Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/177 E. 2018/1110 K. 18.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/342
KARAR NO : 2018/1124
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ: 05/03/2010
BİRLEŞEN İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2016/1211 E.
DAVA : Alacak
KARAR TARİHİ : 18/10/2018
Mahkememizde görülmekte olan alacak davasının yapılan açık yargılaması sonunda aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalılardan …’un, 20 yıldan beri arkadaş olduklarını ve güven duygularına bağlı olarak, 2006 yılında iş projesini hayata geçiren bir ortaklık ilişkisi içine girdiklerini, davalı …’un 24/7/2009 tarihinde diğer davalılarla birlikte, şirketin işleyişi için çok önemli web şifrelerini değiştirdiklerini ve davacının işyerine girmesini engellemek için kilitleri değiştirdiğini, davacıya ait … Elektronik şahıs firmasının banka hesabına bağlı sanal Pos makinelerini devre dışı bırakarak, davalılar… ve …’a ait… şahıs şirketinin üzerine kayıtlı pos makinelerinin üzerine geçirdiğini ve kendisine güvene dayalı olarak tevdi edilmiş olan yaklaşık 150.000 ABD Dolarına ve şirketin parasal, sınai her türlü unsurlarına el koyarak, davacıyı devre dışı bıraktığını, ABD’de kurulan … şirketi, davalı … ve … tarafından kurulmuş olduğunu, … bir masa ve bir sandalyeden ibaret bir şirket olup ABD adresinin şaibeli olduğunu; … yetkili davalı … olup, Türkiye’deki yazışma adresi, davacının adresi olduğunu, ortaklığa ait marka, domain name gibi unsurların, … adına tescilli olduğunu, wvw.amerikadaniste.com. davacının geliştirdiği bir proje olduğunu, davalı … ile birlikte gerçekleştirdiklerini, davalı … ve yönettiği ve sahibi olduğu … ile davacı arasında adi ortaklık ilişkisinin bulunduğunu, davalı …’un haksız ve kötüniyetli olarak, işyerinin kilidini değiştirdiğini, diğer davalıların kontrolünde olan … firmasına bağlı pos cihazlarına yönlendirmesi ve işin kontrolünün elde tutulmasına ilişkin internet şifrelerinin gizlice değiştirilmesiyle şirkete el koymuş olmalarının akde aykırılık olduğunu belirterek, adi ortaklığın tespitini, şirket faaliyetinden doğan şimdilik 50.000 ABD Dolar kısmının fiili ödeme günündeki T.C. Merkez Bankası efektif döviz kuru üzerinden, 24/7/2009 tarihinden itibaren işletilecek reeskont faizi ile birlikte müteselsilen davalılardan alınarak davacıya ödemesine, www. amerikadaniste.com internet alan adının %50 oranının davacıya ait olduğunun tespitine, maddi ve manevi tazminat, marka ve diğer gayrimaddi mallar ile sair hususlarda haklarının saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, davalı … ile arasında iddia edildiğinin aksine bir ortaklık ilişkisinin bulunmadığını, buna bağlı olarak, davalı …’un bu davada davalı olarak gösterilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı ile davalı … arasında adi ortaklık ilişkisi bulunmadığı için, dava konusunda husumet yönünden, ancak davacının ticari ilişki içinde bulunduğu …’nin davalı konumunda olabileceğini, esasa ilişkin olarak ise; davacının üzerinde hak iddia ettiği fikri haklar, iş modeli ve elde edilen gelirlerin, diğer davalı … Şirketine ait olduğunu, davacı ile davalı … arasındaki ilişkinin adi ortaklık olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını, davacının adi ortaklıkla ilgisi olmayan bir iş ilişkisini, haksız taleplerini sağlamak için ve haksız surette yedinde bulundurduğu 85.000 ABD dolarını diğer davalı …’ye iade etmemek için adi şirket olarak vasıflandırmaya çalıştığını, bunun kötüniyet taşıyan bir haksız kazanç temini uğruna yapıldığını, davacının dilekçesinde gösterdiği para akışı tablosunun, mahkemeyi yanıltmak amacına dönük olduğunu, davada konu edilen web sitesine ilişkin markanın, davalı …’un hissedarı olduğu … şirketi adına kayıt ve tescil edilmiş olduğunu ve davacının bunlar hakkında hak talep etmesinin hukuka aykırı olduğunu, davaya konu edilen web sitesinin ve projenin davalı … tarafından bulunmuş olduğunu, davacının, davalı …’un şahsi banka hesaplarına tedbir talep etmesinin yersiz olduğunu ve davalı …’un şahsi sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın husumet yönünden ve esas yönünden reddini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davalı …, ticari işle iştigal ettiğini, ancak davacı ile davaya konu ihtilafın tarafı olabilecek herhangi bir ticari iş ilişkisi içerisinde bulunmadığından davalı … açısından görevsiz olduğunu, davalı … ‘un adresi itibariyle, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı ile davalı … arasında bu davaya ilişkin bir ilişki ve dolayısıyla ihtilafın bulunmadığını, davacının sadece davalı … Şirketi ile sözleşme ilişkisinin bulunduğunu, konu ihtilaf hakkında, davalı …’un davalı konumunda olmasının mümkün olmadığını, davacı ile davalı arasında, bu dava hakkında bir ihtilaf bulunmadığını, davalının bu dava ile hiçbir ilgisi bulunmayan ve diğer davalı … şirketi arasında imza yetkilisi olduğu Zülal Ticaret- … adına yaptığı hizmet sözleşmesi olduğunu, davacı ile davalı …’un hissedarı olduğu şirket arasında daha önce web sitesine ilişkin tahsilatın yapılması konusunda bir hizmet ilişkisinin kurulu olduğunu, davacının ihtiyati tedbir taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının ileri sürdüğü …Şti’nin dava ile bir ilişkisinin bulunmadığını belirterek, ihtiyati tedbir talebinin reddi ile davanın husumet yönünden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davalı …’un ticari işle iştigal ettiğini, ancak davacı ile davaya konu ihtilafın tarafı olabilecek herhangi bir ticari iş ilişkisi içerisinde bulunmadığından davalı … açısından husumet söz konusu olmadığını, …’un ikametgahı itibariyle, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı ile davalı … arasında bu davaya ilişkin bir ilişki ve dolayısıyla ihtilafın bulunmadığını, davacının sadece davalı … Şirketi ile sözleşme ilişkisinin bulunduğunu, konu ihtilaf hakkında, davalı …’un davalı konumunda olmasının mümkün olmadığını, …şirketi arasında … adına yaptığı hizmet sözleşmesi olduğunu, davacı ile davalı …’un hissedarı olduğu şirket arasında daha önce web sitesine ilişkin tahsilatın yapılması konusunda bir hizmet ilişkisinin kurulu olduğunu, davalı …’un, www…..com sitesine üyelik bedellerini tahsil etmek üzere, davalı … ile bir tahsilat hizmetleri sözleşmesi yaptığını, bu sözleşmeye göre… şirketinin, davalı …’un şahıs şirketi üzerinden tanımlanan sanal POS cihazı aracılığı ile tahsilat hizmeti aldığını, bu şahıs şirketinin adına tanımlı sanal POS cihazı aracılığı ile tahsil edilen paraların davalı …’nin Bank … şubesi … hesabına havale edilmesi hizmeti verilmekte olduğunu; davalı …’un şahıs şirketi ile diğer davalı … arasındaki ticari ilişkinin gereğini yerine getirmiş olan iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu, …’un 150.000 ABD doları yeddinde tuttuğu iddiasının doğru olmadığını, hepsinin yasal hamil …’ye gönderildiğini, …’un, davalı … ile işbu davaya konu edilen ihtilaftan habersiz olarak, profesyonel bir ticari ilişki içinde olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davacı arasında adi ortaklık ilişkisinin olmadığını, şirket ile davacı arasında sadece bir zamanlar var olan tahsilat hizmetlerine ilişkin bir hizmet ilişkisinin olduğunu, davaya konu edilen iş modelinin anonim olduğunu, davaya konu edilen marka ve web sitesi alan adının …’ye ait olduğunu, davaya konu edilen marka ve web sitesi alan adı ile ilgili mülkiyete dair uyuşmazlığının, Mahkemenin görev ve yetki alan dışında kaldığını, davalı …’nin Amerikan şirketi olması nedeniyle, bu şirkete karşı, Türkiye’de dava açılmasının mümkün olmadığını, davanın reddinin gerektiğini, …’nin ABD hukukuna göre kurulmuş, bir ABD tüzel kişisi olduğunu, tâbi olduğu hukukun ABD hukuku olduğunu ve taraf olduğu davalara bakmaya yetkili mahkemenin Amerikan mahkemesi olduğunu, huzurda görülen davada milletlerarası yetkisinin bulunmadığını, davanın yetkisizlik nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının üzerinde hak iddia ettiği işin tek sahibinin … olduğunu, davalı …’un … şirket hissedarı olduğunu, davalı …’un … ile hizmet ilişkisi içinde olduğunu, davalı …’un … firmasının edimlerini yerine getiren bir vekil olduğunu, davacının taleplerinin tek muhatabın … olduğunu, diğer davalılara husumet tevcih edilemeyeceğini, huzurda görülen davada MÖHUK m. 24 ve 32 gereğince, ABD hukuku olduğunu, … ile davacı arasında adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını, bu nedenle …’nin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, davanın … yönünden pasif husumet yokluğundan reddinin gerektiğini, davacının beyan ettiği para akış tablosunun gerçeği yansıtmadığını, davaya konu edilen web sitesinin ve markanın …’nin malı olduğunu, müşterek mülkiyete konu edilmesinin hukuken mümkün olmayacağını belirterek, davanın husumet, yetkisizlik, görevsizlik yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosyada davalı … yönünden yargılamanın ayrı yapılmasının usul ekonomisine ve yargılamanın bütünlüğü ilkesine uygun olacağından mahkememizin… E. Sayılı dosyasından tefrik edilerek, İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … esas sırasında kaydı yapılan dosyada verilen; “davalının uluslararası yetki itirazının kabulü ile mahkememizin MÖHUK. 40-47 maddeleri uyarınca davaya bakmakta görevli ve yetkili bulunmadığından davanın reddine” dair kararı davacı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay … Hukuk Dairesinin 22/02/2016 tarihli, … E. – … K. Sayılı ilamı ile;
“… fesh edilmiş sözleşmeye dayalı olarak dahi olsa HMK’nın 10. maddesi uyarınca sözleşmenin ifa yeri mahkemesinde de dava açılabileceği ve esasen sözleşmedeki karakteristik edimin ifa yerinin de İstanbul olduğunun kabulü gerekir. O halde, mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler karşısında yabancı uyruklu davalının yetki itirazının reddi ile işin esasına girilmesi gerekirken, isabetli görülmeyen gerekçeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir” gerekçesiyle bozularak, mahkememize iade edilmiştir.
Mahkememizce … esas sırasına kaydı yapılan iş bu dosyanın 09/05/2017 tarihli celsesinde; dava dosyası ile mahkememizin… E. Sayılı dosyası arasında HMK.’nun 166. maddesi gereğince fiili ve hukuki irtibat bulunması nedeniyle birleştirilmesine karar verilmiş, yargılamaya mahkememizin …E. Sayılı dosyası üzerinden devam edilmiştir.
(II) ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER :
(1)Taraflara usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup; …Bankası Genel Müdürlüğü, …bank TAŞ… Şube Müdürlüğü, …Ticaret Sicil Müdürlüğü, … Bankası… Şube Müdürlüğü, …A.Ş,…Vergi Dairesi Müdürlüğüne, … Vergi Dairesi Müdürlüğüne, … İletişim A.Ş, …Bankası … Şubesi Müdürlüğüne müzekkereler yazılarak, müzekkere cevapları celp olunmuştur.
(2)İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesinin … E. Sayılı dosyası celp edilerek incelendiğinde; dosyamız davacısı …’ın dosyada katılan olarak, dosyamız davalıları olan …, …, … ve dava dışı …’in ise sanık olarak yer aldığı, sanıklar hakkında hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma iddiasıyla cezalandırılmalarının talep edildiği, mahkemece yapılan yargılama sonunda verilen 03/05/2018 tarihli kararda sanıkların üzerlerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı anlaşıldığından CMK 223/2 maddesi gereğince sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği anlaşılmıştır.
(3)Mahkememiz dosyasının davacısı … tarafından İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. Sayılı dosyası nezdinde, aynı davalılara belirsiz alacak davası açıldığı bildirilmiştir. Birleştirme talebi her iki davanın bulunduğu safahat dikkate alınarak kabul edilmemiştir.
(4)Tarafların iddia ve savunmaları, dosyada toplanan deliller nazara alınarak, bilirkişiler Prof. Dr. …, Prof. Dr. …, Prof. Dr. … ve Dr….’a tevdii edilen dosyada tanzim olunan 03/08/2015 tarihli bilirkişi raporunda özetle; www…..com sitesinin tescilli maliki olduğu, tescilin Türkiye’de değil, ABD’de yaptırıldığı, davacının bu sitedeki mülkiyet iddiası kanıtlanamamış olup reddi gerektiği, davacı ile davalılardan Seyfettin arasında bir adi ortaklık ilişkisinin varlığı, özellikle bu iki kişi arasındaki mail yazışmalarına dayanılarak tespit edilebilindiğini, davacının ortaklığın tespiti talebi kabule sayan gözüktüğünü, davacının mali talebi, özellikle de, şirket faaliyetinden doğan şimdilik 50.000 ABD Dolar kısmının fiili ödeme günündeki TC Merkez Bankası efektif döviz kuru üzerinden, 24/07/2009 tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte ödenmesi talebi, ayrı ve özel bir mali incelemeye muhtaç olduğu, çünkü, adi şirketin faaliyet dönemi boyunca ne kadar kazanç sağladığı, bu kazançtan her bir ortağa ne kadar kâr payı tahakkuk ettiği, bu kâr payına mahsuben ortaklara hangi tarihte ne kadar ödeme yapıldığı hususlarında tam bir inceleme yapılması, dosyanın bu hali ile mümkün veya sağlıklı gözükmediği görüş ve kanaat bildirmiştir.
(III) DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava; adi ortaklığın tespiti ile kazanç payına ilişkin alacak istemine yöneliktir.
Davacının ve davalıların şahıs şirketleri işletiyor olması, davalılardan …’nin mevcudiyeti nazara alınarak tarafların tacir sıfatları bulunduğundan adi ortaklığa ilişkin tasfiye ve alacak isteminde mahkememizin uyuşmazlık konusunu çözmekte görevli olduğu anlaşılmış ve yargılamaya bu minvalde devam edilmiştir.
Dava kapsamında temel olarak davacının; davalı … E. ve Legrin firmasıyla adi ortaklık ilişkisi içerisinde olduğu, diğer davalılar Necla ve Talat E.’nin ise tahsil olunan bir kısım paranın haksız şekilde kendi şirket hesaplarına yönlendirildiğinden bahisle davacıya karşı haksız eylemleri nedeniyle sorumlu oldukları iddiası öne sürülmektedir. Bu bağlamda asıl uyuşmazlık; öncelikle davacıyla davalı … E. ve Legrin firması arasında adi ortaklık sözleşmesinin kurulup kurulmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır.
Dosyada alınan yeminli tanık beyanları ve davalı ikrarı kapsamında davacının davalı … şirketi adına tahsilat yaptığı ve bu şirket ile aralarında tahsilat hizmetleri sözleşmesi taslağı hazırlandığı sabit ise de ortaklık ilişkisini şüpheye yer vermeyecek şekilde ortaya koyan bir delil bulunmamaktadır. Söz gelimi davacının … firmasıyla olan ilişkisinin bir hizmet ilişkisi olduğu kanaatine erişilebilmekte ise de adi ortaklığın kabulünü gerektirecek nitelik arz etmediği takdir edilmiştir. Her ne kadar mail yazışmaları işaret edilmek suretiyle ortaklık ilişkisinin varlığının kabul edilebilir olduğu bilirkişi heyet raporu dahilinde ifade edilmekte ise de bu durum hukuki bir nitelendirmeden ibaret olup bizatihi mahkemenin takdirindedir. Keza davalıların huzurdaki dava konusuyla aynı olmakla birlikte “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” suçundan dolayı İstanbul … Asliye Ceza Mahkemesi’nin …Esas sayılı dosyası nezdinde yürütülen ceza davasında verilen karar adi ortaklık ilişkisinin varlığının tespiti yönünden mahkememizi bağlayıcı nitelik taşımasa da davalıların müsnet suçtan beraatlerine karar verildiği de ortadadır.
“…Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri bir sözleşme olup, adi ortaklık ilişkisi mutlaka sözleşme temeline dayanır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir.
Her ne kadar adi ortaklık ilişkisi her hangi bir şekle bağlı değilse de, bu kural geçerlilik şekli bakımından söz konusu olup, ihtilaf çıktığında adi ortaklık sözleşmesinin varlığını ispat yükü, adi ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.
Adi ortaklıkta yazılı sözleşme, geçerlilik koşulu değil, bir ispat aracıdır.
HMK’nın 200.(HUMK m.288 ve 289.) maddesi gereğince; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri 2.500,00 TL’yi geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.
Somut olayda; davacı, davalı ile aralarında sözlü bir ortaklık ilişkisi kurulduğunu iddia ederek, işçi alacağından kaynaklı başlatılan icra takibi kapsamında ödediği 5.000 TL’nin istirdatını ve kalan icraya konu bedelden borçlu olmadığının tespitini talep etmiş; davalı ise davacı ile aralarında adi ortaklık ilişkisi bulunmadığını savunmuştur.
Davacı, davalı ile adi ortaklık kurduklarına ilişkin tanık dinletmiş ve mahkemece tanık beyanları esas alınarak taraflar arasında sözlü bir adi ortaklık ilişkisi olduğu kabul edilmiş ise de; yukarıda belirtilen husular dikkate alındığında davacı iddiasını usulüne uygun yasal delillerle kanıtlayamamıştır.Uyuşmazlığın miktarı itibari ile, davalı tarafın açık muvaffakatı bulunmaması nedeni ile tanık dinlenilmesi ve dinlenilen bu tanık beyanlarının hükme esas alınması mümkün değildir.
Bu durumda davacı tarafın iddiasını ispat zımnında, “yemin” delili kalmaktadır, dosyanın incelenmesinden davacının “yemin” deliline dayandığı anlaşılmaktadır…” (bknz. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 2016/3615 E. 2017/13443 K. Sayılı ilamı)
Anılan Yargıtay ilamında da değinildiği üzere adi ortaklık ilişkisinin tespitine dair kesin nitelikli delil ikamesi gerekmekle birlikte davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri dahilinde davacının “her türlü delil” demek suretiyle yemin deliline de dayanmış olduğunun kabulüyle kendisine bu hususta yemin teklifinde bulunup bulunmayacağı sorulmuş, verilen süre dahilinde davacı tarafça dosyaya geçerli bir yemin metni sunulmamıştır. Her ne kadar davacı yemin teklifine gerek bulunmadığı ve banka kayıtlarının incelenmesi gerektiğine dair itirazda bulunmuş ise de konuyla ilgili yukarıda yer verilen Yargıtay ilamında da dile getirildiği gibi öncelikle akdi ilişkinin varlığına yönelik olmak üzere davacının iddiasının ispatında yazılı ve kesin olmak üzere mahkemeyi bu yönde yeterli kanaate eriştirecek dosyaya somut ve kesin delilin sunulmamış olması, banka kayıtlarında varsa herhangi hareketliliğin yazılı delille ispatlanması gereken ortaklık ilişkisinde bu kuralı bertaraf edici nitelikte bir unsur olmayıp bilirkişi heyetinde bankacı bir bilirkişinin bulunmakla davacının iddiasını bu anlamda destekler nitelikte herhangi bir tespitin söz konusu olmadığı ayrıca yargılamanın geldiği aşama itibariyle bu yöndeki savunmaya itibar edilmemiştir. Adi ortaklığın varlığı bu surette sabit görülmediğinden davalılar …ve … açısından ortaklığın varlığının ispatlanamadığı diğer davalılar … ve… yönünden ise adi ortaklık sabit görülmeyip kendilerine tasfiye alacağına dair husumet yöneltilemeyeceği ve ayrıca haksız fiil temelinde de davacıya karşı sorumlu tutulamayacakları takdir edilerek iş bu red gerekçeleri dahilinde asıl ve birleşen davanın (asıl dava dosyasından tefrik edildiği ve sonrasında yeniden birleştirildiği dikkate alınarak) reddi yönünde neticeden aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
(IV) HÜKÜM SONUCU :
(1)Asıl davada davalı … ve birleşen İstanbul… ATM’nin… Esas sayılı dosyası davalısı … yönünden davanın sübut bulmadığından, asıl davada davalılar … ve … yönünden husumet yokluğu nedeniyle dava ve birleşen dava dosyasının REDDİNE,
(2)Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 35,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 1.140,50 TL harçtan mahsubu ile fazla yatıralan 1.104,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
(3)Davalılar …, … duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden ve red sebebi her iki davalı yönünden aynı olduğundan karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 8.798,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek davalılar …, … ‘ye verilmesine,
(4)Davalı … – … ve … duruşmalarda vekil ile temsil edildiğinden ve red sebebi her iki davalı yönünden aynı olduğundan AAÜT uyarınca yapılan hesaplama neticesinde 8.798,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsil edilerek adı geçen davalılara verilmesine,
(5)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
(6)Davalı … tarafından yapılan toplam 18,00 TL posta giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
(7)Dosyada kullanılmayan bakiye gider avansının HMK.’nın 333. ve HMK yönetmeliğinin 47/1 maddeleri uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa ödenmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, 5235 sayılı Kanun’un 33-(1), 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341-(1) ve devamı maddeleri uyarınca, gerekçeli kararın usulen taraflardan her birine tebliğinden itibaren iki haftalık yasal süre dahilinde, Mahkememize dilekçe ile başvurmak suretiyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Katip …
¸e-imzalıdır
Hakim …
¸e-imzalıdır

“5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”