Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/667 E. 2019/262 K. 03.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/667 Esas
KARAR NO : 2019/262
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 07/12/2016
KARAR TARİHİ: 03/04/2019
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile, davalı ile 1980 yılından bu yana tanışmakta olduğunu, davalının gümrük müşaviri olduğunu, kendisinin ise özel bir şirkette ve ithalat işleri ile uğraşan bir bölümde çalışırken davalının vermiş olduğu güvenden dolayı kendisine şirketin gümrük işlerini vermeye başladığını, … Şti ünvanlı şirketi Ocak 2003 yılında kurduklarını, şirketin hissedarlarının …, … ve kendisi olduğunu, şirketi temsil ve ilzama yetkili olarak tek müdür davacı olduğu halde, ısrarları sonucu …’ın da şirket ile ilgili tüm işlerde yetkili olduğuna dair genel vekaletname verdiğini, şirketin işlerinin gayet iyi olduğunu, bu durumu gören davalının ısrarlı bir şekilde şirket hisselerini almak için, nakit para ödemeyen …’un şirketten çıkarılmasını istediğini, neticede alınan 25/08/20147 tarihli karar ile …’un şirket ortaklığından çıkarıldığını, hisselerinin davalı adına geçtiğini, davalının hisseleri kendi adına alarak mal varlığını arttırdığını, hisselerin gerçek değerinin en az 2 kat daha fazla olduğunu, ortağı olduğu şirketi göz ardı ederek, şahsi menfaatini düşünerek hareket ettiğini, şirketi iflasa sürüklediğini, ama kendi mal varlığını kat kat arttırdığını, davalının şirket ortaklığını tehditlerle sona erdirdikten sonra, kira alacağını bahane ederek icra takiplerini başlattığını, kesinleşen icra takipleri neticesinde işyerindeki makinaları ve malzemeleri haczederek muhafaza altına aldırdığını, sonra icra ile sattırdığını, 09/10/2012 tarihinde de tahliye kararı aldırarak davacıyı işyerinden çıkartığını, şirketin davalı tarafından kıskaca alındığından iş yapamaz duruma geldiğini, davalının suç eylemleri nedeniyle cezalandırılması için Şarköy Cumhuriyet Başsavcılığına başvurduğunu, davalı aleyhine soruşturma başlatıldığını, davalının tehditleri ve yaptırımlarının aile düzenini bozduğunu ve eşinin olaylara dayanamayarak boşandığını beyanla, uğramış olduğu manevi sıkıntıların kısmen giderilmesi için davalının 50.000TL manevi tazminat ödemesine, yine toplam olarak 524.635,44TL tutan maddi zararların tazminin ancak bilirkişi raporu ile ortaya çıkacağından, fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere davalının şimdilik 10.000TL maddi tazminat ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile, dava dilekçesindeki iddia ve taleplerin dava dışı müflis … Şti’nin davalının eylemleri nedeni ile iflasa sürüklenmesi sonucu oluşuğu iddia olunan zararların ödenmesi istemine ilişkin olduğunu, haliyle zarara uğrayan şirket olduğuna göre, şirket ortağının kendi nam ve hesabına dava konusu talepleri ileri sürmesinin hukuken olanaklı olmadığını, bu nedenle öncelikle davanın aktif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacının, işbu dava ile birebir aynı olan menfi tespit ve tapu iptal tescil davası açmış olduğu Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile görülen dava neticesinde davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz aşamasında olup henüz kesinleşmediğini, bu nedenle karar kesinleşmediğinden öncelikle davanın derdestlik nedeni ile, kararın kesinleşmesi ile birlikte kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının taleplerinin zaman aşımına uğradığını, ileri sürdüğü sebepsiz zenginleşme iddiasının zaman aşımına uğradığını, davalının iddia olunan eylemleri ile dava dışı şirketin iflası ve davacının iddia olunan zararları arasında illiyet bağının kurulamayacağını, davalının davacıya veya davacının ortağı olduğu dava dışı şirkete herhangi bir borcu veya bu kişilere karşı zarar verici bir işlemi olmadığını, dava dışı şirkete asıl zarar verinin, davacının ticari basirete sığmayacak eylemleri olduğunu, iddiaların aksine şirketin çoğu borcunun, davalının şahsi hesapları ile karşılandığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Taraflara usulune uygun davetiye tebliğ edilmiş olup, ticaret sicil gazete süretleri, kira sözleşmesi, imza sirküleri, sözleşmeler, ihtarnameler, fatura suretleri, çek suretleri, dekont suretleri, e-mailler, hisse devir protokolü, makine, malzeme muhafaza tutanakları, çek değişim protokolü, ev devri protokolü, yevmiye defter kayıtları, irsaliyeli fatura suretleri, ihbarname, ticari defter kayıtları, şahit ifade tutanakları, suç duyurusuna ilişkin belgeler, bilirkişi rapor suretleri, Şarköy Cumhuriyet Başsavcılığının kararı, banka kredi ve ödeme dekon suretleri, Şarköy Asliye Hukuk Mahkemesinin… esas… karar sayılı kararı dosyaya sunulmuştur.
21/02/2018 tarihli oturumda 6100 sayılı HMK’nun 186. Maddesi uyarınca sözlü yargılamaya geçilmiş, sözlü yargılamaya ilişkin diyecekleri ve son diyecekleri hazır bulunan davacı asil ve davalı vekilinden sorulmuş; davacı önceki beyanlarını aynen tekrarla davanın kabulüne , davalı vekili ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; dava, davalının gerek davaya konu … Şti’nin hissedarı olduğu dönemlerdeki iş, eylem, karar ve davranışları sebebiyle davacıya zarar verdiği, gerekse söz konusu şirketteki hissesini devrettikten sonra şirket ve davacı aleyhine iş ve işlemler yaptığı iddiası ile davacıya zarar verdiğine yönelik maddi ve manevi tazminat davasıdır. Dosyanın tetkikinde; davacı ile davalının müflis … Şti’nde ortak oldukları, daha sonra davalının 29/07/2009 tarihinde şirkette bulunan tüm hisselerini davacıya devretmek suretiyle şirketten ayrıldığı görülmüştür. Davalının şirketten ayrılmadan önceki döneme yönelik zarara uğrattığı iddiası ile ilgili olarak davacı ile davalı arasında 29/07/2009 tarihinde hisse devir sözleşmesi imzalanmış olup, davacı ve davalı her ikisi de şirket ortağıdır. Her ne kadar davacı tarafça söz konusu hisse devir sözleşmesinin hile, baskı, tehdit altında ve zorla imzalatıldığı ileri sürülmüşse de, bu konuda Şarköy Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan şikayet sonucu … esas …karar sayılı takipsizlik kararı ile kovuşturmama kararı verildiği, ayrıca gerek sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BKnun 31.maddesi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı BKnun 39.maddesi gereğince yanılma, aldatılma, korkutulma sonucunda sözleşme yapan tarafın yanılma veya aldatmayı öğrendiği, yada korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak 1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemez ise sözleşmeyi onamış sayılır hükmünün bulunduğu, bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, davacı tarafça en geç Cumhuriyet Savcılığına şikayet başvurusu yapıldığında korkutmanın ortadan kalktığının kabul edilebileceği, bu süre içerisinde protokolün iptali ile ilgili açılmış bir dava bulunmadığı, dolayısıyla davacı tarafın söz konusu protokol ile bağlı olduğu, davacının aynı zamanda şirket ortağı olması sebebiyle şirketin hem mali durumu, hem yapısını bilebilecek konumda olduğu, ayrıca tüm hisselerin kendisine geçmesinden sonra davalının aykırı bir hareketinin bulunup bulunmadığının tespit edilebileceği, ancak tüm bunlara rağmen davacı tarafça söz konusu işlemler yapılmaksızın hisse devrinden yaklaşık 7 yıl sonra bu sebeplere dayalı olarak dava açmasının uygun olmadığı, davacı tarafça ikinci sebep olarak davalının hisse devrinden sonra müflis şirketin kullandığı davalıya ait taşınmazdan müflis şirketin tahliye edilmesi sebebiyle zarara uğradığı iddiası olup, söz konusu tahliye ve icraya ilişkin talep ve davaların taraflar arasındaki daha önce dava konusu edildiği, müflis şirketin borçlarını ödememesi sebebiyle taşınmazdan tahliye edildiği, kişinin borçlarını ödemeyen kirasını taşınmazdan tahliye ettirmenin ve bu konuda hukuki yollara başvurmasının yasal hakkı olduğu, kaldı ki davacı tarafça müflis şirketin tahliye edilmesi sebebiyle kendisinin doğrudan doğruya bir zarara da uğramadığı anlaşıldığından mahkememizin … Esas, … Karar ve 21/02/2018 tarihli karar ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İLAMI:
Mahkememizce verilen karar davacı tarafça İstinaf edilmiş olup, Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar ve 05/07/2018 tarihli ilamı ile; Davanın, kısmen şirket yöneticisinin sorumluluğu iddialarına, kısmen haksız fiile ve kısmen de şirket ortaklığından doğan yükümlülüklerin ihlali iddialarına dayandığı, davacı taraf, davalının, şirket ortağı ve yöneticisi olduğu dönemde şirketi ve davacı ortağı zararlandırıcı bir takım usulsüzlükler yaptığını, davalının şirket ortaklığı sona erdikten sonra da şirketi taşınmazından tahliye etmek suretiyle şirkete ve davacıya zarar verdiğini iddia ederek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunduğu, davalı tarafın ise öncelikle derdestlik, kesin hüküm, husumet itirazlarında ve zamanaşımı definde bulunduğu, mahkememizce yapılan ön inceleme duruşmasında, kesin hüküm ve derdestliğe ilişkin olumsuz dava şartları hakkında bir karar verilmediği, ön inceleme tutanağında 1 nolu ara kararında, ” Uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olduğuna, davalı tarafın aktif husumet, derdestlik ve kesin hüküm itirazı ve zaman aşımı itirazlarında bulunduğu görülmekle itirazların deliller toplandıktan sonra değerlendirilmesine, ilk itirazlar ve ön inceleme konusunda değerlendirilecek bir husus olmadığından tahkikat aşamasına geçilmesine” karar verildiği, aynı ara kararının 4.bendinde ise “Bilirkişi incelemesinin aktif husumet, derdestlik ve kesin hüküm itirazı ve zaman aşımı itirazlarının değerlendirilmesinden sonra değerlendirilmesine” karar verildiği, takip eden 30/11/2017 tarihli duruşmada, bu konularda bir karar alınmadan dosyanın heyete tevdi edildiği, takip eden 30/01/2018 tarihli duruşmada, dosyanın heyet değişikliği nedeniyle incelemeye alındığı ve itirazların gelecek celse karara bağlanmasına karar verildiği, son celsede ise usuli itirazlar ve defiler hakkında hiç bir karar verilmeden tahkikat bitirilerek aynı celse sözlü yargılamaya geçildiği ve davanın esastan reddine karar verildiği, ancak HMK.m.137 f.2.uyarınca, “ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.” Aynı Yasa’nın 140/1. ve 320/2. maddeleri uyarınca ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar hakkında öncelikle karar verilmesi gerektiği, yine HMK.m.114 f.1/ ı ve i betlerinde, kesin hüküm bulunmaması ve derdestliğin bulunmaması olumsuz dava şartları olarak gösterildiği, bu dava şartlarına dair davalı tarafça ileri sürülen itirazın ön inceleme aşamasında karara bağlanması gerekirken bu konularda bir karar verilmeden tahkikata geçilmesi ve tahkikat aşamasında da bu konularda bir karar verilmemiş olması Yasa’nın emredici düzenlemesine aykırı olduğu, mahkememizce gerekçeli kararda bu dava şartı itirazların nasıl aşıldığına dair hiç bir değerlendirme yapılmadığı, bu konularda ara kararı kurulmadığı gibi hükümde de bu hususların karara bağlanmadığı, davalının zamanaşımı defi de ilk derece mahkemesince karara bağlanmadığı, HMK.m.142 uyarınca, ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra hakimin, tahkikata geçmeden önce zamanaşımı defi ve hak düşürücü süreler hakkında karar vermesi gerektiği, HMK.m.320/2.’de de ön inceleme duruşmasında zamanaşımı defi hakkında öncelikle karar verilmesi gerektiğinin emredici şekilde düzenlediği, buna göre mahkememizce, öncelikle her bir talep kaleminin hukuki nitelemesini yapıp hangi zamanaşımı süresine tabi olduğunu belirledikten sonra zamanaşımı defini karara bağlaması gerekirken, bu zorunluluğa uymadan ve bu konuda tahkikat aşamasında da bir karar vermeden davayı esastan reddettiği, hükümde de zamanaşımına hiç değinmediği, sadece hak düşürücü süreyle ilgili bir değerlendirme yapıldığı, davalı vekilinin, davacının iddia ettiği bir kısım zarar kalemlerinin dava dışı şirketin zararı olduğunu, davacının kendi adına dava açamayacağını belirterek husumet itirazında bulunduğu halde, mahkememizce kendi ara kararlarına rağmen bu konuda da bir değerlendirme yapılmadığı, özetle, mahkememizce emredici yasal düzenlemelere rağmen dava şartları (kesin hüküm ve derdestlik), zamamaşımı defi ve husumet itirazı hakkında hiç bir değerlendirme yapılmadan, bu konudaki beyan ve delillerin hiç değerlendirmeden ve bu konuları karara bağlamadan hüküm verildiği, bu konularda delillerin de hiç değerlendirilmediği, bu durumda, istinaf incelemesine elverişli bir mahkeme kararının varlığından söz edilemeyeceği, HMK.m. 353/1.a.6 uyarınca, mahkememizce tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiç toplanmadan veya değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verildiği, aynı maddenin 4. bendi uyarınca, ilk derece mahkemesinin dava şartlarına aykırı karar vermesi de kaldırma sebebi olduğu, bu hususların kamu düzenine ilişkin olduğu ve resen dikkate alındığı, açıklanan bu gerekçelerle, HMK. m. 355/1.a. 4 ve 6.bentleri uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, mahkememiz kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesine karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce İstinaf kararı uyarınca dosya yukarıda yazılı esas sırasına kaydedilmiş, taraflara yeni duruşma günü tebliğ edilmiştir.
Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalının beyanları, ibraz edilen deliller, Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesi’nin … Esas, … Karar ve 05/07/2018 tarihli ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; yukarıda anlatıldığı üzere davacı tarafından davalı ile birlikte bir dönem ortak oldukları…Şti isimli şirketteki davalının iş ve işlemleri, yine şirketteki hissenin devrinden sonraki verdiği zararlar, yine şirketin fesih ve tasfiyesinden sonra davalı tarafından oluşturulduğu iddia edilen zararlar sebebiyle açılmış bulunan maddi ve manevi tazminat davasıdır. Davacı zarar kalemleri olarak birden fazla sebep ve zarar kalemi göstermiştir. Davacı vekili tarafından dava dilekçesinin açıklanması amacıyla yapılan açıklama göz önüne alındığında, davacının iddia ettiği zarar kalemlerine göre ayrı ayrı davanın değerlendirilmesi gerekmiştir. Buna göre;
1-Davacı tarafından şirket hesaplarına aktarılan ve şirket adına yatırdığı paraların cari hesaba kaydedilip daha sonra davalı uhdesine geçirildiği iddiası ile açılan dava yönünden; davacı, dava dilekçesi ile şirkete 2003 yılında 17.992,00 TL, 2004 yılında 40.316,94 TL, 2005 yılında 115.621,14 TL, 2006 yılında 114.205,36 TL, 2007 yılında 67.025,00 TL, 2008 yılında 36.475,00 TL para gönderdiğini, söz konusu paraların şirket muhasebecisi tarafından …’a gönderilmiş gibi şirket defterlerine kaydettiğini ileri sürmüş ve bundan dolayı tazminat isteminde bulunmuştur. Esasen bizzat dava dilekçesi içeriği dikkate alındığında söz konusu paraların, davalı uhdesine gönderilmediği, dava dışı şirkete gönderildiği, dolayısıyla davacı tarafça davalı aleyhine açılan bu davada, davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, ancak bir an için gönderilen paraların şirket hesabından davalı uhdesine aktarıldığı iddiası gözönüne alındığında bu kez şirket yöneticisinin sorumluluğu bakımından davalının husumet ehliyetinin bulunduğu değerlendirilmiş, bu kapsamda husumet yönünden davanın reddine karar verilmiş, ancak para gönderimleri 2003 yılından 2008 yılına kadar yapıldığı, davanın ise 07/12/2016 tarihinde ilk para gönderimlerinden yaklaşık 13-14 sene sonra, son para gönderiminden sene yaklaşık 8 sonra açıldığı, işlem tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu 309/4.maddesi uyarınca tazminat istem hakkının davacının zararı ve bu zarardan sorumlu olduğu kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve zararı doğuran fiil hukukundan itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağının düzenlendiği, davacının söz konusu zararı en geç davalıdan tüm hisselerini satın aldığı 29/07/2009 tarihinde öğrenmiş sayıldığı, bu itibarla öğrenme tarihinden itibaren en geç 29/07/2011 tarihine kadar, ödeme tarihi noktasında ise en geç 2008 yılında yapılan ödemeler için 2013 yılı sonuna kadar söz konusu davanın açılması gerektiği ve belirtilen süre içerisinde tazminat davasının açılmadığı anlaşıldığından ve davalı tarafça süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunulduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir. Yine davacı tarafça bu kısım için davalının suç teşkil eden herhangi bir iddiası bulunmayıp, buna yönelik açılmış bir dava da bulunmadığından burada uzamış ceza zamanaşımının uygulanması da söz konusu değildir. Kaldı ki belirtilen dönemlerde bizzat davacı kendisi yönetici konumundadır ve davalının yöneticiliği iddia edilen olaylardan sonra gerçekleşmiştir.
2-Davacı tarafça şirket adına yatırdığı paralarla … ve …’ın hesaplarına aktarılarak bu suretle bu şahısların sermaye borcunun ödenmesi sebebiyle bu bedellerin tahsili amacı ile açılan dava yönünden; bu iddia ile ilgili davacı taraf yatırdığı paralarla ilgili olarak davacının 17/11/2003 tarihinde …’a ait 5.000.000 TL kıymetindeki hisseyi satın almak suretiyle şirkete ortak olduğu, daha sonra şirkette sermaye arttırımı yapıldığı ve 13 Ekim 2004 tarihinde ortak …’un şirketten çıkarıldığı ve şirkette …’ın 35.000,00 TL, …’ın 35.000,00 TL, …’ın 30.000,00 TL hisse sahibi olduğu, belirtilen dönemlerde davacının aynı zamanda şirket müdürü olduğu ve 05/03/2009 tarihine kadar da şirket müdürü olarak görev yaptığı, davacı tarafından dava dışı şirkete gönderilip buradan … ve davalı …’ın hisse bedellerinin ödendiği iddiasının 2003 ve 2004 yıllarına ait olduğu, belirtilen dönem içerisinde davacının aynı zamanda kendisinin de müdür olduğu, söz konusu sermaye borçlarının 2003 ve 2004 tarihinde ödenmesinden sonra davacının bu zararı müdür olması sebebiyle işlem tarihinde öğrenebileceği, yine işlem tarihinde yürürlükte bulunan ve Türk Ticaret Kanunu’nun uygulanmasına dair 6103 sayılı Kanunun hükümleri uyarınca işlem tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı Ticaret Kanunu 309.maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığı, bu nedenle davanın zamanaşımı yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
3-Davacı tarafça şirket tarafından davalının satın alıp şirkete kiraladığı taşınmaza yapılan masraflar yönünden açılan dava yönünden; davacı tarafça tarafların bir dönem birlikte yer aldıkları, şirket tarafından satın alınan taşınmaza şirket tarafından yapılan masraflar yönünden istemde bulunulmuş ise de, söz konusu masrafların bizzat davacı beyanlarına göre dava dışı şirket tarafından yapıldığı, dava dışı şirketin iflasına karar verilmiş olduğu, dolayısıyla bu şekildeki bir davanın ancak iflas masası tarafından yada İİK 245.maddesi uyarınca alınmış yetki uyarınca açılabileceği, kaldı ki davacının da bu davayı iflas masasından alacaklı sıfatıyla açmadığı, doğrudan doğruya kendi adına açtığı, bu itibarla söz konusu davada davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı anlaşıldığından davanın bu nedenle reddine karar vermek gerekmiştir.
4-Davacının ortağı olduğu şirketin alacaklı olduğu … Birliğinin borcuna karşılık davalı adına hisse alınması sebebiyle şirketin uğramış olduğu zarar sebebiyle açılan dava yönünden; söz konusu davada, davacı davalının şirket adına dava dışı Kırklareli Üzüm Birliğinden olan şirket alacağının davalı tarafından bu bedel karşılığında davalı adına hisse alınması sebebiyle şirketin uğramış olduğu zararın tazmini noktasında talepte bulunulmuş ise de, esasen söz konusu iddia gözönüne alındığında dava dışı Kırklareli Üzüm Üretici Birliğinin davacı ve davalının ortak olduğu …Şti’de 23/11/2007 tarih 0128966 numaralı fatura ile satın almış olduğu makinelerin bedelinin ödenememesi neticesinde kalan borcun davalı … tarafından üstlenilmesi karşılığında kendisine … AŞ’nin 200.000,00 TL’lik hissesinin devredildiği, bu sözleşme ile davalının ortağı olduğu dava dışı şirkete borçlu bulunan Kırklareli Üzüm Üreticileri Birliğinin borcunu şirkete ödemeyi üstlendiği, burada davalının izinsiz olarak işlem tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 334 ve 335.maddeleri, dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nun 395 ve 396.maddeleri uyarınca şirkette işlem yapma yasağına aykırı davrandığı, ancak söz konusu işlemin de gerek 6762 sayılı TTK 334 ve 335.maddeleri ve gerekse 6102 sayılı TTK 395 ve 396.maddeleri ile 6762 sayılı TTK 309/4.maddesi ve 6102 sayılı TTK 560.maddesi uyarınca da davanın zamanaşımına uğradığı anlaşıldığından, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
5-Davacı tarafından açılan manevi tazminat davası yönünden; davacı manevi tazminat isteminin dayanağı haksız fiil hükümleridir. Haksız fiil tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu 60.maddesi uyarınca zarar gören, zararı veya faili öğrendiği tarihten itibaren 1 sene ve her halde zararın müstelzim fiilin vukuuğundan itibaren 10 sene geçmekle tazminat istemi zamanaşımına uğrayacaktır hükmü mevcut olup, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği zarar oluşturduğunu iddia ettiği eylemlerin genel olarak 2003 ve 2008 yılları arasında olduğu, davacının zararı ve faili aynı tarihlerde öğrendiği, bu nedenle en geç 1 yıl içerisinde davanın açılması gerektiği, bu kapsamda tazminat isteminin zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiği anlaşılmakla, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından şirket hesaplarına aktarılan ve şirket adına yatırdığı paraların cari hesaba kaydedilip daha sonra davalı uhdesine geçirildiği iddiası ile açılan davanın zaman aşımı nedeniyle REDDİNE
2-Davacı tarafça şirket adına yatırdığı paralarla … ve …’ın hesaplarına aktarılarak bu suretle bu şahısların sermaye borcunun ödenmesi sebebiyle bu bedellerin tahsili amacı ile açılan davanın zaman aşımı nedeniyle REDDİNE,
3-Davacı tarafça şirket tarafından davalının satın alıp şirkete kiraladığı taşınmaza yapılan masraflar yönünden açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
4-Davacının ortağı olduğu şirketin alacaklı olduğu … Birliğinin borcuna karşılık davalı adına hisse alınması sebebiyle şirketin uğramış olduğu zarar sebebiyle açılan davanın zaman aşımı nedeniyle REDDİNE,
5-Davacı tarafından açılan manevi tazminat davasının zaman aşımı nedeniyle REDDİNE,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar tarifesi gereği alınması gereken 44,40 TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği hesap ve takdir olunan 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği manevi tazminat yönünden hesap ve takdir olunan 2.725,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Dava açılışta davacı tarafından Adli Yardım talep edildiği ve mahkememizce davacının Adli Yardım talebinin kabul edildiği anlaşılmakla, suç üstü ödeneğinden karşılanan yargılama giderlerinin davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
10-Davalı tarafından yapılan 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır
“5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”