Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/848 E. 2023/299 K. 05.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/848 Esas
KARAR NO : 2023/299

DAVA : Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/04/2015
KARAR TARİHİ : 05/04/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı, davalı sigorta şirketi ile aralarında 24/01/2001 tarihinde Sigorta Acentelik Sözleşmesi akdedildiğini, sözleşme ilişkisinin yaklaşık 14 yıl devam ettiğini, ancak davalı sigorta şirketinin … 11. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihbarnamesi ile işbu ihbarnamenin tebliğinden itibaren 3 ay sonra acentelik sözleşmesinin feshini ihbar ettiğini, ihbarnamenin 30/09/2014 tarihinde kendilerine tebliğ edildiğini, kendilerinin de cevaben … 3. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile feshin hukuki ve yasal dayanağı bulunmadığını, mevzuat gereği tüm alacak ve tazminatların 31/12/2014 tarihinde defaten ödenmesini talep ettiklerini, aksi halde 01/01/2015 tarihinde temerrüde düşmüş olduklarının bildirildiğini, ancak davalı sigorta şirketinin … 11. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı fesih ihbar yazısı ile düzenlediği ikinci ihtarnameye konu; “Acenteye verilen ve karşılıklı olarak mutabık kalınan hedeflerin gerçekleştirilememesi ve bu konuda şirketimiz tarafından yapılan … tarih ve …” şeklindeki gerekçe acentelik sözleşmesini feshederek kendilerini azlettiğini, oysa tutturulması gereken hedefler noktasında karşılıklı mutabakatların olmadığını, kendileri ile birlikte hedeflerini tutturamayan başka acentelerinde olmasına rağmen hedefin tutturulamamış olması nedeniyle sadece kendi sözleşmelerinin feshinin eşitliğe aykırı ayrımcılık olduğunu, sigorta sektöründe 2009 yılından itibaren bir daralma yaşandığını, esasen hedeflerin tutturulamamasının asıl nedeninin bu olduğunu, kaldı ki kendilerinin … A.Ş’nin yetkili satıcısı ve bayisi olan …Tic. Ltd. Şti’nin de dahil olduğu grup şirketi olduğunu, ancak … AŞ tarafından …Tic. Ltd. Şti ile arasındaki yetkili satıcı ve bayilik sözleşmesini 2012 yılında feshettiğini, piyasadaki daralmadan öte hedefleri tutturamamalarının asıl nedeninin bu özel durum olduğunu, ancak bunun davalı sigorta şirketince nazara alınmadığını, bu nedenle 14 yıl süregelen sözleşmenin feshinin akde vefa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı şirketin fesihte hiçbir menfaati bulunmaması nedeniyle fesih gerçekleştirmesinin davalı şirketin kötü niyetini ortaya koyduğunu, davalı şirketin birçok acentesinin birçok kereler yıllık hedeflerini tutturamamasına rağmen bu sebeple anılan acentelerin sözleşmelerinin feshedilmeyerek salt bu sebeple acentelik sözleşmelerinin feshedilmiş olmasının haksızlık olduğunu, bu nedenle denkleştirme tazminatının fesih tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davacı tarafından verilen 05/07/2017 tarihli dilekçe ile davacı … Ltd. Şti ile üçüncü kişi … arasında … 6. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı Temlik Sözleşmesi ile işbu davaya konu ve sözleşmenin feshi nedeniyle doğacak tüm denkleştirme tazminatı alacağının …’a temlik edildiği görülmektedir.
Davacı vekilinin 25/04/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile müdeabbihi 149.915,06 TL arttırmak suretiyle 159.915,06 TL’nin fesih tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği görülmektedir.
SAVUNMA/
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Ltd. Şti unvanlı davacı ile 24/01/2001 tarihinde sigorta acenteliği sözleşmesi akdedildiğini, davacının sözleşme şartlarına ve talimatlara uymadığını, … 11. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı evrak üzerinden keşide edilen … tarih ve … sayılı acentelik sözleşmesini ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 3 ay sonunda feshedileceğinin bildirildiğini ve sözleşmenin 30/12/2014 tarihinde feshedildiğini, feshin davacı iddialarının aksine haklı olduğunu, sözleşmenin haklı nedenle ve olağanüstü yolla feshedilmiş olmasından dolayı davacının portföy tazminatı talep etme hakkı olmadığını, çünkü davacının gönderilen ihbarnamelere ve karşılıklı mutabakatlara aykırı olarak hedefleri gerçekleştirmediği ve tüm uyarılara rağmen iyileşme sağlanamaması nedeniyle ticari ilişkinin devamında karlılık ve kazanç oluşmayacağı nedeniyle sözleşmenin feshedildiğini, kaldı ki davacı acentenin müvekkili şirket dışında diğer sigorta şirketleri ile de çalıştığını ve davacı acentenin sigortacılık faaliyetine devam ettiğini, davacının talebinin kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı acente aracılığıyla gerçekleşen poliçelerin çok büyük bir bölümünün acentelik sözleşmesinin feshinden sonra müvekkili şirket nezdinde devam etmediğini, dolayısıyla davalı şirket olarak davacı acentenin sağladığı müşteri çevresinden menfaat temin etmediklerini, talep edilen tazminat miktarının yasal dayanaktan yoksun ve miktar olarak fahiş olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı taraf ıslah dilekçesine karşı, ıslahen arttırılıp tahsili talep edilen miktarın 6102 sayılı TTK m.122/4’de öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde talep edilmediği için reddini talep etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, 6102 sayılı TTK m.122’den kaynaklanan denkleştirme (portföy) tazminatıdır.
Mahkememizin 17/04/2019 tarih 2015/426 Esas ve 2019/316 Karar sayılı kararı ile ”Dava, 6102 sayılı TTK m.122’den kaynaklanan denkleştirme (portföy) tazminatıdır.
Davacı ile davalı arasındaki sözleşme ilişkisi sigorta acenteliği ilişkisidir. Bu nedenle tarafların hak ve yükümlülüklerinin ve davacı acentenin denkleştirme tazminatı talebinin öncelikle özel kanun niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23. maddesine göre bu kanunda hüküm bulunmaması halinde m. 23/son hükmünün atfı nedeniyle genel hüküm niteliğindeki 6102 sayılı TTK’da acentelik ilişkisinin düzenlendiği m. 102-123’e göre çözülmesi gerekir.
Sigorta acentelerinin sözleşmenin sona ermesi nedeniyle talep edebileceği porföyü (denkleştirme) tazminatı, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 23/16. maddesinde; “Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra sigorta şirketi sigorta acentesinin portföyü sayesinde önemli menfaatler elde ediyor ve hakkaniyet gerektiriyorsa, sigorta acentesi, sigorta şirketinden tazminat talep edebilir. Ancak, sigorta acentesinin haklı bir nedene dayanmaksızın sözleşmeyi feshetmesi ya da kendi kusuruyla sözleşmenin feshine neden olması halinde tazminat hakkı düşer.” şeklinde düzenlenmiştir. Düzenleme kapsamında sigorta acentelerinin porföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, sigorta acentesinin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Genel hüküm niteliğindeki TTK. m. 122/1’de ise denkleştirme tazminatı; “(1) Sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra; a) Müvekkil, acentenin bulduğu yeni müşteriler sayesinde, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da önemli menfaatler elde ediyorsa, b) Acente, sözleşme ilişkisinin sona ermesinin sonucu olarak, onun tarafından işletmeye kazandırılmış müşterilerle yapılmış veya kısa bir süre içinde yapılacak olan işler dolayısıyla sözleşme ilişkisi devam etmiş olsaydı elde edeceği ücret isteme hakkını kaybediyorsa ve (c) Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, ödenmesi hakkaniyete uygun düşüyorsa, acente müvekkilden uygun bir tazminat isteyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme kapsamında acentelerinin porföy tazminatı talep edilebilmesi için gerek ilk şart, acentenin acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni yeni müşteriler bulmuş olması, ikinci şart, sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin önemli menfaatler elde ediyor olması üçüncü şart ise somut olayın olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde, tazminat ödenmesinin hakkaniyete uygun düşmesidir.
Esasen özel hüküm niteliğindeki 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu m. 23/16 ile genel hüküm niteliğindeki TTK m. 122/1 düzenlemesi genel olarak paralel niteliktedir.
Her iki kanunun ile denkleştirme tazminatı için öngörülen maddi koşullar dışında, denkleştirme tazminatı talep edilebilmesi için, sözleşmenin, müvekkil (sigorta şirketi) tarafından haklı bir neden olmadan feshedilmiş olması (m. 122/3) ve davanın sözleşme ilişkisinin sona ermesinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmış olması gerekir. (m. 122/4) Hükmedilecek tazminat miktarı, acentenin son beş yıllık faaliyeti sonucu aldığı yıllık komisyon veya diğer ödemelerin ortalamasını aşamaz. Sözleşme ilişkisi daha kısa bir süre devam etmiş ise faaliyetin devamı sırasındaki ortalama esas alınır. (m. 122/2)
Ancak mevzuatta bu şekilde öngörülen denkleştirme tazminatının niteliği konusunda öğreti ve yargıda görüş birliği yoktur. Bu konudaki hakim görüş, denkleştirme talebini, hakkaniyet düşüncesinden etkilenen, yaratılan müşteri çevresinin bir bedeli olarak tanımlamaktadır. Ancak doktrinde denkleştirme talebini, acenteye yardım etme düşüncesine dayandıranlar olduğu gibi, klasik anlamda bir malvarlığı zararının giderilmesi olarak kabul edenler de bulunmaktadır. Bazı yazarlar ise denkleştirme talebini sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayandırmaktadır.(bkz. Yrd. Dç. Dr. Rauf Karasu (2008) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2008 s. 288)
Acente, aracılık yapmak dışında sözleşme kapsamında sağladığı yeni müşteri çevresi ile yapılan işlemlerden hem müvekkil hemde kendisi menfaat elde etmektedir. Ancak acentelik sözleşmesinin sona ermesinden sonra acente bu müşteri çevresinden kural olarak fayda sağlama olanağını yitirdiği halde müvekkil bu çevre ile ilişkileri sürdürme ve menfaat elde etme imkanına sahiptir. Bu kapsamda acenteye tanınan denkleştirme tazminatı hakkı, acente tarafından müvekkile kazandırılan ve ancak fesih nedeni ile acentenin yoksun kaldığı ve fakat müvekkilin fesihten sonra da menfaat elde etmesi mümkün müşteri çevresi karşılığının hakkaniyet ilkesine uygun olarak hesaplanarak acenteye verilmesidir. (bkz. Yrd. Dç. Dr. İrfan Akın (2013) Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Acentenin Denkleştirme Talebi, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2013, Sayı 62, s.614-615)
Esasen sözlşemenin haklı bir neden olmadan feshi halinde müvekkil kusuru ile acentenin sağladığı müşteri çevresinden menfaat elde etmesini engellemiş olmaktadır. Çünkü sözleşmenin sona ermesi ile acente gelecekte menfaat elde etme imkanını yitirerek zarara uğratılmış olmaktadır. Bu nedenle de sözleşmeyi haklı neden ile sona erdirdiğini ispat edemeyen müvekkil kusuru ile meydana gelen zarardan kanunda öngörülen limitler dahilinde sorumlu olacaktır.
Bu nedenle müvekkilin sözleşmenin sona ermesinden sonra, sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlayıp sağlamadığı önemli değildir. Önemli olan müvekkilin objektif manada menfaati sağlayabilecek olması ve müvekkilin sözleşmeyi haksız olarak feshi nedeni ile acentenin bu menfaatten yoksun kalmasıdır. Değilse sözleşmenin sona ermesinden sonra, müvekkilin sağlanan müşteri çevresinden fiilen menfaat sağlandığının aranması, tazminatı tür olarak sebepsiz zenginleşmeye götürür ve davacının hak talebi de davalının menfaat sağlamak isteyip istememesine tabi kılınmış olur. Kötü niyetli müvekkil de salt tazminat ödememek için menfaat elde etmeme yolunu tercih edebilir.
Kaldı ki TTK m.122/4 ile açılacak olan davanın fesih tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süreye tabi tutulması, bu sürenin fesih ile birlikte başlaması ve acentenin fesihten sonraki ilk gün dahi işbu davayı açma hakkına sahip olması karşısında, müvekkilin, acente tarafından sağlanan müşteri çevresinden, fiilen menfaat sağlamaya başlaması ve bu hususun tazminat şartı olarak aranması çelişki olacaktır. Bu nedenle sağlanan müşteri çevresinden müvekkilin, yeni sözleşmeler yapmak sureti ile fiilen istifade şartı yerine sağlanan müvekkil çevresinden objektif olarak menfaat sağlayabilme olarak kabul etmek gerekir.
İhtilaf, davacı tarafından haklı nedenle fesholunduğu iddia olunan Sigorta Acentelik Sözleşmesi’nin haklı nedenle feshedilip edilmediği ve davacı acentenin denkleştirme tazminatı talep hakkı olup olmadığı ve varsa miktarının tespiti noktalarında toplanmaktadır.
Bu kapsamda, sözleşmenin haklı nedenle feshini ispat yükü davalı sigorta şirketinde, (bkz. Bilge Umar – Ejder Yılmaz (1980) İspat Yükü, Yeniden Yazılmış, Genişletilmiş 2. Bası Ankara: Kazancı Matbaacılık, s. 108-109/ Yargıtay 19. HD. 29.01.2018 tarih – 2016/12515 E. ve 2018/188 K.) buna mukabil acentelik ilişkisinin başlamasından sonra yeni müşteriler bulduğu ve sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra da müvekkilin sağlanan bu müşteri çevresinden menfaat elde etmesinin mümkün olduğunu ispat yükü acentede ve saptanan tazminattan indirim yapılması için lazım gelen özgün hususları (acentenin sağladığı müşteri çevresine müvekkilin katkısı, müvekkilin markasının yaygınlığı ile piyasada ürününe duyulan güven gibi) ispat yükü ise müvekkil sigorta şirketindedir.
Ancak davacı acente tarafından sağlanan müşteri çevresi ile denkleştirme tazminatının hesabı hukuk bilgisi dışında özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden HMK m.266 kapsamında talep üzerine veya resen bilirkişi deliline başvurulabilmesi mümkündür.
Davalının … 11. Noterliği’nin …tarih ve … yevmiye numaralı evrak üzerinden keşide edelin ve 01.10.20014 tarihinde muhataba tebliğe edilen ihtarname ile herhangi bir gerekçe belirtilmeden acentelik sözleşmesini işbu ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibaren 3 ay sonunda feshedileceğinin bildirmesi ile olağan fesih yolunu tercih ettiği ve daha sonra … 11. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı evrakı üzerinden keşide edilen ihtarname ile de “… Acenteye verilen ve karşılıklı olarak mutabık kalınan hedeflerin gerçekleştirilememesi ve bu konuda şirketimiz tarafından yapılan 07/07/2014 tarih ve … referans numaralı uyarılara rağmen bir iyileştirme görülmemiş olması nedeniyle feshedilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile fesih nedenini hedeflerin gerçekleştirilememesi olarak belirterek … 11. Noterliği’nin… tarih ve … yevmiye numaralı evrakı üzerinden düzenlenen ihtarname ile de acenteyi azlettiği görülmektedir.
Dosya kapsamı ile davalı inşai nitelikte olarak olağan yolla fesih hakkını kullandığından, ikinci ihtarnamede belirtiği nedeni ispat yükü altındadır. Taraflar arasında … 8. Noterliği’nin … tarih ve … yevmiye numaralı evrakı üzeninden akdedilen acentelik sözleşmesinin 24. maddesinin; “Bu sözleşme acentenin sözleşme hükümlerine veya ilgili mevzuat ve teammüllere uygun olarak… Sigorta tarafından verilen karar, direktif ve genelgelere uymaması halinde önceden ihbara gerek kalmaksızın her zaman … Sigorta tarafından feshedilebilir” şeklindeki hükmü ile davalıya fesih hakkı verilmiş ise de sözleşme ile öngörülen fesih hakkının olağan yolla haklı bir neden olmaksızın kullanılması doğru değildir. Her hak gibi olağan fesih hakkı da keyfi olarak kullanılamaz. Keyfi kullanım dürüstlük kurallarına aykırılık teşkil eder. Bu nedenle davalı olağan yolla kullandığı fesih hakkının haklı bir nedene dayandığını ispat yükü altındadır.(bkz. Yargıtay 11. HD. 22/10/2014 tarih – 2014/7542 Esas ve 2014/16209 Karar ve 11. HD. 27/04/2016 tarih – 2015/15216 Esas ve 2016/4748 Karar) Davalı haklı nedenin ispatı anlamında davacının yıl sonu kotalarını yerine getirmediği nedeniyle feshettiğini ileri sürmüş ise de dosya kapsamı ile davacı acentenin hangi seviyede beklenen başarıyı gerçekleştiremediği, acente ile aynı konum ve büyüklükteki diğer acentelerden ne kadar geride kaldığı ve mevcut başarısızlığın davalı için sözleşmenin sürdürülmesi için kabul edilemez düzeyde olduğu ispat edilmiş değildir. Kaldı ki salt hedeflerin tutturulamaması acentelik sözleşmesinin feshi için haklı neden olarak kabul edilemez.(bkz. Yargıtay 11. HD. 18/04/2017 tarih – 2015/14094 Esas ve 2017/22015 Karar)
Bu kapsamda mali müşavir bilirkişi … ve sigorta hukukçusu …’den alınan 28/04/2017 tarihli bilirkişi raporu ile; davacının 6102 sayılı TTK m.122/2 kapsamında 10.000,00 TL tutarındaki tazminatı talep etmesinin mümkün olduğu tespit edilmiştir. Ancak bu rapor hüküm kurmaya yeterli görülmemiştir.
Kök raporun yetersizliği ve taraf itirazları da nazara alınmak sureti ile bilirkişi heyetinden alınan 14/02/2018 tarihli bilirkişi ek raporu ile; fesih tarihinden geriye doğru 5 yıl süreyle yapılan inceleme neticesinde acentenin aracılık etmiş olduğu işlemler nedeniyle 799.575,30 TL komisyon ücretine hak kazandığı, yasanın hükmü gereği bu ücretin 5 yıllık ortalamasının 159.915,06 TL olduğu, bu kapsamda davacının bu miktar tazminatı talep edebileceği tespit edilmiştir.
Dosya kapsamı, düzenlenen bilirkişi raporlarının denetime açık ve hüküm kurmaya elverişli olması, taraflar arasındaki ilişkinin yaklaşık on dört sene sürmüş olması ve dosya kapsamı ile davalının haklı neden ile feshi ispat edememiş olması, davalının, davacının yıllık performansını beğenmemiş olmasının zımni olarak davacının daha önceki dönemlerde davalıya çevre sağladığı ve davalının da bu faydadan memnun olduğu, bu nedenle feshin haksız olduğu ve sözleşme feshedilmemiş olsa idi davacının fesihten sonra da olağan şekilde işleyecek ilişkiler çerçevesinde fayda sağlayacak olduğu ve ancak davalının haksız feshi ile davacının bu imkandan yoksun kaldığı, bu şekilde haksız olarak sonlanan ilişkide davacının sağladığı müşteri çevresinden davalının objektif olarak menfaat elde etmesinin mümkün olduğu, bu nedenle sağlanan müşteri çevresi bedeli olarak hakkaniyet gereği davacıya tazminat ödenmesi gerektiği, sağlanan müşteri çevresinde davalı sigorta şirketinin ülkemizde sigortacılık alanında güvenilirliğini ispat etmiş olan bir sigorta şirketi olması ve … Sigorta markasının sunulan hizmet itibariyle piyasada bilinirliği ve güvenilirliği olan bir marka olması nedeniyle saptanan tazminattan indirim yapılması mümkün olmak ile birlikte bir sonraki paragraftaki gerekçe ile ıslahen artırılacak miktarın reddine karar verilecek olması nedeniyle kısmi dava olarak talep edilen 10.000.00 TL’den takdiri indirim yapılmaksızın dava tarihi olan 21/04/2015 tarihiniden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin 25/04/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile müdeabbihi 149.915,06 TL arttırmak suretiyle 159.915,06 TL’nin fesih tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ettiği görülmektedir. Davacı taraf ıslah yoluyla 25/04/2018 tarihinde müddeabihi 149.915,06 TL arttırmış ise de arttırılan bu miktarın m122/4 kapsamında bir yıllık hak düşürücü süre (bkz. Yargıtay 11. HD. 23/12/2014 tarih – 2014/11631 Esas ve 2014/20304 Karar) geçtikten sonra açılmış olduğu anlaşıldığından bu miktar bakımından davanın reddine karar vermek gerekmiştir. ” şeklindeki gerekçe ile davanın kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 21/04/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ıslahen talep edilen miktar bakımından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Tarafların bu karar aleyhine istinaf kanun yoluna başvurmaları akabinden İstanbul BAM 13.HD’nin 25/11/2021 tarih 2019/2217 Esas ve 2021/1686 Karar sayılı ilamı ile ”Somut uyuşmazlıkta, yargılama sırasında alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarında, taraflar arasındaki acentelik sözleşmesinde prim üretim ölçütlerinin ve hedeflenen üretimin altında kalınması ve bunun yaptırımı belirlenmediğinden, ileri sürülen sebebin haklı fesih sebebi olarak görülmesinin mümkün olmadığı, davacının 5 yıllık faaliyet sonucu almış olduğu komisyon ve diğer ödemeler toplamının 5 yıllık ortalamasının portföy tazminatı olarak talep edebileceği belirtilmiş, mahkemece de bu rapor hükme esas alınmış ise de; portföy tazminatı talep edilebilmesi için yukarıda anılan hükümlerde yer alan diğer koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilmediği gibi davalı tarafın bilirkişi raporuna bu yöndeki itirazlarının karşılanması için ek rapor ya da yeni bir rapor alınmadan, eksik inceleme, değerlendirme ve yetersiz gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen hakimin davayı aydınlatma ödevi kapsamında, davalı vekilince cevap dilekçesi ekinde ibraz edilen 07/07/2014 tarihli davalı şirket tarafından davacıya gönderildiği belirtilen yazıda “Bu yılın başında acenteliğinize tebliğ edilen 28 Şubat 2014 tarihli yazımızla, hedefler tarafınıza bildirilmişti. Yapmış olduğumuz kontrollerde Haziran ayı sonu itibarı ile acenteliğiniz için belirlenmiş olan hedeflere ulaşamamış olduğunuz,…” şeklindeki ifadeye göre, taraflar arasında acentelik sözleşmesi dışında belirli bir süre için belirlenmiş belli bir hedef bulunup bulunmadığı taraflardan sorulmak suretiyle tespiti, bilirkişilere yaptırılacak inceleme ile, belirlenmiş bir hedef var ise davacının bu kapsamdaki durumu, davacı acentenin, davalı adına ne tür poliçeler düzenlediği, bu poliçelerin süreleri, davacının davalı tarafın müşteri portföyüne kattığı müşterilerle, davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra da ticari ilişkisini devam ettirip ettirmediği, ettirdi ise hangi firmalarla, hangi süre ve oranda devam ettirdiği tespit ettirilerek, taraflar arasındaki sözleşmenin kurulup devam ettiği süre, ilişkinin ileriye dönük menfaat sağlayıp sağlamadığı, davalının acentenin portföyünden ne gibi önemli menfaatler elde edeceği ve hakkaniyet ilkesi gereği portföy tazminatı verilmesinin gerekip gerekmediği hususları tartışılarak, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekmektedir.
HMK.nun (Değişik:22/07/2020-7251/35md.)353/1-a6 maddesinde; “Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.” hali, kararın kaldırılarak, dosyanın mahkemesine iadesi sebepleri arasında gösterilmiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1-a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına, dosyanın davanın yeniden görülmesi için mahkemesine iadesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacı vekilinin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına” şeklindeki gerekçe ile mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İstinaf akabinde mahkememizin 2021/848 Esas sayılı dosyası üzerinden kayıt gören davada istinaf kararı doğrultusunda Borçlar Hukukundan Kaynaklı Nitelikli Hesaplama Uzmanı Doç. Dr. Murat ORUÇ, Sigorta Uzmanı Filiz KARADAN ve Mali Muhasebeci Prof. Dr. Mert ERER’den alınan 02/02/2023 tarihli bilirkişi raporu ile davalı sigorta şirketinin davacı acente tarafından sağlanan müşteri portföyünden acentelik sözleşmesinin feshinden sonra net prim olarak 114.170,00 TL ve komisyon tutarı olarak 16.885,00 TL üretim yaptığı, bu nedenle fesihten sonra yenilenen poliçeler itibariyle davacı şirketin önemli bir menfaat etmediği ve bu nedenle denkleştirme tazminatı koşulları oluşmadığı tespit edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve daha önce verilmiş olan karar ile istinaf kararında belirtilen hususlar hep birlikte değerlendirilmek suretiyle istinaf sonrası alınmış olan bilirkişi raporu doğrultusunda davacı şirketin acentelik sözleşmesinin feshinden sonra davacı acentenin sağladığı müşteri çevresinden önemli bir miktarda menfaat elde etmediği anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince alınması gereken 179,90 maktu karar harcının peşin yatırılan 170,78 TL harç ve 2.561,00 TL ıslah harcı toplamından mahsubu ile bakiye 2.551,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red edilen miktar üzerinden hesaplanan 24.987,26 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
dair taraf vekillerinin yüzüne karşı HMK’nun 341/1 vd. maddeleri uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak ve istinaf başvurma ve karar harcı ile istinaf gider avansı yatırılmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenmesi için tarafların istinaf kanun yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 05/04/2023

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır

Harç / Masraf Dökümü
Peşin Harç : 170,78 TL
Islah Harcı : 2.561,00
Karar Harcı : 179,90 TL
Bakiye Harç : 2.551,88 TL
Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 10.912,00 TL
Davalı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 150,00 TL
Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 7.600,00 TL
Posta Giderleri : 298,20 TL