Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/710 E. 2021/731 K. 02.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/710 Esas
KARAR NO : 2021/731

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 27/10/2021
KARAR TARİHİ : 02/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının dosya üzerinde yapılan incelemesi sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekilinin mahkememize verdiği dava dilekçesinde özetle; ,,, adresinde bulunan konut, müvekkil sigorta şirketi tarafından, 31/05/2019-31/05/2020 tarihleri arasında … numaralı Site Yönetimi Paket Sigorta Poliçesi ile poliçe de belirlenen risklere karşı, poliçede yazılı teminat limitleri çerçevesinde sigortalandığını, Sigortalı… ne ait konutta, 26.11.2019 tarihinde, … Proje Danışmanlık Tic. Ltd. Şti. tarafından satış ve montajı yapılan … marka 800 litre ısıtma boyler serpantin kazanının yüksek basınç sebebi ile patladığını ve müvekkil sigorta şirketine ihbar edildiğini, bunun üzerine müvekkil sigorta şirketi nezdinde … nolu hasar dosyası açılarak, konusunda uzman sigorta eksperi tarafından hasar mahallinde yapılan teknik ve mali incelemeler neticesinde sigortalının uğramış olduğu hasar meblağı olarak belirlenen tutar, eksik sigorta bedeli ve muafiyet miktarı düşülerek hesaplanmış ve bu doğrultuda sigortalı firmaya 21.02.2020 tarihinde tazminat tutarı olarak 4.719,29 TL ödeme yapıldığını, aynı şekilde hasar tutarı olarak belirlenen tutarın KDV’li miktarı üzerinden eksik sigorta ve muafiyet uygulanarak tespit edilmiş miktar 13.03.2020 tarihinde 902,31 TL KDV bedeli olarak ödendiğini, toplamda KDV miktarıyla beraber 5.621,60 TL sigorta tazminatı ödendiğini, patlamayla ilgili yapılan inceleme sonrasında konusunda uzman ve bağımsız sigorta eksperi tarafından düzenlenen ekspertiz raporuna göre “Kazanın imalatından veya montajından kaynaklı bir nedenle hasar gördüğü ve hasarın garanti kapsamında değişimi gerektiği görüşünde olduğum sigortalı ilgililere izah edilmiş ancak kazan garanti kapsamında değiştirilmemiştir. Hasarın, Makina Kırılması Sigortası Genel Şartları Madde 1-b) Modelin, imalatın, montajın, malzemenin, kalıbın, dökümün ve işçiliğin kusurlu olmasından kaynaklanan hasarlar kapsamında değerlendirilebileceği görüşündeyim. Sigorta poliçesi incelenmiş, 15 yaşın altındaki makinelerin teminat altına alındığı görülmüştür. Kazan hasar sırasından 1 yaşındadır” şeklinde tespit edilerek boyler serpantin kazanının patlamasının ve daha sonrasın da garanti kapsamında değiştirilmemesinin sorumlusunu imalatını yapan …A.Ş olarak belirlendiğini, bu nedenle söz konusu zararın giderilmesi amacıyla davalı/borçlu …Tic. A.Ş.’ye 5.621,60-TL asıl alacak, ödeme tarihinden takip tarihine kadar işlemiş 1.061,79-TL ticari faiz olmak üzere toplam 6.683,39-TL üzerinden … 8. İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası ile açılan icra takibi başlatıldığını ancak davalı başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini, müvekkil sigorta şirketi tarafından 03.06.2021 tarihinde … 8. İcra Dairesinde başlatılan icra takibine, davalı/borçlu …Tic. A.Ş yetki itirazında bulunduğunu, davalı adına kayıtlı bulunan menkul ve gayrimenkuller üzerine yargılama sonuna kadar kötü niyetli devirlerin önlenmesi amacıyla HMK 389 ve devamı maddeleri gereği ihtiyati tedbir konulmasına, fazlaya dair tüm dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla; davalının … 8. İcra Dairesi … Esas sayılı dosyasına yaptığı haksız itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazimatına, birbirleri arasında hukuki bağlantı bulunan … 20. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası işe işbu davanın birleştirilmesini, yargılama masrafları ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER VE GEREKÇE:
Mahkememizce yapılan yargılama ve tüm dosya kapsamına göre;
Mahkememizce öncelikle, HMK 1. maddesi uyarınca kamu düzeninden olan görev hususu açısından ve HMK 114/c ve 115/1. maddesi uyarınca ve usul ekonomisi de dikkate alınarak yapılan incelemede;
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’ nin 2016/968 Esas, 2016/2426 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/3785 Esas, 2018/360 Karar sayılı kararında “6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesiyle ilgili olması ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanunu veya diğer Kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinin bakacağı yönünde düzenleme olmalıdır. Örneğin, ödünç para verme işlemlerine ilişkin uyuşmazlıklar Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, iflas davaları ise 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 154 ve devamı maddeleri hükmünce ticari dava sayılır. Buna karşılık Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesi uyarınca, tarafların tacir olup olmamasına bakılmaksızın ticari dava sayılan havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin uyuşmazlıklardan doğan davalar herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari dava vasfını kaybedecektir.
Diğer taraftan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/II. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira, Türk Ticaret Kanunu, Kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez. 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar asliye ticaret mahkemelerince görülerek karara bağlanır. Öte yandan aynı düzenleme gereğince, asliye ticaret mahkemeleri ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil, görev ilişkisidir. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay’ca re’sen incelenir. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/4. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmeyecektir. Başka bir anlatımla, yargı çevresinde asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde bir ticari uyuşmazlığın çözümü için asliye hukuk mahkemesine genel mahkeme sıfatıyla dava açılması halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilmeksizin işin görülmesi gerekir. Buna karşılık, Kanun aksi durumu düzenlememiş olduğundan, asliye hukuk mahkemesinin ticari olmayan bir davayı asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla görmüş olması açıkça bozmayı gerektiren bir usule aykırılık halini oluşturmaktadır.” içtihadına yer verilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/17610 Esas, 2017/2315 Karar sayılı ilamına göre “Davacı sigorta şirketi, bu davayı sigortalısının halefi olarak açtığına göre, görevli mahkemenin tayininde sigortalı ile davalı arasındaki ilişkinin hukuki mahiyeti nazara alınır.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 2014/21833 Esas, 2017/6568 Karar sayılı ilamında ” Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 22.03.1944 Tarih E. 37, K. 9, RG. 3.7.1944 sayılı kararında “Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticarî dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklinde vurgulanmaktadır. Öte yandan, TTK’nun “Halefiyet” başlığı altındaki 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder.” hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2015/2043 Esas, 2015/6419 Karar sayılı ilamında “Davacı şirketin uyuşmazlık konusu havuz çevresine twinson deck uygulanması işini ticarî işletmesiyle ilgili olarak yaptığında tereddüt bulunmamaktadır. Buna karşılık davalı site yöneticiliği olup tacir sıfatını taşımamaktadır. ” görüşüne yer verilmiştir.
Her ne kadar davacı sigorta şirketi, dava dışı sigortalı … ait konutta meydana gelen hasar neticesinde ödenen hasar bedelinin davalıdan rücuen tazminat talebinden kaynaklı açılan icra takip dosyasında davalının yapmış olduğu itirazın iptalini talep etmişse de; yukarıda yer verildiği üzere; TTK 4/1. maddesinde; (Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın); şeklinde yer verilen düzenleme kapsamında öncelikle her iki tarafın tacir olduğu hukuk davaları ticari dava niteliğinde olup, asliye ticaret mahkemesinin görevi içerisindedir. Yine her iki tarafın tacir olup olmadığına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu davalarda anılan maddenin sonraki bentlerinde sayılmıştır. Somut olayda; davacı sigorta şirketinin bu davayı dava dışı …’nin haklarına halef olması nedeniyle açtığı açık olup, hasara uğrayan yerin konut olduğu ve davanın dava dışı siteye ait konutta oluşan hasarın davalı şahsın haksız fiilinden kaynaklı doğan zarardan dolayı rücu talebine ilişkin olması, taraflar arasında bir ticari sigorta ilişkisi olmaması, dava dışı şahsın site yönetimi olması ve davacıya sigortalattığı yerin konut olması işyeri/ticarethane olmaması nedeniyle rücu talebine konu istem her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olmayıp ticari iş niteliğinde olmadığından davaya bakma görevi genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’ne ait olup, mahkememizin görev alanında değildir.
Görev itirazı yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de re’sen nazara alınarak yargılamanın her aşamasında görevsizlik kararı verilebilir. HMK 2. madde ve TTK 5. maddesi gereğince davaya bakma görevi Mahkememize ait olmayıp davacı tarafça açılan davanın İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesi gerektiğinden, mahkememizin görevsizliğine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafça açılan DAVANIN, HMK 114/1-c maddesi gereğince mahkememizin görevsiz olması nedeniyle dava şartı yokluğundan HMK 115/2 maddesi gereğince USULDEN REDDİ ile, Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-HMK 20/1 maddesi gereğince, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İSTANBUL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE tevzi edilmek üzere İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna GÖNDERİLMESİNE, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına resen karar verilmesine,
3-Davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin asıl Mahkemesince değerlendirilmesine,
4-Harç, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve gider avansı hususunun görevli mahkemece değerlendirilmesine,
Dair; tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize ya da mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine istinaf dilekçesi sunulmak ve istinaf başvurma ve karar harcı ile istinaf gider avansı yatırılmak suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesince incelenmesi için tarafların istinaf kanun yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 02/11/2021

Katip
¸e-imzalıdır

Hakim
¸e-imzalıdır