Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/925 E. 2023/154 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/278 Esas
KARAR NO : 2023/56

DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ : 18/06/2020
KARAR TARİHİ : 02/02/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı müvekkili ile davalı … Yeğenoğlunun 2010 yılından beri davalı şirketin ortağı olduğunu, ortaklar kurulu tarafından aksi karar alınıncaya kadar … ve şirket dışından davalı …’nun eşi … şirket müdürü olarak seçildiklerini, şirket unvanı altında atacağı ortak imza ile şirketi temsil ve ilzam etme yetkisine sahip olduklarını, şirket ortaklarından … ve şirket müdürü olan eşi … çok uzun süredir şirket ile ilişkilerini kestiklerini, şirket faaliyetlerinin yürütebilmesi için gerekli ve zorunlu kararlar alınamadığını, şirket faaliyetlerini yürütmenin imkansız hale geldiğini, müvekkilinin davalı ve eşi … ile müteaddit defalar görüşerek şirketin zarara uğradığını, biriken vergi borçlarının ödenmesi gerektiğini acil olarak toplantı yapılıp kararlar alınması gerektiğini bildirmesine rağmen, gerekli ilgi ve alakayı göstermeyerek olumsuz yaklaşım ve davranışları ile şirketin faaliyetlerininin engellediklerini, davalı şirketin şuan itibari ile sadece Ticaret Sicilinde kayıt üzerinde göründüğünü, şirketin aktif halde olmadığın, şirketin devamı ve amacını gerçekleştirmesinin imkansız hale geldiğini, kurumlar vergisi beyannamelerinde de şirketin devamlı olarak zarar ettiğinin görülebileceğini, biriken vergi borçları ve diğer tüm borçların müvekkili tarafından ödenmiş olup şirketten alacaklı durumda olduğunu, ortak …’nun şirket borçları ile ilgili herhangi bir ödemesi bulunmadığını belirterek iki ortaklı davalı …’nin haklı nedenle feshine ve Türk Ticaret Kanununda gösterilen şekillerde tasfiyesine, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılara usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen cevap dilekçesi sunmadıkları görülmüştür.
İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak davalı şirketin ana sözleşmesinin ve kuruluştan itibaren tüm kayıt ve kararlarının gönderilmesi sağlanmış, davalının bağlı bulunduğu vergi dairesine müzekkere yazılarak davalının 2012-2020 yıllarına ait Kurumlar Vergisi Beyannamesi, bilançoları ile son yoklama tespit tutanaklarının mahkememize gönderilmesi ve davalı şirketin vergi borcunun olup olmadığının bildirilmesi istenilmiş, bu belgelerin ve davalı şirketin aktif ve pasif mal varlığının tespiti için takbis kayıtlarının dosya içine alınması sağlanmıştır.
… Vergi Dairesinin 25.10.2021 tarihli cevabi yazısında davalı şirketin kurumlar vergisi beyannamesi ve sistemde görülen yoklaması gönderilmiş, 23.11.2020 tarihli cevabi yazısında, … vergi kimlik numarasında kayıtlı …’nin vergi borcu bulunmadığı bildirilmiştir.
Davalı şirketin sicil kayıtları celp edilip incelenmiş, davacıların münferit yetkili olduğu anlaşılmakla davalı şirkete kayyım tayini cihetine gidilmiş ve … 14.Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasında 07/04/2022 tarihli duruşmada, … 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında …ni (Ticaret Sicil No: … /…) temsil etmek üzere temsil kayyımı olarak …’in seçilmesine karar verilmiş kayyıma dava dilekçesi ekli duruşma davetiyesi tebliğ edilmiştir.
