Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/503 E. 2022/664 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/503
KARAR NO : 2022/664

DAVA : Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin)
DAVA TARİHİ : 28/07/2021
KARAR TARİHİ : 30/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Tasfiyeye İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin, davalı … Şirketinde %46,74 oranında azınlık payın sahibi olduğunu, 1999 yılında vefat eden kurucu …’ın vefatı öncesinde her iki kardeşin eşit oranda şirketin ortağı olduğunu, anne … ise joker denilecek hissedar durumunda olduğunu, Muhittin …; müvekkili ile eşit hisseye sahip iken, Baba …’ın vefatı sonrasında bir kısım hisse operasyonları, manipülasyonları ve aile baskısı ile şirkette hakim hissedar konumuna geçtiğini, …, gerek aile baskısıyla ve gerekse müvekkilinin hür iradesine aykırı olarak sergilediği eylemlerle, hem davalı şirketin, hem de müvekkilinin aleyhine ama buna mukabil kendi lehine ve menfaatine bir takım faaliyetler içine girdiğini, davalı şirket ile ilgili olarak sadece bilanço/kar/zarar yıllık cetvelleri dışında hiçbir bilgi paylaşımı yapmadığını, Müvekkilinin 15.05.2018 tarihine kadar davalı şirkette yönetim kurulu üyesi olduğunu, davacı …’ın yönetim kurulu üyesi olduğu tarihlerde, yönetim kurulu üyesi sıfatıyla ve doğal bir talep olarak faaliyet yılına ilişkin mizan talep ettiğini, fakat her nedense komik bir gerekçe ile bu talebin şirket sırrı gerekçesine sığınılarak, bu bilgiler dahi yönetim kurulu üyesine verilmekten kaçınıldığını, keza, şirket için fevkalade önem arzeden, şirketin sahip olduğu son derece değerli arazi ile ilgili olarak … Başkanlığı ile süre gelen imar sorununa ilişkin olarak bir kısım davaların olduğu haricen öğrenildiğini müteaddit defalar talep ettikleri bu kadar önemli hayati konuda bile yanıt verilmekten kaçınıldığını, hakim hissedar, …, nedense soru sorulduğunda ve sorgulandığında aşırı tepki verdiğini, bunun bariz bir örneğinin 2017 Mali yılma ilişkin genel kurulda yaşandığını, 2017 Mali Yılına ilişkin 04.04.2018 tarihinde gerçekleşen genel kurulda yaşanan nahoş olaylar sonucunda söz konusu genel kurulun iptali istemi ile tarafımızdan … 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin ….sayılı dosyası ile açtıkları davanın kabul edilmiş ve bu toplantıda alınan usulsüz kararların iptaline karar verildiğini, söz konusu genel kurulun tescil edilmesi talebi … Ticaret Sicili Memurluğu tarafından usulsüz olması nedeniyle tescil edilmediğini, bunun üzerine, davalı şirket tarafından … 18. Asliye Ticaret Mahkemesi … Esas sayılı dosyası ile …. Ticaret Sicil Memurluğu’na karşı açılan tescil davasının da reddedildiğini, bu duruma göre, 2017 mali yılına ilişkin genel kurul kararlarının şimdilik yok hükmünde olduğunu, davalı şirketin hakim hissedarı ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine … 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde … sayılı dosya ile başlatılan şahsi sorumluluk ve tazminat davasının derdest olduğunu, şirketteki şahsi hissedarlık oranını yükseltip, hakim hissedarlığın elde edinilmesi, yavru şirketteki hissedarlığın da aynı paralelde büyütülüp, kar merkezinin yavru şirkete kaydırılması, örtülü kazanç unsurlarının ortaya çıkması ile birlikte davalı ana şirketin bilanço karlılığı fevkalade düşmüş ve müvekkilinin bu süreçte ciddi zararlar görmeye başladığını, örtülü kazanç temini ve şirketlerde oluşan hasar/zararların sorgulanması için … 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … sayılı dosyası ile özel denetçi tayin edilmesi için açılan davada, salt bilanço ve kâr/zarar tablosu bazında yapılan “Sınırlı” inceleme sonucu bu talebinin kabul görmemiş ve davanın reddedildiğini, mahkeme kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde incelendiğini, Türk Ticaret Yasası’nın 531. ve ilgili maddeleri çerçevesinde şirketin fesih ve tasfiyesi, bunun Mahkemece uygun görülmediği takdirde, karara en yakın tarihteki müvekkilinin sahip olduğu hissenin saptanacak gerçek değerinin kendisine ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkmak için mahkemeye başvurmak zorunda kalındığını belirterek TTK. 531. maddesi ve ilgili mevzuat çerçevesinde, haklı nedenlerin varlığının yanı sıra, her iki taraf açısından ortaklık ilişkisinin çekilmez hale gelmesi sonucu, şirketin fesih ve tasfiyesine, fesih uygun görülmediği takdirde, hissenin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerinin davacıya ödenip, şirketten çıkmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının davasını HMK 107 madde kapsamında belirsiz alacak davası olarak açtığını beyanla harca esas değeri 10,000TL olarak gösterdiğini, davacı davasını HMK 111. maddesinde tanımlandığı üzere terditli olarak açtığını, davacının fer’i talebi olan şirket ortaklığından çıkarılma, şirkette sahip olduğu hisse değerine ilişkin olduğunu, müvekkili şirketin sermayesi 1,250,000TL olup davacının sahip olduğu hisselerin nominal değeri 584.369 TL olduğunu, davacının çıkma talebi halinde şirkette sahip olduğu pay değeri üzerinden harcın ödemesi gerektiğini, bu nedenle davacıya, müvekkili şirketin ortaklığından çıkarılma talebi yönünden, ikmal ettiği 10.000TL dışında kalan 574,369TL hisse değeri üzerinden eksik bıraktığı harcı Harçlar Kanununun 16. ve 30. maddeleri ile HMK 120/2 maddesi gereğince tamamlamak üzere süre verilmesini, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, davacı tarafından dava dilekçesinde ifade edildiği gibi şirketin feshi davasına değil, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna vücut verebileceğini, davacı … 15. ATM… Esas sayılı dosyasıyla şahsi sorumluluk ve tazminat davası açtığını, haliyle bu husus şirket feshine dair huzurdaki davanın konusu olmadığı gibi, HMK 114/ı bendinde tanımlanan derdestlik kapsamında olduğundan huzurdaki davada dinlenemeyeceğini, dava konusu şirketlerdeki son hisse devri ve / veya sermaye artırımı 2015 yılında yapılmış, bu tarihten itibaren geçen altı yıl boyunca davacı mevcut hisse yapısıyla toplanan genel kurullara katılarak oy kullanmış, hissedarlara payları oranında temettü dağıtımına karar verildiğini, geçen altı yıl boyunca tüm olağan genel kurul toplantılarında olumlu oy kullanan davacının bu aşamada hisse yapısını şirketin feshi için haklı neden olarak ileri sürmesi kötü niyetli olduğunu, davacının bir takım hisse operasyonları ve manipülasyonlar olarak ifade ettiği tüm sermaye artırımlarının, bizzat davacının imzasını taşıyan yönetim kurulu ve genel kurul kararlarıyla gerçekleştirildiğini, … AŞ 1985 yılında davacının da yer aldığı paydaşlarca kurulduğunu, davacı da dahil olmak üzere hissedarlar, 1997 yılında … AŞ’deki hisselerinin bir kısmını müvekkili …A.Ş’ye devrettiklerini, davacı … AŞ’nin 2003, 2009 ve 2015 yıllarında yaptığı sermaye artırımına ilişkin kararları yönetim kurulu üyesi sıfatıyla bizzat imzalamış, ardından sermaye artırımına karar verilen genel kurul toplantılarına hissedar sıfatıyla katılarak olumlu oy kullandığını, davacının, müvekkili şirketin kendisinden şirket bilgilerini gizlediğini iddia ettiğini, davacı aynı iddiaları, huzurdaki davaya gerekçe yaratmak ve ortaklığın çekilmez hale geldiği intibaını oluşturmak için son üç yıldan bu yana ısrarla tekrarladığını, davacının, kendisinden şirket bilgilerinin gizlendiği iddiasıyla TTK 437 – bilgi alma ve inceleme hakkı ve TTK 439 – özel denetçi atanması talepleriyle müteaddit defalar dava açtığını, yapılan yargılamalar sonucunda müvekkili şirketin davacıya TTK kapsamında gereken her türlü bilgiyi verdiği ve açtığı davaların haksız ve kötü niyetli olduğu istisnasız olarak tespit edildiğini, müvekkili şirket yönünden şirketin feshine neden olacak koşulların hiçbirinin mevcut olmadığını, TTK 531 maddesi gereğince mahkeme, şirketin feshi yerine davacı pay sahiplerine paylarının değeri ödenmek suretiyle şirketten çıkarılmalarına veya başkaca bir çözüme karar verebileceğini, ancak bu çözümün tercih edilmesi için yine ve öncelikle haklı sebeplerin var olması gerektiğini, halbuki ifade edildiği üzere davacının iddialarının gerçek dışı olduğu, bizzat kendi imzasını taşıyan yönetim kurulu ve genel kurul kararları ve mahkeme ilamlarıyla sabit olduğunu, bu nedenle davacının ortaklıktan çıkarılmasını gerektirir bir husus bulunmadığını belirterek öncelikle davacının terditli talebi 584,369TL pay değerine ilişkin olduğundan, eksik harcın tamamlanması için davacıya HMK 120. maddesi gereğince iki haftalık kesin süre verilmesine, aksi halde davanın açılmamış sayılmasına, yapılacak yargılama sonucunda şirketin feshini gerektirir haklı nedenler bulunmadığından terditli taleplerin tümünün reddine, mahkemece aksi kanaatin hasıl olması halinde davacının paylarının müvekkili şirketçe iktisap edilmek suretiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesine, her durumda yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, TTK 531.maddesi kapsamında anonim şirketin feshi kabul edilmediği takdirde ortaklıktan çıkma ve ortaklık payının tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, anonim şirketin fesih ve tasfiyesi için gereken koşulların bulunup bulunmadığı, haklı sebeplerin mevcut olup olmadığı, şirket organlarının sorumluluğunu gerektiren fiillerin şirketin feshi ve ortaklıktan çıkma taleplerini için haklı neden sayılıp sayılamayacağı, şirketin faaliyetlerine son verip vermediği konularından ibarettir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 166.maddesinde; “(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.
(2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır.
(3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir.
(4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır.
(5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.” hükmü yer almaktadır.
… 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasının tetkikinden; işbu davada anonim şirketin feshi için haklı neden olarak gösterilen bir kısım eylemlerle ilgili şirket pay sahibi ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine sorumluluk ve tazminat davası ikame edilmiş olduğu, her iki dosya arasında hukuki ve fiili bağlantı bulunduğu anlaşılmakla mahkememizin yukarıda belirtilen sırasına kayıtlı dosyasının dava tarihi olarak önce ikame edilen … 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyasında birleştirilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK. 166. maddesi gereğince iş bu dosya ile aralarında hukuki ve fiili bağlantı bulunan … 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dosyası ile BİRLEŞTİRİLMESİNE, yargılamanın birleştirilen… 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin … Esas sayılı dosyası üzerinden devamına,
2-HMK. 166. maddesi gereği birleştirme kararının derhal … 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin …Esas sayılı dosyasına bildirilmesine,
3-Yargılama gideri ve sair hususların birleştirilen dosya üzerinden karara bağlanmasına,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı esas hükümle birlikte İstinaf yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 30/06/2022

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …