Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2012/305 E. 2020/31 K. 15.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2012/305 Esas
KARAR NO : 2020/31

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan), Menfi Tespit (Alım Satım), Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/11/2012

BİRLEŞEN İST.8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2020/26 ESAS SAYILI DOSYASINDA

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/01/2020
KARAR TARİHİ : 13/01/2020
KARAR TARİHİ : 15/01/2020

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan), Menfi Tespit (Alım Satım), Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasında, davacı tarafından üretilen eşyaların davalı tarafından Türkiye’de tek yetkili satıcı olarak satım ve dağıtımı konusunda 08/10/2003 tarihli Dağıtım Sözleşmesi imzalandığını, ancak davalının sözleşmeye aykırı davrandığını, bu sebeple davacının pazar payının %25,37’lerden %1’lere kadar düştüğünü, davalının sözleşmeye aykırı davranışları ve buna bağlı olarak pazar payının düşmesi nedeniyle davacının çok ağır zarara uğradığını, mali durumunun borca batık duruma geldiğini, bu durumun tespit edilmesi ile yine mahkememizin… Esas sayılı dosyası ile borca batıklığa dayalı iflas erteleme talebinde bulunulduğunu, mahkemece davacı şirket aleyhine yapılan icra takiplerinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verildiğini ve yargılama sonucunda iflasın 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verildiğini, davacının iflas erteleme prosedürüne başvurmuş olmasını ileri süren davalının kötü niyetli olarak sözleşmeyi 27/05/2008 tarihli ihtarname ile haksız bir şekilde feshettiğini, fesih ihbarında davacı şirketin satış sonrası servis hizmetlerini yerine getirmediği ve tüketici hakem heyeti kararlarını uygulamadığı şeklinde gerçek dışı bahaneler ileri sürdüğünü, bu ihtarnameye davacı şirket tarafından 23/06/2008 tarihli ihtarname ile cevap verildiğini ve haksız fesihten dolayı uğranılan zararların tazmininin talep edildiğini, davalının fesih ihbarında ileri sürdüğü sebeplerin maddi ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, sözleşmenin feshinin de haksız ve kötü niyetli olduğunu, davalının sözleşmeye aykırı davranışlarda bulunduğu ve bunun sonucunda davacı şirkete ağır zarar verdiğinin Kadıköy…Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E.ve … K.sayılı kararı ile tespit edildiğini, davacı tarafından açılan işbu kısmi dava sonucunda hükmedilen 20 Milyon USD tazminat miktarının dahi davalının sözleşmeye aykırı davranışları sebebi ile davacının borca batık hale geldiğini ve iflasın ertelenmesi talebinde bulunmak zorunda kaldığını açıkça gösterdiğini, davalının kendi kusurlu davranışları ile sebebiyet verdiği borca batıklık ve iflasın ertelenmesinden bahisle sözleşmeyi feshinin hukuka aykırı olduğunu, yine davalının fesih ihbarında iflas ertelenmesi başvurusu dışında dayandığı diğer bir gerekçenin ise servis sorunları yaşandığı ve tüketici hakem heyeti kararlarının uygulanmadığı hususu olduğunu, bu durumunda gerçek dışı ve mesnetsiz olduğunu, sözleşmenin akdedildiği 2003 yılından sözleşmenin feshedildiği 2008 yılına kadar yaklaşık 5 yıllık süreçte servis konusunda davacı şirkete hiçbir ihtar ve şikayette bulunulmadığını,fesih ihtarından bir ay öncesinde söze konu ihtarların gönderilmesinin bahane üretme gayesini taşıdığı; bu ihtarlara karşı müvekkilinin 22 Nisan 2008, 24 Nisan 2008 ve 13 Myıs 2008 tarihli ihtarları keşide ettiği, servis iddialarının reddedildiği; davalının sözleşmeye aykırı davranışları sebebiyle piyasa payının düştüğü, satışların azaldığı, bu nedenle tüm Türkiye’ye yayılan geniş servis ağının maliyetinin yüksek boyutlara ulaştığı, buna rağmen satış sonrası servis hizmetlerinin verilmeye devam edildiği;… AŞ tarafından verilen servis hizmetini Nisan 2008’den itibaren müvekkilinin bizzat vermeye başladığı, bunun tüm servislere 22 Nisan 2008 tarihinde duyurulduğu; Bu sebepler muvacehesinde 27.05.2008 tarihli feshin haksız olduğu; davacının sözleşme ilişkisi devam etseydi 27/05/2008 tarihi ile 31/12/2010 arasında satılması gereken eşyaların karından mahrum kaldığını,sözleşme devam etse idi Sözleşmenin en erken feshi tarihi olan 31.12.2010 tarihine kadar satılması gereken kahverengi eşyaların kârından mahrum kaldığı, bu zararın hesabında 08.10.2003 tarihinden 5 yıl önceki müvekkilinin ortalama piyasa payı olan %25,37’nin dikkate alınması gerektiği, bu durumda 27.05.2008 ila 31.12.2010 tarihleri arasında üretilen toplam TV adedinin %25,37’sinin gerçekleşmesi gereken satış rakamını göstereceği ki bunun 1.026.297 adet olarak hesaplandığı, adet başına 83,70 TL kârdan toplam zararın 85.901.031 TL olduğu; İç piyasada satılan TV başına %16 oranında TRT bandrol ücreti alındığı, ancak yurt dışına satılan her bir TV ile bu bandrol ücretinin yarısının alınmadığı, böylelikle bandrol teşviki sağlandığı, bir yılda kullanılmayan teşvikin ertesi yıla devrettiği, 27.05.2008 tarihi itibarıyla müvekkilinin ihracat TV miktarının 6.799.291 olduğu, böylelikle müvekkilinin 3.489.645 adet iç piyasaya satılacak TV bandrol ücretini yatırmaktan muaf bulunduğu; olması gereken iç piyasa satış adedi ile adet başına düşen bandrol teşviki tutarı olan 23,61 TL’nin çarpılması neticesinde müvekkilinin 24.230.864 TL kârdan yoksun kaldığı; yine davacı ile davalı arasında akdedilen 06/02/2008 tarihli 11.Avans sözleşmesi uyarınca 4 Milyon USD’lik avans ödemesi karşılığında davacı tarafından davalıya teslim edilecek malların teminatını teşkil etmek üzere … AŞ tarafından verilen teminat mektubunun davalı tarafından mal tesliminin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde reddedilmesi nedeniyle hükümsüz kalmış olmasına rağmen, davacının tazminini talep ettiği ve tazmin edilmesi halinde … AŞ tarafından davacıya rücu edilecek olması halinde söz konusu teminat mektubunun hükümsüzlüğünü ve davacının mal teslim etme borcunun muaccel olmadığının ve talep hakkının doğmadığının BK 195.maddesi uyarınca borçtan kurtarılmalarını teminen tespitinin gerektiğini, davalının Avans Sözleşmesinde ve Teminat Mektubunda belirtilen 06/03/2008 tarihinden sonra davacının mal teslim almaya devam ettiği konusunda hiçbir ihtilaf ve tereddüt bulunmadığını, bu hususun her iki tarafın ticari defterleri ile sabit olduğunu, davacının aldığı avans tutarı kadar mal teslim edememesinin tek sebebinin davalı olduğunu, davalının çok düşük miktarda keyfi siparişler vererek ve ayrıca belirli vadenin belirsiz vadeye dönüşmesinden sonra haksız bir şekilde davacıdan mal teslim almayı reddederek davacının mal teslim etme borcunu ifa etmesine bizzat kendisinin engel olduğunu, bu nedenle davalının avans miktarı kadar mal teslim edilmediği gerekçesi ile teminat mektubunun paraya çevrilmesini talep etmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, malların teslim edilememesinin asli ve tek sorumlusunun davalı olduğunu, davalının çok düşük miktarda sipariş verdiğini, sözleşmeye aykırı davranarak pazar payının düşmesine sebep olduğunu, verdiği düşük miktardaki siparişleri dahi teslim almaktan kaçındıklarını ve sonunda sözleşmeyi haksız feshetmek sureti ile mal teslim edilebilmesi imkanının kalmadığını, bu nedenle davalının, davacının avans karşılığında mal teslim edilmediğinden bahisle … AŞ tarafından verilen teminat mektubunun paraya çevrilmesini talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını, zira teminat mektubunun hükümsüz kaldığını ve … AŞ’nin garanti sorumluluğunun davalının hukuka aykırı kusurlu davranışları sebebiyle sona erdiğini, anılan nedenlerle taraflar arasında imzalanan 27/05/2008 tarihli Dağıtım Sözleşmesinin davalı tarafından haksız biçimde feshedilmiş olduğunun tespitine, haksız feshin gerçekleştiği 27/05/2008 tarihinden, sözleşmenin sona erdirilebileceği en erken tarih olan 31/12/2010 tarihine kadar maruz kalınan müspet zararın HMK 107.maddesi uyarınca belirsiz alacak davası çerçevesinde tespit ve tahsiline, davacının davalıya 06/02/2008 tarihli 11.nolu Avans Ödeme Sözleşmesi neticesinde borcun muaccel ve talep edilebilir nitelikte olmaması nedeniyle İİK 72.maddesi doğrultusunda borçlu olmadıklarının tespitine ve davacının BK 195.maddesi gereğince borçtan kurtarılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı vekili, 07.01.2013 tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacının iki kısma ayırdığı taleplerinin konusu ve tarafları aynı olan iki ayrı davada çözüme kavuşturulduğu, her ikisinin de Yargıtay incelemesinden geçtiği, birisinin eksik inceleme dolayısıyla bozulduğu, diğerinin ise onandığı, davada iddia olunan vakıalardan haksız fesih ve pazar payının korunmasının Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, borçlu olunmadığının tespitinin ise İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyalarda ele alındığı, bu nedenle derdestlik ve kesin hüküm, kesin delil itirazlarının bulunduğu; Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı davada temel iddialardan birinin Dağıtım Sözleşmesinin müvekkili tarafından feshinin haksız olduğu, bu davada mahkemenin feshin haklı ve hukuka uygun olduğuna karar verdiği, yargılamanın kesinleşmesi halinde kesin hüküm-kesin delil oluşturacağı, bu nedenle işbu davanın reddedileceği, dolayısıyla söz konusu davanın bekletici sorun yapılması gerektiği; feshin haksızlığına yönelik davacı iddialarının Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin yargılamasında neredeyse tüm dilekçelerde dile getirildiği, buna yönelik hukuki mütalaalar sunulduğu; Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin 30.05.2012 tarih ve … Karar sayılı kararında Dağıtım Sözleşmesinin esaslı nedene dayalı olarak haklı bir şekilde olduğu sonucuna vardığı, dosyaya sunulu bilirkişi raporlarında da aynı sonuca varıldığı, bu nedenle feshin haksız ve hukuka aykırı feshedildiği iddiasının derdest bir yargılamanın konusu olduğu; davacının pazar payının korunmadığı iddiasının da anılan yargılamada ele alındığı ve mahkemece bunun reddedildiği, müvekkilinin davacının pazar payını artırmak şeklinde bir yükümlülüğünün olmadığının kabul edildiği, sunulan bilirkişi raporlarında da aynı kanaatlere ulaşıldığı; müvekkilinin, davacı …’nın borçlarını ödemede temerrüde düşmesi ve iflas erteleme korumasından yararlanması sebebiyle yapılan avans ödemeleri için grup şirketlerinden dava dışı … AŞ’den bir garanti taahhüdü aldığı, …’nın borcuna aykırı davranması sonucunda … AŞ aleyhine icra takibi başlatıldığı, itiraz üzerine de İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … E. sayılı dosyasıyla itirazın iptali davası açıldığı, … tarafından da garanti taahhüdünün hükümsüzlüğü iddiasıyla İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinde menfi tespit davası açıldığı, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesindeki yargılamanın bu davayla birleştirildiği, sonrasında dosyanın İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesine devredilerek … Esas numarasında yargılamaya devam edildiği, …’nın … yanında fer’i müdahil olduğu, söz konusu davada …’nın ticari defter ve kayıtlarının incelendiği, neticede …’nın müvekkili …’ya borçlu bulunduğunun tespit edilerek menfi tespit davasının reddine karar verildiği, bu kararın Yargıtay … Hukuk Dairesince onandığı, karar düzeltme aşamasında olduğu; davacının menfi tespit talebinin İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinde yargılama konusu yapıldığı; bu durumda Kadıköy … Asliye Ticaret ve İstanbul … Asliye Ticaret mahkemeleri dosyalarının kesinleşmelerininbekletici sorun yapılması gerektiği; Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas dosyası ile İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası kapsamındaki savunma, delil, beyan ve itirazlarının huzurda davaya karşı cevaplarının esasını oluşturduğu; davacının İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar sayısıyla iflas erteleme korumasında olduğu, bu kararın Yargıtay tarafından davacı … aleyhine bozulduğu, her an iflas ihtimalinin bulunduğu, bu nedenle davacının harç, masraflar ve vekillik ücretini