Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/903 E. 2018/550 K. 26.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARARIDIR
ESAS NO : 2016/903
KARAR NO : 2018/550
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç))
DAVA TARİHİ : 08/09/2016
KARAR TARİHİ : 26/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Niteliktekinde Haksız Fiilden Kaynaklanan (2918 S.K.Hariç)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalılar ile 04/01/2013 tarihinde davacının hissedarı bulunduğu ve şehirlerarası taşımacılık faaliyeti ile iştigal eden….A.Ş.nin isim hakkının ve ticari faaliyetlerin devri amacı ile bir sözleşme akdettiklerini, sözleşme ile davacının, hissedarı bulunduğu…Turizm şirketinin isim hakkı da dahil olmak üzere, şirketin ticari faaliyetlerinin devamlılığı için gerekli olan telefon, yazıhane ve benzeri diğer malvarlığı unsurlarını davalılara devretmeyi ve sözleşmenin inikadı ile birlikte, hissedarı bulunduğu…Turizm ünvanlı şirketi tasfiye etmeyi ve … ilçesinden, İstanbul veya diğer illere herhangi bir isimle doğrudan veya dolaylı olarak taşımacılık yapmamayı taahhüt ettiğini, davacının bu taahhütleri beraberinde sözleşme tahtında üstlenmeyi kabul ettiği diğer yükümlülüklerin karşılığı olarak, davalıların ise davacıya devir bedeli olarak toplamda 340.000 TL ödemeyi kabul ve taahhüt ettiklerini, sözleşme uyarınca devir bedelinin 150.000 TL.lik kısmının davalılar tarafından nakden ve tek seferde ödeneceğini, geri kalan 190.000 TL.lik kısmının ise 60 ay vadeli olarak ödeneceğini, bu karşılıklı mutabakat neticesinde davalıların ilk taksit bedelinin 20/02/2013 tarihinde muaccel hale geleceğini, her bir taksit tutarının en geç her ayın sonunda ödenecek şekilde 59 ay boyunca ayda 3.000 TL taksit ödemesi ve son taksit olarak da 60.ayda toplam 13.000 TL.lik taksit ödemesi yapmayı kabul ettiklerini, davalıların sözleşmenin inikadı itibarı ile aylık ödemeleri taahhüt etmiş oldukları şekilde düzenli olarak ve aylık bazda yaptıklarını, fakat 2015 yılının Kasım ayı itibarı ile aylık taksit ödeme borçlarını ifa etmemeye başladıklarını, davacının 2015 yılının Kasım ayı sonunda alması gereken taksit ödemesi de dahil olmak üzere davanın ikame edildiği tarihe kadar da hiçbir aylık taksit ödemesini alamadığını, taraflar arasında kesin vadenin kararlaştırılmış olması nedeniyle borçlunun temerrüde düşürülmesi bakımından ihtarname gönderilmesi mecburi olmadığı gibi gerekli de olmadığından davacının ayrıca her bir ayın sonunda alamadağı ödemeye istinaden davalılara noter vasıtası ile ihtarname gönderme zahmetine girişmediğini, davalılardan alacağını tahsil edemeyen davacının İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden 18.500 TL tutarındaki anapara alacağı ve 475,66 TL tutarında faiz bedeli olmak üzere toplamda 18.475,66 TL tutarındaki alacağın tahsiline yönelik ilamsız icra takibi başlattığını, ödeme emrinin davalılara tebliğ edildiğini, davalıların sunmuş oldukları itiraz dilekçesinde taraflar arasında iddia edildiği gibi borç ilişkisi bulunmadığı, sözleşmenin…Turizm adına yetkisi olmayan davacı tarafından imza edilmiş olması nedeniyle kurulduğu andan itibaren batıl olduğunu ve tarafları bağlamadığını belirterek takibe itiraz ettiklerini, davacıların haksız şekilde geçersizliğini iddia ettikleri sözleşmeye dayanarak yıllarca davacıya ödemeler yapmış iken borcun ifa edilmemesi nedeniyle icra takibi başlatılmasının akabinde esas aldıkları ve dahası mevcut ticari faaliyetlerini devam ettirmelerini sağlayan sözleşmenin geçersizliğini iddia etmelerinin kötü niyet ile hareket ettiklerini gösterdiğini, davacının sözleşme tahtında üzerine düşen edimlerini tam ve eksiksiz şekilde ifa ettiğini, davacıya yapılan ödemelerin bir kısmının açıklama kısmında “yapılan protokole göre ödenen”ifadesine yer verildiğini ve ödemelerin sözleşmeye istinaden yapılmış olduğunun ikrar edildiğini, ödeme dekontlarının varlığı karşısında davalıların taraflar arasındaki tek hukuki ilişki olan sözleşmeye istinaden borç ödemesinde bulunduklarının kabul edilmesi gerektiğinin Yargıtay’ın yerleşik içtihadı ile sabit olduğunu, havalenin bu bakımdan borç ödemeye karine teşkil ettiğini, taraflar arasında davalı tarafından geçersizliği iddia olunan sözleşme dışında bu ödemeleri izah edebilecek bir maddi ve hukuki sebebinde söz konusu olmadığını, davalıların taraflar arasındaki sözleşmenin batıl olduğuna dair iddialarının, sözleşme altındaki imzalarına itiraz etmemiş olduğu gerçeği karşısında dinlenebilir olmadığını, nitekim davacının imzasına itirazın yanlızca davacının bizzat kendisi tarafından ileri sürülebilecek olup, bunca zaman sözleşmeyi uygulayan davalıların kötü niyetle hareket ettiklerini, kaldı ki davalıların geçersizliğini iddia ettikleri sözleşmeye istinaden davacıdan bir takım malvarlığı unsurlarını devraldıklarını ve halende bu malvarlığı unsurlarını kurmuş oldukları şirketin ticari faaliyetlerinin devamı için kullanmaya devam ettiklerini, bu nedenlerle fazlaya dair her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla itirazın iptali ile takibin devamına, borç miktarının %20.sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davalıların 04/01/2013 tarihli sözleşme gereği ödemeleri yapmaya başladıklarını ancak bir süre sonra davacı tarafından prokolde belirtilen şartların yerine getirilmemesi üzerine, şifahen araştırma yapıldığını ve 04/01/2013 tarihli sözleşmenin sözleşme tarihi itibarı ile hukuken faaliyette bulunmayan ve 27/07/2008 tarihinden itibaren organsız kalmış olan ve şirketi temsil kabiliyeti ve yetkisi olmayan davacı tarafından imzalandığının öğrenildiğini, bu nedenle davacıya …Noterliğinin 29/07/2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinin gönderildiğini, davacı tarafa ihtarnamede belirtilen eksikliklerin tamamlanması için 10 günlük süre verildiğini, ancak davacı tarafından bir kısım eksiklikler giderilmiş ise de işbu tarihe kadar…Turizm’in tasfiyesi ve bu şirkete ait vergi ve … borçları ile personel borçlarını ödenmediğini, hukuken sona ermiş bir şirket adına ve yetkisi olmayan bir kişi tarafından imzalanmış sözleşmenin ve içeriğinin geçerli olması ve tarafları bağlayıcı olmasının hukuken mümkün olmadığını, davalılar tarafından davacıya aylık 3.000 TL ödeme yapılmakta iken protokol gereği davacıya ait olduğu düşünülen firmanın … ve vergi borçlarının ödenmemesi üzerine, iyi niyetli olarak…Turizm’in taksitlendirilmiş vergi ve … borçlarının davalılarca ödendiğini ve davacıdan bunları teslim aldığına dair makbuz alındığını, aylık 3.000 TL.den vergi ve … borçları düşüldükten sonraki kalan kısmın davacının hesabına yatırıldığını, ancak davalıların en son yapmış olduğu 24/05/2016 tarihli … ödemesine ilişkin yatırılan tutarlarda davalılara verilmesi gereken makbuzun verilmediğini, davacının ödeme düzensizliği ve taahhütlerini yerine getirmemiş olması nedeniyle davalılara ciddi zararlar verdiğini,…markasının hak sahibi olan…Turizm münfesih olduğundan ve Markanın Korunması Hakkındaki KHK kapsamında şirket tarafından süresinde yenileme başvurusu bulunmadığından davalıların bir kısmı tarafından mevzuat gereği yasal başvuruların yapıldığını ve yine mevzuat gereği bu başvuruya yapılan itirazlar geri çekildiği için…markasının hak sahipliğinin davalılara geçtiğini, yapılan ödemelerin kurulduğu andan itibaren batıl-geçersiz olan bir sözleşmeyi geçerli hale getirmediği gibi geçersiz sözleşmeye istinaden ödenmiş olan bedellerin de tabi borç olarak ödenmiş sayılması gerektiğini, sözleşme geçersiz olduğundan ve sonrasında alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin kabulünün mümkün olmadığını, bu nedenlerle davanın ve şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin reddine, kötü niyetli davacının talep ettiği alacağın %20.sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalıların iddialarını kabul etmediklerini, davalılar tarafından sözleşmenin 8.maddesi ile davacıya…Turizmi ticaret sicilden terkin etme edimi yüklendiğini ve davacının da sözleşmesel olarak üstlendiği bu edimi yerine getirmek amacıyla…Turizmin tasfiyesi ve ticaret sicilden terkini için tüm gerekli iş ve işlemleri sözleşme uyarınca yürüttüğünü ve tamamladığını, buna rağmen davacıyı sözleşmesel olarak bunu yapmaya davet eden davalıların sözleşmenin inikadı esnasında söz konusu şirketin tasfiye halinde olduğunu bilmedikleri iddiasının kabul edilebilir olmadığını, kaldı ki sözleşmeye tarafın şirket değil, davacının bizzat kendisi olduğunu, sözleşmeye konu tüm unsurların da…Turizm tarafından devredilebilir unsurlar olmayıp bizzat ve ancak davacı tarafından devredilebilecek olan malvarlığı değerleri olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş olan ve bizzat davacıya ait birtakım malvarlığı unsurlarının davalılara devrini öngören sözleşmenin davacının şahıs olarak taraf olduğu bir sözleşme olduğunu ve davacının hiçbir surette söz konusu sözleşmeyi davalılar tarafından infisah olduğu ileri sürülen şirket adına akdetmediğini, kaldı ki davacının söz konusu mal varlığı unsurlarını bir şirket adına devretmesinin mümkün olmadığını, zira söz konusu malvarlığı unsurlarının herhangi bir tüzel kişi ile ilgisi olmadığı gibi bu malvarlığı unsurlarının davacının kendi şahsına ait olduğunu, bunları kullanma, faydalanma ve devretme yetkisinin de yanlızca davacının kendisine ait olduğunu, bir an için söz konusu sözleşmenin geçerli olmadığı kabul edildiğinde, davalılarında bu malvarlığı unsurlarını yasaya ve usule uygun şekilde devralmamış olacaklarını ve davacıya iade etmeleri gerekeceği açık olmasına rağmen davalıların tüm beyan ve cevaplarının aksine süreç içindeki ödemelerinin ve kurdukları şirket faaliyetleri dahilinde halihazırda bu malvarlığı unsurlarını kullanmalarının yanlızca sözleşmenin geçerli ve dolayısı ile de borçlu olduklarını ispat ettiğini, hangi borçların tabi borç olacağının 6098 sayılı TBK ile tahdidi şekilde sayılmışken, davalıların sözleşmesel bir borcu ifa etmeme sebebi olarak bundan bahsetmelerinin hiçbir yasal ve maddi temeli bulunmadığını, yasanın açık hükmü ile hakkında söz konusu borçtan dolayı dava açılamayacağı ve takip yapılamayacağı ifade edilen borç türleri dışında hiçbir borcun eksik borç olarak nitelendirilemeyeceğini ve bu sebeple her türlü yasal takip yoluna da konu edilebileceğini, sözleşmenin bir an için geçersiz olduğu kabul edilse bile söz konusu geçersizliğin bu borcu eksik borç haline getirmeyeceğini ve davacının alacağını yasal takibe koyma imkanını ortadan kaldırmayacağını, davalıların geçersiz olduğunu iddia ettikleri sözleşme uyarınca edimlerini yıllar boyunca ifa ettiklerini, sözleşmenin geçerli bir şekilde kurulmadığını 2013 yılı itibarı ile öğrendiklerini belirten davalıların buna rağmen ödemeye yapmaya devam ettiklerini, sözleşmenin geçersiz hale gelmesine sebep olarak önce sözleşmenin infisah etmiş bir şirket tarafından akdedildiğini ileri sürdüklerini akabinde bu hususa ilişkin davacıya bir ihtarname göndererek söz konusu aynı şirketin tasfiye edilmesini talep ettiklerini, sözleşme uyarınca … ve vergi borçlarının davacı tarafından ödeneceği belirtilmiş ise de, sözleşmenin imzalanmasını ve bahse konu ihtarnamenin gönderilmesini takiben taraflar arasında söz konusu borçların davacının aylık istihkakından düşüleceğine dair şifahen bir anlaşma yapıldığını, davacının söz konusu borçları doğrudan kendisi değil davalıların kendisine ödenecek bedelden kesilmesine onay vermek suretiyle ödeme edimini yerine getirdiğini, bu anlaşmaya istinaden davacıya her ay sözleşme ile kararlaştırılmış olan 3.000TL.nin değil bu tutardan … ve vergi borçları düşüldükten sonra kalan bakiye tutarın ödendiğini, söz konusu ödemeler davacı adına davalılar tarafından yapıldıktan sonra bu ödemelerin yapıldığı tevsik eder bir makbuzun davacı tarafından davalılara imza edilerek verildiğini, davalılar tarafından makbuz verilmediği iddia edilen 24/05/2016 tarihli … ödemesinin yapıldığını gösterir dekontun davacıya teslim edilmediğini, davacının ödendiğini bilmediği bir borca ilişkin makbuz vermesinin beklenemeyeceğini, davalıların söz konusu ihtarnameyi gönderdikleri tarih itibarı ile kendi edimlerini askıya aldıklarını ifade ettiklerini, oysa sunulan dekontlar incelendiğinde, ihtarname tarihi olan 29/07/2013 tarihinden sonra da Kasım 2015 ayına kadar davacıya ödemeleri düzenli olarak yaptıklarının görüleceğini, davalıların ödemeleri yapmaya devam etmiş olmalarının davacının söz konusu eksiklikleri giderdiğinin ve davalılarında bu nedenle ödemeleri yaptıklarını ortaya koyduğunu, davacının…markasının yasal hak sahibi olduğunu hiçbir aşamada iddia etmediğini, söz konusu sözleşme ile davacı tarafından…markasının sim ve marka haklarının devredileceğinin hiçbir zaman taahhüt edilmediğini, yalnızca bu markaya ilişkin davalılar tarafından Türk Patent Enstitüsü nezdinde yapılan başvuruya başka bir şirket tarafından yapılan itirazın kaldırılacağını taahhüt ettiğini ve bu edimini de yerine getirdiğini beyan etmiştir.
Davalı …’a dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden….A.Ş.’ye ait kayıtlar getirtilmiş, yine İTO tarafından şirketin 15/11/2013 tarihli resen terk kaydı olduğundan dolayı odaya herhangi bir borcu bulunmadığı bildirilmiştir.
Ziraat Bankası Şişli Şubesi Müdürlüğünden davacının hesabına ait 01/01/2013-08/09/2016 tarihlerini içeren hesap ekstresi gönderilmiştir.
Marmara Kurumlar Vergi Dairesi Müdürlüğünden….A.Ş.nin 24/04/2017 tarihi itibarı ile tahakkuk etmiş ve vadesi geçmiş vergi borcu bulunmadığı, … Uygulama Grup Müdürlüğü Nakil Vasıtaları Vergi Dairesi Müdürlüğünden şirketin 13/10/2016 tarihli dilekçesi ile 6736 sayılı kanun kapsamında 18 taksit olarak yapılandırma yaptığı, 02/05/2017 tarihi itibarı ile vadesi geçmiş borcu bulunmadığı, vadesi gelmemiş 6736 sayılı kanun kapsamında 375,45 TL borcu olduğu bildirilmiştir.
… Belediye Başkanlığından…Turizm’in çevre temizlik vergisi ve ilan reklam vergisi borçları, Kağıthane Belediye Başkanlığından şirket adına aktif çevre temizlik vergisi ve ilan reklam vergisi kaydına rastlanmadığı bildirilmiş, geçmiş yıllara ait borç miktarını gösteren 28/04/2017 tarihli hesap ekstresi gönderilmiştir.
Dosya mali müşavir ve ticaret ve marka patent alanında uzman hukukçu bilirkişiye tevdi olunmuş, tarafları arasında uyuşmazlık konusunun tespiti, özellikle sözleşme kapsamında yapılması gereken ödemelerden hangi kalemlerden ne kadar ödeme yapıldığı, bakiye ödeme bulunup bulunmadığı, tarafların edimlerini ne miktarda yerine getirdikleri hususlarında rapor tanzimi istenmiş, düzenlenen 12/01/2018 tarihli raporda; davacı ile davalılar arasında 04/01/2013 tarihinde protokol akdedildiği, protokole istinaden devir bedeli karşılığı olarak toplam 340.000 TL ve bu tutarın 150.000 TL.lik kısmının 20/01/2013 tarihine kadar nakit olarak ödeneceği, kalan 190.000 TL.nin 60 ay vadeli olarak, taksit bedelleri 59 ay boyunca 3.000 TL, 60.ay taksidi 13.000 TL olarak ödeneceği, ilk ödemenin 20/02/2013 tarihinde ödenmeye başlanacağı, davacının icra takibe koyduğu ve talep ettiği asıl alacağın 18.500 TL olduğu, dosya kapsamında sunulan banka ekstresi, dekontlar üzerinden yapılan incelemeler neticesinde 252.484 TL alacaklı olduğu ancak talebe bağlı kalınmak suretiyle 18.500 TL talep edebileceği belirtilmiştir.
Davalı … vekili 14/02/2018 havale tarihli bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde özetle; bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, davalıların hisselerini ve sorumluluklarını gösterir şekilde rapor hazırlanması gerektiğini, davacı vekilinin 2015 yılı Kasım ayına kadar sözleşmeye göre ödemelerini aldığını ikrar ettiğini, sözleşmenin en son hususi şartlar bölümüne göre herhangi bir şekilde sözleşme ihlal edilirse bunun düzeltilmesi için ihtarname çekilmesi gerektiğinin beyan edildiğini, sözleşme ihlal edilmeye devam ettiği taktirde davacının sözleşmeyi fesih edeceği ve aldığı paraları iade etmeyeceğinin açık bir şekilde yazıldığını, davacının geri kalan parayı talep edeceğine ilişkin herhangi bir madde bulunmadığını, kabul ve ikrar anlamına gelmesede davacının faiz istemi ve icra inkar tazminatı isteminin yerinde olmadığını, sözleşmenin hususi maddeler bölümünde sözleşmeyi imzalayanların temerrüde düşürülüneceğine ilişkin ihtarname çekileceğinin açık bir şekilde yazılı olduğunu, bu nedenle davalıların temerrüde düşürülmediklerini, dava konusu alacak likit bir alacak olmayıp icra inkar tazminatına da hükmedilmemesi gerektiğini beyan etmiştir.
Dava İİK.’nın 67. Maddesine dayalı itirazın iptali istemine ilişkindir.
Anılan maddede “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. (Değişik fıkra: 09/11/1988 – 3494/1 mad.) Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibin de haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve
hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın (Değişik ibare: 02/07/2012-6352 S.K./11.md.) yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. “hükümlerine amirdir.
İstanbul …İcra Müdürlüğünün … takip sayılı dosyasının taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu icra takibi olduğu, borçlunun itirazını 7 günlük yasal süre içinde yaptığı, iş bu davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; tarafların arasında 04/01/2013 tarihinde davacının hissedarı ve yöneticisi olduğu tek başına temsil yetkisi bulunan….A.Ş.nin faaliyetlerini sonlandırması sonrasında isim hakkının ve ticari faaliyetlerinin devri amacıyla sözleşme akdedildiği, davalılarında bunun karşılığında devir bedeli olarak 340.000 TL ödeme yapmayı taahhüt ettiği, ödemenin 150.000 TL.lik kısmının nakden ve tek seferde ödeneceği, geri kalan kısmının ise 60 ay vadeli olarak 20/03/2013 tarihinden başlamak üzere ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davalıların 2015 yılının Kasım ayı itibarı ile ödenmeyen borçlarının tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığı, davalıların süresinde itirazı üzerine takibin durduğu, davacının süresinde iş bu davayı açarak itirazın iptalini talep ettiği, her ne kadar davalılar tarafından sözleşmenin geçersiz olduğu, bahse konu şirketin sözleşme imzalandığında sicilden terkin edilmiş olduğu, sözleşme geçerli olsa bile bir kısım ödemelerin taraflarınca yapıldığı iddia olunmuş ise de davacının sözleşmeyi şirket adına imzalamadığı esasen sözleşmenin konusunun davacının münferiden temsile yetkili olduğu şirketin faaliyetine son verilmesi, faaliyet kapsamında kullandığı bir kısım yerlerin ve diğer unsurların davalılara devri ve isim hakkının kullanımına ilişkin olduğu, taraflar arasındaki protokol tarihi itibarı ile şirketin faaliyette olduğu, sonradan sicilden resen terkin edildiği, esasen terkin yapılmış olmasının sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil etmediği, davalı … vekilinin hisseleri oranında sorumluluğa ilişkin iddianın davalılar arasındaki iç ilişkide geçerli olduğu davacıya karşı ileri sürülemeyeceği, sözleşme kapsamındaki edimlerin davacı tarafından yerine getirildiği, davalıların bir kısım ödemede bulunduktan sonra ve davacı da üzerine düşen edimleri yerine getirmesine rağmen sözleşmenin geçersiz olduğu iddiasında bulunmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmayacağı, taraflarca bir kısım belediye, … ve vergi ödemelerinin davalılar tarafından yapıldığı noktasında uyuşmazlık bulunmadığı anlaşılmış davalılar tarafından belediye ve maliyeye yapılan ödemelere ilişkin deliller dosyaya sunulmuş ise de alınan bilirkişi raporu ile davacının, davalılardan 252.484 TL alacaklı olduğunun tespit olunduğu davalılar vekili tarafından sunulan ödemeye ilişkin belgelerin tamamının geçerli olduğu kabul olunsa dahi takipte talep olunan miktarın üzerinde borcun mevcut olduğu dikkate alınarak usul ekonomisi de gözetilerek ek rapor alınmaksızın yargılamaya devam olunmuş davanın asıl alacak yönünden kısmen kabulü ile itirazın kısmen iptaline, takip öncesi davalıların usulünce temerrüte düşürülmediği temerrüt faizi talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla asıl alacağın takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtilen faiz oranı üzerinden işleyecek faiziyle devamına karar vermek gerekmiş alacağın likit olduğu davalıların itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu inkar tazminatının yasal şartlarının oluştuğu anlaşılmakla asıl alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatına hükmolunarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABULÜ ile, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında yapmış oldukları İTİRAZLARIN KISMEN İPTALİNE,
takibin 18.500,00 TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren takip talebinde belirtilen faiz oranları üzerinden işleyecek faizi ile birlikte DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-İcra İflas Kanun’unun 67/2. maddesi uyarınca asıl alacak miktarının (18.500,00 TL) %20.’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
3-Alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 1.040,00 TL’nin davalılardan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu harç posta müzekkere masrafı toplam 1.910,48 TL’nin kabul oranına göre hesaplanan 1.812,25 TL’nin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Davalılar …, …, … ve …’nın yapmış olduğu posta müzekkere masrafı toplam 120,00 TL.nin red oranına göre hesaplanan 6,50 TL.nin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, fazlaya ilişin kısmın davalılar üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’sine göre tespit olunan 2.180,00TL’nin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davalılar yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden AAÜT’sine göre tespit olunan 975,66 TL’nin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
Dair davacı vekilinin ve bir kısım davalılar vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …
¸