Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1213 E. 2018/978 K. 11.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/1213
KARAR NO : 2018/978
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 12/08/2014
KARAR TARİHİ : 11/09/2018
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 30/08/2014 tarihinde sürücü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın seyir halinde iken arıza nedeniyle yol kenarında park etmiş bulunan… plakalı çekiciyi sollayan kimliği saptanamayan şahıs yönetimindeki araç ile çarpışmamak için sağa direksiyon kırmak suretiyle yoldan çıkması neticesinde meydana gelen trafik kazasında davacıların murisi …’ın vefat ettiğini, Şanlıurfa …Ağır Ceza Mahkemesinin… esas ve… karar sayılı dosyada ve dosya kapsamında yaptırılmış olan 19/06/2006 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi kusur raporu incelemesinde kimliği saptanamayan araç sürücüsünün asli kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davalının kazaya sebebiyet veren plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen araçtan dolayı sorumluluğu bulunduğunu, davacıların murisin ölümü nedeniyle desteğinden yoksun kaldıklarını, bu nedenlerle şimdilik eş … için 39.000 TL, çocuk… için 500 TL ve çocuk … için 500 TL olmak üzere toplam 40.000 TL destekten yoksun kalma tazminatının (davalı kurum azami poliçe limiti ile sorumlu olmak kaydıyla) olay tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı kurumdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu yapılan olay 30/08/2014 tarihinde meydana geldiğinden davanın zamanaşımına uğradığını, davalı kurum haksız fiilin faili olmadığından
davada uzamış zaman aşımı süresi dahi uygulanamayacağını, somut olayda ceza zaman aşımı süresinin uygulanmasına olanak bulunmadığını, davaya konu olay tek taraflı trafik kazası sonucu meydana geldiğinden ortada ölün sürücüden başkasının sorumluluğunu doğuracak cezayı gerektiren bir eylem bulunmadığını, bir an için uzamış ceza zaman aşımı uygulanması gerektiği kanaatinde olunması halinde dahi, kazanın meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nun 102 maddesine göre beş yıllık dava zamanaşımı süresine tabi olduğu kabul edilerek, uzamış ceza zamanaşımı süresinin davanın açıldığı 12/08/2014 tarihi itibarı ile dolduğunun kabul edilmesi gerektiğini, yapılacak yargılama sonunda davalı kurum aleyhine hüküm kurulduğu taktirde tahsiline karar verilecek miktar için trafik kazasına karışan aracın işletenine rücu talebinde bulunulacağından davanın… plakalı aracın işleteni … ile trafik sigortacısı …A.Ş.ye ihbar edilmesini talep ettiklerini, dava konusu olay tek taraflı trafik kazası olması nedeniyle davacıların destekten yoksun kalma tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, trafik kazası tespit tutanağında yer alan tespitlere istinaden dava konusu yapılan olayda sürücü kusurunun söz konusu olmadığını, sorumluluk hukukunun genel ilkelerinden olan hiçkimse kendi kusurundan yararlanamaz ilkesinin Karayolları Trafik Kanununun 86.maddesinde de tekrarlandığını ve kazaya zarar görenin ağır kusurunun neden olduğunun kanıtlanabilmesi halinde işletenin zararı tazmin sorumluluğundan kurtulabileceğinin hüküm altına alındığını, zarar görenin ağır kusurunun işletenin eylemi ile zarar arasındaki uygun illiyet bağını kestiğini, buna göre hiçkimsenin kendi kusuruyla kendi aleyhine meydana getirmiş olduğu bir zararı başkasına yükleyemeyeceğini, buna göre kişinin kendi kusuru ile yaptığı zararlarda tazminat talep edemeyeceğini, müteveffa sürücü …’ın mirasçıları olan davacıların sürücü kusurundan yararlanmasının da mümkün bulunmadığını, kazaya karışan aracın olay tarihinde geçerli zorunlu trafik poliçesi olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, dava konusu olayda davalı kurumun sorumluluğuna gidileceği bir için farz edilse dahi, davalı kurumun yapacağı ödemeleri kusurlu tarafın hukuki sorumluluğu dolayısıyla davacılardan rücu yoluyla talep ve tahsil edeceğinin şüphesiz olduğunu, dava konusu olayda da davacıların kusurlu olan sürücünün külli halefleri olduğuna göre kanunda aranan borçlu ve alacaklı sıfatları birleşmiş olduğundan davanın bu sebepten dahi esastan reddi gerektiğini, davacı … soyadının babasından farklı olup evli olan davacının destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı olmadığını, davalı kurumun sorumluluğunun kazaya karışan trafik poliçesi olmayan ikinci motorlu aracın olması halinde o araca atfedilen kusur oranı ve 2004 yılında geçerli olan teminat limiti olan 40.000 TL ile sınırlı olduğunu, zarar gören şahsın kazanın meydana gelmesinde herhangi bir kusuru varsa uzman bilirkişiler marifetiyle tespit edilmesi gerektiğini, yine tazminat bilirkişi raporu alınmasına karar verilmesi halinde bilirkişinin aktüerya konusunda uzman olması gerektiğini, haksız fiil faizi olmayan davalı kurum hakkında olay tarihinden itibaren faiz talep edilmesinin hiçbir haklı gerekçesi bulunmadığını, ayrıca davalı kurum ticari şirket olmayıp sigorta şirketi de olmadığını, ortada TTK.maddelerinde düzenlenen bir sigorta poliçesi dahi yokken, ticari temerrüt faizi talep edilmesinin mantığının anlaşılamadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin talebi üzerine dava …A.Ş.ve …’ya ihbar edilmiştir.
İhbar olunan …A.Ş.vekili ihbara cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda müvekkil şirket nezdinde söz konusu araca ait kaza tarihini kapsayan bir poliçe düzenlenmediğinin anlaşıldığını, bu itibarla söz konusu olaya ilişkin olarak müvekkil şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, Tramer kayıtlarında yapılan inceleme sonucunda … plaka sayılı aracın kaza tarihini kapsayan 30/08/2004 tarihli trafik poliçesinin … Sigorta tarafından yapıldığının anlaşıldığını, bu itibarla davanın … Sigorta A.Ş.ye ihbar edilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … adına çıkartılan davetiye tebliğ edilemeden iade olmuştur.
Dosya Makine Yüksek Mühendisi ile Sigorta ve Hesap uzmanından oluşan bilirkişi heyetine tevdi olunmuş, düzenlenen 21/10/2015 tarihli raporda; … plaka sayılı araç sürücüsü …’ın yönetimindeki otomobili ile yokuş aşağı seyrederken hızını aracının teknik özelliklerine ve yol şartlarına göre ayarlamayarak tek taraflı kazaya neden olduğu için kazanın meydana gelmesinde
asli ve %100 kusurlu olduğu, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusuru bulunmadığı, Adlı Tıp Kurumu kusur raporunda,… plakalı otomobilde bulunan mağdur yolcuların ifadelerinin diğer ifadelere üstün kabul edilmesi ve aksine bir beyanda olmayışı nedeniyle plakası bilinmeyen ve kazaya neden olan kamyon sürücüsünün asli kusurlu kabul edildiğinin anlaşıldığı, işbu rapordaki kusur değerlendirmesinin Adli Tıp Kurumu’nun kusur değerlendirmesi ile uyumlu olmadığı, 5237 Sayılı TCK.nun 01/06/2005 yılında yürürlüğe girmiş olması nedeni ile kaza tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nun dava zamanaşımı ile ilgili hükümlerinin uygulanması gerektiği, 765 Sayılı TCK.nun 102/4 maddesinin beş yıldan fazla olmamak üzere hapis cezası gerektiren suçlarda zaman aşımı süresini 5 yıl olarak belirlediği, kaza 2004 yılında olmak ile zaman aşımı süresinin 2004+5=2009 yılına uzayacağı, dava 12/08/2014 tarihinde açılmış olmakla davanın zamanaşımına uğradığı, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen araç sürücüsüne kusur izafe edilmediğinden davalı kurumun sorumluluğunun bulunmadığı, bu nedenle de davacıların yoksun kaldığı desteğe ilişkin maddi zararlarını davalı kurumdan talep edemeyeceği, ancak Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince tanzim edilen kusur raporları ile diğer kusur raporları arasında çelişki olması halinde Adli Tıp Genel Kurulunca çelişkinin giderilmesi gerektiği kanaatine varılmakla birlikte dava zamanaşımına uğradığından davacıların yoksun kaldığı desteğe ilişkin maddi zararlarını davalı davalı kurumdan talep edemeyeceği belirtilmiştir.
Bilirkişi raporu taraf vekillerine tebliğ olunmuş, taraf vekilleri tarafından rapora karşı itiraz ve beyan dilekçeleri dosyaya sunulmuştur.
Dosya ATK. Trafik İhtisas Kurulu’na gönderilerek terditli olarak kazaya başka bir aracın sebebiyet vermesi halinde oluşacak kusur oranları ile herhangi 3.kişiye ait bir aracın varlığı kabul olmaksızın olay değerlendirildiğinde oluşacak olan kusur durumlarının tespitinin araştırılarak rapor hazırlanması talep edilmiş, düzenlenen 29/03/2018 tarih ve 2017/72364/10796 sayılı raporda; sürücü … sevk ve idaresindeki aracıyla dikkatsiz bir seyirle olay mahalli köprü üstüne geldiğinde yolun dik eğimli olduğunu da dikkate alarak hızını tedbir alabileceği bir seviyeye indirmediği, dikkatsiz seyri sonucu karşı yönünden şeridine giren araca karşı yol içinde kalacak şekilde uygun fren-direksiyon tedbirine başvurmayarak aracının direksiyon hakimiyetini kaybettiği anlaşılmakla gerçekleşen kazada tali derecede %37.5 oranında kusurlu olduğu, sürücü…, zorunlu haller dahilinde dörtlü flaşörlerini de yakar vaziyette durakladığı anlaşılmış olup meydana gelen kazada atfı kabil kusuru bulunmadığı, plakası ve sürücüsü tespit edilememiş araç sürücüsünün sevk ve idaresindeki aracıyla olay mahalline geldiğinde önünde zorunlu haller dahilinde duraklayan aracı geçmek istediğinde karşı istikamete ayrılmış şeride girmeden evvel bu yolun müsaitliğinden emin olmadığı, yaptığı dikkatsiz sollamaya manevrası neticesi maktul sürücünün seyir dengesini bozarak kazanın meydana gelmesine sebebiyet verdiği anlaşılmakla gerçekleşen kazada hatalı davranışının sonuç üzerinde asli derecede %62.5 oranında etken olduğu, dosya içinde bulunan 19/06/2006 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi tarafından tanzim edilen raporun olayın oluş şekli ve mahal şartları dikkate alındığında isabetli bulunduğu belirtilmiştir.
Dosya bilirkişi raporunu sunan heyetteki hesap bilirkişiye tevdii edilerek zamanaşımı hususundaki takdir mahkemeye bırakılmak suretiyle davacıların destek zararı yönünden ek rapor tanzimi istenmiş, düzenlenen 31/07/2018 tarihli raporda; davacılar tarafından dosyaya müteveffanın mesleğini ve gelirini ispatlar bir beyan ve belge sunulmadığı, herhangi bir meslek odasından emsal ücret yazı cevabının da celp olunmadığı tespit edildiğinden, müteveffanın kaza tarihinden günümüze kadar olan aktif devre kazançlarının net asgari ücret esas alınarak belirlendiği, müteveffanın kızı davacı … 21/09/2004 tarihinde evlenmiş olmakla artık eşinin desteğinden yararlanacağından evlendiği tarihe kadar babası …’ın desteğinden yararlanacağının kabulü ile evlendiği tarihe kadar hesaplamada kendisine pay ayrıldığı, her ne kadar müteveffanın oğlu… işbu dava ile tazminat talebinde bulunmamış ise de, müteveffa yaşasa idi oğluna da destek olacağından yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda dava dışı…’a hesaplamada pay ayrıldığı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre yetişkin çocukların arada bir ziyareti, her türlü hastalık ve sıkıntılarında yardıma koşmaları anne ve babalarının desteği sayılmaları için yeterli olduğu, dosyada mübrez nüfus kayıt örneğinin incelenmesi sonucunda müteveffanın annesi… ile babası …’ın ise 29/09/2013 tarihinde vefat ettiği, buna göre müteveffa yaşasa idi kendi anne-babasına da destek olacağından yerleşik Yargıtay içtihatları doğrultusunda anne-babanın vefat ettikleri tarihe kadar destekten yararlanabileceklerinin kabulü ile hesaplama yapıldığı, destekten yoksun kalanların toplam maddi zararının Hazine Müsteşarlığının kaza yılı olan 2004 yılı için sakatlanma ve ölüm için kişi başına belirlediği 40.000 TL teminat limitini aştığı, bu nedenle davacıların teminat limiti dahilinde kalan maddi maddi zararlarının garame yöntemiyle belirlendiği, davacı eş …’ın yoksun kaldığı desteğe ilişkin teminat limiti dahilinde kalan maddi zararının 35.473,85 TL olduğu, dava kız çocuk …’nin yoksun kaldığı desteğe ilişkin teminat limiti dahilinde kalan maddi zararının 4,52 TL olduğu, davacı kız çocuk…’ın yoksun kaldığı desteğe ilişkin teminat limiti dahilinde kalan maddi zararının 818,52 TL olduğu belirtilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Zorunlu mali sorumluluk sigortası; motorlu bir aracın karayollarında işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olması halinde o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sigorta türüdür.
Zorunlu mali sorumluluk sigortasında rizikonun gerçekleşmesi halinde sigortacının ödeyeceği tazminat 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesinin yollamasıyla anılan Kanunun 85. maddesine göre belirlenmektedir. Buna göre; sigorta ettiren işleten tarafından motorlu aracın işletilmesi sonucu meydana gelen kişinin yaralanması veya ölmesinden kaynaklanan bedeni zararlara dayalı maddi tazminat ile tedavi giderleri ve maddi hasarlar sigortacının poliçe limitleri dahilinde tazmin zorunda olduğu zararlar olup, sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar halinde bu zorunluluk …na aittir.
Destekten yoksun kalma tazminatı, B.K’nun 45/II. maddesinde düzenlenmiş olup; “Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek lazım gelir.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Görülmektedir ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.
Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK’nun 45/II. maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Borçlar Kanunu’nun 45.maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır. O halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.04.1982 gün,… E., … K. sayılı kararı). Diğer taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.03.1978 tarih ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de: “Destekten Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu” hususu vurgulanmış; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.11.2005 gün ve … E.-…1 K. sayılı ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle vurgulanmalıdır ki, Borçlar Kanunu’nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil, desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşulları oluştuğunda mirasçıları bundan sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK.nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E. -411 K. sayılı ilamı).
Tüm dosya kapsamı yukarıda izahı yapılan ve dava tarihi itibarı ile uygulanması gereken yasal mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde; 30/08/2004 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davacıların desteği olan …’ın vefat ettiği, davacıların müteveffanın desteğini kaybettiğinden bahisle davayı açtıkları, kazanın meydana gelmesinde müteveffanın %37,5 oranında, plakası ve sürücüsü tespit edilememiş araç sürücüsünün %62.5 oranında kusurlu olduğu ve yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında davalının meydana gelen zarardan kusur oranında sorumlu olduğu, her ne kadar zamanaşımı itirazında bulunulmuş ise de davanın ceza zamanaşımına tabi olduğu ve kaza tarihi itibarı uygulanması gereken 765 sayılı TCK nın 455/2 gereği ve aynı yasanın 102/3 maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu davanın süresi içerisinde açıldığı anlaşılmakla ile denetime elverişli bilirkişi raporuna göre davacı …’ın maddi destek miktarının 35.473,85 TL, Emine Gürhan’ın maddi destek miktarının 4,52 TL,…’ın maddi destek miktarının 500 TL olduğu, bu zarara dava tarihinden itibaren faiz istenebileceği anlaşılmakla davacıların davasının kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı …’ın davasının KISMEN KABULÜ ile 35.473,85 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Davacı ….’ın davasının KISMEN KABULÜ ile 4,52 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Davacı ….’ ın davasının KABULÜ ile 500,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Alınması gerekli 2.457,68 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
5-Davacının yapmış olduğu harç posta müzekkere masrafı toplam 2.010,30 TL’nin kabul oranına göre hesaplanan 1.808,18 TL’ nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine fazlaya ilişkin kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
6-Davalı tarafından sarf edilen ve dosyaya yansıyan 100 TL yargılama giderinden kısmen kabul -red oranına göre hesaplanan 10,05 TL.nin davacılar … ve…’dan alınarak davalıya ödenmesine, fazlaya ilişkin kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı … yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT’ne göre tespit olunan 4.252,03 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak bu davacıya ödenmesine,
8-Davacı …. yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT 13/2 maddesine göre tespit olunan 4,52 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak bu davacıya ödenmesine,
9-Davacı …. yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden AAÜT 13/2 maddesine göre tespit olunan 500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak bu davacıya ödenmesine,
10-Davalı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden AAÜT göre tespit olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacılar … ve…’dan ( Davacı … yönünden AAÜT 13/2 gereği 495,48 TL ile sınırlı ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla) dan alınarak davalıya ödenmesine,
Dair taraf vekillerinin yüzüne karşı, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip …
Hakim …
¸