Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/423 E. 2022/789 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/423 Esas
KARAR NO : 2022/789

DAVA : İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
DAVA TARİHİ : 21/09/2016
KARAR TARİHİ : 06/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … Şti. isimli firmadan olan alacağına karşılık müvekkilinin eşi …’ü borca kefil ederek adına kayıtlı … ili … ilçesi … mah. 4-6/3 pafta 14592 parselde kayıtlı taşınmazdaki ¼ hissesi üzerine ipotek koyduğunu, İpotek konan taşınmaz müvekkilin eşinin sahip olduğu ¼ hisse olup taşınmaz üzerinde 4 katlı bir bina olduğunu, müvekkilinin eşinin bu binada hissesine karşılık bir dairesi olduğunu,ancak davalının müvekkilin eşine ait bu taşınmaz üzerine koyduğu ipotek yasal şartları taşımamakta olup geçersiz olduğunu, tüm bu nedenlerden dolayı davalının müvekkilinin eşi adına kayıtlı taşınmaz üzerine koydurduğu ipotek ve kefalet akdinde müvekkilin olan eşinin muvaffakatı alınmadığından geçersiz olan kefalet ve ipotek akitlerinin iptaline, müvekkilinin eşine ait … ili … ilçesi … mah. 4-6/3 pafta 14592 parselde kayıtlı taşınmazdaki ¼ hissesi üzerine davalı tarafından konan ipoteğin kaldırılmasına, davalı iş bu taşınmaz üzerindeki ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla … 10.İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile takip başlattığından ve taşınmaz için satış günü aldığından ileride telafisi imkansız zararlar doğmasının önlenmesi için satışın dava sonuna kadar durdurulması yönünde tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iş bu davanın görevli mahkemede açılmadığını, Asliye Hukuk Mahkemesinde açılması gerektiğini, esasa ilişkin olarak ise dava konusu gayrimenkulde davacının eşinin kardeşi olan …’e ait pay yine aile şirketi … Ltd. Şti’nin borcu için başka bir şirkete ipotekli olduğunu, davacının eşi de gayriresmi olarak kardeşine ait bu şirketin işlerini yaptığını, şirket bir aile şirketi şeklinde işletildiğini,bu nedenle davacının eşi kendi ailesine ait şirketin borcuna teminat olması amacıyla ipotek verdiğini, dolayısıyla zaten ayni bir hak olan ipotek tesisi … kapsamında değerlendirilemeyecekse de somut olayın özellikleri bakımından aynı maddenin istisnalarından birisi olduğunu, yani davacının eşi kişisel bir güvence vererek … Ltd. Şti.’ye kefil olmuş olsa idi de bu ticari ilişkiden kaynaklanan bir kefalet olacağından yine eş rızasının aranmayacağını, tüm bu sebeplerle davanın reddine karar verilmesini beyan etmişlerdir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, kefalet ve ipotek akitlerinin iptaline ve ipoteğin kaldırılmasına yöneliktir.
Uyuşmazlık ,davacı eşin muvafakati alınmadan akdedilen kefalet sözleşmesi ile ipotek tesisine ilişkin işlemlerin geçerli olup olmadığı , ipoteğin fekkine karar verilip verilemeyeceği hususlarında toplanmıştır.
Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanun’un 5/3. maddesinde “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Diğer taraftan, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Mahkemenin görevli olması HMK’nun 114/1.c maddesi uyarınca dava şartlarından olup anılan kanunun 115. maddesi uyarınca davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılır.
Dava dışı şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı borcun teminatı olarak gerçek kişi davacı tarafından tesis edilen ipoteğin geçerli şekil şartlarına haiz olup olmadığı ve davacı eşin kefalet ve ipotek tesisi sırasında muvafakatinin gerekip gerekmediğinin tetkik edilmesi gerekli ve yeterli olup ipoteğin teminat altına aldığı borcun sona erdiği iddia edilmediğinden dava dışı şirket ile davalı şirket arasındaki ticari ilişki ve borcun miktarının bu davadaki uyuşmazlığın çözümünde etkisi bulunmamaktadır. Somut olayda, davalının ticari şirket olmasına karşılık ipotek tesis eden ve kefalet veren … ile davacı gerçek kişinin tacir olmadığı anlaşılmakla işbu davanın mahkememizin görev alanında bulunmayıp Asliye Hukuk Mahkemesinin görevinde olduğu kanaatine varılarak HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereği davanın görev yönünden reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği nedeniyle HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereği davanın USULDEN REDDİNE,
2-Kararın kesinleşmesine müteakip HMK 20. Maddesi kapsamında süresi içinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli nöbetçi İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2. maddesi gereği yargılama giderlerinin görevli mahkemece hüküm altına alınmasına,
4-HMK 20. maddesi gereği süre içeresinde talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 06/10/2022

Başkan …

Üye …

Üye …

Katip …