karşılayacak bir teminat göstermesi, bunun için kesin süre verilmesi, aksi takdirde dava şartı yokluğuyla davanın esastan reddine karar vermek gerektiği; Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin davalı müvekkilinin reklam yapma yükümlülüğünü en iyi gayreti gösterir şekilde yerine getirmemesinin davacı …’nın ekonomik yapısını iflas erteleme talebinde bulunacak şekilde bozmayacağı, …’nın Dağıtım Sözleşmesini feshedebileceği halde bu yönde davranmayarak basiretli tacir gibi davranmadığı yönünde karar verdiği, yerel mahkemenin bu kararının reklam-pazarlama yükümlülüğünün yerine getirildiği noktasında yeterince inceleme yapılmadığı gerekçesiyle Yargıtay 19. Hukuk Dairesince bozulduğu; aynı şekilde yerel mahkemenin kararında davacının pazar payının düşmesine sebebiyet verildiği şeklinde bir değerlendirmenin yer almadığı, bu konuda somut bir hedef belirlenmediği şeklinde kararda değinildiği; derdestlik ve kesin hüküm-kesin delil itirazları baki kalmak kaydıyla bandrol teşvikinden yararlanabilmek için satılan televizyonların tür ve ekran boyutunun aynı olması, yani eşleşmesi gerektiği, varsayımlara dayanan davacı iddiasının ciddiye alınamayacağı ileri sürülerek derdestlik ve kesin hüküm-kesin delil itirazları gözetilerek Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas, … Karar sayılı dosyası ile İstanbul…Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas, … Karar sayılı dosyasının bekletici sorun yapılmasına, davacının teminat göstermesine, aksi takdirde dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, davanın esas yönünden de reddine karar verilmesini talep etmiştir. bekletici sorun yapılması gerektiği; Kadıköy…Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas dosyası ile İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası kapsamındaki savunma, delil, beyan ve itirazlarının huzurda davaya karşı cevaplarının esasını oluşturduğu; davacının İstanbul… Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar sayısıyla iflas erteleme korumasında olduğu, bu kararın Yargıtay tarafından davacı … aleyhine bozulduğu, her an iflas ihtimalinin bulunduğu, bu nedenle davacının harç, masraflar ve vekillik ücretini karşılayacak bir teminat göstermesi, bunun için kesin süre verilmesi, aksi takdirde dava şartı yokluğuyla davanın esastan reddine karar vermek gerektiği; Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin davalı müvekkilinin reklam yapma yükümlülüğünü en iyi gayreti gösterir şekilde yerine getirmemesinin davacı …’nın ekonomik yapısını iflas erteleme talebinde bulunacak şekilde bozmayacağı, …’nın Dağıtım Sözleşmesini feshedebileceği halde bu yönde davranmayarak basiretli tacir gibi davranmadığı yönünde karar verdiği, yerel mahkemenin bu kararının reklam-pazarlama yükümlülüğünün yerine getirildiği noktasında yeterince inceleme yapılmadığı gerekçesiyle Yargıtay 19. Hukuk Dairesince bozulduğu; aynı şekilde yerel mahkemenin kararında davacının pazar payının düşmesine sebebiyet verildiği şeklinde bir değerlendirmenin yer almadığı, bu konuda somut bir hedef belirlenmediği şeklinde kararda değinildiği; derdestlik ve kesin hüküm-kesin delil itirazları baki kalmak kaydıyla bandrol teşvikinden yararlanabilmek için satılan televizyonların tür ve ekran boyutunun aynı olması, yani eşleşmesi gerektiği, varsayımlara dayanan davacı iddiasının ciddiye alınamayacağı ileri sürülerek derdestlik ve kesin hüküm-kesin delil itirazları gözetilerek Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin…Esas,…Karar sayılı dosyası ile İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas, … Karar sayılı dosyasının bekletici sorun yapılmasına, davacının teminat göstermesine, aksi takdirde dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, davanın esas yönünden de reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Cevaba Cevap:
Davacı vekili, 04.03.2013 tarihli cevaba cevap dilekçesinde; Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında sözleşmenin akdedildiği 08.10.2003 tarihinden sözleşmenin feshedildiği 27.05.2008 tarihine kadarki süreçte davalının sözleşmeye aykırı davranışlarından kaynaklanan zararların tazminin; huzurdaki davada ise haksız feshe dayalı olarak 27.05.2008’den sözleşmenin en erken feshedebileceği 31.12.2010 tarihine kadar uğranılan zararların tazmininin talep edildiği, her iki davanın sebepleri netice-i taleplerinin farklı olduğu, derdestlikten ve kesin hükümden bahsedilemeyeceği, Kadıköy… Asliye Ticaret Mahkemesinde 27.05.2008 tarihli feshin haksız olduğunun ileri sürülmesinin tazminat talebinin haksız feshe dayandığını göstermeyeceği, haksız fesihten dolayı tazminat talep edilmediği, davalı …’nın kötü niyetini göstermek için dilekçelerde zikredildiği; davalı …’nın Pazar payının düşmesine sebebiyet verdiği yönündeki vakıanın davanın konusunu teşkil etmediği, ancak 27.05.2008 ila 31.12.2010 tarihleri arasındaki gerçekleştirilemeyen satış miktarının hesaplanması bakımından davalı tarafından sözleşmeye aykırı davranışlarla çok düşük miktarlara gerileyen pazar payı oranlarının değil, sözleşmeden önceki 5 yıllık Pazar payı oranlarının dikkate alınması gerektiği taleplerine ilişkin bu vakıanın dile getirildiği, Kadıköy …Asliye Ticaret Mahkemesinde davalı …’nın sözleşmeye aykırı davrandığının tespit edildiği ve maddi tazminat davasının tümüyle kabulüne karar verildiği; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin yerel mahkeme kararını her iki taraf lehine bozduğu; İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı davasının taraflarının farklı olduğu, müvekkili …’nın davada taraf olmadığı, müvekkili hakkında bir hüküm verilmediği, verilen kararın müvekkili açısından kesin hüküm teşkil etmeyeceği; müvekkili hakkında iflas kararıverilmediği, iflas erteleme talebinin kabul edildiği, aciz halde bulunmadığı gerekçeleriyle teminat talebinin haksız olduğu ileri sürülmektedir.
İkinci Cevap:
Davalı vekili, 25.04.2013 tarihli ikinci cevap dilekçesinde ayrıca; Dağıtım Sözleşmesinin feshinin haklı olduğu ve müvekkilinin davacı …’nın pazar payını koruma borcunun bulunmadığı yönündeki yerel mahkeme kararının bu kısımlarının Yargıtay tarafından bozulmaması neticesinde müvekkili lehine usuli müktesep hak oluştuğu, yerel mahkemece yapılan bu tespitlerin artık huzurdaki davada bağlayıcı olduğu; müvekkilinin açtığı karşı davada sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği mahkemece kabul edildiğinden artık haksız fesih dolayısıyla tazminat talep edilemeyeceği; eda davasında verilen hükmün tespit bölümünün aynı taraflar arasındaki aynı hukuki ilişkiye dayalı açılan ikinci davada kesin delil teşkil edeceği; davacının kendi inisiyatifiyle ve İİK m. 179’a göre iflas erteleme talebinde bulunduğu; davacının o dönemlerdeki aciz halinin sonucu olarak satış sonrası servis hizmetlerini vermeyi, tüketici mahkemeleri ile hakem heyeti kararlarını yerine getirmeyi durdurduğu, davacının servis hizmetlerine aykırı hareket etmesi neticesinde oluşan 9 milyon TL’den fazla müvekkili şirket zararının tazmini için İstanbul …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasındaki davanın derdest olduğu; bandrol teşvikine ilişkin zarar talebinin Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesince reddedildiği, usuli müktesep hak oluştuğu; Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinin davayı kısmen kabul ettiği; Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin kararı müvekkili lehine bozduğu, bozma kararında geçen …’nın da itirazlarının dikkate alınmasından maksadın, faturalara ilişkin itirazların karşılanarak tamamlayıcı rapor alınması yönünde olduğu ileri sürülmektedir.
ISLAH: Davacı vekili sunmuş olduğu 25.12.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile; 10.000,00 TL olarak açtıkları işbu belirsiz alacak davasının değerini sunulan bilirkişi raporu doğrultusunda 78.793.572,00 TL’ye arttırdıklarını, davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar verilmesini talep etmiş, ıslaha ilişkin harcı yatırmıştır.
Birleşen dava: İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin…Esas, … Karar sayılı dosyası Mahkememiz dosyasıyla birleştirilmiştir. Yapılan incelemede davacısının Müflis … AŞ, davalısının … AŞ olduğu, davanın taraflar arasında akdedildiği ileri sürülen 08.10.2003 tarihli sözleşmenin davalı şirketçe haksız feshi nedeniyle davacının iflası sonucunda bilançosunda kayıtlı aktiflerinin değerlerinin çok altında satılması sonucunda uğradığı zararların tazminine yönelik kısmi tazminat davası olduğu görülmüştür. Mahkememiz dosyasının geldiği aşama, HMK 186. Maddesi uyarınca sözlü yargılamaya geçilmiş olması, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının henüz dilekçe teati aşamasında oluşu ve ayrıca Mahkememiz davasının 2012 yılından itibaren sürdüğü de dikkate alındığında yeni açılan bu davanın önceki davanın uzamasına neden olacağı, ayrıca iki dava dosyasındaki aşama ve safhaların farklı olduğu anlaşıldığından, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dava dosyası ile bu dosyamız ile birleştirilen dava dosyasının bu dosyadan tefriki ile ayrı bir esasa kaydına karar verilmiştir.

DELİLLER VE GEREKÇE:
Davacı … davalı tarafların dayandıkları deliller dosyaya ibraz edilmiş, bu kapsamda İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinin … ve İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyaları da mahkemelerinden istenmiş, davalı tarafın sunduğu 39 klasörden müteşekkil pazarlama ve reklâm harcamalarına ilişkin faturalar da dosyaya eklenmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan 08/10/2003 tarihli Dağıtım Sözleşmesinin, davalı tarafça haksız feshi nedeniyle davacının uğramış olduğu zararın belirsiz alacak davası kapsamında tespiti ve davalıdan tahsili ile davacının taraflar arasında imzalanan 06/02/2008 tarihli 11.nolu Avans Ödeme Sözleşmesi nedeniyle davalıya olan borcun muaccel olmaması ve talep hakkının doğmaması nedeniyle borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit ve tazminat davasıdır.
Davanın esasına geçmeden önce davalı tarafın yargılama aşamasında ileri sürdüğü kesin hüküm- kesin delil,derdestlik itirazları ile Reddi Hakim talebi ile ilgili karar vermek germek gerekmiştir.
Derdestlik ve kesin hüküm-kesin delil dava şartı bakımından:
Davalı tarafından, Kadıköy…Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı (bozma sonrasında İstanbul Anadolu …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas) sayılı dosyası ile Mahkemeniz dosyasının konusu, dava sebepleri ve netice-i talebinin aynı olduğu ileri sürülerek derdestlik, kesin hüküm-kesin delil itirazında bulunulmuştur.
Kadıköy …Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı (bozma sonrasında İstanbul Anadolu… Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas) dosyası incelendiğinde; 01.08.2008 tarihinde açılan davada davacının … AŞ, davalılarının … . AŞ, …, …, …; karşı davacının … AŞ, karşı davalının … AŞ olduğu; asıl davada 08.10.2003 tarihli Dağıtım Sözleşmesinin … ile … arasında imzalandığı, en iyi gayret gösterme ve diğer sözleşmesel yükümlülüklerinin yerine getirilmediği, …’nın piyasa payının eritildiği, sözleşmenin haksız feshedildiği belirtilerek, 21.04.2008 tarihi itibarıyla davalıların sözleşmeye aykırı davranışlarından kaynaklanan 326.697.758 USD maddi zararın tespitine, şimdilik 20.000.000 USD’sinin hüküm altına alınmasına, manevi tazminat olarak 10.000.000 USD’nin ödenmesine karar verilmesinin dava ve talep edildiği; karşı davada 25.01.2002 tarihli Avans Sözleşmesi ile davalı …’ya 10.000.000 USD’nin ödendiği, Avans Sözleşmesinde herhangi bir tarafa karşı iflâs hükümlerine ilişkin dava açılmasının fesih sebebi olarak düzenlendiği, ayrıca Dağıtım Sözleşmesinin feshinin bu sözleşmeyi de kendiliğinden sona erdireceğinin yer aldığı, 27.05.2008 tarihli ihtarname ile Dağıtım Sözleşmesi ile Avans Sözleşmesinin feshedildiği, böylelikle 10 milyon USD alacağın muaccel hale geldiği ileri sürülerek 29.05.2008 tarihinden itibaren işleyecek mevduat faizi ile birlikte 10.000.000 USD’nin tahsiline karar verilmesinin dava ve talep edildiği görülmüştür.
Kadıköy … Asliye Ticaret Mahkemesinde yapılan yargılamada; 30.05.2012 tarih ve … Karar sayısıyla; davacı …’nın 13.12.2007 tarihinde iflas erteleme talebinde bulunduğu, bu durumda Dağıtım Sözleşmesinin 10.2. ve 10.2.3. maddeleri gereğince 27.05.2008 tarihinde davalıca yapılan feshin haklı sebebe dayandığı; Dağıtım Sözleşmesinin devamı süresince davalının sözleşmeyi ihlal edip etmediği noktasında, sözleşmede tarafların ellerinden gelen gayreti göstermeyi taahhüt ettikleri, ancak somut hedef belirlemedikleri, bu yükümlülüğün makul ölçülerde yerine getirilmesinin beklenebileceği, kendi zararına hareket etmelerinin veya mutlak başarının kabul edilemeyeceği, davacı şirket yetkililerinin imzasını taşıyan mektuplardan davalının Kasım ayı raporlarını düzenlediği, tarafların mutabakatı ile 3 aylık siparişlerin verilmesi yükümlülüğüne son verildiği, bu açılardan sözleşmenin ihlal edilmediği, somut ölçüt getirilen tek yükümlülüğün reklam yapma yükümlülüğü olduğu, sunulan 32 klasör faturaların tamamının sözleşme konusu ürünlere ilişkin olmadığı, davalının kendi ürünlerine ilişkin faturaları da sunduğu, bazılarında el yazısı ile sözleşme konusu ürün isimlerinin yazıldığı, davacı ürünlerinin satışı için öncelikle yeterince reklam yapılması gerektiği, davalının reklam yaparken en iyi gayreti göstermediği, davacının azami gayret ve çaba gösterme yükümlülüğünden kaynaklanan pazar kaybından kaynaklı fiili zarar ve gelir kaybı olan 87.301.885 USD’nin nazara alınması gerektiği, reklam yapma yükümlülüğüne aykırılıktan doğan zararın bunun %25’ine denk geldiği, bu sebeple 21.825.471,25 ABD Doları tutarındaki tazminatın kabulü gerektiği; reklam yapma yükümlülüğünün tek başına davacı …’nın ekonomik durumunu iflas erteleme talebinde bulunacak derecede bozmayacağı, sözleşmeyi feshedebileceği halde bu yönde hareket etmeyen basiretli tacir gibi davranmadığı, bu nedenle manevi tazminat talebinin reddi gerektiği gerekçeleriyle asıl dava yönünden davanın kısmen kabulü ile taleple bağlılık ilkesi uyarınca 20 milyon ABD doları maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsiline, 10 milyon ABD dolarının 29.05.2008 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davacıdan tahsiline karar verilmiştir.
Tarafların temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, 26.11.2012 tarih ve 13241/17639 sayılı kararla, bilirkişi heyetlerinde reklam yapılmadığını tespit edecek reklam konusunda uzman kişi veya kişilerin bulunmadığı, bu durumda incelemenin yeterli addedilemeyeceği, reklam ve reklamcılık hizmetinden anlayan kişi veya kişilerin de içinde bulunduğu yeni bir heyetten, asıl davacı … karşı davalının tüm itirazlarını karşılayacak şekilde sunulan belgeler yerinde incelenmek suretiyle tamamlayıcı rapor alınarak uygun sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerektiğinden bahisle davacı … davalı yarına hükmün bozulmasına, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar verilmiştir.
Bunun üzerine İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesi, 01.10.2018 tarih ve … Esas, … Karar sayısıyla, davalı …’nın sözleşme gereğince yükümlülüklerini yerine getirdiği, fazlasıyla reklam harcaması yaptığı, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği gerekçeleriyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Söz konusu kararın temyiz edildiği, ancak Mahkememizce yapılan yargılamada hüküm verilinceye kadar Yargıtay’dan bu konuda henüz bir karar verilmediği anlaşılmıştır.
HMK m. 114 uyarınca aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması (ı bendi); aynı davanın daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartlarındandır. Bu anlamda aynı davadan bahsedebilmek için davanın taraflarının, konularının ve dava sebeplerinin aynı olması gerekir. Bu manada derdestlik ile kesin hüküm arasında fark yoktur. HMK m. 303/1 uyarınca şekli anlamda kesinleşmiş hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Dava sebebinden maksat ise davacının davasını dayandırdığı vakıalardır.
Bu açılardan bakıldığında; İstanbul Anadolu… Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen asıl dava ve verilen kararın taraflar arasındaki Dağıtım Sözleşmesinin devam ettiği dönemde sözleşmeye aykırılıklara dayalı zararların tazminine ilişkin olduğu, Mahkememizdeki davanın ise tek satıcılık sözleşmesinin feshi ve feshinden sonraki döneme yönelik yoksun kalınan kazancın tahsiline yönelik olduğu, her iki davanın farklı sebep ve dönemlere ilişkin bulunduğu, ayrıca karşı davadaki taleplerin 2002 tarihli Avans Sözleşmesine yönelik bulunduğu, Mahkememizdeki taleplerin ise 2003 tarihli Dağıtım Sözleşmesine ilişkin olduğu, Mahkememiz yargılamasına konu işbu dava ile İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesi arasında esas dava ve ek dava gibi bir ilişkinin bulunmadığı, söz konusu davanın fesihten önceki dönemle alakalı olduğu yine Anadolu…Asliye Ticaret Mahkemesinde karşı dava bakımından 2002 tarihli avans sözleşmesi uyarınca ödenen avans bedelinin tahsiline yönelik olduğu Mahkememiz dosyasının ise 2003 tarihli dağıtım sözleşmesinin feshine yönelik olduğu anlaşıldığından, derdestlik itirazının yerinde olmadığı anlaşılmış ve davanın esasına geçilmiştir.
Hakimin reddi talebi bakımından:
Mahkememizce sözlü yargılamaya geçildiği esnada, 15.01.2020 tarihli duruşmada davalı vekilleri tarafından reddi hakim dilekçesi duruşmada sunulmuş, heyet halinde reddi hakim talep edilmiştir. Eş zamanlı olarak da UYAP üzerinden reddi hakim dilekçesi sunulmuştur. Red sebebi olarak ileri sürülen sebeplerin temyiz ya da istinafa tabi olan ve mahkemenin yetki ve uhdesinde bulunan ara karar kurma tesisine yönelik olduğu, sözlü yargılamadan vazgeçilmesine yönelik taleplerle ilgili Mahkememizce henüz bir karar verilmeden reddi hakim talebine ilişkin dilekçenin hazır bir şekilde getirilerek ve yargılama sırasında sözlü yargılamadan sarfınazar edilmemesi üzerine daha önce hazır getirilen reddi hakim dilekçesinin sunulduğu ve eşzamanlı olarak UYAP sistemi üzerinden gönderildiği,dilekçenin hazır getirilmiş olmasının esasen red sebebinin davayı uzatmaya yönelik olarak yapıldığı ,kaldı ki davalı tarafın İstanbul Anadolu …Asliye Ticaret Mahkemesinin dava sonucunun beklenmesine yönelik taleplerini yargılama süresince ileri sürdüğü ve ve Mahkememizce daha önce bu taleplerin defaaten red edildiği anlaşıldığından HMK m. 41 uyarınca red talebinin geri çevrilmesine karar verilmiştir.
Tek Satıcılık Sözleşmesinin Niteliği:
Somut olaya geçmeden önce tek satıcılık sözleşmesinin tanımı ve tek satıcılık sözleşmesindeki tarafların yasal olarak yükümlülüklerinin neler olduğu hususunu kısaca irdelemek gerekmektedir.
Tanım ve kavram olarak tek satıcılık sözleşmesi, yapımcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkinin düzenlemesi için çerçeve niteliğinde sürekli öyle bir sözleşmedir ki, bunun yapımcı mamullerinin tamamı veya bir kısmı belirli bir coğrafi bölgede inhisar sahibi olarak satmak üzere sadece tek satıcıya göndermek, buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu mallara kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmak yükümlülüğünü üstlenir. Tek satıcılık sözleşmeleri genellikle dağıtım ve bayilik sözleşmeleri içinde yer almaktadır. Ancak tek satıcılık sözleşmesi ile bayilik sözleşmesi ve diğer dağıtım sözleşmeleri arasında farklılıklar da bulunmaktadır. Tek satıcılık sözleşmesinin unsurları şunlardır:
A)Belirli bir münhasır satış hakkı tanınması,
B)Sürekli borç doğuran bir sözleşme olması,
C)Çerçeve sözleşme olması,
D)Satıcının bir yandan kendi adına ve hesabına sözleşme konusu malları satması, diğer yandan üreticinin dağıtım ağı ile bütünleşmesi,
E) Tek satıcının dağıtım ve sürüm arttırıcı faaliyetlerde bulunma yükümlülüğü.
Yine tek satıcılık sözleşmesinde taraflara bir takım yükümlülükler yüklenmiş olup, söz konusu yükümlülükler tek satıcılık sözleşmesinin özelliği ve niteliği gereğidir. Bu yükümlülükler bir; üreticiye yüklenen yükümlülükler, iki; tek satıcıya yüklenen yükümlülükler olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
A) Üreticinin yükümlülükleri;
1-Birel satış sözleşmelerinin kabul yükümlülüğü; tek satıcılık sözleşmeleri çerçeve niteliğinde bir sözleşme olduğundan, bu sözleşmenin doğal bir sonucu olarak sözleşme kapsamında, tek satıcı tarafından üreticiden talep edilen birel satış talep ve sözleşmelerine de üreticinin uyma yükümlülüğü vardır.
2-Sadakat yükümlülüğü; üretici ile tek satıcı arasında uzun süreli sözleşme ilişkisi bulunduğundan ve bundan doğan ekonomik yükümlülükler bulunduğundan dolayı taraflar arasında özel bir güven ilişkisi kurulmakta ve karşılıklı bir sadakat borcu doğmaktadır. Bu manada gerek üretici tek satıcının, gerekse tek satıcı üreticinin menfaatlerini koruma ve kollama borcu vardır. Sadakat yükümlülüğünün görünümü üretici bakımından, tek satıcıyı destekleme yükümlülüğü ve diğer tek satıcılarla eşit davranma yükümlülüğü olarak kendisini tezahür ettirir.
3-Sözleşme bölgesinde satış yapmama yükümlülüğü; tek satıcılık sözleşmelerinde, tek satıcıya belli bir bölgede münhasır satış hakkı verilir ve tek satıcıya münhasır satış hakkı verilen bu bölgede, üretici kendisi yada başka bir tek satıcı veya bayiler aracılığıyla o bölgede bireysel yada toplu olarak satış yapamaz. Aksi hal, satış yapma yükümlülüğüne aykırılık oluşturur.
4-Mallarının kalitesini garanti etme yükümlülüğü; bu yükümlülük özellikle sözleşme konusu malların, markalı mallar olması durumunda mevcuttur. Tek satıcılık sözleşmesinin konusunu zorunlu bir unsuru olmamakla birlikte genellikle markalı mallar oluşturur. Üretici bu malların kalitesini garanti etmekle yükümlüdür.
B) Tek Satıcının Yükümlülükleri;
1-Sözleşme konusu malları satın alma yükümlülüğü; tek satıcının asli yükümlülüklerinden biri mümkün olduğunca çok miktarda malı üreticiden satın almaktır. Tek satıcının sözleşme konusu malları satın alma yükümlülüğü açıkça belirtilmemiş olsa bile sözleşmenin niteliğinden ve amacından hareketle çıkartılabilir. Tek satıcılık sözleşmesinin ilk amacı sürümün arttırılmasıdır. Bu nedenle satış koşulları, asgari alım taahhüdü, satılacak malzeme miktarı vs.gibi hususlar çerçeve sözleşmede ayrıntılı olarak düzenlenmese bile tek satıcının üreticinin mallarını satın alma yükümlülüğü vardır. Tek satıcı mümkün olduğunca çok talep yaratmak için uğraşmak ve bu talebe erişince üreticiye sipariş vermekle yükümlüdür. Tek satıcının yeterli sipariş vermekten kaçınması, sözleşmenin ihlalidir. Tek satıcının yükümlülüğü sadece sözleşme konusu malları satın almak değil, perakendecilere, tüketicilere tekrar satılması içinde faaliyette bulunmakla da yükümlüdür. Sözleşmede açıkça asgari bir satın alma yükümlülüğü kararlaştırılmış olmasa da, üretici tek satıcıdan ilerde gerçekleşmesi muhtemel talepleri herhangi bir sorun yaşanmadan karşılamaya yetecek kadar, asgari bir miktarı satın almasını isteyebilir. Satın alma yükümlülüğü tek satıcıya sağlanan münhasır satış hakkının karşılığı olarak da nitelendirilebilir.
2-Sürümü arttırma yükümlülüğü; sürümü arttırma yükümlülüğü tek satıcılık sözleşmesinin karakteristik bir özelliğidir. Ve tek satıcının en önemli görevidir. Tek satıcı, sürümü arttırma yükümlülüğünü basiretli bir tacirin özen borcuna uygun olarak yerine getirmek zorundadır. Tek satıcının sürümü arttırma yükümlülüğü, sözleşme süresi boyunca devam eden sürekli bir borçtur. Sürümü arttırma yükümlülüğü ile tek satıcı sözleşme konusu malların ve üreticinin markasının sürümünü etkili bir şekilde desteklemeyi üstlenir. Bu kapsamda özellikle sözleşme konusu mallar için branş dergilerinde, genel dergilerde, gazetelerde, radyo ve televizyonlarda reklam yapacaktır. Ayrıca üreticiyi faaliyetleri, genel olarak pazardaki gelişmeler ve gerekli olduğunda birel alıcıların özel davranışları hakkında sürekli olarak bilgilendirmesi gerekmektedir. Söz konusu yükümlülüğün temini kapsamında tek satıcılık sözleşmelerinde üretici lehine bir ciro hedefi yada asgari satın alma yükümlülüğü öngörülebilir. Ancak sözleşmede belirli bir ciro hedefi yada asgari satın alma yükümlülüğü öngörülmese dahi tek satıcının sürümü arttırma yükümlülüğü gereği, tek satıcı basiretli bir tacirin göstermesi gereken özen borcu doğrultusunda sürümü arttırma yükümlülüğü mevcuttur. Bu kapsamda tek satıcı sadece mevcut satış imkanlarını değerlendirmekle yetinemez, aksine aktif bir şekilde üreticinin mallarını mümkün olduğunca etkili ve çok dağıtım için çaba sarfetmek zorundadır. Bu yükümlülük kapsamında sözleşme bölgesindeki müşteri potansiyelinin arttırılması ve sürekli yeni müşteriler kazanılması da gereklidir. Bir tek satıcıya somut olayımızda olduğu gibi bir ülkenin tamamı sözleşme bölgesi olarak bırakılmış ve mutlak alan koruması Rekabet Hukuku’nun izin verdiği en geniş ölçüde sağlanmışsa, tek satıcı son derece yoğun bir şekilde sürümü arttırmak için faaliyette bulunmak zorundadır. Tek satıcının reklam yapma yükümlülüğü de, sürümü arttırma yükümlülüğü kapsamında düşünülebilir. Tek satıcı sözleşme konusu mallara olan talebin artmasını sağlamak zorunda olduğu için reklam yapmakla yükümlüdür. Tek satıcılık sözleşmelerinde, tek satıcının reklam yükümlülüğünü düzenleyen hükümler yer alabilir. Bu kapsamda tek satıcının, reklam giderlerine kendi toplam cirosu ile orantılı olarak belli bir miktar ile katılması öngörülebilir. Yine tek satıcının sürümü arttırma yükümlülüğü kapsamında sözleşme konusu malları, her zaman teslim edebilecek durumda olması için sürüm beklentilerine uygun bir stoka sahip olmakla da yükümlüdür. Bu yükümlülük sözleşmede kararlaştırılmasa da, bulunur. Buna tek satıcının stok yapma yükümlülüğü denilmektedir.
3-Üreticinin bazı talimatlarına uyma yükümlülüğü; üretici pazarlama politikasına uygun nedenlerle tek satıcıya bazı talimatlar verme hakkına sahiptir. Tek satıcı da, üreticinin talimatlarını belirli sınırlar dahilinde yerine getirmekle yükümlüdür. Üreticinin talimat verme hakkı açıkça sözleşmede kararlaştırılmasa da bulunur. Talimatlara uyma yükümlülüğünün kapsamının tespiti güçtür. Bu kapsam somut olayın özelliklerine ve branştaki bazı uygulamalara bağlı olarak değişir. Bu şekildeki talimatlar genellikle tek satıcının mağazasının dış görünüşü, sergi alanlarının donanımı, reklamların ne şekilde olacağı, müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi gibi talimatlar olabilir.
4-Üreticinin menfaatlerini koruma yükümlülüğü; tek satıcının sözleşmeden doğan en önemli yükümlülüklerinden bir diğeri de üreticinin menfaatlerini koruma yükümlülüğüdür. Tek satıcı, üreticinin menfaatini basiretli bir tacirin özen borcu çerçevesinde korumakla yükümlüdür. Bu yükümlülük sözleşmede her iki taraf için de bulunan genel sadakat yükümlülüğünden doğar. Aynı zamanda taraflar arasında kurulmuş olan güven ilişkisi uyarınca da söz konusu sadakat borcu kapsamında üreticinin menfaatlerini koruma yükümlülüğünü doğurmaktadır.
Tek satıcılık sözleşmelerinin hukuki nitelendirmesine ilişkin gerek Yargıtay, gerek doktrinde oluşan bu temel görüşleri sıraladıktan sonra somut olaya geldiğimizde; Taraf iddia ve delilleri doğrultusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar vermek gerekmiş Bu doğrultuda;
Mahkememizce toplanan tüm deliller ve dosya kapsamı üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak a-Taraflar arasında akdedilen 08/10/2013 tarihli dağıtım sözleşmesinin öncelikle davalı tarafça haksız fesh edilip edilmediği hususundaki görüşleri de belirtilmek suretiyle, ve fakat feshin haklı olup olmadığı konusundaki nihai takdir mahkememize bırakılmak suretiyle, davacı tarafın haksız fesih tarihi olan 27/05/2008 tarihinden itibaren sözleşmenin normal sona erdirilme tarihi olan 31/12/2010 tarihine kadar uğramış olduğu müspet zararın (kar yoksunluğu) tespiti ile söz konusu zarar miktarının ne kadar olduğu hususunda rapor düzenlenmesinin istenmesine, söz konusu rapor düzenlenirken davacı tarafın davalı … AŞ ile yapmış olduğu dağıtım sözleşmesin benzer bir sözleşmenin davacı şirket tarafından ne kadar makul bir süre içerisinde yapılabileceği hususunun tespit edilerek, bu makul süre tespit edildiğinde bu süre sözleşmenin bitim tarihindeki 31/12/2010 tarihinden daha kısa bir sürede ise (27/0/2008 tarihi ile 31/12/2010 tarihi arasındaki geçen süreden daha az ise), bu süre yönünden de ayrı olmak şartıyla kar kaybı hesabının yapılmasının istenmesine, b-davacı ile davalı arasında akdedilen 06/02/2008 tarihli 11 nolu avans ödeme sözleşmesi nedeniyle davalı tarafından davacıya bir avans ödemesinin yapılıp yapılmadığının tespiti ile, söz konusu sözleşme uyarınca davalı tarafça davacı tarafa avans ödemesi yapılmış ise bu avans ödemesinin davacı tarafça yapılan satışlarla karşılanıp karşılanmadığı, bu avans ödemesi sebebiyle davacının davalıya borcunun bulunup bulunmadığı hususlarında inceleme yapılarak rapor tanziminin istenmesine, c-yine b şıkkında yapılacak hesaplamada daha önce İstanbul… ATMnin… esas sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinde tespit edilen hususlarda göz önüne alınarak, burada düzenlenen rapor ile kendilerince düzenlenecek rapor arasında bir çelişki olması halinde bu çelişkinin sebebinin de raporlarında açıklanmasının istenmesi hususlarında rapor aldırılmasına karar verilmiş, bilirkişi olarak Mali Müşavir …, İşletme Mühendisi … ve Sektör Uzmanı … tayin edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda; taralarca incelemeye ibraz edilen yasal defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin yasal süresinde yaptırıldığı, taraflar arasında 08/10/2013 tarihli Dağıtım Sözleşmesi akdedildiğinin her iki tarafın da kabulünde olduğunu, davacı taraf sözleşmenin haksız fesih edildiğini iddia ederken davalı tarafın davacının edimlerini gereği gibi yerine getirmediğini (satış sonrası servis hizmetleri ile iflasın ertelenmesi talebi) gerekçesiyle sözleşmeyi haklı feshettiğini iddia ettiği, davalı tarafça davacının satış sonrası hizmetlerin yerine getirmediğine yönelik olarak dosyaya tüketici hakem heyeti kararları, müşterilerden gelen yazılar vb.sunulduğu, söz konusu belgelerin tarihlerin sözleşmenin feshinden önceki tarihleri kapsadığı gibi sözleşmenin feshi sonrası tarihleri de kapsadığının anlaşıldığı, söz konusu belgeler incelendiğinde takdiri mahkemeye ait olmak üzere davacının satış sonrası servis hizmetlerini tüm alıcılar yönünden yerine getirmediğinin anlaşıldığı, davacı tarafın iflas erteleme talep etmesinin en temel nedenlerinden birisinin satışlarının düşmesinin ve pazar payının azalmasının olduğu görülmekle tek başına davalının talep yetersizliğinden iflas ertelenmesi sürecine girildiğini söylemenin olanaklı olmadığı, davalının yeterli olmayan talepleri nedeniyle yurtiçi pazar payı düşen davacının yurtdışı satışlarının azalmasının da Çin faktörüne bağlı olduğunun anlaşıldığı, davacının ihracat satışlarının toplam satışlarının sözleşme öncesi 5 yıllık ortalaması %64 iken, sözleşme sonrası 5 yıllık ortalamasının %52 olarak gerçekleştiği, ancak her halukarda davalının talep yetersizliğinin davacının mali durumunun bozulmasında etkenlerden birisi oldğuu kanaatine varılmakla bu hususun mahkemenin takdirinde olduğu, davacı tarafça davalının yükümlülüklerini yerine getirmediği için iflas erteleme talep etmek zorunda kaldıklarının iddia edildiği, davacı iddiaları çerçevesinde yapılan incelemede davalı tarafça her yıl verilmesi gereken kasım raporlarının davacıya verilmediğine yönelik olarak davacı tarafça sözleşme devam ederken herhangi bir bildirimde bulunulduğuna yönelik olarak bir belgeye rastlanılmadığı, davalı tarafça incelemeye sunulan davacı şirket yetkilisince davalıya gönderilen 19/02/2008 tarihli mektupta önceki yılın Kasım raporlarını aldıklarının yer aldığı, ancak belirtilen mektup dahil davacı tarafça davalının siparişlerinin yetersiz olduğuna yönelik olarak davalı şirkete sürekli yazı gönderildiği, buna karşılık davalı tarafça davacının mal temin edilemediği gerekçesiyle siparişlerini iptal ettiği yönündeki yazışmaların dosyaya sunulduğu, davacının davalının reklam yükümlülüğünü yerine getirmediği iddiasıyla ilgili olarak yapılan incelemede, davalının 2003-2008 yılları arasındaki toplam pazarlama giderleri toplamı 1.334.301.673,89 TL, davalının davacı … Şirketi için yaptığını iddia ettiği pazarlama giderleri toplamının 2003-2008 tüm yıllar toplamının 21.372.782,29 TL olduğu, ancak davalı tarafça iddia edilen pazarlama giderlerinin davacı adına yapılıp yapılmadığı hususunun bilirkişi heyetinin uzmanlık alanına girmediğinden ve davalı tarafça dosyaya sunulan faturalarda da açıkça … Şirketine ait ibare yer almadığı, belirtilen nedenlerle davalının reklam yükümlülüğünü sözleşmede belirtilen oranlarda yerine getirip getirmediği hususunun bu aşamada net bir şekilde tespit edilemediği, davacının taraflar arasında akdedilen sözleşme öncesi pazar payı… verilerine göre ortalama %26,58 iken sözleşme sürecinde bu oranın ortalama %18,65’e indiği, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin haksız fesih edilip edilmediği hususunun uzmanlık alanları dışında olduğundan işbu rapordaki hesaplamaların mahkemenin takdirine göre yapıldığı, mahkemece davalının sözleşmeyi haklı olarak feshettiği kanaatine varılırsa bu durumda davacının huzurdaki dava yönünden müspet zarar vb.talep edemeyeceği, eğer mahkemece sözleşmenin haksız olarak feshedildiği kanaatinde ise sözleşmenin kalan süresi için davacının talep edebileceği müspet zararın mahkemenin takdirine göre sözleşme öncesi 5 yıllık pazar payı ve esas faaliyet karı ortalaması veya sözleşme süresince gerçekleşen pazar payı ve esas faaliyet karı ortalaması uygulanmak üzere alternatifli olarak aşağıdaki şekilde hesaplandığı;
Alternatif 1: davacının %26,58 (sözleşme öncesi 5 yıllık pazar payı ortalaması) pazar payı oranı ile yapması muhtemel satış tutarı toplamı 295.919.074,02 TL olup, davacının mahrum kaldığı ortalama kar tutarı 295.919.074,02 x %13,20=39.061.317,77 TL olarak hesaplandığı,
Alternatif 2: davacının %18,65 (sözleşme öncesi 5 yıllık pazar payı ortalaması) pazar pay oranı ile yapması muhtemel satış tutarı toplamı 207.633.210,33 TL olup, davacının mahrum kaldığı kar tutarı 207.633.210,33 x %3 =6.228.996,31 TL olarak hesaplandığı,
Davacının iflas erteleme başvurusunda bulunması nedeniyle benzer bir sözleşmeyi yapabilmesinin mümkün olmadığı ancak ticari hayatın olağan gerekleri dikkate alındğında 1 yıllık bir süreye ihtiyaç olduğu bu durumda aynı altarnatifler kapsamında müspet zararın iki altarnatifli olarak aşağıdaki şekilde hesaplandığı,
Alternatif 1: davacının %26,58 (sözleşme öncesi 5 yıllık pazar payı ortalaması) pazar payı oranı ile yapması muhtemel satış tutarı toplamı 112.925.884,03 TL olup, davacının mahrum kaldığı ortalama kar tutarı 112.925.884,03 x %13,20=14.906.216,69 TL olarak hesaplandığı,
Alternatif 2: davacının %18,65 (sözleşme öncesi 5 yıllık pazar payı ortalaması) pazar pay oranı ile yapması muhtemel satış tutarı toplamı 79.235.054,07 TL olup, davacının mahrum kaldığı kar tutarı 79.235.054,07 x %3 = 2.377.051,62 TL olarak hesaplandığı,
Davacı şirketin bandrol teşvikinden faydalanabilmesi için 95/7118 sayılı BKK çerçevesinde ihracat yapılmasının şart olduğu ev yapılan ihracat miktarı ile orantılı olarak yurtiçi teslimlerde bandrol teşvikinden (bandrol oranının %50’si oranında) faydalanabileceği, davacının sözleşmenin feshinden sonraki dönemde yapmış olduğu ihracat miktarının 1.294 adet ve ihracat tutarının 190.967,00 TL olduğu, bu çerçevede davacının talep edebileceği bandrol teşvik tutarının 15.277,36 TL olarak hesaplandığı davacının yapmış olduğu ihracat tutarı kadar bandrol teşvikinden de yararlanmış oldğuunun yasal defter ve dayanak belgelerden anlaşıldığı, bu nedenle davacının bandrol teşviki yönünden talep edebileceği herhangi bir tutarın olmadığı, davalı tarafça 11 nolu avans ödemesi ile ilgili olarak davacıya toplam 3.897.269,64 USD ödeme yapıldığı, 11 nolu avans ödemesi tutarının 4.000.000 USD olarak kararlaştırıldığı, davalının 102.730,36 TL tutarında eksik ödeme yaptığını, ancak davacının da almış oludğu 3.897.269,64 USD tutarındaku 11 nolu avans ödemesi karşılığında davacıya 2.831.324,24 USD – 2.831.324,24 USD = 1.065.944,72 USD tutarında eksik mal verdiği ve davacının davalıya bu tutar kadar borçlu olduğu yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Aldırılan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, taraflarca rapora beyan ve itirazlar sunulmuştur.
Mahkememizce tarafların rapora yönelik yapmış olduğu itirazlar, daha önce atanan heyette Reklam Uzmanının bulunmaması ve buna yönelik İstanbul Anadolu …Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasının Yargıtay tarafından bozulması dikkate alınarak yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılmasına karar verilmiş, bu kez bilirkişi olarak Mali Müşavir …, Reklam ve Pazarlama Uzmanı…, İşletme Uzmanı Mali Müşavir…, İcra İflas Uzmanı …ve Borçlar Hukuku Uzmanı … tayin edilmiş, bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda; Taraflar arasındaki dağıtım sözleşmesinin davalı tarafından 27/05/2008 tarihli feshinin haklı olup olmadığı konusunda nihai değerlendirme ve takdirin mahkemeye ait olduğu, bilirkişi heyeti tarafından yapılan inceleme ve tespitler neticesinde, taraflar arasında 08/10/2003 tarihinde akdedilmiş olduğu anlaşılan Dağıtım Sözleşmesinin normal koşullarda en erken sona erdirilebileceği tarihin 31/12/2010 olduğu görülmekle, bu sözleşmenin davalı tarafından 27/05/2008 tarihinde gerçekleştirildiği feshin mahkemece haksız olduğu yönünde değerlendirme yapılması halinde, bu feshin neticesinde davacının 57.260.414,46 TL miktarda müspet zararının doğmuş olduğunun kabulünün gerekeceği mütalaa edilmekte olduğu, ancak sözleşmenin 10.maddesinde tarafların 18 ay önceden bildirerek sözleşmeyi feshedebilecekleri düzenlendiğinden, bu hükümden kıyasen davacının yeni bir tek yetkili satıcıyla sözleşme yapabilmesi için makul sürenin 18 ay olduğu mahkemece değerlendirilecek olursa görevlendirme kararı uyarınca alternatifli olarak 18 aylık süre bakımından davacının mahrum kaldığı benimsenebilecek karının 24.636.391,42 TL olduğu düşünülebileceği, bundan başka rapor içinde de yer alan hususların yine bütün olarak gözetilmek üzere, davacının sahip olduğu teçhizat, makine, demirbaş, ham madde ve benzerlerinin değerlerlinin çok altında icra ihalesi ile satışı neticesinde, davacının uğradığı fiili/dolaylı zarar kaleminin 180.250.927,09 -29.831.528,43 TL (%16,55) = 150.419.398,66 TL olduğu, muhasebesel olarak belirlenmiştir. Bu seçenek (alternatif) saklı kalarak Borçlar Hukuku perspektifi ile bu teçhizatın 2.el piyasa ve aşınma değerinin genel hayat koşullarına göre de nazara alınması gerektiği bir ikinçi seçenek olarak mahkemece değerlendirilmeye uygun görülürse ve bu seçenekte 1/4 oranında daha hakkaniyet tenzilatına gidilmesinin de giderim belirleme noktasında düşünülebileceği ve bu alternatifte de mezkur rakamın 112.814.548,99 TL olarak tecessüm etmesinin değerlendirilebileceği, açıklanan sebeplerle davacının bandrol teşviki açısından talep edebileceği bir tutarın olmadığı, davacının 13/11/2012 tarihli dava dilekçesinde, davalı ile arasındaki 06/02/2008 tarihli 11 nolu avans sözleşmesi nedeniyle huzurdaki davalı yana borçlu olmadığının tespitini ve BK 195.maddesi kapsamında borçtan kurtarılmasını talep ettiğinin görüldüğü, davacının bu talebiyle ilgili görevlendirme kapsamında yapılan tespitlere nazaran davacının bu taleplerinin yerinde olmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Aldırılan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, bu kez mahkememizce aldırılan her iki bilirkişi raporu arasında çelişki bulunduğu anlaşılmış, bu kez bilirkişi olarak Mali Müşavir …, İşletme Uzmanı … , Reklamcı … Nitelikli Hesaplama Uzmanları Dr…. ve Dr…. tayin edilmiş ve davacı … davalı tarafın rapora yönelik yapmış olduğu itirazlarda dikkate alınarak davacı … davalı tarafın dava başlangıcından ileri sürdükleri iddialar da dikkate alınmak sureti ile taraflar arasında akdedilen 08/10/2003 tarihli dağıtım sözleşmesinin davalı tarafça feshedildiği hususu dikkate alınarak ve feshin haklı olup olmadığı konusundaki nihai takdir mahkememize bırakılmak sureti ile, öncelikle,
A) Davacı tarafça dağıtım sözleşmesinin feshinde 08/10/2003 tarihli dağıtım sözleşmesinin 2.1 Maddesinde belirtilen …’ı Tahmin Raporlarının yazılı olarak davalı tarafından verilip verilmediği, yine sözleşmenin 2.2. Ve 2.3. Maddesinde belirtilen 3 aylık siparişlerin verilip verilmediği, sözleşmenin 2.4. Maddesinde belirtilen sözleşme ürünlerinin satışını yaparken, alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki %16,5 oranındaki kazanç elde etmesini sağlayacak bir biçimde hesaplanacak hükmü (yani sözleşmenin 2.4. Maddesindeki düzenleme) ile sözleşmenin 4.1. Maddesindeki düzenleme, yani davalının sözleşme ürünlerini bölgede tanımak ve satmak amacı ile elinden gelen gayreti göstereceği ve madde 2.4. De belirtilen kendi alışı ile satış fiyatı arasındaki farkın %3,8 lik kısmına pazarlama masrafı için kullanacağı hükmü de dikkate alınarak ve bu hükümler uyarınca;
-Gerek davacı tarafın iddia ettiği şekilde kâr marjının %16,5 oranındaki kâr marjının %3,8’lik kısmı, yani kârın %23’lük kısmı uyarınca davalı şirket tarafından pazarlama ve reklam harcaması yapılıp yapılmadığı,
-Gerekse davalı tarafın iddia ettiği şekilde kârın %3,8’lik kısmını pazarlama masrafı için kullanacağı alternatifleri ile,
Davalı tarafından verilen reklam ve pazarlama harcamalarını ve bu kapsamda sözleşme uyarınca en iyiyi yapma yükümlülüğünü ve elinden gelen gayreti gösterme yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği hususunun hesaplanması ve tespiti,
Söz konusu inceleme yapılırken davalı tarafından doğrudan doğruya davacı ürünlerine yönelik yapılan reklam faturalarının ayrı bir sütun halinde gösterilmesi ve bunların miktarının tespiti,
Sadece davacı ürünleri olmaksızın davacı … davalı ürünlerinin birlikte reklamının yapıldığı (paylı reklam yada davacıya pay verilmiş faturaların ayrı bir sütün halinde gösterilmesi ve bunların miktarının tespiti)
Yine TV Stand faturalarının (davacı için yapılan) hesaplanması,
Davacı iddialarına göre davalının sözleşmede belirtilen bu yükümlülüklere aykırı davranışının oluşup oluşmadığı ve bu aykırı davranış sebebiyle davacının pazar kaybı yaşayıp yaşamadığı,
B) Davalı tarafın davacının iflasa sürüklenmesinde davacının yurt dışı satışlarının ağırlıklı olması ve ihracata yönelik olması, bu kapsamda davacı tarafın kendi yükümlüklerini yerine getirememesi sebebiyle iflas erteleme sürecine girdiği iddia edildiğinden gerekirse bu konuda davacı tarafından sözleşme dönemi kapsamındaki ihracat rakamları da incelenmek sureti ile davalı iddialarının yerinde olup olmadığı, davacı … davalı iddiaları dikkate alınarak pazar payının kaybedilmesinde davalının sözleşmesel yükümlülüklerine aykırı davranışının ve bu kapsamda davacı iddiası olan davalının sözleşmelere aykırı davrandığı iddiası ile iflas erteleme davasına muhatap kaldığı iddiasının değerlendirilerek yine iflas erteleme müessesesinin hukuki amacı da ve yasal düzenlemeler de gözönünde tutularak davacının iflasında davalının sözleşme edimlerini yerine getirmemesinin etkili olup olmadığı, bu kapsamda davalı tarafça sözleşmenin feshinde haklılık olup olmadığı, davalı tarafın sözleşme kapsamında davacının pazar payını büyütme yada koruma yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı, söz konusu tespitler yapıldıktan sonra,
Yine davacı tarafça İstanbul… ATM’ye açılan iflas erteleme davasında iflas erteleme sebebi olarak gösterdiği sebepler içerisinde davalı şirketle yapılan sözleşme hükümlerine aykırılıkların bulunup bulunmadığı,
C) Davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği 27/05/2008 tarihinden itibaren sözleşmenin normal sona erdirilme tarihi olan 31/12/2010 tarihine kadar uğramış olduğu müspet zararın (kâr yoksunluğunun tespiti) ile söz konusu zarar miktarının ne kadar olduğu hususunda rapor düzenlenmesinin istenilmesine,
-Yine bilirkişi heyeti tarafından feshin haklı olduğu kanaatine ulaşılsa dahi teknik olarak inceleme yapılarak 27/05/2008 tarihi ile 31/12/2010 tarihleri arasında müspet zarar kâr yoksunluğu tespitinin yapılması, ayrıca davacı tarafın davalı … A.Ş ile yapmış olduğu dağıtım sözleşmesine benzer bir sözleşmenin davacı şirket tarafından ne kadar makul bir süre içerisinde yapılabileceği hususunun tespit edilerek bu makul süre tespiti, fesih tarihi itibari ile sözleşmenin normal olarak biteceği 31/10/2010 tarihi arasında geçecek süreden daha kısa bir sürede ise bu süre yönünden de aynı şekilde hesaplama yapılmasının istenilmesine,
D) Davacı ile davalı arasında 06/02/2008 tarihinde akdedilen 11 nolu avans ödeme sözleşmesi nedeniyle davalı tarafından davacıya yapılan 4.000.000 USD cinsindeki avans ödemesinin davalı tarafından dava dışı garantör … A.Ş’den 1.065.0945,40 USD nin teminat mektubunun bozdurulması sureti ile tahsil edildiği ve … A.Ş tarafından İstanbul … ATM’nin … Esas 2011/45 Karar sayılı dosyası ile açılan menfi tespit davasının reddedildiği ve … tarafından yapılan ödemenin davacı şirket tarafından 3. Şahıs …’ya ödendiği iddia edildiği ve mahkememize menfi tespit ve istirdat davasının açıldığı, (ödeme iddiası ile istirdada dönüştüğü) hususu hatırlatılarak davalı tarafça tazmin edilen bu avans ödemesinin davacı tarafça davalıya satışı yapılan ürünlerle karşılanıp karşılanmadığı, bu kapsamda davalı tarafından 3. Kişi garantörün teminat mektubunun bozdurulması sureti ile tahsil ettiği bedel sebebi ile davacının davalıya borçlu olup olmadığı, ve davacı tarafından 3. Şahıs …ya söz konusu borcun ödenip ödenmediği, bu kapsamda davacının davalıdan istirdat talebinde bulunup bulunamayacağı hususlarında inceleme yapılmasının istenilmesine,
Davalı tarafça reklam faturası suretlerinin incelemeden önce yada en geç inceleme sırasında tamamının inceleme ara kararı doğrultusunda doğrudan doğruya davacı ürünlerine yönelik yapılan reklam faturalarının ayrı klasör halinde ve ayrı bir şekilde listelenerek ve yine sadece davacı ürünleri olmaksızın davacı … davalı ürünlerinin birlikte reklamının yapıldığı ve bu suretle paylı reklam yada davacıya pay verilmiş reklam faturalarının ayrı bir sütun halinde gösterilmesi ve yine buna yönelik faturaların ayrı klasör halinde mahkememize sunulmasının istenilmesine karar verilmiş,, bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda; sözleşmenin 2.1 maddesi kapsamında Davalı şirketin Kasım ayı raporlarını vermediği ve sözleşmenin 2.2,ve 23. maddesinde belirtilen 3 aylık siparişlerinde ilgili madde kapsamındaki oranlara, sözleşme şartlarına uygun olmadığı tespit edildiği, sözleşmenin 4.1. maddesindeki kapsamında davacı tarafın iddia ettiği şekilde % 16,5 oranındaki kar marjının %3,8’lik kısmı, yani %23’lük kısmı uyarınca davalı şirket tarafından reklam hizmetinin gerçekleştirilmediği, davalı tarafın iddia ettiği şekilde kann %3,8’lik kısmına karşılık davalının reklam hizmetini gerçekleştirdiği ancak, raporumuzun 51. say fasında davalı şirketin 18,12,2013 tarihli dilekçesinin ekinde ibraz ettiği … ön inceleme raporunda karın %23’lük kısmının dikkate alınması yönünde ikrarının bulunduğu görülmüş, davalının en iyiyi yapma yükümlülüğünü ve elinden gelen gayreti gösterme yükümlülüğünü yerine getirmediği belirlendiği, davacı şirketin sözleşme dönemi öncesinde ortalama pazar payının %26,58 olduğu ancak sözleşme akdedilme tarihi itibariyle Davacı şirketin pazar payının % 18,28 olduğu vc sözleşme fesih tarihi itibariyle Davacı şirketin Pazar payının % 4,48 ‘lcre gerilediği ve davalı şirketin sözleşmede belirtilen yükümlülüklere aykırı davranışından dolayı pazar kaybı yaşandığının tespit edildiği, tüm bu tespitler ışığında, davalının malların satımı ve tanıtımı için en iyi gayreti gösterme şeklinde ifade edilen sürümü artırma borcunu yerine getirmediği, bu sebeplerle best efforts yükümlülüğünü ihlal ettiği sonucuna varıldığı, davacının İflas erteleme sürecine girmesinde etkili olan bu aykırılıkların, iflâs erteleme sürecinden 5 ay sonra ileri sürülmesinin ve servis hizmetlerinin … tarafından yerine getirileceğinin belirtilmesinin ardından bunun gerekçe olarak gösterilmesinin MK. m. 2’deki dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağı, ayrıca iflas erteleme müessesesinin iflası önleme amacı taşıması ve daha çok şirketler hukuku çerçevesinde olması sebebiyle de davalının 27.05.2008 tarihli feshinin haksız olduğu mütalaa edildiği, davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği 27/05/2008 tarihinden İtibaren sözleşmenin normal sona erdirilme tarihi olan 31/12/2010 tarihine kadar uğramış olduğu müspet zararın; davacı şirketin sözleşme öncesi Pazar payının % 26,58 olması ve bu doğrultuda talep edebileceği müspet zarar 78.793,572,00 TL olup, Davacı şirketin sözleşme tarihi olan 08.10,2003 tarihindeki … Pazar Payının % 18,28 olduğu da dikkate alınmak suretiyle davacının talep edebileceği müspet zararı 67.373,233,68 TL olduğu, dava dosyası kapsamında 10.09.2019 tarihli 2. bilirkişi heyeti tarafından Davacı şirketin sahip olduğu teçhizat, makine, demirbaş, hammadde vc benzerlerinin, değerlerinin çok altında icra ihalesi ile satışı neticesinde, dava dosyasında yer alan 2, Raporda yapılan hesaplamadan dolayı Heyetimizce hesaplama yapıldığı, ancak bu husustaki takdirin mahkemeye ait olmak üzere davalının sözleşme fesih ile birlikte fiili/ dolaylı zararı 203,228.799,99 TL olduğu, davacı tarafın davalı ile yapmış olduğu dağıtım sözleşmesine benzer bir sözleşmenin benzerinin yapılamayacağının değerlendirilebileceği mütalaa edilmiştir, Ancak taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 10.maddesi kapsamında sözleşmenin en erken 18 ay öncesinde feshedilmesi hususundaki hükümden hareketle, davacının yeni bir tek yetkili satıcıyla sözleşme yapabilmesi için makul sürenin 18 ay olduğu yüce Mahkemenizce değerlendirilecek olursa sözleşmenin fesih tarihi 27,05.2008 ile 31/12/2010 sözleşme sonu dikkate alınmak suretiyle davacının pazar kaybının %26,58 olduğu varsayımı üzerine davacının mahrum kaldığı karının 46,310.322,54 TL olduğu, davacının pazar kaybının % 18,28 olduğu varsayımı üzerine davacının mahrum kaldığı kar 39.911.823,51 TL olduğu, davacı ile davalı arasında 06/02/2008 karihinde Akdedilen 11 Nolu Avans Ödeme Sözleşmesi kapsamında; Davacı şirketin 4.672.205,65 TL karşılığı 3.897.269,64 USD avans ödemesi aldığı, Davacı şirketin 3,028.233,99 TL karşılığı 2.462.339,94 USD avans karşılığı mal tesliminde bulunduğu, Davacı şirketin 446.181,12 TL karşılığı 368.984,98 USD avans karşılığı mal teslimi (… Faturalarının … Payı), Davalının 1.197.790,54 TL karşılığı 1,065.944,72 USD alacağının İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… E sayılı dosyasında verilen karara istinaden 3. şahıs … A,Ş. tarafından 26.12,2012 tarihinde 2.717,059,88 TL olarak ödendiği ve bu kapsamda Davacının Davalıdan İstirdat talebinde bulunamayacağı ve Davacının bu yönde talebinin yerinde olmadığı yönünde görüş ve kanaat bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalının beyanları, ibraz edilen deliller, mahkememizce aldırılan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; Dava dosyasındaki taraf beyanları ve toplanan deliller ele alındığında; davacı ile davalı arasında 08.10.2003 tarihinde kurulan Dağıtım Sözleşmesinin, davalı … tarafından, … Noterliğinin 27 Mayıs 2008 tarih ve… numarasıyla onaylı ihtarıyla davacı …’nın İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası ile iflasın tespiti ve ertelenmesi talepli dava açtığı, ayrıca İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasıyla dava dışı … Şti. tarafından davacı … aleyhine iflas davası açıldığı; ayrıca …’ya gönderilen … Noterliğinden tasdikli 21 Nisan 2008 tarih ve … ve 24 Nisan 2008 tarih ve … sayılı ihtarlarında belirtildiği üzere nihai tüketicilere sunulan servis ve bakım gibi satış sonrası hizmetlerini verme taahhüdüne aykırı davranıldığı, tüketici mahkemeleri ile hakem kararlarının uygulanmadığı gerekçesiyle Dağıtım Sözleşmesinin 10.2.3. ve 10.2.4. maddelerine dayanılarak feshedildiği anlaşılmaktadır.
Sunulan belgelerden davacı …’nın 13.12.2007 tarihinde iflas ve iflasın ertelenmesi talepli başvuruda bulunduğu, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyada tedbir kararı verdiği, akabinde 09.09.2008 tarih ve 2008/467 Karar sayısıyla iflâsın bir yıl süreyle ertelenmesine karar verildiği, 09.09.2009 tarihinde de iflas ertelemesinin bir yıl daha uzatılmasına karar verildiği, kararın müdahiller tarafından temyiz edildiği, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 29.03.2012 tarih ve 712/2469 sayılı kararıyla kararın bozulduğu ve 14.04.2014 tarihinde de …’nın iflasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davalının fesih için dayandığı Dağıtım Sözleşmesinin 10.2.3 ve 10.2.4. maddeleri şu şekildedir:
“10.2. Madde 10.1.’de yer alan hükümler saklı kalmak üzere, Taraflardan her biri esaslı nedenlere dayanmak sureti ile herhangi bir ihbar öneli vermeksizin Sözleşmeyi süresinden önce feshedebilir. Bu durumda Sözleşme yazılı olarak feshedilecektir.
Aşağıdaki durumların varlığı halinde esaslı nedenler var sayılır:
10.2.3. Taraflardan herhangi biri hakkında, Bölgede geçerli olan aciz hali veya iflas hukuku hükümleri gereğince başvuruda bulunulmuş olması, veya
10.2.4. Taraflardan herhangi birinin, diğer Tarafın makul şartlarda bu Sözleşmeyle bağlı kalmasının beklenemeyeceği ölçüde ödemelerini vadesinde yapmaması veya Sözleşme hükümlerini esaslı bir şekilde ihlal etmesi.”
Fesih ihtarının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 324 gereğince, şirketin aciz halinde bulunduğu şüphesini uyandıran emareler mevcutsa yönetim kurulu aktiflerin satış fiyatları esas olmak üzere bir ara bilançosu tanzim eder. Şirketin aktifleri şirket alacaklarının alacaklarını karşılamaya yetmediği takdirde yönetim kurulu bu durumu derhal mahkemeye bildirmeye mecburdur. Mahkeme bu takdirde şirketin iflasına hükmeder. Şu kadar ki; şirket durumunun ıslahı mümkün görülüyorsa yönetim kurulu veya bir alacaklının talebi üzerine mahkeme iflas kararını tehir edebilir. Bu halde mahkeme, envanter tanzimi veya bir yediemin tayini gibi şirket mallarının muhafazası için lüzumlu tedbirleri alır. Yürürlükteki 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu m. 377’de de benzer düzenlemeler bulunmaktadır. Ancak, iflas erteleme kurumu kaldırılmış, yerine konkordato düzenlemesi değişiklikleriyle birlikte getirilmiştir. İflasın ertelenmesi kaldırıldığından, İİK m. 179’da değişiklik yapılmış, 179/a, 179/b ve 179/c hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.
İİK m. 179’un 2018 yılındaki değişiklikten önceki haline göre sermaye şirketleri ile kooperatiflerin, aktiflerin muhtemel satış fiyatları üzerinden düzenlenen ara bilançoya göre borca batık olduğu idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler veya şirket ya da kooperatif tasfiye hâlinde ise tasfiye memurları veya bir alacaklı tarafından beyan ve mahkemece tespit edilirse, önceden takibe hacet kalmaksızın bunların iflasına karar verilir. Şu kadar ki, idare ve temsil ile vazifelendirilmiş kimseler ya da alacaklılardan biri, şirket veya kooperatifin malî durumunun iyileştirilmesinin mümkün olduğuna dair bir iyileştirme projesini son bir yıldan uzun süre ile şirket merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebilir. İyileştirme projesinde, yeni nakit kaynak konulması dâhil nesnel ve gerçek kaynaklar ve önlemler ile erteleme süresince tüm işletme giderlerinin ve çalışma sermayesinin nasıl karşılanacağı gösterilir.
Dağıtım Sözleşmesinin 10.2.3. maddesinde, aciz hali veya iflas hukuku hükümleri gereğince başvuruda bulunulması denildiğinden; iflas erteleme talepli iflas başvurusunun hukuki nitelendirilmesi yapılması gereği doğmuştur. Fesih ihtarının gönderildiği tarihteki düzenlemelere bakıldığında iflasın ertelenmesi talebinin, mevcut borca batıklık durumunun iyileşmesinin, giderilmesinin mümkün olduğu hallerde başvurulduğu, mahkemece iflasın ertelenmesine karar verilmesi durumunda iflasa ilişkin hükümlerin uygulanmadığı, ancak alacaklıları koruyucu düzenlemelere yer verildiği görülmektedir. Yani iflasın ertelenmesi, sermaye şirketlerinin kurulu tezgahlarını bozmamak, böylelikle şirketin varlığını korumasında, ayakta kalmasında menfaati bulunan çalışanları, kredi verenleri, pay sahipleri, sözleşme ilişkisi içerisinde bulunanları bu şekliyle korumak olduğu anlaşılmaktadır. Bu ilişkilerin devamı sağlanarak, diğer taraftan başvuruda bulunan şirket de korunmaktadır. İflas ise, şirketin varlığını sona erdirmeye yönelik icrai faaliyetlerin bütünüdür. İflasta amaç, borçların ödenmesi, alacakların tahsili, neticesinde ise şirketin ticaret sicilinden silinerek varlığına son vermektir. Bu açılardan bakıldığında, iflas erteleme başvurusunun, iflas hukuku hükümlerinin uygulanmasını engelleyen, daha çok şirketler hukukuyla ilgili bir mesele olduğu anlaşılmaktadır. Sadece sermaye şirketlerinde bu yola başvurulabilmesi de meselenin şirketler hukuku yönünün daha ağır bastığı anlaşılmaktadır.
Bu açılardan bakıldığında Dağıtım Sözleşmesinin 10.2.3. maddesinde geçen aciz hali veya iflas hukuku hükümleri gereğince başvuruda bulunulmuş olması ifadesinin, taraflardan herhangi birinin hukuki varlığını sona erdirmeye yönelik İİK 178 maddesinde ve 6762 sayılı TTK 324 maddesinde düzenlenen iflas başvurusu olduğu, iflas erteleme talebinin ise iflası engellediği ve şirketin mevcut ilişkiler ağını korumayı sağladığı için madde kapsamında değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır.Yine 3 şahıslar tarafından açılan herhangi bir iflas davasınında sözleşmedeki madde kapsamında değerlendirilebilmesi için iflas kararının verilmesi gerektiği salt başvuru yapılmış olmasının sözleşmenin feshi için yeterli olmadığı değerlendirilmiştir.
Hal böyle olmasına rağmen, davacı tarafça iflas erteleme talebinde bulunmaya davalının sebebiyet verdiği yönündeki iddiasına karşılık davalı …’nın bu iddiaları reddetmesi neticesinde; iflas erteleme başvurusuna davalının sebebiyet verip vermediği, MK m. 2 çerçevesinde değerlendirilmiştir. Çünkü, eğer davalının eylemleri neticesinde davacı borca batıklık durumuna düşmüşse, 27.05.2008 tarihindeki ihtarda belirtilen bu yöndeki sebep, MK m. 2 çerçevesinde dikkate alınmamak icap edecektirİlk bilirkişi raporu ile ikinci rapor arasında çelişki bulunması dolayısıyla alınan üçüncü bilirkişi raporu, somut olaya uygun değerlendirmeler içermesi nedeniyle hükme esas tutulmuştur. Raporda da belirtildiği üzere; taraflar arasındaki 08.10.2003 tarihli Dağıtım Sözleşmesi, tek satıcılık sözleşmesidir. Tek satıcılık sözleşmesi, kanunda düzenlenmemiş olmakla isimsiz bir sözleşme olmakla birlikte uygulamada sıklıkla karşılaşılan tipik bir sözleşmedir. Bu sözleşme uyarınca da tek satıcının en temel borçlarından birisi, uygun şartlar altında malların sürümünü artırmaktır. Tek satıcının sürüm arttırma yükümlülüğü sözleşmede düzenlenmese bile tek satıcılık sözleşmesinin hukuki niteliği gereği mevcuttur.Kaldıki taraflar arasındaki sözleşmenin 4.1 maddesinde … sözleşme ürünlerini tanıtmak ve satmak amacıyla elinden gelen tüm gayreti gösterecektir,ifadesi ile davalı şirketin best efforts yükümlülüğü düzenlenmiştir
Taraflar arasındaki Dağıtım Sözleşmesi m. 4.1.’de aynen “…, Sözleşme Ürünlerini bölgede tanıtmak ve satmak amacıyla elinden gelen gayreti gösterecektir. Genel kural olarak …, madde 2.4.’te belirtilen kendi alışı ile satış fiyatı arasındaki farkın %3,8’lik kısmını pazarlama masrafı için harcayacaktır” biçiminde düzenleme yer almaktadır. 2.4. maddede ise “Taraflar arasındaki alış fiyatları, …in kendi bayilerine Sözleşme Ürünlerinin satışını yaparken alış fiyatı ile satış fiyatı arasında %16,5 oranında kazanç elde etmesini sağlayacak bir biçimde hesaplanacaktır (Bu oran … marka yazarkasalar için %15, … marka yazarkasalar için %12 olacaktır)” şeklindedir. Sözleşme m. 4.1.’de best efforts, yani Türkçesiyle en iyi gayreti gösterme borcu davalı …’ya yüklenmiştir. En iyi gayreti gösterme borcu, hem malların tanıtımı hem de satımı için davalıya getirilmiş bir borçtur. Ayrıca m. 4.1.’in ikinci cümlesinde yer alan “genel kural olarak ifadesi”, tek satıcılık ilişkisinin özelliği dikkate alındığında bir alt sınır olarak algılanmalıdır. Yani, malların tanıtımı ve satımı için en iyi gayreti gösterme yükümlülüğü, alış ile satış fiyatı arasındaki farkın (kar marjının) %3,8’lik kısmından daha fazlasını harcamak ve başka türlü gayretler içerisinde olmayı da gerektirir. Ayrıca tek satılık ilişkisinin kendine özgü özelliği ve süreklilik arz edişi de bunu gerektirir.
Davalı taraf, 39 klasörden oluşan toplam 4.333 adet pazarlama ve reklam harcamalarına ilişkin faturaları dosyaya ibraz etmiştir. Yaptırılan bilirkişi incelemesinde, faturalardan bir kısmının doğrudan davacı ürünlerine yönelik olduğu, bazılarında davacı ürünlerinin yer almadığı ancak bunlara pay verildiği, bir kısmının ise TV stantlarına ilişkin bulunduğu tespit edilmiştir. Alınan üçüncü bilirkişi raporunda; davacı ürünlerine yönelik olduğu iddiasıyla sunulan 1048 adet faturadan 633’ünün toplam meblağının KDV hariç 9.230.885,16 TL’lik reklama ilişkin olduğu, geri kalan 5.870.213,27 TL karşılığı415 adet faturanın sözleşme konusu ürünleri ile ilişkisinin tespit edilemediği; paylı reklam iddiasıyla 1969 adet faturanın sunulduğu, bunlardan 5.059.605,19 TL meblağlı faturada el yazısıyla … ürünlerinin yazıldığı, fatura ekinde sözleşme konusu ürünlere ilişkin olduğuna dair bir belgenin yer almadığı; 275 adet Telefunken TV standına yönelik fatura meblağının 771.555,32 TL olduğu; sözleşme dönemi boyunca 711.390.000 TL’lik ürün satıldığı, bunların alış tutarının 634.848.000 olduğu, farkın 76.542.000 TL bulunduğu, %23 ile olması gereken reklam harcamasının 17.604.660 TL, %3,8 ile olması gereken reklam harcamasının 2.908.596 TL olarak hesaplandığı; toplam 10.002.440,48 TL’lik reklam ve pazarlama harcamasının %23 ile hesaplanan 17.604.660 TL’nin altında kaldığı, böylelikle davalının bu oranda harcama yapmadığı tespit edilmiştir.
Burada davalı şirket tarafından gerekli reklam harcamalarının yapılıp yapılmadığı bu harcamaların oranının ne olması gerektiği ve Mahkememizce davalının yapması gerektiği reklam harcamasının karının %23 olması na yönelik gerekçe üzerinde de durmak gerekmiştir.
Taraflar arasında aktedilen dağıtım sözleşmesinin 4.1 maddesi aynen “… Sözleşme Ürünlerini Bölgede tanıtmak ve satmak amacı ile elinden gelen gayreti gösterecektir.Genel kural olarak ,… ,Madde 2.4 te belirtilen kendi alışı ile satış fiyatı arasındaki farkın %3,8 lik kısmını pazarlama masrafları için kullanacaktır” ibaresi mevcuttur.
Madde 2.4 de ise “Taraflar arasındaki alış fiyatları ,… in kendi bayilerine sözleşme ürünlerinin satışını yaparken alış fiyatı ile satış fiyatı arasında %16,5 oranında kazanç elde etmesini sağlayacak bir biçimde hesaplanacaktır. “ hükmü mevcuttur
Burada davalı tarafın reklam yükümlülüğü hesaplanırken davalı tarafın Mahkememiz dosyasında ileri sürdüğü gibi davalının karının % 3.8 lik kısmının mı dikkate alınması gerekiği yoksa davacının iddiası gibi davalının alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki fark olan %16,5 in 3.8 I yani davalının toplam karının %23 ünün mü esas alınması gerektiği hususnu değerlendirmek gerekmiştir.Her ne kadar davalı taraf Mahkememiz dosyasında reklam yükümlüğünün karın % 3,8 I olduğunu ileri sürmüş isede bizzat kendisinin delil olarak dayandığı ve celbedilen İstanbul Anadolu 5Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasına sunduğu cevap dilekçesinin 14-15-16 sayfalarında ” müvekkilimiz şirketin dağıtım sözleşmesi ile üstlendiği elinden gelenin en iyisini yapma – Best eforts yükümlülüğü kar marjının ( %16.5 ) 3,8 lik kısmını ( yani karının %23 nü ) reklam – pazarlama amacıyla kullanmaktan ibarettir. ” şeklinde ikrarda bulunmuş ve davalı şirket tarafından karın %23’ünden fazla reklam yaptığını iddia etmiştir.
Nitekim davalı şirketin, 18.12.2013 tarihli dilekçesi ekinde sunduğu deliller arasında … AŞ tarafından hazırlanan 02.02.2011 tarihli … Ön İnceleme Raporunda, davalı … yetkililerinin %3,8’lik reklam harcamasının … lehine olarak %16,5’lik kârın 3,8 puanını, yani kârın %23’ünü ifade ettikleri belirtilmiştir. Davalı tarafından sunulan belge de dikkate alındığında, davalının Dağıtım Sözleşmesi uyarınca alış fiyatı ile satış fiyatı arasındaki %16,5’lik kazancının, 3,8 puanını, bir diğer deyişle kârının %23’ünü reklam ve pazarlama harcaması yapması gereği ortaya çıkmaktadır. bu veriler ışığında davalı tarafın reklam yükümlülüğünün karının %23 ü olarak almak gerekmiştir.Bilirkişi heyetleri tarafından yapılan hesaplamalara göre davalının brüt karının 76.542.000 Tl olduğu buna göre davalının % 23 üzerinden yapması gereken reklam harcamasının 17.604.660 Tl olduğu 2.ci ve özellikle 3. raporda ayrıntıları ile belirtildiği üzere davalı tarafça ibraz edilen ve dava dışı firmalar tarafından davalı adına düzenlenmiş olan reklam faturalarından faturanın kesildiği anda fatura üzerindeki açıklamalar faturanın düzenlenişi gibi kıstaslar dikkate alınarak doğrudan doğruya davacı ürünlerine ait reklamların yapıldığının fatura içeriğinden anlaşılabilen faturalar toplamının 9.230.885,16 TL olduğu yine davacı ürünlerine ait stand ücretlerinin toplamının 771.555.,32 Tl olduğu toplam pazarlama için yapılan masrafın 10.002.440,48 Tl olduğu ,davalı tarafından ibraz edilen diğer faturaların ise yine dava dışı firmalar tarafından davalı firmaya kesilen faturalar olduğu fatura içeriklerinden sözkonusu faturalarda verildiği iddia olunan reklamların davacı ürünlerine ilişkin verildiğini ispatlayan herhangi bir ibarenin yer almadığı bu faturalar üzerine davalı firma tarafından kurşun kalemle … Payı ibaresiyle farklı oranlarda olmak üzere çeşitli rakamların yazldığı ancak bu faturaların içeriğinde sunulan hizmetlerde davacı … ürünlerinin de reklamının yapıldığına yönelik reklam ordinosu ,broşür resim tv yayını açıklama yada ilgili faturaya ait reklam dökümleri vs gibi belgelerin sunulmadığı ,davalının davacı dışında kendi ürünlerinin de bulunduğu dolayısıyla bu reklam faturalarının kendi ürünleri içinde yapılmış olabiliceği,fatura üzerine kurşun kalemle yapılan eklemelerin delil vasfının bulunmadığı dolayısıyla davalı tarafından ibraz edilen diğer faturaların davacı ürünlerine yönelik yapılan reklamlara ilişkin olduğunun ispatlanamadığı göz önüne alındığında davalının reklam ve pazarlama yükümlülüğünü yerine getirmediği sonucuna varılmıştır.
Sözleşmeye aykırılıkların sözleşme dönemi için doğurduğu zararlar, yukarıda ifade edildiği üzere, İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı yargılamanın konusudur. Mahkememiz yargılamasında sözleşmeye aykırılıkların ele alınması, davalı eylemleri neticesinde davacının iflas erteleme başvurusunda bulunup bulunmadığını tespit etmek ve böylelikle feshin haklı yahut haksız olduğu konusunda karara varmak bakımındandır. Bu amaçla alınan ve Mahkememizce hükme esas tutulan 3. Bilirkişi raporunda, davacının sözleşmenin imzalandığı Ekim 2003 ayında piyasa payının %18,28 olduğu, …Derneği (…) verilerine göre sözleşme sonrasında bunun %4,48’lere kadar gerilediği, piyasa payındaki azalışın 2006 ve 2007 yıllarında hızlı bir seyir gösterdiği tespit edilmiştir. Ayrıca davacının yurt dışı satışlarında da düşme gözükse de, taraflar arasındaki sözleşmenin iç pazara yönelik olması neticesinde, iç pazara olan etki dikkate alınmıştır. Bilirkişi heyeti tarafından yapılan hesaplamada ise bu oran dikkate alındığında 17.604.660 TL olması gereken reklam harcamasının altında, 10.002.440,48 TL’lik harcama yapıldığı anlaşılmıştır. Bu tespitler ışığında davalı …’nın yeteri kadar reklam ve pazarlama harcaması yapmadığı, Dağıtım Sözleşmesinin 4.1. maddesine aykırı davrandığı anlaşılmıştır.
Dosyaya sunulan belgelerden, Dağıtım Sözleşmesinin 2.1. maddesinde yer alan her yıl Kasım ayında, bir sonraki yıla ilişkin satış tahminlerinin, piyasa koşulları, payları ve satılan ürünlerin miktarları da dahil olacak şekilde …’ya bildirileceği borcunun da yerine getirilmediği görülmektedir.
Dağıtım Sözleşmesi m. 2.2.’de ise üç aylık siparişlerin, her ayın 10’unda …’ya bildirileceği kararlaştırılmıştır. Dosyaya sunulan belgelerden, Davacı … yetkilisi …’nin… yetkilisi Wolfgang Coldberg’e gönderdiği 05.09.2006 tarihli yazıda, üç aylık sipariş sistemini başlatmanın doğru bir tedbir olacağının belirtildiği; bunun üzerine 21 Ağustos 2006 tarihli e-mailden başlayarak 09 Nisan 2008’e kadar üç aylık sipariş e-maillerinin davalı tarafından davacıya gönderildiği anlaşılmaktadır. Davalı tarafından gönderilen sipariş e-maillerine davacı tarafından, yeteri kadar ürün siparişi verilmediği ileri sürülerek itiraz edilmiştir. Her ne kadar Dağıtım Sözleşmesinin 13. Maddesinde, taraflar arasındaki yazışmalar bakımından belirli şekil şartları getirilmişse de, davacı taraf, üç aylık siparişlerin gönderiliş biçimine itiraz etmemiş, sadece en üstün gayreti gösterme borcu bakımından siparişlerin yetersizliğine değinmiştir. Ayrıca bilirkişi heyetince yapılan tespitte de, üç aylık siparişlerin, Dağıtım Sözleşmesi m. 2.2.’de öngörülen oranlarda olmadığı tespiti yapılmıştır.
Sözleşmeye aykırılıkların sözleşme dönemi için doğurduğu zararlar, yukarıda ifade edildiği üzere, İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı yargılamanın konusudur. Mahkememiz yargılamasında sözleşmeye aykırılıkların ele alınması, davalı eylemleri neticesinde davacının iflas erteleme başvurusunda bulunup bulunmadığını tespit etmek ve böylelikle feshin haklı yahut haksız olduğu konusunda karara varmak bakımındandır. Bu amaçla alınan ve Mahkememizce hükme esas tutulan 3. Bilirkişi raporunda, davacının sözleşmenin imzalandığı Ekim 2003 ayında piyasa payının %18,28 olduğu, … Derneği (…) verilerine göre sözleşme sonrasında bunun %4,48’lere kadar gerilediği, piyasa payındaki azalışın 2006 ve 2007 yıllarında hızlı bir seyir gösterdiği tespit edilmiştir. Ayrıca davacının yurt dışı satışlarında da düşme gözükse de, taraflar arasındaki sözleşmenin iç pazara yönelik olması neticesinde, iç pazara olan etki dikkate alınmıştır.
Bu noktada davalı şirket yetkilileri tarafından davacı şirkete hitaben gönderilen 5.2.2007 tarihli yazıda ” Ürünlerimizin dağıtımı için orta ve üst sınıf tüketici elektroniği ürünlerine, tercihen de…Markası altında ağırlık vermek istiyoruz ; Türkiyede ki işlerimiz için … Markası altındaki kahverengi eşyaları ürün gamımızda gerekli görmüyoruz ” şeklinde yazı gönderdiği bu yazı ilede davalı şirketin davacı tarafından üretilen … marka ürünlerin davalı tarafça ürün yelpazesinden çıkartıldığı ,aynı dönemde davalının davacıdan ürün siparişi ve satışları ile reklam harcamalırınında keskin bir şekilde düşüşe geçtiği görülmüştür.
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, davalının yeteri kadar sipariş vermediği, malların dağıtımı ve tanıtımı için yeterli miktarda reklam harcaması yapmadığı, en iyi gayreti gösterme borcuna aykırı davrandığı,davacı şirkete ait … ürünlerinin ürün yelpazesinden çıkartıldığı, bu sebeplerle davacının yurt içi piyasa payını, 5 yıllık süreçte %18,28’den %4,48’lere kadar gerilediği, davalının sözleşmeye aykırılıkları ile davacının iflas erteleme başvurusunda bulunması, borca batıklığı arasında uygun illiyet bağı bulunduğu anlaşıldığından, 27.05.2008 tarihli fesihte Dağıtım Sözleşmesinin 10.2.3. maddesine dayanılması, MK m. 2’deki dürüstlük kuralıyla da bağdaşmayacaktır.
Davalı … tarafından 27.05.2008 tarihli fesih bildiriminde dayanılan bir diğer husus da, tüketicilere yönelik servis hizmetlerinin sağlanmadığı iddiasıdır. Davalı, bunu ispat zımnında dosyaya tüketici hakem heyeti kararları ile tüketici mahkemesi kararlarını ibraz etmiştir. Sunulan belgelerden, Dağıtım Sözleşmesi m. 5.4. uyarınca …’nın satış sonrası bakım ve servis hizmetlerini, grup şirketlerinden olan… AŞ (…) aracılığıyla yerine getireceğinin kararlaştırıldığı, …’ın 17.04.2008 tarihli e-maili ile 18.04.2008 tarihinden itibaren Telefunken, Siemens,…marka ürünler için servis hizmetinin kendileri tarafından yapılmayacağını, kendilerine hizmet faturası kesilemeyeceğini tüm servislere bildirdiği, …’nın …’ya gönderdiği … Noterliğinin 21 Nisan 2008 tarih ve … numaralı ihtarında …’ın servislere gönderdiği 17.04.2008 tarihli e-mailinin Dağıtım Sözleşmesi m. 5.4.’e aykırı olduğunun bildirildiği, …’nın 22.04.2008 tarihli mesajıyla servis hizmeti faturalarının kendileri tarafından ödeneceğinin, bunun için önceden malzeme fiyatı belirlenerek onay alınması gerektiğinin, …, … ve…markalı ürünlerin hizmet faturalarının … tarafından ödeneceğinin servislere bildirildiği, aynı yönde bildirimin …Noterliğinin 22 Nisan 2008 tarih ve…sayılı ihtarıyla davalı …’ya yapıldığı, servis hizmetlerinin kendileri tarafından sağlanacağının ihtar edildiği, davalı …’nın 24 Nisan 2008 tarih ve 18805 sayılı ihtarıyla …’nın servislere gönderdiği 22 Nisan 2008 tarihli e-mailin kabul edilmediğinin,…marka ürünlerin servis akıbetinin belirsiz olduğunun, …’nın servis ağı kurmak zorunda bulunduğunun, tüketicinin diğer seçimlik haklarından bahsedilmediğinin ihtar edildiği anlaşılmaktadır.
Davalının eylemleri neticesinde davacının piyasa payının %4,48’lere gerilemesinin, servisleri de yaşanan olumsuzluklardan etkileyeceği açıktır. Dava dışı …’ın servis hizmetini bırakması akabinde 22.04.2008 tarihinde …, servis hizmetlerini bizzat kendisi üstlenmiştir. Ayrıca Dağıtım Sözleşmesinin eki olan 1 numaralı ekte,…marka ürünler, sözleşme ürünleri kapsamında yer almamaktadır; dolayısıyla bu ürünlere ilişkin Dağıtım Sözleşmesi m. 5.4. anlamında servis ve satış sonrası bakım hizmetleri zorunluluğundan bahsedilemez. Satış hacimlerinin çok sayıda olduğu şirketlerde tüketici şikayetleri de sayı olarak fazlalaşacaktır; bu ticaret hayatının olağan sonucudur. Önemli olan, tüketici şikayetlerinin tüm satışlara olan oranıdır. Davalı … tarafından sunulan şikayetlerin, oransal olarak büyük bir önemi haiz olmadığı anlaşılmıştır.
Tüm bu sebepler birlikte değerlendirildiğinde, 27.05.2008 tarihli fesih ihtarında dayanılan sebebin de fesih için haklı bir gerekçe oluşturmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durum karşısında, davalının 08.10.2003 tarihli Dağıtım Sözleşmesini 27.05.2008 tarihinde feshinin haksız olduğundan, davacı haksız fesihten kaynaklanan zararını talep edebilecektir. Davacı tarafından, sözleşmenin feshi tarihi olan 27.05.2008 tarihinden sözleşmenin normal olarak sona erdirilebileceği 31.12.2010 tarihine kadar yoksun kalınan kâr talep edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 10. maddesinde, tarafların herhangi bir sebep ileri sürmeksizin sözleşmeyi 18 ay öncesinden yazılı bildirimde bulunmak suretiyle feshedebileceği, ancak neden göstermeksizin fesih hakkının 31.12.2010 tarihinden önce sonuç doğuracak şekilde kullanılamayacağı kararlaştırılmıştır.
Her ne kadar Sözleşmede, bu yönde bir madde bulunsa da davacının bu tarihten öncesinde benzer bir sözleşmeyi, bir başkasıyla kurup kuramayacağı da dikkate alınmış, ancak hem tarafların pozisyonları hem sözleşmeyle kurulan tek satıcılık ilişkisinin özelliği hem de davacının sözleşmenin feshi tarihinde iflas erteleme başvurusunda bulunmuş olması dikkate alındığında benzer bir sözleşmeyi üçüncü bir kişiyle kurmasının imkan dahilinde olamayacağı anlaşılmıştır. Bu sebeple, Sözleşme m. 10 hükmü de dikkate alınarak, davacının 27.05.2008 ila 31.12.2010 tarihleri arasındaki yoksun kaldığı kârı talep edebileceği kabul edilmiştir. Davacı taraf, sözleşme öncesi 5 yıllık dönemdeki ortalama piyasa payının dikkate alınmasını istemişse de, Dağıtım Sözleşmesinin kurulduğu tarihteki… verilerine göre piyasa payı olan %18,28’in esas alınması gerekmiştir. Zira tek satıcı olan davalı …’nın, davacının sözleşmeden önceki 5 yıllık ortalamayı değil, sözleşmenin imzası anındaki piyasa payını dikkate alacağı tabiidir. Sözleşme ilişkisinin özelliği de bunu gerektirmektedir. Davacının sözleşme öncesi birim fiyatı ortalaması 93,48 TL olarak dikkate alındığında,… verileri ile %18,28 oran göz önünde bulundurularak yapılan hesaplamada bilirkişiler, davacının talep edebileceği müspet zararın 67.333.233,68 TL olarak hesaplamışlardır. Bu hesaplama tarzı Mahkememizce de benimsenmiş, davacının talep edebileceği müspet zararın 67.33.233,68 TL olacağı, bu nedenle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davacı tarafından daha önceden tazminat taleplerini somutlaştıran bir temerrüt ihtarının davalıya gönderilmediği, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı dikkate alındığında, davanın açıldığı tarih olan 13.11.2012 tarihinden itibaren, kabul edilen tazminat miktarına avans faizinin işletilmesi kabul edilmiştir.
Davacı tarafından ayrıca 06.02.2008 tarihli 11 numaralı Avans Sözleşmesi nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile borçtan kurtarılması talep edilmiştir. Sunulan belgelerden; davacı ile davalı arasında 06.02.2008 tarihinde Avans Ödemeleri Konusunda 11. Anlaşmanın imzalandığı, davalı …’nın 4.000.000 USD eşdeğeri TL’yi ilave avans olarak …’ya ödeyeceğinin, süresinin 06 Mart 2008’de dolacağının ve bu tarihe kadar faiz işletilmeyeceğinin, …’nın 06.03.2008 tarihine kadar avans karşılığında sözleşme konusu ürünleri …’ya teslim edeceğinin, bu şekilde avansın ödeneceğinin, … AŞ tarafından 4.000.000 USD tutarında geri ödeme teminatının verilmesi sonrasında bu bedelin …’ya vadeli senetler ve çeklerle ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. … AŞ, 06.02.2008 tarihinde 4.000.000 USD tutarında teminatı …’ya vermiştir. …, … AŞ’ye gönderdiği Beyoğlu 31. Noterliğinden tasdikli 08 Temmuz 2008 tarih ve 29664 numaralı ihtarla, garanti taahhüdü gereği borcun doğduğu, …’nın borçlarını yerine getirmediği, iflas talebinde bulunulduğu, Distribütörlük Anlaşmasının feshedildiği gerekçesiyle 1.168.675,76 ABD dolarının üç gün içinde ödenmesi talep edilmiştir. Bunun üzerine 15.07.2008 tarihinde … AŞ tarafından …’ya karşı verilen teminat gereği borçlu olmadıklarının menfi tespiti talebiyle İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı (önceki İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas) dosyası tahtında dava açıldığı; …’nın … AŞ aleyhine Şişli … İcra Müdürlüğünün … Esas sayısıyla icra takibi başlattığı, vaki itiraz üzerine İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin… Esas sayılı dosyasıyla açılan itirazın iptali davasının İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasıyla birleştirildiği anlaşılmıştır. İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi, 28.10.2011 tarih ve … Esas, … Karar sayısıyla …’nın bakiye avans borcu olduğu da tespit edilerek … AŞ’nin menfi tespit davasının reddine, Şişli …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 1.065.945,40 USD alacak, 14.923,24 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.080.868,64 USD üzerinden devamına karar verilmiş; karar Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 27.09.2012 tarih ve 2012/2309 Esas, 2012/13778 Karar sayısıyla onanmış, aynı Dairenin 16.05.2013 tarih ve 2283/9031 sayısıyla da karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
Mahkememizce de yapılan bilirkişi incelemesinde; davacı …’nın davalı …’dan4.672.205,65 TL karşılığı 3.897.269,64 USD avans ödemesi aldığı, bunun karşılığında davacı şirketin 3.028.233,99 TL karşılığı 2.462.339,94 USD avans karşılığı mal tesliminde bulunduğu, davacı şirketin 446.181,12 TL karşılığı 368.984,98 USD avans karşılığı mal teslimi (… Faturalarının … Payları) yaptığı, davalı …’nın1.197.790,54 TL karşılığı 1.065.944,72 USD alacağının İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyasında verilen karara istinaden 3. şahıs … A.Ş. tarafından 26.12.2012 tarihinde 2.717.059,88 TL olarak ödendiği anlaşılmıştır. Davacı tarafından teminat mektubunun hükümsüzlüğü ile …’nın mal teslim etme borcunun muaccel olmadığının, talep hakkının doğmadığının borçtan kurtulmalarını teminen tespitini istemekte hakkı bulunduğu gerekçeleriyle borçlu olmadıklarının tespiti talep edilmiş olmakla, yukarıda yer verilen tespitler ve İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşen … Esas, … Karar sayılı kararı gözetildiğinde davalı tarafından 11.nolu avans olarak …ya ödenen miktardan davacı tarafından teslim edilen mallar sonrasında kalan bakiye avansın davalıya iadesinin gerektiği bu bağlamda davacının bu miktarda borçlu olduğu anlaşılmakla bu talebin reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi ve ayrıntısı yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının KISMEN KABUL – KISMEN REDDİ ile,
A) 08/10/2003 tarihli dağıtım sözleşmenin haksız şekilde feshedildiğinin TESPİTİNE,
B) 67.373.233,68 TL davacı zararının dava tarihi olan 13/11/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
C) Davacının 11 nolu avans ödeme sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine yönelik menfi tespit davası ile kalan kısımlar yönünden davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar tarifesi gereği alınması gereken 4.602.265,59 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 29.971,40 TL + ıslah harcı olarak alınan 1.343.890,00 TL toplamı 1.373.861,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.228.404,19 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan toplam 1.373.861,40 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği kabul ve ret oranına göre hesap ve takdir olunan 762.357,34 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereği kabul ve ret oranına göre hesap ve takdir olunan 202.828,38 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan toplam 77.666,90 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre 66.409,86 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan toplam 194,00 TL yargılama giderinin kabul ve ret oranına göre 28,11 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiyesinin davalı üzerinde bırakılmasına,
8-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 Hafta süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine İSTİNAF yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.

Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır

“5070 Sayılı Kanun hükümlerince elektronik imza ile imzalanmıştır.”