Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/542 E. 2018/1298 K. 05.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/54 Esas
KARAR NO : 2018/1300
DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ: 15/09/2009
KARAR TARİHİ: 05/12/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirket arasında 15/10/2006 tarihli “toptan dağıtım ve lojistik sözleşmesi” imzalandığını, taraflar arasındaki bu sözleşmenin konusunun sözleşme kapsamındaki malların davalı şirket tarafından belirlenen üreticilerden müvekkili şirket tarafından temin edilerek … Ürün ve Hizmetlerini “… ” ismiyle abone ve tüketicilere satış, pazarlama ve dağıtımını yapan satış noktalarına ve tüketicilere satış ve pazarlamasının yapılması olduğu, bu sözleşmeye göre müvekkili şirketin sözleşme kapsamında oluşturulacak ve paket dizaynı davalı … tarafından yazılı olarak onaylanmış olan ürün paketlerinde yine … tarafından her bir kampanya öncesinde yazılı onay verilmek suretiyle davacı şirkete bildirilecek marka, model ve özelliklerdeki “termal cihazları”nı (cep telefonlarını) … tarafından belirlenen üreticilerden satın alarak bunların pazarlanması yükümlülüğünü üstlendiğini, davalının ise sözleşme konusu ürün paketlerinin hazırlanması amacıyla davacı şirkete simkartı temin ve teslim etmeyi üstlendiğini belirterek sözleşmenin 3.5.maddesine göre müvekkili şirketin sözleşme kapsamında … tarafından kendisine teslim edilen sim kartlarını yine bu sözleşme konusu ürün paketini oluşturmak için temin ettiğini, ve …’a e-maillerini bildirmiş olduğu bu cep telefonlarından ayrı satmamayı ve yine … tarafından belirlenen ve davacı şirkete bildirilen cep shoplar dışında başka bir üçüncü gerçek ya da tüzel kişiye satmamayı üstlendiğini, davacı şirketin …’un yukarıda belirtilen kampanyaları dışında sattığı sim kartsız sadece cihazlardan ibaret ve herkesin alıp istediği sim kartı takıp kullanabileceği telefonları da …’un isteğiyle ve telefonları temin ettiği …firmasının engellemesi ile sadece … shoplarda pazarladığını, müvekkili şirketin taraflar arasındaki sözleşmenin kendisine yüklediği şartları yerine getirmek için büyük emek harcadığını ve milyonlarca dolar yatırıma girdiğini, ancak davalı … un sözleşmenin imzalanmasından sonra üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğini ve davacı şirketin zarara uğramasına sebebiyet verdiğini, davalının davacı şirketin uğramış olduğu bu zararları tazmin etmesi gerektiğini belirterek taraflar arasındaki sözleşmenin 18.1.maddesinde davacı şirketin sözleşmeyi ihlal etmesi halinde ihtarname ile aykırılığın giderilmesi ya da yükümlülüğün yerine getirilmesini talep edebileceğinin belirtildiğini, davacının herhangi bir sözleşme ve yükümlülük ihlali olmadığını, sözleşmenin bu yükümleri karşısında hiçbir haklı sebep yokken taraflar arasındaki sözleşmenin 18/5.maddesini ileri sürerek sözleşmenin feshi yönüne gidilmesinin hayatın olağan akışına ve ticari teamüllerle sözleşme hukukuna aykırı olduğunu belirtmiştir. Taraflar arasındaki sözleşmenin 18.5.maddesinde “sözleşmenin 14.maddesinde yazılı mücbir sebep halleri hariç davacı firmanın sözleşmeye aykırı davranması ve ya yerine getirmemesi halinde davalının noter vasıtası ile yazılı olarak aykırılığı gidermesinin veya sözleşmeye uymasını talep edeceği, bu talep davacı firma tarafından yerine getirilmezse davalının sözleşmeyi tek taraflı olarak feshedebileceği” hükmünün yer aldığı, davalının 18.10.2006 tarihli toptan dağıtım ve lojistik sözleşmesini hiçbir haklı gerekçe göstermeksizin … Noterliğinin 10/03/2009 tarih… yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide ederek sözleşmenin 18.5.maddesi uyarınca 7 gün içerisinde tek taraflı olarak feshedeceği ihtarından sonra sözleşmeyi feshettiğini, bu feshin haksız olduğunu belirtmek suretiyle davacı şirketin sözleşme kapsamında daha iyi hizmet verebilmek ve davalı şirketin Türkiye pazarını geliştirmesini sağlamak için kendilerinin de talebiyle kredi ve ortak arayışına girdiğini, ve yıllık önemli cirosuyla dünyanın sayılı şirketlerinden olan …. İle şirkete kaynak aktarımı konusunda anlaşma sağlandığını, durum böyle iken davalının haksız olarak sözleşmenin feshi cihetine gitmesi sebebiyle davacının büyük bir prestij kaybına uğradığını ve zarara uğradığını belirterek davalı şirketin sözleşme süresi içerisinde sözleşme şartlarına aykırı davranışı sebebiyle davacı şirkete verdiği zararların karşılanması için fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak şimdilik 50.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tazminine, sözleşmenin davalı şirket tarafından haksız feshi sebebiyle uğranılan kâr mahrumiyeti, yatırım ve diğer zararlarına dair hak ve talepleri saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000,00 TL’lik kısmının olmak üzere toplam 100.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili bu davasını 12/10/2010 havale tarihli dilekçesiyle, bilirkişilerce tespit edilen 21.617.296,32 TL kâr mahrumiyeti zararının tazmini ile birlikte sözleşme süresince sözleşmeye aykırı davranış nedeniyle davalının davacı şirkete verdiği zararları tazmin etme gerekliliği karşısında davalı tarafın sözleşme süresince sözleşmeye aykırı davranmak suretiyle vermiş bulunduğu 18.108.520,60 TL zararının tazminine karar verilmesini talep ettikleri ve dava değerini 39.725.816,92 TL ‘ye çıkartmış olduğu ancak buna ilişkin ıslah harcını yatırmadığı, usulüne uygun olarak dava değerini artıran ve harcı yatırılmış bir talebin söz konusu olmadığı, bilahare 10/12/2013 tarihli ıslah talebimizdir diye vermiş bulunduğu taleplerine ilişkin dava değerini artıran dilekçesiyle sözleşmenin icrası esnasında sözleşmeye aykırılık nedeniyle meydana gelen zarar için 17.152.848,00 TL, mahrum kalınan kâra ilişkinde talebini 25.459.261,00 TL olarak artırmış, buna ilişkin aynı tarihli hisar veraset ve harçlar vergi dairesine harç eksikliğini ikmal etmiştir.
CEVAP: Dava dilekçesi davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davalı aleyhine açılan davayı kabul etmediğini, davacı şirketin davalı yanca sözleşmeyi aykırı davranıldığına dair iddialarının doğru olmadığını, özel hukukta sözleşme serbestliği ilkesinin geçerli olduğunu, davalı şirket ile davacı şirket arasında da bu ilkesi doğrusunda ve sözleşme serbestliği çerçevesinde 18/10/2006 tarihinde toptan dağıtım ve lojistik sözleşmesinin imzalandığını, tacir olan tarafların özgür iradeleriyle imzaladığı sözleşme hükümlerinin kendilerini bağladığını, bu temel ilke çerçevesinde değerlendirildiğinde davacının tazminat talebinin gerekçesi olarak ileri sürdüğü hususların tamamının sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede davacının temin edeceği ürünlerin sadece müvekkili şirket shoplarına satışının yapılacağının kabul edildiğini, ve sözleşmenin ikinci maddesiyle davacı şirketin “müvekkili şirketin yazılı onayı olmaksızın müvekkili şirketin iş ve iştigal konusunda faaliyet gösteren üçüncü gerçek veya tüzel kişilerle sözleşmenin konusu ile aynı ya da benzer konuda hiçbir anlaşma veya sözleşme ve protokol vb.gibi yapmamaya ve sözleşme konusu ile aynı yada benzer konuda bir hizmet vermemeyi gayri kabili rücu olarak kabul, beyan ve taahhüt etmiştir” yükümü altına girdiğini, yine sözleşmenin 3.maddesine göre de davacı şirketin “sözleşme kapsamındaki davalı şirket tarafından kendisine temin edilen sim kartlara, yine işbu sözleşme konusu ürün paketini oluşturmak için temin etmiş ve müvekkili şirkete e-maillerini bildirmiş olduğu terminal cihazlarından ayrı olarak satamaz ve davalı şirket tarafından belirlenen ve kendisine bildirilen cep shoplar dışında başka hiçbir üçüncü gerçek ya da tüzel kişiye satamaz “yükümünün kararlaştırıldığını, davalı şirketin faaliyet gösterdiği GSM sektöründe yaşanan rekabet içerisinde ürün satışını artırmak için yapacağı kampanyalarda kullanılan materyallerin rakip şirketlere de satışının yapılmasına izin verilmesinin eşyanın tabiyatına aykırı bir durum olduğu, bu şekilde bir iznin davalı şirketin yürüteceği kampanyaların başarısını azaltacağını, bu nedenle sözleşmeye yukarıda belirtilen hükümlerin konulduğunu, ve davacının da bu yükümlülükleri kabul ettiğini, davacı şirketin satışını yaptığı cep telefonlarının e-mail numaralarının davalı şirketin sim kartlarıyla eşleştirildiğinden ve bu şekilde yasal kaydı yapıldığından bu telefonların başka bir GSM şirketine satılmasının zaten mümkün olmadığını, sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 8/son fıkrası gereğince davacı şirketçe sözleşme devam ettiği sürece ve sözleşmenin sona ermesinden itibaren 12 ay süre ile müvekkili şirket ile rakip olan şirketlerle sözleşme konusu ile aynı veya benzer konularda sözleşme ve anlaşmaların yapılamayacağını, söz konusu mallarla rakip olan malları satamayacağının kararlaştırıldığını, sözleşmenin yasal şekil şartlarına uygun olarak feshedildiğini, taraflar arasında mevcut sözleşmenin 18/5.maddesine göre “davalı şirketin 7 gün önceden firmaya yazılı olarak bildirmek kaydıyla taraflar arasındaki işbu sözleşmeyi herhangi bir gerekçe göstermeksizin her zaman ve tek taraflı olarak feshetme hakkına sahip olduğunu, bu durumda firmanın fesih tarihine kadar olan bedelleri tam ve eksiksiz olarak tahsil edilmiş siparişleri dışında sözleşmenin ifa edilmemiş kısmı ile ilgili olarak … dan hiçbir talepte bulunamayacağı gibi sözleşmenin işbu madde kapsamında … tarafından feshedilmesi sebebiyle … dan hiçbir hak, alacak, kar kaybı, tazminat vb talebinde de bulunmayacaktır” hükmünün mevcut olduğunu, bu konuda da tarafların sözleşmede mutabık kaldıklarını, sözleşmenin bu hükmüne uygun olarak davalı şirket tarafından Beyoğlu 6. Noterliğinden gönderilen 10/03/2009 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün sonra sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiğini, tüm bu nedenlerle ve feshin sözleşme hükümlerine uygun olarak yapılmış olması nedeniyle davacının tazminat isteme hakkının olmadığını, haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
DELİLLER VE GEREKÇE: Taraflar arasındaki 18/10/2009 tarihli “Toptan Dağıtım ve Lojistik Sözleşmesi” ibraz edilmiş, Davacı vekili tarafından 19/03/2010 tarihli dilekçesiyle ve klasör halinde delillerini sunmuş, 2006-2009 yılları GSM faaliyetleri kâr – zarar analizlerini ibraz etmiştir. Ve yine davacı vekilinin 31/12/2010 tarihli dilekçesiyle, “…” başlıklı klasör halinde delillerini ve sözleşmeleri ibraz etmişlerdir. Yine 18/10/2010 tarihli …ile… A.Ş arasında yapılan Toptan Lojistik ve Dağıtım Sözleşmesi klasör halinde dosyaya sunulmuştur. Kadıköy 27. Noterliğinin 25/11/2008 tarih 35797 yevmiye numaralı teminat mektuplarının iadesi talebine ilişkin ihtarname, … Noterliğinin 05/12/2008 tarihli… yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi, … Noterliğinin 10/03/2009 tarihli … yevmiye numaralı fesih ihtarnamesi, .. ile yapılan anlaşma, teknik servis lisansı ve Sanayi ve Ticaret Bakanlığının iznine ilişkin belgeler, davalının sözleşmenin feshinden sonra yeni dağıtıcı ile yaptığı anlaşma, emsal diğer operatörlerin kendi dağıtıcılar ile yaptığı sözleşmeler, uygulamalar, yatırım ve harcama belgeleri, davalının gözetim ve denetimindeki cep shoplardan olan alacaklarla ilgili takip dosyaları, ticari defter ve belgeler delilleri olarak sunulmuştur. Davalı vekili tarafından taraflar arasındaki 18/10/2009 tarihli Toptan Dağıtım ve Lojistik Sözleşmesi, … Noterliğinin 25/11/2008 tarih ve …yevmiye numaralı ihtarnamesi, …Noterliğinin 05/12/2008 tarihli ve… yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesi, … Noterliğinin 10/03/2009 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesi, ticari defter ve kayıtlar delilleri olarak sunulmuştur.
Ayrıca taraf vekilleri iddialarını doğrulamak ve savunmalarını doğrulama amacıyla hukuki mütalaalarda sunmuşlardır.
Dosya mahkememizce getirtilen ve ibraz edilen defter, belge ve sözleşmeler ile birlikte bilirkişiler Prf. Dr…., SMMM … ve Prf. Dr. …’e tevdi edilerek tarafların iddia ve savunmalarına ve dosya kapsamına göre varsa alacak ve borç miktarının tespiti istenilmiş, ibraz edilen 05/07/2010 tarihli gerekçeli ve ayrıntılı raporuyla” taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği, davalı tarafından davacı ile ilişki bakamından daha uzun süreli hedefler koyarak davacıdan sözleşme ilişkisinin geleceğe ilişkin olarak da kurulacağı güveni yaratılarak 5 yıllık sözleşme için göz alınamayacak masraf yapmasının sağlandığı, hazırlanmış “…” isimli belgenin bu şekilde yorumlandığı gibi davacı tarafından kısa süreli sözleşme için göz alınmayacak masraf ve zararların da bu sonucu desteklediği, yatırım yapılan sözleşme sürelerinin kısa olmasının MK.23. maddesiyle korunan ekonomik kişilik haklarına aykırı olduğundan korunmaması gerektiği, davacının 5 yılı aşan hedef bakımından yaptığı masraflar ve bu nedenle uğradığı zararın aldığı krediyi ayrıştırmak mümkün olamayacağından davacının yaptığı yatırımlar ve zararlarının bu sözleşme ile kâr elde edileceği varsayımıyla yapılmış olduğundan hareketle davalının hazırladığı… isimli belgede makul kâr oranı olarak görünen oranı uygulayarak yatırım bağlamında elde etmesi gereken kârın istenebileceği ” ne dair ibraz edilen rapor taraf vekillerine tebliğ edilmiş, davacı vekili 12/10/2010 tarihli dilekçesiyle, rapora ilişkin beyanlarını sunmuş, ve dava ve talebinin ıslah ederek bilirkişilerce tespit edilen 21.617.296,32 TL kâr mahrumiyeti zararıyla sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle davalının müvekkili şirkete verdiği zararları tazminine ilişkin alacağının da 18.108.520,60 TL ‘ye arttırmak suretiyle ıslah etmiştir. Davalı vekili rapora ilişkin beyanlarını içeren dilekçesiyle, raporu kabul etmediğini, bilirkişilerin yanlı olduğunu, ibraz edilen… isimli belgenin müvekkili tarafından imzalanmış bir belge olmadığını, bizzat davacı şirket tarafından hazırlandığını, raporun düzenlenmesi sürecinde davalı tarafın ve mahkemenin bilgisi dışında bilirkişilere ulaştırılmak suretiyle gerçeğe aykırı bir belgenin ve gerçeğe aykırı bir raporun verilmesine sebebiyet verildiğini belirterek rapora itiraz etmiştir. İtiraz üzerine mahkememizce dosya resen seçilen farklı bilirkişiler kurulu Mobil Tel. Sektörü Uzmanı …, Elkt. Müh. Bilgi Tek. Ve İlt. Kurumu Uzm….ve Haliç Üni. Elekt. Elektronik Müh. Bölümü Öğrt. Üyesi Yrd. Doç. Dr. …den oluşan bilirkişiler kuruluna tevdi edilmiş, ibraz edilen bilirkişiler kurulu raporuyla ” taraflar arasında yapılan sözleşmenin 12 ay süre ile olduğu, 30 gün öncesinden feshedilmediğinden dolayı 2 kez otomatik olarak yenilendiği, üçüncü yılın beşinci ayında davalı tarafından sözleşmenin 18.5. Maddesi uyarınca feshedildiğine ilişkin ihtarnamenin gönderildiği, davalı şirket tarafından yapılan feshin taraflar arasındaki sözleşmenin 18.5. Maddesinde belirtilen koşul ve şartlara uygun olduğu, sözleşmenin haksız feshi hususunda çıkarım yapılacak bir delilin dosya kapsamında belirlenmediği, 05/07/2010 tarihli bilirkişi raporunda yapılan belirlemeler doğrultusunda davacıya ait 2006 – 2007 – 2008 yıllarına ilişkin defterlerin usulüne uygun tutulmadığının mali bilirkişi tarafından tespit edilmiş olduğu, ” tespit edilmiş, rapor taraf vekillerine tebliğ edilmiş, davacı vekili ibraz etmiş bulunduğu dilekçesiyle, raporu kabul etmediğini beyan etmiş, davalı vekili ise, davacı taleplerinin hukuki dayanağının bulunmadığının bilirkişi raporu ile tespit edilmiş olduğu belirtilmek suretiyle haksız ve yersiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Her iki bilirkişiler kurulu raporları arasında çelişkiler ve farklılıklar bulunması nedeniyle mahkememizce…, … ve …n dan oluşan bilirkişiler kuruluna tevdi edilmiş, mahkememizin 21/10/2011 tarihli 3 nolu ara kararıyla “davacının dilekçeleri ve oturum aralarında vermiş olduğu dilekçeler dikkate alınarak taraflar arasındaki sözleşmenin uygulanmasından ve haksız fesihten dolayı davalının dilekçeleriyle bilirkişi raporlarına yapılan itirazlarda değerlendirilmek suretiyle davacının zarara uğrayıp uğramadığı, uğramış ise miktarının tespiti yönünden Prf. Dr. …, Mali Müşavir …ve Sektör Bilirkişisi … dan oluşan bilirkişiler kuruluna tevdi edilmiş, bilirkişiler kurulunun dosya kapsamını ibraz edilen dilekçe ve belgeleri, mevcut bilirkişi raporları ve tarafların beyan ve talepleri tartışılmak suretiyle ibraz etmiş bulundukları 28/08/2013 tarihli gerekçeli ve ayrıntılı raporlarını sunmuşlardır. İbraz edilen bilirkişiler kurulu raporu taraf vekillerine tebliğ edilmiş, davacı vekili, bilirkişi raporu doğrultusunda davasını ” sözleşmenin icrası esnasında sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğranılan zararlara ilişkin olarak ve mahrum kalınan kâra ilişkin olarak” ayrı ayrı ıslah etmiş, davalı vekili ise, ıslah talebini kabul etmediğini, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
