Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/346 E. 2018/910 K. 19.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARARIDIR
ESAS NO : 2018/346
KARAR NO : 2018/910
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
DAVA TARİHİ : 19/04/2018
KARAR TARİHİ : 19/07/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Rücuen Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket nezdinde konut sigorta poliçesi ile sigortalı olan …adresinde bulunun dairenin, davalıya ait olan belediye şebeke suyunun 20/11/2017 tarihinde patlaması sonucu hasara uğradığını, konutun su sirayeti nedeniyle zarar gördüğünü, yapılan ihbar sonucunda ekspertiz incelemesi yapıldığını, yapılan inceleme sonucunda sigortalı konutta bulunan tüm odaların parkelerinin ve mutfaktaki dolapların arkalarına su sirayet etmesi sonucu hasara uğradığının görüldüğünü, ilk hasarın meydana gelmesinden sonra 12/01/2018 tarihinde sigortalı konuta sigortalının şikayeti üzerine gidildiğinde daireyi tekrar su bastığının görüldüğünü, yapılan inceleme ile ana rögarın taşması sebebiyle taşan suyun konuta sirayet ettiğinin görüldüğünü ve dava konusunu oluşturan hasarın meydana geldiğini, su sirayeti nedeniyle konut duvar boyalarında, salon-oturma odasının kapılarında, salon, oturma odası, yatak odası, çocuk odası parkelerinde büyük hasar meydana geldiğinin görüldüğünü, parkelerin zarar görmesinden de anlaşılacağı üzere su sızıntısının dairenin zemininden kaynaklandığını, su sızıntısının ana rögara bağlı zeminden geçen borulardan oluştuğunu, davalının görevleri arasında kanalizasyon şebekesi, toplayıcı hatları, ana kolektör istasyonları ve deşarjı ile ilgili programlar hazırlamak ve uzun vadeli olarak kanalizasyon hatlarının projelerini yapmak olduğu için anılan hasarın tamamen davalı …’ye ait olduğunu, atık suların toplanması amacıyla her binada bir adet ana rögar bulunduğunu, ana rögardan şehir kanalizasyonuna bağlantı yapıldığı ve bu şekilde atık suların yerleşim bölgelerinden uzaklaştırıldığını, 2560 Sayılı … Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun’un 19.maddesi uyarınca atık suların tasfiyesinin …’nin sorumluluğu altında olduğunu, ilgili madde uyarınca bu atık suların taşması ile ilgili oluşan veya oluşabilecek sorunlara …’nin çözüm bulması gerektiğini, davacı şirket nezdinde 26/10/2017-26/10/2018 vade tarihli, akkonut plus paket sigorta poliçesi ile sigortalı dairenin uğramış olduğu zararın tanzim edilmiş olup, sigortalı dairede meydana gelen hasar için 22/01/2018 tarihinde 5.312,50 TL sigorta tazminatı ödendiğini, davacı sigorta şirketinin TTK.m.1472 hükmü uyarınca sigortalının zararına sebebiyet verenlere karşı talep ve dava haklarına halef olduğunu, davalıya 31/01/2018 tarihinde rücu yazısı gönderildiğini, ilgili yazının davalı tarafa 13/02/2018 tarihinde tebliğ olduğunu ve 16/02/2018 tarihinde rücu yazısına verilen cevapta dava konusu hasara ilişkin sorumluluklarının olmadığının iddia edildiğini, bu nedenlerle davacı şirketin yaptığı 5.312,50 TL ödemenin, ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan dava ile ilgili davalı idarenin ihmal ve kusurunun bulunmadığı gibi meydana gelen olayda sorumluluklarının olmadığını, davalı idarenin dava konusu bedelden sorumlu olması için ortada bir zarar olması, bu zararın idarenin eylem ve işleminden kaynaklanmış olması, bu zarar ile idari işlem veya eylem arasında uygun nedensellik bağı olması gerektiğini, oysa bu şartların birlikte gerçekleşmediğini, çünkü meydana gelen zarar ile davalı … arasında uygun illiyet bağı olmadığını, dava konusu olayda davalı idarenin hukuka aykırı bir fiili bulunmadığı gibi kusuru da bulunmadığını, su baskınlarına ve dışıradan gelecek su sızıntılarına karşı ilgililer tarafından betonerme tecrit duvarının yapılması, perde beton, ızgara vb.tedbirlerin alınmış olması ve muhtemel su baskınlarına karşı tahliye pompasının bulundurulması gerektiğini, fen ve sanat kurallarına uygun yapı yapmayanların uğranılan zararların tazminini isteyemeyeceklerini, bu nedenle zararı meydana getiren sebeplerin ve kusur durumunun tespiti ile binaya ait yapı ruhsatı ve projelerin getirtilmesi, binanın projesine uygun yapılıp yapılmadığının, imar mevzuatına ve … mevzuatına uygun olup olmadığının ve iskan durumunun araştırılması gerektiğini, diğer taraftan mahkeme tarafınan aksi düşünülüyor ise bu durumda TBK.52.maddesi gereği davacı sigortalısının müterafik kusurunun araştırılması ve bulunacak sonuca göre hükmedilecek tazminattan bunun tenkis edilmesi gerektiğini, istenen tazminattaki faiz başlangıcının ödeme tarihinden itibaren istenmesini de kabul etmediklerini, zira idarenin açılan dava ile birlikte mütemerrit hale gelmiş olup bu nedenle dava tarihinden itibaren istenmesi gerektiğini, ayırca faizin nevine de itiraz ettiklerini, diğer tarafdan Danıştay …Dairesinin 20/04/2012 tarihli ilamında özetle tam yargı davasına konu edilen zararın gerçek zarar olduğu, bu nedenle sigortacı şirketin almış olduğu sigorta primleri düşüldükten sonra bakiye zararı talep edebileceğinin vurgulandığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı sigorta şirketinden hasar dosyası, hasar dosyasına ilişkin evraklar ve konut sigorta poliçesinin sureti gönderilmiştir
Yargılama konusu uyuşmazlık, davacının sigortalısına ait konutun zarar görmesi nedeni ile konut sigorta poliçesi kapsamında sigortalısına yaptığı ödemenin rücuen davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanununun “Halefiyet” başlıklı 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” hükmü karşısında davacının dava dışı sigortalısının dava haklarına halefiyet yoluyla sahip olduğu açıktır. Davada onun sahip olduğu tüm haklara halefiyet gereği davacı da sahiptir. Dolayısıyla halefiyet gereği açılan davada görev ilişkisinin tespitinde sigortalı ile zarardan sorumlular arasındaki temel ilişki belirleyicidir.
Davanın temeli haksız fiil sorumluluğuna dayanmaktadır. Bu itibarla sigortacının rücu hakkı ticari nitelikteki bir ilişkiden değil, haksız fiil sorumluluğundan kaynaklı bir rücuan tazminat istemine ilişkindir. Kaldı ki, davacı ile davalı arasında da ticari nitelikte bir hukuki ilişki bulunmamaktadır. Bu itibarla davaya bakma görevinin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu belirlenmiştir.
HMK’nın 114. Maddesi hükmünde, dava şartları düzenlenmiş olup 114/1-c maddesinde “mahkemenin görevli olması”ndan açık bir şekilde bahsedilmiştir.
HMK’nın 115. Maddesi düzenlemesine göre; “mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır…. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir.
Bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davayı dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddeder. Yasal düzenleme kapsamında dava şartlarının yargılamanın her aşamasında aşamasında değerlendirilmesinin gerekli olduğu, boşuna zaman ve masraf kaybına neden olunmaması gözetilerek yargılamanın sürüncemede kalmaması ve hızlandırılması, usul ekonomisi ilkesi gereğince dava şartı olan görev değerlendirilmiştir. Görev dava şartı noksanlığı giderilebilecek bir husus olmadığından eksikliğin tamamlanması amacı ile davacıya süre verilmesi mümkün olmamıştır.
Açıklanan gerekçe ile mahkememizin davaya bakma görevi bulunmadığı, görevli ve yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu belirlenmekle HMK’nın 115. Maddesi düzenlemesinde dava şartlarının yargılamanın her aşamasında resen değerlendirilebileceği usul kuralı dikkate alınarak, aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın görev yönünden reddi ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE, talep halinde dosyanın görevli mahkeme olan İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
2-HMK 20. maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden itibaren iki haftalık süre içersinde taraflardan biri tarafından görevli mahkemeye gönderilmesi talep edilmesi halinde dosyanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, taraflarca süresi içersinde gönderme talebinde bulunulmadığı takdirde davanın açılmamış sayılabileceğinin İHTARINA,
3-Yargılama, harç ve masrafların görevli mahkemece dikkate alınmasına,
4-Davacı tarafından yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …
¸