Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2017/1085 E. 2018/884 K. 10.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARARIDIR
ESAS NO : 2017/1085
KARAR NO : 2018/884
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/08/2015
KARAR TARİHİ : 10/07/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine hitaben verdiği dava dilekçesinde özetle; davalı …’un temlik eden banka … T.A.Ş tarafından …Şti’ne kullandırılan krediye istinaden imzalanan sözleşmenin kefillerinden biri olduğunu, kredinin geri ödemelerini gerçekleşmediğinden alacağın tahsili amacıyla İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi … d. iş sayılı dosyasından alınan İhtiyati haciz kararı alınarak İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosya ile icra takibi başlatıldığını, takip konusu alacağın müvekkili şirket tarafından …A.Ş tarafından … T. A.Ş den … Noterliğinin …yevmiye numaralı 23.09.2008 tarihli temlik sözleşmesi ile temlik alındığını, akabinde icra dosyasının… esası ile yenilenerek icra işlemlerine devam edildiğini, davalı borçluya gönderilmiş olan ödeme emrine davalının icra takibine itiraz ederek takibi durdurduğu iddiasında bulunarak, borçluya karşı yapılan takibe karşı davalının itirazlarının iptaline ve takibin devamına, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunarak yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, davalıya ödeme emrinin 20/06/2008 tarihinde tebliğ edildiğini ve 26/06/2008 tarihinde borca, faize ve ferilerine itiraz ettiklerini, aradan 7 yıl geçtikten sonra itirazın iptali davası açıldığını, davacının 2008 yılında dosyayı temlik aldığını ve 2014 yılında yenilediğini, 6 yıllık bir sürenin de dosyanın işlemden kalkmış olduğu dönemde geçtiğini, davacı tarafın takipsizliği dolayısı ile dosyanın işlemden kalktığını, bu dönemde sürelerin işlemeye devam ettiğini, zaman aşımı itirazlarının bulunduğunu, müvekkili aleyhine herhangi bir borç doğmadığını, borca dayanak teşkil eden 20.06.2006 genel kredi kullanma taahhütnamesinde müvekkilinin imzası bulunmadığını, kullandırılan kredide müvekkilinin hesabına intikal etmediği gibi herhangi bir vekil marifetiyle de işlem gerçekleşmediğini, ayrıca bahse konu tarihte müvekkilinin şirket ortaklığı bulunmadığını, davalının hissesini 03/10/2005 tarihinde …’a devrettiğini, dolayısı ile şirketle herhangi bir bağlantısı kalmadığını, ortaklıktan ayrıldığına dair karar metninin 21/03/2005 tarihinde Türkiye Sicil Gazetesinde ilan olunduğunu, davalının 31/05/2004 tarihinde çek kullanmak amacıyla genel kredi kullanma taahhütnamesini imzaladığını, ancak çekler bankaya teslim edilmiş olduğundan sözleşmenin hükümsüz hale gelmiş olduğunu, alacaklı bankanın yeni bir kredi verirken şirketin yetkili imzalarını araştırması gerektiğini, bahis konusu kredi kullandırma sözleşmesinde davalının imzasının bulunmadığını, borcun ödenmemesinden dolayı şirket ortaklarına hesabın kesildiğine dair ihtarname gönderildiğini, davalının borcu olmadığından davalıya ihtarname keşide edilmediğini, buna rağmen borç ödenmeyince herhangi bir hüküm ifade etmeyen davalının imzaladığı daha eski tarihli bir sözleşme ortaya çıkarıldığını, oysa yeni sözleşmenin borçlandırıldığı durumlarda davalının kefaletinin olup olmadığı sorulması gerekirken alacaklı bankanın kötü niyetli olarak hükümsüz halde bulunan 31/05/2005 tarihli sözleşmeyi gündeme getirdiğini, süresiz kefalet ve sözleşme olamayacağını, kefalet ilişkisinin başladığına ve bittiğine dair ve borcun mevcudiyetine ilişkin herhangi bir bildirim yapılmadığını, …Noterliğinin 18/10/2007 tarih ve… yevemiye sayılı ihtarnamesinin … tarafından …Şti…. ve …’a keşide edildiğini, İstanbul …ATM.nin davalı için ihtiyati haciz karar vermediğini, çünkü genel kredi sözleşmesinde imzası olmadığı gibi borcun ödenmesi konusunda ihtarnamede düzenlenmediğini, borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte davalıya ihtarname tebliğ edilmediği için faiz de doğmadığını, faiz ve faiz oranınlarının da yasal olmadığını, diğer taraftan borcun ödendiğine ilişkin davacı ile borçlular… ve… arasında protokol düzenlendiğini ve davacı ile ibraname düzenlediklerini, bu nedenlerle davanın reddine, %20.den aşağı olmamak üzere davacı tarafın icra inkar tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 03.11.2015 tarihli dilekçesi ile açmış oldukları itirazın iptali davasının harca esas değer olarak sehven 85.230 TL olarak açtıklarını, davalı borçlunun sorumlu olduğu kredi miktarı olan 20.000 TL yi harca esas değer olarak takip tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ve oranı ve ferileri baki kalmak kaydıyla ıslah ettiklerini bildirmiştir.
Davacı banka ile davalı arasında yapılan genel kredi taahhütnamesinin tasdikli örneğinin geldiği ve dosya arasına alındığı anlaşılmıştır.
Dosyanın bankacılık alanında uzman bir bilirkişiye tevdii edilerek iddia ve savunma kapsamında uyuşmazlığına konu tüm belgeler incelenerek hesap raporu tanzim edilmesi istenilmiş, bilirkişi raporunda özetle; davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak talep edilen 20.000 TL ile anapara sınırlı sorumluluğu nedeniyle, müteselsil kefil konumundaki davalının 23.05.2008 takip tarihi itibariyle yükümlülüğünün 20.000 TL kefalet limiti üzerinden takibin devamı gerektiğini, davacı bankanın takip tarihinden itibaren asıl alacak üzerinden %66 temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisini talep edebileceği, tarafların masraf, tazminat, vekalet ücreti ve benzeri taleplerinin mahkemenin takdirleri içinde kaldığı sonuç ve kanaatini bildirmiştir.
İstanbul …Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/11/2017 tarihli görevsizlik kararı üzerine Mahkememize gönderilen dosya mahkememizin yukarıda yazılı esas numarasını almıştır.
Davacı vekili 03/04/2018 tarihli celsede, daha önceden Asliye Hukuk Mahkemesinde bilirkişi raporu alındığından tekrardan inceleme yapılması taleplerinin olmadığını, davalı vekili ise, icra takip dosyasında borçlu olan … ve … …’ya ilişkin olarak ibraname düzenlendiğini, davalının sorumlu olduğu miktar yönünden bu dava dışı şahıslar ile sorumluluğunun söz konusu olduğunu, borcun kapandığının davacı tarafın kabulünde olduğuna göre davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, davacı vekiline 03/12/2014 tarihli ibranameye ilişkin yazılı beyanları sunması ve icra takip dosyasında davalı ile borçlu olarak gözüken … ve … …’nın borçtan sorumluluklarının sona erip ermediği hususlarında yazılı beyanlarını sunması için 2 hafta kesin süre verilmiştir.
