Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/257 E. 2018/899 K. 17.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

TÜRKİYE
CUMHURİYETİ
İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/257
KARAR NO : 2018/899
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/03/2018
KARAR TARİHİ : 17/07/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 12/10/2016 tarihinde …adresinde …adına çalışma yapan … A.Ş.-… İş ortaklığı tarafından yapılan atık su kanal çalışmaları esnasında davacı şirketin Silivri santreline ait tesislerin hasara uğratıldığını, söz konusu hasar nedeniyle davacı şirketin 9,494,49 TL maddi zararı meydana gelmiş olup, … firmasınca hasarın giderildiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 9.494,49 TL davacı şirket zararının hasar tarihinden itibaren T.C Merkez Bankasının kısa vadeli avanslara uygulanan değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul ettiklerini, cevap süresi içinde davayı kabul ettikleri dikkate alınarak yargılama giderlerinin üçte birinden ve vekalet ücretinin yarısından sorumlu tutulmalarını talep etmiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı idarenin ifa ettiği görevin kamu görevi ve kamu hizmeti olduğunu, kamu hizmetinin yerine getirilmesi sırasında meydana geldiği iddia edilen zararın idari yargı alanında hizmet kusuru oluşturacağını, dava konusu olayda özel hukuk hükümleri değil, İ.Y.U.K.hükümlerinin uygulanmasını gerektiren tam yargı davasının konusunu oluştar bir zarar durumunun söz konusu olduğunu, bir kamu kurumu tarafından kamu yasaları uyarınca yapılmış olan tesislere bakma ve o tesisleri kullanma yükümlüğünün yine kamu yasalarından kaynaklanan bir yükümlülük olduğunu, o halde anılan nitelikteki bir kamu tesisinin gerek yapılmasındaki, gerekse kullanılması veya muhafazasındaki kusurdan doğan zararların, idari karar ve eylemlerden doğan zararlar niteliğinde bulunduğundan onların ödetilmesine dair isteklerin 11/02/1959 günlü ve 17/15 sayılı Y.İ.B.kararına göre tam yargı davasını oluşturacağının yüksek mahkemenin yerleşmiş kararlarından olduğunu, yine 03/03/2008 tarih, … esas, … karar sayılı uyuşmazlık mahkemesinin ve en son olarakda yine uyuşmazlık mahkemesinin yakın tarihli olan 05/04/2010 tarih 2009/184 esas, 2010/76 karar sayılı…ile ilgili benzer davalardaki kararında da görüleceği üzere, bu tip davalarda idari yargının görevli olduğunun kabul edildiğini, bu nedenle açılan davanın görev yönünden reddini talep ettiklerini, esasen haksız fiil sebebiyle tazminat davası ile hizmet kusuru sebebiyle tazminat davası temelde aynı olmakla birlikte zararı meydana getiren kamu idaresi olduğundan bu zararın tazmininin tam yargı davasının konusunu oluşturduğunu, çünkü görülen hizmetin kamu hizmeti olduğunu, dolayısı ile huzurdaki davada davalı idareye husumut tevcih edilemeyeceğini, idarenin müteahhit firmalar ile yaptığı akitin bir istisna akti olduğunu, istisna akdinde iş sahibi ile üstlenici müteahhit firma arasında T.B.K.nun 66.maddesi anlamında bağımlılık ilişkisi kurulamayacağı için üstlenicinin üçüncü kişilere verdiği zararları kendisinin ödemesi gerektiğini, T.B.K.nun 66.maddesinin adam çalıştıranın sorumluluğunu düzenlediğini, idarenin açılan davada herhangi bir sorumluluğu olmadığını, huzurdaki davanın muhatabının davalı idare olmayıp diğer davalılar olduğunu, idarenin dava konusu bedelden sorumlu olması için ortada bir zarar olması, bu zararın idarenin eylem ve işleminden kaynaklanması, bu zarar ile idari işlem veya eylem arasında uygun nedensellik bağı olması gerektiğini, dava konusu olayda bu şartların birlikte gerçekleşmediğini, çünkü meydana gelen zarar ile davalı …arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını, dava konusu olayda davalı idarenin hukuka aykırı bir fiili bulunmadığı gibi kusuru da bulunmadığını, eğer mahkeme aksini düşünüyor ise bu durumda TBK.nun 52.maddesi gereği davacı tarafın müterafik kusurunun araştırılması ve bulunacak sonuca göre hükmedilecek tazminattan bunun tenkis edilmesi gerektiğini, idare ile müteahhid firmalar arasında imzalanan sözleşme gereği altyapı tesislerine verilen hasarların sorumluluğunun tamamen yüklenici firmaya ait olduğunu, şayet haksız bir eylem söz konusu ise müteahhit veya onun işçileri tarafından ika edildiğini, bu nedenle idarenin B.K.49.maddeye göre sorumlu tutulamayacağını, davalı idarenin B.K.nun 66.maddesine göre de sorumlu tutulamayacağını, zira yapılan işin idarenin gözetim ve denetimi altında yapılmadığını, ihale edilen işlerde işveren durumundaki idarelerin yapılan işleri kamu görevlisi olan kontrol mühendisleri aracılığı ile takip ve murakebe ettiklerini, burada takip ve kontrol edilenin işi yapan elemanlar olmayıp yapılan iş olduğunu, nitekim kontrol mühendislerinin bir tek işe değil görevle verilen bir kaç işe birden baktıklarını, onun için işin bilfiil ve sürekli davalı idarenin takip ve kontrolü altında yürümesinin mümkün olmadığını, zaten yapılanın salt biten işlerin proje ve sözleşmeye uygunluğunun denetiminden ibaret olduğunu, hiçbir biçimde çalışanların denetlenmesinin söz konusu olmadığını, T.B.K.nun 66.maddesinin ise münhasıran istihdama dair olduğunu, davalı idarenin müteahhidin işçileri üzerinde denetim ve gözetim yetkisi bulunmadığı gibi onlara talimat verme yetkisi de olmadığını, aksine bir iddianın ispata muhtaç olduğunu, işverenle çalıştırılan kişi arasında bulunması yeterli ve gerekli olan tabiiyet ilişkisinin istisna sözleşmesinde iş sahibi ile müteahhit arasında bulunmadığından iş sahibi olan davalı idarenin müteahhidin haksız eyleminden ileri gleen zararlardan T.B.K.nun 66.maddesine göre sorumlu tutalamayacağını, ihale makamı idarenin yaptıracağı işleri anahtar teslim suretiyle müteahhit firmalara ihale ettiğini, müteahhit firmalarla …arasında altlık-üstlük ve tabiiyet ilişkisi bulunmadığını, anahtar teslim sözleşmelerinin özelliği gereği iş bitirilip iş sahibine teslim edilinceye kadar 3.şahıslara verilecek zararlardan müteahhidin sorumuluğunun yasal zorunluluk olduğunu, bu hususunda Yargıtayca kabul edildiğini, bu nedenlerle açılan davanın husumet ve esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; davayı kabul ettiklerini, buna göre yargılamaya son verilip karar ittihaz olunmasını talep etmiştir.
Davacı vekili cevap cevap dilekçesinde özetle; davanın haksız fiilden kaynaklanan tazminat davası olup işin ticari mahiyette olması nedeniyle görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemeleri olduğunu, nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davalının iddia ettiği şekilde işin müteahhit firmalara yaptırılması durumunda dahi zaten davalı idare ile söz konusu şirketler müştereken ve müteselsilen sorumlu olacağından davalı….nin kendisinin işin yapılması esnasında üçüncü kişilere verilen zararlar dolayısıyla sorumlu olmayacağı yönündeki iddialarının asılsız olduğunu, tüm bunların yanında Yargıtay kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere idare ile yüklenici arasında imzalanan sözleşmede sorumluluğun yükleniciye ait olacağına ilişkin hükümlerin sadece taraflar arasındaki iç ilişkiyi düzenleyecek olup sözleşmenin icrası sırasında zarar gören üçüncü kişi bakımından bağlayıcılığı bulunmayacağını, bu nedenlerle davalı idarenin dava konusu hasardan sorumlu olmayacağı yönündeki beyanlarının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, işbu davaya konu edilen davacı şirkete ait tesislerin davalılar tarafından yapılan çalışmalar esnasında koparılmak suretiyle hasara uğratıldığını, bu nedenle meydana geler zarar ile hukuka aykırı fiil arasında uygun illiyet bağı mevcut olup husumet yöneltilen davalıların meydana gelen zararı tazmin etmekle yükümlü olduklarını, her ne kadar …tarafından işin müteahhit tarafından yapıldığı ve adam çalıştıran sıfatıyla kendisine husumet yöneltilemeyeceği iddia edilmişse de davalı idarenin söz konusu işin yapımı sırasında gözetim ve denetim yükümlülüğü, emir talimat verme yetkisi bulunduğunu, bu nedenle davalı….nin gözetim ve denetim yükümlülüğü bulunmadığı yönündeki iddialarının yersiz olduğunu, zira davalı idarenin emir talimat verme yetkisi ve gözetim denetim yükümlülüğü bulunmakta olup borçlar kununu hükümlerine göre diğer davalı şirketler ile birlikte haksız fiil neticesinde tesislerine verilen hasardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını, dava konusu olayda davacı şirkete ait altyapı tesislerinin davalı …adına kazı çalışması yapan … A.Ş.ve … A.Ş.tarafından yapılan kazı çalışmaları esnasında hasara uğratılmış olup davacı şirketin zarara uğrtıldığını, söz konusu haksız fiil ile maydana gelen zararla davalıların eylemleri arasında uygun illiyet bağının olduğunun aşikar olduğunu, davacının altyapı tesislerinin döşenmesi esnasında usulüne ve teknik şartnamelere uygun bir şekilde çalışmakta olup, gerekli özen gösterildiğini ve titizlikle çalışıldığını, söz konusu hasara ilişkin davacı şirketin kusurunun bulunmadığını, bu nedenlerle davanın kabulü ile davacı şirketin uğramış olduğu zarardan davalıların müşterek ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiğini beyan etmiştir.
İş bu dava haksız fiile dayalı tazminat davasına ilişkindir.
6098 sayılı TBK Madde 49 vd- “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Yine 6100 sayılı HMK’nın Madde 30- (1) “Hâkim, yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlüdür.” Hükmüne amirdir.
Davayı kabul 6100 sayılı HMK’nın 308 vd maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre “Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez. ” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacıya ait …adresinde …adına çalışma yapan … A.Ş.-… İş ortaklığı tarafından yapılan atık su kanal çalışmaları esnasında davacı şirketin Silivri santraline ait tesislerin hasara uğratıldığı, hasarın ve meydana gelen zararın tutanak ve diğer belgelerle sabit olduğu, davalılar … A.Ş.ve … A.Ş.vekili tarafından verilen dilekçeler ile davanın kabul edildiği, davalı …yönünden her ne kadar görev ve husumet itirazında bulunulmuş ise de, davalı idarenin itirazlarnın bu husustaki Yargıtay içtihatlarıda gözönünde bulundurularak reddine karar verildiği, bilirkişi incelemesi yaptırılmasının usul ekonomisi ile bağdaşmayacağı, hakimin yargılamada gereksiz gider yapılmaması yönünden yükümlü bulunduğu, davalı …tarafından her ne kadar idare ile müteahhid firmalar arasında imzalanan sözleşme gereği davacının altyapı tesislerine verilen hasarın sorumluluğunun tamamen yüklenici firmaya ait olduğu iddia edilmiş ve anılan sözleşmede 3.kişilerin uğrayacağı zarar ve ziyandan müteahhidin sorumlu olacağına ilişkin hüküm mevcut ise de bu hüküm sözleşme tarafları arasındaki iç ilişkiye ilişkin olup, sadece tarafları bağlayacağı ve bu olaydan zarar gören 3.kişileri bağlamayacağı, davalı idarenin işin yapımı sırasında gözetim ve denetim yükümlülüğü, emir talimat verme yetkisi bulunduğu dikkate alınarak dosya kapsamına göre davacının sübut bulduğuna kanaat getirilen davasının kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile 9.494,49 TL nin 12/10/2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 486,41 TL’nin davalılardan tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına, (Davayı kabul eden davalılar …a A.Ş.ve … A.Ş. Yönünden Harçlar kanunu md 22 gereği hesaplanan 54,03 TL ile sınırlı olmak kaydıyla)
3-Davacının yapmış olduğu harç posta müzekkere masrafı toplam 601,25 TL’nin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Davalılardan tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından hüküm kurulmasına yer olmadığına,
5-Davacı yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre tespit olunan 2.180,00 TL’nin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, (Davayı kabul eden davalılar …a A.Ş.ve … A.Ş. Yönünden AAÜT 6. Maddesi gereği hesaplanan 1090,00 TL ile sınırlı olmak kaydıyla)
Dair davacı vekilinin ve davalı …vekilinin yüzüne karşı, diğer davalıların yokluğunda, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
Hakim
¸