Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/647 E. 2022/1033 K. 16.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/647 Esas
KARAR NO : 2022/1033

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/08/2022
KARAR TARİHİ : 16/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
(1) Davacı Tarafın İddialarının Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı yan 07/01/2020 tarihinde aralarında … Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme de hizmet alacak firma… olup, hizmet verecek firma da müvekkil şirket … A.Ş. Olduğunu, sözleşme süresinin 24 ay olarak belirlenmiş olup, sözleşmenin başlangıç tarihi ise imza tarihi olan 07/01/2022 olduğunu, sözleşme de ödeme vade bilgilerinin ise yazılım şirketi her ayın ilk iş günü … bedelini alıcıya fatura eder alıcı fatura kesim tarihini takip eden ilk 5 iş günü içerisinde ödemesini gerçekleştirdiğini, sözleşmenin konusu genel ifadeyle WEB hizmeti sağlamak olup sözleşme ile ilgili tüm bilgileri içinde barındıran … Sözleşmesi dilekçesi ekinde mevcut olduğunu, müvekkil şirketçe sözleşmede belirtilen tüm edimlerin yerine getirildiğini, ancak davalı yanca sözleşme de belirlenen süre sona ermeden ve geçerli bir sebep sunulmadan müvekkiline gönderilen ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini bildirdiklerini, ihtarname de her ne kadar …Sözleşmesinin geçmiş yönetim tarafından mevcut yönetime teslim edilmediğini sözleşmeye dair karar defterinde alınmış herhangi bir karar bulunmadığı belirtilmişse de bu durum davacı yanın iç ilişkisi ile ilgili olup müvekkilini bağlamadığını, bu durumun geçerli bir fesih sebebi olmadığını, davacı yanın … Birliğinin 10 Ekim 2019 tarihinde … web sitesini davalı yana tahsis etmiş olması ve ücretsiz kullanıma sunmuş olması nedeniyle sözleşmeyi feshettiklerini bildirdiklerini, davalı yanca sunulan fesih sebebi geçerli bir fesih sebebi olmadığını, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 7.965,00 TL alacağın %10 reeskont avans faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
(2) Davalı Tarafın Savunmalarının Özeti: zamanaşımı, hak düşürücü süre, yetki, görev, bekletici mesele, faiz tür-oran ve miktarı, dava şartı yokluğu itirazlarının mahkemenin değerlendirilmesi istediklerini, davaya konu sözleşme davalı müvekkil tarafından değil, dava dışı … Kurulu (Başkanı …) tarafından hizmet alacaklısı sıfatı ile davacı firma arasında düzenlendiği, dolayısı ile davalı taraflar arasında hukuken geçerli bir … Sözleşmesi bulunmadığını, … sözleşmesinin hizmet alacak tarafı olan … Odası’na … tarihli … sayılı Optisyenlik Hakkında kanuna 28/11/2017 tarihli 7061 sayılı kanunun 80.maddesi ile eklenen ek madde 1’in birinci fıkrası hükmünün sevki ile oda ve birlik adı altında kendine özgü mesleki yapılanma ile meslek mensuplarına meslek kuruluşu teşkil etme hakkı tanındığını, yapılan harcamaların fahiş bulunduğunu, sözleşmelerin bağlayıcı bulunmuş olduğunu, sözleşmeyi fesheden taraftan dürüstlük kurallarına göre hizmet ilişkisini sürdürmesi beklenmeyen bütün durum ve koşullar haklı sebep sayılacağı hükmünün amir olduğunun, sözleşmenin dürüstlük kurallarına göre haklı nedenle feshedildiğini, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
(II) ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
1-Tüm dosya kapsamı.
(III) DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, SABİT GÖRÜLEN VAKIALAR, ÇIKARILAN SONUÇ VE HUKUKÎ SEBEPLER:
Davacının davası davalı ile imzalanan …Sözleşmesi uyarınca alacak davasıdır.
Davacı vekili, davalı … Odası Başkanlığı’nın sözleşmeden doğan bedel ödeme borcunu yerine getirmediğini ileri sürmüştür.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (ERİŞ Gönen, Gerekçeli- Açıklamalı- İçtihatlı 6335 Sayılı Kanunla Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve Şirketler Ticaret Sicili Yönetmeliği ve İlgili Tebliğler, Seçkin Yayınevi, 1. Baskı, Mart 2013, 1. Cilt, Sh, 323).
Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır.
Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez. Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır.
Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.
Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu İle Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nun 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir.
Somut olayda, davalının tacir olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin konusunun davalının ticari işletmesi ile ilgisinin bulunmadığı, sözleşmenin niteliği itibariyle davanın mutlak ticari dava dahi olmadığı, bu durumda uyuşmazlığa bakmakla görevli Mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu anlaşılmış, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre davacının davasının Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle
Davacının davasının mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan REDDİNE,
Kararın kesinleşmesi halinde iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
HMK m.331/2 uyarınca yargılama gideri, harç ve vekalet ücretinin görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/12/2022

Katip
e-imza

Hakim
e-imza