Emsal Mahkeme Kararı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/763 E. 2022/237 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
1.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/763 Esas
KARAR NO : 2022/237 Karar

DAVA : Tazminat
DAVA TARİHİ : 23/09/2014
KARAR TARİHİ : 16/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA/
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı Jinemed’in kurucusu, Yönetim Kurulu Üyesi ve Operatör Doktoru olan davalı … tarafından ameliyata alındığını, davalı doktor davalı …, operasyonun basit bir kist operasyonu olduğunu beyan ettiğini, müvekkilinin gireceği operasyon öncesinde anestezi yapıldığını, ancak akabinde müvekkilinin yüzü ve vücudu kızarmaya, nefesinin kesilmeye başlaması nedeni ile acil müdahalede bulunduklarını, boğazına solunum aparatı taktıklarını, müvekkilinin dakikalarca nefes alamadığını,bu safhada müvekkilinde, hipoksi (beynin oksjjensiz kalması) durumu ve her insanda bulunan boyun sapındaki 4 damardan 3 ünde radikal damar diseksiyonu meydana geldiğini, olaydan hemen sonra çekilen MR’la sabit olduğunu, olaydan birkaç saat sonra kendine gelen müvekkilinin normal bir odaya alındığında sadece adını hatırladığını, bilincinin yarı kapalı durumda olduğunu, olaydan bir gün sonra çekilen MR’a göre hipoksi teşhisinin kesinlik kazandığını, tüm bu nedenlerden dolayı müvekkiline yapılan yanlış ve hatalı tıbbi operasyon ve akabinde eksik ve hatalı tedavi sebebiyle şimdilik 20,000,00 TL maddi ve 200.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihi olan 10 Ekim 2008 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davafılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA/
Davalı … A.Ş ile … vekilin cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zaman aşımı itirazında bulunarak yasal sürenin geçmesinden sonra davayı açtığını, öncelikle zamanaşımı değerlendirilerek davanın reddi gerektiğini, davalı olarak bir çok asil ve şirket kuruluşa husumet yöneltilmişse de hangi nedenlerle hangi hatalı tanı ve tedaviye yönelik olarak ne gibi illiyet bağı kurduğu ve sonucunda da hangi nedenle davalılardan tazminat talep ettiği açıklanmadığını,davacının uğradığı zararı ispat etmekle yükümlü olduğunu, manevi tazminat zenginleşme aracı alacak şekilde hükm edilmesi usul ve yasaya aykırı olduğunu, maddi tazminat talebinde bulunan davacı bu tazminat talebinin hangi kıdemlerden oluştuğunu açıklamak ve ispat etmekle yükümlü olduğunu, tazminat talebinde bulunurken bu talebinin hangi kalemlerden oluştuğu açıkladığını, belgeleri ile de bu hususların kanıtlarını dosyaya sunmadığını,bu hali ile afaki bir talep olan maddi tazminat talebine itiraz edilmesi imkanı da söz konusu olmadığını, belirtilen nedenlerle dava haksız ve dayanaksız olduğunu, kaldı ki manevi tazminat talebinin de fahiş olup, talep edilen rakam gerçeklerle örtüşmediğini, maddi tazminat talebinin ise müvekkilleri ile hiçbir illiyet bağı içermemesi nedeni ile tamamen reddine, müvekkil asil ve kuruluş bakımından meslek ve işyeri sigortaları bulunması nedeni ile davanın Anadolu Hayat sigorta kuruluşuna ihbar edilmesi ile davanın reddine tüm masraf vekalet ücretinin karşı taraftan tahmiline karar verilmesini beyan etmişlerdir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalılardan … A.Ş.’de aylık ücretle çalışan bir Anestezi Uzmanı olup, davacı ile aralarında vekillik sözleşmesi olmadığını, bu nedenle, müvekki aleyhine açılan bu davada zamanaşımı süresi bir yıl olup, davanın açıldığı tarihte bu süre dolduğunu, davanın, öncelikle zaman aşımı yönünden reddi gerektiğini, konu edilen olayda müvekkilinin hiçbir kusuru olmadığını, 15 yıllık anestezi uzmanı olan müvekkilinin görevini yaparken her zaman azami dikkat ve özeni gösterdiği gibi, davaya konu olayda da üzerine düşen azami gayret ve özeni gösterdiğini, ameliyat sırasında uygulanan anestezi sebebiyle hiçbir sorun yaşanmamış olup hasta aynı gün taburcu edildiğini, hastada damarsal bir problem olduğunu nitekim davacının olaydan sonra ambulansla ethica hastahanesine sevki sırasında, davacının eşi ambulansda bulunan doktora, eşinde bir kaç gündür başdönmesi olduğunu anlattığını, bu da hastada deseksiyonun dava konusu olaydan önce başladığının göstergesi olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet Ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını,davalılar arasında teselsülün sözkonusu olmadığını, davalılar Dr…. ve Dr. …’ in müvekkil şirketin istihdam ettiği kişiler olmadığını bu nedenle husumet yöneltilemeyeceğini,müvekkiline atfedilebilecek herhangi bir kusurun bulunmadığını beyan ettiği görülmüştür.
DELİLLER VE GEREKÇE/
Dava, yanlış ve eksik tedavi nedeniyle oluşan maddi ve manevi tazminatın tahsili davasıdır.
Mahkememizin 23/03/2015 tarih 2014/760 Esas ve 2015/129 Karar sayılı kararı ile; “Tüm dosya kapsamı dikkate alınarak; Her nekadar davacı taraf dava dilekçesinde ve tüm aşamalarda davacının 10/10/2008 günü kist aspirasyonu yapılmak üzere Davalı … Merkezine yatırıldığı,ameliyat öncesi kendisine anestezi yapıldığını, anestezi üzerine davacının yüzünde ve vücudunda kızarıklık ve nefesinde kesilme olduğunu görmeleri üzerine acil müdahale edilerek boğazına solunum aparatı takıldığını,bu safhada müvekkilinin beyninin oksijensiz kaldığını bunun sonucunda davacıda işitme kaybı doğduğunu,işitme kaybı için tedavi yapılmadığını davalıların müvekilinin bu durumundan sorumlu olduklarını belirterek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlar; Mahkememizce Uzman Doktorlardan oluşturulan Bilirkişi heyetinde bulunan … raporunda ”…yaptırılan ilacın sorumluluğu ve sonrasında gelişen olayların sorumluluğu yaptıran hekime aittir….” ; ”…operasyon öncesi duyma kaybı ile bir kayıt bulunmamaktadır….”;” alternatif tedavi yöntemini hasta ve yakınlarına sunmadıkları için sorumludurlar…” tespitinde ;…,”…….saptanan 3 damar yırtılmasının büyük olasılıkla bu girişime bağlı olarak gerçekleşmiştir….entübasyon işlemi ile gelişen damar yırtılması arasında illiyet bağı mevcuttur.”tespitinde;…”…işitme kaybının davacının broker olmasıyla ilişkili bir meslek hastalığı olarak ileri sürülmesinin,kesinleikle yerinde olmayan bir yaklaşımdır…” tespiti ile …’ nın ” ..davacının göreceli bir endikasyonla ve yeterince aydınlatarak onamını almaksızın operasyon için yatırması nedeniyle bu hususta kusurlu olduğunu…”tespit etmişler bu konuda mütalaada bulunmuşlar ise de;Bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 28/05/2013 Tarihli raporun varsayımlar üzerine değerlendirme yapılarak tesis edildiği,davacıda ki mevcut durumun oluşmasına davalıların sebebiyet verdiğini gösterir somut illiyet bağını gösterir ifadelerin olmadığı anlaşılmakla birlikte;Davalıların savunmalarını Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas kurulu ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığının Genel kurul raporu doğrular nitelikte görülmüş, davacının ameliyatı öncesi kullanılan Midazolam isimli ilacın anestezi ve ameliyat öncesi hastaların sakinleştirilmesi amaçlı yaygın olarak kullanılan bir ilaç olduğu,davacıda kullanılan 2 mg. Midozolam dozunun erişkinlerde premedikasyon için uygun bir doz olduğu,bu durumda solunum baskılanmasının ve durmasının bwklenmediği,… Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim dalı 13/10/2008 Tarihli raporunda sol İCA postbulber segmette ve her iki vertebral arter VI segmetinde disseksiyon gözlendiği oluşan bu durumun premedikasyon için yapılan midazolam ile illiyetinin olmadığı,kişinin ameliyat masasına konulması solumunun durması üzerine anestezi uzmanınca entübe edilerek suni solunum sağlandığı,kişide gelişen tabloya karşı yapılan eylemlerin tıp kurallarına uygun olduğu,kişinin beyninde oluşan ve MR ile tespit edilen olayların işitme kaybının premedikasyon için yapılan midazolam ile illiyet bağının bulunmadığı yönünde ki tespitler mahkememizce yerinde görülmüş olmakla davacı tarafın davasının Reddi yönünde aşağıda ki şekilde hüküm tesis edilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafın bu karar aleyhine temyiz kanun yoluna başvurması akabinde Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 24/11/2020 tarih, 2020/8390 Esas ve 2020/6981 Karar sayılı kararı ile; “Mahkemece yapılan yargılamada Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu’ndan alınan 20.06.2012 tarihli raporda, kişinin beyninde oluşan ve MR ile tespit edilen olayların ve işitme kaybının premedikasyon için yapılan midazolam ile illiyetinin olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacının itirazı üzerine Üniversite hocalarından oluşan bilirkişi heyetinden rapor alınmış ise de alınan 28.05.2013 tarihli raporda, bilirkişiler ortak rapor sunmayarak her bir bilirkişi ayrı ayrı görüş bildirmiştir. Yine tarafların itirazı üzerine 25.09.2014 tarihinde Adli Tıp Genel Kurul’undan rapor alınmış, raporda 20.06.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu 3.İhtisas Kurulu raporunda belirtilen gerekçelerle kişinin beyninde oluşan ve MR ile tespit edilen olayların ve işitme kaybının premedikasyon için yapılan midazolam ile illiyetinin olmadığı yönünde kanaate varılmıştır. Mahkemece, 28.05.2013 tarihli raporun somut illiyet bağını gösterir ifadeleri içermediği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığının Genel Kurul raporunun davalıların savunmalarını doğrular nitelikte olduğu gerekçesiyle Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas kurulu ve Adli Tıp Kurumu Başkanlığının Genel kurul raporu hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiş ise de alınan raporlar hüküm kurmaya elverişli değildir. Şöyle ki davacıya ameliyata hazırlık aşamasında Adli Tıp raporlarında da belirtildiği üzere hemşire tarafından 2 mg. IV midazolam yapıldığı, ilacın yapılmasından sonra solunumun durduğu ve davalı Dr. … tarafından entübe edildiği olayın sonrasında davacıda işitme kaybı olduğu sabittir. Somut olayda midazolam adlı ilacın doktor yerine hemşire tarafından yapılmasının tıbben uygun olup olmadığının, hemşire tarafından yapılan ilaç sonrası Dr. …’in ne kadar süre geçtikten sonra müdahalede bulunduğu başka bir anlatımla davacının ne kadar süre ile solumunun durduğunun, arada geçen süre var ise bu sürenin davacıda gelişen işitme kaybına neden olup olmadığı, anılan ilacın Dr. … tarafından yapılması ve yine Dr. … tarafından anında müdahale edilmesi durumunda sonucun değişip değişmeyeceği, ilacın serviste mi veya ameliyathanede mi yapıldığı yapılan yerin olaya erken müdahale yönünden sonucu değiştirip değiştirmeyeceği, beynin oksijensiz kalması ile gerçekleşen işitme kaybı arasında illiyet bağı olup olmadığının, yine davalı … hastanesinde işitme kaybına yönelik tedavi uygulanıp uygulanmadığı hususları hükme esas alınan Adli Tıp raporlarında değerlendirilmemiş, raporda kişinin beyninde oluşan ve MR ile tespit edilen olayların ve işitme kaybının premedikasyon için yapılan midazolam ile illiyetinin olmadığını belirtmekle yetinilmiştir. Hal böyleyken mahkemece Mahkemece, üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek uzmanlardan oluşacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, yukarıda açıklanan hususlarında değerlendirilmesi suretiyle tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hatalarının bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı ve özellikle davacıların itirazlarını karşılayacak, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, zuhulen düzelterek onandığı anlaşılmakla davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.01.2018 günlü ve 2016/17324 E. – 2018/584 K. sayılı onama ilamının kaldırılarak mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.” şeklindeki gerekçe ile mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma akabinde mahkememizin 2020/8763 Esas sayılı dosyası üzerinden kayıt gören davada 26/05/2021 tarihli duruşmada verilen ara karar ile usul ve esas bakımından yasaya uygun olan Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 24/11/2020 tarih, 2020/8390 Esas ve 2020/6981 Karar sayılı bozma kararına uyulmasına karar verilmiş ve aynı duruşmanın 1 nolu “Dosyanın Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne gönderilerek bir anestezi, bir jinekolog, bir kulak burun boğaz ve bir adli tıp uzmanı heyetten oluşan bilirkişi heyetine tevdi ile dosya kapsamı ile özellikle yargıtay bozma ilamındaki hususlar dikkate alınmak suretiyle davacıya uygulanan tedavide tedaviyi uygulayan doktor ve kuruma atfedilecek bir kusur olup olmadığı, meydana gelen arıza ile eksik tedavi arasındaki illiyet bağı da nazara alınmak suretiyle rapor alınmasına, ” şeklindeki ara kararı ile bozma ilamına uygun olarak rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bu kapsamda adli tıp uzmanı …, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı …, anestezi ve reanimasyon uzmanı …ve kulak, burun ve boğaz hastalıkları uzmanı …’dan alınan 10/09/2021 tarihli bilirkişi raporu ile; 10/10/2008 tarihinde davacıya premedikasyon amaçlı 2mg. IV midazolam yapılması sonrası kist aspirasyonu yapılmak üzere ameliyata alınan hastanın ameliyat masasına alınırken solunum aresti durması gelişmesinin söz konusu ilacın bir komplikasyonu (istenmeyen etkisi) olarak değerlendirildiği, midazolam isimli ilacın anestezi ve ameliyattan önce hastalara premedikasyon (sakinleştirme) amaçlı yaygın olarak kullanılan bir ilaç olduğu, kullanılan dozuna (hafif uyku halinden anesteziye kadar) bağlı olarak uyutucu etkisinin bulunduğu, premedikasyon amacıyla uygulanan ilaçlar ve dozları hekim tarafından belirlenip istem üzerine hemşire tarafından uygulanabildiğnin tıbben bilindiği, söz konusu olayda premedikasyon amacıyla uygulanan intravenöz 2mg midazolam hasta için uygun bir ilaç olup, uygun dozda hekim istemiyle hemşire tarafından verildiği, ameliyat masasına alınırken gelişen solunum aresti (durması) üzerine anestoloji ve reanimasyon uzmanı tarafından entübe edilerek 0,2 mg anexate, avil 1 amp. prednol 75 mg IV yapılması ve spontan (kendiliğinden gelişen) solunumun geri gelmesi üzerine extübe edilerek sonrasında servise alınması nedeniyle oluşan komplikasyonun (istenmeyen etkinin) zamanında tanısının konarak uygun tedavi verilmesinin komplikasyon yöntemi açısından uygun olduğu, serviste yattığı süre içerisinde ortaya çıkan sağ el ve kolunda uyuşma ve baş ağrısı yakınmaları ile hastanın başka bir sağlık merkezine sevk edilmesi sonrası, yapılan anjiografisinde sol iternal karotit ve her iki vertebral arterde saptanan disseksiyonun ve sonrasında yapılan odiyogramlarda saptanan her iki taraf sensori-neural işitme kaybının (saptanan disseksiyonların %60’nın idiopatik (hastalığın nasıl geliştiği bilinmeyen) olmakla birlikte) ameliyat masasına alınması sırasında gelişen solunum arresti (durması) üzerine hastanın entübe edilme işlemi sırasında gösterilen dikkat ve özene rağmen oluşabilecek komplikasyonu (istenmeyen etkisi) olarak değerlendirildiği, bu durumda ortaya çıkan sağ el ve kolunda uyuşma ve baş ağrısı yakınmaları ile hastanın başka sağlık merkezlerine sevk edilmesi ve sevk edildiği merkezlerde tanının konarak uygun tedavi yaklaşımı gösterildiği göz önüne alındığında komplikasyonun yöntemi açısından bu tıbbi yaklaşımın da uygun olduğu, tüm değerlendirmeler göz önüne alındığında 10/12/2008 tarihinde kist aspirasyonu yapılmak üzere …’ne yatırılan hastaya sağlık çalışanları tarafından uygulanan eylemlerin tıbbın güncel ilke ve kurallarına uygun olduğu, tıbbi hata olarak değerlendirilemeyeceği oy birliği ile mütalaa olunmuştur.
Davacı tarafın bu rapora yönelik itirazlarında raporla Yargıtay bozma ilamında sorulan sorularak tek tek cevap verilmediği nedeniyle itirazda bulunmuş olması karşısında aynı heyetten bu kez bozma ilamındaki bozma nedenleri tek tek sorulmak suretiyle alınan 16/02/2022 tarihli bilirkişi ek raporu ile; söz konusu olayda premedikasyon amacıyla uygulanan intravenöz 2mg midazolam hasta için uygun bir ilaç olup, uygun dozda hekim istemiyle hemşire tarafından verildiği, bu durumun yani hemşire tarafından hekim istemiyle 2 mg midazolam verilmesinin tıbbın güncel ilke ve kurallarına uygun olduğu, uygulanan ilaca bağlı solunum durmasının ameliyathanede hastanın ameliyat masasına alınması sırasında geliştiği, ameliyathanede bulunan anestisioloji ve reanimasyon uzmanı tarafından entübe edilerek 0,2 mg anexate, avil 1 amp. prednol 75 mg IV yapılması şeklinde hastaya müdahale edildiği göz önüne alındığında, oluşan komplikasyona (kalp durmasına) yönelik yapılan tedavide herhangi bir gecikme olmadığı, söz konusu ilacın hekim tarafından yapılması ve hekim tarafından aynı şekilde müdahale edilmesi durumunda da sonucun değişmeyebileceği, işitme kaybının boyun damar yırtılmasına bağlı gelişen kanama ve iskemi sonucunda oluştuğu, boyun damar yırtılmasının ise hastanın ameliyat masasına alınması sırasında gelişen solunum durmasına müdahale edildiği esnada gösterilen her türlü dikkat ve özene rağmen uygulanan entübasyon işlemi sonucu oluştuğu, damar yırtılması ile ilgili belirtilen hastanın serviste yattığı sırada ortaya çıktığı ve belirtiler ortaya çıktığında hastaya uygun müdahale yapıldığı (yani hastanın başka bir sağlık merkezine sevk edildiği, sevk edildiği merkezde de tanısı konup tedavi verildiği) kalp durmasına müdahale edildiği sırada ortaya çıkan boyun damar yırtılması, kanama/iskemi ve buna bağlı gelişen işitme kaybına zamanında tanı konularak uygun tedavi yapıldığı oy birliği ile mütalaa olunmuştur.
Tüm dosya kapsamı, Yargıtay bozma ilamı ile tespit edilen eksikliklerin alınan bilirkişi raporu ile eksiksiz bir şekilde giderilmiş olması karşısında davalının maddi ve manevi sorumluluğunu gerektirir eksik ve hatalı bir tedavi uygulandığı tespit edilemediğinden davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın REDDİNE,
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 80,70 TL maktu karar harcı ve reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 80,70 TL maktu karar harcı toplamı 161,40 TL harcın peşin yatırılan 2.970,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.808,60 TL harcın kararın kesinleşmesi halinde davacıya iadesine,
Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen maddi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Davalılar lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddedilen manevi tazminat miktarı üzerinden hesaplanan 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara verilmesine,
Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Davalı … A.Ş. tarafından yapılan 30,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı … A.Ş.’ye verilmesine,
Taraflarca yatırılan bakiye gider avansının kararın kesinleşmesi halinde yatırana iadesine,
Dair, Taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde İSTİNAF yasa yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.16/03/2022

Katip

Hakim

Harç/ Masraf Dökümü
Peşin Harç : 2.970,00 TL
Karar Harcı : 161,40 TL
Bakiye Harç : 2.808,60 TL
Davacı Gider Avansı
Yatırılan Avans : 12.160,00 TL
Davalı … A.Ş. Gider Avansı
Yatırılan Avans : 30,00 TL
Yargılama Gideri Detayları
Bilirkişi Ücreti : 11.425,00 TL
Posta Giderleri : 720,00 TL