç 2.513,235,76 YTL.lik satış yaptığımıza dair belgedir. Denmiştir.
Olay yeri incelemesi sırasında mümkünse ilk saatler içerisinde olay yerinden usulüne uygun olarak olay yerinde yanmış olan veya yanmamış olan maddeler, sıva parçaları ve özellikle isli cam kırıkları gibi ve elektrik tesisatının güç çeken ve ark yapma ihtimali olan bölgelerindeki kablolardan numuneler almak önemlidir. Nitekim yangın günü olay yeri inceleme ekipleri tarafından birtakım numuneler alınmış ve kriminal şubede incelenmiş olup, sonuç raporu dosya kapsamındadır.
29.07.2007 tarih ve M.34.0.18.71.309.03/ YS 921/134S Sayılı yangın raporunda KASIT’ la biten sonuç kısmı ifade edildiği gibi tahminden ibarettir. Çünkü bilindiği gibi itfaiyecinin birincil görevi personelinin iş sağlığı ve iş güvenliğini korumaktır ki yangına müdahale esnasında kendilerinden yeterince istifade edilebilinsin.
İtfaiye raporunda yapılan araştırma ve incelemelerden, 11 yıllık meslek yaşamı süresince oluşan birikimler ve mesleki tecrübelerden denmesine rağmen, iplik deposundaki yanma olayına müdahale esnasında plastik bir kaptan bahsedilmektedir. Öncelikle bu kapta ne olduğunu bilmemelerine rağmen içinde yangın hızlandırıcı olduğu kabul edilmiştir.
Bu durumda itfaiyecinin yapacağı ilk ve en önemli iş plastik kabı soğutma işlemine tabi tutarak dışarı çıkarmaktır. Çünkü içinde ne olduğunu bilmediğiniz bir kap ortam ısısı ile ısınır ve içinde her ne varsa ki bu suda olabilir buharlaşır ve sonuç olarak kap bu basınca dayanamayarak patlar nitekim patlamış fakat içinde herhangi bir yanıcı madde olmadan sadece kaynamış su olarak etrafa yayılmıştır.
Dolayısıyla İtfaiye tarafından yapılan bu değerlendirmeler kesin bir bilgi ve belgeye dayanmamaktadır. Zaten itfaiye raporunun sonuç bölümünde de bir takım kimyasal maddeler olduğu ve bu kimyasalların İtfaiye Çavuşu …’nun vücudunun açıkta kalan bölümlerini yaktığını tahmin ettiklerini ifade etmişlerdir. Dosya kapsamında yapılan incelemelerde bu tezlerini ve tahminlerini kesin bir bilgi ve belgeye dayandıramadıkları da aşikârdır.
Bu tür iplik depolarında yangını hızlandırıcı tiner, benzin, mazot ve solvent gibi yanıcı maddeler bulundurulmaz. Bulunmadığı da 11.08.2007 tarihli Polis Kriminal Raporunda ve 21.08.2007 tarih ve 1837-1 nolu Yıldız Teknik Üniversitesi Analiz Raporuda ipliklerde yapılan analiz sonucunda hızlandırıcıya rastlanmadığı ifade edilmiştir. Dolayısıyla itfaiye raporunda belirtilen yangın hızlandırıcı her hangi bir kimyasal maddenin varlığından bahsedilemez.
Ayrıca yine itfaiye raporunda binanın arka cephesine bakan yerde yoğun olarak istiflenmiş iplik çuvallarının arka duvara yaklaşık 2 metre mesafede ki bölümünde yangının alevli bir şekilde ve yüzeyden başladığı bina terasına kadar ulaşan havalandırma/aydınlatma boşluğundan diğer katlara sirayet ettiği denilmektedir. Şayet patlayan bidonda herhangi bir yangın hızlandırıcı olsa idi alev iplik çuvallarına etki eder ve söylendiği gibi yüzeysel değil içten yanmayı da hızlandırırdı.
29.07.2007 tarihli …’a alt İfade Tutanağında, Yangın nedeniyle …’un kusurunun bulunmadığı ve taksir durumunun oluşmadığı ve yaklaşık 400,000.-TL. lik ipliklerinin yanarak, islenerek ve ıslanarak zarar gördüğü anlaşılmaktadır.
-Tüm ifade tutanaklarından anlaşıldığı üzere yangın davacı yanın iradesi dışında gerçekleşmiş ve iplik deposunun bulunduğu binanın havalandırma boşluğunda başlamıştır.
21.08.2007 tarihli … Üniversitesi analiz Raporunda ve 11.08.2007 tarihli Polis Kriminal Raporunda da yangın yerinden alınan numuneler üzerinde yapılan teknik ve bilimsel analizler sonucunda herhangi bir yangın hızlandırıcıya rastlanmamıştır denmektedir.
Bu da bize itfaiye raporunda bahsedilen plastik bidonda ve davacı ya ait depo dâhilinde herhangi bir hızlandırıcının olmadığını gösterir.
Dosyada mevcut tüm bilirkişi raporlarının sonuç kısımlarında yangının binanın arka cephesinde kalan korunmasız ızgaralı havalandırma bölümüne dışardan veya içeriden atılmış her hangi bir açık ateş kaynağı ile tutuşturulmuş olabileceği denmesine rağmen binanın diğer katlarında çalışanlardan veya özelliklede gece mesaiye kalanlar tarafından iç katlardan atılabilecek sönmemiş sigara izmariti veya söndürülmemiş kibrit çöpü vesaire gibi yakıcı bir unsur olabileceği değerlendirilmiştir.
Yanan iplikler genel olarak ortalama 26-28 kğ. Iık Polipropilen çuvallarda sevk edilirler. Bu polipropilen çuvallarda kolay alevlenen katı yakıtlar sınıfındandır.
Keşif esnasında yanan deponun hacminin ölçülmüş ve 24×9,25×2,90 cin. olarak tespit edilmiştir. Bu da 643,80 m3 lük bir alan etmektedir. Anlamı ise bu depoya yaklaşık kaç ton iplik stoklanabilineceğini hesaplarsak; Bir çuvalın ortalama 27kğ. İplik aldığını kabul edelim.
Bir çuval= 25xl00x60Cm.ölçülerindedir ve 0.25x1x0.60= 0.15 m3 eder.
Deponun ölçüleri itibariyle 643,60 m3 olduğuna göre bu depoya kaç çuval iplik
koyabiliriz, 643,80/0.15= 4292 adet dolu çuval yerleştirebilinir.
Bir çuval 27kğ. İplik aldığına göre 4292×27= 115.884kğ.iplik alabilir.
Hâlbuki bu depoda yangın anında toplamı 41.169/80Kğ. İplik mevcutmuş bu da
deponun 228,72 m3 lük kısmı dolu diğer kısımları boş demektir.
Bu nedenle de depoda yeterince oksijen mevcut olduğundan yangın hızla büyümüştür.
YANMA; yanıcı maddenin ısı yardımı ile oksijenle birleşmesi sonucu ortaya çıkan kimyasal reaksiyondur. Yanmanın şartları, yanma olayının meydana gelebilmesi için üç şartın bir arada olması gerekir. Bu şartlar YANICI MADDE, ISI VE OKSİJEN’ dir. Şartlardan herhangi birinin bulunmaması veya yeterli miktarda olmaması halinde yanma olayı meydana gelmez. Yanıcı madde; belirli şartlar oluşturulduğunda bütün maddeler yanabilir. Ancak bu şartların hepsini hazırlamak her zaman mümkün değildir. Biz yanıcı madde sözünden ısı karşısında yanıcı buhar veya gaz çıkarabilen ya da kolaylıkla korlaşabilen maddeleri anlıyoruz. Bu anlamda yanıcı maddelerin büyük çoğunluğunun bileşiminde ( C ) Karbon ( H ) Hidrojen, ( O ) Oksijen, ( S ) Kükürt ( F ) Fosfor gibi elementler bulunmakta, ısı ile temaslarında çeşitli bileşikler halinde gaz ortaya çıkarmaktadırlar. Bu gazlar buhar halindedir ve yanmayı hızlandırırlar. Yanmanın kontrol dışına çıkmasına YANGIN denmektedir.
Bu yangında bu yanma dörtlüsünde görüldüğü gibi Oksijen, havada %21 oranında mevcuttur. Depo önündeki havalandırma boşluğunda çevreden gelip bu boşluğun tabanında birikmiş her türlü kâğıt, kumaş parçaları, iplik artıkları pamuk havları mevcut, çünkü binada faaliyet gösteren iş yerleri çoğunlukla tekstille iştigal etmekteler bu yüzden de burada özellikle daha da kolay tutuşabilen tekstil ve iplik uçuntuları da mevcuttur. Geriye bunları zincirleme kimyasal Yanma reaksiyona sokacak başlangıç enerjisine ihtiyaç var oda dışarıdan bu havalandırma mazgalına düşebilecek sönmemiş sigara izmariti kibrit veya bir kıvılcım yeterlidir.
Bu yangın olayında yangının havalandırma boşluğunda başlamış olması ve havalandırmanın da çatıya kadar uzaması baca görevi yaparak yanmayı hızlandırmış doğal olarak öncelikle iplik deposuna sirayet etmiş daha sonrada üst katlara ulaşmıştır.
19.Aralık.2008 tarih ve 26735 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren binaların yangından korunması hakkında yönetmeliğin, MADDE 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı; kamu kurum ve kuruluşları, özel kuruluşlar ve gerçek kişilerce kullanılan her türlü yapı, bina, tesis ve işletmenin, tasarımı, yapımı, işletimi, bakımı ve kullanımı safhalarında çıkabilecek yangınların en aza indirilmesini ve herhangi bir şekilde çıkabilecek yangının can ve mal kaybını en aza indirerek söndürülmesini sağlamak üzere, yangın öncesinde ve sırasında alınacak tedbirlerin, organizasyonun, eğitimin ve denetimin usul ve esaslarını belirlemektir. MADDE 2- (1) Bu Yönetmelik; a)Ülkedeki her türlü yapı, bina, tesis ile açık ve kapalı alan işletmelerinde alınacak yangın önleme ve Söndürme tedbirlerini, b)Yangının, ısı, duman, zehirleyici gaz, boğucu gaz ve panik sebebiyle can ve mal güvenliği bakımından yol açabileceği tehlikeleri en aza indirebilmek için, yapı, bina, tesis ve işletmelerin tasarım, yapım, kullanım, bakım ve işletim esaslarını, kapsar.”
Yukarıda nedenlerini izah etmeye çalıştığımız bu yangın olayında, binaların yangından korunması hakkındaki yönetmelik hükümlerince kat malikleri tarafından yangın güvenlik önlemlerinin alınmadığı anlaşılmaktadır. Bu bilgi diğer Bilirkişi raporlarında da vurgulanmıştır.
Özellikle Bilirkişi…’ ın raporunun ekindeki yukarıdaki resim teknik ve bilimsel olarak tüm detaylarıyla incelendiğinde yangının binanın havalandırma boşluğundaki ekte bilginize sunulan resimlerde görüldüğü gibi ızgara demirler seviyesinde başlayarak … tekstil deposuna ait pencereden içeri sirayet etmiş ve depodaki ipliklerin yanması sonucu hızlanarak aynı binanın üst katlarında bulunan işyerlerine sirayet ettiği ve büyüyerek geliştiğini göstermektedir.
Bu yangın sonunda itfaiyenin de soğutma ve söndürme neticesinde 643,60 m3 lük depoda mevcut 41.169,80Kğ. İplik zayi olmuştur ki buda 228,72 m3 lük bir yer işgal etmiştir ve toplam maddi değeri 297.414,49$ Amerikan doları olup olay günkü kur olan 1,3104 = 389.731,95 YTL. olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca depoda fazla malın olmaması ortamda yeteri kadar oksijenin olması demektir ki buda yangının büyümesine ve hızlanmasına yardım demektir.
Yangın girişe göre binanın arka kısmında bulunan duvar tarafında bahsi geçen havalandırma boşluğunda doğal olarak birikmiş olan ve A-sınıfı katı yanma özelliği olan, kolaylıkla tutuşabilen tekstil ve tekstil uçuntuları ile kâğıt atıklarının binanın diğer katlarında vardiyada çalışanlarca veya dışarıdan atılabilinecek kibrit, sigara izmariti vb. gibi bir ateş kaynağı ile buluşması sonucu yangının meydana geldiği ayrıca dosyada mevcut Bilirkişi raporları incelendiğinde tüm bilirkişilerin kanaati de bu doğrultudadır.
Ayrıca bu yangın olayında davacı yana yangının çıkmasından dolayı her hangi bir kusur da izafe edilmemiştir.
Davacı Şirkete ait bulunan;… adresindeki depoda 29.07.2007 tarihinde yangın çıkmış ve bu yangın sonucunda depoda bulunan emtia ve demirbaşlar yanarak hasarlanmıştır.
Davacıya ait olan iki depo aşağıda sunulmuş iki poliçe ile Davalılar tarafından sigortalanmıştır.
Davalılardan …A.Ş. diğer Davalı acentesi aracılığı ile Davacıya ait bulunan; … adresindeki depoyu, Davacının 25.04.2007 tarihli sigorta teklifi üzerine, 17.05.2007 – 17.05.2008 tarihleri arası için, Depoda bulunan emtiaları 154.000.00.- TL değer üzerinden, 31.05.2007 tarihinde düzenlemiş olduğu … nolu poliçe ile, yangına karşı sigortalamıştır.
Yine Davalılar tarafından Davacıya ait bulunan ; …adresindeki diğer depo, davacının 15.11.2006 tarihli sigorta teklifi üzerine, 15.11.2006 – 15.11.2007 tarihleri arası için, depoda bulunan emtiaları 115.000.00.- TL değer üzerinden, 30.11.2006 tarihinde düzenlemiş oiduğu 3397-Y-1156 7 nolu poliçe, yangına karşı sigortalamıştır.
Davacıya ait olup davalı …ne yazılmış dosyada bir örneği olan 25/07/2007 tarihli yazıda davacı her iki depoda bulunan toplam emtia değerinin 269.000.00.-TL sinden 600.000.00.-TL sine yükseltilmesi talebinde bulunmuştur.
Davalı … AŞ nin ticari faaliyetini sürdürmekte bulunduğu…adresinde Bilirkişilerce yapılan incelemede Bilirkişilerin 06/11/2010 tarihli raporlarını 3. sayfasında tablo halinde gösterildiği üzere davalı …nin defter kayıtları üzerinde yapılan incelemede yangının çıkmış olduğu depoya ait … nolu yangın poliçesi için davacının talep etmiş bulunduğu değer artışına ait düzenlenmiş olan bir zeyilnameye rastlanılmamıştır. Ancak davacının 29/07/2007 tarihinde meydana gelmiş olan yangından önce davalı acenteye yazdığı yazıya göre 2 depo içinde değer artışı talep edilmiş ve 600.000.00.-TL çıkarılması istenilmiştir. (Bilirkişi raporunun 3.sayfasında belge şeklinde gösterilmiştir) Bu yazıda iki depo içinde değer artışı talep edilmiş olduğu halde davalı acente yangının çıkmamış olduğu depo için değer artışını kabul ederek 31/07/2007 tarihinde 115.000.00.-TL olan emtia değerini talep gibi 185.000.00.-TL daha arttırarak 300.000.00.-TL arttırmıştır. Ancak davalı tarafından yangının çıktığı depo için zeyilname düzenlenmediği gibi red ettiği konusunda davacıya da bilgi vermemiştir. Bu durum dan da davacının yangın çıkmasından önce depolarda bulunan emtia için değer artışı talebinin davalı acente tarafından değerlendirildiği, yangından sonrada yangın çıkmayan diğer depo için zeyilname düzenlenerek emtia değerinin arttırıldığı yangın çıkan depo için zeyilname düzenlenmemiş olduğu tespit edilmiştir.
Davacı Tarafından Sunulan Yasal Defterler; 28/11/2011 tarihli bilirkişi ek raporunun 1. sayfasında tablo şeklinde gösterilen söz konusu defterler üzerinde usul açısından yapılan incelemede yasal defterlerden yevmiye defterinin …K.” nun 70, nci maddesi gereğince gerekli kapanış tasdiki »örülmüştür. Diğer taraftan belirtilen yasal defterlerin, TTK’ nun 85’inci maddesine göre davacı lehine delil olma niteliğine haiz oldukları anlaşılmıştır.
Esas ve hesap açısından yine aynı bilirkişinin raporunu 2. sayfasında tablo halinde gösterildiği üzere ;davacının iş hacmi ve dönem itibariyle stok hareketleri arasında her ne kadar oransal olarak bir tutarlılık söz konusu değilse de kayıtlar üzerinden tespit edilen stok miktarının yukarıdaki gibi olduğu anlaşılmaktadır. Belirtilen stok miktarının ne kadarının olay sırasında zayi olduğu 2007 yılı yasal defter kayıtlarından net olarak takip edilememektedir.
Ancak olay ile ilgili olarak davacı şirket tarafından Takdir Komisyonuna 2007 yılı içerisinde müracaat edilmiş olmasına karşılık, karar 2008 yılında verilmiş olduğundan, gerek KDV gerekse de Karşılık Gideri açısından. Zarar miktarının yasal defter kayıtlarına intikali 2008 yılı içerisinde gerçekleşmiştir.
Davacı şirket talebi üzerine aşağıda sunulan Takdir Komisyonu Kararı ile şirketin ZARAR olarak kayıtlarına intikal ettirebileceği tutar 270.000.00 TL. olarak tespit edilmiştir. Yukarıda da belirtildiği gibi, yasal defterler üzerinde yapılan incelemede ise söz konusu tutarın 2008 yılında ZARAR olarak kayıtlara intikal ettirildiği görülmüştür.
Bu durumda davacı yasal defterlerine göre oluşan zararın 270.000.00.-TL olduğu kabulü gerekmiştir.
Munzam Zarar ile ilgili değerlendirme ve tespitler; Muhtelif Yargıtay Kararlarında, Borçlar Kanunu’nun 105’e göre munzam zarar; “borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Başka bir anlatımla, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarardır. Yani, borçlu temerrüde düşmeden borcunu vadesinde ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki farkın temerrüt faizi ile karşılanmayan bölümüne isabet eden zarardır.” şeklinde tarif edilmiştir. Munzam zarar niteliği itibariyle müspet zarardır . Yani, Borçlu borcunu zamanında ödese idi, alacaklının varlığı ne duruma gelecek idi ise o durumunun sağlanmasıdır.
Dolayısıyla ödeme tarihine kadar geçen süre içinde bir işte kullanılmaması sonucu davacının yoksun kaldığı kazanç miktarının tespit edilmesi ve ya alacağın temerrüt faizini geçtiği takdirde aradaki farkın davacıya ödenmesine karar vermesi gerekir. Bir borç ilişkisinde munzam zararın söz konusu olabilmesi için, alacaklının temerrüt faizinden fazla bir zararının ortaya çıkması gerekir. BK.mad. 105’te söz konusu zarar için “geçmiş günler faizinden fazla olan zarar” ifadesi yer almaktadır.
Temerrüt faizi dışında bir zararının olduğunu iddia eden alacaklı, bunun varlığını ve miktarını ispat etmek zorundadır.
Doktrinde de “Yukarıda da belirtildiği gibi, munzam zararın varlığını ispat, böyle bir zararının olduğunu iddia eden alacaklı üzerindedir Buna göre alacaklı, temerrüt faizini aşan zararını, inanılır, kesin ve net bir şekilde ispat etmelidir. Kanunun ifadesi, doktrinde munzam zarar veya temerrüt faiziyle karşı lan mayaıı zarar olarak adlandırılmaktadır.
Alacaklı parayı zamanında elde etmiş olsaydı onu. değer kaybından etkilenmeyecek biçimde değerlendireceğini ispat edebilirse, söz konusu azalma aşkın zarar olarak borçluya yükletilebilir. Bu nedenle alacaklı ancak zamanında ödeme halinde değer kaybını önleyebilecek olduğunu ispat edebilirse tazminata hak kazanabilir…” O halde alacaklı, özellikle borçlunun yaptığı geç ödeme nedeniyle mali sıkıntı içine düştüğünü, bu sıkıntı sonunda bankadan yüksek faiz ile kredi almak zorunda kaldığını ve bu krediyi dava konusu işte kullandığını ya da mal alımı yapamadığından muhtemel kardan mahrum kaldığını ispat etmelidir.
Dava konusu somut olaya baktığımızda, davacı şirket vekili tarafından verilen dilekçede özet olarak ” BK md.105 gereğince 100.000.00 TL. munzam zarar talep edildiği” belirtilmiş ancak detay bir şekilde munzam zararın kaynağı ve nasıl oluştuğu yönünde bilgi ve belgeye yer verilmemiştir.
Bu durumda yukarıda ayrıntılı olarak yapılan açıklama ve değerlendirmeler çerçevesinde iki olasılık esas alınarak tespit yapılmaya çalışılmıştır.
Bunlardan birinci husus “davacının temerrüt faizinden fazla bir zararının ortaya çıkması” ile alakalı olup, alacak miktarı ve temerrüt faiz miktarı henüz gerçekleşmemiş olduğundan bu anlamda her lıangi bir munzam zarar hesabı da söz konusu olamamıştır.
İkincisi ise kazanç kaybı ile alakalı olmaktadır. Şirketin incelenen defter kayıtlarından tespit edilen bir kısım hesap kalemleri yukarıda belirtilmiştir. Buradan da görüleceği gibi, davacı şirket olay tarihinden yaklaşık 1 ay önceki Gelir Tablosunda (30.06.2007 tarihli) -36.983.91 TL zarar etmiştir. Stok devir hızı da oldukça düşük kalmıştır.
Olay tarihindeki (29.07.2007) Gelir Tablosunda ise 8.908,30 TL gelir elde edilmiş ve dava tarihi (28.12.2007) itibariyle oluşan kazanç ise 41.786,57 TL olmuştur. Bu veriler ışığında davacı şirketin kazanç kaybından bahsetmek mümkün görülmemektedir.
Ancak brüt satış karlılığı açısından yapılacak değerlendirme de şirketin ortalama satış karlılık oranı % 6, Faaliyet Giderleri Payı da % 5 olarak hesaplanmıştır. Bu durumda;
Yukarıda belirtilen Takdir Komisyonu Kararı ile hesaplanan zarar miktarının dikkate alınması sonucu, davacı şirketin söz konusu malı alıp yeniden satışa sunamaması nedeniyle oluşabilecek munzam zararı maksimum (270.000 * % 6 ) – (270.000 * % 5) = 2.700.00 TL olarak hesaplanmıştır.
Davacı şirkete ait 2007 yılı defterlerinden dava konusu olaya ilişkin somut bir kayıt işlemine rastlanılmamış olmakla birlikte, oluşan zararın 270.000.00 TL. olarak 2008 yılında kayıtlara intikal ettirildiği ve bu tutarın incelenen mali tablolar ve ilgili TKK dikkate alındığında kabul edilebilir bir tutar olduğu ve davacının kayıtlarından tespit edilen zararın 270.000.00 TL olarak kabul edilebileceği; Her ne kadar talep edilen munzam zarara ilişkin somut bilgi ve belge sunulmamış ise de, inceleme sırasında temin edilen bilgi ve belgelerden yapılan değerleme neticesi davacının munzam zararının 2.700.00 TL. olabileceği, tespit edilmiştir. Tarafların itirazı üzerine bilirkişilerden ek rapor alınmıştır.
Davalı …Ş vekilince İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi …E. sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması istenmiş, ilgili dosyanın Yargıtaydan gelerek kesinleşen hüküm uyarınca; davacı vekilinin 18/06/2013 tarihli duruşmadaki beyanında “… her ne kadar davalı … vekili İstanbul….ATM.nin… esas ve 2010/455 karar sayılı dosyasının neticesinin beklenilmiş ise de, ilgili dosyanın dava değeri 155.264,00 TL olup 510.976,95 TL lik hasarın ilk bölümüydü, mahkemenize açılan dava ise bakiye kısım için istediğimiz bölümdür, bu nedenle bu davanın bekletici mesele yapılmasına gerek yoktur, davamızın 100.000,00 TL munzam zarar ve bakiyeside tazminat olmak üzere toplam 389.731,95 TL zararımızın davalılardan müştereken ve müteselsilen avans faizi ile birlikte dava tarihinden itibaren tahsilini talep ediyorum…” beyan ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece toplanan deliller iddia savunma ve hükme yeterli bilirkişi raporları doğrultusunda ; Yargıtay H.G.K ^nun 28.09.1983 gün ve 1982/11-929 Esas ve 1983 / 853 karar sayılı kararı ” Sigortacının , sigorta poliçesini düzenleyerek sigorta ettirenin ikametgahında ona teslim etmek ve karşılığında prim tahsilat yükümlülüğünün bulunduğu ve sigortacı bu yükümlülüğü yasada belirtilen sürede yerine getirmediği takdirde , bu arada gerçekleşen rizikodan …K’ nın 1267 nci maddesine göre sorumlu olduğu ve bu tazminatın sigorta akdinden değil , sigortacının yasaya aykırı davranışından kaynaklanan bir tazminat olduğu belirtilmiştir.
Sigorta poliçesi sigorta akdinin geçerlilik koşulu değildir. Sigorta akdinin poliçenin düzenlenmesinden önce vücut bulması mümkündür. …K 1267. maddesine göre sigorta mukavelesi doğrudan doğruya sigorta ettiren kimse veya onun temsilcisi veya vekiliyle yapılmışsa mukavele tarihinden 24 saat içinde ve mukavele bir tellal vasıtasıyla yapılmış ise en gec 10 gün içinde sigortacı poliçeyi sigorta ettiren kimseye vermeye mevcuttur. Aksi takdirde sigorta ettiren kimse sigortacı ile sigortaya aracılık yapan tellaldan tazminat isteyebilir. Sigorta akitleri şekle tabi akitlerden değildir.
Poliçenin akdinin yapıldığı anda tanzim edilmelerini zorunlu kılan bir yasa hükmü de yoktur. Aksine …K ‘ nun 1267. maddesi , poliçenin mukaveleden sonra tanzim edilmesine olanak tanımıştır. Bu nedenle davalının haksız itirazlarının reddini talep ediyoruz. Ancak sigorta hukukunda hüküm olmayan hallerde Borçlar Kanunu hükümlerfA uygulanır. ( Y.ll HD 20.09.1999-4923/7901 ) Bu nedenle dava konusu olayda Sigorta Hukuku hükümleri uygulanacaktır. Davalı şirket, davacı şirketin teminat artırma talebini TTK 1267. maddesine göre 10 gün içerisinde red etmediği için icap münasip süre içerisinde red olunmadığı için zimni kabul mevcut olup akit oluşmuştur. Konuya ilişkin Özel Daire uygulamasına göre , Daire 26.01.1982 gün 1982 / 74-1225 sayılı Kararında sigorta priminin ne zaman ne surette ödeneceği …K ‘ nın 1267,1295,1296 maddelerinde gösterilmiştir. …K v nun 1267. maddesine göre sigortacının sigorta poliçesini mukavele tarihinden 24 saat veya mukavele tellal vasıtasıyla yapılmış ise en geç 10 gün içinde sigorta ettiren kimseye vermeye mecburdur.
…K ‘ nun 1295. maddesine göre , sigorta ettirenin aksine mukavele yoksa primin tamamını veya ilk taksidini akit yapılır yapılmaz poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi lazımdır. Yine …K ‘nun 1296. maddesine göre sigorta primi sigorta ettirenin ikametgahında ödenir. Şeklinde açıklanması ile bu konudaki yasal düzenlemeyi belirlemiştir.
Kanun koyucu sigortalıyı korumak amacı ile poliçeyi götürüp vermek ve primi tahsil etmek mükellefiyetini sigorta şirketine yüklemiş ve bu vecibesini …K ‘ nun 1267. maddesindeki şekilde ve sürede yerine getirmeyen sigortacıyı, sigortalının uğrayacağı zararı tazmin etmekle sorumlu tutmuştur. Sigortalının bu madde gereğince isteyebileceği tazminat menfi ve müspet zarar olabilir. Sigortalının menfi ve müspet zarar isteyebilmesi için ihtarname keşide etmesine ve mehil vermesine de gerek yoktur.
Özet olarak sigortacının , sigorta poliçesini düzenleyerek sigorta ettirenin ikametgahında ona teslim etmek ve karşılığında prim tahsil yükümlülüğünün bulunduğu ve sigortacı bu yükümlülüğü yasada belirtilen sürede yerine getirmediği takdirde bu arada gerçekleşen rizikodan …K ‘ nun 1267. maddesine göre sorumlu olduğu ve bu tazminatın sigorta akdinden değil , sigortacının yasaya aykırı davranışından kaynaklanan bir tazminat olduğuna ilişkin Yargıtay HGK ‘ nun 28.09.1983 gün 1982/11-29 esas ve 1983/853 sayılı kararı mevcuttur.
Sigorta sözleşmesi şekle bağlı bir sözleşme olmayıp , tarafların birbirine uygun rızalarını beyan etmeleriyle vücut bulur. …K’ nun 1265. maddesi gerekçesinde de sigorta poliçesinin sigorta sözleşmesi için bir muteberlik şartı olmadığı açıklanmıştır. Sigortacı sigorta poliçesini vermek , imzalı suretini almak ve primi tahsil etmek , aynı anda olması gereken ve bu nedenle birbirinden ayrılması mümkün olmayan işlemlerdir.
Yasa koyucu sigorta şirketinin sorumluluğunun bir an önce başlatmak ve sigortalıyı korumak amacıyla …K 1 nun 1267 ve 1295/1 maddeleri gereğince sigortacıyı 24 saat zarfında ( tellal vasıtasıyla yapılmışsa en geç 10 gün içinde ) gidip poliçeyi vermek ve primi tahsil etmekle mükellef tutmuş , aksi halde doğacak zararın sorumluluğunu sigortacıya yüklemiştir. Dava konusu sigorta poliçesinin dördüncü sayfasında sigorta ücretinin poliçe tesliminde ödeneceği belirtilmiştir.
Davacı Şirkete ait bulunan; …adresindeki depoda 29.07.2007 tarihinde yangın çıkmış ve bu yangın sonucunda depoda bulunan emtia ve demirbaşlar yanarak hasarlanmıştır.
Davalılar tarafından düzenlenmiş olan yangın sigorta poliçesi ilej Davacıya ait depo için yangın sigorta poliçesi düzenlenmiştir. Yangın sigorta poliçesi ile sigortacı yangının, yıldırımın, infilakın veyaf yangın ve infilak sonucu meydana gelen duman, buhar ve hararetin sigortalı mallarda doğrudan neden olacağı maddi zararlara karşı sigorta bedeline kadar teminat vermektedir.
T.Ticaret Kanununun 1282.maddesi uyarınca sigortacı, geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı Yasanın 1281. maddesi hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.
Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş seklinin Genel Şartlarda sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.
T.C. hazine Müsteşarlığınca tespit edilmiş olup sözleşme şartı niteliğinde bulunan yangın sigortası genel şartlarının B.7 maddesinde ; Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesi halinde yükümlülüklerini yerine getirmez ve bunun sonucu zarar miktarında bir artış olursa, sigortacının ödeyeceği tazminattan bu suretle artan kısım indirilir. Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleşmesine kasten sebebiyet verir veya zarar miktarını kasten arttırıcı eylemlerde bulunursa, bu poliçeden doğan hakları düşer. Şartına yer verilmiştir.
Dava konusu uyuşmazlıkta Eyüp …Sulh Ceza Mahkemesinin … E. Sayılı dava dosyasından yapılan yargılamada yangının çıkışı konusunda Davalı Şirketin sigortalısı ve aynı zamanda Davacı olan sigortalının kastı veya kusuru tespit edilememiş bulunduğundan Davacının iş yerinde meydana gelmiş olan zarar Davalı Şirkete ait sigorta poliçesi teminatındadır.
DAVALILAR ZEYİLNAME DÜZENLENMEMESİNDEN SORUMLUDURLAR.
Davalılardan … A.Ş. diğer davalı acentesi aracılığı ile davacıya ait bulunan; … adresindeki depoyu, davacının 25.04.2007 tarihli sigorta teklifi üzerine, 17.05.2007 – 17.05.2008 tarihleri arası için, depoda bulunan emtiaları 154.000.00.- TL değer üzerinden, 31.05.2007 tarihinde düzenlemiş olduğu 3397-Y-1133 8 nolu poliçe yangına karşı sigortalamıştır.
Yine Davalılar tarafından Davacıya ait bulunan; … adresindeki diğer depo, davacının 15.11.2006 tarihli sigorta teklifi üzerine, 15.11.2006 – 15.11.2007 tarihleri arası için, depoda bulunan emtiaları 115.000.00.- TL değer üzerinden, 30.11.2006 tarihinde düzenlemiş olduğu 3397-Y-1156 7 nolu poliçe ile, yangına karşı sigortalamıştır.
Ancak Davacının 29.07.2007 tarihinde meydana gelmiş olan yangından önce davalı acenteye yazdığı yazıya göre iki depo içinde değer artışı talep edilmiş ve 600.000,00- TL’si değere çıkarılması istenmiştir.
Bu yazıda ikrdepo içinde değer artışı talep edilmiş olduğu halde Davalı acente yangının çıkmamış olduğu depo için değer artışını kabul ederek 31.07.2007 tarihinde 115.000,00- TL olan emtia değerini talep gibi 185.000,00- TL daha arttırarak 300.000,00- TL sına yükseltmiştir.
Ancak davalı tarafından yangının çıktığı depo için zeyilname düzenlenmediği gibi ret ettiği konusunda davacıya da bilgi vermemiştir. Buna göre davacının iş yeri için 146.000,00- TL’lık emtia için zeyilname düzenlenmemiş bulunmaktadır.
Davalılardan … A.Ş. Vekili 19.07.2012 tarihli cevap dilekçesinde davacının sigorta primini ödememiş olduğunu ve sorumluluklarının TTK nun 1282 ve 1295.maddeleri gereğince primin ödenmesi ile başlayacağını beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık sigorta poliçesinin eki olan zeyilnamenin düzenlenmemiş olmasından kaynaklanmaktadır.
Sigortacılıkta zeyilname sözleşmeye ek olarak düzenlenmiş belgeye denilmektedir.
Zeyilname sigorta sözleşmesi yapılıp poliçe düzenlendikten sonra, poliçe üzerinde gösterilen bilgi veya koşullarda değişiklik yapılmak istenmesi halinde asıl poliçeye ek olarak tanzim edilen ve sadece yapılan değişiklikleri gösteren belgeye denmekte olup, poliçe üzerinde yapılan herhangi bir yanlışlığın düzeltilmesi için yapılabileceği gibi, sigorta bedelinin arttırılması, riziko adresinin veya primin değiştirilmesi şeklinde de olabilir.
Buna göre davacı sigortalının zeyilnameye ilişkin prim tutarını ödememiş olmasının sonucuna bir etkisi bulunmamaktadır.
Aynı nitelikte bir uyuşmazlıkta Yüce Yargıtay …Hukuk Dairesi … E. 1565 K. 10.02.2006 T. Kararı ile; Sigortacının sorumluluğu, TTK’nın 1295. maddesine göre, ilk sigorta poliçesindeki primin veya ilk taksitin ödenmesiyle başlar.
Sigorta süresinin uzatımına dair belgelerdeki primin zamanında ödenmemesi hali, sigortacının sorumluluğunu ortadan kaldırmayıp sigortacıya, sigortalıdan bu primleri talep hakkı verir.
Sigortacı bu halde, sigortalıya ihtarname gönderip temerrüde düşürebileceği gibi, buna rağmen primin ödenmemesi halinde fesih hakkını da kullanabilir Prim ödenmemesine dayalı olarak, rizikonun teminat altında olmadığından söz edilebilmesi için, yeni dönem için yeni bir sigorta akdinin yapılması gerekir. Oysa, burada yeni bir sigorta akdi olmayıp süre uzatımı söz konusu olmasına göre, davalının sorumluluğunun belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, kararda belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. Kararını vermiştir.
DAVALILARDAN …A.Ş. NİN SORUMLULUĞU : Davalı …Ş. sigorta acentesidir.
Sigorta sözleşmesini kendi nam ve hesaplarına değil acentesi bulundukları sigorta şirketi adına düzenlemektedirler. Kural olarak bu sözleşmelerden dolayı da kendi sorumlulukları yoktur. Bu nedenle de TTK nun 119.maddesi gereğince acente hakkında doğrudan dava açarak husumet yöneltmek mümkün bulunmamaktadır. Sigorta acentesi aleyhine dava açılabilmesi için aracılıkta bulunduğu sözleşmede doğan uyuşmazlıkta şahsi kusurunun bulunması gerekmektedir.
Dava konusu uyuşmazlıkta Davalı acente Davacı Sigortalının yazılı talebine rağmen depoda bulunan emtia için değer artış zeyilnamesi düzenlememiş veya süresi içersinde düzenlemeyeceğini de bildirmemiştir.
Bu nedenle de davalılardan sigorta acentesi … A.Ş. nin de şahsi kusuru bulunduğu bu nedenden dolayı da Davacının talebinden diğer Davalı ile birlikte sorumlu olduğu anlaşılmıştır.
Muhtelif Yargıtay Kararlarında, Borçlar Kanunu’nun 105’e göre munzam zarar; “borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Başka bir anlatımla, temerrüt faizini aşan ve kusur sorumluluğu kurallarına bağlı bir zarardır. Yani, borçlu temerrüde düşmeden borcunu vadesinde ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki farkın temerrüt faizi ile karşılanmayan bölümüne isabet eden zarardır.” şeklinde tarif edilmiştir. Munzam zarar niteliği itibariyle müspet zarardır . Yani, Borçlu borcunu zamanında ödese idi, alacaklının varlığı ne duruma gelecek idi ise o durumunun sağlanmasıdır.
Dolayısıyla ödeme tarihine kadar geçen süre içinde bir işte kullanılmaması sonucu davacının yoksun kaldığı kazanç miktarının tespit edilmesi ve ya alacağın temerrüt faizini geçtiği takdirde aradaki farkın davacıya ödenmesine karar vermesi gerekir. Bir borç ilişkisinde munzam zararın söz konusu olabilmesi için, alacaklının temerrüt faizinden fazla bir zararının ortaya çıkması gerekir. BK.mad. 105’te söz konusu zarar için “geçmiş günler faizinden fazla olan zarar” ifadesi yer almaktadır.
Temerrüt faizi dışında bir zararının olduğunu iddia eden alacaklı, bunun varlığını ve miktarını ispat etmek zorundadır.
Doktrinde de “Yukarıda da belirtildiği gibi, munzam zararın varlığını ispat, böyle bir zararının olduğunu iddia eden alacaklı üzerindedir Buna göre alacaklı, temerrüt faizini aşan zararını, inanılır, kesin ve net bir şekilde ispat etmelidir. Kanunun ifadesi, doktrinde munzam zarar veya temerrüt faiziyle karşı lan mayaıı zarar olarak adlandırılmaktadır.
Alacaklı parayı zamanında elde etmiş olsaydı onu. değer kaybından etkilenmeyecek biçimde değerlendireceğini ispat edebilirse, söz konusu azalma aşkın zarar olarak borçluya yükletilebilir. Bu nedenle alacaklı ancak zamanında ödeme halinde değer kaybını önleyebilecek olduğunu ispat edebilirse tazminata hak kazanabilir…” O halde alacaklı, özellikle borçlunun yaptığı geç ödeme nedeniyle mali sıkıntı içine düştüğünü, bu sıkıntı sonunda bankadan yüksek faiz ile kredi almak zorunda kaldığını ve bu krediyi dava konusu işte kullandığını ya da mal alımı yapamadığından muhtemel kardan mahrum kaldığını ispat etmelidir.
Dava konusu somut olaya baktığımızda, davacı şirket vekili tarafından verilen dilekçede özet olarak ” BK md.105 gereğince 100.000.00 TL. munzam zarar talep edildiği” belirtilmiş ancak detaylı bir şekilde munzam zararın kaynağı ve nasıl oluştuğu yönünde bilgi ve belgeye yer verilmemiştir.
Bu durumda yukarıda ayrıntılı olarak yapılan açıklama ve değerlendirmeler çerçevesinde iki olasılık esas alınarak tespit yapılmaya çalışılmıştır.
Bunlardan birinci husus “davacının temerrüt faizinden fazla bir zararının ortaya çıkması” ile alakalı olup, alacak miktarı ve temerrüt faiz miktarı henüz gerçekleşmemiş olduğundan bu anlamda her lıangi bir munzam zarar hesabı da söz konusu olamamıştır.
İkincisi ise kazanç kaybı ile alakalı olmaktadır. Şirketin incelenen defter kayıtlarından tespit edilen bir kısım hesap kalemleri yukarıda belirtilmiştir. Buradan da görüleceği gibi, davacı şirket olay tarihinden yaklaşık 1 ay önceki Gelir Tablosunda (30.06.2007 tarihli) -36.983.91 TL zarar etmiştir. Stok devir hızı da oldukçg^düşük kalmıştır.
Olay tarihindeki (29.07.2007) Gelir Tablosunda ise 8.908,30 TL gelir elde edilmiş ve dava tarihi (28.12.2007) itibariyle oluşan kazanç ise 41.786,57 TL olmuştur. Bu veriler ışığında davacı şirketin kazanç kaybından bahsetmek mümkün görülmemektedir.
Ancak brüt satış karlılığı açısından yapılacak değerlendirme de şirketin ortalama satış karlılık oranı % 6 , Faaliyet Giderleri Payı da % 5 olarak hesaplanmıştır. Bu durumda;
Yukarıda belirtilen Takdir Komisyonu Kararı ile hesaplanan zarar miktarının dikkate alınması sonucu, davacı şirketin söz konusu malı alıp yeniden satışa sunamaması nedeniyle oluşabilecek munzam zararı maksimum (270.000 * % 6 ) – (270.000 * % 5) = 2.700.00 TL olarak hesaplanmıştır.
Mahkememizin 2011/113 Esas 2013/136 Karar ve 18/06/2013 tarihli karar ile davacının davasının kısmen kabulü ile270.000,00 TL zarar (Yangından kaynaklanan Tazminat) ile 2.700 TL munzam zararın dava tarihinden itibaren en yüksek banka iskonto faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
YARGITAY BOZMA İLAMI:
Yargitay …Hukuk Dairesi’nin… Esas 2016/9629 Karar ve 01/11/2016 tarihli kararı ile; davanın, Yangın Sigorta Poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu, bir sigorta sözleşmesi yapılıp poliçe düzenlendikten sonra sigorta poliçesinde gösterilen şartlarda değişiklik yapılmak istenirse ve sırf bu değişiklik için de sigorta poliçesinin değiştirilmesi istenmediği taktirde asıl sigorta poliçesine ek olarak yeni bir belge düzenlenmesine sigortacılık uygulamasında zeyilname adı verildiği, zeyilnamenin yeni bir sigorta sözleşmesi olmadığını, asıl poliçenin ayrılmaz bir cüz’ü olduğunu, bu nedenle TTK’nın 1267. maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmadığı, TTK’nın 1267. maddesine göre de poliçeyi vermemesi nedeniyle sigortacının sorumlu olması için öncelikle icap ve kabulle sonuçlanan bir sigorta sözleşmesinin kurulması ve bundan sonra TTK’nın 1295. ve 1296. maddeleri gereğince sigortacının sorumluluğunun başlaması için poliçenin tanzim edilerek sigortalıya tevdi edilip ilk primin tahsil edilmemiş olması yani sigortacının mükellefiyetlerini yerine getirmemiş olması gerektiği, somut olayda icap ve kabulle sonuçlanan rızai bir sigorta sözleşmesi bulunmadığı, 6102 sayılı TTK’nın 1405.maddesine göre verilen teklifname 30 gün içinde reddedilmemişse sigorta sözleşmesinin kurulduğu, fakat 6762 sayılı TTK’da buna paralel bir hüküm olmadığından susmanın, kabul beyanı olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle sigorta sözleşmesinin şartlarında değişiklik yapılmasına yönelik teklifin davalı tarafından kabul edildiğine dair bir bilgi veya beyan olmadığı, davalı … şirketinin sorumluluğu bulunmadığı, davacıvekili tarafından 100.000 TL munzam zararın olduğunun iddia edildiği, her ne kadar dava dilekçesinde munzam zararın ne şekilde oluştuğu açıklanmamış ise de dosya kapsamındaki davacı vekili beyanından; yanan toplam iplik miktarına ilişkin hasar bedelinin davalı … şirketi tarafından ödenmiş olması durumunda net satış ve net kar kaybının minimize edilme imkanı bulunacağı ve banka kredileri için ayrıca finansman maliyeti altına girilmeyeceği ve munzam zararın bu şekilde oluştuğunun iddia edildiğinin anlaşıldığı, ortada geçerli bir zeyilname olmadığından, poliçe limiti dışında kalan ve düzenlenecek zeyilname ile arttırılması teklif edilen miktarın ödenmemiş olması nedeniyle davacının munzam zarar talebinde de bulunamayacağı, burada üzerinde durulması gereken hususun, poliçe limiti içerisinde kalan ve daha önce kesinleşmiş mahkeme kararı ile (Beyoğlu …Asliye Ticaret Mah…. E. … K.) hüküm altına alınan 155.264,77 TL miktarın geç ödenmesi nedeniyle davacının munzam zarar talep edip edemeyeceği hususu olduğu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacı şirketin kazanç kaybından bahsetmenin mümkün görülmediği ancak brüt satış karlılığı açısından yapılacak değerlendirmede şirketin ortalama satış karlılık oranının %6, faaliyet giderleri payının da %5 olarak hesaplandığı, Vergi Takdir Komisyonu Kararı ile hesaplanan 270.000 TL zarar miktarının dikkate alınması sonucu, davacı şirketin söz konusu malı alıp yeniden satışa sunamaması nedeniyle oluşabilecek munzam zararının maksimum (270.000* %6) – 270.000*%5)= 2.700.00 TL olacağı yönünde afaki şekilde hesaplama yapıldığı ve mahkememizce bilirkişi raporunda belirlenen 2.700 TL’nin munzam zarar olarak davalılardan tahsiline karar verildiği, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 105. maddesinde, alacaklının düçar olduğu zararın geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükellef olduğunun düzenlendiği, yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesinde alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlunun kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlü olduğunun hüküm altına alındığı, Kanun hükümlerine göre, munzam zararın; borçlunun temerrütü nedeniyle uğranılmış olan ve temerrüt faizini aşması nedeniyle borçlu tarafından karşılanmayan zarar olduğu, alacaklının, temerrüt nedeniyle uğradığı ve temerrüt faizini aşan bakiye zararının borçludan tahsilini talep edebileceği, Ancak munzam zararın olduğu hususunun alacaklı tarafından ispatlanmasının gerektiği, diğer bir anlatımla fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerektiği, zira munzam zararın, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarar olduğu, (HGK’nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. ilamı). Soyut anlatımlar, muhtemel kar kayıpları, elde edilmesi tahmin edilen gelir kalemleri munzam zararın ispatı için yeterli olmadığı, yine yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu gibi hususların davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı (HGK 2000/5-1611 E. ve 2000/1636 K. ilamı). 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 105. maddesinde karşılanması öngörülen, faizi aşan zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri) dışında, davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gerektiği (HGK’nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. İlamı), davacı tarafça munzam zararın varlığına ilişkin herhangi bir somut delil ibraz edilmediği, bu haliyle davacı tarafça munzam zararın varlığının ispat edilemediği, bu durumda mahkememizce, poliçe limiti içinde kalan miktarın geç ödenmesi ile ilgili olarak munzam zararın ispatlanamadığı nazara alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı belirtilerek mahkememiz kararının bozulmasına karar verildiği görülmüştür.
Yine Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nin 2017/1053 Esas 2018/5439 Karar ve 24/05/2018 tarihli ilamı ile davacı vekilinin karar düzeltme talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalıların beyanları, ibraz edilen deliller, bilirkişi raporu, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; usul ve yasaya uygun bulunan ve mahkememizce uyulmasına karar verilerek hükme esas alınan Yargıtay ilamında da belirtildiği üzere bir sigorta sözleşmesi yapılıp poliçe düzenlendikten sonra sigorta poliçesinde gösterilen şartlarda değişiklik yapılmak istenirse ve sırf bu değişiklik için de sigorta poliçesinin değiştirilmesi istenmediği taktirde asıl sigorta poliçesine ek olarak yeni bir belge düzenlenmesine sigortacılık uygulamasında zeyilname adı verildiği, zeyilnamenin yeni bir sigorta sözleşmesi olmadığını, asıl poliçenin ayrılmaz bir cüz’ü olduğunu, bu nedenle TTK’nın 1267. maddesinin somut olayda uygulanma olanağı bulunmadığı, TTK’nın 1267. maddesine göre de poliçeyi vermemesi nedeniyle sigortacının sorumlu olması için öncelikle icap ve kabulle sonuçlanan bir sigorta sözleşmesinin kurulması ve bundan sonra TTK’nın 1295. ve 1296. maddeleri gereğince sigortacının sorumluluğunun başlaması için poliçenin tanzim edilerek sigortalıya tevdi edilip ilk primin tahsil edilmemiş olması yani sigortacının mükellefiyetlerini yerine getirmemiş olması gerektiği, somut olayda icap ve kabulle sonuçlanan rızai bir sigorta sözleşmesi bulunmadığı, 6102 sayılı TTK’nın 1405.maddesine göre verilen teklifname 30 gün içinde reddedilmemişse sigorta sözleşmesinin kurulduğu, fakat 6762 sayılı TTK’da buna paralel bir hüküm olmadığından susmanın, kabul beyanı olarak nitelendirilemeyeceği, bu nedenle sigorta sözleşmesinin şartlarında değişiklik yapılmasına yönelik teklifin davalı tarafından kabul edildiğine dair bir bilgi veya beyan olmadığı, davalı … şirketinin sorumluluğu bulunmamaktadır.
Davacı vekili tarafından 100.000 TL munzam zararın olduğunun iddia edildiği, her ne kadar dava dilekçesinde munzam zararın ne şekilde oluştuğu açıklanmamış ise de dosya kapsamındaki davacı vekili beyanından; yanan toplam iplik miktarına ilişkin hasar bedelinin davalı … şirketi tarafından ödenmiş olması durumunda net satış ve net kar kaybının minimize edilme imkanı bulunacağı ve banka kredileri için ayrıca finansman maliyeti altına girilmeyeceği ve munzam zararın bu şekilde oluştuğunun iddia edildiği anlaşılmış olup, ortada geçerli bir zeyilname olmadığından, poliçe limiti dışında kalan ve düzenlenecek zeyilname ile arttırılması teklif edilen miktarın ödenmemiş olması nedeniyle davacının munzam zarar talebinde de bulunamayacağı, burada üzerinde durulması gereken hususun, poliçe limiti içerisinde kalan ve daha önce kesinleşmiş mahkeme kararı ile (Beyoğlu 2 Asliye Ticaret Mah. 2008/75 E. 2010/455 K.) hüküm altına alınan 155.264,77 TL miktarın geç ödenmesi nedeniyle davacının munzam zarar talep edip edemeyeceği hususudur.
818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 105. maddesinde, alacaklının düçar olduğu zararın geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiç bir kusur isnat edilemiyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükellef olduğunun düzenlendiği, yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesinde alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlunun kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlü olduğunun hüküm altına alınmış olup, Kanun hükümlerine göre, munzam zararın; borçlunun temerrütü nedeniyle uğranılmış olan ve temerrüt faizini aşması nedeniyle borçlu tarafından karşılanmayan zarar olduğu, alacaklının, temerrüt nedeniyle uğradığı ve temerrüt faizini aşan bakiye zararının borçludan tahsilini talep edebileceği, ancak munzam zararın olduğu hususunun alacaklı tarafından ispatlanmasının gerektiği, diğer bir anlatımla fiilen uğranılan zararın somut veri ve belgelerle tevsik edilmesi gerektiği, zira munzam zararın, alacaklının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içerisindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan, somut olgular nedeniyle uğramış olduğu fiili zarar olduğu, (HGK’nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. ilamı). Soyut anlatımlar, muhtemel kar kayıpları, elde edilmesi tahmin edilen gelir kalemleri munzam zararın ispatı için yeterli olmadığı, yine yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu gibi hususların davacıyı ispat yükünden kurtarmayacağı (HGK 2000/5-1611 E. ve 2000/1636 K. ilamı). 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 105. maddesinde karşılanması öngörülen, faizi aşan zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri) dışında, davacının durumuna özgü, somut vakıalarla ispatlanması gerektiği (HGK’nın 31.10.2007 tarih ve 2007/11-668 E.-2007/798 K. İlamı), davacı tarafça munzam zararın varlığına ilişkin herhangi bir somut delil ibraz edilmediği, bu haliyle davacı tarafça munzam zararın varlığının ispat edilemediği anlaşılmış olmakla davacının davasının subut bulmadığından her iki davalı yönünden ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının subut bulmadığından her iki davalı yönünden AYRI AYRI REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar tarifesi gereği alınması gereken 35,90 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 4.802,20 TL’den mahsubu ile bakiye 4.766,30 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 27.292,73 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı tarafça yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde YARGITAY’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …