Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/910 E. 2023/166 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/910 Esas
KARAR NO : 2023/166

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/04/2018
KARAR TARİHİ : 15/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile dava dışı … Bankası A.Ş. arasında banka tarafından verilmekte olan kredilerin teminatı olarak üzerinde ipotek tesis edilecek gayrimenkullerin ipoteğe esas değerlemesinin yapılması için 14/06/2010 tarihinde sözleşme akdedildiğini, bu kapsamda banka tarafından davacı dışı 3. kişi …’a kullandırılan kredinin teminatı olmak üzere bu şahsa ait “…” adresinde bulunan taşınmazın kullandırılan kredinin teminatı olarak üzerinde ipotek tesis edilebilmesi için değerlemesinin yapılması amacıyla müvekkili şirket olan … … A.Ş.’ye başvurulduğunu, … … A.Ş.’nin de sözleşme kapsamında ifa etmesi gereken gayrimenkul değerlemesini davalı …’e yaptırdığını, … tarafından taşınmazın değerinin 30/01/2011 tarihi itibariyle 325.000,00 TL olarak tespit edilmesi akabinde banka tarafından kredi kullandırılan …’a ait yukarıda adresi belirtilen ve “… 30 Ağustos, 45599 Ada, 18 Parsel, 2. Bodrum, Daire No:…” olarak tapuda kain taşınmaz üzerinde 16/11/2011 tarihi itibariyle 1.200.000,00 TL bedelli üst sınır ipoteği akdedildiğini ancak kredi borçlusunun kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcu ödememesi üzerine hesabın kat edilerek … İcra Müdürlüğü’nün …. Esas sayılı dosyası üzerinden ipoteği paraya çevrilmesi amacıyla takibe geçildiğini, takibin kesinleştiğini, takip dosyası üzerinden yapılan değerlemede 12/02/2016 tarihi itibariyle taşınmaz bedelinin 135.000,00 TL olarak tespit edildiğini, takip dosyası üzerinden yapılan açık artırmada taşınmazın 12/04/2016 tarihinde 117.000,00 TL bedelle alacaklı banka tarafından satın alındığını, ancak bankanın bu takip neticesinde kullandırmış olduğu krediden kaynaklanan bütün alacağını tahsil edememiş olması nedeniyle zarara uğradığını, bu zararın davalının ipotek alınan gayrimenkulün değerini düşük tespit etmesinden kaynaklandığını, bu kapsamda davacı müvekkilinin bankaya karşı sözleşmesel sorumluluğu olması nedeniyle müvekkilinin bankayla 08/05/2017 tarihli protokolü akdetmek suretiyle iş bu davaya konu ilişki kapsamında meydana gelen 106.785,05 TL zararı kabul etmek suretiyle protokolde öngörülen tarihlerde ödediğini ve ancak nihai anlamda bu zararın oluşmasına davalı neden olduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödemiş oldukları zarara mahsuben şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen alacak tutarının dava dilekçesinde net olarak belirtilmediğini, davacının dava dışı müşteriden olan kredi riskinin davalıdan talep edilmesinin söz konusu olması halinde davanın kısmı dava olarak açılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle hukuki menfaat yokluğundan davanın usulden reddi gerektiğini, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davanın … Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğini, bu yönü ile yetkisizlik kararı verilerek dosyanın…Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesini, dava dilekçesinde belirtilen ihtarnamenin davalıya tebliğ edilmediği gibi müvekkilinin ihbar olunduğu belirtilen … 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … E. sayılı dosyasından da haberi olmadığını, davacı delilleri içeriğinde yer alan ihtarnamede “… … Bankası A.Ş.’nin dava devam ederken yeni iş verilmemesi yönündeki tavrı ve konunun sulh ile çözülmesi noktasında taraflar arasında bir mutabakat sağlanması neticesinde taraflar arasında ilgi (b) sayılı protokol imzalanmıştır.” denildiğini, bu ifade ile davacının dava dışı banka ile ticari faaliyetlerine devam edebilmesi bakımından makro rakamlar yönünden ve ticari kaygılarla verilen ödünlerin finansman kaynağı olarak davalının seçilmesinin adaletli olmadığı gibi ticari ahlak kuralları ile de bağdaştırılamadığını, dava dışı banka ile toplamda 6.921.408,92 TL üzerinden mutabık kalarak borcu kabul eden davacının dava dışı banka ile çalışmalarına bu şartlar altında devam ettiğini, 2011 yılında hazırlanan raporun ait olduğu taşınmazın nasıl satıldığı, satılıp satılmadığı, taşınmaz için ne kadar bir değer takdir edildiği, bu değerlemenin tarihi, taşınmazın ihale sürecine girip girmediği, taliplisinin çıkıp çakmadığı gibi ayrıntıların dava dilekçesinde yer almadığını, müvekkilinin raporunun sadece kanaat bildirir bir rapor olduğunu ve bu konudaki risklerin muhatabının da davalı olamayacağını, kanaat bildirir değerlemeyi davacının kontrolüne ve onayına sunan davalının rapor tarihinden çok sonra piyasa koşullarında oluşan değişiklikleri, arz – talep ve fiyat farklılıklarını ileriye dönük olarak saptama gibi bir görevi bulunmadığını, müvekkilinin raporunda değerleme tutarının 300.000,00 TL olduğunu, 25.000,00 TL’nin davacı şirket tarafından davalı tarafından takdir edilen tahmini 300.000,00 TL tutarlı bedel düşük bulunarak rapora ilave edildiğini, dava konusu raporda aynı zamanda kontrol ve onay bölümleri mevcut olup davacı tarafından uygunluk verilen raporların denetimden ve onaydan geçerek dava dışı bankaya gönderildiğini, taşınmazın malikinin toplam risk tutarından davalı müvekkilinin sanki kredinin garantörü ve/ veya kefili gibi gösterilmeye çalışılmasının hukuki olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 6098 Sayılı TBK m.112 kapsamında sözleşmeden kaynaklanan borcun gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle oluşan zararın tahsili davasıdır.
Mahkememizce 30/03/2022 tarih 2018/315 Esas ve 2022/327 Karar sayılı kararı ile ”Dava, 6098 Sayılı TBK m.112 kapsamında sözleşmeden kaynaklanan borcun gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle oluşan zararın tahsili davasıdır.
Davacı vekili, davacı müvekkili ile … Bankası AŞ arasında banka tarafından verilmekte olan kredilerin teminatı olarak üzerinde ipotek tesis edilecek gayrimenkullerin ipoteğe esas değerlemesinin yapılması için 14/06/2010 tarihinde sözleşme akdedildiğini, bu kapsamda banka tarafından davacı dışı 3. kişi …’a kullandırılan kredinin teminatı olmak üzere bu şahsa ait “…” adresinde bulunan taşınmazın kullandırılan kredinin teminatı olarak üzerinde ipotek tesis edilebilmesi için değerlemesinin yapılması amacıyla müvekkili şirket olan … … AŞ’ye başvurulduğunu, … … AŞ.’nin de sözleşme kapsamında ifa etmesi gereken gayrimenkul değerlemesini davalı …’e yaptırdığını, … tarafından taşınmazın değerinin 30/01/2011 tarihi itibariyle 325.000,00 TL olarak tespit edilmesi akabinde banka tarafından kredi kullandırılan …’a ait yukarıda adresi belirtilen ve “…, …, 30 Ağustos, 45599 Ada, 18 Parsel, 2. Bodrum, Daire No:…” olarak tapuda kain taşınmaz üzerinde 16/11/2011 tarihi itibariyle 1.200.000,00 TL bedelli üst sınır ipoteği akdedildiğini ancak kredi borçlusunun kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcu ödememesi üzerine hesabın kat edilerek … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden ipoteği paraya çevrilmesi amacıyla takibe geçildiğini, takibin kesinleştiğini, takip dosyası üzerinden yapılan değerlemede 12/02/2016 tarihi itibariyle taşınmaz bedelinin 135.000,00 TL olarak tespit edildiğini, takip dosyası üzerinden yapılan açık artırmada taşınmazın 12/04/2016 tarihinde 117.000,00 TL bedelle alacaklı banka tarafından satın alındığını, ancak bankanın bu takip neticesinde kullandırmış olduğu krediden kaynaklanan bütün alacağını tahsil edememiş olması nedeniyle zarara uğradığını, bu zararın davalının ipotek alınan gayrimenkulün değerini düşük tespit etmesinden kaynaklandığını, bu kapsamda davacı müvekkilinin bankaya karşı sözleşmesel sorumluluğu olması nedeniyle müvekkilinin bankayla 08/05/2017 tarihli protokolü akdetmek suretiyle iş bu davaya konu ilişki kapsamında meydana gelen 106.785,05 TL zararı kabul etmek suretiyle protokolde öngörülen tarihlerde ödediğini ve ancak nihai anlamda bu zararın oluşmasına davalı neden olduğundan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ödemiş oldukları zarara mahsuben şimdilik 10.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
İhtilaf, davacı tarafından sözleşmeden kaynaklanan edimin eksik ifası nedeniyle banka nezdinde oluşup davacı tarafından bankaya ödenen zararın davalıya rücu edilmesi mümkün bir zarar olup olmadığı, rücu edilmesinin mümkün olması halinde miktarının tespiti konularından kaynaklanmaktadır. Bu kapsamda davacı ile davalı arasındaki ilişki sözleşme ilişkisi olduğundan ve davacı tarafından iş bu davaya konu edilen ihtilaf davalının sözleşmeden kaynaklanan edim borcunu gereği gibi ifa etmediği nedenine dayandığında 6098 Sayılı TBK m.112 kapsamında davalı sözleşmeden edim borcunu tam olarak ifa ettiğini ve borcun gereği gibi ifa edilmemesinden dolayı kendisine herhangi bir kusur yüklenemeyeceğini ispat etme külfeti altında olduğu gibi davacı tarafta sözleşmeye konu edim borcunu gereği gibi ifa edilmemesinden dolayı zarara uğradığını başka bir deyişle oluşan zarar ile davalının sözleşmeye konu edim borcunu gereği gibi ifa etmemiş olması arasındaki illiyet bağı ile oluşan zarar miktarını ispat yükü altındadır. Usul hukukumuzda “Taraflarca getirilme ilkesi” esas olmakla birlikte hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü kapsamında 6100 Sayılı HMK m.266 kapsamında hakim talep halinde veya resen bilirkişi deliline başvurma hakkına sahiptir. Bu kapsamda davaya dayanak gayrimenkul değerlemesinin usulüne uygun yapılıp yapılmadığı davaya konu ihtilafın aydınlatılması bakımından gerekli olup hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine başvurulmuştur.
Değerlemeye konu taşınmaz … bulunduğundan … Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne yazılan talimat neticesinde … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin… Talimat sayılı dosyası üzerinden inşaat mühendisi gayrimenkul değerleme uzmanı bilirkişi …’dan alınan 11/07/2019 tarihli bilirkişi raporu ile; “…, …, 30 Ağustos, 45599 Ada, 18 Parsel, 2. Bodrum, Daire No:…” adresinde kain taşınmazın arsa payı dahil 30/11/2011 tarihindeki değerinin 220.000,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Talimat yoluyla … Asliye Ticaret Mahkemesi’nden alınan raporun sadece değerleme uzmanından alınmış olması ve ancak ilişkinin bir boyutunun ve doğduğu iddia olunan zararın bankacılık ilişkisinden kaynaklanmış olması nedeniyle bu kez sözleşme uzmanı …, bankacı bilirkişi … ve emekli icra iflas müdürü Sezai Yancar’dan alınan 26/02/2021 tarihli bilirkişi raporu ile; davalının kusuru yönünden yapılan incelemede … Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Talimat sayılı dosyası üzerinden alınan 11/07/2019 tarihli bilirkişi raporu ile değerlemeye konu taşınmazın 30/11/2011 tarihindeki değerinin 220.000,00 TL olarak tespit edilmiş olması nazara alındığında davalının anılan tarihte taşınmazın değerini 325.000,00 TL olarak tespit etmekte kusurlu olduğu neticesine varıldığı ve ancak davaya konu edilen zararın oluşmasında 3. kişi bankanın da müterafik kusurunun söz konusu olduğu, bu nedenle davalı zarardan sorumlu tutulacak olsa bile ancak banka tarafından değerleme aşamasında 3. Kişiye tahsis edilen kredi miktarı olan 300.000,00 TL ile taşınmazın değeri olan 220.000,00 TL arasında oluşan 80.000,00 TL’lik fark kadar sorumlu tutulabileceği tespit edilmiştir.
