Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/59 E. 2023/457 K. 16.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/59 Esas
KARAR NO : 2023/457

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/01/2022
KARAR TARİHİ : 16/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
(1) Davacı Tarafın İddialarının Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket …, … 21. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasından borçlu …Şirketi aleyhine icra takibi başlatmış olup ödeme emri borçlu şirketin adresi gözüken … tebliğ edildiğini, ancak davalı şirket, takibin kesinleşmesine müteakip dosya borcu ile hiçbir alakası bulunmayan müvekkili …’un iş yerinin bulunduğu “…” adresine gelerek müvekkiline ait deri mont ve benzeri ürünlerine haciz koyarak muhafaza altına alındığını, müvekkilinin ilgili mallar ile ilgili olarak istihkak iddiasında bulunduğunu, vergi levhasını gösterdiğini, ilgili mallara ait faturaları sunmuş ise de dükkanına ait mallar yine de muhafaza altına alındığını, bunun üzerine icra müdürlüğüne gerekli istihkak itirazını yapan müvekkilinin … 21. İcra Hukuk Mahkemesi …Esas sayılı dosyasından dava ikame edildiğini, yapılan yargılama neticesinde müvekkilinin haklı bulunarak “haciz adresinin davalı/borçlunun haciz tarihindeki ticaret sicil adresi olmadığı, yine ödeme emrinin de bu adreste tebliğ edilmediği, davacı tarafça hacze gerekçe olarak haciz adresinde daha önce borçlu şirketin eski yetkilisi …’nın faaliyeti gösterilmiş ise de …’nın dosya borçlusu olmaması sebebiyle daha önce burada faaliyet gösterse dahi bu hususun mahcuzların borçluya ait olduğuna kanıt oluşturmayacağı, sunulan belgeler ve tanık beyanlarından da davalı 3.Kişi …’un haczin gerçekleştirildiği dükkanı borçlu şirketin eski ortağı …’nın kiraya veren olarak görüldüğü sözleşmenin …’ya ilişkin bu dükkana ait faturaların ve ürün kataloglarının parçalarının bulunmasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, bu hususların mülkiyet karinesini borçlu yararına çevirmeyeceği, davacı tarafça borçlu ile 3.kişi arasında muvazaalı işyeri devri yapıldığı hususunun ispatlanamadığı” denilerek davanın reddine, üçüncü kişi …’un … 21. İcra Dairesinin … Esas numaralı dosyasından gönderilen talimat sonucu … 16. İcra Müdürlüğünün … talimat numaralı dosyasının 03/11/2020 tarihinde haczedilen mallara yönelik istihkak iddiasının kabulüne karar verildiğini, ancak ilgili mahkeme yapılan yargılama neticesinde haczedilen derilerin tarafına yediemin sıfatı ile teslimini kabul etmediği gibi … 21. İcra Dairesinin …Esas sayılı dosyasının durdurulması taleplerini de reddettiğini, davalı taraf işlemlerine devam etmiş ve haczedilen tüm mallar alacağa mahsuben hiçbir tebligat çıkarılmadan davalı tarafça satın alındığını, müvekkilinin haczedilen ve istihkak davasının sonuna kadar yedieminde bırakılan mallar sebebi ile hem ticari anlamda hem de manevi zarara uğradığını, dosya borçlusu olan şirketin eski ortağı olan … müvekkilinden kira istemeye devam ettiğini, mal satamadığı için ticari zarara uğrayan müvekkilinin pandemi koşullarının da etkisi ile gelirindeki ciddi düşüş sebebi ile kirasını ödeyemeyecek duruma geldiğini, toplam kira borcunun ise şu aşamada 7.500,00 USD olduğunu, açıklanan nedenlerle davalı şirketin mal kaçırma kastanın bulunması sebepleri ile … plakalı araç ile … plakalı araçlar üzerine ihtiyati hacze ilgili araçlar üzerinde ayrıca banka rehini bulunduğundan zararı karşılamama durumu mevcut olup davalı şirketin banka hesaplarına ihtiyati haciz konulmasına, davanın kabulü ile şimdilik 100.000,00 TL zararın tanzim edilmesini , zararın doğum tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
(2) Davalı tarafın cevap dilekçesi sunmamış olduğu görüldü.
(II) ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
1-… 21. İcra Hukuk Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası (UYAP üzeri)
2-… Vergi Dairesinden celbedilen davacıya ait gelir vergisi beyannameleri ve vergi levhası. (UYAP üzeri)
3-Bilirkişi raporu.
4-Tüm dosya kapsamı.
(III) DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, SABİT GÖRÜLEN VAKIALAR, ÇIKARILAN SONUÇ VE HUKUKÎ SEBEPLER:
Davacının davası haksız haciz nedeniyle maddi tazminat davasıdır.
Somut olayda uyuşmazlık, davalı tarafından davacı tarafından davalının adresinde yapılan menkul mal haczinden kaynaklanmıştır. Anılan bu tür uyuşmazlıklar 6102 sayılı TTK’nın 4. maddesinde tahdidi olarak sayılan mutlak ticari davalardan değildir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4/1 hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4/1-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4/1 hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 507 sayılı Kanun’un 2. maddesinde ”İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21/06/2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkar tanımı değiştirilmiş olup Yasa’nın 3. maddesine göre esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri olarak belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” düzenlemesi yine TTK’nin 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.( Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2020/1824 Esas 2022/1906 Karar)
Somut olayda, davacının bağlı olduğu Zeytinburnu Vergi Müdürlüğü’nden Mahkememize gönderilen 13.06.2023 tarihli yazı cevabında davacının gerçek usulde ticari kazanç sahibi olarak işletme hesabı esasına göre beyanname verdiği bildirilmiş, yazı cevabının ekinde bulunan beyannamelerin incelenmesinde davacının zarar beyan ettiği ve kazancının 2. Derece tacir sayılmasına yeterli olmadığı anlaşılmıştır.
Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının tacir sayılan kişilerden olmadığı, davanın niteliği itibariyle de mutlak ticari davalar arasında sayılmadığı anlaşılmakla davanın görevli Asliye Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği kanaatine varıldığından, davacının davasının Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle
Davacının davasının Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan REDDİNE,
Kararın kesinleşmesi halinde 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın GÖREVLİ İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
HMK. 331/2 maddesi gereği yargılama giderlerinin yetkili ve görevli mahkeme tarafından değerlendirilmesine,
Dair, davacı vekili ile davalının yokluğunda karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 16/06/2023

Katip …
¸e-imzalıdır

Hakim …
¸e-imzalıdır