Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/349 E. 2022/568 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/349
KARAR NO : 2022/568

DAVA : Menfi Tespit (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 23/05/2021
KARAR TARİHİ : 09/06/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili aleyhine … 5. İcra Dairesinin … Esas dosyası üzerinden kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını, ancak takip dayanağı varaka, kambiyo vasfı taşımadığını, zira senet üzerinde tanzim tarihi olmadığını ve diğer unsurlarının da eksik olduğunu, dolayısıyla alacaklının kambiyo senetlerine mahsus icra takibi yapma olanağı bulunmadığını ve yalnız işbu takipten dolayı borçlu olmadığının tespiti gerektiğini, konuya ilişkin yeni tarihli Yargıtay kararını sunduklarını, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatan şirketin kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulmasının yasa gereği olduğunu, bu nedenle şirketin %40’tan az olmamak üzere kötüniyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesi gerektiğini belirterek davanın kabulüyle davacının dava tarihi itibarıyla, asıl alacak – takip tarihine kadar işlemiş ve takipten dava tarihine kadar işlemiş faiz, vekalet ücreti tahsil harcı ve masraflar toplamı olan 668.003,07TL için … 5. İcra Dairesi …Esas dosyasında sadece icra takibine yönelik olarak borçlu olmadığının tespitine, alacaklının %40’tan az olmamak üzere kötüniyet tazminatıyla sorumlu tutulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirket aleyhine menfi tespit davası açılmış ise de iş bu davadaki taleplerin haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının aradan geçen 8 yıl sonrasında iş bu davayı açmasının hayli manidar olduğunu, davacının yakın zamanda ya kendi adına almayı planladığı gayrimenkuller olduğu için ve/veya miras yoluyla kendisine intikal edecek bir takım haklar olduğu için borçlarından kurtulmak adına bu şekilde dava açtığını, böylece borçlarından kurtulma çabası içerisine girerek kötü niyetli hareket ettiğini, davacının inşaat işi ile uğraştığını, müvekkili şirketin de demir ticareti yaptığını, davacı kendi işleri için o tarihlerde müvekkili şirketten demir aldığını, bu demirlerin teslim edildiğini ve davacının da karşılığında senet verdiğini, iş bu senet ödenmeyince takibe geçilmiş ve davacıya ödeme emri tebliğ edildiğini, davacı kendisine tebliğ edilen ödeme emrine yasal süreleri içerisinde itiraz etmediğini, mahkemece yapılacak yargılama neticesinde takibe konu senedin kambiyo vasfına haiz olmadığına hükmedilecek ise bu kerre takibin iptaline değil takibin ilamsız takip olarak(örnek no:7 üzerinden) devamına karar verilmesinin hakkaniyete uygun olacağını, davacının huzurdaki davada müvekkili şirket aleyhine ayrıca kötü niyet tazminatına da hükmedilmesini talep etmiş ise de davacının asıl kendisinin kötü niyetli hareket ettiğini, müvekkilini borcun ödeneceği hususunda inandırdığını, senet verdiğini, takip yapıldıktan sonra da müvekkilini sürekli oyalamış, dürüst ve basiretli bir tacire yakışır şekilde hareket etmemiş ve hali hazırda da verdiği senetten dolayı “kambiyo vasfına haiz değildir” diyerek dava açtığını belirterek müvekkili şirket aleyhine ikame edilmiş huzurdaki davada davacının tüm taleplerinin esastan reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise bu kerre hakkaniyet gereği ve davacının imzaya ve borca itiraz etmediğinden dolayı davaya konu takibin örnek No:7 üzerinden devamına, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, tanzim tarihi olmadığından kambiyo senedi vasfı bulunmayan belge nedeniyle açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, kambiyo senedi vasfı bulunmayan belgeye dayanılarak başlatılan takip nedeniyle davacının davalıya borçlu olup olmadığı, takibe dayanak belgenin taraflar arasında gerçekleşen ticari satım nedeniyle verilip verilmediği, davacının ticari işletmesinin bulunup bulunmadığı, takip konusu belgenin davacının ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığı, mahkememizin görevli olup olmadığı, kambiyo vasfını taşımayan belgeye istinaden kambiyo senetlerine mahsus takip yolunun seçilmesinin süresiz şikayete takip olup olmadığı, bu hususun takip ve dava şartı olup olmadığı konularından ibarettir.
… Ticaret Sicil Müdürlüğüne ve Vergi Dairesi müzekkere cevaplarından davacının ticari işletmesinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
Bilindiği üzere, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı Kanun’un 5/3. maddesinde “Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir.
Anılan yasal düzenlemeler karşısında, Asliye Ticaret Mahkemelerinin özel mahkeme niteliğinde bulunduğu, bu niteliği gereği görev alanının 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre belirleneceği ve genel mahkemeler ile arasındaki ilişkinin önceki kanunun aksine görev ilişkisi olduğu açıktır. Asliye Ticaret Mahkemelerinin çekişmeli yargıdaki görev alanının TTK’de ve diğer özel kanunlarda ticari dava olduğu belirtilen davalarla sınırlı olduğu kuşkusuzdur.
Öte yandan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nin 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise, tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler.
Gerek mutlak ve gerekse nispi ticari davaların Asliye Ticaret Mahkemelerinde görüleceği açıktır. Diğer taraftan, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilir. Taraflar da yargılama bitinceye kadar görev itirazında bulunabilirler. Görev itirazı yapılmamış olsa bile re’sen mahkeme, ilk önce görevli olup olmadığını inceleyip karara bağlamalıdır.
6102 sayılı TTK 4. maddesi ile emsal Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/1058 Esas 2019/6703 Karar sayılı ilamından anlaşıldığı üzere kambiyo vasfı bulunmayan senetten kaynaklanan ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olmayan uyuşmazlıklarla ilgili davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olduğu . Davanın bu özelliği itibariyle mutlak ve nispi ticari dava olarak nitelendirilemeyeceği ve TTK hükümlerinin veya özel kanun hükümlerinin uygulanmasını gerektirir ticari bir uyuşmazlıktan söz edilemeyeceği, uyuşmazlığın çözümünün genel mahkemelerin görev kapsamında kaldığı sonucuna ulaşılmakla davanın HMK 114/1-c ve HMK 115/2 gereği usul (görev) yönünden reddine, HMK 20. maddesi uyarınca süresinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, sair taleplerin görevli mahkemece değerlendirilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın HMK 114/1-c ve HMK 115/2 gereği usul (görev) yönünden REDDİNE,
2-HMK 20. maddesi uyarınca süresinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, sair taleplerin görevli mahkemece değerlendirilmesine,
3-HMK 20. maddesi gereği süresinde dosyanını görevli İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmemesi halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
Dair, yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 09/06/2022

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …