Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/91 E. 2023/479 K. 22.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/91
KARAR NO : 2023/479

DAVA : İFLAS
DAVA TARİHİ : 16/12/2002
KARAR TARİHİ : 22/06/2023

Mahkememizin 2002/93 Esas sayılı dosyasından tefrik edilip Mahkememizin 2017/568 E sırasına kaydedilen davada mahkememizce verilen 30/11/2017 tarihli ve 2017/568 E. 2017/1033 K. sayılı kararın, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 25/01/2019 tarihli 2018/2891 Esas 2019/63 Karar sayılı ilamı ile kaldırılması sonrasında dosya yukarıda belirtilen sıraya kaydedilmiş ve yapılan yargılama sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş’nin hakim hissedarı… A.Ş ile ilişkisi bulunan grup firmaları başta olmak üzere grup dışı firmalara bankadan doğrudan kullandırılan kredilerin bulunduğu, banka iştiraki olan … Ltd aracılığı ile mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde uyulması zorunlu olarak kredilerin kullanılmış olduğu, mali güçlerinin çok üzerinde ödeme gücünü aşacak şekilde yüksek tutarlarda kredi kullandırıldığı, bu suretle … dahil firmalara ve diğer firmalara kaynak aktarımında bulunulduğu ve bankanın emin bir şekilde çalışmasının tehlikeye düşürüldüğü, bu nedenle 09.07.2001 tarihinde temettü hariç ortaklık haklarıyla denetim ve yönetiminin … tarafından devralınmasıyla devir bilançosunda yer alan zarar bakımından 174.238 milyar TL’nin bu kredilerden, 55.129 milyar TL’nin de kredilere ait olan ve bankaca iptal edilen faizlerden oluşan zararın 229.367 milyar TL olduğunu, bankanın grup firmaları ve grup dışı firmalara kaynak aktarımında bulunulması nedeniyle banka zararına neden olan davalıların toplam 234.636 milyar TL’nin faiziyle birlikte oluşacak miktar üzerinden bankacılık yasası gereğince şahsi iflaslarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekilleri ayrı ayrı sundukları cevap dilekçelerinde; davanın reddini savunmuşlardır.
Yargılama sırasında 15/05/2017 havale tarihli dilekçe ile davacı tarafından, … ile anlaşmaya varıldığı, bu davalı hakkındaki davanın takip edilmediği bildirildiğinden … hakkındaki dava işbu davadan tefrik edilerek mahkememizin 2023/443 E sırasına kaydedilmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde;
Dava, 4389 Sayılı Kanunun 17. maddesine dayalı olarak açılan şahsi iflas davasıdır.
Davalılar …’in … A.Ş’nin Kuruluşu – … ,… …. – 07/03/2000 19/07/2000 – 09/07/2001,… 26/02/1998-07/03/2000, … 26/02/1998-27/08/1999 ,… 26/02/1998-11/10/1999, … Kuruluş – 26/02/1998,… Kuruluş -26/02/1998 22/06/2001 – 09/07/2001 , … 7/08/1999-09/07/2001, … 07/03/2000-26/03/2001, … Kuruluş -26/02/1998 12/10/1999-09/05/2000, … Kuruluş – 26/02/1998 , … 07/03/2000-20/06/2001, … 26/02/1998-11/03/1999 tarih aralığında yönetim kurulu üyesi olarak görev yapmışlardır.