Dosyanın şirketler hukuku konusunda uzman bilirkişi ile YMM bilirkişiye tevdi edilerek davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için gereken koşulların oluşup oluşmadığı hususunda rapor tanzim edilmesi istenilmiş, Bilirkişiler … ve Yeminli Mali Müşavir … tarafından sunulan 22.12.2022 tarihli raporda özetle; Davalı şirketin 2017-2020 yıllarına ait yasal defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerine ilişkin bilgilerin tablolarda yer aldığını, tblodan da görüldüğü üzere davalı şirketin 2017-2020 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerine ilişkin noter onaylarının yasal süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak yaptırıldığı, bu kapsamda davalı şirketin 2017-2020 yıllarına ait ticari defterlerinin delil niteliği taşıması konusunda, nihai takdir sayın mahkemeye ait olmak üzere, bu defterlerin HMK md. 222 uyarınca kendi lehlerine ve aleyhlerine delil teşkil eder nitelikte oldukları görüldüğünü, dava dosyasında bulunan … Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün 30.06.2020 tarihli yazısına göre; … Ticaret Sicil Müdürlüğünde …sicil nosunda kayıtlı olan ve merkez adresi “…” olarak görülen davalı …Ltd. Şti.’nin sermayesi 20.000,00 TL olup ortaklık yapısının belirtildiği, tablodan da görüldüğü üzere davacı … davalı şirketin %75 oranında, davalı … da %25 oranında ortağı konumunda olduğunu, Davacı … ile dava dışı …’nun davalı şirketi Müştereken temsile yetkili kılındıkları ve görev başlangıç tarihlerinin 18.03.2010 olduğu anlaşıldığını, Davalı şirketin bağlı bulunduğu … Vergi Dairesi Müdi ‘ne vermiş olduğu 2012-2020 yılları kurumlar vergisi beyannameleri ekindeki finansal tablolarda yer alan bilanço kalemlerine ilişkin bazı büyüklükler tabloda yer aldığını, Davalı şirketin ticari defterlerine göre 31.12.2020 itibariyle yabancı kaynakları olarak; Kısa Vadeli Yabancı Kaynaklar olarak sadece 200,00 TL vergi borcunun, Uzun Vadeli Yabancı Kaynaklar olarak ise sadece Ortaklara Borçlar kaleminde 819.256,00 TL borcun bulunduğu görüldüğünü, Davalı şirketin ticari defterlerinde 200,00 TL vergi borcu görülmesine rağmen, davalı şirketin bağlı bulunduğu … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından dava dosyasına sunulan dilekçede davalının herhangi bir vergi borcunun bulunmadığı ifade edildiğini, öte yandan Ortaklara Borçlar kalemindeki 819.256,00 TL’nin 814.416,00 TL’sinin davacı ortak …’a, 4.840,00 TL’sinin ise davalı ortak …’na ait olduğu mizan kayıtlarından tespit edildiğini, netice itibariyle, davalı şirketin 819.256,00 TL tutarındaki Ortaklara Borçlar dışında herhangi bir borcunun bulunmadığı tespit edildiğini, davalı şirketin özkaynak büyüklüğünün dağılımı ise tabloda yer aldığını, Davalı şirketin 2012-2020 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ekinde yer alan gelir tablosu kalemlerine ait bakiyelerin belirtildiğini, Davalı şirketin 2012-2020 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ekinde yer alan gelir tablosu kalemlerinin incelenmesi neticesinde; 2015 yılından itibaren davalı şirketin net satışlarının olmadığı, 2012-2020 arasındaki hiçbir yılda faaliyet karı elde edilmediği, 2016 yılındaki 14.206,12 TL’lik dönem net karı dışında diğer yılların tamamında dönem zararının oluştuğu, 2017-2020 döneminde faaliyet giderlerine bağlı olarak dönem zararının raporlandığı, Davalı şirketin gayri faal olduğu ve ticari faaliyetinin bulunmadığı tespit edildiğini, Dava dosyasında bulunan … Vergi Dairesinin yazısında; davalı şirketin yazı tarihi Dairesi Müdürlüğü’nün 23.11.2020 ibariyle herhangi bir vergi borcunun bulunmadığı ifade edildiğini, Dava dosyasında bulunan … Sosyal Güvenlik Merkezinin 20.11.2020 tarihli yazısında;…LTD. ŞTİ. unvanlı işyeriyle ilgili yapılan incelemede, işyerinin 04.05.2010 tarihi itibariyle 5510 sayılı Kanun kapsamında tescilinin yapıldığı, 31.10.2012 tarihinde sigortalı çalıştırmaya son verdiğinden Kanun kapsamından çıkarıldığı, 16.02.2020 tarihi itibariyle de dosyasının işlemden kaldırıldığı ve herhangi bir
prim borcunun bulunmadığı belirtilmiş olduğunu, dava dosyasında bnulunan yoklama tutanağında, yoklamaya yetkili memur tarafından düzenlenen yoklama faaliyeti neticesinde davalı şirketin gayri faal olarak tespit edildiği, adreste davalı
mükellefin faal olmadığı, İşyerinin terkedilmiş olduğu, adreste başka bir mükellefin (… Tic. Ltd. Şti.) faaliyette bulunduğunun tespit edildiği, Yoklamada davalı şirketin adreste mevcut olmadığı ve tanınmamakta olduğu hususları ifade edildiğini, huzurdaki dava, Davalı …LTD. ŞTİ.’nin (“Şirket”) haklı sebeple feshi talepli olduğunu, sayın mahkemece bilindiği üzere TTK m. 636/3 “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” hükmünü amirdir.
Madde gerekçesinde ifade edildiği üzere, ortağa tanınan bu hak anonim şirketlere ilişkin TTK m. 531 hükmüne paralel olarak düzenlenmiş ve mahkemeye şirketin yararına geniş müdahale hakkı tanınmıştır. TTK’da limited şirketin haklı sebeple feshine karar verilebileceği hüküm altına alınmakla beraber, hangi hallerde haklı sebebin oluşacağına dair bir açıklık getirilmemiştir. Bir başka deyişle haklı sebep maddede tanımlanmamış, bu kavramın tanımlanması yargı kararları ve öğretiye bırakılmıştır. Haklı sebep kavramı hakkında bütün hukuki ilişkilerde geçerli genel bir tanım vermek güçtür çünkü haklı sebep her hukuki ilişkinin ve her somut olayın özelliklerine göre değişen nisbi bir kavramdır (Şükrü Yıldız, “Şirketin Haklı Nedenle Feshi ve Tasfiyesi ile Tasfiye Memurunun Tayini”, Hukuki Mütalaalar-2, İstanbul 2015, s. 90). Bununla birlikte, haklı sebep “pay sahibinin hak veya menfaatlerini sürekli olarak, ağır ve ciddi şekilde ihlal eden ve dürüstlük kuralı gereğince davacı pay sahibi yönünden ortaklığa devamı çekilmez kılan karar, işlem ve davranışlar” şeklinde tanımlanabilir (Ayşe Şahin, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, Yayımlanmış Doktora Tezi, İstanbul 2011, s. 97). Haklı sebepleri belirlemede kullanılabilecek temel kıstaslar; çoğunluk gücünün kötüye kullanılmış olması, şirketin amacına ulaşmasının tehlikeye düşmesi veya önemli ölçüde güçleşmesi ve şirketin devamının nesnel olarak çekilmez hale gelmesi olarak gösterilmektedir (Nuri Erdem, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hukuk Anabilim Dalı Özel Hukuk Bilim Dalı, Yayımlanmış Doktora Tezi, İstanbul 2012, s. 106; Şahin, s. 111-112). ürk Hukukunda haklı sebeplere örnek olarak; şirketin kötü yönetilmesi, şirketin işleyişinin felce uğratılması, pay sahiplerinin keyfi ve haksız bir şekilde farklı muameleye tabi tutulmaları, şirket imkanlarının çoğunluk pay sahiplerine tahsisi, karın ve mali imkanların çoğunluğun hakim olduğu diğer şirketlere kaydırılması, şirket varlıklarının yanlış kullanılması veya israf edilmesi, azlığın meşru taleplerinin devamlı olarak reddedilmesi, genel kurul veya yönetim kurulunun kilitlenmesi, genel kurulun sürekli olarak usulüne aykırı toplantıya çağrılması, azlığa karşı fiili veya manevi güç ve baskı uygulanması gösterilebilir (Aytekin Çelik, “Türk Ticaret Kanunu Tasarısı’na Göre Anonim Şirketin Haklı Sebeple Feshi”, Batider, C. 25, S. 4, Aralık 2009, s. 571-572; Şükrü Yıldız, “TTK Tasarısına Göre Anonim Şirketlerin Haklı Sebeple Feshi”, Prof. Dr. Ergon A. Çetingil ve Prof. Dr. Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı, İstanbul 2007, s. 1198; Tekinalp, s. 342-343; Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Ankara 2021, s. 617 vd.; Özlem İlbasmış Hızlısoy, Anonim Ortaklığın Haklı Sebeple Feshi, Ankara 2016, Yayımlanmış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi SBE, İstanbul 2015, s. 70 vd.). Bu bağlamda belirtmek gerekir ki davacı tarafından ileri sürülen sebebin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. TTK m. 636/3 hükmü uyarınca haklı sebeple fesih davası neticesinde limited şirketin feshine karar verilebilmesi için ortak tarafından ileri sürülen sebeplerin haklı olması tek başına yeterli değildir. Bir başka deyişle mahkeme, sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Mahkemenin feshe karar verebilmesi için, ileri sürülen sebeplerin şirketin feshini gerektirecek nitelikte olması da gerekir (Mehmet Emin Bilge, “Anonim Şirketin Sona Ermesi ve Tasfiyesi”, EÜHFD, C. 16, S. 3-4, Aralık 2012, s. 273). Gerçekten de bu noktada dar bir yorumun yapılması ve fesih yolunun ancak son çare olarak başvurulacak bir yol olduğunun dikkate alınması zorunludur (Abuzer Kendigelen, Hukuki Mütalaalar, C. II, İstanbul 2006, s. 433; Tekinalp, s. 343; Pulaşlı, s. 617; Çelik, s. 575). Bir başka deyişle fesih en son çare olarak düşünülmeli, fesih kararı verilirken, pay sahipleri dışındaki şirket çalışanları ve işletmenin faaliyet göstermesinde yararı bulunan diğer menfaat sahiplerinin (stakeholders) çıkarları da değerlendirilmeli ve dikkate alınmalıdır (Ayşe Sümer, “Anonim Ortaklıkların Haklı Sebeple Feshi”, MÜHFHAD, Özel Sayı, 2012, C. 18, S. 2, s. 845; Pulaşlı, s. 617). Mahkemece bir şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, o şirketin yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getirilirse, mahkeme şirketi feshetmek yerine, duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir
çözüme karar verebilir. Alternatif çözümler varken, şirketin varlığını ortadan kaldıran sonucun seçilmemesi gerekir (Tekinalp, s. 337). İsviçre doktrininde duruma uygun düşen ve kabul edilebilir çözüm örnekleri arasında; kar dağıtma zorunluluğu, yeni ortak alınması, sermaye artırımı, muhalif pay sahiplerinin temsilcilerinin yönetim kuruluna alınması, bir iştirakin bölünmesi yer almaktadır (Tekinalp, s. 346; Sümer, s. 847. Ayrıca bkz. TTK m. 531 gerekçesi).
Huzurdaki dava bakımından yukarıdaki açıklamaları değerlendirecek olursak; Öncelikle belirtmek gerekir ki, Davacı … davalı şirkette %75 oranında pay sahibi olup TTK m. 636/3 uyarınca bu davayı açmaya yetkilidir. Bilindiği üzere – anonim şirketten farklı olarak – limited şirkette haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin feshini her ortak isteyebilir, dava açmak için azınlık pay sahibi olmak gibi bir koşul bulunmamaktadır. Dolayısıyla limited şirketlerde fesih davası azınlık hakkı olarak değil ortaklık hakkı olarak düzenlenmiştir. Öte yandan haklı sebeple fesih davasında husumet, ortaklara değil, limited ortaklığa yöneltilir. Bir başka deyişle, haklı sebeple fesih davasının davalısı limited ortaklıktır ki huzurdaki davada husumet Davalı şirkete de yöneltilmiştir.
Gerek yukarıda yapılan teorik açıklamalar gerekse dosyada mevcut bilgi ve belgeler ışığında, TTK m. 636/3 kapsamında Davalı şirketin fesih ve tasfiyesi için haklı sebeplerin mevcut olduğu, fesih ve tasfiye dışında alternatif bir çözümün somut uyuşmazlık bakımından uygun olmayacağı kanaatine varılmıştır. Gerçekten de Heyetimizde yer alan Sn Mali Bilirkişi tarafından; Davalı şirketin gayri faal olduğu ve ticari faaliyetinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Keza dosyada yer alan Yoklama Tutanağında; Yoklamaya yetkili memur tarafından düzenlenen yoklama faaliyeti neticesinde davalı şirketin gayri faal olarak tespit edildiği, işyerinin terkedilmiş olduğu, adreste başka bir mükellefin faaliyette bulunduğunun tespit edildiği görülmektedir. Ayrıca belirtmek gerekir ki dosya içeriğinden, Davacının, Davalı şirketin devam etmesi yönünde bir irade beyanına rastlanmamıştır. Davalı şirket ise cevap dilekçesi dahi sunmadığından Davalı şirketin de böyle bir iradesinden bahsetmek mümkün gözükmemektedir. Bu sebeple Davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesinin duruma uygun düşen bir çözüm olacağı kanaatine varılmıştır.
Davalı şirketin 2017-2020 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerine ilişkin noter onaylarının yasal süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak yaptırıldığı, bu kapsamda davalı şirketin 2017-2020 yıllarına ait ticari defterlerinin delil niteliği taşıması konusunda, nihai takdir mahkemeye ait olmak üzere, bu defterlerin HMK md. 222 uyarınca kendi lehlerine ve aleyhlerine delil teşkil eder nitelikte oldukları, Davacı …’ın davalı şirketin 9e 75 oranında, davalı …’nun da 9b 25 oranında ortağı olduğu, davalı şirkette davacı … ile dava dışı …’nun müştereken şirketi temsile yetkili kılındıkları ve görev başlangıç tarihlerinin 18.03.2010 olduğu, Davalı şirketin ticari defterlerinde 200,00 TL vergi borcu görülmesine rağmen, davalı şirketin bağlı bulunduğu … Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından dava dosyasına sunulan dilekçede davalının herhangi bir vergi borcunun bulunmadığı ifade edildiği, Ortaklara Borçlar kalemindeki 819.256,00 TL’nin, 814.416,00 TL’sinin davacı ortak …’a, 4.840,00 TL’sinin ise davalı ortak …’na ait olduğunun mizan kayıtlarından tespit edildiği, Davalı şirketin 819.256,00 TL tutarındaki ortaklara borçlar dışında herhangi bir borcunun bulunmadığı, Davalı şirketin gayri faal olduğu ve ticari faaliyetinin bulunmadığı, Davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesinin duruma uygun düşen bir çözüm olacağı yönünde görüş ve kanaat belirtildiği görülmüştür.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Türk Ticaret Kanunu 636.maddesinde limited şirketlerin Sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçları düzenlenmiş olup TTK.m.636/3 de “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir” hükmü getirilmiştir.
Ancak TTK.m.636 da nelerin haklı sebep sayılacağı gösterilmemiştir. Şahıs şirketlerinde olduğu gibi Limited Şirketlerde de ortakların aynı amacı gerçekleştirmek üzere müşterek gayret ve birbirlerine karşı güven ilişkisi içerisinde bulunmaları şirketin devamı için zorunludur. Şirketlerde olmazsa olmaz bu unsurların zedelenmesi, şirketin devamını ve kuruluş amacının gerçekleşmesini imkânsız hale getirebilir. Ortaklar arasında özünde, aynı amaç için çalışma azminin olmaması şirketlerde güvensizliğe neden olacaktır. Böyle bir durumun varlığına rağmen, ortakları şirket sözleşmesi ile bağlı tutmak doğru değildir. Bu durumda ortağın şirketteki payını başkasına devrederek ayrılması düşünülebilirse de ortağın payını devrederek şirketten ayrılmasının zor veya imkânsız olduğu hallerde, ortağın kendisini, çekilmez bir hal alan ortaklık ilişkisinden, kurtarabilmesi amacıyla, haklı sebeple fesih hükümlerine yer verilmiştir. Haklı nedenin tanımı yasada yapılmamış ancak bazı hükümlerde örnek olarak haklı nedenlere değinilmiştir (TTK md. 245 a-d ). Bu nedenle haklı sebep her olayın özelliğine göre saptanır.
Haklı sebeple şirketin feshinin temelinde, dürüstlük kuralı ve kişilik haklarının korunması ilkeleri bulunduğundan, haklı sebebin mevcut olup olmadığı tespit edilirken dürüstlük kuralına ve kişilik haklarına aykırı bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir (Zeynep Mineliler, Yeni Türk Ticaret Kanunu’na GöreLimited Şirketterin Haklı Sebeple Feshi, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: XVI, Y. 2012, S. 3, s. 109). Haklı sebeplerin şirketin feshini gerektirebilmesi için, artık bu sebeplere dayanılmasının davacı ortak veya ortaklar açısından açık bir şekilde imkânsız hale gelmesi ve şirketin devamını sağlayan unsurların ortadan kalkmış olması gerekmektedir.(Mineliler, s. 109)Bunun yanı sıra talep edilen sonucun kabulünün menfaatler dengesine uygun olup olmadığı da değerlendirilmelidir. Feshi talep eden ortağın çıkması veya çıkarılması taraf menfaatlerine daha uygun ise feshe karar verilmemelidir. Taraf menfaatlerinin dışında fesih talebinin son çare olup olmadığı hususu da değerlendirilmelidir.
Bu genel açıklamalar ışığında huzurdaki dava değerlendirilecek olursa: Davalı olarak gösterilen … Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasına kayıtlı bulunan …’nin merkez adresi olarak gösterilen “…” adresinde bulunduğu, şirket ortaklarının şirketin faaliyetlerine devam etmesi ve ortaklığın sürdürülmesi yönünde iradelerinin olmadığı, şirket ortaklan arasında “ortak amacı gerçekleştirmek için birlikte çaba gösterme” (…) unsurunun ortadan kalmış olduğu, dosyaya celpedilen vergi dairesi cevabi yazılarından davalı şirketin gayri faal olarak tespit edildiği, işyerinin terkedilmiş olduğu, adreste başka bir mükellefin faaliyette bulunduğu, şirketin kuruluş ve gayesini gerçekleştirmesine imkan kalmadığı, başarıya ulaşabilecek başka bir alternatif çözüm yolu da bulunmadığı anlaşılmakla şirketin haklı nedenlerle feshi koşullarının oluştuğu kanaatine varılmış ve davalı şirketin TTK. 636/3 maddesi kapsamında haklı sebeple fesih ve tasfiyesine, tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere TTK 643. Maddesi atfı ile TTK 536/3 maddesi uyarınca …’in tasfiye memuru olarak atanmasına karar vermek gerekmiştir. Limited şirketin fesih ve tasfiyesi isteminin şirkete yöneltilmesi zorunlu ve yeterli olup şirket ortağına husumet yöneltilemeyeceğinden davalı …’na karşı açılan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davalı …’na yönelik davasının HMK 114/1-d ve HMK 114/2 gereği usul yönünden reddine,
2-Davacının davalı …’ne yönelik davasının kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün… sicil numarasında kayıtlı …’nin TTK 636/3 maddesi kapsamında fesih ve tasfiyesine,
Tasfiye işlemlerini başlatıp sonuçlandırmak üzere TTK 643. Maddesi atfı ile TTK 536/3 maddesi uyarınca …’in tasfiye memuru olarak atanmasına, tasfiye memuruna aylık 2.000,00 TL ücret takdirine,
Tasfiye memuru ücreti ve tasfiye masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere şimdilik davacı tarafından karşılanmasına,
Karar kesinleştiğinde durumun tescil ve ilanına, tescil ve ilan masraflarının ileride şirketten tahsil edilmek üzere davacı tarafça karşılanmasına,
3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulanan harçlar tarifesine göre tahsil edilmesi gereken harç 179,90-TL olduğundan peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 125,50-TL’nin davalı …’nden tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan posta ve tebligat masrafı 259,5‬0 TL bilirkişi masrafı 7.000,00 TL olmak üzere toplam 7.259,50-TL yargılama giderinin davalı …’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalı …’nden tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davalı … kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinden yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile bu davalıya verilmesine,
7-Gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, HMK 345 maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğ edildiği tarihten başlayarak iki hafta içinde HMK 342 maddesi gereğince düzenlenmiş dilekçe ile HMK 343 maddesi uyarınca mahkememize veya başka bir mahkemeye yapılacak başvuru ile HMK 341/1 maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olarak davalı … vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin ve davalı …’nin yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı.02/02/2023

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …