Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1255 E. 2018/690 K. 22.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARARIDIR
ESAS NO : 2015/1255
KARAR NO : 2018/690
DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/02/2014
KARAR TARİHİ : 22/05/2018
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili Tüketici Mahkemesine hitaben verdiği dava dilekçesinde özetle; davacının davalı bankanın… şubesinden 07/02/2013 tarihinde … proje no ile … nolu hesaptan 430.000 TL bedelli gayrimenkul kredisi çektiğini, çekilmiş olan kredi sebebiyle geri ödeme planlarından anladıkları kadarıyla davacıdan toplamda 5.291,19 TL “Toplam borçta diğer gider tutarı” adı altında ne olduğunu anlayamadıkları bir masraf alındığını, bankadan kredi kullanımında dosya masrafı ve ipotek ücreti vs.adı altında ücret tahsil edileceği sözleşmede yer alsa dahi bunların haksız şart olduğunun Yargıtay …Hukuk Dairesinin… esas, … karar sayılı ilamı ile kabul edildiğini, bununla birlikte 4822 sayılı kanunla değişik 4077 sayılı kanunun 6.maddesi ile eğer sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse o sözleşme şartının tüketiciye müzekare edilmediğinin kabul edileceğinin düzenlendiğini, buna göre davacıya ait olan sözleşmenin de içeriğine etki edemeden ve hatta bazı kısımları sonradan doldurulacak biçimde düzenlendiğini, alınacak masraf ve harçların sonradan yazılmış sözleşmeye dayanılarak davacıdan alınan ücretlerin haksız şart sayıldığından iade edilmesi gerektiğini, ayrıca bankadan gelecek olan hesap hareketlerinin incelenmesinde ortaya çıkacağı üzere davayı ıslan edebilecekleri gözönüne alındığında, şimdilik belirtlien kısman dava edilmesinin gerekli görüldüğünü, şayet erken ödeme söz konusu ise borcun erken ödenmesi halinde %2 gibi bir komisyonda alındığından işbu komisyonun da talep edilmesi gerektiğini, dolayısı ile davacı tarafından çekilmiş olan işbu kredilerden kaynaklı bütün haksız ödemelerin tespitinin bilirkişi tarafından hesap edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davalı banka tarafından haksız olarak alınmış olan şimdilik toplamda 5.291,19 TL.nin davacıdan alınmış olduğu tarihten itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte iadesine, davalı banka tarafından sunulacak olan evrakların incelenmesi ile ortaya çıkacağı üzere erken ödeme neticesi olarak alınan komisyon ve benzeri haksız ödemelerin tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında 07/02/2013 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığını, davalı bankanın ticari ilişki içerisinde sözleşme serbestisi kapsamında taraflar arasında akdedilmiş 01/09/2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi m.16.1 çerçevesinde hukuken kendisine tanınmış hakkını kullanarak müşteriden belli masrafları tahsil ettiğini, ilgili mevzuat ve sözleşme kapsamında 07/02/2013 tarihinde 500 TL ekspertiz masrafı, 4.515 TL kar oranı indirim komisyonu ve 315 TL ipotek tesis ücreti olmak üzere toplam 5.330 TL davalı bankaca yapılan masrafın tahsil edildiğini, ortada TKHK kapsamında bireysel bir müşteri hesabı olmayıp gerçek kişi tacir/ticari işletme hesabı olduğunu, bu nedenle ilgili uyuşmazlığın tüketici mahkemesi görevi alanına girmediğini, davanın asliye ticaret mahkemesi görev alanına girdiğini, davacının TL olarak ve 719 675 numarası ile açılmış gerçek kişi tacir/ticari işletme hesabından 07/02/2013 tarihinde 430.000 TL kredi çektiğini, davacının bu krediyi işyeri almak amacıyla başka bir ifadeyle ticari amaçlı kullandığını, kar oranı indirim komisyonunun banka tarafından müşteriye sunulan hizmetler nedeniyle alınan bir ücret olduğunu, bankanın operasyon maliyeti ve fiilen yapmış olduğu masraflar ile sağladığı hizmetler karşılığında bir ücret talep ettiğini, ekspertiz ücreti, ipotek tesis ücreti ve ferdi kaza sigortasının alınması haklı ve kredinin verilmesi için zorunlu masraflar olduğunu, bankanın söz konusu ücretlerle ilgili olarak masraf ve ücret istemi hakkının gerek mevzuat gerek yargıtayın müstakar kararları gerek taraflar arasındaki sözleşme gerekse bankacılık teamülleri gereği olduğunu, ilgili mevzuat hükümleri ve sözleşme maddeleri kapsamında, banka tarafından sunulan hizmetler mukabili alınacak ücretler konusunda müşteri ile mutabakat yapıldığını ve söz konusu ücretlerin müşteri tarafından ödeneceğinin açıkça hükme bağlandığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı bankadan ilgili kredi hesap ekstreleri ve dekontlar gönderilmiş olup, söz konusu masraf kalemlerinin ekspertiz masrafı, ipotek ücreti, kar oranı indirim komisyonu olduğu bildirilmiştir.
İstanbul …Tüketici Mahkemesinin 07/04/2015 tarihli görevsizlik kararı üzerine Mahkememize tevzi edilen dosya Mahkememizin yukarıda yazılı esasına kayıt edilmiştir.
Davalı vekilinin bankanın ….ye devrinin söz konusu olduğu ancak tüzel kişiliklerini devam ettiği beyanı karşısında ….ye yazılan müzekkeremize verilen cevabi yazıda; BDDK.nun 22/07/2016 gün ve 6947 sayılı kararı ile, 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107.maddesinin son fıkrası uyarınca davalı bankanın faaliyet izninin kaldırıldığı, buna istinaden kurumları tarafından anılan banka ile ilgili 5411 sayılı kanunun 106.maddesi kapsamında işlemler tesis edilmeye başlandığı, davalı bankanın tasfiye amacına matuf şekilde, bankacılık faaliyetleri dışında kalan diğer faaliyetlerini ayrı bir tüzel kişilik olarak ve kurumları tarafından atanan yönetim kurulu üyeleri ve genel müdürün nezaretinde devam ettirmekte oldukları, hak ve borç sahibi olmak, dava ve icra takipleri de dahil her türlü hukuki sürece taraf olmak hak ve fiil ehliyetine sahip olduğu bildirilmiştir.
Dosya bankacı bilirkişiye tevdi olunmuş, düzenlenen 20/03/2018 tarihli raporda; davacıdan 07/02/2013 kredi kullandırım tarihinde kredi limiti üzerinden %1 oranında olmak üzere BSMV dahil 4.515 TL kar oranı indirim komisyonu adı altında (kredi kullandırım komisyonu, kredi tahsis ücreti veya dosya masrafı vs.) davacı mevduat hesabından tahsil edildiği, ayrıca 476,19 TL ekspertiz masrafı ve 300 TL ipotek ücretinin de davacının mevduat hesabından tahsil edildiğinin tespit edildiği, gerek taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi hükümleri, Kredi Geri Ödeme tablosundaki kabule, gerekse Bankacılık Kanununun 144 maddesi çerçevesinde TCMB tarafından yayımlanan Bankaların Faiz Dışında Tahsil edecekleri ücret, komisyon ve masraflara ilişkin Tebliğ hükümleri gereğince, davalı banka tarafından davacıya kullandırılan Taksitli Ticari İşyeri Kredisinden faiz dışında tahsil edilen 430.000 TL tutarındaki kredi tutarı üzerinden %1 oranında 4.300 TL + %5 BSMV olmak üzere toplam 4.515 TL kar oranı indirim komisyonu adı altındaki kesintinin Bankacılık Uygulama ve Teamüllerine uygun olarak tahsil edildiği, ayrıca davacı mevduat hesabından tahsil edilen 476,19 TL ekspertiz masrafı ile 300 TL.lik ipotek masrafının da taraflar arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesi, Gayrimenkul Kredisi Geri Ödeme Planındaki davacı kabulü ile Bankacılık Uygulama ve Teamülleri ve Sektör ortalamaları gözetildiğinde davacı hesabından yapılan tahsilatlarda her hangi bir aykırılık olmadığı mütalaa edildiği, davacının TBK.20 maddesine istinaden davalı tarafından davacı hesabından BSMV dahil 4.515 TL kar oranı indirim komisyonu (kredi kullandırım) adı altında bir ücret ile 476.19 TL ekspertiz masrafı ve 300 TL ipotek ücreti olmak üzere toplam 5.291,19 TL.lik kesintinin iadesi talebinin yerinde olmadığı, TBK.20 maddesi ve devamı maddelerinde düzenlenen Genel İşlem Koşullarının Tacirler arasında ticari ilişkilerde uygulama yerinin olmadığı mütalaa edildiği belirtilmiştir.
İş bu dava bankacılık işlemlerinden kaynaklı haksız kesintilerin iadesi talebine ilişkindir.
Bir sözleşmenin 6098 sayılı TBK’nın m. 20 vd. uyarınca genel işlem koşulları denetimine tabi tutulması için kanunda belirtilen ölçütlerin uygulanması gerekir. 818 sayılı BK.’ da olduğu gibi 6098 sayılı TBK’da da sözleşme serbestisi ana kural olmakla birlikte, sözleşmelerin geçerliliği için 6098 sayılı TBK’na, sözleşmenin hukuka aykırı genel işlem koşulları içermemesi unsuru getirilmiştir. Hem tüketiciler hem de tacirler için geçerli olan genel işlem koşulları denetimi, sözleşmelerin imzalanması aşamasında daha olumsuz durumda bulunan sözleşmenin tarafını dürüstlük kuralları kapsamında korumaktadır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulları nedeniyle yazılmamış sayılabilmesi için öncelikle, o hükmün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığı tespit edilmelidir. Bu anlamda sözleşmenin tipi, türü ve niteliği önem taşımaz. Sözleşme eşya hukukuna, usul hukukuna veya ticari bir alım satıma, sigorta hukukuna, bankacılık hukukuna vs. ilişkin olabilir. Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olabilmesi için ise, anılan hükmün genel işlem koşulunu kullanan tarafça, sözleşmenin kurulmasından önce, tek taraflı olarak, sadece o sözleşme için değil, çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanmak amacıyla hazırlanmış ve karşı tarafın getirilen bu hükmü müzakere etmesine imkan tanımadan sözleşmenin imzalanmış olması gereklidir. Bir sözleşmedeki genel işlem koşulunun niteliğinin, objektif unsurlara göre belirlenmesi gerekmekte olup, bu hususta tarafların icra ettikleri meslekleri ve sıfatları, tacir veya tüketici olup olmadıkları önem taşımaz.
Bir sözleşmenin önceden ve çok sayıda kullanım amacıyla oluşturulup oluşturulmadığını tespitte değişik ölçütler kullanılabilir. Söz gelimi ortada matbu bir metin var ve kullanılan ifadeler soyut ve genel ise, birden fazla sözleşmede kullanma niyetiyle önceden oluşturulduğu kabul edilebilecektir. Diğer sözleşme metinleriyle özdeş ifadeler içermemesi tek başına, o sözleşmenin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulmasını engellemez. Bu noktada aranılacak en temel unsurlardan birisi de, genel işlem koşulunu kullanan tarafın, karşı tarafa bu hükmü, değiştirilmesini engelleyecek tarzda ve o niyetle sunmuş olmasıdır. Mamafih, tek seferlik bir anlaşma için hazırlanan sözleşme metni için genel işlem koşulundan söz etmek mümkün değildir.
Genel işlem koşulu niteliğindeki bir hüküm, sözleşmenin taraflar arasında müzakere ve pazarlık sonucu imzalanmış ise, artık ortada hukuka aykırı bir sözleşme hükmünden değil, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde, sözleşmede yer alan bireysel bir anlaşma hükmünden söz etmek gerekir. Ancak, bir sözleşmede, bütün hükümlerin tartışılarak sözleşmeye konulduğuna ilişkin kayıt konulması, TBK m. 20/3 uyarınca, onları tek başına genel işlem koşulu olmaktan çıkartmayacaktır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olup olmadığını hangi tarafın ispat etmesi gerektiğine ilişkin TBK da açık bir düzenleme olmamakla birlikte, 6502 sayılı TK 5/3 maddesinden yola çıkılarak, önceden ve çok sayıda kullanmak amacıyla hazırlanmış belirli bölümleri boş olan ve sonradan doldurulan sözleşme hükümlerinin kural olarak müzakere edilmemiş olduğu, aksinin sözleşmeyi hazırlayan tarafça ispat edilmesi gerektiği kabul edilmeli, gerektiğinde bu konuda ticari ve eposta yazışmaları, fakslar, sözleşme taslaklı vs. ispat vasıtalarından yararlanılmalıdır.
Bir sözleşme hükmünün genel işlem koşulu niteliğinde olduğunun anlaşılması halinde, genel işlem koşullarının üç aşamalı denetime tabi tutulması gerekir. Söz konusu denetim aşamaları; yürürlük (kapsam) denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimidir.
İçerik denetimi aşamasında, sözleşme hükmünün dürüstlük kuralına aykırı olduğu ve karşı tarafın şartlarını ağırlaştırdığının tespiti halinde, genel işlem koşulu niteliğindeki bu hükmün, yürürlük denetiminden farklı olarak, Kanunun emredici hükmüne açık aykırılık sebebiyle kesin hükümsüz sayılması gerekir.
Yukarıda, TBK’nın 20-25. maddelerinde genel işlem koşulu denetimine ilişkin ilkelere yer verilmiş olup, bu ilkeler doğrultusunda taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinin genel işlem koşulu denetimine tabi tutulması ve sözleşme hükmünün bu nitelikte olduğunun tespiti halinde, bu hükmün yazılmamış sayılması ve ortaya çıkan boşluğun da doldurularak, varsa davacıdan kesilen fazla masrafların iadesine karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan 6102 sayılı TTK’nın 20. maddesi uyarınca tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacirin münasip bir ücret isteyebileceği düzenlenmiş olup, davalı banka tacir ve dava konusu kredi ticari işletmesiyle ilgili işlemlerdendir.
Alınan bilirkişi raporunda bilirkişi tarafından davalı banka ile diğer bankaların uygulamalarına göre bu tür işlemlere uygulanan kredi kullandırım ücreti vb. ad altında kesilen masraf miktar ya da oranları irdelenerek davalı tarafından masraf ve komisyon adı altında kesinti yapılmasının bankacılık teamüllerine uygun olup olmadığı veya kesinti yapılması uygun ise, bu durumda ne miktarda veya oranda olması gerektiği, davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı hususları değerlendirilmiştir.
Tarafların iddia ve savunmaları, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacı ile davalı bankanın… şubesi arasında 07/02/2013 tarih 1.000.000 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, sözleşme uyarınca davacıya 07/02/2013 tarihinde 430.000 TL tutarında Taksitli Ticari İşyeri Kredisi kullandırıldığı, her ne kadar davacı tarafından kullanılan eşit taksitli ticari işyeri kredisinden dolayı yapılan kar oranı indirim komisyonu adı altında kredi kullandırım ücreti, ekspertiz ücreti ve ipotek ücreti olmak üzere toplam 5.291,19 TL.nin iadesi talep edilmiş ise de, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporu ile davalı banka tarafından taraflar arasında imzalanan GKS hükümlerine göre davacıdan faiz dışında tahsil edilen ücret ve komisyonların gerek GKS hükümlerine gerekse Bankacılık Uygulama ve teamüllerine aykırılık teşkil etmediği, davalı banka tarafından kullandırılan kredinin %1 oranında Kar Oranı İndirim Komisyonu adı altında tahsil edilen kullandırım komisyonu ile ipotek ücretinin makul ve sektör ortalaması içinde kaldığı, davacıdan alınan ekspertiz masrafının ise sektör ortalamasını altında olduğu anlaşılmakla davalı Banka’nın davacı yana karşı hizmet kusuru, zarar sorumluluğu, fazladan tahsil ettiği veya ödemekle yükümlü olduğu bir bedelin bulunmadığı, davacının davalıdan herhangi bir alacağı olmadığı tespit edilmiş bu tespit mahkememizce dava konusu olaya, bilimsel verilere uygun bulunarak kabul ve takdir edilmiştir. Davalı banka tarafından davacının mevcut kredi hesaplarından herhangi bir fazla tahsilat yapılmadığı, yapılan tüm işlemlerin yasal ve mevzuata uygun olduğu, davacıdan yapılan fazlaca tahsilatın bulunmadığı anlaşılmış olmakla, davacının davasının sübut bulmadığından reddine dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin alınan harçtan alınması gerekli 35.90 TL harcın mahsubu ile yatırılan 54,46 TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip istek halinde sahibi davacıya iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Davalı tarafın yapmış olduğu masraf bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre tespit olunan 2.180,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair davalı vekilinin yüzüne karşı, davacı tarafın yokluğunda, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …
¸