Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/971 E. 2023/216 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/971
KARAR NO : 2023/216

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/05/2021
KARAR TARİHİ : 23/03/2023

Mahkememizin 09/06/2022 tarih 2021/349 E. 2022/568 K. sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 05/12/2022 tarih 2022/1930 E. 2022/1730 K. sayılı kararı ile kaldırılmış olmakla dosyanın yeniden mahkememizin esas sırasına kaydı yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili aleyhine … 5. İcra Dairesinin … Esas dosyası üzerinden kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını, ancak takip dayanağı varaka, kambiyo vasfı taşımadığını, zira senet üzerinde tanzim tarihi olmadığını ve diğer unsurlarının da eksik olduğunu, dolayısıyla alacaklının kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapma olanağı bulunmadığını ve yalnız işbu takipten dolayı borçlu olmadığının tespiti gerektiğini, konuya ilişkin yeni tarihli Yargıtay kararını sunduklarını, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatan şirketin kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasının yasa gereği olduğunu, bu nedenle şirketin %40’tan az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesi gerektiğini belirterek davanın kabulüyle davacının dava tarihi itibarıyla, asıl alacak – takip tarihine kadar işlemiş ve takipten dava tarihine kadar işlemiş faiz, vekalet ücreti tahsil harcı ve masraflar toplamı olan 668.003,07TL için … 5. İcra Dairesi …Esas dosyasında sadece icra takibine yönelik olarak borçlu olmadığının tespitine, alacaklının %40’tan az olmamak üzere kötüniyet tazminatıyla sorumlu tutulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirket aleyhine menfi tespit davası açılmış ise de iş bu davadaki taleplerin haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının aradan geçen 8 yıl sonrasında iş bu davayı açmasının hayli manidar olduğunu, davacının yakın zamanda ya kendi adına almayı planladığı gayrimenkuller olduğu için ve/veya miras yoluyla kendisine intikal edecek bir takım haklar olduğu için borçlarından kurtulmak adına bu şekilde dava açtığını, böylece borçlarından kurtulma çabası içerisine girerek kötü niyetli hareket ettiğini, davacının inşaat işi ile uğraştığını, müvekkili şirketin de demir ticareti yaptığını, davacı kendi işleri için o tarihlerde müvekkili şirketten demir aldığını, bu demirlerin teslim edildiğini ve davacının da karşılığında senet verdiğini, iş bu senet ödenmeyince takibe geçilmiş ve davacıya ödeme emri tebliğ edildiğini, davacı kendisine tebliğ edilen ödeme emrine yasal süreleri içerisinde itiraz etmediğini, mahkemece yapılacak yargılama neticesinde takibe konu senedin kambiyo vasfına haiz olmadığına hükmedilecek ise bu kerre takibin iptaline değil takibin ilamsız takip olarak(örnek no:7 üzerinden) devamına karar verilmesinin hakkaniyete uygun olacağını, davacının huzurdaki davada müvekkili şirket aleyhine ayrıca kötü niyet tazminatına da hükmedilmesini talep etmiş ise de davacının asıl kendisinin kötü niyetli hareket ettiğini, müvekkilini borcun ödeneceği hususunda inandırdığını, senet verdiğini, takip yapıldıktan sonra da müvekkilini sürekli oyalamış, dürüst ve basiretli bir tacire yakışır şekilde hareket etmemiş ve hali hazırda da verdiği senetten dolayı “kambiyo vasfına haiz değildir” diyerek dava açtığını belirterek müvekkili şirket aleyhine ikame edilmiş huzurdaki davada davacının tüm taleplerinin esastan reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise bu kerre hakkaniyet gereği ve davacının imzaya ve borca itiraz etmediğinden dolayı davaya konu takibin …üzerinden devamına, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Dava dilekçesinde sadece icra takibi ile ilgili borçlu olunmadığının tespitinin talep edildiği yine cevaba cevap dilekçesinde hakkın özüne ilişkin talep de bulunulmadığına dair yazılı beyanları dikkate alınarak ön inceleme duruşma zaptında tespit edilen uyuşmazlık konusu hususlardan “ticari satım nedeni ile davacının davalıya borçlu olup olmadığı” hususunda taleplerinin bulunup bulunmadığı, davanın yalnızca kambiyo senedi olmamasına rağmen kambiyo senetlerine özgü takip yoluna başvurulmuş olması ve takibin kesinleşmiş olması nedeniyle … 5. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup olmadığı hususunda 23/03/2023 tarihli duruşmada davacı vekilinden sorulması üzerine davacı vekili” talebimiz hakkın özüne değil, sadece icra takibine yöneliktir. Senedin kambiyo vasfı taşımadığı hususu mahkemenizin istinaf mahkemesinin ve davalı tarafın kabulündedir. Dosya tekemmül etmiştir. Davamızın kabulüne karar verilmesini talep ederiz.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, tanzim tarihi olmadığından kambiyo senedi vasfı bulunmayan belge nedeniyle başlatılan icra takibi nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
… 5. İcra Dairesi … Esas dosyasının tetkikinden 30/07/2013 tarihli 317.000 -TL tutarlı senedin davalı lehtar olacak şekilde düzenlendiği, senet üzerinde tanzim tarihine yer verilmediği, davacı ve dava dışı avaller adına kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe geçildiği , takip dayanağı senette tanzim tarihi yer almadığından senedin kambiyo vasfının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümler poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun koyucu, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (TTK m. 778 ve 818).
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 133/2. maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir anlatımla borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir.
Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgilerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s. 16). Başka bir ifadeyle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Davacı ,kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu, takip konusu bononun tanzim tarihini içermediğinden kambiyo senedi vasfının olmadığını bu sebeple yalnız icra takibi nedeni ile borçlu olunmadığının tespitini talep etmiştir. Takip konusu senedin kambiyo taahhüdü geçersiz olsa dahi senet altındaki düzenleyen imzası inkar edilmediğinden senedin adi yazılı belge niteliğinde olduğu, dava tarihi itibari ile davacının davalıya borçlu olup olmadığının tetkiki gerekmektedir. Bununla birlikte davacının dava tarihi itibari ile borçlu olunmadığına dair iddiası ve bu yönde tespit talebi bulunmamaktadır. İİK. 168/2. İİK. 170/a-2 maddeleri uyarınca süresinde icra mahkemesine kambiyo takibi yapılamayacağına dair itirazda bulunulmaması halinde yalnız … 5. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı takibi nedeni ile borçlu olunmadığının tespitinde hukuki yarar bulunmadığı, takibe süresinde itiraz edilmemesi halinde kambiyo vasfı bulunmayan senet nedeniyle kambiyo senetlerine haciz yoluyla takibe devam edilmesinin takip hukukuna ilişkin kurallardan kaynaklandığı, İİK ‘nın 72.maddesi uyarınca davacının borçlu olup olmadığının dava tarihi itibari ile tespit edilmesinin gerektiği, usulüne uygun başlatılmamış bir takibin varlığının davacıya borçlu olmadığının tespiti imkanı vermeyeceği, menfi tespit davasında davacının borçlu olup olmadığı hususunun dava tarihi itibariyle değerlendirilmesinin zorunlu olduğu, usulüne uygun olarak başlatılmamış ve süresinde itiraz edilmediğinden kesinleşmiş bir takibin varlığının menfi tespit davası ikame edilebilmesi için gereken hukuki yarar koşulunu sağlamadığı kanaatine varılmakla davanın hukuki yarar yokluğu nedeni ile usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK 114/1-h ve HMK 115/2 maddesi gereği usul yönünden REDDİNE,
2-Peşin yatırılan 11.407,83-TL harçtan tahsil edilmesi gereken 179,90-TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 11.227,93‬-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.23/03/2023

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …