Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/837 E. 2023/622 K. 20.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/837
KARAR NO : 2023/622

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/11/2022
KARAR TARİHİ : 20/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
(1) Davacı Tarafın İddialarının Özeti:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri … ve … aleyhine davalı şirket tarafından … 4. İcra Müdürlüğü … Esas ve … 1.İcra Müdürlüğü …Esas numarasına kayıtlı takipler başlatıldığını, yapılan takiplerin usule aykırı olduğu ve davalı … A.Ş. tarafından başlatılan icra takiplerine konu alacağın hukuki bir dayanağı olmadığını, müvekkillerinin böyle bir borcunun bulunmadığını, davalı tarafından 13.06.2022 tanzim tarihli 13.08.2022 vade tarihli ve 13.06.2022 tanzim tarihli 13.09.2022 vade tarihli iki adet senede dayanarak icra takibi başlatıldığını, davalının elinde 13.06.2022 tanzim tarihli (13.10.2022 vade tarihli), 13.06.2022 tanzim tarihli (13.11.2022 vade tarihli) ve 13.06.2022 tanzim tarihli (13.12.2022 vade tarihli) 3 adet senet daha mevcut olduğunu, ancak müvekkilinin söz konusu borcun tamamını şirket devrinde yapılan mahsuplaşma ile ifa ettiğini, bu ödemeler ilişkin müvekkilinin elinde belgeler olduğunu, müvekkili … ve … Ltd. Şirketinin evvelce davalı …A.Ş. ile ortaklığı söz konusu olduğunu, söz konusu ortaklıklarını 03.06.2022 tarihinde gerçekleşmiş ve şirket devrine ilişkin söz konusu 5 (beş) adet senet düzenlendiğini, davacı tarafın senetleri iade etmediği gibi kötü niyetle icra takibi başlattığını, ancak devire ilişkin borçlanma (Jeneratör, kamera sistemi, alarm sistemi ve bir kısım başkaca demirbaşlar devri ile mahsuplaşarak kapatıldığını, müvekkillerinın davalıya borç ifa edilmesine rağmen başlatılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu, açıklanan nedenlerle hak kaybı yaşanmaması için teminatsız veya uygun görülecek bir teminat karşılığında … 4. İcra Müdürlüğü … Esas ve … İ. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı takiplerin durdurulmasını talep ettiklerini, 13.06.2022 Tanzim tarihli 13.08.2022 vadeli 33.400,00 TL’lık, 13.06.2022 Tanzim tarihli 13.09.2022 vadeli 33.400,00 TL’lık, 13.06.2022 Tanzim tarihli 13.10.2022 vadeli 33.400,00 TL’lık, 13.06.2022 Tanzim tarihli 13.11.2022 vadeli 33.400,00 TL’lık, 13.06.2022 Tanzim tarihli 13.12.2022 vadeli 33.400,00 TL’lık, tutarındaki senetlere ilişkin mevcut ve geçerli bir borç bulunmadığının tespitine, Mahkemece takdir edilecek teminat mukabilinde yahut teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilerek mahkeme veznesine girecek paranın davalıya ödenmemesine, İcra takiplerinin durdurulmasına, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, uğramış oldukları zararların yasa gereği alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyetli davalıdan alınarak müvekkiline verilmesine, vekalet ücreti vesair yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
(2) Davalı Tarafın Savunmalarının Özeti:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanın dava dilekçesi baştan sona hukuki dayanaktan yoksun ve soyut iddilar/beyanlar ihtiva etmediğini, davacıların borcuna karşılık her biri 13.06.2022 tarihinde düzenlenmiş her biri 33.400,00 liralık toplam 167.000.00 TL olan 5 adet senedin müvekkili şirkete verildiğini, bu senetlerden 13.06.2022 keşide tarihli 13.09.2022 vade tarihli 33.400,00 TL bedelli senede … 1. İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası ile 13.06.2022 keşide tarihli 13.08.2022 tarihli tarihli 33.400,00 TL bedelli senede istinaden … 4. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile davacı …A.Ş. hakkında kambiyo takibi başlatıldığını, davacıların evvelce müvekkili şirketle ortaklığının söz konusu olduğunu bu ortaklığını 03.06.2022 tarihinde gerçekleşen şirket devrine ilişkin söz konusu 5 (beş) adet senet düzenlendiğin; devre ilişkin borçlanma (Jeneratör, kamera sistemi, alarm sistemi ve bir kısım demirbaşlar)’ın devri ile mahsulaşarak kapatılmış ise de senetlerin davalı tarafça iade edilmeyerek kötü niyetle İcra takibi başlatıldığını, davacıların davalı şirkete maddi olarak herhangi bir borcu kalmamakla birlikte takibe dayalı borcun ifa edildiğini, davacı tarafın iddia ettiği gibi borçlanma işleminin kökü bir şirket devrine dayanmadığı, taraflar arasında şirket ortaklığının söz konusu olmadığı, davacılar tarafından aksini gösterir bir ortaklık sözleşmesinin Mahkemeye ibraz edilemediğini, davacı tarafın mahsuplaşma ile ödeme yaptığına dair yazılı ve hukuki hiçbir delil bildiremediğinden davanın reddi gerekmekte olduğu, müvekkilin alacağını sürüncemede bırakmak için açılmış işbu davanın ve davacıların tazminat taleplerinin reddine, davanın açılmasında ve borcun ödenmemesinde tamamen kötüniyetli olan davacıların İİK.” md. 72/4 uyarınca alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmolunmasına, davalı müvekkil …A.Ş. aleyhine doğabilecek herhangi bir zarar sonucu açacakları her türlü dava ve tazminat haklarının saklı tutularak yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesi savunmuştur.
(II) ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
1-… 4. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
2-… 1. İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyası,
3-… Vergi Dairesinden gelen …’ne ait BA/BS formları,
4- … Vergi Dairesinden gelen …’ne ait BA/BS formları,
5-Bilirkişi raporu,
6-Tüm dosya kapsamı.
(III) DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, SABİT GÖRÜLEN VAKIALAR, ÇIKARILAN SONUÇ VE HUKUKÎ SEBEPLER:
Davacının davası, kambiyo senedine dayanan 2 adet icra takibine ve takibe konu edilmeyen 3 adet senede ilişkin menfi tespit davasıdır.
Davacı vekili dava dilekçesinde, davaya konu senet bedellerinin dava dışı şirket devrine ilişkin mahsuplaşma yolu ile davalıya ödendiğini ileri sürmüştür.
Davalı taraf, iddiaları inkar ederek davanın reddini talep etmiş, dava dilekçesinde herhangi bir delil bildirmeyen davacının sonradan yeni delil sunulmasına muvafakat etmediğini bildirmiştir.
Davaya konu 13.06.2022 tanzim, 13.08.2022 vade tarihli 33.400,00 TL bedelli bono ile 13.06.2022 tanzim, 13.09.2022 vade tarihli 33.400,00 TL bedelli bonoların takibe konuldu icra takip dosyaları, taraflara ait BA BS formları ilgili yerlerden celp edilerek dosya arasına alınmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2014/2-1226 Esas 2016/1057 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere;
“Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkra hükmü uyarınca, milletlerarası andlaşma hükümlerinin esas alınacak olması nedeniyle ilk olarak belirtilmesi gerekir ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından bir tanesi de yargılamanın “makul bir süre içinde” bitirilmesi ilkesidir.
Bu bağlamda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletlerin yasal sistemlerini mahkemelerin 6. maddede yer alan şartlara, makul bir sürede yargılama dahil olmak üzere uyacak şekilde düzenlemek ile görevli olduğunu belirtmiştir (AİHM, Zimmerman ve Steiner –İsviçre, 13 Temmuz 1983, 29. paragraf).
Bir davaya taraf olan herkesin karşı taraf karşısında kendisini önemli bir dezavantajlı konumda bırakmayacak şartlarda, iddialarını mahkemeye sunabilmesi için makul bir fırsata sahip olabilmelidir (AİHM, De Haes ve Gijsels-Belçika, 24 Şubat 1997).
Tarafların gösterilen tüm delillerden haberdar olması ve görüş bildirebilmesi de adil yargılanma hakkı kapsamında gözetilmesi gereken ilke olarak belirtilmiştir (AİHM, Borgers-Belçika, 30 Ekim 1991).
Anayasanın 141. maddesinde de “davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması yargının görevidir” denilmek suretiyle davaların makul bir süre içerisinde bitirilmesi gerekliliği açıkça düzenlenmiştir.
Açıklanan bu ilkelere paralel olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) yargılamanın makul sürede bitirilmesini sağlamak amacıyla düzenlemeler yapılmış ve bu amaca ulaşılabilmesi için önemli bir katkı sağlayan delillerin bildirilme zamanı özel olarak düzenlenmiştir.
Delillerin belirli bir zaman dilimi içinde gösterilip sunulması yargılamayı çabuklaştıracak olmasının yanı sıra, taraflara da gösterilen delillerden haberdar olarak zamanında bunlara karşı delil veya görüş bildirebilme imkanı tanıyacak, böylece uyuşmazlıklar en kısa sürede adilane çözüme kavuşacaktır.
Bu aşamada HMK’nın delillerin ibrazıyla ilgili hükümlerini değerlendirmek gereklidir.
6100 sayılı HMK’nın “Dava Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 119/1-e-f maddesine göre; davacı, dava dilekçesinde, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini ve iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğini açıkça göstermek zorundadır.”
Maddenin gerekçesinde bu gerekliliğin, 6100 sayılı HMK’da bir yenilik olarak düzenlendiği ifade edilmiştir. Davacının genel ifadelerle delillerini belirtmesi yeterli sayılmayıp hangi delillere dayandığı dilekçeden anlaşılmalıdır. Delillerin bildirilmesine ilişkin bu düzenleme, somutlaştırma yükünün de bir gereğidir. (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 3. Bası, Ankara 2015, s. 277).
6100 sayılı HMK’nın “Belgelerin Birlikte Verilmesi” başlıklı 121/1. maddesine göre; dava dilekçesinde gösterilen ve davacının elinde bulunan belgelerin asıllarıyla birlikte harç ve vergiye tabi olmaksızın davalı sayısından bir fazla düzenlenmiş örneklerinin veya sadece örneklerinin dilekçeye eklenerek, mahkemeye verilmesi ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamanın dilekçede yer alması zorunludur. Ayrıca, aynı Kanunun “Cevap Dilekçesinin İçeriği” başlıklı 129/1-d-e. maddelerine göre, cevap dilekçesinde; davalının savunmasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetleri ile savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin bildirilmesi gerekir. Bu husus davalının savunmasını somutlaştırma yükünün gereğidir. Davalı da davacı gibi yazılı delillerini cevap dilekçesine ekleyerek mahkemeye vermeli ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayıcı açıklamalarda bulunmalıdır. (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M., s. 306).
Dava dilekçesinin davalıya tebliğinde, davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceğinin ihtarının gerektiği HMK’nın 122. maddesinde düzenlendikten sonra aynı süreye “cevap dilekçesini verme süresi” başlıklı 127. maddesinde tekrar yer verilerek “Cevap dilekçesini verme süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır…” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Önemle vurgulanmalıdır ki; HMK’nın 122. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere cevap süresi, Kanun tarafından düzenlenmiş kesin bir süre hâline getirilmiştir.
HMK’nın “Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu” başlıklı 6100 sayılı HMK’nın 128/1. maddesine göre; “süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.” Davayı inkar etmiş sayılan davalı, daha sonra ikici cevap dilekçesi veremez. Zira ikinci cevap dilekçesi cevaba cevap dilekçesine karşı verilir. Cevap dilekçesi vermemiş olan davalının sadece inkar ile yetinmiş olduğu varsayılır ve ön inceleme ile tahkikat aşamasında sadece inkar çerçevesinde savunma yapabilir ve bu yönde ispat faaliyetinde bulunarak delil gösterebilir (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M.s. 294-295). Süresinde cevap vermediği için davayı inkar etmiş sayılan davalı, davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların doğru olmadığını (inkarı) ispat için karşı delil gösterebilir. Davalı, davayı inkarının karşı delilini göstermek bahanesi ile, yeni vakıalar (mesela zamanaşımı veya borcu ödediğini ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur; bu ise kural olarak yasaktır. Bu halde mahkeme, davacının iddiasının doğru olmadığını ispat için davalının göstereceği delilleri inceleyip, davacının delilleri ile birlikte değerlendirerek varacağı sonuca göre hüküm vermelidir. (Kuru B.\ Arslan R.\Yılmaz E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2014, 25. Bası, s.317).
6100 sayılı HMK’nın “Ön İncelemenin Kapsamı” başlıklı 137/1. maddesine göre; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
6100 sayılı HMK’nın “Ön İnceleme Duruşması” başlıklı 140/5. maddesine göre; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir. Aynı Kanunun 119 ve 121. maddelerinde delillerin gösterilmesinden bahsedilmesine rağmen, 137 ve 140. maddelerinde delillerin sunulmasından ve toplanmasından bahsedilmektedir. Burada vurgulanması gereken husus özellikle 140. maddede “dilekçelerinde gösterdikleri” ibaresinin kullanılmış olmasıdır.
6100 sayılı HMK’nın 140. maddesinin gerekçesinde belirtildiği üzere taraflar, delil olarak dayandıkları belgeleri dilekçelerine ekleyerek vermek ya da başka yerden getirilecekse, bunu belirtmek zorundadırlar. Şayet taraflar, bu konuda yapmaları gereken işlemleri eksik bırakmışlarsa, tahkikata başlamadan önce, taraflara son kez kısa bir süre verilerek bu eksiklikleri tamamlamaları düşünülmüştür. Taraflar bu şanslarını da doğru kullanamazlarsa, artık tahkikat mevcut delillerle yürütülecek ve tarafların o delile dayanmaktan vazgeçtikleri kabul edilecektir.
Özetle; 6100 sayılı HMK’nın 119/1-f maddesine göre dava dilekçesinde iddia edilen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceği, 129/1-e maddesine göre de cevap dilekçesinde savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edileceğinin belirtilmesi gerekir. 6100 sayılı HMK’nın 137 ve 140.maddelerinde ise; 119 ve 129.maddelerdeki düzenlemenin aksine, delillerin belirtilmesinden değil, tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapmasından bahsedilmiştir. Buna göre; delillerin dava ve cevap dilekçelerinde belirtilmesi, dilekçelerinde belirtikleri delillerin en geç ön inceleme duruşmasında mahkemeye sunulması, başka bir yerden getirtilecek olması halinde delillerin toplanması için gerekli işlemlerin yapılması gerekir. Yani dava ve cevap dilekçelerinin verilmesinden sonra tarafların iddia ve savunmalarını kanıtlayıcı delil bildirmeleri mümkün değildir.
Dilekçelerin teatisi aşamaları bu şekilde net sürelere bağlı olarak düzenlendikten sonra yasa koyucu, “delil bildirmenin “süreye” bağlı olduğunu tekrar vurgulayan 145. maddeye yer vermiştir. 6100 sayılı HMK’nın “Sonradan Delil Gösterilmesi” başlıklı 145/1. maddesine göre; taraflar, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler. Ancak bir delilin sonradan ileri sürülmesi yargılamayı geciktirme amacı taşımıyorsa veya süresinde ileri sürülememesi ilgili tarafın kusurundan kaynaklanmıyorsa, mahkeme o delilin sonradan gösterilmesine izin verebilir.
6100 sayılı HMK’nın 145. maddesinin birinci cümlesinde de tarafların, Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri açıkça belirtilmiştir. 145. maddenin ikinci cümlesinde; birinci cümledeki tarafların Kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyeceklerine ilişkin olarak getirilen istisnanın dava ve cevap dilekçelerinde hiç delil belirtmeyen, ön inceleme aşamasında da delillerini sunmayan veya toplanması için gerekli işlemleri yapmayan tarafların tahkikat aşamasında delil bildirme haklarının olduğu şeklinde anlaşılması mümkün değildir. 145.maddenin gerekçesinde, “uygulamada, davaların uzamasının temel sebeplerinden birinin de gereksiz yere yeni delil sunulması ve bu konuda taraflara verilen sürelere uyulmaması olduğunun bilindiği, maddenin ilk fıkrasıyla, Kanunda belirtilen sürelerden sonra, davada yeni delil sunulmasının yasak olduğunun kural olarak benimsendiği, fakat iki istisnanın kabul edildiği, bunun için; yeni delil sunulması talebinin yargılamayı geciktirme amacı taşımaması veya delilin süresinde sunulmamasının ilgili tarafın kusuru dışında bir sebebe dayanması halinde, hâkimin gerekçesini de belirtmek şartıyla, yeni delil sunulmasına izin verebileceği, bu şekilde delil sunma kuralına istisna getirilmesinin hukuki dinlenme hakkının tabii bir sonucu olduğu” belirtilmiştir.
Tahkikatın amacı, kural olarak delil toplamak değil, delilleri incelemek ve değerlendirmektir; aksi halde tahkikat tamamlanamaz ve yargılama uzar. Bu sebeple 145 inci maddede belirtilen ve tarafın etki alanı dışında kalan çok özel durumlar dışında, sonradan delil sunulması halinde bu deliller dikkate alınmamalıdır. Keza, tarafların 145 inci madde şartları oluşmadan sonradan delil sunması ya da kanun yoluna başvururken bu şekilde delilleri dilekçesine ekleyip vermeleri kabul edilmemelidir (Pekcanıtez, H.\ Atalay O.\ Özekes M., s. 332-333).
Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK’nın sistematiği içinde; tahkikat aşamasına geçilmezden evvel tarafların uyuşmazlıkların çözümü için ileri sürdükleri delillerin daha işin başında belirlenerek tahkikatın etkin bir şekilde yapılmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Yargılamanın etkin ve makul bir süre içinde bitirilmesi için delil gösterilmesi dilekçelerin teatisi (dava, cevap, cevaba cevap ve ikinci cevap) aşamasına hasredilmiştir. Buna göre, dilekçelerin teatisi aşamasında herhangi bir delil bildirmeyen davacı veya davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkân bulunmamaktadır.”
Her ne kadar davacı vekili bila tarihli dilekçesi ile davasının ıslah ederek, ıslah dilekçesinde bu kez dayanılan delilleri bildirmiş ise de, ıslah dilekçesinde dava dilekçesinde dayanılmayan yeni bir vaka bildirilmediği, dava dilekçesinde ileri sürülen vakalara ilişkin ıslah yolu ile yeni bir delile dayanılamayacağı Mahkememizce kabul edildiğinden, ıslah dilekçesinde bildirilen davacı delilleri toplanmamıştır.
6100 sayılı HMK 222. Maddesi uyarınca tarafların ticari defterlerini dosyaya ibra etmek üzere taraf vekillerine kesin süre verilmiş, kesin sürenin sonuçları hatırlatılmıştır.
Davacı taraf ticari defterlerini dosyaya sunmadığı gibi, ticari defterlerinin yerinde incelenmesini de talep etmemiş, ticari defterlerin bulunduğu yerin açık adresini bildirmemiştir.
Mali müşavir bilirkişinin sunduğu 24.08.2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle, davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, sahibi lehine delil niteliğini haiz olduğu, davalının ticari defterlerine göre davalının davacıdan 168.953,44 TL alacaklı göründüğü bildirilmiştir.
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dava dilekç.esinde herhangi bir delile dayanmadığı, bilahare sunduğu ıslah dilekçesinde yeni bir vaka ileri sürmediği, kendi ticari defterlerini dosyaya sunmaktan kaçındığı davacının davaya konu bono bedellerinin ödendiği iddiasının yazılı delil ile ispatlanamadığı, anlaşılmakla davacının davasının reddine, davaya konu senetlere ilişkin davacılar vekilinin talebi üzerine Mahkememizce tedbir kararı verildiğinden takdiren %40 oranında kötüniyet tazminatının davacılardan alınarak davalıya verilmesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
Davacının davasının REDDİNE,
İcra İflas Kanununun 72/4 Maddesi uyarınca dava değerinin takdiren %40’ı oranında hesaplanan 28.000,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 269,85 TL maktu karar harcının peşin yatırılan 1.195,43 TL harçtan mahsubu ile bakiye 925,61 TL harcın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
Teminatın kararın kesinleşmesi ve talep halinde davacıya iadesine,
Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 20/10/2023

KATİP …
¸e-imzalıdır

HAKİM …
¸e-imzalıdır

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/837
KARAR NO : 2023/622

TASHİH ŞERHİ

Mahkememizin 20.10.2023 tarihli gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 2 nolu bendinde yazılı ”İcra İflas Kanununun 72/4 Maddesi uyarınca dava değerinin takdiren %40’ı oranında hesaplanan 28.000,00 TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” ibaresinin ”İcra İflas Kanununun 72/4 Maddesi uyarınca dava değerinin takdiren %40’ı oranında hesaplanan 28.000,00 TL kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine” şeklinde HMK 304 maddesi gereğince tashihine karar verildi. 20/11/2023

KATİP …
¸e-imzalıdır

HAKİM …
¸e-imzalıdır