4389 Sayılı Yasanın 17. maddesinde, bir bankanın yönetim kurulu ve kredi komitesi başkan ve üyeleriyle genel müdür, genel müdür yardımcıları ve imzaları bankayı ilzam eden memurlarının kanuna aykırı karar ve işlemleriyle bankanın iflasına neden olduklarının tespiti halinde, bankaya verdikleri zararla sınırlı olarak bunların şahsi sorumlulukları yoluna gidilerek, fon kurulu kararına istinaden ve fonun talebi üzerine mahkemece doğrudan şahsen iflaslarına karar verilebileceği belirtilmiştir. Anılan maddenin 2. fıkrasında da, 14. maddenin 3, 4, ve 5 numaralı fıkraları gereğince temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi veya hisseleri fona devrolunan bankaların bu maddenin 1. fıkrasında sayılan ortakları ile 14. maddenin 4. ve 3. fıkrasının uygulanmasına neden olan işlemlerde sorumluluğu bulunan ve yine bu maddenin 1. fıkrasında sayılan banka görevlileri hakkında bankanın iflası aranmaksızın uygulanacağı açıklanmıştır. Buna göre bir bankanın yöneticisinin kanuna aykırı karar ve işlemleri ile bankanın faaliyet izninin kaldırılmasına ya da …’ye devrine neden olduklarının tespiti halinde bankaya verdikleri zararla sınırlı olarak fon kurulunun kararına istinaden ve fonun talebi üzerine şahsen iflaslarına karar verilmesinin mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
Şahsi iflas kararı verilebilmesi için, banka yöneticilerinin kanuna aykırı karar ve işlemlerinin olması ve bu karar ve işlemleri neticesinde bankanın faaliyet izninin kaldırılmasına veya …’ye devrine neden olmaları, kanuna aykırı yapılan işlem ile faaliyet izninin kaldırılması veya …’ye devir arasında uygun illiyet bağının olması ve ortada bir zararın bulunması gerekir.
Fonun yöneticilerin şahsi iflasını isteyebilmesi için, öncelikle bankanın zararını tespit etmesi, bu zararın hangi yöneticilerden kaynaklandığını belirlemesi ve ayrıca her bir yöneticinin zararın ne kadarından sorumlu olduğunu tespit ve ispat etmesi gerekir. Bankaya verilen zararın maddi ve somut nitelik taşıması ve kesinleşmesi gerekir. Bankanın uğradığı zarar tespit edilirken, ödenmeyen, geri dönmeyen, batık krediler varsa ve bu kredilerin verilmesi esnasında ilgili yöneticinin kusuru bulunuyorsa, bu takdirde, böyle bir kredi bankanın zararı olarak değerlendirilip, kusurlu yöneticinin şahsi iflası istenebilir.
Tefrik kararından önce mahkememizin 2002/93 E sayılı dosyasında yapılan yargılama sırasında davacı kayıtlarında inceleme yapılarak düzenlenen 05/11/2014 tarihli raporda özetle; … tarafından .. firmalarına kredi kullandırılmaması yönünde talimat yazılarına rağmen .. firmalarına kredi kullandırımına devam edildiği, söz konusu … talimatlarından …, …, … ve …’ın bilgilerinin bulunduğu, … firmalarına kullandırılan kredilerin, grup içi finansman ve sermaye ihtiyaçlarının karşılanmasında kullanıldığı, … firmaları tarafından kullanılan kredilerin ödenmemesi nedeniyle 09/07/2001 tarihli devir bilançosunda takip hesaplarına aktarıldığı, takip hesaplarına aktarılmasıyla birlikte karşılık ayrılmak suretiyle muhasebesel olarak zarar kaydının düşüldüğü, … ile …arasında grubun borçlarının tasfiyesi hakkında 25/01/2008 ve 08/06/2011 tarihlerinde protokollerin düzenlendiği, bu protokollerde grup firmalarının borç tutarının ve ödeme takviminin belirlendiği, protokol hükümlerinin halen uygulandığı ve tahsilatlara devam edildiği, bu hususun … tarafından kamuya açıklanan 2013 yılı faaliyet sonuçları hakkındaki raporda ifade edildiği, protokolle birlikte dava konusu grup firmalarının ana borç tutarının 167.332.802,12 USD olarak belirlendiği, grup dışı firmalara kullandırılan kredilerin kendi ihtiyaçlarının kullanılmasının yanı sıra … finansman ve sermaye ihtiyacının karşılanmasında kullanıldığı, … dışındaki firmaları 4 adet firmadan … (…) Tekstil, …, … ve … tekstil firmalarına ait kredilerden tahsil edilemeyen toplam 10.057.915,74 TL banka alacağının …, …, …’ın sorumluluğunda olduğunun tespit edildiği, …firmalarıyla 25/01/2008 tarihinde akdedilen protokolün 08/06/2011 tarihinde revize edildiği, protokolün halen yürürlükte olduğu ve 30/06/2014 tarihi itibariyle toplam tahsilatın 72.40 milyon USD’ye ulaşmış olduğu göz önüne alındığında davacının zarar iddiasında bulunması ve kredi asıl borçlusu hakkında akdedilen protokol neticelendirilmeden, diğer deyimle zarar koşulu tekemmül etmeden banka Yönetim Kurulu üyeleri hakkında şahsi iflasa ilişkin dava açmasının yerleşik içtihatlara uygun düşmediği ve bu hususun mahkemenin takdirinde olduğu, diğer taraftan protokol ile birlikte söz konusu alacak için …A.Ş.’nin %50 hissesine sahip olduğu, …Merkezinin, … %100 hissesine sahip olduğu, Sakarya-İpek Yolu Vadisi Serbest Bölgesinin, … Serbest Bölgesinin teminat altına alındığı, bu çerçevede bu varlıkların değerinin belirlenmesiyle alacağın tahsil edilebilirliğinin ortaya konulması ardından protokol uygulaması sonucunda belirlenecek borç tutarı üzerinden zararın oluşup oluşmadığının tespiti gerektiği, protokol hükümlerinin halen yürürlükte olup zarar koşulunun oluşmamasından dolayı bu aşamada sorumlulukları tespit edilen banka yöneticilerinin şahsi iflasları koşulunun oluşmadığı, ancak protokol dışı 4 ayrı firmaya kullandırılan kredilerde zararın oluştuğu belirlenmiş olmakla, bu kredilerden sorumlu olan …, …, …’ın mali sorumlulukları cihetine gidilip gidilmeyeceğinin mahkemenin takdirinde olduğu belirtilmiş, bilirkişi … ayrık görüşünde ise; çoğunluk görüşündeki tüm açıklamalara iştirak edilmekle birlikte protokol dışı 4 ayrı firmaya kullandırılan kredi nedeniyle zararın oluştuğu ve bu kredilerin sorumlularının …,… ve… olduğunun ifade edildiği, banka tarafından bu 4 şirkete kredi açılmasına ilişkin Yönetim Kurulu kararlarında imzası bulunan üyelerin tamamının bankaya verdikleri zararla sınırlı olarak şahsi sorumluluklarının olduğu, Yönetim Kurulu üyelerinin bilgi sahibi olmadıklarını ileri sürerek sorumluluktan kurtulmalarının mümkün bulunmadığı, bu nedenle çoğunluk görüşündeki aksi görüşe katılınmadığı ifade edilmiştir.
Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 18/12/2015 tarihli birinci ek raporda; kök rapordaki açıklamalar tekrar edilerek… dışındaki 4 ayrı şirkete kullandırılan krediden kaynaklanan toplam zararın kök raporda belirtiği şekilde 10.057.915,74 USD olup, TL karşılığının 13.085.710,46 TL miktarında bulunduğu, … firmalarına kullandırılan kredilerde ….,…, … ve …’in sorumluluğunun olduğunun belirlendiği, grup dışı firmalara kullandırılan krediler nedeniyle … ve …’in sorumluluklarının belirlendiği, davacı ile …arasındaki protokol hükümlerinin halen yürürlükte olması, …mal varlığının protokol borcunu karşılar miktarda olması ve zarar koşulunun tekemmül etmemesi nedeniyle … firmalarına kredi kullandırılması işlemlerinde hukuka aykırılığı tespit edilen …,…, … ve …’in şahsi iflas koşullarının bulunmadığı, bankanın hakim ortak veya … firması olmayan 4 şirkete kullandırılan kredilerin, 2004 ve 2005 yıllarında varlık Yönetim Şirketlerine temliki sonucu…’nin davacı sıfatının kalmadığı, kredi alacaklarını temlik eden şirketlerin de bu alacakları 2007 ve 2011 yıllarında tahsil ve tasfiye ettiği, buna göre …ve … hakkındaki davanın konusuz kaldığı, davacı tarafından, …,… ve … yönünden durdurma kararı verilmesinin talep edildiği, davalı …’in protokolde imzasının bulunmadığı, … firmalarına kullandırılan krediler nedeniyle hakkında durdurma talep edilmeyen, protokolde imzası bulunmayan ve sorumlu olduğu tespit edilen Ragıp Yergin’in şahsi sorumluluğuna gidilebilmesi için protokolün neticesinin beklenmesi hususunun mahkemenin takdirinde olduğu açıklanmıştır, ayrık görüşte ise; kök raporda ifade edilen ayrık görüşün tekrar edildiği belirtilmiştir.
Davacı vekili iş bu dosyanın tefrik edildiği mahkememizin 2002/93 Esas sayılı dosyasına 30/04/2009 tarihli dilekçe ile 25/01/2008 tarihli protokol gereği davanın durdurulması talebinde bulunmuştur.
25/01/2008 tarihli protokolün davacı ile ”… AŞ, …AŞ, …AŞ, … – …AŞ, …AŞ, … AŞ, …, …, …, … ” arasında; 08/06/2011 tarihli protokolün ise davacı ile ”…AŞ, …AŞ, … AŞ, … – …AŞ, …AŞ, … AŞ, …, …, …’ arasında imzalandığı görülmüştür.
25/01/2008 ve 08/06/2011 tarihli protokolün ” Protokolün Konusu ve Amacı ” başlıklı 2.maddesinde protokolün konusu ve amacının protokolün giriş kısmında ünvanları yazılı tüzel kişilerin Fona intikal eden bankalardan kullanılmış kredilerden ve protokolde belirtilen sorumluluklardan kaynaklanan ve Fona temlik edilen alacakların borçlu ve kefiller tarafından ödenmesinin esas ve usullerinin belirlenmesine ilişkin olduğu kararlaştırılmış olup dava konusu banka zararının protokolde tespit edilen zarar ve borç miktarı içinde olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır.
Somut olayda protokole taraf olan davalılar hakkında 5411 Sayılı Kanunun Geçici 11. Maddesi atfı ile 4389 Sayılı Kanunun 15/3 ve 5411 Sayılı Kanunun 132/10. Maddeleri uyarınca davanın durdurulmasına ilişkin karar verilmesi gerektiği hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık aynı yönetim kurulu kararlarından ve aynı kredi işlemlerinden kaynaklanan zararla ilgili şahsi iflas davasının protokole taraf olmayan davalılar yönünden de durdurulmasına karar verilip verilemeyeceği hususunda toplanmıştır.
Zarar, sorumluluğun temel ve esaslı unsurudur. Zararın olmadığı veya oluşmakla birlikte ortadan kalktığı tespit edildiğinde artık sorumluluk ve şahsi iflas söz konusu olamaz. Zarardan sorumlu olanların birden fazla olması halinde dahi zararın tekliği ilkesi geçerli olduğundan sorumlulardan birinden tahsil edilmesi veya biri tarafından tazmin edilmesi halinde artık diğerlerinin de sorumluluğu sona ereceğinden borcun ve zararın tahsiline ilişkin protokolün neticesinin beklenmesi gerektiği kanaatine varılmakla davalılar hakkındaki işbu davanın 5411 Sayılı Kanunun Geçici 11. Maddesi atfı ile 4389 Sayılı Kanunun 15/3 ve 5411 Sayılı Kanunun 132/10. Maddeleri uyarınca durdurulmasına karar vermek gerekmiştir. İşbu davada …ve… davalı olmasına rağmen kısa kararda maddi hata sonucu davalıların isimlerine yer verilmediği anlaşılmakla HMK 304.madde uyarınca davalı isimlerine ilişkin maddi hata düzeltilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalılar …,…, …, …, …, …,…, …ile … terekesi ve …terekesi hakkındaki iş bu davanın 5411 Sayılı Kanunun Geçici 11. Maddesi atfı ile 4389 Sayılı Kanunun 15/3 ve 5411 Sayılı Kanunun 132/10. Maddeleri uyarınca DURDURULMASINA,
Durdurma kararı nihai karar olmadığından taraflar lehine ve aleyhine bu aşamada vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içerisinde, istinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 22/06/2023

BAŞKAN

ÜYE

ÜYE

KATİP