Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/802 E. 2022/342 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/802
KARAR NO : 2022/342

DAVA : Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/11/2021
KARAR TARİHİ : 07/04/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın sözleşmeye aykırı davranarak ilgili sözleşmeyi haklı nedene dayanmadan feshettiğini, müvekkilinin maddi anlamda zarara girmesine sebep olduğunu, bunun karşılığında da sözleşmenin 5. maddesinde belirtilmiş olan tazminatın davalıdan talep edilmesi gerektiğini, müvekkilinin işbu davaya konu olan işletme sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini eksiksiz şekilde yerine getirdiğini, müvekkili tarafından yükümlülüklerin yerine getirildiği tanık anlatımlarıyla da ispatlanabileceğini, mücbir sebep halinden ötürü davaya konu kafe-bar, müvekkilinin elinde olmayan sebeplerden faaliyete geçemediğini, davalı tarafın ise durumdan haberdar olmasına rağmen sözleşmeyi haklı nedene dayanmadan feshettiğini, dükkanda yapılan tüm tadilat ve dekorasyon çalışmaları bar işletmesine yönelik gerçekleştirilmiş olup işletmeye ait demirbaşların da bu amaca göre belirlenerek dükkana alındığını, ülke genelinde barların işletmeye geçememesinden mütevellit davalı yan işletmenin kafe olarak faaliyete geçirilmesini müvekkilinden sözlü olarak talep ettiğini, müvekkili tarafından sözlü olarak verilen cevapta işletmenin bar olarak tasarlandığını, demirbaşların yalnızca soğuk alkollü/alkolsüz içecek servisi verilebilmesine müsait olduğunu, kafe olarak faaliyete geçirilebilmesi için sıcak servis yapmaya müsait demirbaşların alınması gerektiğini davalıya uygun bir dille ifade ettiğini, sözleşme gereği işletmenin kafe olarak faaliyete geçmesi için sıcak servise müsait demirbaşların mutlak suretle davalı tarafından temin edilmesi gerektiğini, davalının demirbaşları temin etmediğini, sözleşmenin 5. maddesinde tarafların hür ve sarih iradeleriyle kararlaştırılmış olan 50.000 USD tutarındaki ceza koşulunun davalıdan tazmin edilerek sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği tarih olan 02.01.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesini, huzurda görülen işbu dava açılmadan önce davalı yana talebe ilişkin ihtarname keşide edildiğini, dava şartı olan arabuluculuk müessesesine başvurulduğunu, yapılan görüşmeden bir sonuç alınamadığını, müvekkilinin asgari ücretle çalıştığını, emekli statüsünde olmadığını, bu nedenle de talebin döviz cinsinden olmasından dolayı kur farkının ve dava harcının oldukça yüksek olmasından dolayı adli yardım talep ettiklerini, dava harç ve giderlerinden müvekkilinin muaf tutulmasını, mahkeme aksi kanaatte ise eksikliklerin giderilmesi için süre verilmesini, davalı tarafın sözleşmeden doğan borcunu gereği gibi ifa etmediği ve sözleşmeyi haklı nedene dayanmadan feshettiği kabul edilerek davanın kabulünü, sözleşmenin 5. maddesinde belirtilen 50.000 USD tutarındaki cezanın 12.01.2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tazmin edilerek davacıya ödenmesini, tüm yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen ve işbu davanın dayanağı olan İşletme Sözleşmesinin 10.01.2020 tarihinde kurulduğunu, söz konusu işletme sözleşmesi uyarınca davacı yan sözleşmeye konu kafe-bar niteliğindeki yerin koşula bağlanmaksızın işletilmesini ve bu işletmeden doğan tüm giderlerin karşılanmasını üstlendiğini, müvekkili şirketin ise hali hazırda kiracısı kendisi olan ve sözleşmeye konu edilen işletmenin davacı yana özgülenmesini ve teslimini yüklendiğini, taraflar arasında sözleşmenin akdedilmesinden sonra müvekkilinin sözleşmede de belirtildiği üzere işletmeyi demirbaşları ile birlikte davacı yana teslim ettiğini, davacı yanın iddiasını müvekkili şirket tarafından işletmeye ait olan demirbaşların teslim edilmediğini, müvekkilinin istenilen demirbaşları almadığını, işletmenin mücbir sebepler nedeniyle faaliyete geçemediği hususlarına dayandırdığını, ancak davacı yanın iddialarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, Covid 19 nedeniyle ilk kez 22.03.2020 tarihinde tüm lokanta, restoran ve benzeri işyerlerinin faaliyetlerinin durdurulduğunu, davacı yanın bahsettiği ve işletmenin kafe olarak kullanımına özgülenmek üzere alınması gerekenlerin demirbaş değil ekipman olduğunu, işletme konusu işyerine ait demirbaşların davacıya teslim edildiğini, davacının kabulü ertesinde davacı tadilata başlayarak istediği malzemeleri işletmeye aldığını, dekorasyonu tamamladığını, işletmeyi müvekkilinden kaynaklı olarak işletemediğini iddia ettiği sürelerde de müvekkilinin işletme kaşesini kullanarak mal alımı yaptığını, müvekkilini borçlandırmaya devam ettiğini, müvekkilinin davacı tarafından alınan bu mallara konu borçları ödemek durumunda kaldığını, İşletme Sözleşmesinin 11.01.2020 tarihinde imzalandığını, müvekkili şirket tarafından 12.01.2021 tarihinde akdi ilişkiyi çekilmez kılan bu sebepler nedeniyle haklı nedenle feshedildiğini, müvekkili sözleşmenin yürürlük tarihi olan 10.01.2020 tarihinden sözleşmenin feshedildiği 12.01.2021 tarihine kadar sözleşmeye konu edilen işletmeye davacı yanın iddia ettiği gibi hiç girmemiş olup ilk kez sözleşme fesih tarihinden sonra işletmenin durumuna bakmak için ilk kez 28 Ocak tarihinde işletmeye geldiğinde ise davacının sunduğu delillerdeki gibi bir tadilatın var olmadığını, işletmenin içinde kalan eşyalarında davacı yan tarafından götürüldüğünü, bunlara davacı yana özgülediği ekipmanlarının da dahil olduğunu gördüğünü, bu hususun tanıklar ve video anlatımları ile ispatlanacağını, sözleşmenin imzalanmasından bugüne kadar davalı yanca kararlaştırılan hiçbir işletme bedelinin müvekkiline ödenmediğini, her halükarda sözleşmeye konulan cezai şartın kesin hükümsüz olduğunu, haksız ve hukuka aykırı olarak ikame edilen davanın reddini, müvekkili şirketin yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamasını savunmuştur.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, “İşletme Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin feshi nedeni ile cezai şart istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, taraflar arasında akdedilen “İşletme Sözleşmesi” başlıklı sözleşmenin davalı tarafından haklı nedenle feshedilip feshedilmediği, haklı nedenle fesih bulunması halinde davacının davalıdan sözleşmede kararlaştırılan 50.000 USD tutarlı cezai şartı talep edip edemeyeceği, cezai şartın davalının ekonomik mahvına neden olup olmayacağı, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin adi ortaklık sözleşmesi olup olmadığı, sözleşmenin TBK 357. maddesi kapsamında ürün kirası olup olmadığı, mahkememizin görevli olup olmadığı konularından ibarettir.
“…6098 sayılı TBK ise aynı hususta 357’nci maddesinde ” Ürün kirası kiraya verenin, kiracıya, ürün veren bir şeyin veya hakkın kullanılmasını ve ürünlerin devşirilmesini bedel karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşmedir.
Ürüne katılmalı kira, kira bedelinin devşirilecek ürünün belli bir oranı olarak kararlaştırıldığı ürün kirasıdır. Bu oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa, yerel âdete göre belirlenir.”; 358’inci maddesinde ise “Bu ayırımda ürün kirasına ilişkin özel hüküm bulunmadıkça, kira sözleşmesine ilişkin genel hükümler uygulanır.” düzenlemelerini içermektedir.
Görüldüğü üzere adi kira sözleşmesinin konusunu taşınır ve taşınmaz mallar oluşturur. Ancak adi kira sözleşmesinin aksine ürün kirası bakımından kanun ürün getirebilen hakkı da kapsama almıştır.
Bu durumda ürün (hasılat kirası), kiraya verenin kiracıya ürün (hasılat) veren bir mal, işletme ya da hakkın kullanılmasını, semerelerinden yararlanılmasını veya işletilmesini belli bir bedel karşılığında terk ettiği kira türüdür.
Hemen belirtmek gerekir ki, hem doğal hem de hukuki ürün getiren eşya ürün kirasına konu olabilir. Bu kapsamda işletmenin işletilmesi sonucu elde edilen kâr hukuki ürün olarak nitelendirilebilir.
Bir kira sözleşmesinin adi kira mı yoksa ürün kirası mı olduğunun belirlenmesinde kiracının, kiralanan şeyin ürünlerinden yararlanma yetkisi olup olmadığı başlıca ve en önemli kriterdir.
Lokanta, otel, kantin, hastane, okul, dükkan, fabrika gibi iş yerlerinin işletilmek maksadıyla kiraya verilmesinde, reklam panolarının kiralanmasında, taksi kiralarında söz konusu olan hasılat kirasıdır (Serim, Arkan Azra; Hasılat Kirasında Tarafların Hak ve Borçları, İstanbul 2010, s. 3).
Öte yandan ürün kirasında kira bedelinin üründen bağımsız bir bedel olarak kararlaştırılması hâlinde genel ürün (hasılat) kirasından; buna karşılık kira bedeli, ürünün belli bir hissesi ya da bölümü olarak belirlenmiş ise, katılmalı (iştirakli) ürün kirasından söz edilir (6098 sayılı TBK m. 357; 818 sayılı BK m. 270). Bununla birlikte kira bedelinin karma olarak yani bir kısmı sabit bir miktar, bir kısmının da üründen bir bölüm olarak belirlenmesi de sözleşme özgürlüğü çerçevesinde mümkündür. Yine ürün kirası belirli ve belirsiz süreli yapılabilir…
…Ürün kirasında kiraya verenin en önemli borcu, kiralananı sözleşmeye uygun şekilde teslim ederek kiracının sözleşmeye uygun şekilde kullanmasını, semerelerinden yararlanmasını temin etmesi veya işletilmeye müsait biçimde bulundurmasıdır.
Bu yükümlülük 818 sayılı Kanunun 272’nci maddesinde, ” Kiralayan, birlikte kiralanmış menkul şeyler varsa bunlar dahi dahil olduğu halde kiralananı akitten maksut kullanmağa ve işlemeğe salih bir halde kiracıya teslim etmekle mükelleftir.” şeklinde hükme bağlanmış olup, 6098 sayılı TBK ise aynı hususu 360’ıncı maddesinde kiraya verenin, birlikte kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar da içinde olmak üzere kiralananı sözleşmenin amacına uygun biçimde kullanılmaya ve işletilmeye elverişli bir durumda kiracıya teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlü olduğu belirtilerek düzenlemiştir.
O hâlde kiraya veren, kiralanan şeyi, kiracının kiralanandan yararlanmasını ve semerelerini toplamasını sağlayacak ya da işletilmesini mümkün kılacak şekilde teslim etmek ve sözleşme süresi boyunca da bu durumda bulunmakla yükümlüdür. Bu kapsamda kiralananın işletilmesi için gerekli tüm malzemeleri, imtiyazları, ruhsatları teslim etmesi şarttır…” ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/9-2684 E 2019/361 K sayılı kararı)
Açıklanan ilkeler ışığında somut olayda taraflar arasında akdedilen sözleşmede davalıya “kâr payı ” adı altında sabit kira bedeli ödenmesinin kararlaştırıldığı, kiraya veren davalının, davacıya , işletmenin kullanılmasını belli bir bedel karşılığında terk ettiği , taraflar arasında akdedilen sözleşmenin TBK 357.maddesinde düzenlenen ürün kirası sözleşmesi olduğu, 6100 Sayılı HMK’nın 4/1-a maddesine göre kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dâhil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalarda sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu dikkate alınarak davanın HMK 114/1-c ve HMK 115/2 gereği usul (görev) yönünden reddine,HMK 20. maddesi kapsamında süresi içinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK 114/1-c ve HMK 115/2 gereği usul (görev) yönünden REDDİNE,
2-HMK 20. maddesi kapsamında süresi içinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Sair hususların görevli mahkemece değerlendirilmesine,
4-Gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde Bölge Adliye Mahkemesinde İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 07/04/2022

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …