Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/124 E. 2018/1032 K. 27.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/283
KARAR NO : 2018/932
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 09/03/2015
KARAR TARİHİ : 04/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların oğlu …’nın 14/10/2013 tarihinde davalı…’ın hakimiyetindeki…plakalı araç ile seyir halinde iken tek taraflı trafik kazası sonucu hayatını kaybettiğini, davalı aleyhine Babaeski Asliye Ceza Mahkemesinin … esas sayılı dosyası ile yürütülen ceza kovuşturmasına yapılan keşif ve incelemeler neticesinde davalının asli ve tam kusuru ile kazaya neden olduğunun tespit edildiğini, 12/11/2014 tarihli karar ile taksirle ölüme neden olmaktan ötürü hüküm kurulduğunu, dosyanın itiraz edilmeksizin kesinleştiğini,…plakalı aracın trafik sigortacısı davalı … A.Ş., ruhsat sahibinin ise davalı … olduğunu, müteveffanın tır şöförlüğü yaptığını, sosyal sigorta kurumuna ait kayıtlarda her ne kadar maaş mukabilinde çalışan bir işçi statüsünde gözüküyor olsa da, kayden davacı Hayriye Atıcı’nın üzerinde olan… plakalı tırın kullanımını, işletimini, bakımını ve seferlerinin kontrolünü kendisi sağlayarak ailesinin yaşamını idame ettirdiğini, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla davacı …lehine 7.500 TL, davacı … lehine 7.500 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalı … A.Ş. açısından teminat limitleri dahilinde kalmak suretiyle haksız fiilin gerçekleştiği tarihden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte her üç davalıdan müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca cenaze ve defin giderleri olarak 2.000 TL masraf yapıldığını, yapılacak incelemeler neticesinde cenaze giderleri nedeniyle uğranılan 2.000 TL maddi tazminatın olayın vukuu bulduğu tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte her üç davalıdan müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesini talep ettiklerini, oğlunu kaybeden davacıların yaşadıkları elemin bir nebze olsun azaltılabilmesi ümidi ile davacı …adına 15.000 TL, davacı … adına 15.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve…’dan müştereken ve müteselsilen tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle;…plaka sayılı aracın, davalı şirkete 22/01/2013-12/11/2013 tarihleri arasında Zorunlu Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi ile sigortalandığını, bu poliçeden dolayı sorumluluklarının sigortalının kusuru oranında olmak üzere bedeni zararlarda kişi başına azami 250.000 TL ile sınırlı olduğunu, manevi tazminatın poliçe teminatlarına dahil olmadığını, söz konusu kaza ile ilgili davadan önce davalı şirkete başvurulduğunu ve hasar dosyası açıldığını, ancak davacının davalı şirket tarafından talep edilen evrakları temin etmemesi sebebiyle destekten yoksun kalma talebinin değerlendirilemediğini, öncelikle tüm delillerin toplanmasını takiben dosyanın kusur tesbiti için trafik ihtisas dairesine gönderilmesini, akabinde gerçek zararın belirlenebilmesi için konusunda uzman kişiler tarafından bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davalı şirket poliçeden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirdiğinden temerrüde düşmediğini, bu nedenle davalı şirketin faiz sorumluluğunun ancak dava tarihinden itibaren söz konusu olacağını, davacının avans faizi isteminin yasaya aykırı olduğunu, davaya konu uyuşmazlığın tamamen haksız fiilden kaynaklandığını, haksız fiilden kaynaklanan taleplerde de uygulanacak faizin ancak kanuni faiz olacağını, yapılacak tazminat hesabında davacı tarafın müterafik kusuru ile hatır taşımasının dikkate alınması ve tazminat bedelinden tenzilat yapılması gerektiğini, bunun yanında sigortalı araç sürücüsünün ehliyetinin bulunup bulunmadığı, aracı alkollü olarak kullanıp kullanmadığının da incelenmesi gerektiğini, cenaze ve defin giderinin poliçe teminatı içerisinde değerlendirilemeyeceğini, cenaze ve defin giderinin doğrudan doğruya meydana gelen bir zarar olmayıp, riskin gerçekleşmesinden sonra oluşan dolaylı bir zarar olduğunu, davacıların sosyal ve ekonomik durumları araştırılmadan anne babaya müteveffanın gelirinin %25’inden fazlasının ayrılmasının uygun olmadığını, anne ve babanın, gerçekten yoksulluk içinde ve bakıma muhtaç değillerse, eş ve çocukların yanı sıra onlar içinde destek tazminatı istenmemesi gerektiğini, anne ve baba gerçekten bakıma muhtaç olsalar bile evli ve çocuklu bir kimse dar gelirliyse ve güç koşullar altında geçimini sürdürüyorsa, Yargıtay kararlarında belirtildiği üzere anasına ve babasına da destek olacağının yaşam gerçekleri ile bağdaşmayacağını, bu nedenlerle davalı şirket poliçeden kaynaklanan sorumluluğunu yerine getirmiş olduğundan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıların kaza nedeniyle açılan Babaeski Asliye Ceza Mahkemesinin … esas,…karar sayılı dosyasında verdikleri ifadelerinde oğullarının vefatı nedeniyle herhangi bir zarar giderim talepleri olmadığını beyan ettiklerini, ceza davasında tazminat talep etme haklarından feragat eden davacıların işbu dava ile maddi-manevi zararlarının tazminini talep etme imkanları olmadığını, Yüksek Mahkeme kararlarına göre destekten yoksun kalma tazminatının konusunun desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarar olduğunu, amacın destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunması olduğunu, olaydan sonraki dönemde de destek olmasa bile onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesi olduğunu, destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılmasının yeterli görüldüğünü, bununla birlikte destekten yoksun kalan kimsenin devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunması gerektiğini, eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulunun geçerkeşmiş sayılacağını, bahsi geçen ilkeler gözetildiğinde davacıların dosyaya ibraz edilen sosyal-ekonomik durum araştırması sonuçlarına göre oğullarının ölümü ile hayat standartlarının düşeceğini söylemenin mümkün olmadığını, davacılardan …’nın hem emekli olup hemde eşinin kamyonunda şoförlük yapmak suretiyle ek gelir elde ettiğini, oturdukları eve kira ödemediklerini, davacılardan …’nın ise işler halde bulunan 2 adet kamyonu ve oturdukları evden başka kira geliri elde ettiği bir dairesi bulunduğunu, davacılar ve diğer oğulları …’nın birlikte oturduklarını, davacıların temel ihtiyaç kalemlerinin büyük şehirlere oranla ucuz olduğu, bu nedenle alım gücünün yüksek olduğu…’da yaşadıklarını, hayatını kaybeden …’nın ise kaza tarihinde asgari ücretle çalıştığını, başka bir geliri olduğuna ilişkin evrakın dosyada bulunmadığını, böyle bir sosyal-ekonomik durum tablosuna göre müteveffanın davacılara destek olacak konumda olmadığını, tam tersine davacıların oğullarına destek olacak ekonomik güce sahip olduklarını, bu durumda davacıların oğullarının ölümü ile destekten yoksun kaldıklarının söylenemeyeceğini, müvekkilinin ruhsat sahibi olduğu…plakalı aracın kullanımını damadına karşılıksız olarak bıraktığını, müvekkilinin damadının da aracı diğer davalılardan…’a yine bedelsiz şekilde emaneten bıraktığını, maddi vakada müvekkili açısından 3 dereceli hatır taşıması söz konusu olduğunu, öncelikle müvekkilinin aracı hatır için damadına bıraktığını, damadının hatır için…’a bıraktığını,…’ında müteveffayı ceza dosyasındaki sanık ve tanık ifadelerine göre hatır için taşıdığını, müvekkilinin kaza esnasında aracı ile hiçbir fiili bağı bulunmadığını, kazanın gerçekleşme ve müteveffanın ölüm şekli bakımından kaza esnasında …’nın ölüm şekli bakımından kaza esnasında …’nın emniyet kemeri takmadığının anlaşıldığını, kaza tutanaklarına göre aracın yoldan tarlaya düştüğünde taklalar attığını, araçta bulunan sürücü… ve diğer yolcu …’ın kazayı hafif denebilecek yaralarla atlattığını, kaza sırasında emniyet kemerini takmayan müteveffanın ise aracın takla atması nedeniyle önce araç içinde savrulduğunu, sonrasında da aracın camından dışarı firladığını, oysa ki emniyet kemerini takmış olsa idi araç içinde savrulmayacağını, araçtan dışarı çıkmayacağını, kazayı diğerleri gibi hafif yaralarla atlatabileceğini, ölüm soncunun gerçekleşmesinde hayatını kaybeden …’nın kusuru olduğunu, dava konusu kaza ile ilgili görülen ceza mahkemesi hükmü ve ceza davasında düzenlenen bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığını, zira araç sürücüsünün aşamalarda verdiği ifadesinde kazaya karşı yönden uzun farlarını yakarak gelen bir aracın gözlerini almasının sebep olduğunu ifade ettiğini, aynı hususu o sırada araçta bulunan … ve tanık …’ında ifade ettiklerini, kazanın meydana gelmesinde bahsi geçen uzun farlarını yakmış araç sürücüsünün kusurunun araştırılması gerektğiini, üçüncü kişinin kusurunun tespit edilmesinin müvekkilinin kaza nedeniyle doğan sorumluluğunu kaldıracağını, davacıların cenaze masrafları kapsamında herkes bakımından zorunlu olmayan giderleri talep etme hakkı olmadığını, olağan bir cenaze için yapılması zorunlu olan giderler dışındaki taleplerin reddi gerektiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı… vekili cevap dilekçesinde özetle; destekten yoksunluk tazminatına hükmedilebilmesi için müteveffa ile destekten yoksun kalındığını iddia eden davacılar arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerektiğini, olayda ise düzenli ve eylemli bu yardımı müteveffanın davacılara değil, davacıların müteveffaya yaptıklarını, davacı yanın Babaeski Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında açıkça meydana gelen ölüm nedeniyle herhangi bir zarar giderim için maddi-manevi tazminat talepleri olmadığını beyan ederek kişisel haklarından feragat ettiklerini açıkça ifade ettiklerini, cenaze giderlerinin kimler tarafından yapıldığı konusunda bilgi verilmediği gibi yapılan giderleri gösterir herhangi bir belgenin de dava dosyasına sunulmadığını, cenaze giderleri davacılar tarafından yapılmayıp 3.kişilerce yapılmışsa bu giderlerin istenemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte cenaze için yapılan bazı masrafların faturalanması muhtemel olduğu kadar yasal bir düzenlemede içerdiğini, davacının bu tür belgeleri talep etmemesi veya saklanmamış olması yönünde ki açıklamasının sayın mahkemece itibar görmemesi gerektiğini, ayrıca davacının cenaze masrafları için istemiş olduğu faiz başlangıcına da itiraz ettiklerini, faiz tarihinin olay tarihinden itibaren değil dava tarihinden itibaren hesaplanması gerektiğini, Babaeski Asliye Ceza Mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda müvekkilin asli ve tam kusurlu olarak tespit edildiğini, ancak alınan bu raporun eksik inceleme neticesinde hazırlandığını, müvekkilin ve tanıkların ifadelerine itibar edilmediğini, kusur oranı noktasında da hazırlanan raporda eksik incelemeler olduğunu, kazanın oluşu ve müteveffanın ölüm sebebi ve şekli, kaza sonrası müteveffanın araç içinden fırlayarak dışarıda yatar halde bulunduğu gözönüne alındığında müteveffanın emniyet kemeri takmadığının açıkça anlaşıldığını, müteveffanın emniyet kemeri takmamış olmasının neticeyi ağırlaştırdığını, neticenin ağırlaşmasında ve ölüm ile sonuçlanmasında müteveffanın ağır kusuru bulunduğunu, ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporunun hukuk hakimini bağlamadığını, müvekkilin kazanın yaşandığı gün ceza yargılamasındaki tanık anlatımlarından da sabit olduğu üzere, müteveffanın ısrarı üzerine hiçbir bedel beklemeksizin hatır taşımacılığı yaparken bu olayın zuhur bulduğunu, müvekkilin tam kusurlu olduğu kabul edilse dahi, mahkemenin müvekkil ile müteveffa arasındaki hatır taşımacılığını gözönünde tutarak tazminat talebinin tamamını reddebileceği gibi hükmedilecek tazminat miktarından indirimde yapabileceğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … A.Ş.den hasar dosyası ve poliçe sureti, Kırklareli Emniyet Müdürlüğünden kazaya ilişkin trafik kazası tespit tutanağı getirtilmiştir.
Davacıların sosyal ve ekonomik durumları ilgili emniyet müdürlüğü aracılığı ile araştırılmıştır.
Davalı … tanığı … alınan beyanında; “Ben daha önce ceza dosyasında ayrıntılı olarak olayı anlatmıştım. Bu beyanlarım doğrudur. Ölen… akaryakıt istasyonuna gelmişti, Recep’i babası aradı. Biz onu geri bırakacaktık bu sırada uzun farını yakmış bir araç hızla gelerek bizim içerisinde bulunduğumuz aracın yanından hızla geçmesi sonucu direksiyon hakimiyetini kaybederek kaza yaptık. Recep kendisini bırakmamızı istemişti, emniyet kemerini takıp takmadığını şuan tam olarak hatırlayamıyorum. Kilolu olduğu için takmamış olabilir” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Dinlenen davacı tanıklarından… alınan beyanında; “Dayım … kendisine ait tırları oğluyla birlikte çalıştırıyordu. Bu şekilde evin geçimini sağlıyorlardı. Birlikte yaşıyorlardı. Vefatı sonrasında oğlunun yardım ve desteğini kaybetti. Ailecek büyük bir üzüntü yaşadılar. Dayımın yurtdışında olan büyük oğlu ölüm nedeniyle ülkeye dönmek zorunda kaldı. Bildiğim kadarı ile dayımın iki tırı vardır. Bunlar yengemin üzerine kayıtlıdır. Vefat nedeniyle tırları yurtdışından gelen büyük oğlu çalıştırmaya devam etmektedir. Dayım ve yengem kendi evlerinde kira vermeden oturmaktadırlar. Ekonomik durumları normaldir. Bahse konu tırlar kredi ile alınmış tırlardır.”, tanık … alınan beyanında; “Ben davacıları aile dostu olmamız nedeniyle tanırım. Kaza önceki rahmetli … ile davacı … birlikte tır çalıştırıyorlardı. İşleri … yürütüyordu. Aynı evde kalıyorlardı. Evin ihtiyaçlarını birlikte karşılıyorlardı….vefat ettikten sonra davacının büyük oğlu işlerin başına geçti. Bu olay nedeniyle maddi manevi üzüntü yaşadılar. Kendi evlerinde oturmaktadırlar. Bu tırlardan olan gelirle geçinmektedirler.” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Dosya İstanbul ATK. Trafik ihtisas kuruluna gönderilerek kazaya 3.kişinin sebep olması ve müteveffanın emniyet kemerini takmamış olması ihtimalleri de değerlendirilmek suretiyle kusur raporu düzenlenmesi istenmiş, düzenlenen 09/08/2017 tarih ve 2017/13162/2042 sayılı raporda; davalı sürücü…’ın yönetimindeki otomobil ile yola gereken dikkati vermediği, karşı yönden uzun hüzmeli farlarını yakarak gelmekte olan vasıtayı gördüğünde, hızını kısa far altındaki görüş mesafesine göre ayarlamayıp direksiyon hakimiyetine özen göstermediği, frenli vaziyette sola yönelip yol dışı kaldığı olayda dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı olayda %75 oranında asli kusurlu, müteveffa …’nın kendi can güvenliği açısından emniyet kemeri takmamış olmakla olayda %10 oranında tali kusurlu olduğu, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen vasıta sürücüsünün uzun hüzmeli far ile seyredip karşı yönden gelen davalı sürücünün seyir durumunu kısmende olsa etkilemiş olup anılan bu hususun sonuç üzerine %15 oranında tali derecede müessir olduğu belirtilmiştir.
Dosya aktüer bilirkişiye tevdi olunmuş, düzenlenen 12/03/2018 tarihli raporda; müteveffanın dosyada mübrez maaş bordrosunun incelenmesi sonucunda müteveffanın gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğunun görüldüğü, dosyaya herhangi bir meslek odasından emsal ücret yazı cevabının celp olunmadığının tespit edildiği, dosyada mübrez başkaca bilgi ve belge bulunmadığından müteveffanın kaza tarihinden günümüze kadar olan kazançlarının AGİ.li net asgari ücretler esas alınarak belirlendiği, davacı anne …’nın yoksun kaldığı desteğe ilişkin maddi zararının 39.920,96 TL olduğu, davacı baba …’nın yoksun kaldığı desteğe ilişkin maddi zararının 39.920,96 TL olduğu, hesaplamaya konu kazada, hak sahibi davacılara … tarafından davalılara rücu edilebilecek peşin sermaye değerli ödeme yapıldığına dair dosyada mübrez herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığından peşin sermaye değeri tenzili yapılamadığı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre cenaze, cenaze nakil ve defin giderlerinin işlerin olağan gidişi gözetilerek belirlenmesi gerektiğinden mahkeme tarafından müteveffanın defnedildiği yer belediyesi veya müftülüğünden sorularak belirlenecek uygun düzeyde cenaze, cenaze nakil ve defin giderinin alınmasına karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Hayrabolu Belediye Başkanlığı tarafından 15/10/2013 tarihli serbest piyasada oluşan asgari cenaze ve defin masraflarının toplam 340 TL olduğu bildirilmiştir.
Babaeski Asliye Ceza Mahkemesinin…esas, …karar sayılı dosyası getirtilerek incelendiğinde, maktül …, mağdurun …, müştekilerin …, … ve …, sanığın…, suçun taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma, suç tarihinin 15/10/2013 olduğu, 12/11/2014 tarihinde Sanığın mağdur … yönünden şikayet olmaması nedeniyle açılan kamu davasının düşürülmesine, sanığın üzerine atılı taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçunu işlediği sabit bulunduğundan sanık hakkında verilen hükümlerin hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve denetimli serbestlik kararı verildiği, kararın 02/12/2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacı vekili 26/07/2018 tarihli talep artırım dilekçesiyle, davacı …ve … için 7.500’er TL olan destekten yoksun kalma tazminat taleplerini 32.420,96’şar TL daha artırarak talep miktarını 39.920,96’şar TL.ye tamamladıklarını, buna göre …için 39.920,96 TL destekten yoksun kalma tazminatının ve … için 39.920,96 TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, cenaze ve defin gideri olan 2.000 TL.nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı …için 15.000 TL, … için 15.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigortacı haricindeki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İş bu dava trafik kazasından kaynaklı destekten yoksun kalmaya dayalı maddi ve manevi tazminat davasıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91/1.maddesinde, “işletenlerin, bu kanunun 85/1 maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur”, aynı yasanın 85/1 maddesinde, “bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yararlanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, araç işletenin bu zarardan sorumlu olacağı”, aynı yasanın 85/son maddesinde ise, “ işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.” hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-1.maddesinde de, “sigortacı bu poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder” şeklinde ifade edilmiştir.
Yukarıda açıklanan madde hükümlerinden, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası; motorlu bir aracın karayolunda işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde, o aracı işletenin zarara uğrayan 3. kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan bir zarar sigortası türü olduğu anlaşılmaktadır.
Motorlu araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları, korumak amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluğunun bir kusur sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret Eren, Borçlar Hukuku, 9. Bası, s.631 vd; Ahmet Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10. Baskı, s.264 vd). 2918 sayılı Kanunun 86. maddesinde ise, bu Kanunun 85.maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucuzarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin taktirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de (S. Ünan, “Ergün A. Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180) bu husus kabul edilmektedir.
Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK’nun 91. maddesiyle de; işletenin Aynı Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası (Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91.maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Karayolları Trafik Kanununda zorunlu trafik sigortasına ilişkin olarak, sorumluluğun kapsamı yanında, bu kapsam dışında kalan haller de 92. Maddesinde açıkça düzenlenmiştir. burada örnekseme yoluna gidilmeyip; tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır. Araç sürücüsünün veya yakınlarının talepleri ise 92.madde kapsamında yer almamakla sigortacının sorumluluğu kapsamında kabul edilmiştir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.
Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı). Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Davacıların destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar; işletenin ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte işleten üzerinde doğan bir zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı, mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın işletenin kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan işletenin zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. İşletenin ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar, mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan intikal eden bir zarar da değildir.
Yine Türk örf ve adetlerine göre cenaze giderleri yönünden davacıların masraf yaptığının kabulü kaçılmazdır. Her cenaze giderinin belgelendirilmesini aramak hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceği izahtan varestedir. Her ne kadar son dönemde belediyelerin bir takım cenaze hizmetlerini ücretsiz olarak yerine getirdiği gerçeklik ise de belediyelerin bu hizmetlerinin dışında müteveffa yakınlarının belgelendirilmesi zor bir kısım masraflar yaptığı tartışma götürmez bir gerçekliktir. TBK’nın Madde 50- “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler. ” hükümlerine amirdir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan ve dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken yasal mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; davacıların davalı sigorta şirketinin sigortalısı, davalı…’ın sürücüsü, davalı …’nın işleteni olduğu aracın sebebiyet verdiği kaza nedeniyle oğullarının desteğini kaybettiklerinden bahisle davayı açtıkları, mahkememizce alınan kusur raporuna göre davalı sürücü…’ına %75 oranında asli kusurlu, müteveffa …’nın kendi can güvenliği açısından emniyet kemeri takmamış olmakla