Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/80 E. 2023/742 K. 06.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/80 Esas
KARAR NO : 2023/742

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 01/06/2021
KARAR TARİHİ : 06/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili…’ın … AŞ adlı şirketlerin Yönetim Kurulu Başkanı olup yirmi yılı aşkın süredir Türkiye’nin yanı sıra …, …, …’nın çeşitli şehirlerinde uluslararası kalite standartlarına uygun hijyen ve temizlik ürünleri, saç bakım ürünleri, ev bakım ürünleri, kişisel bakım ürünleri gibi çeşitli ürün yelpazesiyle ticari faaliyetler yürüterek ülke genelinde başarılı ve prestijli işlere imzasını atmış saygın bir iş insanı olduğunu, davalıların … 30.05.2021 tarihli baskısında ve … isimli internet sitesinde, gazete Yazarı …’ın kaleme aldığı “… şirketlerden “…” başlıklı bir yazıya yer verildiğini, işbu köşe yazısında, müvekkili için “vurguncu’’ teriminin kullanıldığı, müvekkilinin insan sağlığına zararlı ürünler ürettiği, söz konusu ürünlerin baş ağrısı, bulanık görme hatta körlüğe yol açabileceği, hakkında …’na (…) şikâyetler yağdığını, ürettiği ürünler hakkında … Ofisi’nin (…) AB ülkelerini uyardığı, yine …’ın söz konusu ürünlere el koyduğu kendisinin … (…) Yönetim Kurulu Başkanlığından bu sebeplerle alındığı şeklinde asılsız ve mesnetsiz ithamlarda bulunulduğunu, taraflarınca işbu ithamların gerçek dışı/ yalan haber olması sebebiyle Anayasanın 32.maddesi ve Basın Kanunun 14.maddesi gereği, düzeltme yayınlanmasının gerektiği, aksi takdirde her türlü yasal yollara başvurularak tekzip talep edileceğini, ayrıca maddi ve manevi zarar ile müvekkilin uğradığı itibar kaybının tazmini için hukuki çarelere başvurulacağının davalılara … 57. Noterliği … tarih ve … yevmiye sayılı ihtarname ile ihbar ve ihtar edildiğini ve ayrıca işbu ihtarnamenin … tarih saat 11:52’ de “… ve … tarihli … Hk.” Konulu mail ile ‘…’; ‘…’ uzantılı davalıya ait mail adreslerine iletilmişse de davalılar tarafından söz konusu haber kaldırılmamış olup herhangi bir düzeltme yazısı da yayınlanmadığını, aksine davalıların bu kez … Gazetesinin … tarihli baskısında işbu asılsız ithamlarına bir yenisini daha eklediğini, akabinde davalıların … 01.06.2021 tarihli baskısında ve … isimli internet sitesinde, yine Gazete Yazarı …’ın kaleme aldığı “…’nin …” başlıklı bir yazıya yer verildiğini, işbu köşe yazısında ise müvekkil şirket…Tic. A.Ş. için dezenfektan pazarında Türkiye’yi İngiltere’de zanlı ülke menşei haline getiren firma şeklinde tanımlandığını, …’nin (…) … ülkelerini müvekkil şirketin ürünleri için uyardığını, İngiltere’nin müvekkil şirketin ürünlerinden sonra Türkiye’den el dezenfektanı ihracatına binbir güçlük çıkardığını, …’nin (…) … ve …’da dezenfektan ürünlerini limanlara kitlediğini fakat müvekkilin Türkiye’de ‘’…’’ çaldığını, yine bir önceki yazısında belirttiği gibi müvekkilin … (…) muhalefetin dinmediğini ve bu sebeplerle Yönetim Kurulu Başkanlığından alındığı şeklindeki dayanaksız iddialarını devam ettirdiğini, tarafımızca mail ile düzeltme yayınlanmasının gerektiği, aksi halde yasal yollara başvurulacağının davalı tarafa bildirildiğini, düzeltmeye ilişkin işbu davanın açıldığı tarihe kadar taraflarına herhangi bir dönüş sağlanmadığını ve ilgili yazının kaldırılmadığını, Söz konusu her iki yazıda da davalılar tarafından asılsız, mesnetsiz, gerçek dışı/yalan haberi sebebi ile müvekkillerin kişiliğine, ticari itibarına, saygınlığına zarar verildiğini, davalılara yazıların düzeltilmesi için keşide etmiş oldukları ihtar ve maillere de olumlu dönüş sağlanmamış olması ve müvekkilinin itibarına yönelik davranışların ısrarla devam etmesi sebebi ile işbu davayı açma zorunluluğu hâsıl olduğunu belirterek, davalıların müvekkiller hakkında herhangi somut bir bilgi, belge yokken “…” intibaını uyandıracak şekilde kesin bir dille köşe yazıları yayınlaması, işbu köşe yazılarında gerçek dışı beyanlara yer vermesinin yanı sıra müvekkil hakkında basın özgürlüğü sınırını aşan “…” şeklinde hakaret içerikli söylemlere yer vermesi, Basın Kanunu çerçevesinde “tekzip-düzeltme” hakkını kullanmış olmasına rağmen davalıların bu köşe yazılarını kaldırmaması,, köşe yazıları ile; müvekkillerinin yıllardır emek verdiği ticari itibarının haksız ve asılsız şekilde karalanması, müvekkilin ticari itibar ve saygınlığı ile halk nezdinde müvekkillere duyulan güvenin yıkılmaya çalışılması ve sair amaçlarla yapılan haksız ve yanıltıcı köşe yazıları ile müvekkillerin kişilik haklarının zedelemesi sebebi ile davalılar aleyhine TMK 24-25. ve TBK 58. maddeleri gereğince 1.000,00-TL değerinde manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; Basın Kanunu’nun 13. Maddesi ile basılmış eserler yönünden hukuki sorumluluğu düzenlendiğini, Kanun maddesince müvekkiller … ve … Basın Kanunun 13. Maddesinde sayılan hukuki sorumluluğu bulunan kişiler olmadığından davanın öncelikle, eser sahibi dışındaki müvekkillerim açısından husumet yönünden reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da, müvekkilinin yayın sahibi olduğu gazetede yayınlanmış olan köşe yazısının, öncelikle … web sitesinden yayınlanmış olan Basın Bülteninde görseli eklenen “…” isimli dezenfektan hakkında yapıldığını, söz konusu basın bülteni içeriğinde de belirtildiği üzere, içeriğinde körlüğe sebep olacak kadar büyük oranda metanol kullanılması nedeniyle, Türkiye menşeli 6.000- litre el dezekfektanına …(…) tarafından el konulduğunu, yayınlanan basın bülteninde de “…” isimli el dezenfektanı görsel olarak eklediğini, basın bülteninde, tehlikeli yan etkileri nedeniyle ele geçirildiği belirtilen “…” isimli markanın sahibinin ise Türk Marka Patent Kurumu kayıtları ile sabit olmak üzere davacı şirket …A.Ş. Olduğunu, cevap dilekçeleri ekinde sundukları belgeden de anlaşılacağı üzere … tarafından el konulan bu dezenfektanın marka-isim hakkı sahibinin davacı şirket olduğunu, yine davacı şirketin kendi beyanları ve Ticaret Sicil gazetesi ile sabit olmak üzere, davacı şirketin yetkilisinin diğer davacı… olduğunu, müvekkilin haberi yaparken gerekli araştırmayı yapmış olduğu, davacının iddia ettiği gibi Basın Ahlak Kurullarını ihlal etmediği, kişilik hakkı ihlaline sebebiyet verme kastının olmadığı, görünür gerçekliğe uygun olarak, haberin mahiyetindeki kamu yararını gözeterek makul bir araştırma yaptığının aşikar olduğunu, resmi kayıtlar davacı ile el konulan dezenfektan markası arasında dolaysız bir ilişki olduğunu ortaya koyduğunu, köşe yazılarında geçen ve davacıya ait olduğu belirtilen markanın “…” ismindeki dezenfektan markası olduğunu, davacı yanın her ne kadar söz konusu markaya ait ürünleri fason olarak ürettiklerini ve bu markanın davacıya ait olmadığını belirtseler de, Türk Patent ve Marka Kurumu kayıtlarında marka sahibi olarak davacı şirketin yazılı olduğunun sabit olduğunu, dolayısı ile, resmi kayıtlarda marka sahibi olarak davacı şirketin isminin geçmesinin karşısında, müvekkilinin resmi kayıtlara aykırı olarak fason üretim yapan bir firma olduğunu ve markanın aslında başka bir müşteriye ait olduğunu bilmesinin veyahut araştırmasının beklenmesi akıl ve mantık ilkeleri ile bağdaşmadığını, davacı yanın, …tarafından kendilerine karşı ikame edilen davanın müsebbibi olarak müvekkili gösterdiklerini, ancak, … kayıtlarının açık olduğunu, müvekkilin yapmış olduğu haberin asılsız olmadığının resmi kayıtlar ile de sabit olduğunu, davacı yanın, haberdeki amacın itibar zedelemek olduğuna yönelik iddiasının yersiz ve mesnetsiz olduğunu, konu ile ilgili birçok gazetede haber yapıldığı gibi, davacı yanın başkanı olduğu dernek tarafından dahi konu ile ilgili dava ikame edildiğini, müvekkilinin kaleme almış olduğu köşe yazısında kamuoyunu bilgilendirme amacından öte bir gaye bulunmadığı ve basın özgürlüğü çerçevesinde hazırlandığının aşikar olduğunu, bir diğer hususun ise davacının, cumhurbaşkanı ile olan fotoğrafının haberde kullanılmasını sebep göstererek amacın, davacının itibarını zedelemek olduğunun belirtilmesi taraflarınca anlaşılamadığını, herkese açık olan sosyal medya hesabından alınan fotoğraf nedeniyle farklı manalar yüklenerek, itibar zedeleme gayreti içinde olunduğunun düşünülmesinin yersiz olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı olarak açılan manevi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkememiz dosyası … 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı Redine karar verilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin 2022/3328 Esas 2022/2588 Karar sayılı kararı ile 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile kanunda sayılan işlerden kaynaklanan davaların, ticari dava olduğu belirtilerek TTK m.5/1. maddesi uyarınca, ticari davalarda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gözetilerek, davacılar vekilinin istinaf talebini KABULÜ ile, … 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … E. – … K. sayılı kararının HMK.m.353/1-a/3 hükmü uyarınca kaldırılmasına karar verilmiş, … 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas … Karar sayılı görevsizlik kararı ile Mahkememize gönderilmiş, dava dosyası Mahkememizin 2023/80 Esas sayılı sırasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
4721 Sayılı Yasa;
“Madde 24- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir.
Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.
Madde 25- Davacının, maddî ve manevî tazminat istemleri ile hukuka aykırı saldırı dolayısıyla elde edilmiş olan kazancın vekâletsiz iş görme hükümlerine göre kendisine verilmesine ilişkin istemde bulunma hakkı saklıdır. Manevî tazminat istemi, karşı tarafça kabul edilmiş olmadıkça devredilemez; mirasbırakan tarafından ileri sürülmüş olmadıkça mirasçılara geçmez. Davacı, kişilik haklarının korunması için kendi yerleşim yeri veya davalının yerleşim yeri mahkemesinde dava açabilir.” hükümlerine haizdir.
6098 Sayılı Yasa
“Madde 74- Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.
Madde 58- Kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Hâkim, bu tazminatın ödenmesi yerine, diğer bir giderim biçimi kararlaştırabilir veya bu tazminata ekleyebilir; özellikle saldırıyı kınayan bir karar verebilir ve bu kararın yayımlanmasına hükmedebilir.” hükümlerine haizdir.
4721 Sayılı Yasanın 4. maddesine göre ise kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakim hukuka ve hakkaniyete göre karar verir. Bu düzenlemelere göre manevi tazminat tayin ve taktir edilirken manevi tazminatın… gün ve …sayılı İBK’da belirlenen acı ve üzüntüyü gidermek, bir huzur ve tatmin duygusu yaratma amacı ile gelişen hukukta benimsenen zararları tamamlama ve denkleştirme ve aynı zamanda caydırıcılık işlevlerinin göz önünde bulundurulması gerekir. Tazminatı doğuran olayın işleniş biçimi, sonuçları, meydana getirdiği etkiler, kusur ve sorumluluk oranları, tarafların sosyal konumları, aile ilişkileri, yaptıkları meslekler, gelir durumları gibi olgular da manevi tazminatın takdirinde etkili olan etmenlerdir.
Emsal nitelikteki;
1-İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir (Anayasa Mahkemesi (AYM); Bekir Coşkun, B. No: 2014/12151, 4/6/2015; Mehmet Ali Aydın, B. No: 2013/9343, 4/6/2015; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015).
2-İfade özgürlüğü; aynı zamanda demokratik toplumun temelini oluşturan, toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel unsurlardan olup bu özgürlük, sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Von Hannover/Almanya, B. No: 40660/08 ve 60641/08, 7/2/2012 ve AYM; Kemal Kılıçdaroğlu (3), B. No: 2015/1220, 18/7/2018).
3-Öte yandan; maddi olgular ile değer yargısı arasında da ayrıma gidilmeli, değer yargılarının doğruluğunu ispatlamanın mümkün olmadığı gözetilmelidir (AİHM; Lingens/Avusturya, B. No: 9815/82, 8/7/1986). Zira, taraflara değer yargılarının doğruluğunu ispat külfeti getirilmesi, hakkın kullanımını imkânsız kılacaktır. Bununla birlikte, değer yargısının da makul bir olgusal temele sahip olması gerektiği, orantılı ve ölçülü bir biçimde ifade edilip edilmediği denetlenmelidir (AİHM; Jerusalem/Avusturya, B. No: 26958/95, 27/2/2001).’’
4-Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2014/15849 esas 2015/12443 karar sayılı ilamında “Haberlerde kullanılan başlıkların çarpıcı nitelikte olduğu görülmüş ise de gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini artırmak için bu yönteme başvurulduğu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin de basın özgürlüğünde belli ölçüde abartıya ve hatta tahrik yoluna başvurmanın mümkün olduğuna işaret ettiği bilinmektedir. (Prager ve Oberschlick v. Avusturya, 26 Nisan 1995, § 38, A serisi, No. 313)”
5-AİHM … tarihli … başvuru nolu kararında “İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, 10. maddenin 2. fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil, ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. maddede açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya koyulması gerektiğini,…” ifade etmektedir. Mahkeme aynı ifadeleri … başvuru nolu ve … başvuru nolu kararlarında da tekrar etmiştir. (Yargıtay 4. H.D.’nin 12/12/2019 gün 2017/508 E. 2019/6001K. Sayılı ilamı) kararlarda ifade ve basın özgürlüğünün sınırlarına ilişkin hususlar belirtilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin bir çok kararında da belirtildiği üzere, basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 Sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olay, basın ve ifade özgürlüğünün nitelikleri, kapsamları, sınırları ile dosyadaki bilgi ve belgeler, Yasal mevzuat, emsal içtihatlar birarada değerlendirildiğinde; davaya konu haberdeki konunun güncel olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, davaya konu haber içreğindeki ifadeler sebebiyle başlatılan soruşturmanın ardından … Cumhuriyet Başsavcılığının … Soruşturma sayılı dosyasında, …tarihli takipsizlik kararının verilip itirazı inceleyen … 5. Sulh Ceza Hakimliğinin … tarih ve … Değişik İş sayılı kararıyla, takipsizlik kararına yapılan itirazın reddine karar verilmekle takipsizlik kararının kesinleştiği, davaya konu haber içeriğindeki ifadeler nedeniyle ilgililerin ceza hukuku anlamında yaptırımla karşılaşmadığı, netice itibariyle davacılar yönünden kişilik haklarına saldırı niteliğinde bir eylemin olmadığı sonucuna varılmakla, şartları gerçekleşmeyen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacıların davalarının ayrı ayrı REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu karar harcının peşin yatırılan 59,30 TL harçtan mahsubu ile noksan kalan 210,55 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 1.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, mahkememiz gerekçeli kararının HMK 345 maddesi gereğince taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenebilmesi için tarafların istinaf yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/12/2023

Katip

Hakim