30/12/2013 tarihli oturumda 6100 sayılı HMK’nun 184. Maddesi uyarınca tahkikatın bitirildiği taraf vekillerine bildirilmiş, tahkikatın tümüne yönelik olarak diyecekleri ayrı ayrı sorulmuş; tahkikatın tümüne yönelik herhangi bir itirazlarının olmadığını beyan etmişlerdir. Aynı tarihli oturumda 6100 sayılı HMK’nun 186. Maddesi uyarınca sözlü yargılamaya geçilmesine karar verilmiş, sözlü yargılamaya ilişkin diyecekleri ve son diyecekleri taraf vekillerinden ayrı ayrı sorulmuş; davacı vekili, davaya ilişkin önceki beyanlarını aynen tekrar ile davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiş, davalı vekili ise, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Tüm bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere dava; taraflar arasında yapılmış bulunan sözleşme uyarınca davacının sözleşmenin kendisine yüklediği edimlerini tam ve eksiksiz olarak ifa ettiği, ancak davalının sözleşmeyi haksız ve yersiz olarak feshettiği, bu nedenle sözleşmenin haksız feshi sebebiyle uğradığı zararın ve sözleşme süresi içerisinde davalı yanın sözleşme şartlarına aykırı davranması sebebiyle müvekkili şirketin uğradığı zararları davalıdan dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tahsili talebine ilişkindir.
Taraflar arasında Toptan Dağıtım ve Lojistik Sözleşmesi yapıldığında sözleşmenin süresinin 12 aylık dönemler halinde olduğunda ve taraflar arasındaki sözleşmenin 18.5. Maddesi uyarınca davalı yanın sözleşmeyi tek yanlı olarak feshetme yetkisinin bulunduğunda herhangi bir çekişme yoktur.
Taraflar arasında akdedilen 18/10/2006 tarihli Toptan Dağıtım ve Lojistik Sözleşmesinin konusunun sözleşmede belirtilen tüm terminal cihazlarının … tarafından belirlenen üreticilerden….Ş tarafından temin edilerek cep shoplara, tüketicilere satış ve pazarlamasının yapılması amacıyla satılması şartlarını düzenlediği anlaşılmaktadır. Taraflar arasında bir tedarik sözleşmesinin olduğu ve davalı yönünden tek yetkili olmadığı sözleşmenin hukuksal niteliği itibariyle sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşmelerden olduğu anlaşılmaktadır. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin 12 ay süreli olup sürenin bitiminden itibaren 30 gün önce taraflardan herhangi birinin noter marifetiyle fesih ibranında bulunmadığı takdirde sözleşmenin 12 aylık süreler halinde yenileceği ve 5 yıl süre ile sınırlı olduğunun kararlaştırıldığını, davacının … un yazılı onayı olmadan aynı konuda faaliyet gösteren üçüncü kişilere sözleşme konularıyla aynı veya benzer konularda hiçbir sözleşme ve protokol yapmamayı hizmet vermemeyi taahhüt ettiği, sim kartların …tarafından belirlenen cep shoplar dışında belirlenen başka üçüncü kişilere satamayacağının kararlaştırıldığını, davacının sözleşmenin feshinden sonra davalıya teminat mektuplarının iadesi talepli … Noterliğinin 25/11/2008 tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesine davalının … Noterliğinin 05/12/2008 tarihli… yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesinde sözleşmenin yürürlükte olduğunu belirttiği, davacının 25/11/2008 tarih ve 35797 yevmiye numaralı ihtarnamesinde ticari ilişkinin olmadığı ifadesi kullanılmaktaysa da sözleşmeyi ifa hareketlerinin olduğu, bunun her iki tarafça da kabul edildiği, bu tarih itibariyle sözleşmenin feshedilmiş olduğuna dair davalı iddiasının doğru olmadığı mahkememizce görüş ve kanaatine ulaşılmıştır. Davalının sözleşmenin tek taraflı olarak feshi hakkı verdiği iddiası doğru ise de bu tür hükümlerin MK.23. maddesi karşısında korunamayacağı, aksi tutumun tarafların ekonomik özgürlüğüne aykırı olduğu gibi tek taraflı fesih hakkının sebepsiz kullanamayacağı genel hukuk ilkeleriyle de kabul edilmektedir. Taraflar arasındaki Sözleşme her ne kadar 12 aylık süreler halinde yenilenmeye imkan veren sözleşme ise de 5 yıllık sürenin zaten öngörüldüğü, davalının uzun yıllara dayanan bir projeksiyon yaparak belli bir yatırım yapılmasını aradığı, davalının üstelik zararda etmesine rağmen sözleşmeyi sona erdirmediği düşünüldüğünde bu sözleşme ile 5 yıl bağlı kalmak istediği yönünde davacı yandan yeterli güven oluşturduğu anlaşılmaktadır.
Davacı yan taraflar arasındaki sözleşmenin 18.5 maddesinin davalı tarafından kötüye kullanıldığını, bu maddede sözü edilen 7 gün içerisinde tek taraflı olarak feshedebileceği ihtarının sözleşmenin 12. Maddesinde düzenlenen işbu sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe girecek ve 12 ay süre ile yürürlükte kalacaktır. Taraflardan herhangi biri işbu sözleşmenin süresinin bitiminden en az 30 gün önce noter marifetiyle fesih ihbarında bulunmadığı takdirde işbu sözleşmenin 12 aylık süreler halinde otomatik olarak yenileneceğinin işbu sözleşme hiçbir şekilde imzalandığı tarihten itibaren 5 yıldan fazla yürürlükte kalmayacağı, 5 yıllık sürenin sonunda işbu sözleşme, … un sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve alacaklarının saklı kalmak kaydıyla münfesih olacağı ve tarafın bu ilişkiye devam etmek istedikleri takdirde aralarında yeni bir sözleşme imzalayacakları ” na dair hükmüne göre yapılan feshin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin sözleşmeyi ihlal etmiş olması halinde yine taraflar arasındaki sözleşmenin 18.1. Maddesine göre davalı yanın ihtarname ile aykırılığın giderilmesi ya da yükümlülüğün yerine getirilmesinin talep edileceğini, böyle bir talebinin söz konusu olmadığını, davalının sözleşmeyi feshinin haklı bir nedene dayanmadığı iddia edilmiş, davalı ise sözleşme şartlarına uygun olarak sözleşmenin feshedildiğini, fesihte herhangi bir hukuka aykırılığın söz konusu olmadığını savunmuştur. Dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporları, sözleşmeler, tarafların iddia ve savunmaları birlikte değerlendirildiğinde ve özellikle Şişli C.B.Savcılığınca yapılan bilirkişilerin şikayetine ilişkin olarak yapılan soruşturma sonucunda verilen takipsizlik kararı, ibraz edilen bilirkişi raporlarında her iki yanın tacir olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin ekonomik boyutlarının tahlil edildiğinde davalı şirketin taraflar arasındaki sözleşmenin kendisine sağladığı imkan çerçevesinde sözleşmeyi tek yanlı olarak feshetmiş olması durumunun söz konusu sözleşme içerisinde bulunan maddeler sonucu davacı tarafın davalıya bağlı ticaret yapmaya (ithal edilen ürünlerin satılacağı yerlerin kısıtlanması) davalı firma tarafından en azından satış kampanyalarıyla desteklenmesi gerektiği, esasında rekabetin mobil telefon markaları ve modelleri arasında olmasına rağmen bu rekabetin temeldeki sebebinin davalı firmanın (…) diğer rakipleri olan operatörler (…vb.) gibi arasındaki rekabetten oluştuğu, dolayısıyla davalı tarafın sözleşme ile görevlendirdiği bu rekabet ortamında kampanyalar yaparak satış adetlerini artırıcı yönde desteklemesi gerektiği sektörün hacimsel olarak çok büyük olduğundan bu hizmeti veren davacı gibi firmaların taraflar arasındaki sözleşmede belirtilen 12 aylık sürelere ilişkin tüm kapitallerinin riske etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, bir yılın sonunda hem ithalat yapan bu firmaların teknik servis açması hem de … Bakanlığı tevdilerine uygun olarak 7 yıl boyunca ithalatını gerçekleştirdiği telefonlara servis hizmeti verme mecburiyeti sebebiyle 1 yıllık sözleşme süresine göre bu yatırımın yapılmasının olağan olmadığı, davalı gibi operatör firmaların telefon üreticileri üzerinde etkilerinin çok büyük olduğu, bu üretici firmaların operatör olan şirketlerden kimlerle çalışacağına karar vermesinden sonra o seçilen firmayı uzun vadeli olarak Türkiye distrübitörlüğüne atama şeklinde uygulamanın gerçekleştiği, yani davalı firmanın müsade etmeden davacının bu işi yapmasının mümkün olmadığı, ithalat yolu ile getirilen bu telefondan davacının bir kez kazanç elde ettiği, fakat sorumluluğunun garanti süresince devam ettiği, operatör tarafından ise kazanılan müşteri ile ticari kazançlarının ses ve veri transferlerinin yapıldığı sürece devam ettiği gözönüne alındığında taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte kaldığı süre boyunca herhangi bir hukuki ihtilafın söz konusu olmadığı, sözleşmeye güven ilkesi gözönüne alındığında davacının uyandırılan güvene aykırılık temelli savunmasının gözönüne alındığında sözleşme özgürlüğü kapsamında sözleşmenin kendisine vermiş bulunduğu yetki ve imkanın kullanılması suretiyle sözleşmenin tek yanlı olarak davalı tarafından feshedilmiş olarak kabul edilmesinin taraflar arasındaki sözleşme ve hukukun genel ilkeleri gözönünde bulundurularak hukuka uygun olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Hukuki tasnif ve değerlendirme hakime ait olduğundan dosya kapsamındaki hukukçu bilirkişilerin taraflar arasındaki sözleşmenin haklı olarak feshedilmiş olduğuna ilişkin görüşlerine mahkememize itibar edilmemiştir. Bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından tek yanlı olarak feshinin hukuka aykırı olduğu görüş ve kanaatine ulaşılmıştır.
Davacının davalının sözleşme süresince sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin isteminin dosya kapsamında mevcut bilirkişi raporlarında da değinildiği gibi sözleşme süresi içerisinde davacı tarafından davalıya sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle herhangi bir istem veya talepte bulunulmadığı, davalının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle uğradığı zararların miktarına veya neler olduğuna ilişkin yeterli ve inandırıcı delil ve emarelerin dosya kapsamında mevcut olmadığı anlaşıldığından, davacının davalının sözleşme süresince sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle uğranılan zararın tazminine yönelik isteminin ispat edilemediğinden reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Yukarıda gerekçeleri ayrıntılı olarak belirtilen nedenlerle sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği anlaşılmakla, davacının uğranılan kâr mahrumiyetine yönelik isteminin ıslah dilekçesiyle talep edilen miktar 25.459.261,00 TL olduğundan ıslah talebi doğrultusunda ve kısmen kabulü ile, 18.255.411,79 TL ‘nin bilirkişi raporuyla da tespit edildiği, yapılan bu tespitin dava konusu olaya, bilimsel verilere ve hayatın olağan akışına uygun bulunarak mahkememizce de kabul ve takdir edilmiş olduğu anlaşılmakla bu miktara yönelik olarak davanın konusuna ve tarafların sıfatına göre alacağın avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin ise reddine karar verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili her ne kadar dava değerini artıran dilekçesinde portföy tazminatına ilişkin değer artırımı da yapmış ise de portföy tazminatına ilişkin ıslah dilekçesiyle sözü edilen istemin dava dilekçesinde bu yöne ilişkin bir talep ve dava söz konusu olmadığından ve ıslah dilekçesi olarak sunulan dilekçenin hukuki niteliği itibariyle 6100 sayılı HMK’nun 107. Ve devamı maddelerinde düzenlenmiş bulunan belirsiz alacak davalarından yargılama safahatında tespit edilen alacak miktarının artırılmasına ilişkin dava talep değerlerinin artırılmasına ilişkin dilekçe mahiyetinde bulunduğu, yoksa netice-i talebi değiştiren 6100 sayılı HMK’nun 176. Ve devamı maddelerinde düzenlenmiş davanın ıslahına ilişkin unsurları içermediği anlaşıldığından bu konuya ilişkin ayrıca karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine ulaşılarak, mahkememizin … Esas-… Karar ve 30/12/2013 tarihli karar ile davacının, davalının sözleşme suresince sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkin isteminin ispat edilemediğinden reddine, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan kâr mahrumiyetine yönelik istemin ıslah talebi doğrultusunda ve kısmen kabulü ile, 18.255.411,79 TL ‘nin dava tarihinden itibaren davanın konusuna ve tarafların sıfatına göre avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, Portföy tazminatına ilişkin ıslah dilekçesiyle sözü edilen istemin dava dilekçesinde bu yöne ilişkin bir istemin söz konusu olmadığı, ıslah dilekçesinin dava talep değerlerinin arttırılmasına ilişkin dilekçe mahiyetinde bulunduğu, netice-i talebi değiştiren 6100 sayılı HMK’nun 176. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş unsurları içermediği anlaşıldığından bu konuya ilişkin ayrıca karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
YARGITAY İLAMI:
Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin… Esas, … Karar ve 09/04/2015 tarihli kararı ile; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmaması nedeniyle davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin aşağıda açıklanan itirazları kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar verildiği görülmüş yine, davacı vekilince sunulan dava dilekçesinde, 50.000 TL. maddi tazminat ve 50.000 TL. kar kaybı tazminatının reeskont faiziyle birlikte tahsili, yine 10.12.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebi 5.050.000 TL’ne, kar kaybı talebi de 10.050.000 TL’ne yükseltilmiş, ayrıca 2.250.000 TL portföy tazminatı talebinde bulunulmuş, anılan miktarların da yasal faiziyle birlikte tahsili istendiği, mahkememizce davacının maddi tazminat ve portföy tazminatı taleplerinin reddine, kar kaybı tazminatının ise 18.255.411,79 TL üzerinden kabulüne karar verilmiş, anılan meblağa da avans faiz yürütülmüş ise de ıslah dilekçesi ile 10.050.000 TL kar kaybı tazminatı talebinde bulunulduğu gibi 15.09.2009 dava tarihi itibariyle reeskont faizi talebi, yasal faizi aşan ancak avans faizinden daha düşük oranda bir faiz türünü ifade ettiği, ayrıca ıslah dilekçesinde de açıkça yasal faiz talebinde bulunulduğu, bu durum karşısında mahkememizce, hem kar kaybı tazminatının miktarı hem de uygulanan temerrüt faizinin türü itibariyle talepten fazlasına karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerektiği, yine mahkememizce de kabul edildiği üzere, taraflar arasındaki sözleşme davalı tarafından haksız olarak fesh edildiği, dolayısıyla davacı, ifasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde borçlunun temerrüdünü düzenleyen 6098 sayılı BK’nın 126. maddesine dayanarak, davalının haksız feshi tarihinden itibaren tazminat isteyebileceği, ancak bu durumda dahi davacının haksız fesih tarihinden itibaren aynı nitelikte yeni bir işi bulabileceği süre belirlenmeli ve bu süre için tazminata hükmedilmelmesi gerektiği, bunun için de öncelikle davalının 10/03/2009 tarihli fesih ihtarının davacıya tebliğ edildiği tarih tespit edilmeli ve bu tarihe fesih ihtarında tanınan 7 günlük süre eklenmesi gerektiği, mahkememizce ise çalışmanın fiilen sona erme tarihi olarak belirlediği 01/11/2008 tarihinden, 5 yıllık sözleşme süresinin sona erdiği 18/10/2011 tarihini de aşan bir şekilde, 31/10/2011 tarihine kadar kâr kaybı hesabı yapıldığı, bu itibarla mahkememizce, aralarında sektörden bir uzmanın da yer alacağı yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, davaya konu tedarik sözleşmesinin feshi halinde öncelikle davacının emsal bir iş bulup bulamayacağının tespit edilmesi, bulabileceğinin kabul edilmesi halinde hangi sürede bulabileceğinin belirlenmesi, fesih tarihinden itibaren belirlenecek bu makul süre için kazanç kaybı zararının hesaplanması, aynı nitelikte ve şartlarda emsal bir iş bulamayacağının kabul edilmesi halinde ise bu kez özel olarak kendisinin çalışması halinde dönem sonuna (somut olayın özellikleri gereği 5 yıllık sürenin sona erdiği 18.10.2011 tarihine) kadar ne miktarda kazanç elde edebileceği ile davalı şirketin tedarikçisi olarak çalışması sonucunda ne miktarda kazanç elde edebileceğinin belirlenmesi, davalının yetkili tedarikçisi olarak çalışması halinde kazancının daha fazla olacağının anlaşılması halinde, 818 sayılı E-BK’nın 325. maddesi uyarınca, özel olarak çalışması halinde elde edeceği miktarın davalının yetkili tedarikçi olarak çalışması halinde elde edeceği miktardan mahsubunun yapılarak aradaki kazanç farkının davacının uğradığı kar kaybına ilişkin zarar olarak hüküm altına alınması gerekirken, yetersiz bilirkişi incelemesine dayalı olarak karar verilmesinin doğru görülmediği ve bu nedenle kararın davalı yararına bozulması gerektiği belirtilerek mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay …Hukuk Dairesi’nin…Esas, … Karar ve 17/11/2016 tarihli karar düzeltme kararı ile; bozmaya ilişkin önceki Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin ise aşağıda açıklanan itirazları kapsamı dışında kalan HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen diğer karar düzeltme nedenlerinin reddine karar verilerek, yine taraflar arasındaki 18.10.2006 tarihli Toptan Lojistik ve Dağıtım Sözleşmesi’nin süre ve yürürlük başlıklı 12’nci maddesi işbu sözleşme imzalandığı tarihte yürürlüğe gireceği ve 12 (oniki) ay süre ile yürürlükte kalacağı, taraflardan herhangi birinin, işbu sözleşmenin süresinin hitamından en az 30 (otuz) gün önce noter marifeti ile feshi ihbarda bulunmadığı takdirde, işbu sözleşmenin 12 (oniki) aylık süreler halinde otomatik olarak yenileneceği, işbu sözleşmenin, hiç bir şekilde imzalandığı tarihten itibaren 5 (beş) yıllık sürenin sonunda işbu sözleşme …’un sözleşmeden kaynaklanan tüm hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla, münfesih olacak ve taraflar bu ilişkiye devam etmek istedikleri takdirde aralarında yeni bir sözleşme imzalayacaklardır” hükmünü içerdiği, Yargıta dairesince bozma ilamında vurgulandığı üzere taraflar arasındaki anılan sözleşme davalı tarafından haksız olarak fesh edildiği, dolayısıyla, davacının ifasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde borçlunun temerrüdünü düzenleyen 6098 sayılı BK’nın 126. maddesine dayanarak, davalının haksız feshi tarihinden itibaren tazminat isteyebileceği, ancak, bu durumda dahi davacının haksız fesih tarihinden itibaren aynı nitelikte yeni bir işi bulabileceği süre belirlenmeli ve bu süre için tazminata hükmedilmesi gerektiği, bunun için de, öncelikle davalının 10/03/2009 tarihli fesih ihtarının davacıya tebliğ edildiği tarih tespit edilmeli ve bu tarihe fesih ihtarında tanınan 7 günlük süre eklenmesi gerektiği, ancak kâr kaybına ilişkin hesaplamanın 5 yıllık sözleşme süresinin sona erdiği tarih değil, sözleşmenin anılan açık hükmü nazara alınarak, davalının 10.03.2009 tarihli ihtar ile ticari ilişkiye devam etmeme iradesini açıklaması karşısında sözleşmenin 12 aylık dönemlerle uzayacağının kabulü ile 18.10.2008 tarihinden başlayan dönem sonuna kadar yapılması gerektiği, bu itibarla, mahkememizce aralarında sektörden bir uzmanın da yer alacağı yeni bir bilirkişi kurulu oluşturularak, davaya konu tedarik sözleşmesinin feshi halinde öncelikle davacının emsal bir iş bulup bulamayacağının tespit edilmesi, bulabileceğinin kabul edilmesi halinde hangi sürede bulabileceğinin belirlenmesi, fesih tarihinden itibaren belirlenecek bu makul süre için zararını oluşturan kazanç kaybının hesaplanması, aynı nitelikte ve şartlarda emsal bir iş bulamayacağının kabul edilmesi halinde ise bu kez özel olarak kendisinin çalışması halinde 12 aylık bakiye dönem sonuna kadar ne miktarda kazanç elde edebileceği ile davalı şirketin tedarikçisi olarak çalışması sonucunda ne miktarda kazanç elde edebileceğinin belirlenmesi, davalının yetkili tedarikçisi olarak çalışması halinde kazancının daha fazla olacağının anlaşılması halinde, 818 sayılı BK’nın 325. maddesi uyarınca, özel olarak çalışması halinde elde edeceği miktarın davalının yetkili tedarikçi olarak çalışması halinde elde edeceği miktardan mahsubunun yapılarak aradaki kazanç farkının davacının uğradığı kar kaybına ilişkin zarar olarak hüküm altına alınması gerektiği, bu nedenle davalı vekilinin bu yöne ilişen karar düzeltme itirazının kabulü ile Yargıtay dairesinin 09/04/2015 gün … Esas, … Karar sayılı ilamının üç nolu bendi kaldırılarak mahkeme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle bozulmasına karar verildiği görülmüştür.
Mahkememizce usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememizce tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş, bilirkişi olarak Mali Müşavir …, Telekomünikasyon Uzmanı … ve Sektör Uzmanı … tayin edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda; taraflar arasında akdedilen sözleşmenin davalı tarafça feshedildiği ve feshin 30/03/2009 tarihi itibariyle gerçekleşmiş olduğu, yargıtay bozma ilamı çerçevesinde sözleşmenin kalan süresinin 31/03/2009-18/10/2009 tarihleri arasında olduğu ve kar mahrumiyetinin de bu tarihler arasında geçen süre için talep edilebileceği, sözleşme feshedildikten sonra davacının sözleşme konusu emsal bir iş bulamadığı, ancak kendi özel ticari faaliyetinin de olmadığı ve ticari faaliyetinin durduğu, davacının sözleşme konusu emsal işi bulabilmesi için ortalama 2 yıllık bir sürenin gerektiği, taraflar arasında akdedilen sözleşme çerçevesinde davacı tarafça yapılan yatırım harcamalarının ortalama 5 yılda kendini amorti edebileceği, davacının bu yatırımları finanse edebilmek için borçlandığı ve bu şekilde de özellikle 2008 yılında gerçekleşen global kriz nedeniyle kurların aşırı yükselmesinin bir sonucu olarak davacı şirketin yüksek tutarda aleyhte kur farkı giderine katlandığı, bu çerçevede sözleşmenin devam ettiği süre boyunca davacı şirketin ticari kar elde edemediği, bu nedenle davacının sözleşmenin kalan süresi yönünden sözleşme feshedilmemiş olsaydı (31/03/2009-18/10/2009 dönemi) aynı maliyet ve gider yapısı çerçevesinde ticari yönden kar elde edemeyeceği, ancak sektör verilerine göre ortalama karlılık oranının %12 olarak esas alınması durumunda davalı tarafça sözleşmenin haksız feshedilmesi nedeniyle davacının mahrum kaldığı kar tutarının 2.573.803,85 TL olduğu, sözleşmenin feshedildiği dönemde davacının sözleşme konusu emsal iş bulamaması ve kendi özel işi olmaması nedeniyle herhangi bir ticari karın olmadığı, bu nedenle sektör karlılık oranına göre hesap edilen 2.573.803,85 TL tutarındaki mahrum kalınan kar tutarından tenzil edilebilecek bir tutarın olmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalının beyanları, mahkememizce yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu aldırılan bilirkişi raporları, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı şirket ile davalı şirket arasında 15/10/2006 tarihli toptan dağıtım ve lojistik sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmenin davalı şirket tarafından 10/03/2009 tarih ve …Noterliği’nin…yevmiye nolu ihtarnamesi ile sözleşmenin feshedildiği, davalı tarafından yapılan tek taraflı fesih işleminin herhangi bir haklı sebebe dayanmadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 12 ay süreli olduğu, sürenin bitiminden 30 gün öncesinde fesih ihbarında bulunulmaması halinde sözleşmenin 12 aylık süreler halinde 5 yıl süre ile uzayacağı, 5 yılın sonunda tarafların aralarındaki ticari ilişkiye devam etme niyetinde ise yeni bir sözleşme imzalamaları gerektiği, bu husus dikkate alındığında davalı tarafça çekilen 10/03/2009 tarihli fesih ihtarnamesi ile sözleşmenin davalı tarafça haksız feshedildiği, feshin 30/03/2009 tarihinden itibaren sonuç doğurduğu, davacının sözleşme fesih tarihi olan 30/03/2009 tarihi ile 12 aylık dönem sonu olan 18/10/2009 dönemi için kar kaybı talebinde bulunabileceği, bozma ilamından sonra alınan ve mahkememizce de kabul gören bilirkişi raporuna göre BK 126.maddesi uyarınca davacının sözleşme feshinden sonra benzer nitelikte bir işi bulabilmesi için en az 2 yıllık süre gerektiği, dolayısıyla dönem sonuna kadar geçen sürenin davacının benzer bir iş bulabileceği makul süreden daha az olması sebebi ile ancak sözleşmenin fesih tarihi olan (feshin geçerli olduğu 30/03/2009 tarihinden sonraki) 30/03/2009 tarihi ile 12 aylık dönem sonu olan 18/10/2009 tarihleri arasında geçen süre için kar kaybı hesabı yapıldığı, her ne kadar belirtilen dönem ile davacı şirketin zarar ettiği bilirkişi raporlarında yer almışsa da şirketin belirtilen dönemde zarar etmiş olmasının kar kaybı talebinde bulunmaya engel teşkil etmediği, bilirkişiler tarafından hesaplanan sektörel değerlendirmeye göre davacının belirtilen dönemde %12,5 oranında kar kaybı talebinde bulunabileceği, buna göre davacının belirtilen dönem arasında yani 31/03/2009 ile 18/10/2009 tarihleri arasında 2.573.803,85 TL kar kaybının bulunduğu, davacı tarafça dava başlangıcında 50.000,00 TL’sinin talep edildiği görülmekle, belirtilen kar kaybının 50.000,00 TL’sinin dava tarihi olan 15/09/2009 tarihinden itibaren işleyecek, kalan 2.523.803,85 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 10/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kar mahrumiyetine ilişkin taleplerin reddine karar vermek gerekmiş, yine her ne kadar davacı tarafça sözleşmenin icrası sırasında davalının sözleşmeye aykırı davranışları sebebi ile meydana gelen zarar için tazminat isteminde bulunmuş ise de, davacı sözleşmenin devamı süresi içinde davalının sözleşmeye aykırı davranışlarını ispatlayamadığından buna yönelik açmış olduğu davanın reddine karar vermek gerekmiş, yine her ne kadar davacı tarafça yargılama aşamasında ayrıca davalı aleyhine portföy tazminatına yönelik açılmış bir dava bulunmadığından bu talebe ilişkin karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, ayrıca davacı tarafça her ne kadar davacı taraf 12/10/2010 havale tarihli dilekçesi ile davalı aleyhine 21.617.296,32 TL kar mahrumiyeti ve sözleşme süresince sözleşmeye aykırı davranmak sureti ile vermiş olduğu 18.108.520,60 TL zararın tazminine karar verilmesini belirterek dava değerini 39.725.816,92 TL’ye çıkartmış ise de buna ilişkin harcı yatırmadığı, ancak 10/12/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile mahrum kalınan kar talebinin 10.000.000,00 TL, sözleşmenin icrası esnasında sözleşmeye aykırılık nedeniyle meydana gelen zarar kaleminin 5.000.000,00 TL olarak ıslah etmiş ve buna ilişkin harcı yatırmış, ayrıca 2.250.000,00 TL portföy tazminatının da ödenmesini talep etmiş olması sebebiyle ve harcı bu miktar üzerinden tamamladığından kısmen kabul ve kısmen ret kararlarına ilişkin harç, vekalet ücreti ve yargılama giderleri bu değerler esas alınarak belirlenmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABUL – KISMEN REDDİ ve KISMEN KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA;
A) Davacının kâr mahrumiyeti sebebiyle açtığı davannı KISMEN KABULÜ ile, 2.573.803,85 TL’nin (50.000,00 TL’sinin dava tarihi olan 15/09/2009 tarihinden itibaren işleyecek, kalan 2.523.803,85 TL’sinin ise ıslah tarihi olan 10/12/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte) davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kâr mahrumiyetine ilişkin taleplerin REDDİNE,
B) Davacının sözleşme döneminde uğradığı zarara yönelik açmış olduğu davanın REDDİNE,
C) Portföy tazminatı yönünden usulüne uygun açılmış bir dava ve dava dilekçesinin tam ıslahı bulunmadığından bu konuda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar tarifesi gereği alınması gereken 175.816,54 TL nispi karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.350,00 TL harç ile ıslah harcı 294.586,90 TL toplamı 295.936,90 TL’den düşümü ile bakiye 120.120,36 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği kabul ve ret oranına göre hesap ve takdir olunan 88.807,06 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği kabul ve ret oranına göre hesap ve takdir olunan 465.583,05 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan toplam 9.543,00 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre 576,40 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan 93,00 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre 87,38 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde YARGITAY’a TEMYİZ yolu açık olmak üzere oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Başkan …
Üye …
Üye …
Katip …