Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/777 E. 2020/812 K. 16.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO: 2017/777 Esas
KARAR NO: 2020/812

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ :17/09/2007

BİRLEŞEN DAVADA(….Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası)

DAVA:Tazminat
DAVA TARİHİ:22/01/2010
KARAR TARİHİ:16/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;davalıdan 31.01.2007 tarihine kadar sözleşmeye bağlı olarak elektrik enerjisi hizmeti aldığını,ancak davalının enerji bedelini sözleşme dışı tahakkuk ettirdiğini,bu nedenle sözleşme dışı tahakkuk ettirilen faturalar kadar davalıdan alacaklı olduğunu,taraflar arasında 31.01.2001 tarihli elektrik enerjisi üretim ve tüketimine ilişkin sözleşme imzalandığını,burada üretici tarafın davalı,tüketici tarafın da kendileri olduğunu,bu ilişkinin 06.08.2003 tarihli Enerji Tüketim Sözleşmesi ile devam ettiğini,sözleşmenin 5.maddesi gereği davacı şirkete uygulanacak enerji fiyatının … Tek Terimli Sanayi Perakende Birim Fiyatı’na göre %16 tenzilat uygulanarak hesaplanacağını, bunun dışında meydana gelebilecek bir artışın temin edilen elektrik enerjisi fiyatlarına yansıtılmasının 06.08.2003 tarihli sözleşme ile mümkün olmadığını,bu yönde davacının gönderdiği fiyat revizyonunun kabul edilmediğini,davacının tüm fatura bedellerini süresi içinde düzenli olarak ödediğini,davalı tarafından gönderilen faks ile sözleşmede belirlenen fiyat ile fatura bedelleri karşılaştırmasında sözleşmede belirlenen dışında bir fiyatlandırma yapıldığının tespit edildiğini,fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla tespit edilen 175.354,13 TL ‘nin hesabına yatırılması konusunda davalıya ihtarname gönderildiğini ,ödeme yapılmaması üzerine yeniden 17.10.2006 tarihli yazı içeriğinin kabul edilmediği 2006 Eylül dönemine ait enerji katılım payı bedeli ödendikten sonra gönderilen faturaya ilişkin sözleşmeden ve hukuktan kaynaklı dava haklarının saklı tutulduğunu,bundan sonra yapılacak faturalandırmanın sözleşme hükümlerine uygun yapılmadığı taktirde tüm talep haklarının saklı tutulduğunun ihtarname ile bildirildiğini belirterek fazladan tahakkuk ettirilen alacaklara ilişkin fazlaya dair haklar saklı kalmak üzere şimdilik 5.000 TL ve enerji temini için yaptırılan yatırımlara ilişkin bedellerden fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 5.000 TL’lik kısmın davalıdan alınarak davacıya fatura tarihlerinden itibaren hesaplanacak reeskont faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.
Mahkememizin bu dosyasında birleşen ….ATM nin …-…E-K sayılı dosyasında ise yukarıda belirtilen 2001 tarihli sözleşmenin geçerliliğinin kalmadığı, ancak bu sözleşme hükümleri sürdürülebilseydi yaptığı yatırımlar neticesi 5 yıl boyunca %16 tenzilatlı enerji alma imkanına sahip olabileceğini,bu şekilde elde edebileceği toplam 750.000 TL kardan mahrum kalması nedeni ile fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000 TL ‘nin davalıya gönderilen ihtarnameden itibaren işleyecek reeskont faizi ile tahsilini talep etmiştir.
ISLAH:
Davacı vekili 27/01/2012 tarihli dilekçesi ile talep sonucunu ıslah ederek yatırım bedeli yönünden taleplerinin 100.068,00TL, iskonto yönünden bedelleri de 170.354,13TL arttırarak toplam alacaklarının 270.422,13TL olarak ıslah etmiş olup, fazlaya dair haklarını saklı tutmuştur.
Birleşen davada ise, ıslah ederek 148.226,56TL alacağın tahsili talep edilmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;taraflar arasında 31.01.2001 tarihli sözleşme ve 06.08.2003 tarihli Enerji Tüketim Sözleşmesi düzenlenmiş olduğunu,06.08.2003 tarihli sözleşmenin 11.maddesi uyarınca davacıya … Barası’ndan direk bağlanması için ilgili makamlar tarafından gerekli izinler verilmediğinden yürürlüğe girmediğini,davacı tarafından hiçbir faturaya itiraz edilmediğini, sözleşmede belirlenen usule uyulmadığını, gönderilen faturaların 8 günlük itiraz süresine uyulmadığı gibi fatura içeriğine ilişkin bir itirazın da ileri sürülmediğini, bu nedenle fatura içeriklerini kabul etmiş sayılacağını,taraflar arasında 31.01.2001 tarihli sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiğini, 06.08.2003 tarihli sözleşmenin davacıya …’de kurulan santralden doğrudan ve daha ucuz elektrik temin etmek için düzenlendiğini, ancak davacının direkt baradan enerji temin etmesi mümkün olmadığından bunun uygulanamadığını, bu hususun davacının mahkemeye sunduğu 25.02.2008 tarihli dilekçede de belirtildiğini, 06.08.2003 tarihli sözleşmenin 11.maddesinde “… …’ya iş bu sözleşme ile …’nun kendi haklarını kullanarak vermeyi taahhüt ettiği elektrik enerjisini,herhangi bir nedenle veremez veya taahhüdünden az verme durumunda kalırsa taahhüt edilen enerji … tarafından …’ya temin edileceğinden, … şimdiden bu durumu ve bu durumda …’ın birim fiyatı üzerinden ödeme yapacağını kabul eder.Bu durumda …’ya …’den her ne nam altında olursa olsun tazminat istemi hakkı doğmayacaktır.” ifadesinin yer aldığını, davacının kendi hatları kullanılmadığı halde davalı tarafından … üzerinden enerji temin edilmeye devam edildiğinin ve … birim fiyatı üzerinden ödeme yapılması gerekirken davacının taleplerinin ne denli yersiz olduğunun ortaya konulduğunu, yine 06.08.2003 tarihli sözleşmenin hiçbir maddesinde direkt baradan enerjitemini için yapılacak yatırımın davalı tarafından karşılanacağına dair bir hüküm yer almadığını, bunun hakkaniyet ilkesi ile de bağdaşmadığını, sözleşme ile de mali yükümlülüklerin davacıya ait olduğunun belirlenmiş olduğunu belirterek davacı taleplerinin reddine karar verilmesini istemiş,bu dosya üzerinde birleşen davada da istenilen taleplerin asıl davadaki talepler aynı mahiyette olmakla derdestlik itirazında bulunduklarını, yine esas yönünden de aynı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE
Mahkememizin … esas … karar sayılı 13/12/2012 tarihli kararı ile; (Mahkemelerin tek hakimli hale gelmesi ile …. ASliye Ticaret Mahkemesine devredilen dosya) asıl ve birleşen davanın kabulune karar verilmiş, mahkememiz kararının asıl ve birleşen dosya davacısı tarafından ve davalı tarafından temyiz edildiği, temyiz üzerine Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2013/19821 esas 2014/2816 karar sayılı 25/02/2014 tarihli ilamı ile;”Davada, 06/08/2003 tarihli sözleşmeden doğan edimini diğer tarafa güvenerek ifa eden davacı taraf, sözleşmenin geçerli olmaması ve yerine getirilmemesinden dolayı uğradığı zararının talep edebilir ise de; sözleşmenin diğer tarafı olan davacının gerekli inceleme ve araştırma yapmadan yatırım yapmasından, başka bir ifadeyle zararın artmasında müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılmadan ve buna ilişkin zarardan indirim gerekip gerekmediği tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Ayrıca, davacının yaptığı yatırımların davacı tarafta kaldığı anlaşıldığına göre bunlardan davacının başka bir şekilde yararlanıp yararlanmadığı da araştırılmamıştır. Davacının dava konusu trafo, akü, kablo vs.den başka bir şekilde yararlanması halinde davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğinden söz edilemez. Bu durumda, yatırım unsurlarından davacının kullanıp yararlandıkları belirlenerek, bu miktarın indirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, yatırım bedelinin tamamına karar verilmesi, davacının başka enerji satış şirketinden indirimli elektrik temin edip edemeyeceği, %16 indirimli elektrikten daha ucuza elektrik satın alma şansının olup olmadığının araştırılması gerekirken, mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek dava 2014/1430 esas sırasına kaydı yapılmış, yapılan yargılama sonucunda 10/02/2016 tarihli karar ile, davanın kısmen kabulüne karar verildiği, hükmün taraf vekillerince temyiz edildiği, Yargıtay 3.Hukuk Dairesinin 2016/12535 esas 2017/11161 karar sayılı ilamı ile;
“Yargıtay’ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
… somut olaya bakacak olursak, yerel mahkeme bozma kararına uymakla birlikte bozma gereğini yerine getirmemiştir. Zira; Dairemizin bozma ilamında davacının zararın artmasında müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması için dosya içerisindeki bilgi, belgeler, … Kaynaklar Bakanlığı, … yazıları ile taraflar arasındaki sözleşme hükümleri incelenerek sonucu dairesinde karar verilmesi gerkirken mahkemece sadece bilirkişi raporundaki kusur değerlendirmesine göre karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davacının yaptığı yatırımların kullanınılıp kullanılmadığının mahallinde keşif marifetiyle araştırılması gerektiği halde keşif yapılmadan dosya üzerinden alınan bilirkişi raporu sonucuna göre karar verilmiştir. Son olarak, davacının başka enerji satış şirketinden indirimli elektrik temin edip edemeyeceği, %16 indirimli elektrikten daha ucuza elektrik satın alma şansının olup olmadığının araştırılması gerektiği belirtildiği halde, mahkemece gerekli araştırma yapılmadan bilirkişi raporu doğrultusunda karar verilmiştir. Yukarıda izah olunan nedenler ile, mahkemece işlem yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozularak gelmekle, mahkememizin 2017/777 esas sırasına kaydı yapılmıştır.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuş, mahalinde inceleme yapılacak rapor tanzimi için talimat yazılmış, talimat yolu ile yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişiler Elektrik Müh A…., İnş Yüksek Müh … ve … Bilirkişisi … tarafından tanzim olunan bilirkişi raporunda; davacının fabrika mülkiyet sınırları içerisindeki ölçü ve koruma merkezi ile … Firması parseline koyduğu (ADM-3) Dağıtım Merkezi arası tesis edilmiş olduğu 2.917 metre 1*95+16mm2 …kV orta gerilim kablolarının davacı tarafından kullanılmadığını, atıl durumda olduklarını, davacının 06/08/2003 tarihli enerji tüketim sözleşmesi doğrultusunda davalı şirket … firması barasından enerji alabilmesi için tesis etmiş olduğu … firması parselindeki (ADM-3) Dağıtım merkezinin davacı mülkiyetindeki fabrika açık stok sahasına taşınmış olduğu D/Mnin iç şaltı ile birlikte atıl durumda olduğunu ve davacı tarafından kullanılmadığını, davacının, davalı şirketle arasındaki 06/08/2003 tarihli enerji tüketim sözleşmesine istinaden yapmış olduğu… tesisi yatırımında atıl duruma düşen ve davacı tarafından kullanılmayan atıl yatırım bedeli tutarının, yatırım yapıldığı yıl itibariyle (KDV hariç) 89.030,78TL olduğunu belirtmiştir.
Mahkememizce yaptırılan inceleme sonucu bilirkişiler Elektrik Mühendisi …, SMMM …ve Hesaplama Uzmanı Doç Dr … tarafından tanzim olunan 30/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda;davacı tarafa varsa kaçırılmış fırsata yönelik olarak sözleşmenin akdedildiği tarihler olan 2002 yılı itibari ile davalı dışındaki başka şirketlerle %16 indirimli olarak yada farklı oranlarda indirimli olarak elektrik alabileceğine yönelik herhangi bir sözleşme teklif örneğine rastlanmadığını, toprak altında kalan orta gerilim kablosunun atıl durumda kabul edilebileceği değerinin bulunmayacağını, diğer emtiaların ise 2 aylık kullanım nedeniyle ikinci el olarak değerlendirebileceği ve emtiaların ikinci el pazarının bulunmaması nedeniyle değerlerini büyük ölçüde yitirecekleri görüş ve kanaati doğrultusunda, davacının kendi işletmesinde kullanma ihtimali bulunan yatırım bedel toplam tutarının 30.900,55TL olabileceği görüş ve kanaatine varıldığını, 06/08/2003 tarihli sözleşme öncesinde kurulu güç tespitinin davacı şirket beyanına bırakılmamış olduğunu, davalı elektrik enerjisi üreten şirket tarafından bizzat yerinde tespit edildiğini, bünyesinde elektrik mühendisi bulunduran davacı şirketin EPD Yönetmeliğinin 5.fıkrasında yer alan 500 Kva (5 MW) şartını bilmesine rağmen davalı şirkete direkt baradan enerji temin talebinde bulunmasının %10 müterafik kusur atfını getireceğini kanaatine varılarak nihai kararın mahkemenin takdirinde olduğunu, davacının %10 oranındaki müterafik kusuru gözetilerek 94.561,20TL yatırım bedelinden kullanılma ihtimali bulunan yatırım bedeli düşüldükten sonra davacı tarafça talep edilebilecek tutarın 63.660,65TL olarak hesaplandığını, Türkiye’de serbest tüketici kavramının il kez 2001 yılında mevzuata girdiğini ve 2002’de uygulanmaya başlandığını, 2002’de yıllık 9 milyon kilovatsaat olan serbest tüketici limitinin taraflar arasındaki sözleşmenin sona erdiği 2006 yılında 6 milyon kilovatsaat, …’ın … kayıtları doğrultusunda davacının davalı şirket portföyden çıkmış olduğu 31/01/2007 tarihinde 3 milyon kilovatsaat olarak belirlendiğini, taraflar arasında imza edilen sözleşmenin 3.mad içeriğinde davacı şirketin yıllık tüketiminin 5.500.000kWh olduğunu, davacı şirketin serbest tüketici vasfına ancak 2007 yılı içinde sahip olabileceğini, dolayısıyla davacı şirketin ancak 2007 yılı içerisinde özel bir tedarikçi şirket ile indirimli elektrik satış sözleşmesi yapabileceğini, bu nedenle esas davada sözleşmenin sona erdiği Mayıs 2006 tarihine kadar sözleşme süresince davacı tarafça fazladan ödenen bedelin 175.354,13TL olarak tespit edildiğini, … kayıtlarında davacı şirketin 31/01/2007 tarihinde davalı şirket portföyünden çıktığı anlaşılmakla, davacı şirketin sözleşe feshinden sonra davalı ile yapmış olduğu sözleşme ile benzer bir sözleşmeyi ancak 01/03/2007 tedarik başlangıç tarihi itibariyle yapabileceğini, davacı şirketin 2007 yılı itibariyle serbest tüketici vasfına sahip olabileceğini, bu nedenle söz konusu makul sürenin, kalan sözleşme süresinden daha az olacağından bu makul süren (31/01/2007-01/03/2007) boyunca davacı tarafın talep edebileceği zarar miktarının, 28 günlük Şubat 2007 dönem faturasındaki %16 oranındaki fazla ödeme bedeli kadar olacağını, bunun da 4.964,53TL olarak hesap edildiğini belirtmişlerdir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, rapora karşı beyan ve itirazlar dosyaya ibraz edilmiş, bilirkişi tarafından teknik incelemelerin yapılmış oluşu dikkate alınarak yeniden inceleme yapılması taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, tanzim olunan bilirkişi raporları, Yargıtay ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
Asıl dava yönünden: Asıl davada, davacı tarafın üç adet talebi vardır. Bunlardan ilki davacı ile davalı arasında akdedilen indirimli elektrik satış sözleşmesi gereği ödenmesi gereken bedel ile bu indirim yapılmaksızın tarife üzerinden tahsil edilen bedel arasındaki fark yani fazla yapılan ödeme bedelidir. Davacının ikinci istemi davalı ile arasında akdettiği indirimli elektrik satış sözleşmesine duymuş olduğu güven sebebiyle yapmış olduğu yatırımların bedelinin tahsiline yönelik istem olup, üçüncü bir istemi ise davacının yeni bir indirimli sözleşme imzalanıncaya kadar geçen süreçte alabileceği indirim bedeline ilişkindir. Davacı ile davalı arasında akdedilen enerji sözleşmesinde davalının davacıya normal tarife üzerinden %16 oranında indirimli elektrik satışı yapılacağı düzenlenmiştir. Oysa davalı tarafından davacıya faturalar normal tarife üzerinden gönderilmiş ve normal tarife üzerinden tahsil edilmiştir. Mahkememizce de kabul gören bilirkişi raporuna göre davacı tarafın davalıya devam eden ilişki döneminde 175.354,13-TL’lik fazla ödeme yapıldığı görülmüştür. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede normal tarife üzerinden %16 oranında indirim yapılacağı acıkça düzenlenmiş olduğundan ve sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği davalı taraf bu sözleşmeyle yükümlü olduğundan davacının fazla yapmış olduğu bu ödemeyi geri iade alma hakkı vardır. Burada indirim miktarı acıkça düzenlendiğinden bir sonraki talep olan davacı tarafın sözleşme ilişkisine güvenerek yapmış olduğu yatırımlar için ön görülen müterafık kusur indirimi bu fazla yapılan ödemelerde dikkate alınmamıştır. Yani bu istem yönünden sözleşmede açıkça indirim oranı belirlendiğinden ve davalı bununla bağlı olduğundan müterafık kusur indirimi bu istemde uygulanmamıştır. Davacının ikinci istemi sözleşme ilişkisine duymuş olduğu güven sebebiyle yapmış olduğu yatırım bedellerinin iadesine yönelik istemdir. Yargıtay bozma ilamı sonrası bozma ilamı doğrultusunda yaptırılan keşifte bilirkişiler tarafından tespit edilen yatırım bedelinin KDV hariç 89.030,78-TL olduğu KDV ile birlikte toplam yatırım bedelinin 105.068,00-TL olduğu, 30/03/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı tarafça kullanılabilecek yatırım bedelinin 30.900,55-TL olduğu görülmüştür. Bu noktada yatırım bedelinin ne kadarının davalıdan talep edilebileceği hususunda müterafık kusur incelenmesi yapmak gerekmektedir. Davacı taraf tacir olup basiretli bir iş adamı gibi davranma yükümlülüğü vardır. Aynı zamanda, davacının işletmesinde bir elektrik mühendisi de bulunmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede ve o tarihte yürürlükte bulunan yönetmelik hükümlerine göre direk baradan enerji bağlantısı yapılabilmesi için kurulu gücün 5 MW ve üzerinde olması gerekmektedir. Oysa davacı tarafça tesis edilen, tesisin kurulu gücünün 4.630 KW (4.63 megabayt) olduğu görülmektedir. Zaten … tarafından bu husus gerekçe gösterilerek doğrudan bara bağlantısına izin verilmemiştir. Bu nedenle 06/08/2003 tarihindeki sözleşme nedeniyle diğer tarafa güvenerek sözleşmeyi ifa eden davacı tarafın sözleşmenin geçerli olmaması ve yerine getirilmemesinden dolayı uğradığı zararını talep edebileceği ancak davacının gerekli inceleme ve araştırma yapmadan yatırım yaptığı, davalı ile arasında akdettiği sözleşmede 5 MW asgari güçte tesis kurma yükümlülüğü bulunduğu halde kurulan tesisin 4.6 MW olduğu, yukarıda bahsedilen davacının tacir olması, kadrosunda elektrik mühendisi olması, sözleşme uyarınca 5 MW’lık tesis gerekirken 4.6 MW kurulu gücünde tesis kurması sebebiyle davacının müterafık kusurunun bulunduğu, her ne kadar bilirkişi raporuyla müterafık kusur indirimi %10 olarak öngörülmüş ise de yerleşmiş Yargıtay kararları dikkate alındığında ve olayın özelliği davacıya yüklenebilecek kusur oranı dikkate alındığında Mahkemece müterafık kusur indiriminin %20 olarak takdiri gerektiği, buna göre 105.068,00-TL’lik KDV dahil yatırım bedelinden %20 oranında müterafık kusur indirimi yapıldığında, yatırım bedelinin müterafık kusur indirimi sonrası 84.054,40-TL olduğu, mahkememizce kabul gören 20/03/2020 tarihli bilirkişi raporuna göre davacı uhdesinde kalan yatırım unsurlarından davacının yararlanabileceği yatırım bedelinin 30.900,55-TL olduğu, bu miktarın müterafık kusur indirimi sonucu oluşan zarar miktarından indirilmesi gerektiği, bu nedenle söz konusu indirim yapıldığında davacının talep edebileceği yatırım bedelinin 53.153,85-TL olduğu görülmüş ve bu miktara hükmedilmiştir. Yine davacı tarafın asıl davada üçüncü bir talebi olan ve bozma ilamında davacının başka enerji satış şirketlerinden indirimli elektrik temin edip edemeyeceği, %16 indirimli elektrikten daha ucuza elektrik satın alıp alma şansının olup olmadığı noktasında yapılan inceleme sonrasında ise davacının 31/01/2007 tarihinde davalı şirket portföyünden çıktığı ve bu tarihe kadar ödemiş olduğu tarife üzerindeki fiyatlardan sözleşme gereği fazla yapılan ödemeleri tahsil ettiği, serbest tüketici limitinin 2007 yılında 3 milyon KW/Saat (3 megawayt) olarak belirlendiği, kalan sözleşme süresinin 31/01/2007 ile 01/03/2007 tarihi arasında olduğu bu nedenle makul sürenin kalan sözleşme süresinden daha az olacağı, davacı tarafın talep edebileceği menfi zarar miktarının 28.02.2007 dönem faturasındaki miktar olan %16 oranındaki fazla ödeme bedeli kadar olacağı , bununda 4.964,53-TL olduğu, davacının asıl dosyadaki menfi zarar kapsamında bunu da talep edebileceği anlaşıldığından asıl davada davacı tarafın 175.354,13-TL davacı şirketin fazla yaptığı ödeme bedeli 53.153,85-TL yatırım bedeli ve 4.964,53-TL menfi zarar bedeli olmak üzere toplam 233.472,51-TL’nin dava tarihi olan 17/09/2007 tarihinden itibaren (kısa kararda maddi daktilo hatası sonucu dava tarihi 17/01/2007 olarak gösterilmiş ise de dava tarihinin 17/09/2007 olduğu görülmekle gerekçeli kararda bu maddi hata düzeltilmiştir.) işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiştir.
Birleşen dava yönünden: Davacı taraf birleşen dava ile taraflar arasında akdedilen sözleşme sebebiyle oluşan kar kaybı müsbet zararını da istemiş ise de davacı ile davalı arasında akdedilen sözleşmenin başlangıçtan itibaren geçersiz olduğu bu kapsamda davacının ancak menfi zararını talep edebileceği, bu nedenle müsbet zarar isteminin reddi gerektiği, ayrıca bozma öncesi verilen red kararının Yargıtay tarafından bozma sebebi yapılmadığı (birleşen davadaki istemler yönünden) bu nedenle birleşen davadaki talep ve davalar yönünden davalı lehine kazanılmış hak oluştuğu anlaşıldığından birleşen davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ve dosya içeriğine göre;
1-Asıl dava yönünden; davacının davasının KISMEN KABUL/ KISMEN REDDİ ile, 175.354,13 TL fazla yapılan ödeme bedeli, 53.153,85 TL yatırım bedeli ve 4.964,53 TL davacının yeni bir sözleşme imzalayıncaya kadar geçen süreçte alabileceği indirim bedeli olmak üzere toplam 233.472,51 TL’nin dava tarihi olan 17/09/2007 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, Kalan kısımlar yönünden davanın REDDİNE,
2-Birleşen …. ATM … Esas … Karar sayılı dosya yönünden davanın REDDİNE,
3-Asıl davada;
a-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 15.948,50TL karar ve ilam harcından peşin alınan 4.151,00TL (135,00TL peşin harç, 4.016,00TL ıslah ile)nin mahsubu ile bakiye 11.797,50TLnin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına (Kapatılan ….Asliye Ticaret Mahkemesinin 20/02/2013 tarihli … harç nolu harç tahsil müzekkeresi ile 11.912,10TL bakiye karar harcı tahsil edilmiş ise, bu tutar yönünden tahsilde mükererr olmamak şartı ile),
b-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 24.793,08 TL nispi ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
c-Davacı tarafından yapılan bozmadan önce 4.039,30TL ve sonra 8.770TL olmak üzere toplam 12.809,30TL yargılama giderinin davanın red ve kabul oranına (0,86) göre hesaplanan 11.015,99TLsının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
Ayrıca davacı tarafından bu dava nedeniyle yatırılan 4.151,00TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
d-Davalı tarafından yapılan 141,00TL posta masrafı yargılama giderinin davanın red ve kabul oranına (0,14) göre hesaplanan 19,74TLsının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
4-Birleşen Davada;
a-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 54,40TL karar ve ilam harcının peşin olarak alınan 2.201,50TL( dava açılırken 148,50TL peşin harç ve 20/11/2012 tarihinde ıslah nedeni ile 2.053,00TL)den mahsubu ile fazla alınan 2.147,10TLnin karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
b-Bozma kararından önce verilen ilk karar gereği Mahkememizin (Kapatılan ….Asliye Ticaret Mahkemesinin) 20/02/2013 tarihli … harç nolu harç tahsil müzekkeresi ile 6.603,70TL bakiye karar harcı davalıdan tahsil edilmiş ise, bu harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iadesine,
c-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince 18.031,52 TL nispi ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
d-Davalı tarafından yapılan tebligat gideri 15,00TLnin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5)-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider/delil avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 16/12/2020

Başkan …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Üye …
e-imzalı
Katip …
e-imzalı