Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1068 E. 2018/442 K. 03.04.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARARIDIR
ESAS NO : 2014/1068
KARAR NO : 2018/442
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/03/2014
KARAR TARİHİ : 03/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalılardan…Şti.yöneticisi … ile yaptığı sözleşme uyarınca verilecek mallara karşılık olmak üzere bu şirkete sekiz adet ve toplamları 77.000 TL tutarında bono verdiğini, sözleşmenin yapılıp bonoların verilmesinden sonra herhangi bir mal teslimi yapılmadığını ve verilen bonoların karşılıksız kaldığını, bonoların ön yüzünde mal karşılığı verildiğinin açık ve net olarak ifade edildiğini, …Noterliğinin 19/12/2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesiyle karşılıksız kalan sekiz bononun tesliminin istendiğini ve bunların bir kısmının davalı şirket tarafından iade edildiğini, davalı şirketin 31/01/2014 vadeli ve 10.000 TL tutarında bonoyu tahsil için diğer davalı bankaya verdiğini ve karşılıksız kalan bu bononun ödenmediği için protesto edildiğini ve akabinde de tahsil için İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icraya konulduğunu, davalı bankanın bonoyu kendisine ciro eden diğer davalıya ilişkin hiçbir işlem yapmadan sadece davacı hakkında icra takibi başlattığını, bononun karşılığının olmadığını bildiklerini ve danışıklı olarak haksız yarar sağlamaya çalıştıklarını, bu nedenlerle söz konusu bono nedeniyle davalılara borçlu olmadıklarının tespiti ile icra takibinin iptaline ve haksız icra takibinin devamının giderilmesi imkansız zarar doğuracağından takibin ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, yasal icra tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkememizin 12/05/2014 tarihli ara kararı ile İİK.nun 72/3 maddesine göre İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında icra veznesine yatacak paranın %15’i tutarında nakit veya kesin ve süresiz teminat mektubu, teminat olarak yatırıldığında, icra veznesine yatacak paranın alacaklısına ödenmesinin önlenmesini teminen ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir.
Davalı…Bankası A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı ile diğer davalı arasındaki hukuki ilişkinin kıymetli evrak hukuku gereğince davalı banka aleyhine ileri sürülemeyeceğini, davacı ile diğer davalı arasındaki ilişkinin kendilerince bilinmediğini, bir an için doğru olduğunu var saysalar dahi davacının diğer davalı aleyhine aralarındaki borç alacak ilişkisine dayanarak sahip olduğu hakları, davalı banka aleyhine ileri sürme hakkına sahip olmadığını, bononun bağımsız borç ikrarı olduğunu, diğer davalı …’un davalı bankanın… şubesinde kredi kullanmış olup, diğer davalı aleyhine kendilerince İstanbul…İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip çıkışı 283.300,25 TL olan icra takibi yapıldığını, bankanın alacağının halen ödenmediğini, takip işlemlerinin devam ettiğini, diğer davalı aleyhine mevcut icra takibi nedeniyle İİK gereğince işbu davaya konu bonodaki cirosu nedeniyle işlem yapma ihtiyacı ve zorunluluğu bulunmadığını, diğer davalı hakkında zaten icra takibi bulunduğunu, İİK ve yargı içtihatlarının da bu yönde olduğunu, hukuka uygun tasarruflarının hataya düşülerek yanlış yorumlandığını, davalılar arasında krediye dayanan borç alacak ilişkisi dışında hiçbir ilişki bulunmadığını, davacının noter marifetiyle keşide ettiği ihtarnameye atıfta bulunduğunu, ihtarnamenin diğer davalıya keşide edilmiş olup davalı bankayla ilgili olmadığını, davacının menfi tespit davasını 19/03/2014 tarihinde ikame ettiğini, 14/05/2014 tarihinde ise icra takibine konu borcunu icra dosyasına ödeyerek dosyaya kapattığını, dava bu icra dosyasına yönelik menfi tespit davası olduğundan konusuz kaldığını, ödemekle de davayı haksız yere açtığını kabul ettiğini, davanın esasına girilmeden konusuz kalması nedeniyle reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davanın davalı banka aleyhine açılmasının hukuka aykırı olduğunu, bu nedenlerle davanın reddine, davacının %20 inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 05/09/2014 tarihli dilekçesiyle dava konusu icra dosyasına tüm alacak taraflarınca yatırılmış olmakla davanın istirdat davası olarak devamına, ödedikleri miktarın ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı bankadan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya hukukçu ve mali müşavir bilirkişiden oluşan heyete tevdi olunmuş, düzenlenen 03/03/2016 tarihli raporda; İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından 13/05/2014 tarihi itibarı ile kapak hesabı yapılarak bulunan 12.647,57 TL tutarın, davacı tarafından icra dosyasına ödendiği ve takibe konu borcun tasfiye olduğu, davaya konu olan senet incelendiğinde keşidecisinin… ve lehtadının…Şti.olduğu, senedin 20/06/2013 tarihinde düzenlendiği, vadesinin 31/01/2014 olduğu ve ödeme tarihinin 31/01/2014 tarihi olarak belirlendiği, bedelinin “Malen” ödeneceği ibaresinin bulunduğu, davacı tarafın haciz baskısı altında borcunu ödediğinin icra dosyası itibarı ile sabit olduğu, zira davacının borcunu ödemeden önce mankul ve gayrimenkul mallarına hacizler konulduğunun tespit edildiği, HGK.nun 23/01/2008 tarih ve… esas … karar sayılı ilamında kambiyo senetlerine mahsus yolla yapılan takipten önce ihtiyati haciz kararının infazı sırasında, borçlu şirket yetkilisinin borcu kabul ederek kısmi ödeme yapıp kalanının da ödeneceği taahhüdünde bulunmuş olmasının takip aşamasında imzaya itiraz ve dava hakkını ortadan kaldırmayacağının kabul edildiği, bononun ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerdiği, bonoda kural olarak ispat yükünün senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa ait olduğu, ancak bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakden” kaydıyla senede yazılmış ise artık buna uyulması gerektiği, bu kayıtların aksinin savunulmasının senedin ta’lili anlamına geldiği, böyle bir durumda ispat yükünün yer değiştirdiği, senedi ta’lil edenin savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girdiği, senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükünün bunun aksini ileri süren tarafa ait olacağı, eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesinin çürümüş sayılacağı, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstleneceği, buna senedin ta”lili dendiği, bu anlamda ta”lilin senet metninde açıklanan düzenleme nedenine aykırı beyanda bulunma almına geldiği, nihayet “malen” ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığının borçlu tarafından ikrar edildiği, alacaklının teslim ettiği kanıtlamak yükümlülüğü olmadığı, yazılı ikrarın aksini diğer deyişle malın teslim edilmediğini borçlunun kanıtlamak yükümlülüğünde olduğu, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran tarafın o vakıayı ispat etmesi gerektiği, görülmekte olan davada, davacı şirket temsilcisinin senetteki imzayı inkar etmediği, davacı şirketin diğer ortağı ve temsilcisi olan dava dışı kişinin imzaladığı bononun davalıya muvazaalı olarak verildiği, takibe konu yapılan bono sebebiyle şirkete bir mal teslim edilmediği, bu nedenle davalıya borçlu bulunmadığını iddia ederek, borçlu olmadığının tespitini istediği, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacı-borçlunun takibe konulan bononun muvazaa sebebiyle verildiğini yazılı delille kanıtlaması gerektiği, takibe konu yapılan senedin metninden bu anlaşılamadığı gibi davacının bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delil de dosyaya sunmadığı, zira davacı şirketin senedin keşidecisi, davalı da lehtarı bulunduğuna göre senedin tarafı olan davacı üçüncü kişi olmadığından, muvazaa iddiasını tanıkla değil usulünde öngördüğü biçimde yazılı delille ispatlaması gerektiği, bononun düzenleme ve vade tarihi dikkate alındığında salt bir gün vadeli olmasının da senedin geçersizliği sonucunu doğurmayacağı, mahkemece bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmiş ise de, dava konusu olayın aydınlanabilmesi için davalılardan …’un ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak, dava konusu senette “malen” ibaresi bulunduğundan, davalının davacıya mal teslim edip etmediğinin, teslim etmiş ise ne miktarda mal teslim ettiğinin belirlenmesi gerektiği, bununla birlikte mahkeme tarafından dosyaya sunulu veriler hüküm tesisi açısından kafi görülür ise davacı istemi yönünden hüküm kurulabilineceği belirtilmiştir.
Vergi Dairesi Müdürlüğünden davalı …Şti.nin 2014 yılı itibarı ile vergi kayıtları istenmiş, … Vergi Dairesi Müdürlüğünün 07/02/2017 tarihli cevabi yazısı ile; davalı şirketin 31/01/2014 tarihinde resen terk ettirildiğinin tespit edildiği, ödevlinin 2014 yılı Kurumlar Vergi Beyannamesini vermediği bildirilmiştir.
Davalı…Şti.ne ticari defterlerini ibraz etmesi yahut yerinde inceleme yetkisi talep etmesi için iki haftalık kesin süre ihtaratını içerir davetiye tebliğ olunmuş, süresi içinde davalı tarafça defterlerin sunulmadığı ve ya yerinde inceleme talep edilmediği anlaşılmıştır.
Dosya rapor sunmuş olan heyete tevdi edilerek dosya kapsamına göre ek rapor hazırlanması istenmiş, düzenlenen 22/09/2017 tarihli raporda; davacı şirketin ticari defter ve yardımcı kayıtları ile kurumlar vergisi beyannameleri üzerinde yapılan çalışma neticesi, kök raporda sözünü ettikleri anlamda inceleme yapılmasının mümkün olamadığı, mevcut verilerle kök rapordan farklı/ek görüş bildirme imkanı oluşmadığı belirtilmiştir.
Davacı tarafça yapmış olduğu ödeme üzerinden noksan harç tamamlanmıştır.
İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası getirtilerek incelendiğinde, alacaklının…Bankası A.Ş…. şubesi, borçlunun…, 20/06/2013 tanzim tarihli, 30/01/2014 vadeli, 10,000 TL bedelli bono yönünden toplam 10.221,59 TL üzerinden takip başlatıldığı, borçlu tarafından 12.647,57 TL dosya borcunun yatırıldığı anlaşılmıştır.
Dava icra takibine konu olan kambiyo senedinin bedelsizliği iddiasıyla açılmış menfi tespit, yapılan ödeme sonrası ise istirdada ilişkindir.
Kural olarak kambiyo senedinde bedelsizlik iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması gerekir. (T.C. YARGITAY 19. Hukuk Dairesi T:06/02/2017 E: 2016/4912 K: 2017/836)
Kambiyo senedinde ciro yoluyla hamil olan davalıya karşı, bedelsizlik iddiası ancak davalının, yani hamilin kötüniyetli olduğunun kanıtlanması halinde söz konusu olur.Senede karşı ileri sürülen bedelsizlik iddiası yine aynı kuvvette deliller ile davacı tarafından ispat edilmelidir. Dava, kambiyo senedi nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin olup, bonoda “malen” kaydı bulunmaktadır. Bu durum malın teslim edildiğine karine teşkil edip aksinin, iddia eden tarafından yazılı şekilde ispat edilmesi gereklidir.
Uyuşmazlık; “Malen” kaydını içeren bonoda ispat yükünün hangi tarafta olduğu noktasında toplanmaktadır. Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:…, K:…; 12.10.2011 gün ve E:…, K:…; 04.12.2013 gün ve E:…, K:…; 14.05.2014 gün ve E:…, K:…; 17.04.2015 gün ve E:…, K:… sayılı ilamlarında da belirtildiği üzere; bütün mücerret alacaklarda olduğu gibi kambiyo senedi alacağı da kural olarak, uygun bir asıl borç ilişkisine, bir illi ilişkiye dayanır. Bir kambiyo senedi düzenleyip veren ve bu senedi alan herkes, bütün hukuki işlemlerin yapılmasına temel teşkil eden bir gayeye ulaşmak istemektedir. Kambiyo senedinden kaynaklanan talebin geçerliliği, temel ilişkiden kaynaklanan temel talebin ve bununla ilgili olarak taraflar arasında varılmış amaca ilişkin mutabakatın geçerliliğinden tamamen bağımsızdır. Kambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise, bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır.
Bu genel açıklamadan sonra, hemen belirtmelidir ki, bono, ödeme vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bağımsız borç ikrarını içerir .Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği gibi, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Yinelemek gerekirse “bedel kaydı” kambiyo senedinin ihtiyari kayıtlarındandır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Aslında kambiyo senetleri hukuku yönünden bu kayıtların bir anlamı ve önemi yoktur. Çünkü, kambiyo senedinin düzenlenmesiyle, soyut bir borç ilişkisi yaratılmaktadır. Bu nedenle de karşı edimin elde edilip, edilmediğinin önemi de bulunmamaktadır. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bedel kaydı içeren bononun lehdarı, artık senedin “kayıtsız ve koşulsuz bir borç ikrarı olduğu” yolundaki soyutluk kuralına dayanamayacaktır. Borç ikrarını içeren bir belge aleyhine kanıt sunulabilir. Ancak; ikrar borcun nedenini içeriyorsa, sadece bu nedenin gerçekleşmediğinin kanıtlanması gerekir (YİBK’nun 12.4.1933 gün ve 1933/30-6 sayılı ilamı). Bonoda kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, bir defa bir mal alışverişine dayandığı “malen” kaydıyla ya da bir alacak borç ilişkisine dayandığı “nakten” kaydı ile senede yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin ta’lili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda ispat yükü yer değiştirir. Senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Senette borcun nedeni “mal” ya da “nakit” olarak belirtilmişse, tarafların yazılı borç sebebine dayanmaya hakkı olacağından, ispat yükü bunun aksini ileri süren tarafa ait olacaktır. Eğer yanlardan biri senet metninde yazılı kaydın doğru olmadığını söylüyorsa, lehine olan senet karinesi çürümüş sayılacak, bunun sonucu olarak da, iddiası paralelinde ispat yükünü de üstlenecektir. Buna senedin ta’lili denmektedir. Bu anlamda ta’lil senet metninde açıklanan düzenleme (ihdas) nedenine aykırı beyanda bulunma anlamına gelmektedir.
Nihayet, “malen” ibaresi bulunan bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiştir. Alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğü yoktur. Yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğündedir (HGK’nun 17.12.2003 gün ve E:…, K:…; 17.04.2015 gün ve E:…, K:… sayılı ilamları).
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 gün ve E:2003/19-781, K:2003/768; 12.10.2011 gün ve E:2011/19-473, K:2011/607; 04.12.2013 gün ve E:2013/19-89, K:2013/1645; 14.05.2014 gün ve E:2013/19-1155, K:2014/660; 17.04.2015 gün ve E:2013/19-1622, K:2015/1238 sayılı ilamları).
Usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m.290’daki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m.293’de belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı yukarıda izah olunan ispat kuralları kapsamında değerlendirildiğinde; davalı … Bankasının davaya konu kambiyo senedini ciro yoluyla hamil olduğu, bu davalıya karşı, bedelsizlik iddiasının ancak davalının, yani hamilin kötüniyetli olduğunun kanıtlanması halinde söz konusu olabileceği dosya kapsamına göre davalının senedi kötü niyetli olarak devraldığına kötü niyetli olduğuna ilişkin herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı, diğer davalı yönünden yukarıda vurgulandığı üzere, senede karşı senetle ispat kuralı gereğince, davacı-borçlu takibe konulan bononun bedelsiz olduğunu yazılı delille kanıtlaması gerektiği, davacının bu iddiasını yasal olarak ispatlayacak yazılı bir delilin de dosyaya sunulmadığı, davaya konu bonoda “malen” ibaresi bulunduğuna göre, böyle bir bonoda malın teslim alındığı, borçlu tarafından ikrar edilmiş sayılacağı, alacaklının teslim ettiğini kanıtlamak yükümlülüğünün bulunmadığı, yazılı ikrarın aksini diğer bir deyişle, malın teslim edilmediğini borçlu kanıtlamak yükümlülüğünde olduğu (T.C.YARGITAY HGK E: 2013/19-2402 K: 2015/1532 T:10.06.2015 ) anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM : Gerekçeleri yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Peşin alınan harçtan alınması gerekli harcın mahsubu ile fazladan yatırıldığı anlaşılan 172,48 TL.nin talep halinde yatırana iadesine,
3-Davacının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Davalı … Bankası A.Ş.tarafından sarf edilen 59,35 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak işbu davalıya ödenmesine,
5-Davalı… Bankası A.Ş. yargılamada kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT ‘sine göre tespit olunan 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak işbu davalıya ödenmesine,
Dair davacı vekili ve davalı banka vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı tarafın yokluğunda, (HMK 345/1 md. gereğince) gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde Mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak ve temyiz harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar, açıkça okunup usulen anlatıldı.
Katip
Hakim
¸