Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/806 E. 2023/182 K. 17.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/806
KARAR NO : 2023/182

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/08/2019
KARAR TARİHİ : 17/03/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
(I) TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
(1) Davacı Tarafın İddialarının Özeti:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin alacağı için 21.09.2018 tarihinde … 19. İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı dosyasından icra takibine başlandığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu, davalı itirazının yerinde olmadığını, açıklanan nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
(2) Davalı Tarafın Savunmalarının Özeti:Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının ürünlerin bedeli olan 22.000,00 TL’yi 04.04.2018 tarihinde … hesabına gönderdiğini, ertesi gün davacının kendisi gelip ürünlere bakınca ürünleri beğenmediğini söylemesi üzerine ekte sunulan para makbuzuyla kendisinin imzası karşısında takibe ve davaya konu 22.000,00-TL’yi kendisine iade ettiğini, haksız takip nedeniyle itirazda bulunduklarını, bu nedenlerle davanın reddine, davacının talep ettiği asıl alacak üzerinden %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tazmini ile taraflarına ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
(II) ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPLANAN DELİLLER:
1-… 19. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya,
2-… Ticaret Sicil Müdürlüğünden gelen … ve …’ün gerçek kişi ticari işletme kaydı bulunmadığı bilgisi,
3-… Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğinden gelen … ve …’ün esnaf kayıtlarına rastlanmadığı bilgisi,
4-… Vergi Dairesinden gelen …’ın herhangi bir aktif mükellefiyet kaydına rastlanılmadığı bilgisi,
5-… Vergi Dairesinden gelen …’ün 2. Sınıf tüccar olduğu bilgisi ve 2077 takvim yılı gelir vergisi beyannamesinin bir örneği,
6-Tüm dosya kapsamı.
(III) DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, SABİT GÖRÜLEN VAKIALAR, ÇIKARILAN SONUÇ VE HUKUKÎ SEBEPLER:
Davacının davası, alım satım sözleşmesinden doğan edimin yerine getirilmediği iddiasına dayanan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.
Mahkememizce verilen 2019/554 Esas 2021/32 Karar sayılı karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi’nin 2021/1907 Esas 2021/1663 Karar sayılı kararı ile “Davanın tarafları gerçek kişiler olup, istinaf dilekçesinde davalı tarafça davacının ticari ve mesleki amaçla hareket etmediği ileri sürülmüştür.Tarafların tacir sıfatı bulunup bulunmadığının araştırılmadığı ,aradaki ilişkinin niteliği belirlenemediğinden kararı veren mahkemenin davaya bakmaya görevli olup olmadığı belirlenememiştir.Tarafların tacir sıfatının bulunup bulunmadığı,elde ki davanın ticari dava olup olmadığı ilk derece mahkemesince belirlenmeli,ticari dava olduğunun belirlenmesi halinde davanın esası incelenmelidir.
Kabule göre de; davacı, davalıya mal almak üzere 22.000-TL para gönderdiğini, ancak mal göndermediği gibi paranın iade edilmediğini ileri sürmüştür. Davalı da davacının mal almak üzere para gönderdiğini ,ertesi gün dükkana gelerek malları beğenmediğinden makbuz karşılığı parayı iade ettiğini ileri sürmüştür. Mahkemece; 11/11/2019 tarihli ön inceleme duruşmasında imza incelemesi yapılmak üzere makbuz aslının ibrazı için 2 haftalık kesin mehil verilmiş, ara kararı 05/12/2019 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir.
Eldeki dava dosyası … 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin … esas sayılı dosyası olup; davalı 09/12/2019 tarihinde kesin süre içerisinde makbuz aslını … 1.ATM’nin … esas sayılı dosyasına ibraz ettiği önbüronun 09/12/2019 tarihli alındı makbuzundan anlaşılmaktadır. Kesin süre içinde maddi hata neticesi evrak aslının sunulamadığının kabulü gerekir. Ödeme iddiası borcu söndüren sebeplerden olduğundan yargılamanın her aşamasında incelenebileceğinden, makbuz aslının … 1.ATM’nin … esas sayılı dosyasından istenilmek suretiyle yöntemince imza incelemesi yaptırılması gerekmektedir.
Açıklanan nedenlerle hükme tesir edecek deliller incelenmediği anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusu haklı görüldüğünden başvurunun kabulü ile kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.” gerekçesiyle kaldırılarak Mahkememize gönderilmiştir.
Dava dosyası 2021/806 Esas sayılı sırasına kaydedilerek yargılamaya devam olunmuştur.
Tarafların bağlı oldukları vergi müdürlüklerince ve Ticaret Sicil Müdürlüğünce Mahkememize gönderilen yazı cevaplarının incelenmesinde, tarafların ticaret sicil müdürlüğünce kayıtlarının olmadığı, davalının 2. Sınıf tacir olduğu, davacının ise tacir olmadığı, potansiyel vergi mükellefi olduğu, herhangi bir aktif mükellefiyetinin olmadığı eş deyişle davacının tacir olmadığı anlaşılmıştır.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5/1. maddesinde, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesinin tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Buna göre, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz.
Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
6102 sayılı TTK m. 4 hükmünde, bir davanın ticarî dava niteliğinde olup olmadığının tespiti bakımından üç ayrı kıstas kabul edilmiştir:
(i) Bunlardan ilki, tarafların sıfatına ve işin ticarî işletme ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın ve başka hiçbir şart aranmaksızın TTK veya diğer kanunlarda ticarî sayılan davalardır (mutlak ticarî davalar). Mutlak ticarî davalar herhangi bir unsurun, bağlama noktasının veya sebebin davanın ticarî niteliğini değiştirmediği, mahkemenin kanaatinin rol oynamadığı davalardan olup; TTK m. 4/1 hükmünde (a) ilâ (f) bentlerinde sayılmıştır.
(ii) İkincisi ise, yalnızca bir ticarî işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticarî nitelikte kabul edilen davalardır. TTK m. 4/1-son cümle hükmü uyarınca ikinci grup ticarî davalar, yalnızca bir tarafın ticarî işletmesini ilgilendiren havale, vedia (saklama) sözleşmesi ile fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalardır. Bu nevi davaların ticarî nitelikte sayılması için yalnızca bir tarafın ticarî işletmesiyle ilgili olması TTK’da gerekli ve yeterli görülmüştür.
(iii) Üçüncü grup ise, nispî ticarî davalar olup, TTK m. 4/1 hükmü uyarınca her iki tarafın ticarî işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticarî dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticarî dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticarî işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticarî iş niteliğinde olması veya ticarî iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticarî sayılması davanın ticarî dava olması için yeterli değildir. TTK m. 19/2 hükmü uyarınca, taraflardan biri için ticarî iş niteliğindeki bir sözleşmenin diğer taraf için de ticarî sayılması, davanın niteliğini ticarî hale getirmeyecektir. Zira TTK, kanun gereği ticarî dava sayılan davalar haricinde, ticarî davayı “ticarî iş” esasına göre değil, “ticarî işletme” esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticarî nitelikte olması tek başına davayı ticarî dava haline getirmez.
Öte yandan, 507 sayılı Kanun’un 2. maddesinde ”İster gezici olsun ister bir dükkan veya bir sokağın belli yerinde sabit bulunsunlar ticari sermayesi ile birlikte vücut çalışmalarına dayanan ve geliri o yer ve gelenek ve teamülüne nazaran tacir niteliğini kazanmasını icap ettirmeyecek miktarda sınırlı olan ve bu bakımdan ticaret sicili ve dolayısıyla ticaret ve sanayi odasına kayıtları gerekmeyen, ayni niteliğe (sermaye unsuru olsun olmasın) sahip olmakla beraber, ayrıca çalıştığı sanat, meslek ve hizmet kolunda bilgi, görgü ve ihtisasını değerlendiren hizmet, meslek ve küçük sanat sahipleriyle bunların yanında çalışanlar ve geçimini sınırlı olarak kamyonculuk, otomobilcilik ve şoförlükle temin eden kimselerin 1. maddede belirtilen amaçlarla kuracakları dernekler bu kanun hükümlerine tabidir” denilmektedir.
507 sayılı Kanun, 21/06/2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5362 Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nun 76. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış ve maddenin 2. cümlesi ile diğer yasaların 507 sayılı Yasaya yaptıkları atıfların 5362 sayılı yasaya yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Yeni yasal düzenlemede esnaf ve sanatkar tanımı değiştirilmiş olup Yasa’nın 3. maddesine göre esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedenî çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseleri olarak belirtilmiştir.
Diğer yandan, TTK’nın 12. maddesinde “Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.” hükmü ile anılan Yasa’nın 11. maddesinde “Ticari işletme, esnaf işletmesi için öngörülen sınırı aşan düzeyde gelir sağlamayı hedef tutan faaliyetlerin devamlı ve bağımsız şekilde yürütüldüğü işletmedir. Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterilir.” düzenlemesi yine TTK’nin 15. maddesinde de “İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11. maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır.” düzenlemesi bulunmaktadır. Bir kimsenin Vergi Usul Kanunu’na göre esnaf sayılması, TTK yönünden de esnaf kabul edilmesini gerektirmez. Ticaret siciline ya da Oda’ya kayıtlı olmamak da tacir olmamanın kesin bir kanıtı olmadığı gibi, vergi mükellefi olup olmamak da tacir ve esnaf ayrımında kesin bir ölçüt olarak kabul edilemez.
Mülga 6762 sayılı TTK’nın 1463. maddesine göre, Bakanlar Kurulunca 18/06/2007 tarihinde kararlaştırılıp, 21/07/2007 tarih ve 26589 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 2007/12362 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında esnaf-tacir ayırımının nasıl yapılacağı belirlenmiştir. 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 10. maddesinde ticari işletmeler hakkında 6102 sayılı TTK’nın 11/2 madde ve fıkrasında öngörülen Bakanlar Kurulu kararı çıkarılıncaya kadar yürürlükte bulunan düzenlemelerin uygulanacağı belirtildiğinden Bakanlar Kurulu kararının uygulanmasına devam edilerek esnaf ve tacir ayrımının anılan kararda belirtilen kıstasların değerlendirilmesi suretiyle yapılması gerekecektir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; vergi müdürlüklerinden gelen cevabi yazılara göre davalının tacir olduğu, davacının tacir sıfatını haiz olmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın TTK 4/1 maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan da olmadığı, bu haliyle işbu davanın Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi gerektiği anlaşıldığından davacının davasının Mahkememizin görevsizliği nedeniyle dava şartı yokluğundan reddine karar vermek gerektiği anlaşılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM/ Gerekçesi yukarıda belirtildiği üzere;
1-Davacının davasının MAHKEMEMİZİN GÖREVSİZLİĞİ NEDENİYLE REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde dosyanın görevli İSTANBUL NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
Dair, Davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 17/03/2023

KATİP …
¸e-imzalıdır

HAKİM …
¸e-imzalıdır