Ancak bu raporla dava konusu edilen zararın niteliği ve miktarı irdelenmediğinden rapora yönelik itirazlar da nazara alınmak suretiyle bu kez bankacı bilirkişi Saadet May, gayrimenkul değerleme uzmanı … ve sözleşme uzmanı …’dan alınan 25/11/2021 tarihli bilirkişi raporu ile; dava konusu edilen zararın dava dışı banka ile dava dışı kredi borçlusu … arasında vuku bulan kredi ilişkisi nedeniyle oluşan 106.785,05 TL zararın davacı tarafından bankaya ödenmesi nedeniyle bu kez davacı tarafından değerlemeyi yapan davacıya rücu suretiyle iş bu davanın açıldığı, heyete dahil teknik bilirkişiler aracılığıyla yapılan değerlendirmelerde değerlemesi yapılan taşınmazın 30/11/2011 tarihindeki değerinin 218.050,00 TL olduğu, buna mukabil davalının taşınmazın değerini anılan tarihte 325.000,00 TL olarak belirlemiş olduğu, değerleme nedeniyle bankanın 300.000,00 TL kredi kullandırmış olması nedeniyle 300.000,00 TL – 218.050,00 TL = 81.950,00 TL farkın davalıdan zarar olarak istenebileceği tespit edilmiştir.
Bu rapora yönelik itiraz dışında mahkememizce resen bu bilirkişi heyetinden alınmış olan 17/02/2022 tarihli bilirkişi ek raporu ile; davaya dayanak kılınan değerleme raporuna konu taşınmazın bankanın satın aldığı tarihteki değerinin 285.194,44 TL, bankanın sattığı tarihteki değerinin ise 345.708,03 TL olduğu tespit edilmiştir.
Örneği dosya içerisinde bulunan 01/12/2011 tarihli “… Bankası Gayrimenkul Değerleme Raporu” başlıklı ve kredi kullanan …’a ait tapuda “…, …, 30 Ağustos, 45599 Ada, 18 Parsel, 2. Bodrum, Daire No:…” olarak kain taşınmazın bedelinin ekspertiz tarihi olan 30/11/2011 tarihinde değerleme bölümünde 325.000,00 TL olarak belirtildiği ve hemen üstündeki butonda sigortaya esas değerinin ise 100.570,00 TL olarak belirtilmiş olduğu görülmektedir.
…İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; dava dışı … Bankası AŞ’nin kredi kullanan borçlu … aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi amacıyla 13/08/2012 tarihinde tapuda “… İli, … İlçesi, 30 … Mah., 455099 Ada, 18 Parsel, 11 No’lu bağımsız bölüm” ve “… İli, … İlçesi, … Mah., 2419 Ada, 1 Parsel, 3 No’lu bağımsız bölüm” olarak kain taşınmazlar üzerine tesis edilmek ipoteklerin paraya çevrilmesi yolu ile “07/01/2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi, …ve …, …tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamelere” dayalı olarak takip başlattığı, takip talepnamesi 618.420,87 TL asıl alacak, 11.465,47 TL faiz + BSMV 220,00 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam 630.086,34 TL alacağın takip tarihinden itibaren asıl alacağa (399.421,90 TL için yıllık %23,40, 218.998,97 TL için yıllık %28,55) faiz işletilmek suretiyle tahsili talep edilmiş olup, takibin kesinleşmesi akabinde takip konusu edilen kredi borcunun teminatını oluşturan iki adet taşınmazın kıymet takdirinin yapıldığı, bu kapsamda; ilkevvela tapuda “… İli, … İlçesi, 30 … Mah., … Ada, 18 Parsel, 11 No’lu bağımsız bölüm” kain taşınmaz bedelinin fenni-mahalli bilirkişi … ve inşaat mühendisi gayrimenkul değerleme uzmanı …’tan alınan 20/11/2012 tarihli bilirkişi raporu ile; taşınmazın değerinin 130.000,00 TL olarak takdir ve tespit edildiği ve bu rapor taraflara tebliğ edilmiş olmasına rağmen bu taşınmaz bakımından tespit edilen bedele herhangi bir itirazda bulunulmamış olması nedeniyle kıymet takdir tutanağının kesinleştiği, ikinci olarak tapuda “… İli, … İlçesi, … Mah., 2419 Ada, 1 Parsel, 3 No’lu bağımsız bölüm” kain taşınmaz bedelinin emlakçı bilirkişi …ve inşaat mühendisi bilirkişi …’den alınan 15/12/2012 tarihli bilirkişi raporu ile 160.000,0 TL olarak tespit edilmiş olmasına rağmen tespit edilen kıymet takdir tutanağının kesinleştiği ve ancak bu taşınmazın satışının süresinde yapılamamış olması nedeniyle bu kere inşaat mühendisi bilirkişi …ve mülk bilirkişisi …’dan alınan 03/08/2015 tarihli bilirkişi raporu ile; taşınmaz bedelinin 240.00,00 TL olarak tespit edilmiş ve bu tespite de herhangi bir itirazda bulunulmamış olması nedeniyle kıymet takdir tutanağının kesinleşmiş olduğu görülmektedir.
Tapuda “… İli, … İlçesi, … Mah., … Ada, 18 Parsel, 11 No’lu bağımsız bölüm” kain taşınmazın yukarıda açıklanan kıymet takdir tutanağının kesinleşmesi sonrası ihale yolu ile satışa çıkarılması akabinde bu taşınmazın alacaklı banka tarafından 12/02/2016 tarihinde 117.000,00 TL bedelle alacağına mahsuben satın alındığı, satın alma akabinde bankanın taşınmazı 17/10/2017 tarihinde 166.500,00 TL bedel ile satmış olduğu görülmektedir.
Tüm bu delililer hep birlikte değerlendirildiğinde, takibini “07/01/2008 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi, …tarih ve …, … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamelere” şeklinde davalını değerleme yapmasından önce akdedilmiş olan kredi sözleşmesine dayalı olarak yapılmış olması, dava dışı banka ile borçlu … arasındaki kredi ilişkisinin ilk olarak 07/01/2008 tarihinde 300.000,00 TL. limitli Genel Kredi Sözleşmesi akdedilerek başladığı, daha sonra 18/05/2011 tarihinde yeni bir Genel Kredi Sözleşmesi akdedilerek kredi limitinin 300.000,00 TL arttırılması suretiyle 600.000,00 TL çıkarıldığı ve artırıma ilişkin sözleşmeni yapılması aşamasında gerçek kişiler … ve …’dan ayrı ayrı 690.000,00 TL miktarlı şahsi kefalet alındığı, bu aşamada yani 12/12/2011 tarihi itibariyle bankanın kredi borçlusu …’a kullandırdığı kredi nedeniyle riskinin 249.245,01 TL olduğu bu aşamada davalını düzenlemiş olduğu değer tespit tutanağı esas alınmak suretiyle tapuda “…, …, 30 Ağustos, … Ada, 18 Parsel, 2. Bodrum, Daire No:…” olarak kain taşınmaz üzerinde 30/11/2011 tarihi itibariyle 325.000,00 TL değer tespit edilmiş olmasına ve 100.570.00 TL. sigorta değeri olduğu belirtilmiş olmasına rağmen bu çelişki giderilmeden 16/12/2011 tarihi itibariyle 1.200.000,00 TL değerinde üst sınır teminat ipoteği akdedilmiş olması ve alınan şahsi kefaletler ve taşınmaz ipoteği ile yetinilmemiş olunmalı ki tapuda “.. İli, .. İlçesi, … Mah., 2419 Ada, 1 Parsel, 3 No’lu bağımsız bölüm” olarak kain ikinci bir taşınmaz üzerinde yine 1.200.000.00 TL. değerinde ipotek tesis edilmek suretiyle kredi kullandırılmış olması karşısında, bir zara söz konusu olsa bile, bankanın borçlunun ödeme gücünü ve almış olduğu bütün şahsi ve ayni teminatları birlikte değerlendirmek suretiyle kredi kullandırılmış olması karşısında zararın salt davalının değerini düşük olarak tespit etmiş olmasından kaynaklandığını kabul edilemeyeceği, meydana gelen zarar ile bu sebeplerden her biri ile aralarındaki illiyet bağının ayrıca ispat edilmesi gerektiği, ayrıca kredinin ödenmemesi üzerine … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi amacıyla takip yapması ve takibin kesinleşmesi üzerine, ipotekli taşınmazını değeri 12/02/2016 tarihi itibariyle 135.000,00 TL olarak tespit edilmiş olmasına rağmen, bankanın tespite itiraz etmeyerek zararın artmasına neden olmuş olması keza ikinci ipotekli taşınmazın bedel tespitine de herhangi bir itirazda bulunmamış olması ve aynı kredi borcuna şahsi teminat veren gerçek şahıslar aleyhine takip yapmak suretiyle alacağını tahsil etmek bakımından takip yapması gerektiği tüm bunları yapmayarak, salt değerin düşük tespitinden hareketle davalını sorumluğuna gidilmesi mümkün olmadığı gibi, 11/07/2019 tarihli talimat bilirkişi raporu değerinin 30/11/2011 tarihindeki 220.000,00 TL. Olduğu, 17.02.2022 tarihili bilirkişi ek raporuyla da taşınmazın ihale tarihindeki değeri 285.194,44 TL olduğunun tespit edilmiş olmasına rağmen 12/04/2016 tarihinde ihaleye katılmak suretiyle bu taşınmazı 117.000,00 TL bedelle satın aldıktan sonra 17/10/2017 tarihinde 166.500,00 TL’ye satmış olması karşısında hem meydana gelen zarınını miktarını, hem zararın hangi sebepten kaynaklandığını ve bu sebeple zara ile davalını eylemi arasındaki illiyet bağını ispat edememiş olması ve esasen bir zarar varsa bile bu zarara bütünüyle bankanın müterafik kusurunun neden olduğu anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ve ancak davacı tarafında bu karar aleyhine istinaf kanun yoluna başvurması akabinde İstanbul BAM 46 HD’nin 08/11/2022 tarih 2022/2704 Esas ve 2022/2540 Karar sayılı kararı ile ” Mahkeme, davanın reddine karar vermiş ise de;
Davacı, kendi çalışanının yanıltıcı raporuna dayanarak oluşan zararı ödediğini belirterek bu davayı açmıştır.
Davalı (…) firmasının sahibidir. Her iki taraf arasında 14.06.2010 tarihinde “… il sınırları dahilinde her türlü gayrimenkullerin güncel piyasa değerini belirten Değerleme Raporunun Hazırlanması” konulu sözleşme imzalanmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olmalı ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır.
Davacı şirket her ne kadar tacir vasıflı tüzel kişilik ise de; davalı …, … unvanlı gerçek kişi olup tacir vasfına haiz olup olmadığı dosya muhteviyatından belli değildir.
O halde; İhtilafa bakmakla görevli mahkemenin tayini bakımından davalının gerçek kişi tacir kaydının olup olmadığının araştırılarak buna göre görev hususunun değerlendirilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararının ortadan kaldırılması gerekmiştir. İlk derece mahkemesince esastan verilen ret kararının ortadan kaldırılması gerekir.
Bu itibarla; kamu düzenine ilişkin olan ve yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gereken görev kuralı gereği davacının istinaf istemleri incelenmeksizin HMK 353/1-a-3-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararın kaldırılması kanaatine oy birliğiyle varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiş olması akabinde mahkememizin 2022/910 Esas sayılı dosyası üzerinden kayıt gören davada davalının tacir olup olmadığının tespiti bakımından …, … ile … Birliğine yazılan yazılara verilen cevapta davacının tacir olmasını gerektiren bir kaydının olmadığı anlaşılmakla, işbu dava bakımından mahkememizin görevli olmadığı ve İstanbul Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla görev dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın GÖREV DAVA ŞARTI YOKLUĞU NEDENİYLE USULDEN REDDİNE,
Karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE gönderilmesine,
HMK m.331/2 uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin görevli mahkeme tarafından DEĞERLENDİRİLMESİNE,
Dair davacı vekilinin yüzüne karşı, mahkememiz gerekçeli kararının HMK 345 maddesi gereğince taraflara tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine dilekçe verilmek ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamı ödenmek suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenebilmesi için tarafların istinaf yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 15/03/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır