Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/358 E. 2018/173 K. 13.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
ESAS NO : 2016/358
KARAR NO : 2018/173
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/04/2016
KARAR TARİHİ : 13/02/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirket ile davalı şirketler arasında imzalanan enerji satış ve dağıtım sözleşmesi uyarınca davalı şirketlerin davacıya elektrik enerjisi hizmeti sağladıklarını, ancak davalıların enerji hizmeti sağlarken hak, nesafet ve genel hukuk kurallarına uymayacak şekilde kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli, iletim bedeli, sayaç okuma bedeli ve perakende satış hizmet bedeli tahsil ettiklerini, davalıların bu bedellerin bazılarını faturaya yansıtırken bazılarını ise faturaya gizli biçimde yansıttığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/05/2014 tarih, … esas, … karar sayılı emsal kararı sonrası bu haksız bedellerin iadesinin yaygınlık kazandığını, Yargıtay…Hukuk Dairesinin 30/06/2015 tarihinde vermiş olduğu … esas, … karar sayılı kararı ile haksız bedellerin aynı şekilde iadesi gerektiğine hükmedildiğini, sözleşme yapma mecburiyetinin mevcut olduğu hallerde sözleşme yapmaktan kaçınmanın hukuka aykırı bir davranış oluşturacağını, davalı şirketin sunduğu elektrik dağıtım hizmetinin tekel niteliğinde olduğunu, bu durumda davacının alternatif bir elektrik abonelik sözleşmesi yapma imkan ve olanağı olmadığını, talep konusu edilen bedellerin tekel niteliğinde yürütülen bir hizmete binaen sözleşmede kararlaştırılmak suretiyle davacıdan tahsilinin dürüstlük kurallarıyla bağdaşmayacağını, bu nedenlerle davalıların dava tarihinden 10 yıl öncesinden bu yana haksız olarak aldığı bedeller ve bu bedeller üzerinden hesaplanan TRT payı, Belediye Tüketim Vergisi ve KDV tahsilatının şimdilik 20.000 TL.nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davacıya iadesine, bundan sonraki faturalarda bu haksız bedellerin tahsil edilmemesinin tespitine, yargılama gideri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı CLK Bepsaş vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen miktar EPDK mevzuatına uygun olarak tahakkuk edilen bir tutar olup aksi düşünülse dahi işbu davanın muhatabının Satış Lisans Sahibi … değil dağıtım lisans sahibi şirket olduğunu, yeni kurulmuş olan …’ın …’tan ayrı olarak dağıtım lisansı sahibi olmadığını, elektrik dağıtım sektöründe faaliyet göstermediğini, bu nedenlerle davaya husumet yönünden itiraz ettiklerini, dava konusu edilen bedeller belirlenebilir olduğundan davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, zamanaşımı ve hak düşürücü süre itirazlarının bulunduğunu, davalı kurumun EPDK mevzuatına ve tarifelerine uygun hareket ettiğini, tarifelerin uygulanmasının şirketler açısından bir zorunluluk olup şirketlerin tarifeyi değiştirme, tarifede yer almayan bir bedeli tahsil etme veya yer alan bedeli tahsil etmeme gibi bir seçeneği olmadığını, EPDK.nun düzenleyici işlemlerinin bu alandaki tüm tüzel ve gerçek kişileri bağladığını, lisans sahibi şirketlerin bunlara aykırı hareket edemediklerini, kayıp kaçak bedelleri ve diğer tutarların EPDK.nun şirketlere verdiği yetki ve belirlediği oranlar çerçevesinde faturalara yansıtıldığını, EPDK.nun düzenleyici işlemlerine karşı Danıştay’da iptal davası açılması gerektiğinden yanlış yargı yolu seçildiğini, normatif hükümlerle ihdas edilmiş ve hesaplama yöntemleri belirlenmiş ve kamu kuruluşu tarafından onaylanıp resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş bir tarife karşısında tüketicilerin ödedikleri bedelin hangi hizmet karşılığında ve ne miktarda ödeyeceğini denetleyememesini ileri sürmenin mümkün olmadığını, tahakkuk ettirilen faturalarda tüketicilerin ödemesi gereken bedellerin kalem kalem ayrıntılı şekilde açıklandığını, tüketicilerin ödeme konusunda rızası olduğu bedellerin iade edilmesi istemesinin iyi niyet kurallarıyla bağdaşmadığını, faturada yer alan kalemlerin nihayetinde davalı şirkette kalmayıp mevzuat uyarınca EPDK, TRT gibi kurumlarca alıkonulan paralar olduğunu, bir anlamda davalı şirketin tahsilat aracısı gibi olduğunu, elektrik faturasına yansıtılan kayıp kaçak bedeli ve sair adlar altında alınan bedellerin tamamen yasaya ve EPDK mevzuatına, yine bu minvalde davacı yan ile yapılan abonelik sözleşmesi kapsamında tahsili amacı ile faturaya yansıtılmasının hukuka uygun olduğunu, davacının iadesini talep ettiği TRT payı, Enerji Fonu Payı, BTV gibi kalemlerin kanunla getirildiği ve kanunun verdiği açık ve şeffaf yetkiye dayanarak tahsil edildiğinin davacının paylaştığı Yargıtay kararlarında da görüldüğünü, davalı şirketin tedarik şirketlerinden yanlızca bir tanesi olup tekel yetkisinden söz edilemeyeceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımı itirazında bulunduklarını, huzurdaki davanın muhatabının EPDK olduğunu, davalı şirketin EPDK mevzuatı ve kurul kararları gereği tespit edilen tarifelere göre faturaları tahakkuk ettirdiğini, davalı şirketin kayıp kaçak bedeli, dağıtım bedeli vb.adlardaki bedelleri tahsil etme hak ve yükümlülüğünün abonelik sözlemesine değil kanuna dayandığını, kanunun EPDK.ya elektrik satışlarında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etme görevini verdiğini, davalı şirketin de EPDK.nun bu doğrultuda çıkardığı düzenleyici işlemlerine uyduğunu, bu nedenle davalı şirketin dava konusu uyuşmazlık nedeniyle sorumluluğu olmadığını, davacı ile davalı şirket arasında herhangi bir akdi ve hukuki ilişki bulunmadığını, davanın EPDK ya karşı idari yargıda açılması gerektiğini, EPDK.nun kanunun kendisine verdiği yetki çerçevesinde ve kanunun temel amaçlarına uygun şekilde belirlediği bedeller olduğunu, bu bedelleri belirlemek adına alınan kurul kararlarının düzenleyici işlemler olarak tüm tüzel ve gerçek kişileri bağlayıcı niteliğe haiz olduğunu, Yargıtay kararları incelendiğinde kayıp kaçak bedelinin iadesinin talep edilemeyeceği ve yetkili mahkemenin Danıştay olduğu yönünde görüş birliği olduğunu, davacının davaya konu faturaları ihtirazi kayıtsız kabul etmesi, süresine itiraz etmemesi, bedellerin iadesi için davalılara yazılı müracaatta bulunmaması sebebiyle davacı tarafından faiz talebinin yerinde olmadığını, mahkeme faiz konusunda aksi kanaatte ise de, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte ancak dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … tarafından abone detay çıktısı, abonelik sözleşmesi sureti, TL bazında tüketim ekstreleri ve dönem tahsilatlarını gösterir sistem kayıtları gönderilmiştir.
Davalı … tarafından davacı aboneliğinin başlangıç tarihi olan 08/04/2009 tarihinden itibaren düzenlenen TL bazında tüketim ekstreleri gönderilmiştir.
Dosya mevcut bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi amacıyla elektrik mühendisi bilirkişiye tevdi olunmuş, düzenlenen 14/10/2017 tarihli raporda; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun… esas … karar ve 25/05/2014 tarihli kararı ile kayıp kaçak bedellerinin geri ödenmesinin nedenini açıklayan ve herkes tarafından rahatlıkla anlaşılabilecek hususların hiçbir şekilde EPDK kararlarında belirtilmediğinden, kayıp kaçak bedelleri dışında kalan bedellerin davacıdan alınmasının 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu çerçevesinde EPDK.nun yasal mevzuatına uygun olduğu, bu mevzuat değiştirilmedikçe kayıp kaçak bedeli dışındaki bedellerin tahsil edilebileceği, ancak kayıp kaçak bedelinin 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve bu kanunla ilgili diğer mevzuatlarda alınma gerekçesini açıklayan tam bir yasal karşılığı olmadığı, alçak gerilim hatlarının iyi işletilememesinden dolayı meydana gelen teknik kayıpların bir türlü istenilen düzeye indirilememesi ve buna ek olarak kaçak olarak kullanılan elektrik enerjisinin fiili kullanıcısı ve hukuki abonesinden değil tüm dürüst kullanıcılardan tahsil edilmesinin doğru olmadığı, oysa hatların iyi işletilmesi ve kaçağın önlenmesinin dağıtım şirketinin sorumluluğunda olduğu, mevcut uygulama ile her halükarda dağıtım şirketlerinin bu maliyetlerin parasını alabildikleri, davacı tarafın ödediği kayıp kaçak bedellerini tedarikçi şirketten Elektrik Piyasası Kanununun bazı maddelerinde değişiklik yapılmadan önce faturalara yansıtılarak tahsil edilen kayıp kaçak bedeli (1.315.460,01 TL), bu bedelin enerji fonu (12.994,96 TL), TRT payı (25.318,82 TL), BTV (65.771,02 TL) üzerindeki etkisi ve bunların toplamının KDV.ye (255.695,78 TL) etkileri toplamı olan 1.676.230,35 TL.sini istemekte haklı olduğu, ancak 6446 Sayılı Elektrik Piyasası Kanununun muhtelif maddelerinde değişiklik ve bu kanuna eklemeler getiren 6719 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun, 17/06/2016 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup 6719 Sayılı Kanunun 21.maddesiyle 6446 Sayılı Kanunun 17.maddesine 10.fıkra olarak; “kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda, tüketici hakem heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır.” 26.maddesiyle de 6446 sayılı kanuna geçici madde olarak; geçici madde (20) “kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava başvurular hakkında 17.madde hükümleri uygulanır.” hükümleri eklendiği, kanunun 21.maddesinin 17/06/2016 tarihinden sonrasını ve geçici 20.maddeyi öngören 26.maddesinin de 17/06/2016 tarihine kadar açılan takip ve davalar ile başvuruları kapsadığından davacıdan tahsil edilen kayıp kaçak bedeli ve bu bedel üzerinden de %1 enerji fonu, %2 TRT payı, %5 Belediye vergisi ve %18 KDV bedelinin geçerli olduğu, davacının talebinin kabulünün ancak mevzuat hükümlerinin iptali veya mevzuat değişikliği ile olabileceği belirtilmiştir.
Davada, elektrik abonesi olan davacıdan tahsil edilen kayıp-kaçak vs. bedellerin davalılardan tahsili talep edilmektedir.
Kayıp-kaçak, dağıtım ve iletim bedeli, sayaç okuma ve perakende satış hizmet bedeli ile ilgili Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.05.2014 tarih ve … E.- … K. sayılı kararı ile Anayasa’nın “Vergi Ödevi” başlıklı 73.maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin muaflık, istisnalar ve indirimleriyle oranlarına ilişkin hükümlerinde kanunun belirttiği yukarı ve aşağı sınırlar içinde değişiklik yapmak yetkisi Bakanlar Kuruluna verilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığından bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak elektrik bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne kadar bedel ödendiğinin bilinmesinin de şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğundan EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınması doğru bulunmayarak hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Dava tarihinden sonra, 17.06.2016 tarihinde 29745 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6719 sayılı Kanun’un 21.maddesi ile 6446 sayılı Kanun’un 17.maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye eklenen 10. bent ile; “Kurum tarafından gelir ve tarife düzenlemeleri kapsamında belirlenen
bedellere ilişkin olarak yapılan başvurularda ve açılan davalarda; Tüketici Hakem Heyetleri ile mahkemelerin yetkisi, bu bedellerin, Kurumun düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlıdır” hükmü getirilmiştir.
6719 sayılı Kanun’un 26.maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen Geçici 19.madde de; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” ve Geçici 20.madde de ise, “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17.madde hükümleri uygulanır” hükmü düzenlenmiştir. Söz konusu maddeye göre Tüketici Hakem Heyetleri’nin ve mahkemelerin bu konuda açılacak davalarda inceleme ve araştırma yetkileri geçmişe de etkili olarak sadece dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedellerinin Kurumun bu konulardaki düzenleyici işlemlerine uygunluğunun denetimi ile sınırlanmıştır. Diğer bir ifade ile yerindelik denetimi yapılamayacağı kabul edilmiştir.
6719 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerin Kanunun 17.06.2016 yürürlük tarihinden önceki dönemde geçerli olan EPDK kararlarına dayanılarak tahsil edilmiş dava konusu kayıp kaçak ve sayaç okuma bedelleri ile ilgili olarak açılan ve halen devam eden alacak davalarında da geçmişe etkili olacak şekilde uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamı ve HGK kararı uyarınca dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 Sayılı yeni yasa nedeniyle dava konusuz kalmıştır. Her ne kadar davacı 2009 -2011 dönemine ait talep etmiş oldukları kalemlerde hesaplama yapılmasını talep etmiş ise de sunulan raporlarda yapılan kesintilerin EPDK düzenlemeleri gereği yapıldığı yapılan kesintilerin EPDK düzenlemelerine uygun olarak faturalara yansıtıldığı, davalı şirketlerin EPDK düzenleyici işlemlerine aykırı faturalandırma yapmasının mümkün olmadığının belirtildiği dikkate alındığında son çıkan yasal düzenleme karşısında bu yöndeki araştırmanın davanın esasına etkili olmayacağı, dava sonucunu değiştirmeyeceği anlaşılmakla bu yöndeki taleplerin reddine karar vermek gerekmiştir. Dava tarihi itibariyle ve HGK kararı uyarınca davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmaktadır. Yargılama harç ve giderleri kural olarak davada haksız çıkan aleyhine hüküm verilen tarafa yükletilir. Aynı şekilde vekalet ücreti yönünden haksız çıkan taraf aleyhine hüküm kurulur. Dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında oluşan yasa değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden, dolayısı ile vekalet ücretinden sorumlu tutulması olanaklı değildir. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi … Hukuk Dairesinin… esas, … karar, 07/12/2016 tarihli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi …Hukuk Dairesinin … esas, 2016/16 karar, 06/12/2016 tarihli kararları da bu doğrultudadır. Bu nedenlerle konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek davacı lehine yargılama gideri ve maktu vekalet ücretine hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla ESAS HAKKINDA HÜKÜM KURULMASINA YER OLMADIĞINA,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harcın mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 305,65 TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip istek halinde sahibi davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan bilirkişi, tebligat posta masrafı olmak üzere toplam 846,00 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davalıların yapmış oldukların masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, taraflarca dosyaya yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara İADESİNE,
4-Davacı kendini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T göre tespit olunan 2.180 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Dair davacı vekilinin ve Boğaziçi Elektrik vekilinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
Hakim
¸