Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/222 E. 2022/1014 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/222
KARAR NO : 2022/1014

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/03/2021
KARAR TARİHİ : 15/12/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirket ile davalı taraf arasında yıllardır süregelen bir ticari ilişkinin söz konusu olduğunu, bu ticari ilişkiye istinaden davalı şirket tarafından; 18.06.2019 tanzim ve 30.11.2019 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli bono, 18.06.2019 tanzim ve 31.12.2019 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli bono, 18.06.2019 tanzim ve 31.01.2020 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli bono, 18.06.2019 tanzim ve 29.02.2020 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli bono, 18.06.2019 tanzim ve 31.03.2020 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli bono, 18.06.2019 tanzim ve 30.04.2020 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli bono olmak üzere toplam 600.000,00.-TL bedelli kambiyo senedi müvekkili şirket adına düzenlendiğini, cari hesap ekstresi incelendiği takdirde anlaşılacağı üzere, bahsi geçen kambiyo senetleri dolayısıyla müvekkili şirketin davalı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, aksine davalı tarafın kestiği iade faturaları sebebiyle davalı tarafın müvekkili şirkete borcu bulunduğunu, bu durumun ticari defter ve kayıtların incelenmesi neticesinde ortaya çıkacağını, davalı şirket tarafından müvekkili şirket aleyhinde … 28. İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası nezdinde 18.06.2019 tanzim ve 30.11.2019 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli bono konu edilerek icra takibi başlatılmış olup, müvekkili şirket diğer kambiyo senetleri ile ilgili olarak da icra tehdidi altında olduğunu, müvekkili şirketin, bahsi geçen icra dosyasına ve bonolara binaen davalı tarafa borcu bulunmamakta olup, bu durumun tespiti için işbu davayı ikame etme zaruretinin hasıl olduğunu, müvekkili şirketin, işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunu, müvekkili şirketin, davalı tarafa … 28. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası dava konusu 6 adet bono nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitine, takibin teminatsız olarak tedbiren durdurulmasına, kambiyo senetlerinin icra takibine aktarılmasının durdurulmasına, davalı tarafın, % 20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine
karar verilmesini saygılarımızla vekaleten arz ve talep ederiz.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin davaya konu edilen 6 adet bonodan dolayı alacaklı olduğunu, bu bonolardan şimdilik 2 tanesinin takip konusu yapıldığını, (30.11.2019 ve 31.12.2019 vadeli olanları) takip tarihleri ilkinin 26.12.2019 diğerinin ise 11.09.2020 tarihi olduğunu, müvekkiline bahse konu senetlerden dolayı bir ödeme yapılmadığını, davacının neden borçlu olmadığına dair bir açıklama dava dilekçesinde olmadığını, imha, itfal ve zamanaşımı gibi ya da imza inkarı, teminat senedi olduğu gibi borcu ya da senedin mücerretliğini ortadan kaldırıcı bir iddia ortaya sürülmediğine göre salt ticari defter kayıtları dolayısıyla cari hesap ekstresiyle davacı davasını ispatlayamayacağını, zira senedin mücerretliği, temel ilişkiden soyut olduğu anlamına da geldiğini, cari ilişkiye istinaden alınması bu soyutluğu ortadan kaldırmadığını, ticari kayıtlarda ödendiğine dair bir kayıtta olmadığını, davacının iddiaları her ne kadar somut değilse de nihai olarak cari hesap ekstresini dayanak gösterip borçlu olmadığını söylemesi karşısında, müvekkiline davaya konu bonolardan kaynaklı hiç bir ödeme yapmayan davacının dava dilekçesi ekinde yasal karinenin aksini ispatlar kesin bir delilden de söz etmemesi karşısında davanın reddini talep etme gereği hasıl olduğunu belirterek nihai olarak koşulları oluşmayan davanın tüm talepler yönüyle reddine, İİK.72/4 maddesi uyarınca her halükarda % 20’den aşağı olmaması gereken müvekkili lehine tazminata hükmedilmesine, tüm yargılama giderleri ve bu anlamda vekalet ücretinin koşulları oluşmadan dava açan davacı yana yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, bono nedeni ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, … 28. İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı icra takibine konu 100.000,00 TL tutarlı bono ile dava tarihi itibariyle henüz takip konusu yapılmamış toplam 500.000,00 TL tutarlı bonodan dolayı davacının davalıya borçlu olup olmadığı konularından ibarettir.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, eş söyleyişle bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru, Baki: İcra ve İflâs Hukuku El Kitabı, Ankara 2013, s.370 ilâ 372).
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça TBK’nin 133/2 maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’îler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir
Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgilerine karşı öne sürülebilen mutlak def’îlere dayanmaktadır. Örneğin kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s.16). Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 687. maddesi anlamında bir kişisel def’îdir. Bedelsizlik bir kişisel def’î olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’îni ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı TBK) 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’îni dermeyan etme hakkını vermektedir.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Hemen belirtilmelidir ki, kambiyo senedinin üzerinde teminat kaydı var ise ancak neyin teminatı olduğu belirtilmemiş ise bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Buna karşılık senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan veya ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Başka bir deyişle kambiyo senedinin teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağı için senet hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; borçlu tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Dolayısıyla senet metninden anlaşılan bu def’î mutlak def’î niteliğinde olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir. Nitekim aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 29.04.2021 tarihli ve 2017/11-40 E., 2021/542 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde davacı, 18.06.2019 tanzim ve 30.11.2019 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli , 18.06.2019 tanzim ve 31.12.2019 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli, 18.06.2019 tanzim ve 31.01.2020 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli , 18.06.2019 tanzim ve 29.02.2020 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli , 18.06.2019 tanzim ve 31.03.2020 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli , 18.06.2019 tanzim ve 30.04.2020 vade tarihli 100.000,00.-TL bedelli bono olmak üzere toplam 600.000,00.-TL bedelli kambiyo senedinin müvekkili şirket tarafından düzenlendiğini, anılan bonolar nedeni ile davalıya borçlu olmadığını hatta davalı taraftan alacaklı olduğunu iddia ettiğinden ispat külfeti bedelsizlik def’ini ileri süren davacı üzerindedir. Bu sebeple dava konusu bonoların taraf defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkinin teminatı olarak alınıp alınmadığına dair kayıt bulunup bulunmadığı, dava tarihi itibarıyla davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı, varsa alacağın sebebi, dayanağı, belgeler ve miktarı, bu alacağın davalı defterlerinde kayıtlı olup olmadığı, varsa taraf defterlerinde mutabakatsızlık sebepleri konularında rapor tanzim edilmesi için dosyanın bir yeminli mali müşavir ve iki bağımsız denetçi bilirkişiden oluşan heyete tevdine, tarafların 2018, 2019, 2020, 2021 yıllarına ait ticari defterlerinin ve cari hesap ekstrelerinin mahkememiz duruşma salonunda 16.05.2022 günü saat 14:00’da incelenmesine karar verilmiş ve inceleme gün ve saatinde ticari defter ve kayıtların ibraz edilmemesi halinde ibrazı talep eden tarafın iddiasına itibar edilerek yargılamaya devam edileceği hususu taraflara ihtar edilmesine ve delil avansının depo edilmesi için davacı vekiline kesin süre verilmesine rağmen bilirkişi /delil avansının yatırılmamış olduğu anlaşılmakla davacı tarafın bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilerek yargılamaya devam edilmiş; davacı vekilinin yemin deliline başvurmak isteyip istemediği hususunda beyanları alınarak yargılamaya devam olunmuştur. Davacı vekili yemin deliline başvurmak istediğini sözlü ve yazılı olarak bildirdiğinden davalı şirket yetkilileri adına yemin metni ekli duruşma gün ve saatini bildirir muhtıra tebliğ edilmiş ve 15/12/2022 tarihli duruşmada davalı şirket yetkilileri yemini eda ettiklerinden senedin bedelsizliği yönündeki davacı iddiası ispat edilemediğinden sübut bulmayan davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin yatırılan 10.246,50-TL harçtan tahsil edilmesi gereken 80,70-TL maktu harcın mahsubu ile bakiye 10.165,80-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 84.000,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısımlarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı, kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süresi içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 15/12/2022

BAŞKAN

ÜYE

ÜYE

KATİP