Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/593 E. 2023/155 K. 10.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/593 Esas
KARAR NO : 2023/155

DAVA : Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/03/2019
KARAR TARİHİ : 10/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
(1) Davacı Tarafın İddialarının Özeti: Davacı asil dava dilekçesinde özetle; Kardeşinin oğlu …, Davalı Bankadan kredi talebinde bulunduğunu, Kredinin Teminatı olarak kendisinin ve Kredi Borçlusu yeğenimin Babası olan …’nun miras yolu ile müşterek maliki oldukları …, da …yakınlarında bulunan dört katlı taşınmaz ve merhum kardeşi …’a ait dairenin ipotek olarak verildiğini, Kredi borçlusu …’nun kredi borçlarını ödemekte yaşadığı sıkıntıyı gidermek üzere Davalı Banka ile görüşme yoluna gidildiğini, borcun büyük bölümünü kapatma yolunda gerçek değeri o tarihte yaklaşık Bir Milyon Üçyüzbin TL olan taşınmazlarını Vefa Hakkı ile Muhatap Bankaya Devir ve Temlik etmek zorunda kaldıklarını, Muhatap banka haksız ve mesnetsiz masraf ve faiz ilavesi ile taşınmazlarının ellerindenden aldığı gibi haksız ve mesnetsiz olarak fazladan borçlandırdığını, Muhatap Banka, İcra İflas Yasasının ilgili maddelerinin amir hükümlerine aykırı olarak devre ve özellikle yıl sonunda kendilerine her hangi bir hesap özeti tebliğ etmediğini, daha önce yasaya ve usule aykırı olarak Kocaeli İcra Müdürlüğü marifeti ile çıkardığı mükerrer ödeme emirleri İcra Mahkemesince iptal edildiğini, Muhatap Banka yetkilileri ile yapılan temas sonucu borcu kabulu içermemek kaydı ile gerçek borcun hesaplanarak temrine bağlanması yönünde bir başvurularının olduğunu, kendisine yeniden yapılandırma ile ilgili hiçbir bilgi ve belge iletilmeden icra takip yoluna gidildiğini, Kat İhtarı tebliğ edilmeden yasaya ve usule aykırı olarak Temerrüt Faizi uygulanarak yasaya ve usule aykın hareket edildiğini, tüm bu nedenlerle davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
(2) Davalı Tarafın Savunmalarının Özeti: Davalı vekili beyan dilekçesinde özetle; Müvekkil Banka ile … arasında Genel Kredi Sözleşmesi akdediği ve kredi kullandırıldığını, İşbu kredi sözleşmesine … ile Davacı … müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, Müvekkili Bankanın doğmuş doğacak tüm alacağını teminen … ve Davacı …’nun 1/2 oranında hissedar olduğu “… İli, … İlçesi, … Mah., 396 Ada, 25 Pafta, 9 Parsel’de kayıtlı taşınmaz kaydına 1.355.000,00TL ile “… İli, … İlçesi, … Mah., 178 Pafta, 957 Ada, 40 Parsel, 8. Kat, 16 Numaralı Bağımsız Bölüm” kaydına 570.000,00TL bedelli ipotek tesis edildiğini, Müvekkil Banka ile Asıl Borçlu ve Müteselsil Kefil arasında imzalanan sözleşme gereği davacıya kullandırma yapıldığını, ancak kullanılan tutarların geri ödemesi zamanında yapılmadığını, Davacının borçlu sıfatına haiz olduğu açıkça ortada olduğunu, Davacıya hesap kat ihtarnamesi ve hesap özeti usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ve davacının temerrüde düştüğünü, takibe konu alacak miktarı bu ihtarnamede açıkça belirtildiğini, asıl borçlu … tarafından keşide edilen ihtarnameye, icra takibine itiraz edilmediğini, ek olarak, asıl borçlunun müvekkil banka aleyhine ikame ettiği bir davası da bulunmadığını, tüm bu nedenlerle davanın reddine, zamanaşımı itirazlarının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
(II) ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
1-Bilirkişi raporu.
2-Tüm dosya kapsamı.
(III) DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, SABİT GÖRÜLEN VAKIALAR, ÇIKARILAN SONUÇ VE HUKUKÎ SEBEPLER:
Davacı, dava dilekçesi ile menfi tespit isteminde bulunmuş olup, ıslah ve 30/10/2020 tarihli beyan dilekçesi ile, davalı banka lehine ipotek tesis ettiği hisseli taşınmazının değerin düşük olarak borca mahsup edilmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini talep etmektedir.
Mahkememizin 2019/166 Esas – 2021/880 Karar sayılı kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2022/1014 Esas 2022/995 Karar sayılı kaldırma kararı ile
“Davacı, dava dilekçesi ile menfi tespit isteminde bulunmuş olup, ıslah ve 30/10/2020 tarihli beyan dilekçesi ile, davalı banka lehine ipotek tesis ettiği hisseli taşınmazının değerin düşük olarak borca mahsup edilmesi nedeniyle uğradığı zararın tazmini talep etmekte olup, mahkemece borçlu bulunan davacının alacağı olmadığı , davanın İİK 72/7’de düzenlenen 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İİK’nun 72/1. maddesi “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir” hükmünü içermektedir. Aynı maddenin 7. fıkrasında ise “Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir” düzenlemesi mevcuttur.
Borçlu, böyle bir menfi tespit davası açmamış ve borcu cebri icra tehdidi altında ödemiş ise, ödemiş olduğu paranın kendisine geri verilmesi için istirdat davası açabilir (İİK m. 72/VII).
İstirdat davası, esasen sebepsiz zenginleşme iddiasına dayanan bir eda davası olup, bununla icra takibi sırasında sebepsiz olarak ödenmiş olduğu iddia edilen bir paranın geri verilmesi istenir. Yalnız, davanın şartı icra hukukuna dayanmaktadır: Borçlunun, borcu bulunmadığı bir parayı icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle cebri icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmış olması gerekir (Arslan, Ramazan/Yılmaz, Ejder/Taşpınar Ayvaz, Sema/ Hanağası, Emel: İcra İflas Hukuku, Ankara 2018, 4. Baskı, s. 228).
Somut olayda davacı, ıslah dilekçesi ve sonrada ibraz ettiği beyan dilekçesine göre, kendisinin müşterek hisse ile sahip olduğu ve davacı banka lehine ipotek tesis ettiği fakat sonrasında borca mahsuben bankaya devrettiği … ili … İlçesi … Mah. 396 ada, 25 pafta, 9 parselde kayıtlı taşınmazın davalı banka tarafından gerçek değerinden daha düşük bedelle devralındığını iddia ederek aradaki farkın tahsilini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, hissedar olduğu … ili … İlçesi … Mah. 396 ada, 25 pafta, 9 parsel sayılı taşınmazı davalı bankaya 13/08/2015 tarihinde devretmiş olup, hakkındaki icra takipleri bu tarihten daha sonra 19/01/2016 tarihinde başlatılmıştır. Davacı hakkında taşınmazların devri sırasında herhangi bir icra takibi bulunmamaktadır. Davacı davalı banka lehine ipotek tesis ettiği hisseli taşınmazı davalı bankaya icra zoru altında devretmiş değildir. Bu durumda davacı davasını istirdat davası olarak nitelendirmiş ise de somut olayda İİK m.72/7 uyarıÜÜnca açılmış bir istirdat davası söz konusu olmadığı halde davanın İİK m.72/7’de öngörülen hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Buna karşılık davacı, söz konusu taşınmazın davalı banka tarafından gerçek değerinden daha düşük bedelle borca mahsup edildiğini, taşınmazın gerçek değeri ile kabul edilen değeri arasındaki nispetsizliği ileri sürmekte, TBK m.28’de karşılığını bulan gabin (aşırı yararlanma) hukuki nedenine dayandığı anlaşılmaktadır. Davacının talebinin bu hükümler çerçevesinde değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken davanın istirdat davası olarak değerlendirilerek hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.” gerekçesi ile kaldırılmıştır.
Dava dosyası Mahkememizin 2022/593 Esas sayılı sırasına kaydedilmiş ve yargılamaya devam olunmuştur.
Kaldırma kararı doğrultusunda davaya dayanak taşınmaz başında 28.11.2022 tarihinde alanında uzman 1 fen, 2 inşaat mühendisi ve 1 gayrimenkul değerleme uzmanı eşliğinde keşif yapılmış, bilirkişiler raporunu dosyaya sunmuştur.
Dosyaya ibraz edilen 22.12.2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle, davaya konu taşınmazın davalı banka ile yapılan vefa sözleşmesinin tarihi olan 08.06.2015 tarihi itibariyle değerinin 950.000,00 TL olduğu bildirilmiştir.
Mahkememizce gerekçeli, somut olaya ve dosya içeriğine uygun, taraf ve Mahkeme denetimine elverişli bilirkişi raporuna itibar edilmiştir.
Davacı, davadaki talebini aşırı yararlanmaya, yani gabine dayandırmıştır. TBK’nın 28. maddesinde, “Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir” düzenlemesi mevcuttur.
Gabinin varlığından söz edebilmek için, gabinin objektif ve subjektif unsurlarının somut olayda gerçekleşmiş olması gerekir. Gabinin subjektif unsuru, gabine uğradığını iddia eden tarafın zor durumda olmasından, düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden diğer tarafın yararlanmış olmasıdır. Objektif unsuru ise taraf edimleri arasında aşırı bir oransızlık bulunmasıdır.
Somut uyuşmazlıkta, gabinin subjektif unsurlarının mevcudiyetinin denetlenmesinde; tacir olan davacı yönünden düşüncesizlik ve deneyimsizlik şartlarının oluşmasının zaten mümkün olmadığı açıktır. Gabinin ”zor durumda kalma” şartına ilişkin olarak ise mevcut sözleşmenin yeniden yapılandırılmaya konu edildiği an itibariyle davacının zor durumda olduğunu ispatlar nitelikte hiç bir delil bulunmadığı, bilirkişinin yaptığı mali değerlendirmenin davacının zor durumda olduğunu ortaya koymadığı, bu nedenle sübjektif unsurun kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır.
Gabinin objektif unsurunun denetlenmesinde ise; karşılıklı edimler arasındaki aşırı oransızlıktan bahsetmenin mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Zira taraflar arasında “vadeli işlem çerçeve sözleşmesi” ve bu sözleşmenin dayanak yapıldığı, dört adet forward sözleşmesi imzalanmakla, sermaye işlemlerinin çeşitli oranlarda risklere tabi olduğu, piyasada oluşacak fiyat hareketleri sonucunda aracı kuruluşa yatırılan paranın tümünün kaybedilebileceği gibi kayıpların yapılacak işlemin türüne göre yatırılan para tutarını dahi aşabileceği, sermaye piyasası araçlarının alım ve satımına ilişkin olarak aracı kuruluşun yetkili personelince yapılacak teknik ve temel analizlerin kişiden kişiye farklılık arz edebileceği gibi bu analizlerde yapılan öngörülerin kesin olarak gerçekleşmeme olasılığının bulunduğu, yabancı para cinsinden yapılan işlemlerde, belirtilen risklere ek olarak kur riskinin olduğu ve hesap sahibinin tasarruflarını türev işlemlere ilişkin yatırımlara yönlendirmeden önce dikkatli şekilde araştırma yapması gerektiği ve esasen bu işlemlerin temelinde bir riskin bulunduğu mutlaktır.( İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2019/729 Esas 2021/211 Karar)
Yapılan yargılama, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre davacının dayandığı gabin iddiasına ilişkin objektif unsurun gerçekleşmediği, davacının taşınmazı sözleşme ile davalı bankaya devrettiği tarih itibariyle tespit edilen değeri ile davalı banka tarafından devralınan bedel arasında açık nispetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla davacının davasının reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle
1-Davacının davasının REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 179,90 TL maktu karar harcının, 853,88 TL peşin harç ve 3.415,50 TL ıslah harcı toplamı 4.269,38 TL harçtan mahsubu bakiye 4.089,48 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/2 maddesi gereğince red olunan maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 38.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A gereğince Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, tahsilat ve gereği için Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünce ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına,
Taraflarca yapılan yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, taraf vekilleri ve davacı asilin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.10/03/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 853,88 TL
Islah Harcı : 3.415,50 TL
Karar Harcı : 179,90 TL
Noksan Harç : 4.089,48 TL

Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 6.600,00 TL

Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 6.100,00 TL
Posta Giderleri : 354,10 TL