Davacı vekili 16/04/2018 tarihli dilekçesi ile yapılan icta takibinin 31/05/2004 tarihli kredi sözleşmesine dayanılarak yapıldığını, takip borçlularının …Şti., …, … ve … olduğunu, davalının Genel Kredi Taahhütname sözleşmesini 20.000 TL ile sınırlı olarak ödemeyi taahhüt ederek imzaladığını, çekilmiş olan kredi miktarına şahsi olarak kefil olduğunu, 03/12/2014 tarihli ibranamenin …Şti.ye ait kefaleti ile ilgili olarak … ve … … kefalet yükümlülüklerini yerine getirdiklerinden dolayı, borçlarının kalmadığı, icra dosyasına yatırılması gereken tüm harç ve masraflardan sorumlu olduklarına dair ibraname düzenlendiğini, davalı adına
düzenlenen bir ibraname olmadığını beyan etmiştir.
Davalı vekili 01/05/2018 tarihli dilekçesi ekinde 03/12/2014 tarihli ibranameyi sunmuş, borcun ödendiğini, ibranamenin bahse konu borçtan sorumluluğun davalı açısından da ortadan kalktığını belgelediğini beyan etmiştir.
Dava İİK.’nın 67. Maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Anılan maddede “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/1 md.) “hükümüne amirdir.
İstanbul …İcra Müdürlüğünün …esas sayılı takip sayılı dosyasının taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu icra takibi olduğu, borçlunun itirazını 7 günlük yasal süre içinde yaptığı, iş bu davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmış, takip alacaklısının temlik eden … TAŞ olduğu GKS kapsamında kullandırılan ticari krediden kaynaklı 55.171,12 TL üzerinden, artı para kredisinden kaynaklı 30.058,92 TL üzerinden toplamda 85.230,04 TL üzerinden takip yapıldığı, davalının sadece GKS kapsamında kullandırılan ticari krediden kaynaklı olarak 20.000,00 TL asıl alacak ile sınırlı sorumlu olduğunun belirtildiği, diğer borçluların her iki alacak kaleminin tümünden sorumlu olduklarının belirtildiği anlaşılmıştır.
6098 sayılı TBK’nun “MÜTESELSİL BORÇLULUK” başlıklı Madde 162 vd maddeleri “Birden çok borçludan her biri, alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olmayı kabul ettiğini bildirirse, müteselsil borçluluk doğar. Böyle bir bildirim yoksa, müteselsil borçluluk ancak kanunda öngörülen hâllerde doğar. Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder. Müteselsil borçlulardan biri, alacaklıya karşı, ancak onunla kendi arasındaki kişisel ilişkilerden veya müteselsil borcun sebep ya da konusundan doğan def’i ve itirazları ileri sürebilir. Müteselsil borçlulardan biri ortak def’i ve itirazları ileri sürmezse, diğerlerine karşı sorumlu olur. Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz. Borçlulardan biri, ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmişse, bu oranda diğer borçluları da borçtan kurtarmış olur.(TBK md 166)Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler. Alacaklının borçlulardan biriyle yaptığı ibra sözleşmesi, diğer borçluları da ibra edilen borçlunun iç ilişkideki borca katılma payı oranında borçtan kurtarır. Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır. Bu durumda borçlu, her bir borçluya ancak payı oranında rücu edebilir. Borçlulardan birinden alınamayan miktarı, diğer borçlular eşit olarak üstlenmekle yükümlüdürler. Diğerlerine rücu hakkına sahip olan borçlulardan her biri, ifa ettiği miktar oranında alacaklının haklarına halef olur. Alacaklı diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse, bunun sonuçlarına katlanır.” hükümlerine amirdir.
Müteselsil borç, sözleşme veya kanun gereği birden fazla borçlunun alacaklıya karşı borcun tamamından sorumlu olduğu, diğer bir deyişle alacaklının edayı her müteselsil borçludan talep edebildiği ve edanın tamamen yerine getirilmesine kadar bütün borçluların sorumluluğunun devam ettiği, borçlulardan birinin borcu ödemesi halinde diğerlerinin de borçtan kurtulduğu borç ilişkisidir. Alacaklı her alacak üzerinde (temlik veya borcun ibrası yoluyla) ayrı ayrı tasarrufta bulunabileceği gibi alacaklı tarafından yapılan ihtar da sadece ihtar yapılan borçlu açısından sonuç doğurur. Alacaklı borçluların her birinden borcun tamamının ödenmesini isteyebilir ancak borçlulardan biri tarafından yapılan ödeme borcu sona erdirir( Eren Fikret Borçlar Hukuku Genel Hükümler 8.Baskı sh. 1152 vd; Andreas van Tuhr Borçlar Hukuku sh.785 vd,).
Her borçlu iç münasebet bakımından hissesi ne olursa olsun borcun tamamını ifa etmekle yükümlüdür. Alacaklının borçlulardan biri tarafından tatmin edilmesi ile diğer borçlular bu oranda olmak üzere alacaklıya karşı borçtan kurtulurlar. Alacaklıyı tatmin etmiş olan borçlunun bu neticeyi kasdetmiş olması da şart değildir. Bu netice alacaklının tatmin edilmesi vakıasının bir sonucu olarak kendiliğinden doğar.
Alacaklı edimin tamamını dilediği borçludan ancak bir tek defada talep edebileceğine göre, edimin herhangi bir borçlu tarafından ifa edilmesiyle beraber borç da sona ereceğinden diğer borçluların borçtan kurtulmaları tabii bir neticedir. Aksi halde edimin birden fazla ifasına (mükerrer ifalara) sebebiyet verilmiş olunur (Turgut Akıntürk, Müteselsil Borçluluk, Ankara 1971, s.40,41).
Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, temlik veren banka ile dava dışı asıl borçlu …Şti. arasında 31/05/2004 tarihli, 20 Milyar Lira (eski TL üzerinden) limitli GKS düzenlendiği, takip borçlularından davalı ve dava dışı …’ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, 20/06/2006 tarihli sözleşme ile limitin 150.000,00 TL’ye arttırıldığı ancak davalının limit arttırımına ilişkin sözleşmede imzasının bulunmadığı, bu sözleşmede dava dışı … ve dava dışı …’ın müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzalarının bulunduğu, kredinin geri ödemeleri gerçekleşmemesi üzerine temlik eden tarafından alacağının tahsili için İstanbul …İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası ile takip başlattığı, müşterek müteselsil borçlu davalının itirazı üzerine takibin durduğu, davacının süresi içinde iş bu davayı açarak itirazın iptalini talep ettiği, temlik eden tarafından da yapılan icra takibinde davalının imzası bulunan sözleşmedeki limit dikkate alınarak davalının sorumluluğunu 20.000,00 TL asıl alacak ile sınırlı olarak tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla talepte bulunulduğu, her ne kadar davalı imza inkarında bulunmuş ve imza incelemesi yapılmaksızın görevsizlik kararı veren mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmış ise de, davalının diğer müşterek ve müteselsil kefillerin ödeme ve ibrasına ilişkin iddialarının öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiği, davacı temlik alan ile takibe konu kredilerde müteselsil kefil olarak yer alan dava dışı … (…) ve … ile dava tarihinden önce düzenlenen 03/12/2014 tarihli ibraname ile bu müteselsil kefiller yönünden alacağın son bulduğunu icra harç ve masrafları hariç olmak üzere sorumluluklarının kalmadığına ilişkin belgenin düzenlendiği şu hale göre 20.000,00 TL asıl alacak yönünden sınırlı sorumlu olan davalının diğer müşterek sorumluluların ibrası dikkate alındığında yukarıda izahı yapılan mevzat kapsamında davacıya karşı herhangi bir sorumluluğuun kalmadığı, itirazın konusuz kaldığı, davanın ibradan sonra açıldığı dikkate alındığında davanın konusuz kalmasından ziyade reddinin gerektiği anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin alınan harçtan alınması gerekli harcın mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 1.419,62 TL’nin talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Davalının yapmış olduğu 100 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan miktar üzerinden AAÜT’sine göre tespit olunan 2.400 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …
¸