Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/735 E. 2018/140 K. 06.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARARIDIR
ESAS NO : 2016/735
KARAR NO : 2018/140
DAVA : Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/07/2016
KARAR TARİHİ : 06/02/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında … İşbirliği Sözleşmesi imzalandığını, ilk yapılan sözleşmede sorunlar oluşması nedeniyle davaya konu sözleşmenin imzalandığını, 2013 yılının sonları ve 2014 yılından başından beri bu sözleşmeye göre işlem yapıldığını, davalı şirket ile dava dışı …arasında frutation isim hakkının bölgesel dağıtımı konusunda sözleşme imzalandığını, davalı şirketin frutation isim hakkını satması üzerine …’nin elinden bonnyfood dağıtımının da alındığını, bu durum üzerine …’nin davalı şirkete dava açtığını, davalı şirketin …’ye yüklü miktarda tazminat ödemek yerine …’ye bayilik verilmesi ve zararının bu yolla giderilmesine karar verdiğini, bu çerçevede … olarak …’nin faaliyete başladığını, davalı şirketin …’nin zararının bir an önce karşılayabilmesi için davacı şirketin en iyi olduğu bölgeleri elinden aldığını ve bir süre sonra da haksız olarak sözleşmenin feshine karar verdiğini, davalı şirketin fesih ihbarı 05/05/2015 tarihinde noter kanalı ile iletilmesine rağmen davacıya ait olan bölgelerdeki siparişleri davacı yerine …’a yönlendirdiğini, daha önceden anneler günü için ekranına düşen siparişleri dahi davacı şirketten geri alarak …a yönlendirdiğini, sözleşmede belirtilen bir aylık süreyi de göstermelik günlük bir iki sipariş göndererek tamamlamaya çalıştığını, gönderdiği bir iki siparişi de davacı şirketin zararına olacak Ankara’nın en uzak noktalarına teslim edilecek yerlere gönderdiğini, anneler günü olan 7-8-9 Mayısta …a 800 civarında sipariş düşmüşken davacı şirkete 8 adet sipariş düştüğünü, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı şirket tarafından önceden hazırlanan ve müzakere edilmeden davacıya imzalatılan bir sözleşme olduğunu, davacının da işi kaçırmamak için sözleşmeyi müzakere edemeden imzaladığını, davacı şirketin müdahale imkanı bulunmadığı sözleşmenin davalı şirketin fesih dayanağı olarak gösterdiği 9.maddesinin 2.fıkrasının “…, herhangi bir zamanda, hiçbir gerekçe göstermeksizin, bir ay önceden yazılı olarak bildirmek kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hak ve yetkisine sahiptir. Bu halde işyeri herhangi bir alacak, tazminat ve sair hak iddiasında bulunamayacağı gibi hiçbir nam ve ad altında tazminat talep edemez.” şeklinde düzenlendiğini, sözleşmenin bu maddesinin TBK.20-25 maddesi arasında düzenlenmiş olan genel işlem şartlarından olup geçersiz olduğunu, aksi halde dahi davalı şirketin yine sözleşmeye uygun olarak sözleşmeyi feshetmediğini, davalı şirketin bir aylık süreye uymadan davacıyı sistemden kapattığını, bu nedenle sözleşmeye aykırı davranarak haksız olarak feshettiğini, bu nedenlerle fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik kısmen sözleşmenin feshi nedeniyle davacının uğradığı 12.000 TL.nin fesih tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu uyuşmazlıkta genel işlem koşullarının unsurlarının bulunmadığını, sözleşmenin davacı taraf ile yapılan görüşmeler neticesinde davacının incelemesine ve bilgilendirilmesine imkan tanınarak imzalandığını, basiretli tacir olan davacının sözleşme yapıldığı sırada özgür iradesiyle sözleşmede yazılı fesih şartını kabul ettiğini, bu şartın ise sözleşme serbestisi içinde değerlendirildiğinde geçerli olacağının kabulü gerektiğini, aksi olsa dahi bu hükmün TBK 21 anlamında geçersiz kılınabilmesinin mümkün olmadığını, ticari hayatın olağan akışında davalı şirketin 1 aylık süre tanıması ve bu süre zarfında sözleşmede herhangi bir yükümlülüğü bulunmamasına rağmen sipariş göndermeye devam ettiği de gözönüne alındığında davacının menfaatine aykırı bir durumun olmadığının net bir şekilde görüldüğünü, davalı şirketin kendisine gelen siparişleri sipariş tuturı ve mesafe ayrımı yapmaksızın müşterilerine iletmek ve iyi hizmet vermekle yükümlü olduğunu, davalı şirket tarafından kullanılan sistemde söz konusu siparişlerin bölge tanımlaması yapıldıktan sonra davalı şirketin anlaşmalı olduğu işyerine otomatik olarak gönderildiğini, bu nedenle söz konusu siparişlerin davacının zararına olacak şekilde Ankara’nın en uzak noktalarına teslim edilecek yerlere yönlendirilmiş oduğu yönündeki iddianın kabulünün mümkün olmadığını, çünkü davacının uzak mesafeli gönderimlerden kaynaklanan masraflarını somut olarak ortaya koyabildiği takdirde bunların ücretini talep etme hakkı bulunduğunu, hak böyleyken davacının bu durumdan zarara uğradığı sonucunun çıkarılmasının da hukuk kuralları çerçevesinde mümkün olmayacağını, sözleşmede davalı şirketin söz konusu dağıtım işini diğer işyerleriyle de işbirliği yararak devam ettireceğinin açıkça öngörülmüş olup sözleşme ile diğer işyerlerine gönderilecek sipariş sayı ve tutarının da minimum bir rakam ile sınırlandırılmadığını, e-ticaret alanında faaliyet gösteren davalının internet sitesine düşen aylık toplam sipariş miktarının her ay değişiklik göstermekte olup sipariş miktarlarının davalı şirket ve işbirliği yaptığı iş yerleri tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığını, hiçbir işyerine belirli bir miktar için sipariş gönderme taahhüdünde bulunmayan davalı şirketin kullandığı sistemde söz konusu siparişlerin işyerlerine bölge tanımlaması yapıldıktan sonra otomatik olarak düştüğünü, bu nedenle davacının bir önceki aya göre sipariş miktarının düşmesinin ticari hayatın olağan akışına uygun olup söz konusu azalmanın zararına yol açtığı şeklindeki iddiasının başlı başına kötü niyetli bir tutum olduğunu, dava dilekçesinde dava dışı işyerleri ile davacının kendisine düşen sipariş sayılarına ilişkin olarak yer alan açıklamaların da soyut birer beyandan ibaret olup davacı tarafından ispatlanması gerektiğini, davacının tazminat talebinin hukuki dayanaktan yoksun olup iddia edilen zarar fiili ile istenen zarar arasında da nedensellik bağı bulunmadığını, davalı şirketin davacının zararlarından sorumlu tutulabilmesinin mümkün olmadığını, bununla birlikte davacının tazminat talebine konu zararını da ilgili madde hükmü tahtında somut olarak ortaya koyabilmiş ve ispatlayabilmiş olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte istenilen tazminatın fahiş miktarda ve dayanaksız olduğunu, bu nedenlerle davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya mevcut bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi amacıyla bir mali müşavir, bir bilişim uzmanı, bir borçlar hukukçusundan oluşan bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, düzenlenen 22/06/2017 tarihli raporda ; taraflar arasında imzalanan sözleşmeye dayalı bayilik ilişkisi olduğu, sözleşmenin birer yıllık süre ile düzenlendiği, davalı … firmasında yapılan tespit esnasında bu konuda hiçkimseye bir taahhütte bulunmadıklarını, siparişleri istedikleri kişilere yönlendirme yetkisinin tamamen ellerinde olduğunu, bu konuda istedikleri gibi hareket etme haklarının bulunduğunu iddia ettikleri ve istediğimiz siparişi istediğimiz bayimize göndeririz dedikleri, bu konuda log kayıtlarını kendilerine vermedikleri, bundan dolayı davacının siparişlerin yönlendirildiği iddiasının teknik olarak mümkün olduğu, davalının 9.2 maddesine dayanarak akdi ilişkiyi feshetmiş olmasının haklı bir fesih sebebinin mevcut olmadığı bir durumda hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebileceği, yapılan incelemede dava konusu sipariş sisteminin tamamen davalının kontrolünde olan bir sistem olduğu yani kural koyucu taraf ve kontrol edici tarafın davalı olduğu, bu sistemde herşeyin yapılmasının mümkün olduğu, kendilerinin de tespit esnasında her şeyin kendi kontrollerinde olduğunu beyan ettikleri, ayrıca davacı yanın vurguladığı üzere sözleşmenin feshedildiği dönem ile önceki dönemler arasında belirgin biçimde bir sipariş azalışının söz konusu olduğu, davacının sözleşmenin feshi nedeniyle gelir kaybı olarak yani mahrum kalınan karı’nın 35.637 TL olarak hesaplandığı, tarafların diğer iddia ve taleplerinin değerlendirme takdir ve yetkisinin mahkemede olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekiline süre artırım dilekçesini sunması için süre verilmiş, davacı vekili tarafından sunulan 04/11/2017 tarihli dilekçe ile; her ne kadar bilirkişi raporu Haziran-Aralık ayları arası dikkate alınarak hesaplanmış ise de, davalı şirketin sözleşmenin devam ettiği Mayıs ayı içerisinde davacının siparişlerini geri çektiğini ve ticari hayatın olağan akışlarına aykırı boyutlarda davacıyı zarara uğrattığını, bu nedenle Mayıs ayı dahil toplam 8 aylık zararın tazmini gerektiğini, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davanın kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İş bu dava sözleşmenin haksız feshi sebebiyle tazminat davasına ilişkindir.
6098 sayılı TBK’nın Madde 20 ve devamı genel işlem şartlarına ilişkindir. Buna göre ” Genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleridir. Bu koşulların, sözleşme metninde veya ekinde yer alması, kapsamı, yazı türü ve şekli, nitelendirmede önem taşımaz. Aynı amaçla düzenlenen sözleşmelerin metinlerinin özdeş olmaması, bu sözleşmelerin içerdiği hükümlerin, genel işlem koşulu sayılmasını engellemez. Genel işlem koşulları içeren sözleşmeye veya ayrı bir sözleşmeye konulan bu koşulların her birinin tartışılarak kabul edildiğine ilişkin kayıtlar, tek başına, onları genel işlem koşulu olmaktan çıkarmaz. Genel işlem koşullarıyla ilgili hükümler, sundukları hizmetleri kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle yürütmekte olan kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de, niteliklerine bakılmaksızın uygulanır. Karşı tarafın menfaatine aykırı genel işlem koşullarının sözleşmenin kapsamına girmesi, sözleşmenin yapılması sırasında düzenleyenin karşı tarafa, bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verip, bunların içeriğini öğrenme imkânı sağlamasına ve karşı tarafın da bu koşulları kabul etmesine bağlıdır. Aksi takdirde, genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. Sözleşmenin yazılmamış sayılan genel işlem koşulları dışındaki hükümleri geçerliliğini korur. Bu durumda düzenleyen, yazılmamış sayılan koşullar olmasaydı diğer hükümlerle sözleşmeyi yapmayacak olduğunu ileri süremez. Genel işlem koşullarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır. Genel işlem koşullarının bulunduğu bir sözleşmede veya ayrı bir sözleşmede yer alan ve düzenleyene tek yanlı olarak karşı taraf aleyhine genel işlem koşulları içeren sözleşmenin bir hükmünü değiştirme ya da yeni düzenleme getirme yetkisi veren kayıtlar yazılmamış sayılır. Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.
Yapılan yargılama, davacı tarafın iddiaları, davalının beyanları, tanzim olunan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;taraflar arasında … İşbirliği Sözleşmesi akdedildiği, davalının 03/05/2016 tarihinde gönderdiği ve 05/05/2016 tarihinde tebliğ olunan ihtarname ile sözleşmeyi feshederek taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin 05/06/2016 tarihinde sona erdiği, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 9.2. Maddesinde yer alan ” Herhangi bir zamanda hiçbir gerekçe göstermeksizin 1 ay önceden yazılı bildirimde bulunmak kaydıyla sözleşmeyi tek taraflı olarak feshetme hak ve yetkisine sahiptir. Bu halde iş yeri herhangi bir alacak tazminat vs hak iddiasında bulunmayacağı gibi hiç bir nam ve ad altında tazminat talep edemez” hükmünün genel işlem şartı niteliğinde olduğu, bahse konu düzenlemenin yazılmamış sayılmasının gerektiği zira dürüstlük kuralıyla da bağdaşmadığı, şu hale göre davalının sözleşmenin 9.2. Maddesine dayalı olarak akdi ilişkiyi feshetmiş olmasının haklı bir fesih olarak kabul olunamayacağı, düzenlenen bilirkişi raporu ile de tespit edildiği üzere dava konusu sipariş sisteminin tamamen davalının kontrolünde olan bir sistem olduğu, sözleşmenin feshedildiği dönem ile önceki dönemler arasında belirgin biçimde bir sipariş azalışının söz konusu olduğu, sözleşmenin davalının bilirkişi raporuna da yansıyan tutumu dikkate alındığında da müzakere olunmaksızın davalının tek taraflı iradesiyle düzenlendiği, sözleşmenin birer yıllık sürelerle düzenlendiği dikkate alındığında sözleşmeyi haksız sebeplerle fesheden davalının davacının meydana gelen zararından sorumlu olduğu, davacının haksız fesih sebebiyle uğradığı kar kaybının denetime elverişli bilirkişi raporuna göre aylık 5.091,00 TL olarak hesaplandığı, sözlemenin sona erme süresi dikkate alındığında 7 aylık sürede davacının 35.637,00 TL zararın oluştuğu esasen davalının Mayıs ayı itibarı ile de davacıya gerekli sipariş yönlendirmesi yapmadığının davacı kayıtlarından (davalının gerekli log kayıtları sunmaması sebebiyle bu yönde inceleme yapılamamıştır.) tespit olunduğu dikkate alındığında bu aydaki zarardan da sorumlu tutulması gerektiği sonucuna ulaşılmış ise de davacının talebiyle bağlı kalınarak 12.000,00 TL’nin sözleşmenin sona erme tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile 12.000,00 TL nin 05/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 614,79 TL’ nin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacının yapmış olduğu harç posta müzekkere masrafı toplam 2.454,43 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Davacı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre tespit olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …
¸