olayda %10 oranında tali kusurlu olduğu, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen vasıta sürücüsünün uzun hüzmeli far ile seyredip karşı yönden gelen davalı sürücünün seyir durumunu kısmen de olsa etkilemiş olup anılan bu hususun sonuç üzerine %15 oranında tali derecede müessir olduğunin tespit edildiği, bilirkişi raporu ile davacıların maddi destek miktarı 39.920,96 TL olarak belirlenmiş ise de, olayın oluş şekli ve dosya kapsamı dikkate alındığında hatır taşımasının şartlarının oluştuğu, Yargıtayımızın yerleşik hale gelen uygulamaları dikkate alındığında hatır taşıması yönünden de %20 hatır taşıması indiriminin yapılmasının gerektiği anlaşılmakla (usul ekonomisi dikkate alınarak resen hesaplama yapılmıştır.) davacı …yönünden maddi destek miktarının 31.936,76 TL, … yönünden maddi destek miktarının 31.936,76 TL.nin davalılar … ve… yönünden kaza tarihi olan 14/10/2013 tarihinden, davalı sigorta şirketi yönünden ise dava tarihi olan 09/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla müştereken ve müteselsilen tahsiline ve davacıların cenaze ve defin giderine ilişin talepleri yönünden mahkememizce hayatın olağan akışına uygun olduğuna kanaat getirilen 800 TL’lik cenaze masrafından kaynaklı maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar vermek gerekmiş, öte yandan meydana gelen zararın ağırlığı, manevi tazminatın yapısı, manevi tazminatın niteliği gereği zenginleşme aracı olarak öngörülmemekle birlikte, davacılardaki manevi üzüntünün giderilmesini karşılayacak nitelikte de olması gerektiği dikkate alındığında davacı …yönünden 7.500 TL, … yönünden 7.500 TL manevi tazminatın kaza tarihi olan 14/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve…’dan alınarak davacılara ödenmesine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı …’nın destekten yoksun kalma tazminatına yönelik talebinin KISMEN KABULÜ ile; 31.936,76 TL’nin davalılar … ve… yönünden kaza tarihi olan 14/10/2013 tarihinden, davalı … yönünden dava tarihi olan 09/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte – tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla – müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine bu yöndeki fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Davacı …’nın destekten yoksun kalma tazminatına yönelik talebinin KISMEN KABULÜ ile; 31.936,76 TL’nin davalılar … ve… yönünden kaza tarihi olan 14/10/2013 tarihinden, davalı … yönünden dava tarihi olan 09/03/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte – tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla – müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine bu yöndeki fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-Davacıların cenaze ve defin giderine ilişkin taleplerinin kısmen kabulü ile 800,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte – tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla – davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine,
4-Davacı …’nın manevi tazminatına yönelik talebinin KISMEN KABULÜ ile; 7.500,00 TL’nin kaza tarihi olan 14/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte – tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla – davalılar … ve…’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-Davacı …’nın manevi tazminatına yönelik talebinin KISMEN KABULÜ ile; 7.500,00 TL’nin kaza tarihi olan 14/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte – tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla – davalılar … ve…’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
6-Alınması gerekli harçtan peşin alınan harcın mahsubu ile bakiye kalan 4173,96 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Davacının yapmış olduğu harç posta bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 2.717,33 TL yargılama giderinin kabul oranına göre hesaplanan 1.975,36 TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
8-Davalı… tarafından yapılan 18,00 TL yargılama giderinin red oranına göre hesaplanan 5,17 TL’sinin davacılardan alınarak bu davalıya ödenmesine, fazlaya ilişkin kısmın kendi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
8-Maddi Tazminat yönünden;
-Davacı …yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul olunan miktar üzerinden AAÜT’sine göre tespit olunun 3.880,32 TL vekalet ücretinin davalılardan – tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla – müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine,
-Davalı … yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul olunan miktar üzerinden AAÜT’sine göre tespit olunun 3.880,32 TL vekalet ücretinin davalılardan – tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla – müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacıya ödenmesine,
-Davalılar yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan miktarlar üzerinden AAÜT’sine göre tespit olunun 2.180 TL’nin Davacı …ve Davacı …’dan ayrı ayrı tahsili ile davalılara ödenmesine,
9-Manevi Tazminat yönünden;
-Davacılar yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul olunan miktar üzerinden AAÜT 10/4 maddesine göre tespit olunun 2.180,00 TL’nin davalılar … ve…’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara ödenmesine,
-Davalılar … ve… yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddolunan miktar üzerinden AAÜT 10/4 maddesine göre tespit olunun 2.180 TL’nin davacılardan alınarak bu davalılara ödenmesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı… vekilinin, davalı … vekilinin yüzüne karşı, diğer tarafın yokluğunda, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
Hakim
¸