Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/96 E. 2022/507 K. 27.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/96
KARAR NO : 2022/507

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 06/02/2020
KARAR TARİHİ : 26/05/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı … Şirketi’nin %0,125 oranında hissesine sahip olduğunu, davalı … Şirketi’nin %99,5 hissesine sahip ortaklardan birinin de; … Şirketi olduğunu, müvekkili …’in … Komandit Şirketi’nde %25, paya sahip olduğunu, hali hazırda davalı şirket ortaklarından …’nin … şirketi temsil yetkisini kullandığını, davalı şirket için … 13.Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde; organ yokluğu ve genel kurulun toplanamaması nedeniyle şirketin feshi ve denetim talepli dava açıldığını, davanın reddedildiğini, dosyanın Yargıtay aşamasında olduğunu, davalı şirketin 2013 yılı genel kurul toplantısının, 23.10.2014 tarihinde yapıldığını, genel kurulda alınan kararlar için muhalefet şerhlerinin tutanağa geçirildiğini, toplantıda alınan kararların yoklukla malul olduğunun tespiti için; … 8.Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde … E. sayılı dava açıldığını ve davanın derdest olduğunu, davalı şirketin 2013,2014,2015,2016 ve 2017 genel kurul kararlarının iptali için dava açıldığını beyan ederek, davalı şirketin 07.11.2019 tarihinde yapılan şirket genel kurulunda alınan kararların, icrasının, ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına, davalı şirket genel kurulunda alınan tüm kararların komandit şirketin gereği gibi temsil edilmemiş olması nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitine aksi kanaat hasıl olduğu takdirde ise, tüm muhalefet şerhleri ve itirazlarının saklı kalmak ve kabul anlamına gelmemek kaydıyla (6) ve (8) no.lu karar hariç tüm kararların iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin müdürlerinin, kanuna uygun olarak seçildiklerini, görevlerinin başına olduklarını, toplantı çağrısının, çağrıya yetkili organ tarafından kanun ve sözleşmeye uygun olarak yapıldığını, toplantının, tüm ortakların katılımı ile yapıldığını, alınan kararlarda, karar nisabının bulunduğunu, komandit şirketin, kanun ve esas sözleşmeye uygun olarak temsil edildiğini, davacı yanın, bilgi edinme taleplerinin reddedildiğine yönelik iddiaların gereceği yansıtmadığını, genel kurul toplantılarının, ilk üç aydan sonra yapılmasının, iptal sebebi olmadığını, davacı yanca genel kurul kararlarının iptali için afaki nitelikte iddialar ileri sürüldüğünü, ileri sürülen iddiaların iptal gerekçesi olamayacağını, olağan genel kurul kararlarının, ilişkili oldukları yıl bakımından etki doğurduklarını, ileri sürülen iddiaların, hukuka ve gerçeğe aykırı olduğunu, dava ikamesinin, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, alınan kararların icrasının, herhangi bir menfaat kaybına yol açmadığını, davacı yanın denetim kayyımı talebinin, hiçbir yasal dayanağının bulunmadığını, davacıların şirketteki sermaye oranlarının %0,1250 olduğunu, özel denetçi talep edebilmeleri için %10 sermayeye sahip olmaları gerektiğini, şirketin, bağımsız denetim şirketlerince denetlendiğini, iptali talep edilen Faaliyet raporunun okunmasına ilişkin 2 nolu gündem maddesi ile ve denetçi raporunun okunmasına ilişkin 3 nolu gündem maddelerinde alınan bir karar olmadığından iptale konu olamayacağı, finansal tabloların görüşülmesine ilişkin 4 nolu gündem maddesinde finansal tabloların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının denetlenebileceği, bunun dışında yerindelik denetimi yapılamayacağı, 5 nolu gündem maddesinde alınan ibra kararının geçerli olduğu, müdürlerin temsilci sıfatı ile oy kullanmasının önünde bir engel bulunmadığı, 7 nolu gündem maddesi çerçevesinde belirlenen huzur hakkı ve ücretlerin müdürlerin emeklerinin karşılığı olduğu ve burada denge gözetildiğini, beyan ederek, kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına uygun olan genel kurul kararlarının, yürütmesinin durdurulması yönündeki haksız ihtiyati tedbir talebinin reddine, haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Tüm Dosya Kapsamı Birlikte Değerlendirildiğinde
Dava, davalı limited şirketin 07/11/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların batıl olduğunun tespiti, bu talep kabul edilmediği takdirde genel kurul toplantısında alınan 6 ve 8 nolu kararlar dışındaki kararların iptali istemine ilişkindir.
Davalı şirketin sicilde kayıtlı olduğu (…) adrese göre mahkememizin iş bu davaya bakma konusunda kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık, davacının pay sahibi olduğu davalı şirkette 07.11.2019 tarihinde yapılan genel kurulda alınmış olan kararların davalı şirketin en büyük pay sahibi olan adi komandit şirketin temsilcisinin genel kurulda oy kullanma hak ve yetkisine sahip olup olmadığı, çiğ kahve alımlarına ilişkin ve bu alımların yansıtıldığı yıl sonu faaliyet raporu ve bilançoların dürüst resim ve hesap verme ilkelerine göre düzenlenip düzenlenmediği , genel kurul toplantısında alınan kararların iptal koşullarının oluşup oluşmadığı hususlarında toplanmıştır.
Davalı şirketin 07/11/2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında alınan kararlar:
1 nolu karar; Toplantı açılışı … tarafından yapıldı. Toplantı başkanlığına …’nın geçmesine oybirliğiyle (564.000 oyla) karar verildi, başkan tarafından kendisine yardımcı olmak üzere başkan yardımcılığına … önerildi ve seçilmesine oybirliği ile (564.000 oyla) karar verildi. Toplantı tutanağı ve eklerinin divan tarafından imzalanmasına oybirliği ile (564.000 oyla) karar verildi.
… vekilinin gündeme madde eklenmesi talebi ile ilgili yapılan oylama sonucunda, gündeme madde eklenmesi … vekili ve … vekilince kullanılan 1.410 olumlu oya karşılık 562.590 olumsuz oyla reddedildi.
2 nolu karar; 2018 yılı faaliyet raporunun 15 (on beş) gün öncesinden şirket merkezinde incelemeye hazır bulundurulduğu, bu nedenle faaliyet raporuunn yeniden okunmasına gerek olmadığı oybirliğiyle kabul edilerek, 2018 yılı müdürler kurulu faaliyet raporunun müzakeresine geçildi.
3 nolu karar; Genel kurulca 2018 hesap dönemi için görevlendirilen bağımsız denetim firması … A.Ş. tarafından hazırlanan bağımsız denetim raporu, toplantıda hazır bulunan … A.Ş. temsilcisi … tarafından okundu ve müzakere edildi.
Müzakere sonunda … vekili işbu maddeye yönelik 1 sayfadan ibaret yazılı muhalefet şerhini ibraz etti, alındı, okundu, işbu toplantı tutanağına eklendi (EK-10A); …vekili işbu maddeye yönelik 1 sayfadan ibaret yazılı muhalefet şerhini ibraz etti, alındı, okundu, işbu toplantı tutanağına eklendi (EK-10B)muhalefet şerhine karşı cevaplar sözlü ve yazılı olarak verildi. 1 sayfadan ibaret yazılı cevaplar işbu tutanağa eklendi (EK-11).
4 nolu karar; Finansal tablolar okundu, müzakeresine geçildi. Yapılan oylama sonucunda, finansal tablolar, … vekili ve … vekilince kullanılan 1.410 olumsuz oya karşılık, 562.590 olumlu oyla tasdik edildi.
5 nolu karar; Müdürlerin ibrasına ilişkin maddeye geçildi ve müdürlü oy hakkından yoksun olduğundan ortaklardan Mehmet Kurukahveci ve Hulusi Kurukahveci temsilcisi oylamaya katılmadı. … ve … vekilince kullanılan 1.410 olumsuz oya karşılık, Adi Komandit Şirket adına vekaleten kullanılan 561.810 olumlu oyla müdürler ibra edildi.
6 nolu karar; Müdürler kurulunca hazırlanıp, toplantıdan en az 15 gün önce, şirket merkezinde muhasebe departmanında hazır bulundurulan kar dağıtım teklifi okunda ve müzakere edildi. 2018 yılı karından brüt 25.000.000-TL kar payı dağıtımı yapılmasına; dağıtılmasına karar verilen kar ödemelerinin tamamının en geç 31.12.2019 tarihine kadar ödenmesine; dağıtılmasına karar verilen karın, 2019 yılı içinde dağıtılması kaydıyla, taksitler halinde dağıtılması, dağıtım zamanı ve miktarının belirlenmesi konusunda müdürler kuruluna yetki verilmesine oybirliğiyle karar verildi.
7 nolu karar; Müdürler kurulu üyelerinin; ücret, huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi özlük haklarının belirlenmesi maddesinin müzakeresi yapıldı. …’ya ödenen ücretin ve özlük hakların süregeldiği şekilde ödenip yerine getirilmesine; aynı zamanda şirkette icrada da vazifesi bulunan müdürler … ve …’ye ise her bir müdür için ayrı ayrı olmak üzere işbu toplantı tarihini takip eden aydan itibaren ücretlerin belirlenmesine iilişkin bir sonraki genel kurul kararının alınmasına kadar geçecek süreçte, aylık net satış hasılatının %0,5’i kadar aylık net ücret ödenmesine … ve … vekilince kullanılan 1.410 olumsuz oya karşılık, 562.590 olumlu oyla karar verildi.
8 nolu karar; 2019 yılı bağımsız denetimin gerçekleştirilmesi için bağımsız denetçilerin teklifleri değerlendirildi. İşbu maddenin müzakeresine ve oylamasına… A.Ş.’nin temsilcisi katılmadı. 2019 faaliyet yılı bağımsız denetimin gerçekleştirilmesi için … A.Ş.’nin bağımsız denetçi olarak seçilmesine; müdürler kuruluna bağımsız denetçiye ödenecek ücretin belirlenmesi ve bağımsız denetçi ile sözleşme imzalama yetkisi verilmesine OYBİRLİĞİYLE (564.000 oyla) karar verildi.
07.11.2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan kararların (6 ve 8 nolu kararlar hariç) ana sözleşmeye, yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı ve ayrıca hakim ortak komandit şirketin temsilinde eksiklik bulunup bulunmadığı, var ise genel kurul kararlarının butlanına sebep olup olmayacağı hususunun tespiti açısından şirketler hukukunda uzmanı bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş ve bilirkişi … tarafından sunulan 12/04/2021 tarihli bilirkişi kök raporunda ” … Genel Kurul Kararlarının Butlanı ve İptaline İlişkin Olarak
Bu bağlamda öncelikle huzurdaki davanın hukuki niteliği itibarıyla davalı şirket genel kurulunda alınan kararların geçersizliğine ilişkin bir dava olduğu, aşağıdaki değerlendirmelerin bu çerçevede yapılacağı, şirketin zararı, bilgi edinme hakkının ihlali veya denetim gibi hususların bu çerçevede değerlendirmeye tabi tutulamayacağını belirtmek gerekmektedir.
Davacının talebi genel kurul kararının butlanı ve/veya 6 ve 8 nolu karalar hariç iptali yönünde olduğundan aşağıda iki başlık halinde değerlendirmelerde bulunulmuştur.
a)Genel Kurul Kararının Butlanına ilişkin Değerlendirmeler
Çok taraflı hukuki işlem niteliği taşıyan genel kurul kararlarının geçersizliği yaptırım olarak üç ayrı ihtimali karşımıza çıkarmaktadır. Yokluk, butlan ve iptal edilebilirlik olarak ayrıma tabi tutulan bu geçersizlik hallerinden yokluk işlemdeki kurucu unsurun yani irade beyanının eksik olması halidir.
Genel kurul kararlarının butlanı ile kastedilen ise özellikle; bazı niteliklere sahip pay sahipliği haklarını kaldıran veya sınırlandıran, anonim şirketin temel yapısını bozan ve sermayenin korunması ilkesine aykırı olan kararlardır. Bunun dışında kalan bâtıl genel kurul kararlarının tespitinde ise butlanın ikincilliği ilkesi uygulanır. Bu ilke, özel sebepler dolayısıyla iptal etmenin yeterli ve tatmin edici bir yaptırım oluşturmadığı hallerde hukukun genel hüküm ve ilkelerine göre butlana karar verilmesi anlamını taşır. Davalı şirket genel kurulunda dava dışı hakim ortağın sahip olduğu %99.5 hissenin geçerli bir biçimde temsil edilmemesi halinde şeklen var olsa da içerik itibarıyla emredici düzenlemelere aykırılık teşkil edecek nisaplarla alınan kararların batıl olacağına şüphe yoktur.
Davacı davalı şirketin hakim ortağı konumunda olan Komandit şirket bakımından genel kurulda temsilin olağanüstü iş olması ve bütün ortakların oy birliği ile temsilci seçilmesi gerekirken, hali hazırda temsil yetkisini haiz kimselerce verilen vekaletin geçersiz olduğunu dolayısıyla davalı şirket genel kurulunda hakim ortağın temsil edilmediğini alınan kararların bu yönüyle batıl olduğunu ileri sürmektedir.
Bilindiği üzere tüzel kişiliği haiz Komandit şirketlerin bünyelerinde sınırlı ve sınırsız sorumlu iki tip ortak bulunur. Şirketin idare ve temsiline ilişkin olarak TTK md. 309’da açıkça sınırsız sorumlu ortakların şirketi temsil yetkisi olduğu düzenlenmiştir. Sınırlı sorumlu ortakların şirketi idare ve temsili mümkün olmamakla birlikte, bunların ticari mümessil veya ticari vekil sıfatıyla atanmalarının önünde bir engel yoktur. Öte yandan temsil yetkisinin 3. Kişilere karşı sınırlaması ancak birlikte temsil veya şube ile mümkündür. Davalı şirketin hakim ortağı konumunda bulunan … Şirketi’nin sicil kayıtları incelendiğinde …no ile … Ticaret Siciline kayıtlı şirkette temsil yetkisinin sınırsız sorumlu ortaklar … ve …’de olduğu ve her bir ortağın şirketi münferiden temsile yetkili oldukları anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında davalı şirketin genel kurulunda hakim ortağın tüzel kişiliğini temsilen bir vekil tayin edilmesi yetkisi münferid yetkiyi haiz iki temsilcilerdedir. Her iki sınırsız sorumlu ortak tüzel kişiliği idare ve temsile münferiden yetkili organ sıfatı taşımaktadır. O nedenle tüzel kişinin organı konumundaki adı geçen şahıslar dava dışı hakim ortağı temsil noktasında geçerli bir yetkiye sahip olup, buna dayanarak toplantıya katılacak vekili belirleme konusunda da yetki sahibidir. Her ne kadar davacı tarafından bunun olağanüstü bir iş olduğu ve tüm pay sahiplerinin bir araya gelerek toplantıda şirketi temsil edecek bir vekil belirlemeleri gerektiği ileri sürülmüş ise de tüzel kişilerin dış ilişkide temsili bakımından olağan iş olağanüstü iş ayrımı yapılamaz. Temsil bakımından belirleyici olan ve ticaret siciline tescili mümkün olan iki sınırlama mevcut olup bunun dışında temsilin olağan bir işe mi yoksa olağanüstü bir işe mi dair olduğu sorgulanamaz. Aksi durumda temsilcilerin yaptıkları her işin 3. Kişiler tarafından olağan mı olağanüstü iş mi olduğunun araştırılması gerekir ki hukuki işlem güvenliği bunu kaldıramaz.
Bu bağlamda son olarak davacıya Ahmet Rıza Kurukahveci’den intikal eden paylar nedeniyle 14. Asl. Ticaret Mahkemesinde …Esas no ile yürüyen derdest bir dava neticesinde pay durumunda değişiklik olabileceği ve davacının komandite ortak sıfatı kazanabileceği ileri sürülmüşse de bu durumun huzurdaki davayı etkilemeyeceği düşünülmektedir. Zira dava dışı Adi Komandit Şirketin temsili bakımından ortaklar bir araya gelip başkaca bir temsil rejimi (birlikte temsil veya şube ile sınırlama) benimsemedikleri sürece her br temsilci münferiden temsil yetkisini haiz olduğundan davacı komandite ortak sıfatını kazanmış olsa da bu dava için verilen vekaletin geçerliğine etkisi olmayacaktır.
Netice itibarıyla dava dışı hakim ortak davalı şirket genel kurulunda geçerli bir biçimde temsil edildiğinden alınan kararların bu yönüyle batıl olmadığı kanaatine varılmıştır.
b)Genel Kurul Kararlarının İptaline İlişkin Değerlendirmeler
Bilindiği üzere Limited Şirketlerde Genel Kurul kararlarının iptaline ilişkin olarak Anonim şirketlerin genel kurul kararlarının iptaline düzenleyen hükümler aynen uygulanır (TTK md. 536). Anonim şirketler hukukunda yokluk ve butlan hallerinin yanı sıra genel kurul kararlarının hükümsüzlük hallerinden birisi de iptal edilebilirliktir. Genel kurul kararlarına karşı iptal davasını açma hakkını düzenleyen TTK. m. 446 hükmüne göre:
“a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren paysahipleri, … iptal davası açabilir”.
Söz konusu hükümden de açıkça anlaşıldığı üzere, kural olarak pay sahiplerinin iptal davası açabilmeleri için toplantıda hazır bulunmaları, iptale konu ettikleri karara karşı olumsuz oy kullanmaları ve bu muhalefetlerini tutanağa yazdırmaları gerekir. Toplantıda hazır bulunan, karara muhalif olan ve keyfiyeti zapta geçiren pay sahiplerinin açmış oldukları iptal davasının kabul edilebilmesi için ayrıca bu kararların yasaya, esas sözleşmeye veya iyiniyet kuralına aykırı olduklarının da kanıtlanması gerekir (TTK. m. 445).
Yapılan davete rağmen toplantıya katılmayan ve muhalefet şerhini tutanağa yazdırmayan bir pay sahibi ancak,
– usulüne uygun toplantı davetinin yapılmamış olması,
– gündemin gereği gibi ilan edilmemiş olması,
– genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmemesi,
– genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmaları,
– müktesep hakların ihlal edilmiş olması,
hallerinden birinin varlığı ve bu aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu kanıtlaması durumunda, iptal davası açabilir.
Bu açıklamalar doğrultusunda davacının davalı şirket genel kurul toplantısına vekili aracılığıyla katılarak iptali talep edilen gündem maddelerine ilişkin muhalefet şerhi verdiği ve davayı 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açtığı anlaşılmaktadır. Aşağıda her bir gündem maddesi bakımından iptal koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği incelenecektir.
aa) İptali talep edilen 1 Nolu gündem maddesinde davacının gündeme madde eklenmesine ilişkin talebi oy çokluğu ile reddedilmiş olup genel kurulda alınan red kararı kanuna, davalı şirketin esas sözleşmesine veya dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmemektedir. Kaldı ki genel kurullarda alınan red kararlarının iptal edilip edilemeyeceği hususu da ayrıca tartışmalı olup, önerinin reddi halinde bu kararın iptal edilmesiyle öneri kabul edilmiş olmayacağından bu kararın iptalinde hukuki bir yarar da bulunmadığı düşünülmektedir.
bb) İptali talep edilen 2. Nolu gündem maddesi yönetim kurulunun faaliyet raporuna ilişkin olup tutanakdan anlaşıldığı üzere davacı muhalefet şerhi vermiş olmakla birlikte faaliyet raporunun onaylanmasına ilişkin bir karar alınmamış olup bu durumda iptali söz konusu olamaz.
cc) İptali talep edilen 3 Nolu gündem maddesi bağımsız denetim raporunun okunmasına ilişkindir. Yine bu gündem maddesi bağlamında alınmış bir karar yani denetçi raporunun kabulü veya reddi yönünde bir karar bulunmadığından bu madde bakımından da iptal söz konusu olamaz.
dd) İptali talep edilien 4 nolu gündem maddesi şirket finansal tablolarının ve bilançosunun görüşülmesine yönelik olup, davacının muhalefetini şer ettiği ve kararın oy çokluğu ile alındığı anlaşılmaktadır. Finansal tabloların ve bilançonun görüşülüp karara bağlandığı bu gündem maddesi bakımından söz konusu tabloların gerçeği yansıtıp yansıtmadığının tespitinin tarafımdan yapılması uzmanlık alanım dışında kaldığından mümkün değildir. O nedenle bu hususta bir değerlendirme yapılamamıştır.
ee) İptali talep edilen 5 nolu gündem maddesi yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin olup davalı şirket müdürlerinin kendi paylarından doğan oy haklarını kullanmadıkları, davacının ve bir diğer ortağın olumsuz oyuna karşılık dava dışı hakim ortağın olumlu oyları ile müdürlerin ibra edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere ibra, genel kurulun, yönetim kurulu üyelerine karşı karar şeklindeki bir irade açıklamasıdır. Genel kurul bu kararı ile, yönetim kurulu üyelerinin söz konusu dönemdeki işlemlerini hukuka ve ortaklık açısından işin gereğine uygun bulduğunu beyan etmektedir. Genel kurul, ibra kararı ile, yönetim kurulu üyelerini ilgili dönemdeki faaliyetleri sebebiyle sorumlu tutmayacağını açıklamaktadır. Bu açıdan ibra bir menfi borç ikrarı niteliği taşır (Zühtü Aytaç, Anonim Ortaklıklarda İbra, Ankara 1982, s. 8; Ersin Çamoğlu, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2010, s. 223; Necla Akdağ Güney, Yönetim Kurulu, 2 Bası, İstanbul 2016, s. 413 vd.). Hükmün amacı, genel kurulun yönetim kurulu üyelerine güvenini ve faaliyetlerinden dolayı sorumlu tutmayacağını ifade eden ibra kararlarında, bu faaliyetlerin yerine getirilmesine iştirak etmiş olan pay sahiplerinin oy kullanmak suretiyle çelişkili bir irade açıklamasının ortaya çıkmasına engel olmaktır (Mustafa Çeker, s. 204; Teoman, s. 122).
Ancak ibra, ortaklık dışındakilere etkisi olmayan, tümüyle ortaklık içi bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, ibra, İsviçre-Türk Hukukunda, sadece ortaklığı ve belli şartlarda bazı pay sahiplerini bağlar (Akdağ Güney, Necla, Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, İstanbul 2008, s. 157).
Genel kurul tarafından ibra kararı “açık” veya bilânçonun onaylanması suretiyle “zımni” olarak verilebilir. Hesapların onaylanmasından bağımsız olarak ve genel kurulun gündeminde açıkça yer verilmek suretiyle alınan kararları “açık ibra”, bazı şartların gerçekleşmesi halinde ibra sonucunu doğuran hesapların onaylanmasıyla alınan kararları ise “zımni ibra” şeklinde ifade etmek mümkündür (Akdağ Güney, s. 159). Huzurdaki davada bir açık ibra söz konusudur. Zira ihtilâf konusu genel kurul toplantı gündeminde “ibra” ayrı bir madde halinde yer almaktadır. Dosyanın incelenmesinden, davalı şirketin ibrayı ayrı bir gündem maddesi olarak oylayıp karara bağladığı dolayısıyla açık ibra yapıldığı anlaşılmaktadır.
Limited şirketlerde oydan yoksunluk TTK md. 619’da düzenlenmiştir. TTK md. 619’a göre ise “Herhangi bir şekilde şirket yönetimine katılmış bulunanlar, müdürlerin ibralarına ilişkin kararlarda oy kullanamazlar.” Bu bağlamda öncelikle belirtilmesi gereken husus dava dışı Adi Komandit Şirket’in ayrı bir tüzel kişilik olduğu ve davalı şirkette müdür sıfatını haiz olmadığından oydan yoksunluk kapsamında bulunmadığıdır. Bir başka anlatımla dava dışı Adi Komandit Şirket davalı şirketin hakim ortağı olmakla birlikte, onu idare ve temsil eden organ konumunda olmadığından pay sahipliğinden kaynaklanan oylarını kullanmasının önünde bir engel yoktur.
Dosyanın incelenmesinden, anılan gündem maddesinde müdürlerin kendi ibralarında ve diğer müdürlerin ibrasında oy kullanmadıkları müdür sıfatı olmayan davacı ve dava dışı diğer ortağın 1410 red oyuna karşılık hakim ortağın 561.180 olumlu oyu ile ibra edildikleri anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında ibra oylaması kanuna veya esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmediğinden iptali koşulu oluşmamıştır.
Ayrıca Davacı dava dışı hakim ortak adına vekaleten toplantıya katılan temsilcinin oylarıyla ibra kararı alınmasının yasanın dolanılması anlamına geldiğini ileri sürmektedir. Oysa oydan yoksunluk yasağı nedeniyle pay sahibi müdür kendi paylarından doğan oy hakkını kullanamaz. Yargıtay kararlarında da isabetle belirtildiği üzere (Yargıtay 11HD. 04.05.2016 tarih 2015/1055E 2016/5038 K. Sayılı ilamında Yönetim kurulu üyesinin ibra oylamasında oy hakkı bulunan başka bir ortağı temsilen oy kullanabileceğini bunun TTK. 436/II ye aykırı olmadığı belirtilmiştir) başka bir pay sahibinin oylarını temsilen kullanmasının önünde bir engel yoktur. O nedenle ayrı bir tüzel kişiliği haiz davalı şirket ortağı Adi Komandit Şirketin oylarının başka bir temsilci veya bizzat müdürler tarafından temsilen kullanılması arasında bir fark yoktur. Bir başka anlatımla dava dış Adi Komandit Şirketin paylarından kaynaklanan oy hakkının müdürler tarafından temsilen kullanılmasıyla dışardan 3. Bir kişi tarafından kullanılması arasında bir fark bulunmamaktadır. Pay sahibi müdür kendi paylarından doğan oy hakkını kullanamasa da pay sahibi başka bir ortağın oylarını temsilen kullanabilir. Bu bağlamda dava dışı vekil de ona vekaleti veren dava dışı müdürde Adi Komandit şirketin paylarından kaynaklanan oyları temsilen kullanma noktasında oydan yasaklı değildir.
Son olarak bir noktaya daha değinmek gerekmektedir. İbra edilmeme şirketin müdürlerine kendiliğinden dava açma sonucu doğurmaz. İbranın sadece şirketi ve olumlu oy kullanan pay sahiplerini bağlayıcı yönünü de ayrıca belirtmek gerekir. Bu durumda Davacı zaten ibrada olumsuz oy kullanmakla müdürler aleyhine kanunda öngörülen 6 aylık sürede sorumluluk davası açma hakkını kullanabilecektir.
Bu durum karşısında anılan gündem maddesi bakımından iptal koşulunun gerçekleşmediği düşünülmektedir.
ff) İptali Talep edilen 7 nolu gündem maddesi davalı şirket müdürlerinin huzur hakkı ve ücretlerinin belirlenmesine ilişkindir. Limited şirketlerde müdürlere verilecek ücrete ilişkin yetki TTK md. 616’ya istinaden münhasıran genel kurulda olup devredilemez. Bu haliyle karar genel kurulda alınmış olmakla kanuna aykırılık teşkil etmemektedir. Davalı şirket esas sözşlemesinde müdürlere verilecek ücret bakımından başkaca bir hükme yer verilmediğinden kararın esas sözleşmeye aykırılığı da söz konusu değildir. Genel kurul kararlarının objektif iyi niyet kurallarına aykırılığı dolayısıyla iptali ise çoğunluğun, azlığı veya münferit pay sahiplerini, MK. Md. 1 gereğince lâfzı yanında, ruhu ile de uygulanması gereken kanun hükümlerine aykırı olarak, ezmesini ona zarar verilmesini önlemek amacıyla kabul edilmiştir. Bu açıdan yaklaşıldığında çoğunluğun azınlık üzerinde tahakkümünden veya onlara zarar verme amacından bahsetmeye dosyadaki veriler yeterli görünmemektedir. Davalı şirketin 7. Gündem maddesinde müdür için 16.000.TL aylık ücret ve yıllık cirodan prim ödenmesi kararlaştırılmıştır. Müdürlerin şirketin idare ve temsilinde harcadıkları emek ve çabanın karşılığı olarak bir ücret almaları son derece doğaldır. Burada önemli olan kararlaştırılan bu ücretin objektif iyi niyet kurallarına aykırılığı bakımından şirketin mali yapısının yanı sıra bu tutarda bir ücretin müdüre ödenmesi ve aynı zamanda pay sahibi olan müdüre bu yolla diğer pay sahiplerine nazaran menfaat sağlanarak eşitlik ilkesine aykırılık oluşturup oluşturmadığıdır. Bu bağlamda Davalı şirketin aynı yıl için kar dağıtımına karar verdiği, dağıtılmasına karar verilen karın miktarı ve üst yönetimde görev aldığı anlaşılan davacı oğluna ödendiği belirtilen ücret de dikkate bu kararın objektif iyi niyet kuralına aykırılık teşkil etmediği, anılan karar bakımından iptal koşulunun gerçekleşmediği düşünülmektedir.
Sonuç:
Yukarıda yapılan İnceleme ve değerlendirmeler sonucunda
1)Davalı şirket genel kurulunda dava dışı hakim ortak … Şirketinin temsilinin hukuki düzenlemelere uygun olduğu, hakim ortak davalı şirket genel kurulunda geçerli bir biçimde temsil edildiğinden genel kurulda alınan kararların bu nedenle batıl olmadığı
2)İptali talep edilen 1 Nolu gündem maddesinde davacının gündeme madde eklenmesine ilişkin talebi oy çokluğu ile reddedilmiş olup genel kurulda alınan red kararı kanuna, davalı şirketin esas sözleşmesine veya dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmediği,
3)İptali talep edilen 2 ve 3 nolu gündem maddelerinde bir karar alınmadığından iptal kararı verilemeyeceği,
4)İptali talep edilen 4 nolu gündem maddesi ile ilgili olarak finansal tabloların ve bilançonun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı hususunun uzmanlık alanımız dışında kalması nedeniyle değerlendirmeye tabi tutulamadığı
5)İptali talep edilen 5 nolu gündem maddesinde alınan ibra kararında kanunun dolanılmasının söz konusu olmadığı, dava dışı Adi Komandit Şirket’in ayrı bir tüzel kişilik olduğu ve davalı şirkette müdür sıfatını haiz olmadığından oydan yoksunluk kapsamında bulunmadığı, oydan yoksunluk halinin müdürlerin kendi paylarından doğan oy haklarını kapsadığı, Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında da kabul gördüğü üzere, diğer pay sahiplerini temsilen oy kullanmalarının önünde bir engel olmadığı, bu haliyle kararın iptali koşulunun oluşmadığı
6) İptali talep edilen 7 nolu gündem maddesi bakımından müdürlere ücret ödenmesine ilişkin bu kararın kanuna, esas sözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmediği o nedenle iptal koşulunun oluşmadığı … yönünde görüş ve kanaat belirtildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 29/04/2021 tarihli duruşmasının 2 nolu ara kararı ile genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın iptal koşulunun oluşup oluşmadığının tespiti amacıyla davacı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenerek davacı şirketin 2018, 2019 yılları finansal tabloları, bilançosunun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, davalı kayıtlarının dürüst resim ilkesine uygun olup olmadığı konusunda ve genel kurul toplantısında alınan 7 nolu kararın iptal koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti amacıyla davalı şirketin 2018 ve 2019 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları incelenerek müdürler için ödenmesine karar verilen ücretin davalı şirketin mali durumu ile orantılı olup olmadığı, ücretin objektif iyiniyet kurallarına aykırı belirlenip belirlenmediği konusunda rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişiler … Güney ve YMM … tarafından sunulan 08/09/2021 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle ” …Dava dosyasında bulunan belge ve diğer mübrez evrak ile yapılan yerinde inceleme esnasında temin edilen belgeler üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda;
a) Davalı şirketin 2018 ve 2019 yılları finansal tablolarının şirketin ilgili dönem mizan kayıtları ile uyumlu olduğu, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır hükmüne aykırı olduğuna ilişkin herhangi bir somut bulgu ve verinin bulunmadığı, kararın iptali koşulunun oluşmadığı,
b) Davalı şirketin 07.11.2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısının 7 nolu gündem maddesi ile şirkette icrada da vazifesi bulunan müdürler Mehmet Kurukahveci ve Hulusi Kurukahveci’ye her bir müdür için ayrı ayrı olmak üzere aylık net satış hasılatının %0,5’i kadar aylık net ücret ödenmesine karar verildiği, davalı şirketin 2018 ve 2019 yılları finansal tablolarındaki mali veriler ile davalı şirketin mali bünyesi ve şirketin bulunduğu sektördeki konumu, ticari faaliyet profili ve ticari hacmi dikkate alındığında; müdürler için ödenmesine karar verilen ücretin davalı şirketin mali durumu ile orantılı olduğu ve belirlenen ücretin objektif iyiniyet kurallarına aykırı belirlendiğine ilişkin herhangi bir somut bulgu ve verinin bulunmadığı dolayısıyla iptali koşulunun oluşmadığı yönünde görüş ve kanaat belirtildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizin 09/12/2021 tarihli duruşmasının 1 nolu ara kararı ile davacı itirazlarının değerlendirilmesi ve genel kurul toplantısında alınan 4 nolu kararın iptal koşulunun oluşup oluşmadığının tespiti amacıyla davalı şirketin ticari defter ve kayıtları incelenerek davalı şirketin 2018, 2019 yılları finansal tabloları, bilançosunun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı, davalı kayıtlarının dürüst resim ilkesine uygun olup olmadığı konusunda, genel kurul toplantısında alınan 7 nolu kararın iptal koşullarının oluşup oluşmadığının tespiti amacıyla davalı şirketin 2018 ve 2019 yıllarına ait ticari defter ve kayıtları incelenerek müdürler için ödenmesine karar verilen ücretin davalı şirketin mali durumu ile orantılı olup olmadığı, ücretin objektif iyiniyet kurallarına aykırı belirlenip belirlenmediği konusunda ek rapor alınmasına karar verildiği ve bilirkişiler …. ve YMM … tarafından sunulan 25/02/2022 tarihli bilirkişi ek raporunda özetle,
Dava dosyasında bulunan belge ve diğer mübrez evrak ile yapılan yerinde inceleme esnasında temin edilen belgeler üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda, 08.09.2021 tarihli kök raporumuzda belirtilen heyetimiz görüşünde herhangi bir değişiklik olmadığı, bu kapsamda;
a) Davalı şirketin 2018 ve 2019 yılları finansal tablolarının şirketin ilgili dönem mizan kayıtları ile uyumlu olduğu, Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde çıkarılır hükmüne aykırı olduğuna ilişkin herhangi bir somut bulgu ve verinin bulunmadığı, kararın iptali koşulunun oluşmadığı,
b) Davalı şirketin 07.11.2019 tarihinde yapılan 2018 yılı olağan genel kurul toplantısının 7 nolu gündem maddesi ile şirkette icrada da vazifesi bulunan müdürler Mehmet Kurukahveci ve Hulusi Kurukahveci’ye her bir müdür için ayrı ayrı olmak üzere aylık net satış hasılatının %0,5’i kadar aylık net ücret ödenmesine kara verildiği, davalı şirketin 2018 ve 2019 yılları finansal tablolarındaki mali veriler ile davalı şirketin mali bünyesi ve şirketin bulunduğu sektördeki konumu, ticari faaliyet profili ve ticari hacmi dikkate alındığında; müdürler için ödenmesine karar verilen ücretin davalı şirketin mali durumu ile orantılı olduğu ve belirlenen ücretin objektif iyiniyet kurallarına aykırı belirlendiğine ilişkin herhangi bir somut bulgu ve verinin bulunmadığı dolayısıyla iptali koşulunun oluşmadığı yönünde görüş ve kanaat belirtildiği anlaşılmıştır.
Davacının 07/11/2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısına katıldığı ve 1, 2, 3, 4, 5, 7 nolu kararlar yönünden olumsuz oy kullanarak muhalefet şerhini toplantı başkanlığına sunduğu, davanın 3 aylık süre içinde açıldığı, TTK 446. maddesinde belirtilen ve iptal davası açılması için gereken koşulların yerine getirildiği anlaşılmıştır.
Davalı şirketin sicil kaydı ve genel kurul toplantı tutanağı ile hazirun cetveli incelendiğinde, toplam sermayesinin itibari değerinin 14.100.000-TL olduğu, davacı ile pay sahiplerinden …, … ve…’un 17.625-TL’şer; … Şirketi’nin 14.092.500-TL itibari değerli pay sahibi olduğu, davalı şirketin en büyük pay sahibi komandit şirketin sermayesinin itibari değerinin 100-TL olduğu ve davacının 24,50-TL itibari değerli sermaye sahibi olduğu, davacının komandit şirketteki pay oranının mevcut durumdan daha fazla olduğunun tespiti ve %1,666 ve %0,5 oranındaki hissenin davacı hissesine eklenmek ve davacının ortaklık sıfatının “komandit” olarak düzeltilmesi amacıyla 25/05/2018 tarihinde … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ile dava ikame ettiği, davcının komandit şirketteki %24,5 olarak payının %25 olarak düzeltilmesine, ortaklık sıfatının düzeltilmesi talebinin reddine dair verilen 11/03/2021 tarihli mahkeme kararının henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
Ön sorun olarak … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/03/2021 tarihli kararının bekletici mesele sayılmasını gerekip gerekmediğinin değerlendirilmesi gerekmiştir.
… 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve 2021/201 Karar sayılı dosyasında yapılacak yargılama sonucunda davacının ortak sıfatının komandit ortak olarak düzeltilmesi ve mevcut hissesine %0,5 ve %1,666 oranında hissenin eklenmesine ve hisse oranının %26,666 olarak tescil edilmesi halinde davalı şirketin genel kurul toplantısına temsilci olarak katılan kişinin vekaletinin geçerliliğinin etkilenip etkilenmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Davalı şirkette en fazla pay sahibi olan (%99,5) komandit şirketin genel kurul toplantısına katılmasının mutat işlerden mi olağanüstü işlerden mi sayılması gerektiği uyuşmazlığın temelini oluşturmaktadır.
” Yönetim işlerine en geniş sınırı ortaklık konusu çizer. Yöneticiler kural olarak işletme konusu içinde işlem yaparlar. Eski TK’nun 137 maddesinde ifadesini bulan, şirketin hak ehliyetini işletme konusu ile sınırlayan ilke (ultra vires) yeni TK’da kaldırıldığı için, yeni sistemde yöneticilerin konu dışı işlemleri de hak ehliyetinin sınırları içindedir. Yönetsel işlemler dış ilişkide temsilciler aracılığıyla uygulanır. Şirketle işlem yapan üçüncü kişinin işlemin konu dışı olduğunu bildiği veya halin gereğinden bilmesini gerektiği kanıtlanabiliyorsa, şirket bu işlemle bağlı tutulamaz. (Bkz. N, 276)
Yönetim hakkının şirket yönetimi içindeki yerini tesbit yönünden kollektif ortaklığın işlemlerini üç gruba ayırıyoruz: (1) Temel işlemler, (2) Olağanüstü işlemler, (3) Olağan işlemler. İşte idare haklarının konusunu bu üçlü ayrımında sadece mutat işlemler teşkil ederler.
Temel işlemler, ortaklık ilişiğinin bütününü etkileyen işlemlerdir ve bu nitelikleri gereğince yönetim hakları alanı dışında kalırlar. Mesela, ortaklığın konusunun veya tabiiyetinin değiştirilmesi yeni ortak alınması, unvanın değiştirilmesi, işletmenin toptan satışı gibi. Temel işlemler sözleşmenin tadilini gerekli kılar ve bütün ortakların oybirliğini gerektirir.
Olağanüstü işlemler de yönetim haklarının sınırları dışındadır. Bu tür işlemlerde karar bütün ortakların (yani yönetici olsun olmasın hepsinin) oybirliği ile verilir. (TK 223 (1). Olağanüstü işlemlerde temel işlemler arasında karar yetersayısı yönünden fark yoktur. Fark, nidelik yönünden görülür.
Ticaret Kanunumuz olağanüstü işlemleri “olağan iş ve işlemler dışında kalan hususlar” olarak tanımlamış, ayrıca 223. maddesinde olağanüstü işlemlere bazı örnekler vermiştir. Bu maddeye göre, bağışta bulunmak, kefil olmak, üçüncü kişi lehine garanti vermek, ticari mümessil atamak ve şirket konusuna girmiyorsa taşınmazları satmak, satın almak, güvence göstermek, şirketin özüne ilişkin üretim araçlarını elden çıkarmak, rehnetmek veya ticari işletme kurmak olağanüstü işlemlerdendir. Olağanüstü işlemler konusunda 223. maddede sayılanlar birer örnektir. Sayım sınırlayıcı değildir. Bunlar dışında örneğin konkordato istenmesine karar vermek ve aciz halinde bulunması nedeniyle ortaklığın iflasını istemek de olağanüstü işlemlerdir.
Yönetim hakkının alanına olağan (mutat) işlemler girer. Bunlar ortaklığın amacına ulaşmak için icra edilmesi gereken günlük ve devamlı işlerdir. Diğer bir deyişle, ortaklık konusunun birlikte getirdiği ve ortaklığın kesintisiz işleyebilmesi için devamlı yapılması gereken işlemlerdir. Ortaklığın defterlerinin tutulması, yazışmaları, teknik işleri ve yıl sonunda envanterlerin çıkarılıp bilançosunun düzenlenmesi olağan yönetsel işlemler arasında yer alır. Bunlar yöneticilere görev olarak yüklenmiş idari işlemdir. Ayrıca uygulamanın mutat işlem olarak ortaya çıkardığı işlemler vardır: Ücretlerin, masrafların, sigorta primlerinin, vergi stopajlarının ve asıllarının ödenmesi, ortaklığa işçi alınması ve onlara nezaret edilmesi, işyerlerinin kiralarının ödenmesi gibi. Fakat asıl yönetim görevi olağan işlemler konusunda alınacak kararlarla yerine getirilir ve bir hukuki işlem niteliğini taşır. Bu kararlar, işlemin daha sonra temsilciler tarafından dış ilişkide icra olunmasına hukuki temel teşkil edecektir.
Yönetim hakkı olağan işlerle sınırlıdır; fakat olağan işler sınırı içinde sınırsızdır. Yani yönetim hakkı olağan işlemler konusunda her türlü karar almak yetkisini kapsar. TK 223. Madde gereğince yöneticiler olağan işlerde sulh, feragat, kabul ve tahkim yapılmasına da karar vermek imkanına sahiptirler. Yine olağan sayılabilecek işlemler hususunda dava açılmasına ve yemin teklif edilmesine de karar verebilirler. Davayı yöneticilerden birinin takip etmesi mümkündür.
Görülüyor ki yönetim hakkı konusunda temel kavram olağan (mutat) işlem kavramı olmaktadır. Şu hale olağan işlem kavramını tesbit etmemiz gerekiyor.
Olağan işlemin tesbitinde objektif bir ölçüt (kriter) uygulanır. Buna göre, aynı büyüklük ve nitelikteki işletmelerin piyasa telakilerine ve ticari teamüllere göre, varlıklarını sürdürebilmek için tür ve değer itibariyle devamlı olarak yapageldikleri işlemlere bakılır. Söz konusu işlem, bu işlemler arasında yer alıyorsa olağandır. Bu nedenle örneğin menkul rehni tesis edilmesi veya ortaklık konusuyla ilgili bir kefalet verilmesi yukarıdaki ölçüye göre değerlendirilmelidir. Verilen kefaletin veya menkul rehninin olağan mı yoksa olağanüstü mü olduğuna, işlemin niteliği, türü ya da değerine göre karar vermek gerekir.
Tekrar edelim ki, yönetim hakkı konusunda geçerli olan sözleşme serbestisi sonucunda, ortaklar olağan ve olağanüstü işlemlerin hududunu diledikleri gibi tesbit edebilirler. Bu suretle, objektif ölçü gereğince olağan sayılması gereken bir işlem bu gruptan çıkarılabilir veya olağanüstü nitelikteki bazı işlemler olağan sayılabilir.
Komandit ortaklıkta temsil yetkisi komandite ortaklara aittir. Sözleşmede aksine hüküm yoksa her komandite ortak şirketi tek başına temsil yetkisine sahiptir. (TK m. 318). Temsil yetkisinin niteliği, kullanılması ve sınırları konusunda aynen kollektif oraklıklardaki hükümler uygulanır.
Komanditer, ortaklığı ortak sıfatiyle temsile yetkili değildir (TK m. 318 (2). Diğer bir anlatımla komanditer ortakların yasadan doğan temsil yetkileri yoktur. Bu hüküm emredici nitelik taşık; sözleşme ile aksi kararlaştırılamaz. Fakat komanditere bir üçüncü kişi gibi iradi temsil yetkisi verilebilir. Bundan başka TK m. 318, f. 2, komanditer ortağın ticari mümessil, ticari vekil veya ticari memur olarak tayin edilmesine izin vermektedir. Bu hüküm gereğince, kanunen temsil yetkisine sahip bulunmayan bir komanditere dolaylı yoldan yönetim ve temsil yetkisi tanınabilmektedir.
Komanditer ortağın 318. madde gereğince tacir yardımcısı sıfatiyle atanması işlemi sözleşme hükmü ile veya ortaklar karariyle gerçekleştirilebilir. Kanuni temsil yetkisinden yoksun bulunan komanditerin ortaklık adına işlemlere girişmesi, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı bir komandite ortak gibi sınırsız sorumlu olması sonucunu doğurur (TK m. 321(1). Yine bunun gibi şirketin ticaret siciline tescilinden önce işlemlere başlanmışsa komanditerler de üçüncü kişilere karşı bu işlemlerden dolayı komanditer sıfatının yani sınırlı sorumlu olduğunun bu kişilerce bilindiği kanıtlanamadığı sürece komandite ortak gibi sorumlu olurlar ” ( Poroy/Tekinalp/Çamoğlu ,Ortaklıklar Hukuku I, İstanbul 2019)
Açıklanan ilkeler ışığında , olağan genel kurul toplantısına katılmak komandit şirket yönünden olağan işlerdendir ve 3/11/1987 tarihli tadil sözleşmesi ile …ve …’nin komandit şirketi münferiden yetkili oldukları … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas sayılı dosyası ve komandit şirketin sicil kayıtlarından anlaşılmaktadır.
Bu sebeple yalnız komandit şirketin temsilinde eksiklik bulunduğundan bahisle dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların batıl olduğu iddiasına itibar edilmemiş ve … 14. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin … Esas ve… Karar sayılı dosyasında davanın tam kabulü halinde davacının ortak sıfatının komandit ortak olarak düzeltilmesi ve mevcut hissesine %0,5 ve %1,666 oranında hissenin eklenmesine ve hisse oranının %26,666 olarak tescil edilmesi halinde davalı şirketin genel kurul toplantısına komandit şirket temsilci olarak katılan kişinin vekaletinin geçerliliğinin etkilenmeyeceği anlaşıldığından dosyanın kesinleşmesinin beklenilmesine gerek görülmemiştir.
Dava konusu genel kurul toplantısında alınan kararların TTK 446. maddesi kapsamında iptal koşullarının bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla tanzim ettirilen 12/042021 tarihli kök bilirkişi raporu ile 08/09/2021 ve 25/02/2022 tarihli bilirkişi ek raporları ve dosya kapsamından; davalı şirketin 2018 yılı finansal tablolarının dürüst resim ilkesine uygun şekilde düzenlendiği ve gerçeği yansıttığı, müdürler için ödenmesine karar verilen ücretin davalı şirketin mali durumu ile orantılı olduğu, davalı şirket müdürlerinin kendi ibralarında oy kullanmadığı, ibra oylamasının kanuna ve ana sözleşmeye aykırı olmadığı, davacı ve dava dışı pay sahibinin 1410 ret oyuna karşılık 561.180 olumlu oy ile şirket müdürlerinin ibra edildiği, davacı tarafından genel kurul toplantısında gündeme eklenmesi isteminin reddi kararının daha önce aynı konuda 2014, 2015, 2016 yıllarında gerçekleştirilen genel kurul toplantılarında talepte bulunulması ve talebin reddedilmesi üzerine aynı konuda alınan kararların iptali istemi ile açılan davaların derdest olması sebebi ile kanuna, esas sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmediği, 2018 yılı olağan genel kurul toplantısında da yalnız 2018 yılı faaliyet raporu ve bağımsız denetim raporlarının onaylanmasının kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil etmediği anlaşılmakla iptal koşulları bulunmadığından davacının genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemi ile genel kurul toplantısında alınan kararların batıl olduğunun tespiti istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının REDDİNE,
2-Peşin harcın mahsubu ile bakiye 26,30 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 5.100 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
5-Gider avansının kalan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran taraflara iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde İstinaf yolu açık olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 26/05/2022

BAŞKAN …

ÜYE …

ÜYE …

KATİP …